• 29
    sanırım 2 ya da 3 yıl önceydi. maçı bile hatırlamıyorum ama olay çok fena. yeni açık üstte tam kameranın önünde oturuyoruz. ben yurt dışında çalıştığım için kombinem yok, şirketten misafirler de var, arkadaşlarım da benimle beraber yeni açıktan bilet aldılar ve girdiler. maç başlamamış henüz, ben sigara yaktım. pat polis memuru abi geldi. diyaloglar aynen şu şekil :

    p= polis
    b= ben
    1= arkadaş 1
    2= arkadaş 2

    p- neyle yaktın lan o sigarayı?

    b- anlamadım, ne dedin?

    p- neyle yaktın dedim lan o sigarayı sen?

    b- arkadaşım doğru konuş, ne oluyor lanlı lunlu?

    p- konuşmazsam ne olur lan? (eliyle çenemi tutup kafamı iter, ben yumruğumu kaldırırken arkadaşım tutar)

    1- terbiyesiz herif, yaka numaranı ver bakayım ve amirini çağır çabuk! (kimliğini çıkartır, cumhuriyet savcısı)

    2- kim senin amirin, yürü bakayım benimle! (kimliğini çıkartır, başkomiser)

    p- (bana dönerek) abi sen de mit'tensin o zaman?

    herkes basar kahkahayı, ortam bir anda yumuşar, memur arkadaş özür diler, amirlerinin çakmak konusunda takıntılı olduğunu vb anlatır, zaten pazardır günlerden ve saatlerdir ayakta durmaktan canı çıkmıştır, tır, vır, gır....
  • 46
    25 mayıs 1995 fenerbahçe galatasaray maçı,başbakanlık kupası, ankara 19 mayıs stadyumu.

    o yıllarda öyle biletimi önceden alıyım, 1 saat kala stada giriyim falan yok. maç başlamadan 10 saat önce stada gidip 8 saat kala tribündeki yerimi almıştım. kale arkası tamamen dolmuştu kısa sürede. maraton yükünü almış tek boşluk sosyete tribünündeydi. maça 6-7 saat var daha düşünün.

    asıl maçımız başlamadan önce türkiye bayan futbol ligi finali dinarsu-acarlar maçı oynanacakmış. hiçbirimizin dünyadan haberi yok* neyse takımlar ısınmaya sahaya çıktı. ilk takım çıkınca* fenerliler babalarının kızını görmüş gibi tezahurata başladı amk. lan ne oluyon, ne ara seçtin, tuttun. te allaam. tabi ikinci takım bizimdi artık. onlar dinarsuluydu, biz acarlardık.*

    maç oynandı 2-1 kaybettik. film bundan sonra koptu. dinarsu futbolcuları şampiyonluk turunu sadece fener tribünlerinde attılar. tüm kale arkası çıldırdı. ben o kadar kısa sürede o kadar kişinin böyle organize olabildiğini görmedim. "haydi beyler çağırıyoruz, geldiklerinde al al al yapıyoruz."* tüm tribün ayakta "dinarsu buraya yumruk havaya".alkışlaya alkışlaya geldi lan kızlar.*

    bir koca tribün, tıklım tıklım tüm kale arkası kollar önde çılgınlar gibi "al al al" yaptık. sadece soluma doğru baktım binlerce kol vardı aga. dahada öyle bir sahne göremem amk.
  • 55
    4-5 arkadaş x ilinden yola çıkıp "gezelim görelim" mantığıyla trakya yöresini gezerler. gırgırına "avrupa turu" adını verdikleri bu gezinin son durağı şükrü saraçoğlu stadyumu olur. okul açık diye tabir edilen kale arkasına girerler. herkesin bir kenara çekilip telefonla konuştuğu, sağa sola bakındığı anlardan birinde biraz asabi bir yapıya sahip ve grubun yaş ortalamasını yükselten üyesi tribünün önlerinde gördüğü bir boşluktan yer kapmaya çalışır. "gelin oğlum yer buldum" diye diğerlerine seslenmeye çalışırken tribüncü gençlerden biri "abi sefa abiler gelecek isterseniz daha yan tarafa bir yere geçin" diye kibarca uyarır. bazen dünyanın en aksi adamı olabilen bu abimiz "ne sefası lan sefa kimmiş maç izleyecem ben burda" diye nadide bir küfür eşliğinde çocuğa çıkışır, konudan ve isimlerden habersiz olarak. ortam bir an gerilir, bizim grubun gençleri "abi naptın" diye söylenmeye başlar. senaryo yazılsa bu kadar olur, henüz dakika geçmeden rahmetli sefa ve tayfası tribüne giriş yapar. grubun en fırlaması olan eleman yere yatıp bayılmış numarası yapar, bizimkilerin afbuyur bir tarafını sökmeye gelen o ekip adamı ayıltmaya çalışır ve bizimkiler bir kamyon dayaktan ustalıkla sıyrılmış olur...
  • 23
    tribünde meşale yakmamız sonucu en az suçu olan fakat meşaleyi son olarak eline almasından dolayı mimlenen arkadaşın maç esnasında güvenlik tarafından alınıp karakola götürülmesidir.

    diyaloglar şu şekilde gelişmiştir:

    -arkadaş: la olum biraz da ben tutiyim hadi lan!
    -mert insani: al lan al ne görmemiş adamsın anasını satiyim!
    -arkadaş: *ehehehe.. negzel yanıyo lan hehehe.. lay lay lay lay lay lay lay laaay haa** cim bom boo..* abi bi dakka, valla benim değil abi, ben zaten yeni aldım elime, abi abii..

    sonrası malum.. ne kadar uğraşsak da alamamıştık kendisini güvenliğin elinden.
    o anı yaşamak pek komik değildi ama sonradan düşününce ve üzerinde geyik yaptıkça çok gülmüştük.
  • 20
    birinci vuku bulmuş olay;

    sanırım 2001 senesi. galatasaray asy'de göztepe ile maç yapıyordu. bizim de beşiktaşlı komşumuz sağolsun, daha önceden maça gitmediğimi bildiği için beni ve ablamı maça götürmeye karar verir.

    kendisi, ben ablam ve iki beşiktaşlı oğlu asy'nin yolunu tutarız. trafikten dolayı biraz geç kalınmış ve yeni açığa girmek için kuyrukta beklenmeye başlanmıştır. ama aksi gibi ilk maçıma daha giremeden galatasaray 17. saniyede vedat ile ilk golü atmış, diğer golde ona benzer dakikalarda gelince ben daha maçın başında iki golü kaçırmanın üzüntüsünü yaşıyordum. o iki golün nasıl atıldığını hala bilmiyorum

    bir şekilde yeni açıkta ki kuyruk biter, biz maça gireriz ama o da ne. göztepe penaltı kazanmıştır. bu arada maçtan önce ablamla sohbet ederken, galatasaray ve göztepe sarı-kırmızı renkleri kullanıyor, sanırım göztepe deplasman forması giyer farklı o da bir renk olur zaten diye bir beyanatta bulunmuştum. herneyse penaltı olur, göztepe penaltıyı atar ancak 25 bin kişilik galatasaray seyircisinden sadece ablam gol diye sevinip bana sarılır. tabii bunun sinirliliği sonucu tribünde ki herkes ters ters dönüp ablama bakar. olayın aslı ise, galatasarayın maçta beyaz forma giymesi ve sarı-kırmızı forma ile maça çıkan göztepe'yi ablamın galatasaray sanmasıdır.

    -----------------------------------

    vuku bulan ikinci olay ise 2009 yılında oynanan bucaspor maçında gerçekleşmiştir. maç sanırım 19.00'da başlayacaktı ve biletleri çok ucuzdu. bende tv veriyor diye sıcacık odama kurulmuş maçın geleceği saati bekliyorum. tam o sırada bir arkadaşım arıyor "abi fazladan bilet almıştım gel sana vereyim boşa gitmesin" diye. bende iyi madem dedim üşenmedim bakırköy'den atladım metrobüse arkadaşımla metrobüs durağında buluştum koşarak zar zor yetiştim maça. bilet kapalı üsttendi ve yukarı çıktğımızda gördüm ki yanımda kişi galatasaraylı önemli biri ve maçı birlikte izliyoruz. *

    herneyse, galatasaray aşırı kötü futbol oynuyor, elano henüz 30 da kırmızı kart görmüş; gençler, geleceğimiz dediğimiz futbolcularımız dökülüyor, arda taraftara küsmüş falan filan derken kewell sol çaprazdan çakıyor. herkes sevinçli sarılıyor falan. buraları hızlı geçeyim, dk oluyor 86. aydın bir pas hatası yapıyor ve galatasaray golü yiyor. bu arada dediğim gibi, maçı izlerken yanımda galatasaraylı önemli bir kişi var ve bırakın futbolculara laf atmayı hakeme bile küfür etmeye cesaret edemiyorum. herşey olabilir diye tırsıyorum.

    aydın'ın bireysel hatasında galatasaray golü yiyor, bende bağırarak "ulan aydın sana daha ne diyim ben" diye serzenişte bulunuyorum bağırarak. bu abim bana dönüp "aydın'a diyecek tek lafın aydın senın .mına koyim" olsun diyor birlikte yarılıyoruz.
  • 56
    ekşi'de şöyle fantastik bir olay var:
    https://eksisozluk.com/entry/62870445

    --- alıntı ---

    yıl 2007 ya da 2008. mevsim kış, hava ayaz. o zaman ankara'da yaşıyorum. bir sabah arkadaşım telefonla beni arıyor, bilet aldın mı diye soruyor. ben de ne bileti diye soruyorum ve nihayetinde akşama ankaragücü-galatasaray maçının olduğunu öğreniyorum. lan yok biletim filan derken, arkadaş, sen gel bizim gecekondu'dan bir iki tanıdık abi var, sen gel içeri bir şekilde sokarız seni diyor. ben de maç saatinde gidip, 19 mayıs stadında arkadaşla buluşuyorum. lan beni getirdin ama, bilet yok içeri nasıl gircem ben falan derken, stadın önüne bir şahin yanaşıyor, şahinin bagajında aha da şuna benzer bir soba ve bir torba kömür. neyse, bir kısım insan stada giriyorlar. bu bahsettiğimiz sobayı stadın tribünlerinin hizasına kadar 2 kişi taşıyorlar. sonra yukardan içeri girmiş taraftarlardan 3-4 kişi aşağıya urgan diye tabir edilen halatlardan sarkıtıyorlar. bunu görünce şok oldum amına koyayım. sonra arkadaşla benim durduğum tarafa el kol hareketi yapıp bağırdı bu içerdeki insanlar. böyle 8-10 kişi o tarafa yürüdük. sonra abi 2 kişi sobayı yukardan sarkıtılan halatla bağladı ve birisi sobanın kapağını açarak ayakta duracak şekilde içine girdi. sonra yukardakiler 4-5 kişi sobayla birlikte içine giren elemanı yukarı çektiler. bu arada tribünün yerden yüksekliğini göstermek adına şu görsel yeterlidir sanıyorum. neyse soba tribüne yanaştı, içinden arkadaş indi, soba tekrar sarkıtıldı, başkası bindi, bu döngü böyle devam etti, aşağıda arkadaş, ben bir de 1-2 kişi daha kalmıştı ki arkadaş da sobanın içine girdi ve yukarı çıktı, sonra ben de aynısını yaptım.

    yetmedi, maç başladıktan 10 dakika sonra sobayı kurup, borularını stadın dışına doğru ayarlayıp, getirdikleri bir torba kömürü boşaltıp gazete kağıdıyla tutuşturdular, etrafına oturup çekirdek çıtlaya çıtlaya maçı izlediler. yedikleri çekirdeklerin kabuklarını da yere atmayıp, sobaya yakıt olarak kullanmayı ihmal etmeden hem de. * bu arada rüzgar da tam karşıdan estiğinden sobanın dumanı direk staddan uzağa doğru süzülüyordu. anladım ki bu işte tecrübeliler. ilk yarının sonunda sobanın içindeki kömür azaldığından, arka sıralardan 2 tane stad koltuğu kırıp içine atıp devam ettiler.

    eğer holiganizmde bir zirve varsa, o da bu olaydır amk.

    debe: herkese teşekkürler.

    --- alıntı ---

    19 mayıs stadının yüksekliğini otobüslere bakarak anlayabilirsiniz:
    http://i.hurimg.com/...c03c0e3718e6df7e.jpg
  • 59
    yer: yenikent asaş stadı*

    tarih: 13 mayıs 2006

    tff. 2. lig 2005-2006 sezonu play off maçları ankara'da oynanacaktı. ana-baba memur olan bir ailede yetişen bir çocuk olarak o zamanlar lise birinci sınıfı bitirmek üzereydim ve yaklaşık 5 sene kaldığımız manisa'nın turgutlu ilçesinin takımı olan ve bir dönem altyapısında da oynadığım turgutluspor ankara'ya terfi maçlarına gelecekti. biz ankara'ya tayin olalı da yaklaşık 1 sene olmuştu. turgutlu ilçe olduğundan zamanla herkes birbirini tanıyordu tabi. üstelik ben ve babam futbol hastası olduğumuzdan hiçbir maçı da kaçırmazdık. babam o zamanların turgutluspor kaptanı teoman koray cinel ile gel zaman git zaman yakın dostluk da kurmuştu.

    neyse, işte ilk turda turgutluspor adıyamanspor ile eşleşmişti. tabi ki ben ve babam tribündeki yerlerimizi almıştık. derken maç başladı. babam maç boyunca adnan polatvari sesini kullanarak turgutlu kaptanı koray abiye sesini duyurmaya çalışıyordu bu arada. kaptaaaaan! lan teomaaaaan! koray abi teoman ismini kullanmazdı ve bu ismini de en yakınları bilirdi sadece. neyse devre falan oldu ama koray abi kafasını çevirip bir kez bile tribüne bakmadı. derken ikinci yarı başladı. biraz sonra bizim turgutlu golü yedi. bunun üzerine maçın gitme tehlikesini hisseden babam maç öncesi yuvarlanan birkaç biranın da verdiği yetkiye dayanarak iyice coştu ve gönüllü amigoluk yapmaya başladı. tribünde de taş çatlasın 50 kişiyiz amk. turgutlulu olup ankara'da okuyan üniversite öğrencileri falan var bizden hariç. babamın tezine göre koray abi bizi duyarsa takım maçı çevirecekti ama işte bakmıyordu bir türlü amk! neyse dakikalar böyle geçerken dakika 80 gibi babamdan o can alıcı cümle geldi. lan kaptaaaaan! teomaaaaan! tut gari şu saptan!... koray abi kafayı çevirdi ve babamla göz göze gelmeleri bir oldu. herif akan oyunda elleriyle babama doğru sırıtarak ''lan abi allah iyiliğini versin! sen miydin o?" tarzı bir işaret yaptı. tribün tabi ki yerlerde ve herkes maçın gidiyor oluşunu bırakıp yarılma moduna geçti. fakat işe yaradı amk! hakikaten kaptan koray abi 2 dakika sonra ilk, ondan 7 dakika sonra da ikinci asistini yaparak maçı aldı ve turgutlu adıyaman'ı eledi. tabi tribündeki gençlerin bir anda sevgilisi olan babam geç gelen şöhreti kaldıramayarak maç bitişinde sahaya dalmak istedi ve jandarma komutanıyla ufak bir münakaşaya dahi girdi. neyse sonra takım kaptanı koray abi gelip "komutanım o benim abim" diyince önce sahaya, sonra soyunma odasına dalıp sevinç gösterilerine ortak olmuştuk.*

    http://www.tff.org/...ID=29&macId=7967

    fakat sonra turgutlu bolu'ya elendi. biz o maçı da yenikent'te zannederken maçın aslında cebeci stadında olduğunu öğrenmemiz yenikent stadının etrafında sinek bile uçmamasının garipliğini yaşarken olmuştu. maçın ikinci devresine yetişip yakın mesafeden dolayı gelen on bin civarı bolu taraftarına yine babamın yerinde durmaması sebebiyle yem olmaktan da son anda kurtulmuştuk. adam linç ettirecekti bizi ömrümüzün baharında amk.*
  • 26
    ultraslan üni'nin kuruluş dönemlerinde, yani eski açık harbiden eski iken, tribüne yeni yeni gelmeye başlayan iki gencin tribünde önde gelenlerden birine dönüp "abi şarkılar çok güzel, biz de söylemek istiyoruz ama ezberleyemiyoruz. fotokopi filan dağıtıyor musunuz?" mealinden serzenişte bulunması. bir umutla başvurdukları insandan aldıkları "biz söylerken skorbordda sözler geçiyor" tavsiyesi üzerine maçın kalan kısmını skorbordda söz arayarak geçirmesi.
  • 15
    bundan 2 sene önce "ulan bi kere rahat oturalım" diyerek gittiğimiz galatasaray bench'i arkasındaki tribünde musallat olmuş delimsi abi:

    - (cemal nalga'ya) cemal! cemal'ım!
    (cemal'den ses yok, oyunda zira)
    - (bize dönerek) yæ ben cemal'ı çok seviyorum. kemal yalga diyorum ben ona. (cemal'i bi alkışlar, sonra kafasını sallar) allam ya.. kemal ya..

    -30 saniye sonra-

    - şişt tufan!
    (pota arkasında oturan tufan oralı olmaz)
    - tufan!
    (aynen devam)
    - tufi!
    + (o_o)
    - fener maçına mı saklıyosun kendini?
    + hö?
    - kendini diyorum, fener maçına mı saklıyosun?
    (tufan kafasını çevirir)
    - seviyorum seni, hadi bakıyim.
  • 17
    geçen seneydi yanlış hatırlamıyorsam kapalıda, her maç birine sataşan laf atan bazen vurmaya kalkan bir adam vardı. bir gün hangi maçtı hatırlamıyorum, baktım bu oturmuş bir kenarda elinde de çekirdeği pusmuş, ne bir alkol emaresi ne kimseye sataşma var. şaşırdık tabi nolmuş lan buna derken hemen arkada bir kavga çıktı bizim adam ağır ağır çevirdi kafayı sakince ve şu cümleleyi söyleyip önüne döndü ve doğal olarak komaya soktu bizi:

    "yiyin birbirinizi ete para vermeyin, sikin birbirinizi göte para vermeyin."

    hayır söylediği laf ayrı komik söyleyenin geçmişini biliyor olmamız ayrı bir komik. gören de alkışlarla protesto edip beyaz mendil sallayan bir adam sanar.
  • 45
    tarihini hatırlamadığım adanaspor'un spor toto 2. ligden ptt 1. lige* çıkmaya çalıştığı dönemlerde bir karabükspor maçı. karabükspor ile adanaspor çekişiyor. maçın daha başında karabükspor gol attı. geldi golü atan arkadaş maraton tribününün önünde köşe direği ile sevindi. o anda biz kızarken hemen önümüzde dikenli tellere bir eleman tırmandı. polisler hemen tuttu bunu tabii. adam polise yalvarıyor:
    - abi bırak ben şuna bir kafa atayım sen de bana nezarette kafa göz dal.
    ona gülerken arkadan sahaya bir ayakkabı fırlatıldı.

    yine aynı maçta maç boyunca küfreden gençleri hemen önlerindeki bir dayı uyarıp durdu. gençler küfür yok diye. gençlerde her seferinde özür dilediler sustular bir müddet. neyse bir pozisyon oldu. o küfretmeyin diyen dayı hayatımda daha önce hiç duymadığım bir küfür savurdu. gençler "ya dayı bize diyorsun kendin küfrediyorsun" diye sitem ettiler. dayı dönüp:
    "olum toplu küfür yasak benim gibi bireysel edin"
  • 53
    tribün olayı değil ama; ali sami yen'deki son sezon olması lazım emin değilim ama bir gündüz ve ankaragücü maçı ama ben o esnada henüz maçın kiminle olduğunu bilmiyorum, maçımız var işte diyerek atlıyorum taksiyle stada gidiyorum, taksi ara sokaklardan gidiyor ama bir süre sonra "trafik sıkışık burada in sen yürü en iyisi abi maç kaçmasın" diyerek beni indiriyor, para da almıyor. akabinde benim önümden bir kaç tane polis minibüsü geçiyor baha hızlı bir şekilde, ben de ergenliğin verdiği (üniversite 1 ya da 2'yim sanırım) gazla polis araçlarına ciddi sövüyorum.

    sonrasında 20-30 adım attım atmadım bir caddeye geldim ve stadı arıyorum, sol tarafımda 100-200 metre kadar ileride ellerinde güneşten parlayan cisimler olan bir miktar sarı lacivert ağırlıklı insan görüyorum 20-30 kadar. üstümde de cillop gibi parlayan sarı kırmızı parçalı var, bu güruha ben atarlı giderli bakış atarken kendileri bana doğru atağa geçiyorlar. ben tabi tarihin en iyi deparlarından birini atıyorum, bir kafeye giriyorum. kafe sahibi de "lan buraya girme dükkanı dağıtırlar" diyerek beni içeri almak istemiyor ama can havliyle ben tuvalete kaçıyorum. bunlar tuvaleti tekmeliyor, ben sırtı duvara ayakları kapıya dayalı bir şekilde ölümden uzak durmaya çalışıyorum kendimce. akabinde bir gürültü kopuyor, kapıyı tekmeleyenler belli ki uzaklaşıyor.

    bana birisi polisim ben aç diyor tuvaleti ama, açamıyorum korkudan lan "kesin bunlar beni kekliyor" diyerek :)

    benim polis telsizlerini duyup dışarı çıkışım, polisin beni kalkanıyla kendisi arasına sokup türlü bira şişesi fırlatan ankaragüçlü gruptan uzaklaştırması, bu esnada maçın başladığını öğrenmem, ve final olarak nispeten genç bir polisin bana "bak sövüyon ama gene biz kurtardık seni" demesi ve benim hayatımın en enteresan utançlarından birini yaşamam.

    tribüne girip olayı bizimkilere anlattığımda bu ankaragüçlülerin önce sokağı basmaya çalıştıklarını, beceremeyip kovalandıktan sonra da bana denk geldiklerini öğrendim.

    şaka maka, "ben kesin ölücem lan" dediğim 2 anımdan birisidir bu. beni yarmadı fakat duyan arkadaşları çok ciddi yarmıştır.
  • 1
    2 subat 2003 fenerbahce besiktas maci, bir grup besiktas taraftari ortega icin soyle bir pankart hazirlar; pankartta buyuk puntolarla cobarde gallina ortega yazmaktadir, bu yazinin turkce tercumesi "korkak tavuk ortega"dir. pankartta bu yazinin ustunde daha kucuk puntolarla cesur yurek ortega yazmaktadir. bu pankartina acilmasini efsane yapan ise bu pankartin bizzat fenerbahceli taraftarlara actirilmis olmasidir.

    olayi ayarlayan besiktas taraftarlarinin mactan sonra aciklamasi su sekildeydi dun gibi hatirliyorum:

    "pankarti hazirlayip maca gittik ama birileri ispanyolca biliyodur diye maca girmekten korktuk, bilet kuyrugundaki fenerbahceli taraftarlara gidip boyle bi pankart hazirladik ama maca giremiyoruz dedik. onlarda ustteki turkce yaziya guvenip hemen atladilar."

  • 5
    8 ocak 2009 altay galatasaray maci öncesinde maçın başlamasına yaklaşık bir buçuk saat kala galatasaray tarafı yükünü almışken altay tarafının neredeyse bomboş olması, galatasaray tribünlerinde bulunan bir lazerin sırayla altay tribününde bulunanların üzerine tutulması, bu sırada tribünlerin "bir, iki, üç.." şeklinde tempo tutarak sayması, bir süre sonra tasak geçiyoruz diyerek olaya son noktanın koyulması.
  • 64
    olay değil de bir diyalog dün akşam* devre arasında yaşanmıştır.

    ilk yarı bitmiş, herkeste coşku tavan. şöyle bir oturalım dedik. tam arkamızdaki abi yanındaki arkadaşına çok samimi bir hayranlıka şunları dedi: “panenka attı manyak o… ben bu adamı küfür etmeden anlatamam abi. öyle bir adam bu. bana ‘anlat’ de, ben icardi’yi manyak demeden ve anasına sövmeden anlatamam.”

    hala aklıma geldikçe gülüyorum amk.
  • 19
    kartalspor'un sahasındayız abiler. dönem öyle bir dönem ki fena... liseler arasında alınan başarılı sonuçlar sonrasında ilçe şampiyonluğu için kartal lisesi ile oynayacaktık. kazanırsak türkiye'ye açılıp ver elini finaller... diğer şehirlerin okulları ile falan vesaire. her neyse, bilen var mı bilmiyorum lakin kadıköy'de bir sürrealist vardır. lisemizdir mehmed bayezıd! 40 küsür yıllık tarihi vardır o lisenin. aslında daha da bi önemli olanı fikirtepe ile bir hayli haşır neşirdir konum itibari ile. büyük bahçesi, içinde barındırdığı iki bina artı büyük futbol sahası da ayrı bir güzellik katardı görünüşüne. kocaman bir çınar vardı tam okulun dibinde. basket sahasının hemen başında...
    fikirtepe dedim ya hani, işte 40 yıllık okul tarihinin temizinden 30 senesi kavga dövüş şeklinde geçmiştir. fikirtepe diyorum raconu anlayabiliyor musunuz? hani açıklama yapmaya gerek yok sanırım bu konu hakkında.

    aslında öyle bir yerdeydik ki bağdat caddesine 10 dakika, kadıköy boğa'ya da 10 dakika mesafe. işte ek olarak bonusumuz olan fikirtepe'ye de ses çıkarmıyorduk. az huzurumuzu bozmadı üçkağıtçılar. fakat öyle sevdik biz orayı. neyse bu kadar detay verdikten sonra başa dönüyorum memento yaparak. (gbkz: [kartalspor'un sahasındayız abiler. dönem öyle bir dönem ki fena... liseler arasında alınan başarılı sonuçlar sonrasında ilçe şampiyonluğu için kartal lisesi ile oynayacaktık. kazanırsak türkiye'ye açılıp ver elini finaller...] )

    ulaaan tribüne girdik, bizim arkadaslar ısınıyor sahada. ben ve birçok arkadasım meşaleler, davullar derken destek müthiş. baktık ki fikirtepe holy gençlik de maça iştirak etmişler. öyle adamlar ki bunlar maçtan önce hap atmış bir kısmı. bir kısmı da 3 lemiş dönüyor...
    maç başladı. öndeyiz, 1 oldu. berabere getirdi durumu rakip takım. 10 dakika sonra da öne geçtiler. biz gerçek liseliler, yani okulun harbi, has öğrencisi olan tribünün efendi gençleri hafif tırsmış olduk doğal olarak. geriye düşmemiz demek fikirtepelilerin aniden hayvanlaşması demektir. bunu not edin bir kenara. ileride rastlarsanız hemen hatırlayın ve oradan mümkün olduğunca çabuk uzaklasın.

    diyorum ya biz korktuk. takım yenik. fikirtepe gençleri sahiplenmişler bir kere lisemizi. durmadan sövüyorlar hakeme, rakibe. az biraz tecrübe ettiğim için { kolay değil 4 yılımı vermiştim o okula} topladım en yakın 5 arkadasımı geriye çektim.. fakat pek işe yaradığını söyleyemem. bu kutsal gençlik bizleri de tuttuğu gibi sahaya daldırdılar maçın bitimine 5 dakika kala. hakemin üzerine 5 kişi çıkanı mı dersin, rakip oyuncuların şortlarını çıkarıp sahada sürükleyen mi dersin... bir kere karıştırdılar bizi, enseden tutup attılar sahaya. daha da imkanı yok kurtuluşun olamaz. bunun anlamı; sen de dahilsin kavgaya ve eğer kaçarsan en müstehcen zamanda seni bulur düzerim. idi!
    bunları düşünürken bir krampon darbesi aldım yalan yok. kaçayım canımı kurtarıyım derken ahan da karşımda yedek kulübesi üzerime saldırıyor. ulan benim alakam yok diyeceğim çok abes kaçacak. mahşer..! ana baba günü olmuş bir kere. o saatten sonra kaçma ihtimalin yoksa bilmelisin ki '' sen de ağzından salyalar saçarak saldırmalısın.'' başka bir ihtimalin yok. yere düşme şansın hiç yok. o lükse girer. bir kere sendeleyip yeri görürsen vucudunda bir santimlik beyaz alan kalmaz. hepsi, her tarafın mos mor sarkar.

    işte böyle iğrenc bir durumda aniden yardımcı hakemler sağolsun sahayı polis basmaz mı?
    kafalara telsiz darbesi yenilmez mi?

    işte bundan öte yaran tribün olayı var mıdır? bu ciddi anlamda yarmamış mıdır?
    öyle böyle değil. o gün öyle bir yarılmıştık ki dillere destan.

    hatırlatma: bu arada rakip takım taraftarından hiç bahsetmedim. onlar da pisliğin önde gideniydi. şerefsizin teki nasıl sokmayı başarmıştı bilmiyorum ama eşofmanın arkasından 1 metre civari bir kılıç çıkardı adeta. itoğluit! götüne gireydi emi.
  • 60
    23 mart 2019 galatasaray beşiktaş basketbol maçı oynanmış ve galibiyetimizle sonuçlanmıştır. hemen yan tarafta ahmet cömert spor salonu'nda da 23 mart 2019 galatasaray hatay bşb kadın basketbol maçı başlamak üzeredir. daniel tozser kişisi de salondan çıkan binler arasındaki azınlık bir kitleyle beraber salondan salona doğru yürürken yolda murat karpuz'a rastlar. laflaya laflaya , ahmet cömert spor salonunu bilen dinleyicilerimiz için anlatıyorum* , salonun sinan erdem spor salonu'na bakan yüzündeki sporcu giriş kapısına kadar gelirler. kapıdaki görevlinin "biletsiz almıyoruz arkadaşım" cümlesi daniel'in cebinden çıkan bilet yüzünden yarım kalır. murat koşar adımla saha içine giden kapıya yönelir, daniel kişisi de üst kattaki soyunma odalarının önünden dolanıp tribüne çıkmaya çalışmaktadır.

    bu sırada deplasman takımına ayrılan soyunma odasının önünde hatay takımı toplanmış, mahalle maçlarında açık havada üst baş değiştirme merasimlerinden aşina olduğumuz ancak soyunma odası arkalarındayken manasız kalan bir vaziyette beklemektedir. karşı merdivenlerden usul usul çıkarken "ne bekliyor bunlar ya kapının önünde" diye düşünen daniel kişisi merdivenlerin sonuna geldiği anda o ekibin ortasında bir anda doğrulan ve formasını düzeltmeye çalışan cansu köksal ile göz göze gelip takımın o şekilde durma sebebinin ne olduğunu anlar. tabi cansu'nun bir anlık duraksamasıyla tüm takım o yöne bakar ve atkı-forma tam teçhizat daniel kişisi ile karşılaşıp kısa süren bir tedirginlik yaşarlar. yaklaşık 2 saniye süren karşılıklı bakışmanın ardından daniel kişisi kolay gelsin gibilerinden bir jest-mimik yapıp "iyi maçlar" der, karşı taraftaki hatay takımı da o anda rahatlayıp selam verirler ve daniel tribüne onlar da sahaya giderler....

    maç sonu kapı önünde takımı görmek için beklerken cansu köksal ve ailesine rastlanır. zaten babasını tanımadıkları için kapı önünden uzaklaştırmaya çalışan güvenliklerle hararetli hararetli tartışmakta olan cansu'dan milletin ortasında "şunu bile sokuyorsunuz içeri babamı almıyorsunuz" lafı yeme korkusuyla yerin dibine girilerek uzaklaşılır... *

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)
  • 62
    olay tribün olayı olmasa da buraya yazmayı uygun gördüm. geçtiğimiz günlerde ankara keçiören metrosuna indim. orada ilginç ve nostaljik bir görüntü vardı. bir parçalı forma, bir mor forma bir de 2012 süper kupa finalinde yapılan erzurum hatırası tişörtü iç içe geçmiş, metro istasyonunda bir bankta apaçık duruyordu. en üstte erzurum hatırası vardı. insanların da doğal olarak dikkatini çekiyordu. ben bile unutmuşum bir şaşırdım. her gelen şöyle bir bakıyor. etrafında da kimse yoktu. birisi şöyle inceledi inceledi almak istedi. kalabalığın içinden bir adam çıkıp benim kardeşim ne elliyorsun diye adama kızdı. adam da güvenliğe verecektim falan dedi sonra uğraşmak istemedi uzaklaştı. forma ve tişörtleri sahiplenen adam-2 ise tekrar düzeltti ve sergilemeye devam etti.

    temsili resim:
    https://gss.gs/9C6.jpeg
App Store'dan indirin Google Play'den alın