• 154
    maçkoskop
    kadro:
    muslera
    7
    ebu
    5
    ufo
    6.5
    semih
    8
    hakan balta
    5.5
    melo
    8.5
    selçuk
    2
    engin
    7
    neco
    5
    elmander
    5.5
    riera
    6

    zurnanin zirt dediği an:
    aydın yılmaz için oynama ihtimali olur diye maçın adamı olacak demiştim cumartesi günü. ilk 11 de yoktu, aynı takım çıktı bugün de sonradan girdi. ismail köybaşından da ümitliydim, benim yüzümü kara çıkarmadı. o bölgede topla buluştu aydın, karizma karizma çizdirmek uğruna, kırmızı pahasına çekti formasından. eski cılız aydın olsa feryat figanla çimleri öperdi, üstelik çok kötü oynadığımız dakikalarda karizmayı attırabilirdi. delikanlılığı tercih etti, defalarca çektiiğişutlardan birini daha çekti. 30.000 zurna o an zırt dedi.
    -
    varil:
    selçuk inan; maça kötü başladı,ilk yarı ortalarında dengeyi sağladı, maça ağırlığını hissettirmeye başladı. kullandığı serbest vuruşta rüştü tecrübesi golü önlemese, maç bazındaki formu çok daha yukarıya çıkabilirdi. belki selçuk bu maçta daha çok savunma özelliğini kullandığından beklentimizi karşılamadı. biz rakip takımı izlemediğimizden, kendi futbolcumuzun hamlelerini sayıyoruz. sarı kart aldıktan sonra oyundan hepten koptu. nitekim grande’de benle aynı fikirdeydi, maçı tamamlatmadı. bilmiyoruz, hoca maçın sonlarında tansiyonun çok daha artacağını hesaplayıp, hekemden korktu, olası bir kırmızı karttan kurtardı.
    -
    gladyatör:
    felipe melo; maça kötü başlayanlardandı. selçuk ile kendisinin maça kötü başlamasını taktiğe bağlıyorum. topu beşiktaş’ın kullanmasına müsaade edip önce gazlarını çıkartmayı tercih ettiler. nitekim dakikalar ilerledikçe bu takımın vazgeçilmezi olduğunu bizlere bir kez daha teyit ettirdi. mezarlıkta geceleyin başı boş bir pitbull ne kadar korku verirse, orta sahada melo o kadar tehlikeli. bir maç daha olsa ayı tempoda oynar. beşiktaş orta sahasının en teknik futbolcusu fernandez, kaleye giden yolda her delik aradığında karşısında melo’yu buldu. maçın sonlarına doğru kuduran beşiktaş seyircisine bulaşmayarak maça aşılı çıktığını gösterdi.
    borozanci:
    hüseyin göçek; maçı karakolda bitti. attığımız golde herkes sarı çizgiyi bizim aleyhimize çizeceğinden hatalı bulunacak. yan hakemin verdiği devam kararıyla ipe götürüldü. çok kötü bir yönetim gösterdi ama tek tek pozisyonlar incelense verdiği hatalı kararların çoğu beşiktaş lehineydi. selçuk’un sarısı gereksiz, sırtına yediği karateci tekmesi kırmızı karttı. maçın kendisi açısından en önemli pozisyonunda ofsayt yoktu. melo’nun bir bacağı 10 cm rüştüye yakınsa diğer bacağı yarım metre muslera’ya yakındı. yenilgiyi hakeme bağlayan kolpacılar, oynamayı bilmeyip yerim dar diyen cahil gelinlere benzediler.
    -
    bir soru – bir cevap:
    beşiktaş seyircisi mi, fenerbahçe seyircisi mi daha iğrenç?
    fener seyircisi dahil, dünyanın en adi taraftarı beşiktaş taraftarıdır. bu maçla alakası yok, yaptıkları tezahürat değil, gürültü kirliliğidir. ben beşiktaş kaptanı olsam maçın her hangi bir anında durup, seyirciyi sustururum. büyük bir ceza alacaklar, ama kesinlikle takım ödül kazanmış olacak. bu seyirciyle top falan oynanmaz.
    -
    imparator:
    fatih terim takımı cumartesiye hazırlamıştı. biz taraftar bile bugün cmartesiden daha az maça motive olabildik. 2 gün önce sarı kırmızı bayraklarımızla rakı balık eşliğinde evi tribüne çevirmişken, bugün atkısız, şapkasız, pilav patatesle maçı izledik. beşiktaş için ölmüş eşeğin kurttan korkmaması misali fark yoktu. fatih terim için iş kolay değildi. maçı çok güzel yönetti. golü bulduktan sonra, kontrollü oyunu sürdürüp, fazla sıkmadan ikinciyi bulup dönme arzusundaydı. ikinci yarı tamamen topa bastı. takım savunmasına geçti. iş sarpa sardığında yanında imdada koşturacağı kozları vardı. oyunun her kademesinde hayata geçireceği planı vardı. kazayla gol yesek, baros’u alacaktı. aydın ameliyatı yapınca, baros istirahata devam etti. maçın sonlarında oluşan futbol dışı karambollerde takımı olay mahallinden uzaklaştırdı.
    -
    ordakiler:
    gittiğim, seyrettiğim maçlarda çok kötü, çok iğrtenç seyirciler gördüm. ama bugünkü beşiktaş seyircisi kendini de aşıp iğrençlik rekoru kırdı. takımına tezahürat yapmak yerine 90+ 4 dakika her hangi bir insanın yapamayacağı şeyi yapıp küfür ettiler. bu kadar organize, senkrone küfür, ardından fiili saldırı tam çarşının ruhuna uygun hareketlerdi. türkiyede futbolu yöneten biri olsa en az 1 sene bu takıma maç seyretmeyi yasaklardı. bu maça kadar ordakiler deyince hep bizimkileri yad ettik. biz bu maç orda olamadığımız için, orda bulunan insan görünümlü yaratıkları yazdık. beter olsunlar, hatta fenerbahçe’ye de yenilsin 4.olsunla, alttan gelen 5. ye de çarpılıp beşiktaş çarşısında limon satsınlar.
    analiz:
    2 gece 3 gündüz süren maç aslında çok daha önceden başlamıştı. hafta başında taraftarın beklentisini terim hayata geçirip, dayak atanla dayak yiyeni antrenmana çıkarınca ucuz beklentiler içinde olanlar, zaten turnuvaya geriden başlamışlardı kalelerinde bir gol daha gördüler. bu galatasaray mutlaka bir çözüm üretir üretmesine de eldeki kuş her zaman daldaki kuştan daha evvel gelir. melosuz orta saha, köpeksiz köy meydanıdır. hiçbir şey de olmayabilir, çakallar değneksiz de gezebilir. fatih terim’in elinde bir zabazingo var, milyonlarca galatasaraylının ortalama görüşünü anında kendisine bildiriyor. semih kaya’nın ilk 11 çıktığı andan itibaren aklımdan, kalbimden ne geçiyorsa inanılmaz bir biçimde hoca tarafından hayata geçiriliyor.
    cumartesi, maça bugünden daha hazırdı takım demiştik. nısanın ortasında yağan bir yağmur sahayı göl haline getirdi. eskiden kar, yağmur yağdığında, seyirci erken maça girdiğinden yardım istenir, takta paspaslar ellere tutuşturulur, su veya kar kürülürdü. 40 sene sonra değişen bir şeyin olmadığını gördük. günümüzde sıradan bir laz müteahhitin yaptığı inşaat bile sele karşı önlemliyken, koskoca inönü stadını, milyonlarca doların döndüğü dolapta logarları tıkalı görmeyi içime sindiremedim.

    pazar günü fener turnuvaya galip başlayınca namık kemal köprüsündeki vak vaklar umutlandılar. 34 maçta 22 puan fark yemiş beşiktaş’tan lidere çelme bekleyenlerin dualarıyla maç başladı. ezberlediğimiz takım, ezberlediğimiz dizilişle bakalım beşiktaş nasıl oynayacak diye kısa bir bölüm izlemede kaldı. ama maçın seyirci bizdik onlar oyuncusuydu, sıkıldılar seyretmekten, oynamaya başlayınca da bildiğimiz oyun düzene geçti. ilerde hücum pres, rakibin etkili adamlarına rahat top kullandırmama. topu kaptığında, adam eksiltme gol bölgesinde fazla adam bulundurma.

    cılız beşiktaş ataklarının helyum gazı alınınca, galibiyetten en ufak bir kuşkusu olmayan taraftar golü beklemeye başladı. muslera’nın bu sene yaptığı kalecilik dışı tek hatayla bulunan pozisyon savuşturulduktan sonra, neco’yla, selçuk’la, elmander’le ölçme, biçme işlemleri başladı. kalenin koordinatları ytam olarak ezberlendikten sonra operasyon başladı. melo’dan yediği dayakla aklı başına gelip, takıma katkı vermesi gerektiğini belleyen rirea, korneri ısrarla el bombasına çevirdi. o top girecekti, girmese en fazla 2 pozisyon sonraki girecekti. tam çizgideydi, hüseyin’in hiçbir dahli yoktu. pitbull’un hırlaması, kavga eden iki futbolcunun golü verilen kararın isabetliliği açısından iyi bir ironiydi. top bir şekilde içeri girdiğinde klasik rüştü kolunu seyrettik. yediği gollerin % de 80inde elini havaya kaldırıp hakemden medet beklerdi.

    golden sonra beşiktaş seyircisinin küfürlerini anlamaya çalıştık, maç seyretmekten ziyade. devreye galip girmek, devre aralarının dünyadaki en büyük antrenörü için ne demek en iyi biz biliriz. galatasaray, devre arasında en az bir gol atmış olarak sahaya çıkacaktı. maçın kazaya kurban gitmesine müsaade edilmeyecek bir şekilde devam etmesi sağlandı. elmander, gol atmayı düşünmekten çok, topun kalemize mümkün olduğunca uzakta kalması için çabalıyordu. beşiktaş son barutunu kullanıyordu o dakikalarda. veli’nin 49-50den vurduğu müthiş şutu muslera kendine yakışır şekilde çıkardıktan sonra, hoca’nın futbolcu tornasından çapakları alınmış şekilde çıkan yeni mamul aydın, son noktayı koymak üzere sinsice sahaya sızıyordu. çok geçmeden bir büyük takım golü seyrettik. 28 saniye süren bir azaptan, 8-9 futbolcu pasından sonra önüne alan aydın, delikanlıca sürükledi topu. doksanın örümceği rahatsız olurken, rüştü’nün elini havaya kaldırması için vakit yoktu.

    eserim semih için maç be maç yazacaklarım bitti. şampiyonluktan sonra hikayesini, destanını yazacağım yazabilirsem. bir stopere hayran olacağımı hiç aklıma getirmemiştim. bu akşam engin baytar'a da ayrı bir selam çakarak burun farkıyla takımdan ayıralım ve oynadığımız takım oyununa saygımızı sunalım.

    kuşkumuz yok, bir sezonda iki defa şampiyon olunacak. formaliteler tamamlanıyor. halı sahada maç kopunca yenik takım cıvır ya, aynen böyle olacak. bu gece beşiktaş cıvıdı, mızıkçılık yaptı kaçtı. pazar günü de aynı son fenerbahçe’yi bekliyor. zaten angarya diyecekler, biz zaten avrupa’ya gidemeyecektik diyecekler, mümkün olduğunca galatasaray’ın şampiyonluğunu değersiz gösterme yarışı yapacaklar. varsın yapsınlar, takımlarının % 60 futbolcusu yabancı olan bir ligte, emre’si, aydın’ı, sabri’si, semih’i olan takımı doya doya seyredelim. ne kadar gururlansak az.

    şampiyonluk yakın, bayraklarınızı yıkayın.
  • 160
    über-süper final denen karın ağrısının galatasaray'ın 0-2 üstünlüğüyle bittiği maç olmuştur16 nisan 2012 beşiktaş galatasaray maçı. maça gelecek olursak bu sene derbilerde trabzon haricindeki deplasman maçlarında ilk 15-20 dakika sakin kalmaya çalışarak rakibi üstümüze bekleyerek geçirmiştik. bu maçtada görünen yine buydu. burada tabi ki beşiktaş'ın puan olarak geride olması ve taraftarına birşeyler kanıtlma çabası içine girmesi de en önemli etken oldu. fatih terim klasik 4-4-2 dizilişiyle sahaya çıktı aslında süpriz olmayacak bir kadro vardı sahada belki aydın yılmaz albert riera'nın yerine sahada olabilirdi okadar. fatih terim engin baytar'dan sanırım tam bir kanat olarak değilde ortasahanın göbeğinde daha fazla durmasını istemiş olacak ki maçın 15. dakikasında galatasaray'ın sahadaki görünümü şu şekildeydi;
    hakan balta--semih kaya--tomas ujfalusi-----emmanuel eboue
    ------------------------felipe melo-------
    albert riera--selçuk inan-----engin baytar---------------------
    -------------------------necati ateş---------------------------------
    ------------johan elmander----------------------------------------

    engin baytar'ı ortasahada merkezde oynatmayı düşünen fatih terim,necati ateş'i ofansif ortasaha bir başka deyişle on numara pozisyonunda, sağ tarafı ise tamamen emmanuel eboue ye bıraktı ve ataklarını selçuk inan,felipe melo,albert riera üzerinden yapmaya çalıştı.emmanuel eboue ise işin savunma kısmında ricardo queresma'yı durdurmak ve arasırada hucuma çıkmak dışında görevini tam anlamıyla yerine getirdi. zaten roberto hilbert'in 10.dakikadan itibaren kendi ortasahasını geçememesi emmanuel eboue'nin o kanatda yaptığı doğru işlere delalet niteliğindeydi.15. dakikadan sonra sazı eline alan galatasaraynecati ateş ile uzaktan bir şut denedi ve bu dakikadan itibaren sezon başında beri yaptığı en iyi iş olan pas futbolunu oynamaya başladı. sezon başından beri söylüyorum bu takım topu yere indirip öne doğru pas yapmaya başladığı anda inanılmaz güclü ve durdurulamaz bir takım halini alıyor.kaldı ki beşiktaş'ın aynı deplasmandaki fenerbahçe maçında olduğu gibi gazı çabuk bitmiş olcak ki bu gole kadar galatasaray oyunun dümenini elinde tuttu.golden sonra panik yapmayarak sakin oyanayan galatasaray'ın üstünlüğüyle ilk yarı sonlandı. beşiktaş'ın ikinci yarı saldıracağı ise çok belliydi ve böylede oldu. burada önemli olan fatih terim'in uygulayacağı strateji idi. 60'lı dakikalara kadar oyuncu değiştirmeyen fatih terim belki burada bir hata yaptı. çünkü o dakikalara kadar beşiktaş sağlı sollu galatasaray'ı çok bunlattı. belki necati ateş ,aydın yılmaz değişikliğini daha erken yapabilirdi grande.nitekim necati ateş oyundan çıktıkdan sonra galatasaray belalımız olan 4-3-3 dizilimine döndü. ve ne kadar gariptir ki bu sisteme döndükten sonra pek fazla pozisyon vermeden hatta aydın yılmaz'ın ayağından golü bile bularak skoru sağlama aldı. golden sonra şalteri tamamen atan beşiktaş taraftarı'nın yaptıklarının ise hiçbir kitabın yazmadığını söylemek istiyorum. nitekim galatasaray'ımız zor bir derbiden istediği sonucu alarak 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçı'nı beklemeye başladı.

    puan vermek huyum değildir ama felipe melo,emmanuel eboue ve semih kaya kusursuz oynadılar bence.ayrıca goldeki ortası ve hakan balta'ya yardımı ile albert riera'da maçın iyileri arasındaydı.
  • 165
    besiktas taraftarinin galatasaray lehine hic bir hakem hatasi olmamasina ramen ilk dakikadan itibaren sanki sahada kiyiliyorlarmis gibi tepki gosterdikleri mac. bu nasil bir akil tutulmasidir arkadas neyin kafasidir. asagidaki link de butun pozisyonlarin tek tek merk tarafindan yorumlanmis hali var. golun ofsayt olduguna bile tam karar veremiyor adam ki bence ayni cizgideler. q7'nin de kirmizi, veli'nin sari karti atlanmis ustelik.

    ben bu kadar yuzsuz bu kadar capulcu bir taraftar toplulugu kadikoyde bile gormedim yaziklar olsun.

    http://www.ligtv.com.tr/haber/merk-yorumluyor-2
  • 166
    maç için en güzel tanım,”aydın vurdu gol oldu,aslan 3 puanın sahibi.”tanımıdır.aydın’ın attığı gol sadece performans anlamında patlamasına değil,inönü’deki taraftarın çığırından çıkmasına,aynı zamanda da hakemle ilgili durumun bir nebze de olsa daha az konuşulmasına vesile oldu.onun gölü olmasaydı,eminim ki hakem 2 belki de 3 kat daha fazla konuşulacaktı. bence maçın iki boyutu var:aydın’dan önce ve aydın’dan sonra.aydın’ın golüne kadar olan kısımda melo’nun ofsayt olduğu öne sürülen (bana göre ofsayt değil) golü,muslera’nın veli’nin 110 km hızla vurduğu şutu muhteşem kurtarışı,hakemin vermediği kırmızı kart, verdiği sarı kartlar ve tarşılan ve tepki gören kararları vardı.bu zaman zarfında hakeme etmediği küfür kalmayan,futbolcularının kötü oyununun farkında oldukları halde yenilginin nedenlerini diğer etkenlere yükleyen bir de,sözüm ona,beşiktaş taraftarı vardı,inönü stadyumu’nda.79. dakikada quaresma’nın arkadan yaptığı tüm engellemelere rağmen,bende işte aydın’ın asıl patlama anı bu hissi uyandıran,o muhteşem gol geldi.aydın’ın golden önce yaptıkları da bir o kadar güzeldi.aydın’ın golünden sonra buz kesen inönü,uzatmalarda hararet yaptı ve su kaynattı.sahaya giren taraftarlar yenilginin,eski yönetimin,bekleneni veremeyen yıldız futbolcularının,aleylerinde kararlar verdiklerini düşündükleri hakemlerin etkisiyle alışkanlıklarını yerine getirme fırsatı buldular. eboue’ye atılan maddeler,söylenen o çirkin söz,kameramanın sırtına atılan koltuk,futbolcuların üzerine yürüyen taraftarlar…oysa herşey ne güzel başlamıştı değilmi!emre’nin söylediği söze “irkçılığa karşıyız.” diye pankart açan,kutlu doğum haftası nedeniyle “biz seni görmeden sevdik ya resulallah.” pankartını açan,maç içinde quaresma’nın selçuk’a yaptığı harekete “hakem kırmızı göster.” diye tezahüratta bulunan beşiktaş taraftarı(!)adına.basın tarafından sosyal sorumluluk projelerini uygulayan bir numaralı taraftar grubu olarak gösterilen çarşı’nın aynı zamanda sahaya giren ve tüm olayları çıkaran taraf olması çok dikkat çekici değilmi!başta helal olsun,kimsenin yapmadığını yapmaya cesaret ediyorlar dediğimiz çarşı,şimdilerde eylemlerinin üstünü örtmek için yapıyorlar sanki bazı projelerini.maçın sonunda takım olarak sahada var olan,disiplinden 1 dakika bile kopmayan,taraftarın tahriklerine kapılmayan,kısacası maçı hakeden kazandı.herkese ve herşeye inat,sensiz olmaz galatasaray.
  • 167
    galatasaray'ın muhteşem oynayıp alnının akıyla kazandığı maç olmuştur. fakat gel gör ki, "tribün terörü" o kadar sinirlerimi oynattı ki maçın tadına varamadım. maçta öne çıkan durumlara bakıyorum;

    (bkz: beşiktaş taraftarının monkey eboue diye bağırması)
    (bkz: 16 nisan 2012 inönü tribün terörü)
    (bkz: futbolu bırakın ayaklara oynayın)
    (bkz: ya allah bismillah allahuekber)

    e hal böyle olunca, benim de aklıma efsanevi bir dizi sahnesi geliverdi. normalde hümanist bir insan olmama rağmen, bir an "mira" olasım, o tribünleri aşağı alasım geldi!!! aha da böyle: (u: konu dışı bir not olarak; seyretmeyenler için "spoiler" olabilir: spartacus vengeange - episode 5) http://www.youtube.com/watch?v=XsKtdK_FEaU

    neyse tamam, kendime yakıştıramadım, geri adım atıyorum! yarın öbür gün "kader birliği" yaptıkları takımın izinden gidip kendi statlarını kendileri yakar zaten!
  • 169
    en efsane iki karesi kesinlikle gol sevinçlerimizden sonra yakalanmıştır objektiflere.

    birincisi, ilk gol sevincimizde melo'ya sarılana dikkat: https://twitter.com/...180376584193/photo/1
    ikincisi, 2. gol sevincindeki bütünleşmemiz ve ernst'in bakışı: https://twitter.com/...701661462528/photo/1

    ikisi de çok anlamlı, muhteşem kareler ve her şeyi özetler nitelikte. kim yakaladıysa eline sağlık.
  • 172
    aldığımız galibiyetle birlikte şampiyonluk yolunda dev bir adım atmış olduk. süper final fikstürü belli olduğunda ilk 3 maçta 9 puan için aşmamız gereken ilk ve bana göre en büyük engelin beşiktaş deplasmanı olduğunu düşünüyordum. ali sami yen'de fenerbahçe'yi ve seyircisiz oynanacak deplasman maçımızda trabzonspor'u yenme ihtimalimizi, beşiktaş deplasmanına nazaran daha kolay görüyordum.

    maç öncesi en büyük avantajımızın tayfur'un takımı iyi hazırlayamayacağı olduğu aşikardı. maçta da gördüğümüz üzere beşiktaş takımı oyuncuları, 2. sıradaki fenerbahçe'yi geçme ihtimallerinin olduğunu ve oynayacakları 6 maç sonunda şampiyonlar ligi biletini alacakları bilincinden uzaktı. aslına bakarsak, beşiktaş zaten normal sezonun son 6-7 haftalık bölümünde de ruh ve kafa olarak sahada yer almıyordu. dezavantajımızın ise 14 nisan cumartesi günü oynanması gereken maçımızın, aşırı yağmur sebebi ile ertelenmesi sonrası imparator fatih terim'in takımı tekrar motive etmekte zorlanacağı ve fenerbahçe'nin trabzonspor karşısında kazanması sonrası aramızdaki puan farkının 2'ye inmesi ile üzerimizde oluşacak baskıydı. fakat dezavantaj gibi gözüken tüm bu noktalar, beşiktaş'ın isteksiz ve ruhsuz oyunu ile geçersiz kaldı. bir derbide, ev sahibi takımın en büyük itici gücü olması gereken taraftar da beşiktaş'a yardım edemeyince, galatasarayımız'ın galibiyeti kaçınılmaz sondu.

    maçta bana göre 2 kırılma noktası vardı; birincisi 1-0 önde olduğumuz dakikalarda fernandes'in bomboş pozisyondaki quaresma'ya pas vermeyip kaleye vurması, ikincisi ise aydın yılmaz'ın beşiktaş'a attığı gol. ikinci yarıda beşiktaş'a çok net pozisyonlar vermesek de top hakimiyeti ve oyundaki üstünlüğü beşiktaş'a kaptırmıştık. son 10 dakikalık bölüme 1-0 girseydik, kalan dakikalarda yaşanacak yoğun gerilim ve stres sağlığımız üzerinde ciddi hasarlar yaratabilirdi. bu açıdan bakınca, aydın'ın golü, bir golden çok daha fazlası oldu.

    fernandes'in pozisyonu;
    http://img802.imageshack.us/...462/malfernandes.jpg

    ilk golümüzde konuşulan "ofsayttı, değildi" tartışmalarına da iki kelam edelim; yayıncı kuruluş 35 cm ofsayt demiş, bu 35 cm'in nereden kaynaklandığını söylememe gerek yok herhalde. açıkçası beşiktaş taraftarının yerinde olsam, ofsayt pozisyonundan önce, ceza sahasında çabuk olmayı öğrenememiş holosko'ya, gol pozisyonunda önce elmander'e sonra da melo'ya hamle yapma şansı veren başta sivok olmak üzere defans oyuncularına, bomboş pozisyonda quaresma'ya pas vermek yerine kaleye vuran ve takımını belki de 1 golden eden fernandes'e ve takımı derbi maçına hazırlayamayan tayfur'a tepki gösterirdim. görüldüğü üzere melo'nun golündeki iddaa edilen ofsayttan önce beşiktaş takımının kendisi ofsayt durumdadır.

    (bkz: şampiyonluk yakın bayrakları çıkarın)

    edit: anlatım bozukluğu
  • 173
    ne kadar objektif bir taraftar grubu olduğumuzu bize tekrar gösteren maç. hiç birimizin bu platformda olaya at gözlüğüyle yaklaştığımızı düşünmüyorum.

    maçı tekrar tekrar izledim. hakem hata yapmış yapmamış beni ilgilendirmez, sonuçta hüseyin göçek ne ilk hata yapan hakem ne de son olacak. ama çıkan olayları tamamen hakeme mal etmek çok yanlış. beşiktaşlı futbolcuların hakem kararlarına verdiği anlamsız, hakemi baskı altına almak istercesine verdikleri tepkiler olayların çıkmasında en büyük etkendir. o çok sevdikleri tayfur'un "maçın kırılma anı ofsayttan yediğimiz gol yeauu" açıklamasına hiç değinmiyorum bile. geri kalan 65 dakikada ne yaptın diye sorarlar adama. siz kameralar önünde şovunuzu yapmaya devam edin biz tarih yazmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.
  • 174
    galatasaray'ın maçın başında 4-3-3 oynayan beşiktaş'a karşı gayet kontrollü sinsice geliştirdiği ataklarla galip gelmek adına oynadığı maçtır. kaldı ki maçın ilerleyen kısımlarında galatasaray golü bulsa da yine yüklenmemiş rakibin üzerine gelmesini beklemiştir. fatih terim stratejisi ile galip gelinen bir maçtır. ben hoca olsaydım bu hırsla takımı full hücum oynatır maçı 15. dakika da bitirin derdim, ama fatih terim bu konuda tecrübesi ile takımı kontrollü başlatıp sonlara doğru da 2.golü bulunca tadından yenmez bir galibiyet aldığı maçtır.

    ayrıca play off denen yeni saçmalıkta alınan ilk üç puandır.

    ve beşiktaş taraftarının ''futbolu bırakın ayaklara oynayın'' tezahüratı yaptığı bir karşılaşmadır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın