• 22
    (bkz: tarihte bugun)

    "3 macta 110.000 bilet olimpiyatta taraftarinla stadi titret" benzeri (tam hatirlamiyorum) bir slogan ile ucl maclari icin olimpiyat stadindan muthis bilet geliri elde etme hayali yasayan topragi bol olsun rahmetli ozhan canaydin, stadyumun trafik ve park sorununu dusunememis ve ilk mactan onbinlerce insan yollarda trafikte mahsur kalip maca yetisememisti.

    maca gelince, mahsur kalan binler fazla birsey kacirmamis, takimimiz ciliz bir futbol ortaya koymus, rakipte bir puana razi olunca mac 0-0 bitmisti. necati'nin son dakikalarda kacirdigi pozisyon disinda fazla kayda deger bir mac olmamisti. zaten o sezon gruplarda 3-0'dan geriye dusup neredeyse 3-3'e getirebilecegimiz liverpool deplasmani disinda galatasaray'in adina yakisan bir futbol ortaya koyamamistik, gazozuna son macta 3-2 yendigimiz liverpool macini tabi ki saymadim.

    zaten sezonda bizim icin anlamsiz sezonlardan biriydi. 2005-2006 sezonunda elde ettigimiz "elle kolla degil, bilekle. parayla pulla degil, yurekle" sampiyonlugu sonrasi orta sahamiz inamoto, carrusca gibi isimlere emanet edilmis, cihan ve orhan'da yaraya tuz basinca o sezon tek tesellimiz, 19 yasindaki genc arda turan olmustu.
  • 24
    mancini, bir maçta uzatma anlarında gol lazimken forvet çıkartıp ceyhun' u oyuna almıştı. herkes de eleştirmişti tabii -ben eleştirmeyen kesimdendim- ve mancini şöyle bir şey söylemişti sonrasında "çok forvetle oynamak hücum oynamak değildir" ışte bu sözün somut kanıtlarından biridir bu maç. yani kadroya bakınca düz mantıkla savunma zaafiyeti yaşayacağımız, topu kapmakta zorlanacağımız söylenebilir ama top bizdeyken hücum edemeyecegimizi pek kimse soyleyemezdi ama edemedik.

    burada olsun, başka mecralarda olsun temeli olmayan ezber yorumlardan, çok bilmisliklerden sıkıldım ve son dönemde iyice tahammulsuzlestim bu konuda.

    defalarca kaan kural' ı dinledim nba studyoda. her seferinde koçun ne oynatmak istediğini ve istediklerinin neden olup olamayacağını yorumladığını gördüm. ama söz konusu futbol olunca hiçbir yorumcu( bir iki istisna var ışte sevdiğim) hocanin ne yapmak istedigini anlamaya ugrasmiyor. skora bakip konuşuyor. yahu en basit örnek; 11 eylül 2016 fenerbahçe bursaspor maçını bursa kazansa ne olur, bursa' nin ve hamza' nin futbol adına övülecek bir olayı var miydi? yahu futbol tarihinin en önemli çizgi pozisyonlarından biriydi belki de behiç' in pozisyonu. maçı 2 1 fener kazansa dick advocat ovulecekti bu defa.

    her neyse bu maç bana şu an bunları yazdırdı ışte.
  • 28
    maça gitmek için saat 18:15 te bostancı'dan arkadaşımın aracıyla olimpiyat stadına doğru yola çıkmıştık. maç bilindiği üzere 21:45'te. hayatımda maruz kaldığım en kötü trafik herhalde o günküydü. içeri girdiğimizde maçın 2. yarısı henüz başlamıştı. zaten ne olduğunu anlamadan da maç bitmişti. eve geldiğimde saat sabaha karşı 2 buçuktu. o sene yönetim içerdeki şampiyonlar ligi grup maçları için 3 maçlık kombine bilet düzenlemişti, uygun sayılabilecek bi' fiyata. bu maçtaki bu inanılmaz çileyi bir daha çekmeyi göze alamadığımızdan diğer kalan 2 maça da gitmemiştik.
  • 29
    trafikte cekilen cile disinda pek de hatirlanacak yani olmayan bir mac. yanlis hatirlamiyorsam soldan gelen ve ceza sahasinda seken bir topa necati’nin auta* attigi sut disinda herhangi bir heyecanlandiran pozisyon olmamisti.

    bordeaux demisken ilginctir, ertesi sene * uefa grup maclarinda yine kendileriyle eslesmistik. hatta bir sonraki sezon * uefa son 32 turunda yine rakibimiz olmuslardi. kewell’in meshur orumcek agi temizledigi maci 1-0 geriye dusup, 3-1 one gecmis, ama sonra anlik bir konsantrasyon kaybiyla 3-3’e dondurmustuk. tabi o donem oynadigi futbolla cok tepki alan sabri reyiz kornerden ceza sahasi disina seken topa ya allah diye vurmus, rakibe carpip biraz yon degistirmesiyle de gol olmustu.

    (bkz: hey gidi)
  • 21
    olimpiyat stadında oynayacağımız 3 maçı(bordeaux,liverpool, psv) kombine şeklinde satışa sunulmuştu. bizde abim ve abimin almanya'dan gelen arkadaşı ile maça gitmeye karar verdik. biletleri ben alacaktım. sabah erkenden mecidiyeköy'e gittim. kombine olayından haberim olmadığından hazırlıksız yakalandım aslında. ve param yetmediğinden 2 kombine alabildim. bu şekilde ben taca çıkıyordum. yalnız bir şekilde o maça gitmeliydim. şeytana uyduk ve ali samiyen'in çevresinde karaborsacı lavuğun birinden tek maçlık yani bordeaux maçına bilet aldım ama içim hiç rahat değildi.

    maçtan önce yol sorunuyla ilgili çok şeyler yazıldı çizildi. biz aldırış etmedik. uzak bir mesafe değildi açıkcası. ne kadar etkileyebilirdi ki maça yetişmemizi? yine de ne olur ne olmaz diye erkenden çıktık yola. tam 3.5 saatte stada varabildik :( sıra geldi gişe kuyruğuna. abartısız 50 metreye yakın bir sıra vardı. gişeye yaklaştığımızda polislerin bir çocuğu joplayıp tellerden bize doğru attığını gördük. ne olduğunu sorduk çocuğa. çocukta benim gibi stadın önündeki karaborsacılardan bilet almış ve sahte çıkmış. hooaaydaa ya benim bilette sahteyse? joplanmayı geçtim hem maçı izleyemeyeceğim hem de dağ başında tek başıma 2 saat ne yapacağım mk? sıra bize geldi sonunda. abimle arkadaşı geçtiler içeriye tabii. benim ellerim titredi, bileti gişeye yerleştiremedim bir türlü. ya da sahteydi o yüzden içeri giremiyordum. işte o an arkamdaki tanımadığım bir abi hızır gibi yetişti imdadıma. benim bileti yırttı, kendi biletini yerleştirdi. ikimizi birden soktu içeriye. girdiğimde maç başlamak üzereydi. yoldan binlerce insan geri dönmesine rağmen stad doluydu. meşhur 'hell' kareografisini görebildim. maç 0-0 bitti. arda turan güzel bir oyun sergilemişti ama kazanamamıştık.
  • 4
    vücudumun her bir zerresi ayrı ayrı donarken bu stadda emeği geçenlere güzel bi selam daha çakmama vesile olan maç**. 4 yıl öncesine nazaran yollar kısmen daha iyi olsa da trafik yine baş belasıydı. bu sefer daha temkinli olan babam daha erken yola çıkmıştı. stada yaklaştığımızda otoparkı bulmak, daha doğrusu stada dönen yolu bulmak yine bi sürü zaman aldı. saçma sapan yerlerden yapılan dönüşler sayesinde yaklaşık bahçeşehir dolaylarından dönerek kapalı tribünün* otoparkına ulaştık ve hemen hemen 20 dakika kadar önce stada girdik. kapalı altın en üst sırasında oturmamız sebebiyle iki tribün arasındaki açıklıktan giren çıkan rüzgar bütün maç kanımı dondurdu. neyse ki üst kattan ultraslan'ın sesi geliyordu da ısınıyorduk azcık. bayraklı, pankartlı muhteşem bir koreografi hazırlanmıştı ama vasat bir oyunla golsüz bitirmiştik. dönüş yolunda da kamyon devrilmiş yine trafik olmuştu. hey allah'ım ya maç entrysinde maçı anlatamıyoruz çünkü orası olimpiyat.....
App Store'dan indirin Google Play'den alın