• 52
    senelerden bir sene, günlerden 14 şubat...
    beşiktaş inönü'de bir lig maçına çıkıyor. istanbul'da hava güneşli. parklar, cafeler, yollar her taraf çiftlerle dolu...
    maçlara envai çeşit delici-kesici-biçici aletle gitmenin normal olduğu yılların son dönemleri...
    beşiktaş "tayfa"sı stada giderken bir parkta çimlere üzerine yayılmış çiftleri görüyorlar. hurra çekerek elde "emanet"lerle insanların üzerine koşmaya başlıyorlar.
    işin "yaran" kısmı ise bu noktada başlıyor.
    erkekler kaçarken kadınlar oldukları yerde kalakalıyor...
    maç boyu tribünde "dışarıda kaçanlar parmak kaldırsın" tezahüratları dönüyor...
  • 53
    tribün olayı değil ama; ali sami yen'deki son sezon olması lazım emin değilim ama bir gündüz ve ankaragücü maçı ama ben o esnada henüz maçın kiminle olduğunu bilmiyorum, maçımız var işte diyerek atlıyorum taksiyle stada gidiyorum, taksi ara sokaklardan gidiyor ama bir süre sonra "trafik sıkışık burada in sen yürü en iyisi abi maç kaçmasın" diyerek beni indiriyor, para da almıyor. akabinde benim önümden bir kaç tane polis minibüsü geçiyor baha hızlı bir şekilde, ben de ergenliğin verdiği (üniversite 1 ya da 2'yim sanırım) gazla polis araçlarına ciddi sövüyorum.

    sonrasında 20-30 adım attım atmadım bir caddeye geldim ve stadı arıyorum, sol tarafımda 100-200 metre kadar ileride ellerinde güneşten parlayan cisimler olan bir miktar sarı lacivert ağırlıklı insan görüyorum 20-30 kadar. üstümde de cillop gibi parlayan sarı kırmızı parçalı var, bu güruha ben atarlı giderli bakış atarken kendileri bana doğru atağa geçiyorlar. ben tabi tarihin en iyi deparlarından birini atıyorum, bir kafeye giriyorum. kafe sahibi de "lan buraya girme dükkanı dağıtırlar" diyerek beni içeri almak istemiyor ama can havliyle ben tuvalete kaçıyorum. bunlar tuvaleti tekmeliyor, ben sırtı duvara ayakları kapıya dayalı bir şekilde ölümden uzak durmaya çalışıyorum kendimce. akabinde bir gürültü kopuyor, kapıyı tekmeleyenler belli ki uzaklaşıyor.

    bana birisi polisim ben aç diyor tuvaleti ama, açamıyorum korkudan lan "kesin bunlar beni kekliyor" diyerek :)

    benim polis telsizlerini duyup dışarı çıkışım, polisin beni kalkanıyla kendisi arasına sokup türlü bira şişesi fırlatan ankaragüçlü gruptan uzaklaştırması, bu esnada maçın başladığını öğrenmem, ve final olarak nispeten genç bir polisin bana "bak sövüyon ama gene biz kurtardık seni" demesi ve benim hayatımın en enteresan utançlarından birini yaşamam.

    tribüne girip olayı bizimkilere anlattığımda bu ankaragüçlülerin önce sokağı basmaya çalıştıklarını, beceremeyip kovalandıktan sonra da bana denk geldiklerini öğrendim.

    şaka maka, "ben kesin ölücem lan" dediğim 2 anımdan birisidir bu. beni yarmadı fakat duyan arkadaşları çok ciddi yarmıştır.
  • 54
    2004-2005 sezonu yüzüncü yılımızı kutladığımız mutlak şampiyonluk parolasıyla girdiğimiz fakat ligi ikinci bitirip türkiye kupasını aldığımız sezon. ligde daumlu fenerbahçe'nin 4 puan gerisindeyiz rahmetli başkanımız özhan canaydına istifa seslerinin yükseldiği haftalar. hatta ultraslan omuz omuza pankartı asmıştı bu maç tribüne. rakip bize genelde ters gelen şenol güneş'in çalıştırdığı trabzonspor ve tek maç eleyenin finale yükseleceği türkiye kupası mücadelesi. o sezon tüm iç saha maçlarında olduğu gibi kale arkasında yine yerimi almıştım. ilk yarı baskılı olmamıza rağmen golü bulamadık ikinci yarı rakip yattarayı oyuna aldı ve daha tehlikeli gelmeye başladı ve nihayetinde 56. dakikada golü kalemizde gördük. kalan süre maç tek kaleye dönmüştü ve beraberlik golünü 89.dakikada necati ateş atmıştı derin bir ooh çekmiştik.

    komik olay ise 1-0 olduktan sonra o dönem bizim tribünlerin söylediği meşhur bir tezahurat vardı, -arman için oyna forman için oyna ölüme oyna ölümüne oyna... 70li dakikalarda kapalı tribün başladı bu tezahuratı söylemeye, önümüzde de 14-15 yaşlarında muhtemelen ilk defa galatasarayı statda izlemeye gelen sevimli ve heyecanlı iki çocuk vardı. maç boyunca çevresindekilerin yüzünü güldüren tavırlarıyla sempatik gelmişlerdi kapalıdan bu tezahuratı duyunca çocuklarda başladılar bağırmaya; -anan için oyna baban için oyna ölümüne oyna ölümüne oyna..

    tribünde duyanlar arasında komik bi hatıra olarak kalmıştı maç sonunda penaltılarla 5-3 galip gelen taraf bizdik. ve bu sonuç bizi olimpiyata, ezeli rakibimize 6-0 işareti yaptırmayı bıraktıran o muhteşem 5-1lik final gecesine götürüyordu.
  • 55
    4-5 arkadaş x ilinden yola çıkıp "gezelim görelim" mantığıyla trakya yöresini gezerler. gırgırına "avrupa turu" adını verdikleri bu gezinin son durağı şükrü saraçoğlu stadyumu olur. okul açık diye tabir edilen kale arkasına girerler. herkesin bir kenara çekilip telefonla konuştuğu, sağa sola bakındığı anlardan birinde biraz asabi bir yapıya sahip ve grubun yaş ortalamasını yükselten üyesi tribünün önlerinde gördüğü bir boşluktan yer kapmaya çalışır. "gelin oğlum yer buldum" diye diğerlerine seslenmeye çalışırken tribüncü gençlerden biri "abi sefa abiler gelecek isterseniz daha yan tarafa bir yere geçin" diye kibarca uyarır. bazen dünyanın en aksi adamı olabilen bu abimiz "ne sefası lan sefa kimmiş maç izleyecem ben burda" diye nadide bir küfür eşliğinde çocuğa çıkışır, konudan ve isimlerden habersiz olarak. ortam bir an gerilir, bizim grubun gençleri "abi naptın" diye söylenmeye başlar. senaryo yazılsa bu kadar olur, henüz dakika geçmeden rahmetli sefa ve tayfası tribüne giriş yapar. grubun en fırlaması olan eleman yere yatıp bayılmış numarası yapar, bizimkilerin afbuyur bir tarafını sökmeye gelen o ekip adamı ayıltmaya çalışır ve bizimkiler bir kamyon dayaktan ustalıkla sıyrılmış olur...
  • 56
    ekşi'de şöyle fantastik bir olay var:
    https://eksisozluk.com/entry/62870445

    --- alıntı ---

    yıl 2007 ya da 2008. mevsim kış, hava ayaz. o zaman ankara'da yaşıyorum. bir sabah arkadaşım telefonla beni arıyor, bilet aldın mı diye soruyor. ben de ne bileti diye soruyorum ve nihayetinde akşama ankaragücü-galatasaray maçının olduğunu öğreniyorum. lan yok biletim filan derken, arkadaş, sen gel bizim gecekondu'dan bir iki tanıdık abi var, sen gel içeri bir şekilde sokarız seni diyor. ben de maç saatinde gidip, 19 mayıs stadında arkadaşla buluşuyorum. lan beni getirdin ama, bilet yok içeri nasıl gircem ben falan derken, stadın önüne bir şahin yanaşıyor, şahinin bagajında aha da şuna benzer bir soba ve bir torba kömür. neyse, bir kısım insan stada giriyorlar. bu bahsettiğimiz sobayı stadın tribünlerinin hizasına kadar 2 kişi taşıyorlar. sonra yukardan içeri girmiş taraftarlardan 3-4 kişi aşağıya urgan diye tabir edilen halatlardan sarkıtıyorlar. bunu görünce şok oldum amına koyayım. sonra arkadaşla benim durduğum tarafa el kol hareketi yapıp bağırdı bu içerdeki insanlar. böyle 8-10 kişi o tarafa yürüdük. sonra abi 2 kişi sobayı yukardan sarkıtılan halatla bağladı ve birisi sobanın kapağını açarak ayakta duracak şekilde içine girdi. sonra yukardakiler 4-5 kişi sobayla birlikte içine giren elemanı yukarı çektiler. bu arada tribünün yerden yüksekliğini göstermek adına şu görsel yeterlidir sanıyorum. neyse soba tribüne yanaştı, içinden arkadaş indi, soba tekrar sarkıtıldı, başkası bindi, bu döngü böyle devam etti, aşağıda arkadaş, ben bir de 1-2 kişi daha kalmıştı ki arkadaş da sobanın içine girdi ve yukarı çıktı, sonra ben de aynısını yaptım.

    yetmedi, maç başladıktan 10 dakika sonra sobayı kurup, borularını stadın dışına doğru ayarlayıp, getirdikleri bir torba kömürü boşaltıp gazete kağıdıyla tutuşturdular, etrafına oturup çekirdek çıtlaya çıtlaya maçı izlediler. yedikleri çekirdeklerin kabuklarını da yere atmayıp, sobaya yakıt olarak kullanmayı ihmal etmeden hem de. * bu arada rüzgar da tam karşıdan estiğinden sobanın dumanı direk staddan uzağa doğru süzülüyordu. anladım ki bu işte tecrübeliler. ilk yarının sonunda sobanın içindeki kömür azaldığından, arka sıralardan 2 tane stad koltuğu kırıp içine atıp devam ettiler.

    eğer holiganizmde bir zirve varsa, o da bu olaydır amk.

    debe: herkese teşekkürler.

    --- alıntı ---

    19 mayıs stadının yüksekliğini otobüslere bakarak anlayabilirsiniz:
    http://i.hurimg.com/...c03c0e3718e6df7e.jpg
  • 57
    2011-2012 sezonu gençlerbirliği deplasman maçında deplasman tribününde yerimizi aldık. hareketlerinden belli genç bir kardeşimiz ilk defa gelmiş sanırım volkan sarı’nın yanına gelip ‘abi bu koltuk benim geçebilir miyim’ dedi volkan abi hiç üslubunu bozmadan gayet güler yüzle koltuğu yerinden söküp genç kardeşimizin kucağına verdi ‘al kardeşim istediğin yere oturabilirsin artık’ dedi *
  • 59
    yer: yenikent asaş stadı*

    tarih: 13 mayıs 2006

    tff. 2. lig 2005-2006 sezonu play off maçları ankara'da oynanacaktı. ana-baba memur olan bir ailede yetişen bir çocuk olarak o zamanlar lise birinci sınıfı bitirmek üzereydim ve yaklaşık 5 sene kaldığımız manisa'nın turgutlu ilçesinin takımı olan ve bir dönem altyapısında da oynadığım turgutluspor ankara'ya terfi maçlarına gelecekti. biz ankara'ya tayin olalı da yaklaşık 1 sene olmuştu. turgutlu ilçe olduğundan zamanla herkes birbirini tanıyordu tabi. üstelik ben ve babam futbol hastası olduğumuzdan hiçbir maçı da kaçırmazdık. babam o zamanların turgutluspor kaptanı teoman koray cinel ile gel zaman git zaman yakın dostluk da kurmuştu.

    neyse, işte ilk turda turgutluspor adıyamanspor ile eşleşmişti. tabi ki ben ve babam tribündeki yerlerimizi almıştık. derken maç başladı. babam maç boyunca adnan polatvari sesini kullanarak turgutlu kaptanı koray abiye sesini duyurmaya çalışıyordu bu arada. kaptaaaaan! lan teomaaaaan! koray abi teoman ismini kullanmazdı ve bu ismini de en yakınları bilirdi sadece. neyse devre falan oldu ama koray abi kafasını çevirip bir kez bile tribüne bakmadı. derken ikinci yarı başladı. biraz sonra bizim turgutlu golü yedi. bunun üzerine maçın gitme tehlikesini hisseden babam maç öncesi yuvarlanan birkaç biranın da verdiği yetkiye dayanarak iyice coştu ve gönüllü amigoluk yapmaya başladı. tribünde de taş çatlasın 50 kişiyiz amk. turgutlulu olup ankara'da okuyan üniversite öğrencileri falan var bizden hariç. babamın tezine göre koray abi bizi duyarsa takım maçı çevirecekti ama işte bakmıyordu bir türlü amk! neyse dakikalar böyle geçerken dakika 80 gibi babamdan o can alıcı cümle geldi. lan kaptaaaaan! teomaaaaan! tut gari şu saptan!... koray abi kafayı çevirdi ve babamla göz göze gelmeleri bir oldu. herif akan oyunda elleriyle babama doğru sırıtarak ''lan abi allah iyiliğini versin! sen miydin o?" tarzı bir işaret yaptı. tribün tabi ki yerlerde ve herkes maçın gidiyor oluşunu bırakıp yarılma moduna geçti. fakat işe yaradı amk! hakikaten kaptan koray abi 2 dakika sonra ilk, ondan 7 dakika sonra da ikinci asistini yaparak maçı aldı ve turgutlu adıyaman'ı eledi. tabi tribündeki gençlerin bir anda sevgilisi olan babam geç gelen şöhreti kaldıramayarak maç bitişinde sahaya dalmak istedi ve jandarma komutanıyla ufak bir münakaşaya dahi girdi. neyse sonra takım kaptanı koray abi gelip "komutanım o benim abim" diyince önce sahaya, sonra soyunma odasına dalıp sevinç gösterilerine ortak olmuştuk.*

    http://www.tff.org/...ID=29&macId=7967

    fakat sonra turgutlu bolu'ya elendi. biz o maçı da yenikent'te zannederken maçın aslında cebeci stadında olduğunu öğrenmemiz yenikent stadının etrafında sinek bile uçmamasının garipliğini yaşarken olmuştu. maçın ikinci devresine yetişip yakın mesafeden dolayı gelen on bin civarı bolu taraftarına yine babamın yerinde durmaması sebebiyle yem olmaktan da son anda kurtulmuştuk. adam linç ettirecekti bizi ömrümüzün baharında amk.*
  • 60
    23 mart 2019 galatasaray beşiktaş basketbol maçı oynanmış ve galibiyetimizle sonuçlanmıştır. hemen yan tarafta ahmet cömert spor salonu'nda da 23 mart 2019 galatasaray hatay bşb kadın basketbol maçı başlamak üzeredir. daniel tozser kişisi de salondan çıkan binler arasındaki azınlık bir kitleyle beraber salondan salona doğru yürürken yolda murat karpuz'a rastlar. laflaya laflaya , ahmet cömert spor salonunu bilen dinleyicilerimiz için anlatıyorum* , salonun sinan erdem spor salonu'na bakan yüzündeki sporcu giriş kapısına kadar gelirler. kapıdaki görevlinin "biletsiz almıyoruz arkadaşım" cümlesi daniel'in cebinden çıkan bilet yüzünden yarım kalır. murat koşar adımla saha içine giden kapıya yönelir, daniel kişisi de üst kattaki soyunma odalarının önünden dolanıp tribüne çıkmaya çalışmaktadır.

    bu sırada deplasman takımına ayrılan soyunma odasının önünde hatay takımı toplanmış, mahalle maçlarında açık havada üst baş değiştirme merasimlerinden aşina olduğumuz ancak soyunma odası arkalarındayken manasız kalan bir vaziyette beklemektedir. karşı merdivenlerden usul usul çıkarken "ne bekliyor bunlar ya kapının önünde" diye düşünen daniel kişisi merdivenlerin sonuna geldiği anda o ekibin ortasında bir anda doğrulan ve formasını düzeltmeye çalışan cansu köksal ile göz göze gelip takımın o şekilde durma sebebinin ne olduğunu anlar. tabi cansu'nun bir anlık duraksamasıyla tüm takım o yöne bakar ve atkı-forma tam teçhizat daniel kişisi ile karşılaşıp kısa süren bir tedirginlik yaşarlar. yaklaşık 2 saniye süren karşılıklı bakışmanın ardından daniel kişisi kolay gelsin gibilerinden bir jest-mimik yapıp "iyi maçlar" der, karşı taraftaki hatay takımı da o anda rahatlayıp selam verirler ve daniel tribüne onlar da sahaya giderler....

    maç sonu kapı önünde takımı görmek için beklerken cansu köksal ve ailesine rastlanır. zaten babasını tanımadıkları için kapı önünden uzaklaştırmaya çalışan güvenliklerle hararetli hararetli tartışmakta olan cansu'dan milletin ortasında "şunu bile sokuyorsunuz içeri babamı almıyorsunuz" lafı yeme korkusuyla yerin dibine girilerek uzaklaşılır... *

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)
  • 62
    olay tribün olayı olmasa da buraya yazmayı uygun gördüm. geçtiğimiz günlerde ankara keçiören metrosuna indim. orada ilginç ve nostaljik bir görüntü vardı. bir parçalı forma, bir mor forma bir de 2012 süper kupa finalinde yapılan erzurum hatırası tişörtü iç içe geçmiş, metro istasyonunda bir bankta apaçık duruyordu. en üstte erzurum hatırası vardı. insanların da doğal olarak dikkatini çekiyordu. ben bile unutmuşum bir şaşırdım. her gelen şöyle bir bakıyor. etrafında da kimse yoktu. birisi şöyle inceledi inceledi almak istedi. kalabalığın içinden bir adam çıkıp benim kardeşim ne elliyorsun diye adama kızdı. adam da güvenliğe verecektim falan dedi sonra uğraşmak istemedi uzaklaştı. forma ve tişörtleri sahiplenen adam-2 ise tekrar düzeltti ve sergilemeye devam etti.

    temsili resim:
    https://gss.gs/9C6.jpeg
  • 64
    olay değil de bir diyalog dün akşam* devre arasında yaşanmıştır.

    ilk yarı bitmiş, herkeste coşku tavan. şöyle bir oturalım dedik. tam arkamızdaki abi yanındaki arkadaşına çok samimi bir hayranlıka şunları dedi: “panenka attı manyak o… ben bu adamı küfür etmeden anlatamam abi. öyle bir adam bu. bana ‘anlat’ de, ben icardi’yi manyak demeden ve anasına sövmeden anlatamam.”

    hala aklıma geldikçe gülüyorum amk.
App Store'dan indirin Google Play'den alın