eskiden, bir içecek reklamı vardı televizyonlarda, şöyle bir slogana sahipti : imaj hiçbir şeydir, susuzluk her şey.
yalan.
ünal aysal örneğinde de görüldüğü gibi, imaj her şeydir aslında. galatasaray kulubü başkanlığı için idealize edilmiş bütün vasıfların yakıştırıldığı, destansı özelliklere sahip bir figür. zengin ve başarılı bir işadamı, yaşamı baştan sona büyük bir başarı öyküsü, kültürlü, aristokrat, konuşmasını bilen, galatasaray'a her yönüyle yakışacak bir isim. galatasaray taraftarının gözündeki imajı aynen şu şekildedir : sıfırdan koca bir imparatorluk kurmuş, başarıyı kendisine alışkanlık haline getirmiş bu adam her ne yapıyorsa doğrudur, amiyane tabirle 'vardır bir bildiği' , kulubü mutlaka ileriye taşıyacaktır, kulubü mutlaka başarıya ulaştıracaktır.
bu imaj sayesinde galatasaray'ı uçurumun kenarına bile getirse, bazıları sportif başarısızlık gelene kadar gerçekleri göremeyecek ve kendisini körü körüne savunmaya devam edecek. geçen senenin mali tablolarına bakan var mı ? galatasaray'ın borcunu azaltmış deniliyor, borç bir önceki döneme oranla yüzde 33 artmadı mı? galatasaray, geçen sene sportif faaliyetlerden 100 milyon tl zarar yazmadı mı? üstelik 2 sezondur uefa'dan ciddi bir gelir akışı söz konusuyken? açıp okumuyor musunuz, kap bildirimleri sadece transfer döneminde mi ilginizi çekiyor? elaleme fan boy diyip işin içinden sıyrılırken, ünal aysal konusunda fanboyluğun daniskasını yapmak galatasaraylılığı çok iyi bildiğini söyleyen insanlara yakışıyor mu? burada ya insanları kandırma söz konusu ya da haddini aşan bir cehalet.
ünal aysal hakkında değerlendirme yapılırken, kendisini salt fatih terimin gönderilişi olayı üzerinden değerlendirmek sığlıktan öteye geçemiyor ne yazık ki. fatih terim ile ego savaşına girmiştir, başkanlığını kullanarak fatih terim'i kulüpten uzaklaştırmıştır. fatih terim ise ayrıldıktan sonra ölümcül hatalar yaparak, galatasaray'ın can düşmanlarıyla işbirliği içine girmiştir. bu durumda ünal aysal, bu mevzuda haklı durumuna yükselmiştir. geri gelelim bu olayda haklı olması, esas eleştirilmesi gereken konularda kendisine bir zırh olamaz. ünal aysal'a yöneltilen her eleştiriyi, fatih terim'den sebep göstermek kolaycılığa kaçmaktan başka şey değildir. ünal aysal'a laf söylenince, 'terimsporluların çekemediği adam, kadri kıymeti bilinmeyen adam, şampiyon yaptı, transfer yaptı hala yaranamıyo, nankör taraftar' vb. savunma reflekslerinden kurtularak gerçek galatasaraylı gibi konuyu ele almak gerekir. söz konusu başkaları olunca 'kimse eleştirilemez değildir, kimse tabu değildir' denilirken, ünal aysal söz konusu olunca zamanın getirdiği rüzgara kapılıp, aynı hatalara düşülürse burada bir iki yüzlülükten söz etmek gerekir.
ünal aysal kimdir? galatasaray spor kulubünün başkanıdır. peki galatasaray spor kulubü başkanlığı ne demektir, galatasaraylılık ne demektir? galatasaray'ın hakkını hukukunu koruma adına büyük kavgaların içerisine girebilecek, galatasaray'ı asla rakipleri yada siyaset gibi dış faktörler karşısında güçsüz duruma düşürmeyecek, bu uğurda maddi manevi büyük fedakarlıklara girişecek bir kişi midir sayın başkanımız? üzülerek söylüyorum ki, başkanlığı döneminde bu yönde güçlü sinyalleri alamadık kendisinden. bizim gördüğümüz suya sabuna dokunmayan, çetrefilli konularda kendisini dışa atan, herhangi bir çevreyle ters düşecek yönde söylemlerin ve mücadelelerin içine girmeyen, girse de bunu sembolik, slogan türü söylemlerin ötesine taşıyamayan bir profil çizmektedir kendisi.
şimdi ünal aysal fanatikleri, sen başkana galatasaraylılığı mı öğreteceksin, galatasaray başkanlığını mı öğreteceksin diye sorabilirler. haklılar, selahattin beyazıt, inan kıraç gibi büyüklerimiz varken bize laf düşmez, kendileri 'marka'larını oluştururken, uzuuun yıllar yurtdışında yaşayan sayın başkanımızın kulağına fısıldamışlardır az çok bir şeyler...
sahi ünal aysal, galatasaray lisesi mezunuydu değil mi? 1960 mezunu üstelik. peki sayın başkanımız, lise mezunlarına sağlanan ayrıcalık herkesin malumuyken ve maddi açıdan da çok rahat olmasına rağmen galatasaray spor kulubüne üye olmayı neden
60 yaşında aklına getirmiştir acaba? senin, benim gibi galatasaray için canını bile verebilecek insanlar kulube üye olamazken, elinde lise mezunu olması gibi bir avantaj varken neden galatasaray'ın uefa zaferine kadar galatasaray'a ilgi göstermemiştir sayın başkan? 71 yaşında galatasaray başkanı olana kadar galatasaray'a ne gibi bir hizmeti dokunmuştur sayın başkanımızın? 2006-2007 yıllarındaki aig hisseleri masalından başka? şimdiye kadar herhangi bir galatasaray yönetiminde bulunup, kulubüne en ufak bir hizmette bulunmuş mudur? galatasaray tarihinde kendisinin başkanlığa getirilmesine benzer bir örnek var mıdır? 100 yılı deviren koca galatasaray kulubü başkanlığı, zengin işadamlarının emeklilik ikramiyesi olarak mı görülmektedir? sportif başarı, transfer vs. bunlar dönemsel, bir iyi olur bir kötü olur. 15 sene beklenip, sonra avrupa kupası alınır. bunlardan öte galatasaray değerlerine ne kadar sahip çıkmaktadır?
çok basit sorular...
galatasaray başkanlığının manevi bir ağırlığı, arkasına aldığı geniş kitlelerin verdiği desteğe dayanan bir yaptırım gücü ve nüfuzunun geniş bir etki alanı vardır. galatasaray, bir nevi sivil toplum örgütüdür, ülkede başka hiçbir oluşumun sahip olmadığı desteğe, güce, insan kaynağına sahiptir. bir din gibi, bir siyasi oluşum gibi yürekten bağlı zengin fakir, toplumun her katmanından milyonlarca destekçisi bulunmaktadır. galatasaray'ın sadece adı bile bu ülkede, bir çok kapıların sonuna kadar açılmasını sağlar.
hiçbir allah kulu, galatasaray'ı tehdit edemez arkadaşlar, galatasaray'ı küçük düşüremez, aba altından sopa gösteremez. gençlik ve spor müdürü ünvanlı bir kişi, kameraların önüne geçerek 'stadı galatasaray'ın elinden alırız, galatasaray'ı arena'dan çıkarırız minvali tehditvari bir üslupla galatasaray'ın kişiliğini rencide edemez. kanuni yönden, anlaşmalar gereği haklı olsalar bile bunu yapamaz! 'dünyanın hiçbir ülkesinde devlet kulüplere stad yapmaz, biz galatasaray'a stad yaptık verdik benzeri söylemlerle sanki bize lütufta bulunmuşlar, devlet hayrına, menfaati olmadan galatasaray'a stad yapmış gibi gösterilerek galatasaray medya önünde küçük düşürülemez. ali sami yen arazisinden bizi çıkararak, maddi manevi bir çok kayba uğratarak, kulubümüzü mağdur ederek bir şeyler yapan adamlar, 5 sene sonra üste çıkarak galatasaray'ın üzerinde herhangi bir tahakküm oluşturamaz! güçlü, kulubün hakkını malı canı pahasına savunabilecek bir galatasaray başkanının olduğu yerde bu mümkün değildir.
adnan polat neden gönderildi? kendisinin yönetimi neden idari anlamda ibra edilmedi, başkanlık dönemi yok hükmünde sayıldı? salt sportif anlamda başarısız olduğu için mi? kendisinden çok daha kötü başarısızlıklara imza atan yönetimlere herhangi bir yaptırım uygulanmazken? adnan polat, galatasaray'ı siyasi güç karşısında zayıf duruma düşürdüğü, galatasaray'ın kişiliğine yapılan saldırılar karşısında eylemsiz kaldığı için bu muamalelere maruz bırakıldı. galatasaray başkanlığı yapmış, galatasaray'ı temsil eden rahmetli özhan canaydın binlerce galatasaraylının önünde, kendi evimizde ağır hakaretlere maruz bırakılırken sesini çıkarmadığı, tersine galatasaraylıların karşısında bir duruş sergilediği için galatasaray tarihinden silindi. o özhan canaydın ki tarihin en başarısız galatasaray başkanlarından biri olmasına rağmen, sıhhatini galatasaray için bozmuş, galatasaray'ın canı yandığında, kendi canı yanmış, galatasaray'a kasteden bir hakemi 'bu gece düdüğünü asacak' diyip hakemlikten uzaklaştırma kudretine ve iradesine sahip bir adamdı. çünkü gerçekten galatasaraylıydı.
bir galatasaray başkanı 'bu ateş üfleyerek sönmez' tarzı sloganlarla, taraftarının gazını alıp ondan sonra kenara çekilmez, çekilemez. ya bir şey söyler ve sonuna kadar peşinde koşup sonuca ulaşır, ya da herhangi bir söylem içerisine girmez. 'ya bu kural değişir ya da bu kuralı getirenler değişir diyorsa da haftasına kalmadan bir şeyler 'değişir'. böyle iddialı laflar söylenip de, sonuç alınmıyorsa sıkıntı var demektir.
galatasaray başkanı, 'avrupanın ilk 10 kulubü içerisine gireceğiz' vaadinde bulunuyorsa, bunun önündeki en büyük engel olan yabancı sınırlaması konusunda gerekli kamuoyunu, lobi faaliyetlerini yürütür, en azından hukuken elimizin güçlü olduğu 'ab statüsü' konusunda girişimlerde bulunup galatasaray'ın avrupa'daki rakipleriyle eşit şartlarda mücadele etmesinin yolunu açar. kulubün paralarını gelecek vaad eden gençlere yatırıp, bu saçmsapan sınırlama yüzünden tranfer ettiği gençlerin gelişiminin önüne set çektirmez, onları kupa maçlarını bekler pozisyona sürüklemez. aksi halde verilen vaadler temelsizdir ve bir galatasaray başkanı boş vaadlerde bulunmaz!
galatasaray başkanı, galatasaray'ı ekonomik anlamda güçlü kılmak, yarınlarını garanti altına almak için plan ve projeler üretir. bir galatasaray başkanının, mali anlamda bütün perspektifi 'hisse arttırımı' yoluyla borsadan kulube para girişi yapmaya çalışmak olmaz, olamaz. sportif başarılarıyla ülkenin reklamını yapmak suretiyle, katma değer yaratan galatasaray kulubüne 'rant' sağlayacak arazi ve diğer mali destekler hususunda gerek merkezi, gerek yerel yönetimlerle dirsek temasında bulunup galatasaray'a yeni mülkler kazandırır.
mustafa sarıgül kitap çıkarmış, iki saatimi ayırıp bitirdim, orada şöyle bir pasaj mevcut: galatasaray için önemli iki araziyi galatasaray'a kazandırmam için özhan canaydın üzerimde çok büyük bir baskı uyguluyordu, toplantılarda göz göze gelemiyordum. her konuşmasında konuyu o arazilere getiriyordu. en sonunda arazileri galatasaray'a kazandırdım ve özhan ağabey bana başka gözle bakmaya başladı, beni her yerde onore etti. galatasaray'a mülk kazandırmadan önce özhan başkan beni adam yerine bile koymuyordu minvalinde şeyler. yine o beğenmediğimiz adnan polat zamanında büyükçekmece belediyesi ile anlaşmalar yapılıp, çok özel bir arazi kulube kazandırılmak üzereydi. en son bu ağustos'ta orayla ilgili cılız birkaç haber okudum başka da bir gelişme yok.
burun kıvırdığımız, her fırsatta aşağıladığımız aziz yıldırım bile ankara kızılcahamam'dan tut, topuk yaylasına kadar, samandıra'dan, kayışdağında; ataşehirden, sapanca'ya kadar bir dolu yerde bir çok araziyi ve mülkü devlet eliyle kulubünün bünyesine kazandırmış ve kulubünün geleceği açısından büyük yatırımlar yapmıştır. sorsan hepsini fenerbahçe öz varlıkları ile satın almıştır, öyle gösteriyorlar çünkü. milyonlarca dolar eden kenan evren lisesi arazisini saymadım bile.
geri gelelim ünal aysal ne yapıyor? ipleri tamamen en büyük rakip camianın eline bırakmış, her konuda istedikleri gibi at koştumalarına müsaade ediyor. galatasaray'ın önümüzdeki 5 yıl içerisinde uefa kriterlerini karşılayamama, transfer yasağı vb. bir çok yaptırıma uğrama riski titaniği batıran buzdağı gibi önümüzde duruyor. ünal başkan, spk tarafından reddedilen ikinci sermaye arttırımı için olası bir onaya bel bağlamaktan öteye gidemiyor. 300 milyon dolar gelecek, borçlar kapatılacak filan. başkanımızın diğer çılgın projeleri de florya'daki tesisleri taşımak, o araziye konutlar yapıp satmak, riva arazisini de benzer şekilde satıp değerlendirmek. çok üzgünüm ama, bunu ben bile yapabilirim. galatasaray'a binbir uğraşla kazandırılan gayrimenkülleri satmak suretiyle oluşturulan bir mali sistem, mezar kazıcılığından öte bir anlam ifade etmemektedir.
ne kadar örnek verirsem vereyim, aslında ilk başta vurguladığım noktaya geliyorum. ünal aysal'ın galatasaray'ı sahiplenmesi, galatasaray için kavga edecek, işini gücünü arka plana atıp her platformda galatasaray menfaatleri için mücadele edecek, benim idealimdeki galatasaray başkanı olması. o kadar uzak ki... içimde zerre miktarı bu yönde bir umut, bir inanç bulunmamakta. galatasaray mağlup olduğunda ünal aysal, sıradan bir galatasaraylı kadar üzülüyor mudur, inanın bu konuda bile şüphelerim var. galatasaray, galatasaray başkanının hayatında kaçıncı planda kalıyor, kestiremiyorum. ilk günden beri içimde ünal aysal'ın 'sıkı galatasaraylı' olduğu yönünde en ufak bir intiba oluşmamakta. neden böyle bilmiyorum ama durum bu.