• 169
    en efsane iki karesi kesinlikle gol sevinçlerimizden sonra yakalanmıştır objektiflere.

    birincisi, ilk gol sevincimizde melo'ya sarılana dikkat: https://twitter.com/...180376584193/photo/1
    ikincisi, 2. gol sevincindeki bütünleşmemiz ve ernst'in bakışı: https://twitter.com/...701661462528/photo/1

    ikisi de çok anlamlı, muhteşem kareler ve her şeyi özetler nitelikte. kim yakaladıysa eline sağlık.
  • 154
    maçkoskop
    kadro:
    muslera
    7
    ebu
    5
    ufo
    6.5
    semih
    8
    hakan balta
    5.5
    melo
    8.5
    selçuk
    2
    engin
    7
    neco
    5
    elmander
    5.5
    riera
    6

    zurnanin zirt dediği an:
    aydın yılmaz için oynama ihtimali olur diye maçın adamı olacak demiştim cumartesi günü. ilk 11 de yoktu, aynı takım çıktı bugün de sonradan girdi. ismail köybaşından da ümitliydim, benim yüzümü kara çıkarmadı. o bölgede topla buluştu aydın, karizma karizma çizdirmek uğruna, kırmızı pahasına çekti formasından. eski cılız aydın olsa feryat figanla çimleri öperdi, üstelik çok kötü oynadığımız dakikalarda karizmayı attırabilirdi. delikanlılığı tercih etti, defalarca çektiiğişutlardan birini daha çekti. 30.000 zurna o an zırt dedi.
    -
    varil:
    selçuk inan; maça kötü başladı,ilk yarı ortalarında dengeyi sağladı, maça ağırlığını hissettirmeye başladı. kullandığı serbest vuruşta rüştü tecrübesi golü önlemese, maç bazındaki formu çok daha yukarıya çıkabilirdi. belki selçuk bu maçta daha çok savunma özelliğini kullandığından beklentimizi karşılamadı. biz rakip takımı izlemediğimizden, kendi futbolcumuzun hamlelerini sayıyoruz. sarı kart aldıktan sonra oyundan hepten koptu. nitekim grande’de benle aynı fikirdeydi, maçı tamamlatmadı. bilmiyoruz, hoca maçın sonlarında tansiyonun çok daha artacağını hesaplayıp, hekemden korktu, olası bir kırmızı karttan kurtardı.
    -
    gladyatör:
    felipe melo; maça kötü başlayanlardandı. selçuk ile kendisinin maça kötü başlamasını taktiğe bağlıyorum. topu beşiktaş’ın kullanmasına müsaade edip önce gazlarını çıkartmayı tercih ettiler. nitekim dakikalar ilerledikçe bu takımın vazgeçilmezi olduğunu bizlere bir kez daha teyit ettirdi. mezarlıkta geceleyin başı boş bir pitbull ne kadar korku verirse, orta sahada melo o kadar tehlikeli. bir maç daha olsa ayı tempoda oynar. beşiktaş orta sahasının en teknik futbolcusu fernandez, kaleye giden yolda her delik aradığında karşısında melo’yu buldu. maçın sonlarına doğru kuduran beşiktaş seyircisine bulaşmayarak maça aşılı çıktığını gösterdi.
    borozanci:
    hüseyin göçek; maçı karakolda bitti. attığımız golde herkes sarı çizgiyi bizim aleyhimize çizeceğinden hatalı bulunacak. yan hakemin verdiği devam kararıyla ipe götürüldü. çok kötü bir yönetim gösterdi ama tek tek pozisyonlar incelense verdiği hatalı kararların çoğu beşiktaş lehineydi. selçuk’un sarısı gereksiz, sırtına yediği karateci tekmesi kırmızı karttı. maçın kendisi açısından en önemli pozisyonunda ofsayt yoktu. melo’nun bir bacağı 10 cm rüştüye yakınsa diğer bacağı yarım metre muslera’ya yakındı. yenilgiyi hakeme bağlayan kolpacılar, oynamayı bilmeyip yerim dar diyen cahil gelinlere benzediler.
    -
    bir soru – bir cevap:
    beşiktaş seyircisi mi, fenerbahçe seyircisi mi daha iğrenç?
    fener seyircisi dahil, dünyanın en adi taraftarı beşiktaş taraftarıdır. bu maçla alakası yok, yaptıkları tezahürat değil, gürültü kirliliğidir. ben beşiktaş kaptanı olsam maçın her hangi bir anında durup, seyirciyi sustururum. büyük bir ceza alacaklar, ama kesinlikle takım ödül kazanmış olacak. bu seyirciyle top falan oynanmaz.
    -
    imparator:
    fatih terim takımı cumartesiye hazırlamıştı. biz taraftar bile bugün cmartesiden daha az maça motive olabildik. 2 gün önce sarı kırmızı bayraklarımızla rakı balık eşliğinde evi tribüne çevirmişken, bugün atkısız, şapkasız, pilav patatesle maçı izledik. beşiktaş için ölmüş eşeğin kurttan korkmaması misali fark yoktu. fatih terim için iş kolay değildi. maçı çok güzel yönetti. golü bulduktan sonra, kontrollü oyunu sürdürüp, fazla sıkmadan ikinciyi bulup dönme arzusundaydı. ikinci yarı tamamen topa bastı. takım savunmasına geçti. iş sarpa sardığında yanında imdada koşturacağı kozları vardı. oyunun her kademesinde hayata geçireceği planı vardı. kazayla gol yesek, baros’u alacaktı. aydın ameliyatı yapınca, baros istirahata devam etti. maçın sonlarında oluşan futbol dışı karambollerde takımı olay mahallinden uzaklaştırdı.
    -
    ordakiler:
    gittiğim, seyrettiğim maçlarda çok kötü, çok iğrtenç seyirciler gördüm. ama bugünkü beşiktaş seyircisi kendini de aşıp iğrençlik rekoru kırdı. takımına tezahürat yapmak yerine 90+ 4 dakika her hangi bir insanın yapamayacağı şeyi yapıp küfür ettiler. bu kadar organize, senkrone küfür, ardından fiili saldırı tam çarşının ruhuna uygun hareketlerdi. türkiyede futbolu yöneten biri olsa en az 1 sene bu takıma maç seyretmeyi yasaklardı. bu maça kadar ordakiler deyince hep bizimkileri yad ettik. biz bu maç orda olamadığımız için, orda bulunan insan görünümlü yaratıkları yazdık. beter olsunlar, hatta fenerbahçe’ye de yenilsin 4.olsunla, alttan gelen 5. ye de çarpılıp beşiktaş çarşısında limon satsınlar.
    analiz:
    2 gece 3 gündüz süren maç aslında çok daha önceden başlamıştı. hafta başında taraftarın beklentisini terim hayata geçirip, dayak atanla dayak yiyeni antrenmana çıkarınca ucuz beklentiler içinde olanlar, zaten turnuvaya geriden başlamışlardı kalelerinde bir gol daha gördüler. bu galatasaray mutlaka bir çözüm üretir üretmesine de eldeki kuş her zaman daldaki kuştan daha evvel gelir. melosuz orta saha, köpeksiz köy meydanıdır. hiçbir şey de olmayabilir, çakallar değneksiz de gezebilir. fatih terim’in elinde bir zabazingo var, milyonlarca galatasaraylının ortalama görüşünü anında kendisine bildiriyor. semih kaya’nın ilk 11 çıktığı andan itibaren aklımdan, kalbimden ne geçiyorsa inanılmaz bir biçimde hoca tarafından hayata geçiriliyor.
    cumartesi, maça bugünden daha hazırdı takım demiştik. nısanın ortasında yağan bir yağmur sahayı göl haline getirdi. eskiden kar, yağmur yağdığında, seyirci erken maça girdiğinden yardım istenir, takta paspaslar ellere tutuşturulur, su veya kar kürülürdü. 40 sene sonra değişen bir şeyin olmadığını gördük. günümüzde sıradan bir laz müteahhitin yaptığı inşaat bile sele karşı önlemliyken, koskoca inönü stadını, milyonlarca doların döndüğü dolapta logarları tıkalı görmeyi içime sindiremedim.

    pazar günü fener turnuvaya galip başlayınca namık kemal köprüsündeki vak vaklar umutlandılar. 34 maçta 22 puan fark yemiş beşiktaş’tan lidere çelme bekleyenlerin dualarıyla maç başladı. ezberlediğimiz takım, ezberlediğimiz dizilişle bakalım beşiktaş nasıl oynayacak diye kısa bir bölüm izlemede kaldı. ama maçın seyirci bizdik onlar oyuncusuydu, sıkıldılar seyretmekten, oynamaya başlayınca da bildiğimiz oyun düzene geçti. ilerde hücum pres, rakibin etkili adamlarına rahat top kullandırmama. topu kaptığında, adam eksiltme gol bölgesinde fazla adam bulundurma.

    cılız beşiktaş ataklarının helyum gazı alınınca, galibiyetten en ufak bir kuşkusu olmayan taraftar golü beklemeye başladı. muslera’nın bu sene yaptığı kalecilik dışı tek hatayla bulunan pozisyon savuşturulduktan sonra, neco’yla, selçuk’la, elmander’le ölçme, biçme işlemleri başladı. kalenin koordinatları ytam olarak ezberlendikten sonra operasyon başladı. melo’dan yediği dayakla aklı başına gelip, takıma katkı vermesi gerektiğini belleyen rirea, korneri ısrarla el bombasına çevirdi. o top girecekti, girmese en fazla 2 pozisyon sonraki girecekti. tam çizgideydi, hüseyin’in hiçbir dahli yoktu. pitbull’un hırlaması, kavga eden iki futbolcunun golü verilen kararın isabetliliği açısından iyi bir ironiydi. top bir şekilde içeri girdiğinde klasik rüştü kolunu seyrettik. yediği gollerin % de 80inde elini havaya kaldırıp hakemden medet beklerdi.

    golden sonra beşiktaş seyircisinin küfürlerini anlamaya çalıştık, maç seyretmekten ziyade. devreye galip girmek, devre aralarının dünyadaki en büyük antrenörü için ne demek en iyi biz biliriz. galatasaray, devre arasında en az bir gol atmış olarak sahaya çıkacaktı. maçın kazaya kurban gitmesine müsaade edilmeyecek bir şekilde devam etmesi sağlandı. elmander, gol atmayı düşünmekten çok, topun kalemize mümkün olduğunca uzakta kalması için çabalıyordu. beşiktaş son barutunu kullanıyordu o dakikalarda. veli’nin 49-50den vurduğu müthiş şutu muslera kendine yakışır şekilde çıkardıktan sonra, hoca’nın futbolcu tornasından çapakları alınmış şekilde çıkan yeni mamul aydın, son noktayı koymak üzere sinsice sahaya sızıyordu. çok geçmeden bir büyük takım golü seyrettik. 28 saniye süren bir azaptan, 8-9 futbolcu pasından sonra önüne alan aydın, delikanlıca sürükledi topu. doksanın örümceği rahatsız olurken, rüştü’nün elini havaya kaldırması için vakit yoktu.

    eserim semih için maç be maç yazacaklarım bitti. şampiyonluktan sonra hikayesini, destanını yazacağım yazabilirsem. bir stopere hayran olacağımı hiç aklıma getirmemiştim. bu akşam engin baytar'a da ayrı bir selam çakarak burun farkıyla takımdan ayıralım ve oynadığımız takım oyununa saygımızı sunalım.

    kuşkumuz yok, bir sezonda iki defa şampiyon olunacak. formaliteler tamamlanıyor. halı sahada maç kopunca yenik takım cıvır ya, aynen böyle olacak. bu gece beşiktaş cıvıdı, mızıkçılık yaptı kaçtı. pazar günü de aynı son fenerbahçe’yi bekliyor. zaten angarya diyecekler, biz zaten avrupa’ya gidemeyecektik diyecekler, mümkün olduğunca galatasaray’ın şampiyonluğunu değersiz gösterme yarışı yapacaklar. varsın yapsınlar, takımlarının % 60 futbolcusu yabancı olan bir ligte, emre’si, aydın’ı, sabri’si, semih’i olan takımı doya doya seyredelim. ne kadar gururlansak az.

    şampiyonluk yakın, bayraklarınızı yıkayın.
  • 176
    yeni açığın gümüşsuyu tarafında en üstte konuşlanıp izlediğim maç.

    stad boştu. kapalının kenarlarında, eski açığın yarısında boşluklar vardı, yeni açığın 3. katı ise tamamen boştu. taraftar ve stad konusunda atıp tutup ahkam kesenler ve bizim kendi renktaşlarımız arasında -buradaki moda tabirle- çarşı'ya dilenenler, bu maçla 4 nisan 2004 galatasaray beşiktaş maçını kıyaslasınlar sadece. kimin zor günde, ne şartlarda, nasıl bir statta nasıl tribün yaptığı görülecektir. stada girdiğim anda gördüğüm umumi manzara anında bu maçı hatırlattı bana.

    hiç kimse çıkıp maval okumasın tribünler hakem kararlarıyla çileden çıktı falan filan diye. o gün beşiktaş taraftarının üstünde haddinden fazla gerginlik vardı. derbi maç, gerilimli maç, bir noktaya kadar anlayabilirsin ama öyle bir halet-i ruhiye hakimdi ki statta, sanki 100. yıllarındaki şampiyonluk maçını oynayacaklardı birazdan. garip bir intikam hissi vardı.

    "istenmeyen olaylar" dışında tribünü genel olarak ele alırsak da çok kötüydü o gün inönü. kapalıda kutunun dışında pek beste söyleyen yoktu. alt taraf uyuyordu. yeni açıkta, 2. katta bulunan antipati grubu ise maç başlamadan başladığı tezahüratlara 90 dakika devam etti. fakat kapalıdan bihaber, tamamen kendi alemlerinde takıldılar. bir olur, iki olur ama maç boyu kapalıyı hiç sallamamaları garip. örneğin kapalı, "saldır beşiktaşım" derken bu arkadaşlar yan tarafla, "kartal gol" çekiyordu. kulak tırmalayıcı bir koordinasyonsuzluk vardı.

    basketbolda bir nebze olsun sabrediliyor da statlarda yanında hocana, futbolcuna, kulübüne küfredilirken sessiz kalabilmek çok zormuş. 80 dakika dayanabildik nitekim. aydın'ın golünde, ki önümüzde oldu, "ne vurdu be!" diye zıplamam şayet bulunduğumuz yerde tek-tük değil de nispeten fazlaca taraftar olsaydı başımıza iş açabilirdi. yine de toplu linçten kurtulmak adına yer değiştirdik.

    bu dakikadan sonra olaylar gelişti zaten. patlamaya bahane arayanlar, bahanesini buldu ve ortaya 16 nisan 2012 inönü tribün terörü çıktı. inanın medyaya yansıyanlardan çok daha fazlası oldu statta. yeni açıkta birbirlerine girenler, polisin bir ara bu tribüne dalması, üstten atılan koltuğun gelmesi sonucu altta bayılan genç, bir kaç özel güvenlikçinin yediği dayak, sahaya atılan maddelerden tribünün önündeki engellilerin zarar görmesi gibi pek çok şey yansımadı basına.

    unutmadan, televizyondan yanlış anlaşılmış, taraftarlar arasında ırkçı vesikalıklar, maymun hareketleri yapan ters-evrim mağdurları falan olsa da "monkey eboue" diye toplu bir tezahürat olmadı. mevz-u bahis tezahüratta "fuck you eboue" diye bağırdılar bir süre. fakat bu, aradaki münferit ırkçı tezahüratların ve hareketlerin olmadığı anlamına gelmiyor. iki maçtan çok daha fazla cezayı hakettiler.

    tribündeki triplere değinmeden edemeyeceğim. yeni açıkta, 2. katta demirlerden sarkarak, "sizi bilmem ne yaparım lan, gelirim lan oraya!" diye el kol yapanlar mı ararsın, sevgilisine sarılıp, "bırak beni ya, 'kırıcam' hepsinin ağzını, burnunu, bırak ya!" deyip kızın, "tamam git ersin, git kendini parçala! yırt kendini!" diye bağırmasından sonra rezilliğini ötmek için gülen mi ararsın, "sahaya ineriz, ananızı ..." diye bağırıp merdivenlerden aşağıya koşup son anda rotayı saha yerine kapalı olarak değiştiren mi ararsın, neler neler. tam bir aptal nümayişi hakimdi dolmabahçe'de.

    "futbolu bırakın, ayaklara oynayın" tezahüratı zaten günün ve razaletin özeti.
  • 145
    süpsüper final beşiktaş – galatasaray : 0-2 şampiyon devam ediyor

    hepimiz biliyoruz ve duymaya da sıkıldınız ama bir kez daha söyleyeyim; saçma sapan maçlar oynuyoruz. örneğin galatasaray bu akşamki rakibi beşiktaş’a ligde 22 puan fark atmış ve şampiyonluk mücadelesini beraber veriyoruz. niye? puan farkını indirmişler 11’e çünkü. ama ne oldu, puan farkı ilk maçta çıktı 14’e. play-off sonunda ligdeki puan farkı yeniden ve en az aynen oluşur. sadece beşiktaş’la değil galatasaray bütün rakiplerine en az aynı puan farkını play-off sonunda yapar.

    maça beşiktaş iyi başladı. fernandes’in liderliğinde galatasaray’ın üzerine geldiler sanırım en az 10 dakika böyle geçti. galatasaray orta sahasının devreye girmesi 10. dakikadan sonra oldu ve ilk devre sonuna kadar da oyunu galatasaray kontrol etti. fakat iki takımda sanırım eşit sayıda pozisyon buldular. işin ilginç tarafı bu pozisyonların hiç biri organize ataklarla gelmedi. beşiktaş galatasaray savunmasının vurduğu topların önünde kalmasıyla, galatasaray ise ceza sahası dışından kaleyi yoklayarak.
    derken gol geldi. kornerden. galatasaray neredeyse hiç bir korneri direkt kullanmıyor, mutlaka paslaşıyorlar. buna kızan çok futbolsever var. iyi de kornerde rakibin savunmasını bozacak en akıllıca hareket paslaşarak kullanmaktır. tabii ki kendi planınızı da kurmuşsanız. gol geldiğine göre başarılı olunduğu söylenebilir. sanırım golde melo ofsayttaydı. olur öyle, beşiktaşlılar bu sene içerden çıkardıkları verilmeyen gollere saysınlar bu golü. ilerleyen dakikalarda böyle bir eğilimde olmadıkları görüldü.

    ilk 10 dakikadan sonra galatasaray pas yapmaya başlayıp oyunu beşiktaş’a dikte edince (hep bu sözü kullanmak istemişimdir, dikte etmek, çok havalı ve entelektüel değil mi?), beşiktaş’ın kontra yapmaktan başka çaresi kalmadı. iyi de kontralar yaptılar. fernandes zaten bu takıma fazla, quaresma eboue karşısında etkisiz kalınca sonuç alamadılar kontralardan.

    ikinci yarı ise oyun 180 derece döndü, bir farkla. beşiktaş galatasaray’ı sahasına mahkum ederken galatasaray ilk yarı beşiktaş’ın yaptığı etkili kontraları yapamadı. bunda melo ve inan’ın savunmaya çok yakın oynamalarının etkisi oldu. böyle oyunlardaki diğer seçenek forvetlerin topu ileride tutmalarıdır. necati ve elmander ve hatta kenardaki baros bu tip oyuncular değil. şaşırtıcı olarak bu işi girdikten ve oyuna ısındıktan sonra aydın yapmaya başladı, daha öncesinde baytar’ın denemelerini de eklemeyi unutmayalım.
    fişi çeken adam da aydın oldu. twitlerden gördüm, bir çok galatasaraylı “ya ne işi var aydın’ın yaaa” dedi. aydın onlara da selam verdi. bu sene ki katkıyı oynadığı o kadar sezonun toplamında yapmamıştı.

    maçın ilerleyen dakikalarında beşiktaşlı futbolculara ve taraftarlara cinnet geldi. sahada her şeye itiraz, tekme-tokat. tribünde hakeme galatasaraylı futbolculara küfür. itirazlar o kadar komik bir hal aldı ki, tayfur (bak hoca veya havutçu demek içimden gelmiyor, kendini kabul ettirememiş) görmesi imkansız bir ofsayta bile dakikalarca ve kendini yırtarcasına itiraz etti. simao, melo’ya kollarıyla vurup faul çalındığında hakeme birkaç kişi saldırdılar. zannedersin hakem penlatıyı çalmadı. muslera’nın çizgiyi geçmeden yetiştiği topa bile deli gibi itiraz ettiler. asıl komik olan hilbert’in atıldığı pozisyondu. hilbert bariz şekilde topu taçtan çevirdi ve bayrak kaldıran yan hakeme topu attı. bu ne şimdi? ne yapması gerekiyordu ki yan hocanın, oynaaaaaaa demesi mi lazımdı. bir adam bu pozisyonda oyundan atılıyorsa kafa gitmiş demektir. hakem demişken, quaresma’nın inan’a uçan tekmesine sarı kart gösteren bir hakemden bahsediyorum.

    gelelim dünyaca meşhur beşiktaş taraftarına. oyunun sonlarında sahaya giren girene. kimi hakeme saldırmaya kimisi galatasaraylı oyunculara saldırmaya çalıştı. ve adamların tribünden salyalarının aktıklarını gördük. bu neyin kafası acaba. eboue taç atmaya geldiğinde kafasına eline geçen şeyi atınca adam bunu yok mu sayacak. gözleri o kadar dönmüştü ki, kameramanın sırtına kocaman bir şey attılar yahu.

    beşiktaş takımı ve taraftarı en son 2004’teki meşhur samsun maçında böyle delirmişti. o maçta da bu kadar delirecek bir şey yoktu, bugün de.
    dünyaca ünlü çarşı. ne kadar balon olduğunu görmek için daha ne yapmaları gerekiyor acaba. medya bunlara gaz verdikçe bunlar şımardı.
    aklıma başka bir şey daha geliyor, belki de yeni başkan fikret orman bekledikleri şefkati nakit olarak göstermedi, asabiliklerinin sebebi bu olabilir mi?
    çarşı mı? bırakın allahaşkına.

    neyse, şikeciler yüzünden icat olunan süpsüper final gerçek şampiyon’un pabucu kimseye bırakmayacağını gösteren maçla başladı galatasaraylılar için.

    haftaya asy arenada fener’den alınacak en az beraberlik şampiyonluk ilanı gibi olur ama fenerbahçe’yi içerde yeneriz diye tahmin ediyorum.

    *
  • 80
    besiktas taraftarinin komiklikten komiklige suruklendigi mac. galatasaray'in golunde felipe melo bir adim ile ofsaytti dogru. burda bir suclu varsa yan hakemdir. macin geri kalaninda hakem huseyin gocek butun takdir haklarini besiktas'tan yana kullanmistir. hic bir sey yokken yere dusen her besiktasliya faul calmis, benzer karambollerde galatasarayli futbolculara oyna demekte bir sakinca bulmamistir. ayrica selcuk inan gibi galatasaray'in beyni olan bir futbolcuya yok yere sari kart cikarmasi da cabasi.

    butun bunlarin disinda, insan bir dusunur. ibrahim akinlari dusunur, tayfu havutcu'nun hala devam eden davasini, serdar adali'yi falan aklina getirir. sonra ligi galatasaray'in besiktas'a 20 ve fenerbahce'ye 9 puan farkla zaten sampiyon bitirdigini ama kendisiyle alakasi olmayan sike rezaleti yuzunden play-off angaryasini oynadigini dusunur ve galatasaray'i kayirilmakla suclamaktan utanir biraz. ha besiktas taraftarinda bunu dusunecek beyin ve utanma var mi? tabi ki yok!
  • 144
    ilk yarida besiktas ile degil ucuncu ligden bir takimla oynuyormus gibi hissettiren bir bolum vardi. her donen top bizde kaldi. her ikili mucadelede top bizde kaldi. taraftarin yarattigi atmosfer de buna eklenince besiktasli futbolcular giderek sinirlendi. sinirlendikce futboldan baska her seye benzeyen bir sey oynamaya basladi. o anlarda golu bulmamiz da cok onemliydi zira bu macta pozisyon olarak buyuk bir zenginlik yasayamadik.

    ikinci yaridaysa ayaga top yapmayi biraktik. ileri uzun gonderdigimiz toplar bizde kalmadi. besiktasli oyuncular, ozellikle de ismail koybasi, biraz kabiliyetli olsalardi durum cok farkli olabilirdi. fakat biz buyuk takim gibi oynadik, buyuk takim gibi akilliydik.

    muslera; oncelikle verdigi guven dahi yeterli. veli'nin sutunu cikarmasi cok klas bir hareketti. aslansin.

    eboue; quaresma'ya buyuk ustunluk sagladi. ileri ciktigi anlarda etkili oldu. ismail onu her gordugunde yere dustu. taraftarlarin onun uzerine oynamasinda sinirlenmemesi onemliydi. yillar sonra bir sag bekimiz var ve isini harika yapiyor.

    semih kaya; hava toplarinda da, yerden mudahalelerinde de cok etkiliydi. hamle ustunlugu surekli ondaydi. bu yuzden de pektemek bir suru faul yapmak zorunda kaldi. buyuk topçu olma yolunda ilerliyor.

    ujfalusi; defansi toparlayan adam o. bu takimin sahadaki kaptani. mucadele gucu asla dusmuyor. ayrica ozellikle ilk yarida surekli besiktas yari alanina giderek adam ustunlugunu elimizde tutmamizi saglamasi da gozden kacmasin. semih'i yaratan fatih terim tabii ama onun da etkisi unutulmamali.

    hakan balta; gorevini yapti. tek bir hata bile yapmadi. gecen sezon ne kadar tepki cektiyse, bu sezon o krediyi yeniden kazaniyor.

    engin baytar; ilk yarida takimin en iyilerindendi. kaç tane top caldigini sayamadim dahi. kendisini yere kolay birakmasi disinda bir eksisi yok. iyiydi.

    ceyhun; maça 84'te girdi. hakkinda yorum yaptiracak hicbir hareketi olamadi.

    selçuk inan; yoruma dahi gerek yok. orta sahada onu izlemek buyuk bir keyif. gordugu sari kart dogruydu. o karti gormesi de dogruydu. 7 metredeki baraj uzerinden ilk yarinin sonunda attigi serbest atis ile efsane bir gol atiyordu neredeyse. boyle bir oyuncuyu bonservissiz alabilmemize hala inanamiyorum.

    sabri the sarıoğlu; 89'da maça girdi. besiktas taraftari sahaya atlamasa belki de skoru besiktas lehine degistirebilirdi ama firsati yoktu :) saka saka, severim sabri'yi. ozellikle de sahada cok olmadiginda daha da severim. maç bittiginde hakem ile ilk o tokalasti.

    melo; golunu bir tarafa birakiyorum, orta sahadaki caldigi toplarla ve onlari olumlu kullanmasiyla buyuk oyuncu gibi oynadi. golu bence de ofsaytti bu arada.

    riera; takimin en zayif halkasi oydu. golun ortasini o yapti, bir iki iyi calimi da var, mucadele de etti ama bir seyler eksik gibiydi yine de. diyecekseniz ki "ne eksikti lan?" valla onu bilmiyorum :)

    necati; cok etkili degildi gibi gorundu ama bence gayet iyi oynadi. oncelikle kaleye sut cekme tehdidi cok onemli. ayrica yaptigi kosularla bosalttigi alanlardan etkili geldik. neden baros oynamiyor dedirtmedi.

    aydın; inanilmaz bir gol atti. inanilmaz. aydin'daki degisim fatih terim adam eder lafindan da fazlasi bence. kosuyor, savunmaya geliyor, ileri top cikartiyor, adam eksiltiyor, her seyi yapmaya calisiyor. ama hepsi bir tarafa inanilmaz bir gol atti. inanilmaz.

    elmander; gözünün yagini yiyeyim senin. ben bu kadar mucadeleci bir hucum adami gormedim. golun yarisi da onun bu arada. hastasiyim.

    bir takim gibi oynadi galatasaray. bir takim olarak da kazandi.

    yürüyedur.
  • 180
    çikan olaylarin üzerinden iki aydan fazla süre geçti. olaylari çikaranlardan kaçi yargilaniyor acaba simdi? ayni soru sampiyonlugu aldigimiz kadikoy deplasmani için de geçerlidir. maç kaybedince gözü donen bu iki guruha hala hiçbir ceza verilmemis olmasinin bir aciklamasi yok.

    ama kendi stadimizin acilisinda, ölmüs baskanimiza hakaret edenleri protesto ettik diye sorusturma açmayi bilirler.

    hadi sikecilerin yancilari, gidip kisilerle kulupleri ayirin simdi.
  • 194
    emmanuel eboue bilmiyor muydu üzerine gelen adama yumruk atmayı da kaçıyor, ya da yerdeki adama tekme atmayı felipe melo bilmiyor muydu? sahaya girmek aklanamaz, o büyük bir suç zaten; ama 17 mart 2024 trabzonspor fenerbahçe maçı olaylarında olduğu gibi gelen taraftara da koşarak gidip şiddet gösteremezsin. futbolcu olarak ivedilikle sahayı terk etmen lazım böyle durumda, kavga etmen değil. baktın terk edemiyorsun, gidiş falan kapalı; o zaman nefsi müdafaa derim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın