• 655
    son düdük çaldıktan sonra nevizade'de izlediğim mekandaki ışıklı reklam panosu sevinç gösterilerime dayanamayıp kafama düşmüştü. olay mahallini aceleyle terk etmek zorunda kalmıştım. bir de maçın başından sonuna kadar yanımdakilere, "sus konuşma!", "lan eleştirme, bu maçta olmaz!", "gerilim vermeyin lan!" diye çıkıştığımı hatırlıyorum bu maça dair. başka da bir şey yok. sonrası metrobüs, florya, taksi, ev, sabaha kadar sevinçten uyuyamamak falan...
  • 656
    75. dakikadan sonra izlemeyip, kafamı gömüp sadece dua ettiğim maç. tir titrediğim, sevincini ise direk olarak (bkz: tutunulkeyf)e sarılarak yaşadım. sonra beraber dışarı çıktık ve 2-1 mağlup olduğumuz 22 nisan 2014 galatasaray fenerbahçe maçı'nın ardından "biz onlara bir avans verdik zaten" diyen şikecinin ardından "koyduk mu laaaaaaaaaaan, koyduk muuuuuuu?" diye bağırdık. ne güzeldi be. ertesi gün okula "pazar günü sizi kadıköy'de bi ayıklayalım" diyen şikecilerin yanına boynumda şalımla, gururlu, başım dimdik gittim her zaman ki gibi. ulan gaaaassaaray..
  • 657
    bir his vardır; heyecandan avuç içleriniz uyuşur hani. benim hayatımda bu hissi yaşamamı sağlayan şey fenerbahçe maçlarıdır. * özellikle ilk dakikalarında aşırı hissederim sonra maç kendi seyrine oturur ve devam eder.

    bu maçta yine her zaman ki gibi bunu hissetmiştim ama maçın son saniyelerinde başka bir his açığa çıktı. izlediğim mekanda o dakikalarda herkes ayaktaydı. bir anda heyecanım öyle bir noktaya ulaştı ki dizlerimin bağı çözüldü ve daha fazla ayakta duramadan olduğum yere çöktüm. daha önce hiç böyle bir heyecan yaşamamıştım hayatımda. bitiş düdüğüyle birlikte sevinmek tepinmek bağırmak çağırmak istiyordum deli gibi ama bir süre bu gücü kendimde bulamadım çünkü hala heyecanın etkisindeydim. sonra yavaş yavaş gücümü topladım ve çocuklar gibi şendim.
  • 658
    istiklal-nevizade-taksim-metro-metrobüs-florya-ev-ali sami yen yol haritasını;

    (bkz: lionhearted) ve +1'i
    (bkz: conquistador de europa)
    (bkz: alakaya maydanoz) ve +1'i
    (bkz: beyinbedava)

    ile birlikte arşınladığımız günün en önemli olayı. dünya futbol ayar tarihinin mihenk taşı. hatırlayınca gözlerim doldu, hayatımın açık ara farkla en eğlendiğim ama hayatıma yeni giren insanlarıyla ileride köküne kadar yarrağı yiyeceğimi bilmediğim dönemiydi. hey gidi be arkadaş...
  • 659
    kız arkadaşımın doğumgünüydü ve onunla ilk defa kutlayacağımız bir doğumgünü organizasyonu vardı.ben bütün gün stresle dolaşıp kutlama anlarında da ayıp olmasın diye kız arkadaşımın yanından ayrılmayıp twitter başından maçı takip etmeye çalışıyordum.sonunda ne mi oldu?ortaköy sokaklarında inek gibi böğürüyordum sözlük.bunu yaparken de sevinçten ağlıyordum.o arada kız arkadaşımı tamamen unutmuşum.sonuçta herkes gider galatasaray kalır...
  • 660
    hayatımın en stresli günüydü. ah ulan hatırlattınız yine bir heyecan bastı anasını satim. ne de güzel bir gündü. şampiyonluktan sonra sevgilimi arayıp ağlayarak sokak ortasında "şampiyonuz" diye bağırmıştım. hala daha lafını eder, güleriz. "ağlayarak defalarca şampiyonuz diye bağırıyordun, kendini kaybetmiştin" diyor bana. *

    sen ne güzel bir şeysin be galatasaray.
  • 661
    hakkındaki eski entrylerine okurken bile heyecanlandıran maç.

    izlemeden evvel sakinleştirici almak için gittiğimiz eczanedeki abla, bize yarı şaşkın yarı eğlenceli bir bakış atıp 'reçetesiz, ancak passiflora verebilirim' demişti. 'kesin bitkiseldir bu; yan etkisi de yoktur, doğru düzgün etki de etmez' diyerek bayağı konyak içer gibi maç esnasında ara ara içmiştim.

    sonuç : millet şampiyonluk kutlarken ayakta uyumamak için zor tuttum kendimi.* yalnız şampiyonluktan mıdır, ilaçtan mıdır o gece mışıl mışıl uyumuştum.

    gereksiz bilgi : passiflora denen ilacın üretildiği aynı isimli bitkinin türkçe karşılığı 'çarkıfelek'miş.*

    _ike _ike _ampiyon

    şanlıurfa'nın ş'si.

    galatasaray şampiyonsa 1, fenerbahçe şampiyonsa 3 tane var.
  • 663
    totemin kralını yaptığım maçtır. o dönem tusa hazırlanıyordum sözlük, haftasonu dersanede 10 saat dahiliye dersi vardı. tabi sikmişim dersini, dersanesini, dahiliyesini.. sabah kalktım ve annannemin yanına gittim. annanneme sabahtan akşama kadar ayetelkürsi okuttum. bana manyak mısın olum sen diodu gülerek ama okuyodu da:) sonra maç saati geldi, hayatımda nadir gs maçı kaçıran ben pimapenli balkona attım kendimi ve izlemedim maçı. izlemeyi bırak kendimi öyle izole ettim ki tek bir ses bile duymuyordum. bi ara maç bitimine yakın annannem geldi ve kolumu attım omzuna, o aldı eline tesbihi ve o tesbih çekip kur-an okurken ben de bildiğim tüm duaları okudum. bitince bildiklerim döndüm aynılarını bidaha okudum, yani annannem okudu ben okudum okudum okudum. sonra ne mi oldu? tabi ki ben de ağlıyordum..
  • 666
    - totem uğruna yüzlerce kilometre yol gidilir mi , gidilir.

    5 üniversite öğrencisi arkadaş sezon içerisinde ne kadar kırılma noktası varsa ya bir arada olduk ya da maçtan önce birbirimizle konuşup başarılar diledik. öyle ya da böyle bu totem tuttu ve hep kazanan biz olduk.

    ve sezon sonuna geldik iş bu maça kaldı. herkes üniversite okuduğu şehirde. bir kaç gündür kimseden çıt çıkmıyor. derken cuma günü* dayanamayıp atlayıp gidiyorum memlekete, çorum'a. maç heyecanıyla yarı uykulu, yarı uyanık sabah ediyorum. ama sabaha kadar sürekli aynı rüyayı görerek. maç 0-0 bitiyor rüyamda ama ben bunu her defasında başkasından öğreniyorum.

    sabah oluyor, telefon bir mesaj düşüyor. 'olm ben çorum'a geldim, maçı nerede izliyoruz ? ' cevap yazmaya kalmadan bir mesaj daha 'olm maç için yer ayırttırdın mı, ben yeni indim otobüsten.' nasıl yani lan diyorum beni mi işletiyor bunlar. meğerse adamlar öyle bir inanmış ki 'bu iş ancak biz bir arada olursak olur' diyerekten atlayıp gelmişler. kimisi istanbul'dan kimisi elazığ'dan.

    daha fazla dayanamayıp öğle saatlerinde kendimizi atıyoruz dışarı. maç için mekan bakıyoruz. her zamanki uğurlu mekana ayaklarımız bizi götürmüyor nedense. taraftar grubunun toplandığı mekana biz de dalıyoruz. mekan oldukça güzel ancak saatler geçtikçe tıka basa doluyor, nefes alınmaz hale geliyor. mekan görevlisi klimaların bozulduğunu söylüyor.

    derken maç başlıyor. temkinliyiz. kenarda fatih hoca var genlerinde saldırmak var ama temkinli oynuyoruz. 'bam bam bam'ı bir kenara bırakmak zorunda olduğumuz maçlardan biri. fener geliyor, zaman zaman yüreğimizi ağızımıza getirecek pozisyonlar buluyor. fener bazen fena geliyor. çıt çıkmıyor mekanda kimseden. derken elmander sakatlanıp çıkmak zorunda kalıyor, derbilerdeki en önemli kozlarımızdan birini kaybediyoruz. o kadar stres yüklenmişiz ki devre arasının nasıl geçtiğini bile bilemiyoruz.

    60.dakika civarında kalbim dayanmıyor onca strese, havasızlığa. teklemeye başlıyor. nefes alamıyorum. mekan görevlisi ve bir arkadaşımın kollarında dışarı çıkartılıyorum. diğer arkadaşlar da gelmek istiyor. 'hayır' diyorum. 'bu totemi yarım bırakmayın.'*

    dışarı çıkartılıyorum. ağzımdan burnumdan kanlar akıyor. üzerimdeki parçalının sarısına bir de kan kırmızım ekleniyor. ancak hala içeriden sesleri duyabiliyorum. 'uzaklaşalım olm burdan, duymayalım şu maçın sesini' diyorum arkadaşa. o ise beni hastaneye götürme derdinde. şehrin ana caddesine çıkıyoruz. alabildiğine sessiz bir ortam var, garipsiyoruz.

    bir gece önceki rüyam yavaştan şekillenmeye başlıyor. maçın sonucunu başkasından öğrenmek için şartlar uygun. ancak dur daha 0-0 bitecek. ya bitmezse ?
    zaman geçmek bilmiyor. derken şehir yeniden hareketleniyor. gördüğümüz manzara karşısında yıkılıyoruz. caddenin yukarısından bir grup fenerli bayraklarını sallayarak tezahüratlar eşliğinde geliyor. olduğumuz yere çöküyoruz. yanımdaki arkadaşım 'nasıl yedik lan golü kim bilir' diye hayıflanmaya başlıyor. fenerli grup dağıldıktan sonra bir dükkandan esnaf bir vatandaş '0-0 bitti kardeşim şampiyonsunuz' diye sesleniyor. 'yok amına koyim rüya mı görüyorum yine' diye içimden geçiriyorum. sonra savaşa çıkan ordular gibi ara sokaklardan insanlar fırlıyor ana caddeye. bakıyoruz hepsinin rengi sarı kırmızı. o an kalpmiş, hastalıkmış, kanmış hepsini bir kenara bırakıp arkadaşımla birbirimize sarılıp ağlıyoruz. 'oldu ulan işte totem de tuttu, çektiğimiz çileye de değdi' diye haykırıyoruz.

    şampiyonluğu özlemiş galatasaray taraftarı ortalığı bayram yerine çeviriyor. tek başına kutlamaya katılan bir abimize denk geliyoruz. 'totem uğruna ben de kalktım istanbul'dan 11 saat yol geldim, yarın geri dönmem lazım beş parasız kaldım. ama umrumda değil lan' deyip bize sarılıyor o da. tanıdık, tanımadık herkesin eli birbirinin omzunda. kalp krizleri eşliğinde gelen şampiyonluğun ardından herkes son gücüyle bağırıyor 'sarı-kırmızı' diyerek.

    o gün anlıyorum ki söz konusu galatasaray olduğunda değil mesafeleri, akıttığın kanı bile gözün görmüyor.

    çok yaşa galatasaray, çok büyüksün.
  • 667
    hayatımın totemini yaptığım maç. maçı izlemeyerek, evin çevresini tavaf edip, dua ede ede, başı kesik tavuk gibi dolanıp durmuştum. maç bitip şampiyon olduğumuzu anladığımda, eve attığım depar ile olimpiyat rekoru kırabilirdim. türk futbol tarihinin dönüm noktalarından biridir. eğer saçma sapan play-off uygulaması yüzünden şampiyonluk el değiştirip fenere geçmiş olsaydı, şu an bambaşka bir noktada olacaktık her anlamda.* şikeli, kirli şampiyonluklarını aklama fırsatı bulduklarını düşünüp, "işte biz en sancılı sezonda da şike şike şampiyon olduk" safsatalarıyla milletin beyinlerini yıkayacaklardı. ertesi güne camiamızın kucağında kocaman bir kaosla uyanacaktık. bir sonraki sezon görevinde kalabilecek bir fatih terim ve dolayısıyla gelen 2. şampiyonluk, şampiyonlar liginde gelen başarılar, parçalıyı hali hazırda terleten dünya yıldızları. bunların hiçbiri olmayacaktı. kendi adıma 2006 şampiyonluğu ile birlikte en kritik şampiyonluktur.* ve o 1 gol farkla gelen şampiyonluğa bu yüzden her defasında binlerce kez şükrederim. galatasaray bizi ne zaman üzse, aklıma bu maçı getiririm işte. şikeci ittifakın bütün engellemelerine* rağmen kazanılmış türk futbol tarihinin en gergin, en kritik, dönüm maçı.
  • 673
    bir daha benzerini yaşamak istemediğim maç.

    çoluğumuz,çocuğumuz var amk bir şey değil çocuk babasız büyüyecek. kim anlatacak ona efsane maçları, annesinin karnındayken yaptığım totemleri,hagi'yi, hakan'ı, cüneyt'i,prekazi'yi...

    insanın hem beden hem ruh sağlığını bozan maç.

    hayatımda daha stresli bir maç izlemedim, hagi'nin kırmızıyı gördüğü uefa finali dahil. henry'nin kafa vuruşunun mikro saniyelerinin geçmediği anlar var orada ama şu maç bana 4 saat gibi gelmiştir.
  • 675
    bastan sona titreyerek izledigim mactir.

    gece gece aklima geldi yine titredim hafiften. ben daha hayatimda bu kadar gerildigim, aptala bagladigim mac hatirlamiyorum. 'ya gol yersek??!!' diye kendi kendimi yedim bitirdim mac boyu.

    maci kaybetseydik harbi diyorum uzuntuden kalp krizi gecirirdim. kesin eminim, o gece olurdum o koltukta. bu yuzden feneri kurtarmak icin super final zimbirtisini cikartan, emegi gecen herkesin amk (gazete).

    her ne kadar sonu bizim icin muhtesem sekilde bitse de..
App Store'dan indirin Google Play'den alın