resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 4426
    yaptığı açıklamalarda aklımda "haftasonuna kadar sayfalarınızda var olan isimleri açıklamaya çalışacağız" sözleriyle kalan başkandır.

    kendisine "pazartesi izet hajrovic, salı alex telles, çarşamba salih dursun, perşembe ishak doğan, cuma da 'izet hakkında transferin çileği o değil bekleyin göreceksiniz demiştiniz' çilek de zlatan ibrahimovic mi başkanım ?"* şeklinde soru sormak istediğim adamdır.

    hafta sonu da taraftara tatil verecek her halde "oyyy şiştik haa","biraz soluklanın" der gibi. her gün bir transfer açıklaması yapmak nedir başkanım ? kap'a bildirin bildirin de umarım o transferler bildirmekle kalmaz alırız da başkanım. neyse şimdiden geleniyle gideniyle hayırlı transfer dönemi sözlük...
  • 4429
    sezon başındaki hatanın aynısını yapıyor.

    1) eğer realist davranmaktan bahsediyorsa, 4 yabancı tribünde oturacakken takımda en fazla 7 yabancı bulundurması gerekli. o ise 3 tane gönderip 2 tane alma peşinde. 9 yabancı olacak elinde. ee? hangi birini oynatacaksın?

    2) eğer 6 + 2 + 2 gibi bir uygulamanın geleceğine ve ab vatandaşı futbolcularla ilgili çıkacak yasaya güveniyorsan ciddi ciddi ders almamışsın demektir. sermaye artırımı bile hala gerçekleşemedi. işler çok normal yürüyormuş gibi davranıyor.

    fernando muslera
    aurelien chedjou
    felipe melo
    wesley sneijder
    didier drogba
    emmanuel eboué
    bruma
    alex telles
    izzet hajrovic

    bunlardan 3ü tribüne gidecek. bruma ve hajrovic giderse, toplamda 14 milyon lirayı tribüne yatırmış olacaksın. yabancı alma başkan, gerekirse ne kadar kaliteli yerli varsa al, ama gidip de 7 yabancın varken 2 tane daha alma üzerine. ya da alıyorsan 3 değil 5 tane yabancıyı sat. yine saçma sapan kısıtlamalarla her maç farklı performanslar izleyeceğiz. tüp kötü de, yönetim de akılsız davranıyor.
  • 4433
    kulübün parasını saçma sapan harcadığı iddia edilen başkan. yukarıda allah var çarpılırsınız. güya bunlara 30-35 milyon vermişiz aldığımız verim devede kulakmış. son 2 sezonun şampiyonluğu ve şampiyonlar liginde başarılar nasıl devede kulak anlamadım. son 2 sezonda almadığımız bir kupa var mı? nerede başarısız olduk? hadi bu sene liderin 8 puan gerisindeyiz diyelim ama zaten 2 sene şampiyon olduğumuzda da bu oyuncular vardı. 2 senedir gelen şampiyonluğun kaymağını kim yiyecek? sanki 2 senedir başkası ile şampiyon olduk da bu sene mi başkan oldu ünal aysal? yahu her sene şampiyon olsak zaten 50 küsür kere şampiyon olmamız lazımdı. bu kadar nankör eleştiriler yapmak için başka boyutta olmak lazım
  • 4434
    goreve geleli 3 yil olmasina ragmen hala bu adamin rolunu bilmeyenlerce elestirilen baskan.

    baskan'in gorevi para kazanmaktir, harcamak futbol komitesinin. bir anlayamadiniz sunu ya. artik aptal muamelesi yapicam kadro disini da yapip sikime takmicam hicbirinizi. tekrar ve tekrar ve tekrar soyluyoruz,

    baskan transfer yapmaz, para harcamaz, baskan kaynak yaratir. kendisi bunu cok iyi yapmistir. bitti.
  • 4435
    2 senedir gelen şampiyonluğun ekmeğini yediği söylenen başkan. arkadaş bu takım üst üste şampiyon olduysa ünal aysal'ın emekleriyle olmadı mı? sanki tamamen dışardan bir başarı gelmiş de ünal aysal üstüne konmuş. ayrıca kendisiyle ilgili her türlü eleştiriyi anlarım ama şu adama denilecek en son şeydir vizyonsuzluk. adam futbolda en iyi yerli antrenör fatih terim'i yetersiz gördü, yerine dünyaca ünlü ve italya, ingiltere'de şampiyonluklar yaşamış bir antrenör getirdi. herkes mahmuti'ye hasta olurken, o mahmuti'yi başarısız görüp antrenör değişikliğine gitti ve 24 sene sonra şampiyonluk gördük. bunları yol ayırdığımız antrenörlere sallamak için söylemiyorum. yollar ayrıldığında taraftarın %90'ı iki antrenörümüzü de çok başarılı görüyordu. ünal aysal bu duruma rağmen onları yetersiz görüp yolları ayırdı. tüm bunlara rağmen kendisine vizyon sahibi değil demek çok büyük haksızlık olur.
  • 4438
    galatasaray gibi avrupa ve türkiye arasında kalmış bir kulübe başkanlık yapabilecek ender isimlerdendir.

    bu anlamda kendisinin teknik direktör versiyonu fatih terim'dir.

    fakat kendisi fatih terim sonrasında takımın başına tamamen avrupa'ya ait bir isim* getirerek yöntem değiştirmiştir.

    bu yöntemin doğruluğu-yanlışlığı ile ilgili bir yorum yapmıyorum, şimdilik güzel gittiğimizi söyleyebilirim. bekleyip göreceğiz.
  • 4439
    kendisine kurumsallikla ilgili akil verip, kurumsalligin kurallarini yazan arkadaslarin nasil bir kurumsal bir gecmise ve donanima sahip oldugunu da altina eklemesini istedigim, iyi kotu diye adlandirmadan ozhan canaydin'in galatasaraya. verdigi zararlari bilen biri olarak olmasinda fayda var dedigim galatasaray baskani.

    turkiye'nin %96si aile sirketiyken, dogru duzgun kurumsallasmanin turkiyedeki yabanci firmalarda bile olmadigi asikarken, nasil bir kurumsal arastirma icine girdiniz de, nasil bir donanima sahipsiniz ki kurumsallik tabimi yapiyorsunuz, bunu da aciklayin da bilelim. bu is 4-4-2 oynayalim daha iyi demeye benzemez kicinizdan element uydurur gibi kurumsalliktan ve gelecek planlamalarindan bahsedemezsiniz. eger illa fikrinizi savunacaksaniz da nedenlerini ortaya koyun ve altyapinizi, bu boku nereden ogrenip nasil bir tecrubeye sahip oldugunuzu da yazin ki yazdiginizi ciddiye alip adam yerine koyalim.
    daha universiteyi bitirmemis belki ona bile henuz gitmemis insanlarin kurumsalliktan bahsetmesi, kahvedeki amcanin kuantumdan bahsetmesi kadar ahmakca. herseyi en dogru sekilde bilmek zorunda degilsiniz, egitiminiz ve donaniminiz da olmadan bir fikir beyanet etmek de isteyebilirsiniz, madem oyle adam gibi bu boku bilmiyorum ama boyle boyle olsa daha iyi olabilir miydi acaba dersiniz. kicinizdan tanim uydurmazsiniz kuarks nedir, atom alti parcacigi nedir diye.
  • 4440
    herkesin hakkında birşeyler söyleyip durduğu galatasarayımızın başkanı.
    ama kimse benim düşündüğüm şeyi söylememiş.
    abi bu adam acaip derecede içi dışı bir bi adam gibi geliyor bana. hatta bazen ona kalması gereken şeyleri bile söylüyor. iç konuşması şöyle geçiyormuş gibi geliyor bana:
    (diyelimki bir gazeteci transferler hakkında bir soru sordu.)
    -"- transfer...-pahalı transfer yapmayacağız.- acabaaa telles'i söylesem mi lan? dur dur öyle hemen karar verme-önce yabancıları bitireceğiz.- ama ya o iş patlarsa iyice rezil olursun amk.neyse dur bi-iskeleti oturmuş bir takımız. bizim artık ana sorunumuz yaş ortalaması daha düşük bir takım yaratmaktır.- lan taraftarlarda bir cümle birşi bekliyor...neyse sadece onu söylim.-"izet hajrovic'in transferini bu akşam bitirmeyi düşünüyoruz."-izet nerden çıktı lan tellesi söylemiyecek miydin? senden bi yol olmaz amk! kimi kandırıyon, söyle tellesi de söyle -"bu tellesin transferi de bu gün yarın açıklanır."- neyse ne amk sende böyle bi insansın ünal. yapacak bişey yok. yolun belli. şimdi eğ başını yürü usul usul. öff şu lütfi başlıycak yine azarlamaya...
    -
  • 4441
    kazandığı taraftar sevgisini çok iyi kullanan başkanımızdır.

    şimdi aklıma takılıp dillendirilmeyeni yazayım ;

    ünal aysal bir süre önce " telefonlarıma çıkmadı, dönüş yapmadı " söylemiyle ( konuştuklarının bir çoğunun gerçekle alakası yok ), galatasaray teknik direktörü fatih terim'in işine son vermiştir.başkandır, kendi tasarrufudur diyelim ve dışarıdan bir göz olarak olan biteni yorumlayalım.

    kulübün teknik direktörü kademe olarak başkandan sonra geldiğine göre makama saygı esas tutulmuş ve galatasaray başkanlık makamının saygınlığının suistimal edildiği bu kararla gösterilmiştir.galatasaray başkanına kimse yanlış yapamaz, başkanlık makamı kutsaldır ! buraya kadar tamam.

    yalnız işi karıştıran, bulandıran bir gelişme yaşanmasına rağmen ya dillendirilmedi, ya da gereği kadar konuşulmadığı için ben bunca takip arasında göremedim.

    hatırlayın, fenerbahçe başkanlık seçimlerinde m.a.aydınlar bir cümle kullandı ;

    " fenerbahçe şampiyon olsun diye play-off'u getirdim ! "

    m.a.a.'ın yönetim kurulu şu üyelerden oluşuyordu :

    göksel gümüşdağ, lutfi arıboğan, hüsnü güreli, kemal olgaç, erhan kamışlı , cüneyt tanman, yunus egemenoğlu , servet yardımcı, mehmet baykan, mehmet akif üstündağ, ergün tekin, erdal atalay, arif koşar, hakan kanık...

    hatırlayın, play off ilk duyurulduğunda hepimiz aynı şeyi düşündük, fenerbahçe'yi şampiyon yapmak, toparlanmasını sağlamak için süre uzatımı.

    lütfi ariboğan şu an yönetimde, en üst yönetimde.m.a.a.'ın play off kuralını " fenerbahçe şampiyon olsun " diye çıkarıldığını gayet iyi biliyormuş yani.

    şimdi benim anlamadığım galatasaray'ın menfaatlerinden daha mı önemli başkanlık makamının saygınlığı ?!

    yani galatasaray'a kazık atmak es geçilebiliyor ama başkana kazık haşa !

    bunun açıklamasını yapabilecek olan var mı ? ben bir nokta mı atlıyorum yoksa ?!

    ayrıca unutlmasın ki yakın zaman içinde galatasaray'ın para probleminin sonlandığı, sporsorluk gelirlerinin ve stad gelirinin üzerine gelen bir başkandır kendisi.

    ek olarak da çok az kişinin bildiği huylara sahiptir.ego vs. fatih terim'de sevmediğiniz ne kadar huy varsa fazlası başkanda mevcuttur.

    bilgim dahilinde kendisinde çeşitli sebeplerden sevmediğim şeyler olsa da ne olursa olsun başarılı olsun isterim.
  • 4442
    yerli oyuncu transfer etmeye kalkışsa anadolu kulüpleri kapıyı 5 milyondan açıyor, bizim taraftar başkan'a kızıyor parayı boşa saçıyor diye. yerli oyuncu transferi etmese, bizim taraftar yine başkana kızıyor "yerli oyuncu yok takımda kimi oynatcaksın" diye. vallahi ben burda sinirlendim, ünal başkan'ın yerinde olsam "s.kerim sizin vericeğiniz desteği" der çeker giderdim. işte bu yüzden o koskoca ünal aysal, bense el niño'yum. :( şu an bence iki eksik noktası var:
    1-) daha çok ön planda olma isteği var. bunu sürekli yaptığı basın konuşmalarından, soyunma odalarına inmelerden falan anlayabiliriz.
    2-) mevcut tff'ye karşı çok yumuşaklar. ne zaman çıkarıp masaya vurcak bekliyorum ben. *
  • 4445
    shakhtar donetsk, alex telles, mancini ve galatasaray

    --- alıntı ---
    başlıkta bazı isimleri yan yana yazdım. onları açmaya çalışacağım… bir iki aydır kafamda, galatasaray yönetiminin gelecek planlarına dair tahminler oturmaya başlamıştı. bu yazıda bunları açıklamaya çalışacağım.

    ben bir iki ay önce fark etmiştim. fakat sanırım ünal aysal’ın kafasında çok uzun süredir bu plan vardı.

    geçen seneki şampiyonlar ligi çeyrek finali ve lig şampiyonluğunun ardından da bu planları uygulamak için doğru zaman diye düşündü.

    önce yönetimde fatih terim’siz bir gelecek planı olmayan yöneticilerle yollarını ayırdı, seçime gitti. önemli bir risk alacaktı. bu güne kadar takımı yukarı taşımış terim’den daha iyisini getirmek istiyordu.

    o günlerde bazı haberler çıkmıştı. aysal’ın “terim bizi ilkokuldan aldı, ortaokulu ve liseyi bitirmemizi sağladı ama artık bize üniversite hocası gerek” dediği söyleniyordu.

    benzer açıklamaları daha sonra takım kadrosu için de söyledi aysal… “şimdiye kadar iyi oyunculardan kurulu iyi bir takım kurduk, ancak şimdiden sonra işimiz daha zor. artık iyiden iyisini bulmamız gerekiyor” demişti. zira üst düzey yöneticiler için bu olmazsa olmaz bir kural. sürekli bir başarıdan ve büyümeden bahsediyorsanız, iyinin iyisini bulmanız ve yerinde saymamanız bir yöneticilik şartı.

    geçen sene sonu arsenal’de işler yolunda gitmiyorken arsene wenger ile görüşüldüğüne dair haberler çıktı, belli ki sonuç alınamadı. aysal geçen yaz, kafasındaki ismi, terim’den daha iyi olacağına inandığı iyinin iyisi bir teknik direktörü bulamadı ve terim’le devam etme kararı aldı.

    fakat aysal’ın tüm bu düşünceleri, en çok da yine kendi hatasından kaynaklanan, gereğinden fazla şeffaf olması ve basına çok fazla açıklama yapması dolayısıyla terim’in de kulağını gitti. aysal bu konuda (basınla ilişkileri konusunda) tecrübesiz olmasının ceremesini çekti. kendisi hakkındaki düşünceleri öğrenen terim gibi çok başarılı ve büyük bir teknik direktör de bundan çok etkilendi. maç sonu basın toplantılarında birbirlerine imalı açıklamalar yaptılar. sonuçta da hepimizin bildiği gibi ipler tamamen gerildi, telefonlara bile çıkmamaya kadar uzadı ve koptu. o dönemde de mancini seçimi yapıldı.

    ukrayna’da bir devrim gerçekleştiren, hepimizin yakından tanıdığı lucescu da mancini seçimi için “galatasaray bu dönemde getirebileceği en doğru ismi getirdi” yorumunu yapmıştı.

    lucescu’ya ve mancini’ye tekrar değineceğim.

    ondan önce değinmek istediğim, galatasaray’ın gelecek planlarının birinci basamağı olarak gördüğüm bruma transferi üzerine durmak istiyorum. aysal bu düşüncelerinin ardından bence ilk icraat olarak bruma’yı transfer etti. artık ‘çilek’ vs demeyi bırakmış ve farklı bir gelecek planlamasının üzerinde durmaya başlamıştı. bruma daha önce portekiz’de yarım yamalak futbol oynayabilmiş, bu yaz düzenlenen u20 dünya kupasında çıkış yapabilmiş bir oyuncuydu. sadece bu kadarlık bir kariyere 10 milyon euro bonservis bedelleri vermek tabi ki bir riskti! fakat galatasaray artık büyümek istiyorsa, iyinin iyisini bulmak istiyorsa bu riskleri almak zorundaydı. lucescu da aldı bu riskleri, her genç potansiyelli transferi de tutmadı... bu güne kadarki süreçte de bruma tam olarak benim beklentimi karşılamadı ama yine de doğru transfer olduğuna dair yorumum değişmedi.

    geçtiğimiz ay aysal galatasaray tv’ye yaptığı bir açıklamada ‘mancini’nin sanıldığı gibi yüksek ücretler ödeyeceğiniz yıldız isimler istemediğini, aksine iki tane uygun maliyetli genç oyuncunun ismini verdiğini ifade etti.’ bu da galatasaray’ın gelecek planlamasıyla ilgili düşündüklerimi doğrular açıklamalardan biriydi.

    yine aysal geçtiğimiz günlerde de ‘artık ligimizden oyuncu alma fikrinden biraz uzaklaştığını ve yurtdışında yaşayan türk statüsünde oynayabilecek futbolcuların üzerinde duracaklarını açıkladı.’ bu da bir öğrenme ve tecrübe edinme süreci bence. zira terim döneminde kim ne derse desin galatasaray iyi araştırarak oyuncu transferi yapmadı. yerlilerin süper lig’den alınmasını geçin, yabancıların bile amrabat gibi oyuncuların bile sanki dünyada başka ligde oyuncu kalmamış gibi türkiye liginden alınması vasat bir vizyon örneğiydi. buna rağmen galatasaray ilk yılında yaptığı transferlerde çok başarılı bir oran tutturmuştu. biraz da şanslıydı. muslera, eboue, ujfalusi, melo, riera, elmander, selçuk, engin, ceyhun bir transfer döneminde alınması açısından müthiş transferlerdi.

    elmander ve selçuk bir önceki yönetimin olumlu icraatleriydi, ujfalusi birçok futbol yorumcusu tarafından riskli bir transfer olarak yorumlanmasına, yaşlı bulunmasına rağmen çok verimli oldu. melo dünya kupasındaki şanssızlığından ve juventus’ta geçirdiği kötü sezonun ardından oldukça riskli görülen bir transferdi. eboue arsenal’de sagna'dan sonra oldukça gözden düşmüş bir oyuncuydu ve elden çıkarıldı riera da zaten yunanistan ligi’ne kadar düşmüş bir oyuncuydu... muslera belli bir potansiyeli her daim üzerinde barındırıyordu ama yeteri kadar istikrarlı bir görüntü çizmemişti. galatasaray’a gelene kadar en çok istikrar sorunu üzerinden eleştiriliyordu. taffarel gibi bir kaleci antrenörüyle kendisini çok geliştirmesi kendi karakteri ve profesyonelliğiyle oldu. tabi taffarel de onun şansı oldu. melo ve engin’i fatih terim’in yöneticilik becerisi kazandı. ilk sene tek bekleneni veremeyen, kullanılamayan oyuncu riera idi ve o da bir sonraki sene verimli oldu. şimdi bu bir kerede atılan sağlam temelin üzerine galatasaray’ın artık işi, iyinin iyisini bulmaktı. bunu yapamadı terim ve arkadaşları... amrabat'lar, yiğit gökoğlan'lar iyinin iyisi değildi. iyinin iyisini bulmak şudur... örnek vereyim eboue ilk senesinde geldi, bir fenerbahçe maçı bir trabzonspor maçı bir gençlerbirliği deplasmanı oynadı ve takımın şampiyonluğa gitmesinde önemli rol oynadı ama artık 30 yaşında ve çok istikrarsız işte iyinin iyisini bulmak demek, eboue’nin gencini ve istikrarlısını bulmaya çalışmak, bu riski almak demek aynı zamanda…

    yani yaşlanan riera’nın yerine alınan alex telles gibi. telles hakkında aşağıda düşüncelerimi daha ayrıntılı belirteceğim… fakat ilk gelecek adımı olan bruma’ya tekrar dönmek istiyorum. bruma geçtiğimiz günlerde mancini için bir açıklama yaptı. “terim babam gibiydi ama mancini çok daha farklı” diyordu. sanırım pek açık ifade edemese de mancini’nin, motivasyondan ziyade bireysel gelişimiyle farklı yönde ilgili olduğunun altını çiziyordu. yine mancini’nin dünyaca ünlü yardımcısı lombardo, galatasaray dergisi ocak ayı sayısına bruma’yla ilgili özel açıklamalar yaptı. “bruma çok genç ve gelişme potansiyeli çok fazla. yalnızca taktik açıdan değil, teknik açıdan da gelişmesi gerekiyor. bizi asıl bruma ile ilgili sınırlayan şey, 6 yabancı oynatabilme kuralı. biz ekip olarak bruma'yı oynatamadığımız için üzgünüz. çünkü çok beğendiğimiz bir oyuncu. henüz 19 yaşında ve melo, drogba gibi oyuncuların içerisinde olması onun için büyük bir avantaj. daha fazla forma giymesi gerekiyor ama yabancı kuralı onu bu anlamda sınırlıyor." dedi.

    ek bilgi olarak bruma’nın antremanlardan sonra drogba’yla birlikte son vuruş çalıştığını da söylemeliyim.

    gelelim galatasaray’ın gelecek planlamasının ikinci adımına. bu aynı zamanda mancini transferinden sonra yine ikinci “iyinin iyisini bulma” girişimi… ben kendisini izlemedim ama fenerbahçeli alex’in ve baroni’nin kendisi hakkındaki söylemleri, yine fenerbahçeli bir köşe yazarı olan ve türkiye’de brezilya ligini en iyi takip eden yazar olan alper öcal’ın kendisi hakkında yazdıkları önemli birer done.

    insanlar daha önce türkiye’de bir kulübün bu tarz gelecek planlamaları yaptığına tanık olmadığı için bu transfere risk gözüyle bakıyorlar. güney amerika kıtasından çıkmamış 21 yaşındaki bir futbolcuya 6-7 milyon euro vermek risk diyorlar. bence 6-7 milyon az bile, esas şuradan bakın 3 milyon riera'ya bonservis 3'er de 3 yıllık kontrat ediyor 12 milyon euro hem de 30'larına gelmiş bir oyuncu için. bir de 6 telles'e verdiniz diyelim 21 yaşında 1.5 milyon yıllık maaştan 4 yıllık imzalasanız yine 12 yapar ve en verimli çağlarındaki potansiyelli bir oyuncuyu almış olursunuz. maaş vermektense genç oyuncuya bonservis vermek o yüzden daha mantıklı aslında. şunu da ekleyelim, galatasaray şampiyonlar liginde juventus’u eleyip gruplardan çıkmasa ve kadrosunda sneijder-drogba bulundurmasa oyuncuyu da ikna etmek için kasanın ağzını daha çok açması gerekirdi. yani ilk yıllarda tecrübeli transferlerle bir temel oluşturup sonra telles, bruma gibi potansiyellerin peşinden koşmak da yine çok mantıklı.

    bu genç transfere olumsuz bakan düşünceler geçmişte örneği bulunmadığı için kısmen doğru görülebilir. daha 2 sene önce galatasaray’a 2. yarıda ivme kazandıran oyuncu necati ateş’ti deniyordu. bu bence kısmen doğru, eğer necati değil baros’un üzerine gidilse onun da benzer performansı verebileceğini düşünüyordum açıkçası ama yine de doğru…

    bu güne kadar devre arası bu tarz yapılan tek başarılı transfer ‘ribery’... onun da neden gelip, neden gittiği belli deniliyor. doğru! galatasaray’ı bir basamak tahtası olarak görmüştü ribery ve yine doğruya doğru galatasaray’a basıp sıçradı…

    gel gelelim alex telles böyle düşünmüyor. galatasaray'ı sıçrama tahtası olarak görmüyor. kaldı ki öyle görse bile doğru yönetirseniz sorun olmaz. telles zaten şuan şampiyonlar ligi’nde oynamanın ve drogba ile sneijder’le aynı takımda olmanın heyecanını yaşıyor, bu tüm açıklamalarından belli. o yüzden ilk adımların, prestij adımları olması. drogba’lar, sneijder’ler, muslera’lar… galatasaray’ın böyle bir temel atması çok doğruydu. bu önemli bir albeni kazandırdı ve evet galatasaray ‘çekici’ bir takım oldu. sanırım aysal seksi derken bundan bahsediyordu. ilk 2-3 yılda böyle transferler yapmasa şimdi mancini gibi, bruma gibi, telles gibi gelecek vaat eden potansiyelli isimleri büyük ihtimalle ikna edemezdi!

    şunu muhakkak tekrar yazmam lazım… insanlar bir türk kulübünün; bir zamanların lyon’u, ajax’ı, şimdinin porto’su, shakhtar’ı olamayacağını iddia ediyorlar. bu görülmüş bir şey değil diyorlar. ben de diyorum ki “şimdiye kadar yapılamaması, şimdiden sonra yapılamayacağı anlamına gelmiyor. hele hele denenmemesi gerektiği anlamına hiç gelmiyor” aysal çok başarılı bir iş adamı olduğu için de bunu, tüm riskleri alıp, deniyor.

    gelelim galatasaray’ın shakhtar donetsk’leşme çabasına… telles’in isminin ilk geçtiği gün de yazmıştım. "telles “galatasaray’ın shakhtar donetsk’leşme planının ilk görünen figürü” demiştim. bunu söyleme nedenim brezilya’dan olması... güney amerika ve özellikle brezilya (galatasaray’ın uruguay’da da iyi mesai harcadığını biliyorum) herkesin yıllardır bildiği bir maden. bu madene “hadi ben de gireyim” demek o kadar kolay değil. girenler zaten yıllar önce girdiler. shakhtar donetsk, galatasaray gibi takımlar ise bu madene seneler sonra gireceklerse iyi bir sermayeyle giren ve ham maddeyi değil, işlenmiş bir yeteneği alıp, parlatan takım olma şanslarından başka bir ihtimali barındırmıyorlar. yani galatasaray, shakhtar buradan adam alacaksa asgari 5 milyonu gözden çıkarmak durumundalar. oyuncular erken yaşta, 500 bin veya 1-2 milyonlukken zaten bu kıtayı yıllardır tarayan kulüplerin scoutları tarafından keşfediliyorlar. keşfedilmeyen ve böyle telles gibi bir senede patlama yapan oyuncuları parayı basıp alma ve sonra da parlatıp daha da fazla paraya satma işi shakhtar’ın üstlendiği ve galatasaray’ın üstlenmek istediği bir 'ara işletme' olma durumu.

    işte telles böyle bir oyuncu 2 sene önce alt liglerde oynarken bir senede büyük bir patlama yapıyor ve ligin en iyi sol bek oyuncusu oluyor. işte bu riski alacak olan takımlar shakhtar ve galatasaray gibi takımlar. shakhtar geçen sene devre arası 22 yaşındaki brezilyalı solbek ismaily’i 4 milyon euro verip almasa bu sene muhtemelen alex telles için galatasaray’la çekişiyor olacaktı. şimdi bir ara başlık atalım ve shakhtar donetsk nasıl olunuyor, lucescu aslında ne yapmış bir bakalım. biz iyi bildiğimizi sandığımız lucescu’yu aslında sadece ismen biliyoruz bence. bu başlıkta bunu göreceğiz.

    lucescu shakhtar donetsk’te ne yaptı?
    öncelikle ukrayna ligine bir bakalım. 1992’de dinamo kiev simferopol’dan şampiyonluğu alıyor ve 2001-2002 sezonuna kadar tam 9 sene art arda şampiyon oluyor. 2001-2002’de shakhtar donetsk’e kaptırdıkları şampiyonluğu ertesi sezon 2002-2003 ve 2003-2004’te geri alıyor ve 2 yıl daha üst üste şampiyon oluyorlar. sonra da lucescu takımın başına geliyor. son 12 yılda 11 şampiyonluk alan bir rakibe karşı geliyor lucescu ve kendisine iyi de bir bütçe veriyorlar. geldiği ilk iki yıl şampiyon oluyor, 06-07’de dinamo kiev’e kaptırdığı şampiyonluğu ertesi yıl yine kazanıyor. 08-09’da yine kaptırıyor. sonraki 4 sezonda ise yine üst üste şampiyonluğu kazanıyor. yani shakhtar’ın başında bulunduğu 9 sezonda da 7 şampiyonluk elde ediyor. artık siz düşünün… nasıl bir dinamo kiev hegemonyasını yıkıp nasıl bir donetsk hegemonyası kuruyor.

    bu adam bunu fleurquin’leri, perez’leri getirdiği galatasaray’da da yapacaktı. önünü özhan canaydın ve fatih terim’in öze dönme politikası tıkadı. sonrasında beşiktaş’ta da yapacaktı. beşiktaş’a 8 sene sonra ilk yılında şampiyonluk yaşatmıştı ama ligimizin art arda şampiyonlukları engellemeye çalışan çarkları kendisini ezdi. beşiktaş da 2 senede bir muhakkak şampiyon olmaya alışmış bir takım olarak kendisini apar topar gönderdi. 2004’ten 2014’e lucescu beşiktaş’ın başında kalsa sanırım bu 9 sezon içinde beşiktaş’ın birden fazla şampiyonluğu olurdu.

    bunlar lucescu’nun yaptıklarının görünen yüzü gerçekte ne yaptı ciddi bir şekilde göz atalım. aslında ilk beşiktaş’ta ilhan mansız’ı japon’lara iyi paralara satarak göstermişti neleri hedeflediğini. sonrasına bir bakalım…

    iyi bir bütçeyle takımın başına geldiği ilk sezonunda 23 yaşındaki elano’yu santos’tan 7.6 milyon euro’ya aldı ve iki sene kullanıp city’e 12 milyon euro’ya sattı. 20 yaşındaki jadson’u 5 milyon euro’ya aldı 7 sezon kullanıp 4 milyon euro’ya sao paulo’ya sattı. 24 yaşındaki matuzalem brescia’dan 14 milyon euro’ya alındı 3 sezon çok iyi kullanıldı zaragoza’ya 14.5 milyon euro’ya sattı. batista’yı galatasaray’dan 3 milyon euro’ya aldı fakat hiç kullanamadı. 22 yaşındaki hübschman’ı sparta prag’tan 3 milyon euro’ya aldı ve senelerce kullandı. cosmin barcauan’ı dinamo bükreş’ten 770 bin euro’ya transfer etti, tutmadı. başarılı olamadığı transferlere baktığınızda harcadığı paraların genelde 3-4 milyon euro’yu geçmediğini göreceksiniz. büyük paralar verdiği oyuncular çok büyük ihtimalle beklenen patlamayı yaptılar. luce aslında amrabat gibi oyunculara 8.5 milyon verebilecek risk’i almadı... risk aslında buydu da insanlar tersten okuyor... o sene kurduğu kadroyla şampiyon oldu ve transferlerine devam etti.

    ikinci sene fernandinho’yu 20 yaşındayken brezilya’dan 7,8 milyon euro’ya aldı en verimli döneminde 8 sene kullandı 28 yaşında 40 milyon euro’ya bu sene manchester city’e sattı. 18 yaşındaki stoper chygrynskiy’i altyapıdan takıma çıkardı. 3 sene oynattı ve 25 milyon euro’ya barcelona’ya sattı. yine alt yapıdan forvet seleznev’i çıkardı dnipro’ya 5 milyon euro’ya sattı. tolga seyhan’ı trabzonspor’dan 3.750 milyon euro’ya aldı başarısız oldu, 19 yaşındaki stoper leonardo’yu 1,2 milyon euro’ya yine brezilya’dan aldı, tutmadı. yine şampiyon oldu…

    3. sezonunda artık almak için harcadığından çok satmaya başladı. 3 milyon euro’ya 19 yaşındaki santrfor luiz adriano’yu internacional’den aldı, halen kullanıyor. kalecisi olan pytov’u 22 yaşındayken kendi liginden poltava’dan 1 milyon euro’ya aldı. bunlara karşın hırvat kaleci pletikosa’yi 2.5 milyon euro’ya spartak moskova’ya ve tymoshchuk’u zenit’e 14.5 milyon euro’ya sattılar.

    4. sezonda gelenler ve gidenler birbirini dengelemeye başladı. şimdi chelsea’ye satılan willian 14 milyon euro’ya 18 yaşındayken brezilya serie b’den geldi. (gerçek risk bu olsa gerek) 6 sezon kullandıktan sonra anji’ye 35 milyon euro’ya sattı. aynı dönem lucarelli geldi ve gitti. sonra da luce’nin ilk fiyasko transferi nery castillo 14 milyon euro’ya 23 yaşında olympiakos’tan alındı yine de shakhtar onu önce 5 milyon euro’ya city’e sonra da dnipro’ya yine 5 milyon euro’ya kiralayarak zararı aza indirdi. 21 yaşındaki ilsinho 10 milyon euro’ya alındı o da beklenen patlamayı yapamasa da zaman zaman kadro içinde değerlendirildi. bu sezon yine romen santrfor marica 7 milyon euro’ya stuttgart’a satıldı.

    5. sezonda cruzeiro’dan 21 yaşındaki santrfor moreno’yu 9 milyon euro’ya aldı, bir dönem sonra werder bremen ve wigan’a iki kez kiralandı toplam 2,2 milyon kira bedeli elde etti ve sonrasında 6 milyon euro’ya gremio’ya sattı. bu sezon brandao’yu marsilya’ya 6 milyon euro’ya ve belik’i dnipro’ya 3.6 milyon euro’ya sattı.

    6. sezonda sürekli oynattığı stoperi rakitski’yi alt yapıdan çıkardı. 18’lik douglas costa’yı 8 milyon euro’ya gremio’dan ve 19’luk alex teixeira’yı 6 milyon euro’ya vasco da gama’dan aldı. şuan bu iki oyuncu kadrosunda faydalandığı isimler bir iki seneye onlar da zengin kulüplerin iştahını kabartacak gibi görünüyor.

    7. sezonunda arsenal’den eduardo’yu 7,2 milyon euro’ya aldı halen oynatıyor. 25 milyona sattığı chygrynskiy 15 milyona geri aldı ama chygrynskiy bekleneni veremedi. bu sezonun flaş ismi ise mkhitaryan’dı. 21 yaşında 5.8 milyon euro’ya metalurg donetsk’ten aldığı yıldız futbolcuyu 3 sezon oynatıp 27.5 milyon euro’ya dortmund’a sattı. bu isimler dışında santrfor gladky’i de dnipro’ya 7 milyon euro’ya sattı. anlaşılan dnipro luce’den çok çekmiş.

    8. sezonunda pek dişe dokunur transferler yapamadı. dentinho’yu 22 yaşında 7,5 milyon euro’ya aldı bekleneni veremedi. 1 milyon euro’ya beşiktaş’a kiralandı. 20 yaşındaki alan patrick de bu sezon 4 milyon euro’ya alındı fakat şuan kiralanıyor.

    9. sezon, geçen sene devre arası 22 yaşındaki sol bek ismaily’i transfer etti 4 milyon euro’ya. sol kanada da 15 milyon euro’ya taison’u aldı metalist’ten. yine metalist’ten santrfor devic’i de 5 milyon euro’ya aldı ve şuan bu sezon ligde 17 maçta 15 golü var deviç’in.

    bu sezon itibariyle de mkhitaryan ve fernandinho’dan 67.5 milyon euro kazanan shakhtar bu parayı olduğu gibi 5 güney amerikalı oyuncuya yatırdı. 20 yaşındaki brezilyalı sol kanat bernard 25 milyon euro, 22 yaşındaki santrfor ferreyra 7 milyon euro, 20 yaşındaki fred 15 milyon euro, 21 yaşındaki ön libero fernando ise 11 milyon euro. 21 yaşındaki sol kanat wellington nem 9 milyon euro.

    farkındaysanız henüz galatasaray’ın bu paralardan bahsetmesi bile imkansız görünüyor. 25 milyona transfer yapmak. 40 milyona oyuncu satmak ne demek? hiçbir türk takımının böyle bir başarısı yok ama zırcahil olduğumuz için ukrayna takımı diye shakhtar’ı umursamayız. bir takımımız, şampiyonlar liginde shakhtar elese kör cahil, zır cahil dünyadan bir haber yorumcularımız galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş bu değil, shakhtar kimmiş ki derler!

    peki, ya mancini kim? lucescu’yu öğrendik de mancini neden galatasaray’a geldi? yazıya son bir ara başlık daha ekleyelim.

    mancini neden galatasaray’a geldi?
    fatih terim’in şok ayrılışı sonrası yaşanan kaosta bunu pek düşünmedik ama sahi henüz genç olan premier lig ve serie a’da şampiyonlukları bulunan, prestijli bir teknik adam mancini, neden galatasaray’ı tercih etti?

    bu aralar milan ve tottenham hoca arıyorlardı. iki ligde de rüştünü ispat etmiş bir hoca olan mancini iki kulüp tarafından da tercih edilecek bir isimdi. boşta olsa bu iki kulüpten birini seçme ihtimali çok yüksekti. peki, o neden galatasaray’ı tercih etti? sadece 4.5 milyon euro’luk maaş böyle bir ismi ikna etmiyor olsa gerek.

    hep şanslı olduğundan bahsedildi ve o da artık ‘meydan okumak’ istedi. işte kendi takımı galatasaray’dan milyonlarca euro fazla paraya kurulmuş juventus’u hem de ilk maçta kendi sahasında 6 yemiş bir takımı devralarak 5 şampiyonlar ligi maçı sonunda eledi! ligde iyi de avrupa'da kötü hoca derlerdi mancini için. türkiye'de 'elemancini' de diyorlar...

    yıldız değil, genç potansiyelli isimler istemesi onun lucescu vari bir hayalin peşinde koştuğunu gösteriyor. rüştünü bir de burada ispat etmek istiyor mancini. türkiye gibi, ukrayna, hollanda, portekiz, iskoçya, yunanistan gibi ülkeler için doğru model bu. uzun vadeli 10 yıllık planlar ve lige ambargo koyup shakhtar gibi de sürekli şampiyonlar ligi gruplarında olmak. arada gider avrupa ligi’ni alır arada gruptan çıkar, eler, elenir… ismini ezberletir. lucescu yaptı bunların hepsini. mancini de yapmak istiyor. kendi üstüne yapışmış “herkesi aldı şampiyon oldu" basitliğinden kurtulmak istiyor... halbuki 2007’de ilk tayland’lılar aldı manchester city’i... o zamandan beri bir sürü yıldız oyuncu aldılar. sven goran eriksson, mark hughes senelerce yapsaydı o zaman, o kadar parayla city’i şampiyon?! chelsea de 2000’lerin başında aynı süreçten geçti. ranieri neden yapamadı da mourinho yaptı chelsea’yi şampiyon?

    sanırım kafamdakileri anlatabilmişimdir. umarım ünal aysal ve galatasaray yönetimi de bu düşünceler içindedir. zira risk evet ama böyle büyük iş adamları risk almadan belli eşikleri aşamayacaklarının farkındalar.

    --- alıntı ---

    ünal aysal'ın şimdiye kadar ne yaptığı ve şu andan sonra ki planlarına dair mükemmel bi değerlendirme. okunası
  • 4446
    idari anlamda eski formundan eser yok şimdi ! ilk seçildiği sezon ne açıklamalar yapardı, gündemi galatasaray belirlerdi. bu ateş üfleyerek sönmez ve daha birçok bildiride şikecileri ve bozuk düzen yanlılarını kanırtmışlığı vardır. ama zamanla kendisi de içinde yaşadığı ekosisteme başkalaşım geçirerek adapte oldu ne yazık ki.

    pfdk ve tahkim kişileri suçlu buldu kulübe ceza vermedi ses etmedik, mahkeme fenerbahçe başkanı başkan yardımcılarını suçlu buldu ses etmedik, uefa cas hem kişileri hem kulübü suçlu buldu cezaların ne zaman verileceği belli değil ses çıkarmadık şimdi fenerbahçe'nin yargıtay dosyası üzerinde derin komplolarla yeniden yargılama diyerek adaletsizliğin dik alası yapılıyor yine sesimiz çıkmıyor. ünal aysal ya da galatasaray'ın sessizliğinin sebebi nedir, güç sahipleri perde gerisinde tehdit, pazarlık olarak bize karşı herhangi bir araç mı kullanıyorlar ? açıkçası bilmiyorum, burada bilen var mı hiç sanmıyorum ama ünal başkanın ilk dönemlerindeki sözünün, duruşunun ağırlığı kalmadı. ve bu maalesef bizim ülkemizde sıkıntılı bir durum büyük kulüp camiaları yaktıkları çıkış, kampanya ve tavırlarıyla hakem düdüğü astıracak, karar değiştirecek vs. olurlar, biz etkisizleştik.
  • 4447
    transfer süreçleri konusunda sıkıntı yaşayan başkan. ya kendisinden kaynaklı bir iletişim problemi ya da atadığı transfer komitesi sorumlularının türkiye içindeki transfer görüşmeleri konusunda yeterli donanımda olmamasından dolayı yerli transferlerde sürekli sorunlar yaşamaktayız. ülke içinde daha çok hatır gönül işleriyle yapılan transfer görüşmelerinde bu gerçekliğe uygun bir yol/yordam geliştirememiştir. diğer kulüplerle papaz olunmuş , alınmak istenen oyuncular kulüpleri tarafından inat gibi daha uygun meblağlara diğer istanbul kulüplerine verilmiştir. bu konuda özeleştirisini oluşturup şu kısa dönemde daha sağlıklı ilişkiler kurarak takımı ikinci yarı için hazır etmesi elzemdir.
  • 4450
    başkanlıktaki 3. senesi olmasına rağmen, basın açıklama ve iletişim konusunda hala aynı yanlışlara düşen galatasaray başkanı.

    her konuşmasında, her açıklamasında istisnasız ayrı bir gereksizliğe imza atıyor. 'haftasonuna kadar hergün bi transfer yapmak' ne demek mesela?böyle bir şey söylemesine hiç gerek olmayan bir ortamda, şov amaçlı edilen bir laf taraftar beklentisine dönüşüyor. sonrasında da sadece hajrovic transferi gerçekleşip kesin denilen telles'ten de olumsuz haberler gelince insanlarda homurdanma olması gayet normal tabiki. böyle bir açıklama hiç olmasa, zaten hiçbir kampa transferleri yetiştirememeye alışmış bir taraftar kitlesine hiç laf anlatmak zorunda kalmayacaksın.

    sessizce yap bitir, bitince açıklarsın transferini be adam.
App Store'dan indirin Google Play'den alın