• 142
    seviye, taraftar, elitlik gibi sayfalarca yazılabilir ama özet olarak herhalde diğer iki kulüpten farkımızı anlatan en iyi söz fatih hocanın "adı geçenlerin pek çoğuyla rakip bile değiliz. aynı yoldan yürümedik, aynı yollardan geçmedik. benzer başarılarımız da yok. üstüne üstlük rütbemiz de farklı." sözü olmalı.

    bu kenarda dursun, ben başka bir şey söylemek istiyorum. edep, üslup ve hoşgörü olarak da çok farkımız var ve ben bunu çok seviyorum, gururlandırıyor beni. bir örnek vereceğim. beşiktaş rashica transfer videosunda bilerek veya bilmeyerek ali sami yen'in eski türkçe olimpiyatlarından videosunu koyup, daha sonra kulüp ve taraftarlar çok sert şekilde tepki verince "sehven olmuştur haddinizi bilin" diye açıklama yapıp videoyu halen resmi hesaplarında tutmaya devam ediyor. yani fetö ile galatasaray'ı ilişkilendiren, koskoca kulübün ve on milyonlarca taraftarın rahatsızlık duyduğu bir videoyu hem de yanlışlıkla yaptıklarını söyledikleri halde halen silmiyorlar. hepimiz biliyoruz ki, bu metindeki beşiktaş yazan yerleri fenerbahçe ile değiştirsek de olur, onlar da böyle bir durum karşısında asla videoyu kaldırmaz, yüzsüzce tutmaya devam ederlerdi.

    peki size soruyorum, bütün taraftarlik, sevgi, aşk, arma gibi hisleri bir kenara koyup tamamen objektif bir şekilde rasyonel bir cevap verin kendinize. galatasaray aynı durumu yanlışlıkla bir başka kulübe yapmış olsa ne yapardı? hemen silerdi ve bir tekzip yayınlardı, ardından videoyu editleyip koyardı. bu hatayı yapan kişi hakkında kulüp içi soruşturma başlatıldığını bildirirdi. demek istediğimi görüyor musunuz?

    peki bu nedir biliyor musunuz? bu medeniyettir. medeniyet, hata yaptığında hatanı kabul edip durumu düzeltmektir. medeniyet, altyapı tesisleri girişinde şunu yazabilmektir: “sizi buraya getiren yeteneğiniz burada tutacak olan ise karakterinizdir.."

    tutun ki bayern münih galatasaray ile oynayacağı bir maçtan önce rakibimizi tanıtalım diye bir video yapsınlar ve bu klibi kullansınlar. galatasaray bunu fark edip kendilerine iletir iletmez resmi bir özür yayınlayıp videoyu kaldırırlar. manu, real, barça.. örnekleri çoğaltmak mümkün.

    işte bu yüzden galatasaray türkiye'nin en başarılı futbol kulübü. bu yüzden dünya sahnesinde türkiye'deki en tanınmış ve en büyük kulüp olarak görülüyor. düzenli başarıya sadece medeniyet ile ulaşabilirsiniz çünkü bu zihniyet bütün kulüp kültürünüze sirayet eder. medeniyetten yoksun iseniz küçük ve kısa süren başarılar kazanabilir, ama asla kalıcı olamazsınız. işte galatasaray'ı ben bu yüzden seviyorum, kuruluşundan beri medeni, batılı, hoşgörülü ve karakterli bir kulüp. iyi ki seni sevmişiz!
  • 73
    mevcut oyuncularıyla muhtemel ilk on birleri:

    muslera ------ altay ------ ersin

    omar ------ gökhan ------ douglas

    luyindama ------ serdar ------ vida

    marcao ------ zanka ------ wellinton

    saracchi ------ novak ------ n'sakala

    taylan ------ gustavo ------ atiba

    arda ------ yandaş ------ mensah

    emre a. ------ sosa ------ ljajic

    feghouli ------ deniz ------ lens

    falcao ------ thiam ------ larin

    emre k. ------ garry ------ n'kodou

    isim isim bakıldığında ne kadar objektif olursak olalım en az 6 pozisyonda en iyiler bizde.

    sosayı yazdım, vedatı yazmadım. ikisi de kesin çünkü.

    bizde 4, fb'de 5, bjk'de 1 yerli var gibi gözüküyor. larin yerine güvenç yazılırsa 2'ye çıkıyor.

    bizim adımıza orta sahada nicelik problemi yok, nitelik problemi var. çözüleceği de neredeyse kesin. fb'nin kale-stoper bölgesi, bjk'nin defans ve hücum hattı kan ağlıyor. iki takım da bizim orta saha kurmamızı engellemiş gözükse de orta sahaya harcadıkları meblağlardan dolayı pişman olacaklar.

    en önemli fark da aşağıda:

    fatih terim ------ erol bulut ------ sergen yalçın
  • 128
    rahmetli conan evren paşa ve saz arkadaşlarından teşkil edilmiş olan milli güvenlik konseyi'nin önemli sosyal mühendislik projelerinden biri olan üçlü. aradan 45 yıl gecti neredeyse ama hala memleketin ve dünyanın dört bir tarafına serpiştirilmiş yığınlar olarak bu afyonu çekmeye devam ediyoruz.

    fenerbahçe muhsin batur başta olmak üzere pek çok komutanın tuttuğu takımdı, zaten fenerbahçe'deki orduevinden yönetiliyordu. beşiktaş "hariciyeci"lerin takımıydı. ek olarak o dönemki türkiye'nin yükselen değerlerinden turgut özal beyefendinin ve kıymetli hanımefendinin tuttuğu takımdı.

    asıl şaşılması gereken 10 senedir şampiyonluk göremeyen galatasaray'ın yetmişlere damga vuran trabzonspor yerine bu trioya dahil olmasıydı.

    gerçi galatasaray da o yıllarda istanbul içerisinde çok güçlü bir ekoldü ve diğer iki takımdan üstündü. bir çocuk ya da genç için herhangi bir branşta galatasaray'da oynamak hatta antrenmanlara gitmek bile çok havalı bir ve büyük bir olaydı. bunun yanında liseden ötürü hayatın her alanında çok kıymetli insanlar vardı galatasaraylı olan.

    bir de trabzonspor'un hem dersaadet dışında oluşu, hem de mikro milliyetçi bir tavırda olup çoksesliliğe sebep olması durumu vardı. conan paşanın yeni türkiye'sinde böyle çılgınlıklara yer yoktu...
  • 144
    türk futbolunda 2000'lerde bu durum beşiktaş'ın güçten düşmesiyle iki büyüklere düşmüştü. hatta bunu bizzat dönemin beşiktaş başkanı "biz de varız" demek için dillendirmişti. beşiktaş 1995-2015 arasındaki 20 yılda sadece 2 kez* şampiyon olabildi ve bitti.

    https://www.cumhuriyet.com.tr/...ren-isyan-etti-31130

    --- alıntı ---
    beşiktaş kulübü başkanı yıldırım demirören, "son 20 yıldır beşiktaş üzerinde sistemli sürekli bir şekilde oyunlar oynanıyor, 2004 yılından bu yana çeşitli vesilelerle dikkat çekmeye çalıştığım, 'üç büyükler' gerçeği gizlenmeye, 'iki büyük var' yalanı zihinlere yerleştirilmeye çalıştırılıyor" dedi.
    --- alıntı ---

    2010'larda fenerbahçe beşiktaş'ın da gerisine düşmeye başladı. aşağı yukarı iki senede bir galatasaray şampiyon olur hale geldi. fenerbahçe'nin 28 şampiyonluk yalanı da bunun ispatıdır. bunu da en güzel şekilde eski galatasaray başkanı ünal aysal açıklamıştır. fenerbahçe 2007-2023 arasındaki 16 yılda sadece 2 kez* şampiyon olabildi ve o da bitti. kaldı ki bu iki şampiyonluğu da uefa meşru görmedi her ikisinde de fenerbahçe'yi şampiyonlar ligi'ne almadı. yani uefa bir nevi 2010-11 şampiyonu trabzonspor, 2013-14 şampiyonu da galatasaray'dır dedi.

    https://t24.com.tr/...-hatirlatiyor,943867

    --- alıntı ---
    galatasaray'ın eski başkanı ünal aysal, fenerbahçe'nin tff'ye yaptığı "1959 yılı öncesi şampiyonluklar sayılsın" başvurusu ile ilgili konuştu, aysal, "fenerbahçe'nin bu başvurusu bana 'iflas eden tüccar eski defterleri karıştırırmış' atasözünü hatırlatıyor" ifadelerini kullandı.
    --- alıntı ---

    ve galatasaray'a bakıyoruz 1996-2023 arasındaki 27 yılda 13 kez şampiyon olmuş. neredeyse 2 yılda 1 şampiyonluk eldesi.

    kısacası türk futbolunda artık tek büyük galatasaray'dır.
  • 147
    tff'nin süper lig statüsünde kabul ettiği türkiye federasyon kupası 1956-1957 sezonu'ndan bu yana, süper lig tarihi'nde sahalarında 5 veya daha fazla gol yediği maçlar şu şekildedir:

    galatasaray:

    1. 22 şubat 2009 galatasaray kocaelispor maçı, galatasaray 2-5 kocaelispor, 2008-09 21. hafta
    2. 15 kasım 1998 galatasaray trabzonspor maçı, galatasaray 3-5 trabzonspor, 1998-99 12. hafta

    fenerbahçe:

    1. 26 ağustos 1990 fenerbahçe aydınspor maçı, fenerbahçe 1-6 aydınspor, 1990-91 1. hafta
    2. 6 ekim 1990 fenerbahçe trabzonspor maçı, fenerbahçe 3-5 trabzonspor, 1990-91 7. hafta
    3. 6 ocak 1990 fenerbahçe beşiktaş maçı, fenerbahçe 1-5 beşiktaş, 1989-90 16. hafta
    4. 18 aralık 1960 fenerbahçe galatasaray maçı, fenerbahçe 0-5 galatasaray, 1960-61 19. hafta

    beşiktaş:

    1. 21 nisan 1996 beşiktaş kocaelispor maçı, beşiktaş 3-5 kocaelispor, 1995-96 30. hafta
  • 99
    yabancı serbestliği ve varın gelmesi ile düşüşe geçmiş üçlü.

    biz de içlerinde olsak da daha rekabetçi ve keyifli bir lig için yabancı serbestliği ve var sistemi kesinlikle devam etmeli.

    bu sistemle anadolu takımları da şampiyonluk çıkarabilir. rahmetli ilhan cavcav doksanlarda yabancı serbestliği olsa gençlerbirliği'ni şampiyon yapacak kadro kurabilirdi ki zaman zaman zirveyi zorladığı dönemler oldu.

    zaten 14 yabancı kuralını getiren fatih terim iken kaldırmaya çalışanlar ortada. çoğu taraftarımızın hatta çoğu gerçek futbolseverin terimle hem fikir olduğunu kabul ederek, bu kararda bile camiamızın vizyon farkı kendini belli ediyor diye düşünüyorum.
  • 106
    10 ocak 2022 itibariyle teknik direktöre sahip olmayan 3 istanbul takımı.
    (teknik direktöre sahip olmamak: sezona başladıkları teknik direktörler ile yollarını ayırıp yerine yeni teknik direktör anlaşması yapılmaması)

    türk futbolundaki kulüp yönetimlerindeki başarısızlık + futbola siyaset karışması ve şampiyonun sezon başlanmadan belirlenmesi + ülkedeki ekonomik sebeplerin birleşmesi bugün gelinen sonucu doğurmuştur.

    daha önce yaşandığından şüpheliyim, bir daha da yaşanacağını sanmıyorum.

    son söz, 3 büyükler değildir o 3 büyüktür. (bkz: tdk)
  • 9
    türkiye cumhuriyeti devleti'nin idari anlamdaki en büyük projelerinden biridir. fazlasıyla başarılı bir şekilde işlemeye devam etmektedir. bunun bir üst modeli de her haltın istanbul'da olması, türkiye nüfusu'nun neredeyse üçte birinin istanbul ve civarına yığılmış* * olmasıdır. maksadı ülke yönetimini kolaylaştırmaktır. zamanında mussolini'nin ülkesinde düzenlenen dünya kupasında dört güney amerikalı oyuncuya italya pasaportu verdirerek milli takıma sokması, o milli takımın da güney amerikalılar önderliğinde dünya kupası kazanmasından çok daha gizli ve normal görünen bir plandır bu. 50 yıldır oynanan ligde sadece 4 farklı takımın şampiyon olması çok garip görünse de aslında çok mantıklı sebeplere dayanmaktadır, tıpkı bütün ülkenin %85'inden fazlasının bu üç takımı tutuyor olması gibi.

    bu herkesin işine fazlasıyla gelmektedir aslında. en başında basının işine gelmektedir. haftda 9, hatta 18 maça koşacakken sadece 3, belki 4 tane maça adam göndermek. aynı şekilde yayıncı kuruluşun da işine gelir, 9 maçı vermektense haftada 4 maçı yayınlamak. ülke nüfusunun neredeyse tamamı futbolla ilgilenir. takım tutmayan erkeklere kafadan kırık muamelesi yaparlar. hatta şehrinin takımını tutanları bile garipserler, nasılsa o şampiyon olmuyor, neyini tutuyorsun diye. başka sporları adam yerine koymazlar, takip ve icra edenleri de. bu da en başta medyanın işine gelmektedir. hem adam koşturacak iş sayısı azalmakta, bu duruma karşın hitap ettiği kitle maksimum seviyeye çıkmaktadır.

    sonrasında vatandaşın o kadar farklı branşa ve o branşlardaki farklı maçlara dağılması da pek sağlıklı ve güvenli değildir. basit bir maç yayını ile insanları iki saatliğine* yüzbinlerce, belki de milyonlarca insanı evinde tutabilmek basitliğiyle ve maliyetiyle orantılandığında çok efektif bir yöntemdir. "diğer" spor dallarına karşı toplumdaki tepkisizlik hatta yok sayma, çocukluktan beri aşılanan "maç için adam kesebilecek" derecede fanatiklik, futbol dışı olayları eleştirir gibi görünerek insanların gözüne gözüne sokma; hepsi aslında büyük bir plan-programın parçasıdır.

    herşey üç takımın üzerine kurulmuştur. "spor" haberleri üç büyüklerin futbol takımlarıyla ilgili haberlerden ibarettir. onlar şampiyon olmadığında başarısız sayılırken* * hemen hemen aynı tarihlerde kurulan ankaragücü gibi takımlar için lig cetvelinin üstteki yarısına çıkmak başarı olarak adlandırılır. türkiye'de, şimdiki blog salgınıyla kendini daha bir belli eden, doğru düzgün spor yazabilecek yüzlerce adam varken gazetelerde, televizyonda, orda burda yazar görünümlü amigolar ahkam keser. haftanın 3-4 gecesi saatlerce bu adamlar izlenir. insanların bu adamları saatlerce izleyecek şekilde yetişmiş olması da bu planın bir parçasıdır. maçtaki bir pozisyonu geçtim, bir adamın bir takım taraftarını tahrik edebilecek, hatta hakaret içeren bir konuşması bile matah birşeymiş gibi günlerce ekranda yer alır. insanlar heryerde bu konuları konuşur, konuşmaya niyeti yoksa da konuşmak zorunda kalır.

    ülkede kötü giden herşey için de çok önemli bir kamuflajdır üç büyükler. haftanın beş, altı günü çalışan insanların belki de en mutlu olduğu andır maç saatleri. gücü, kazanmayı bu kadar içten yaşayabildiği yegane durumdur belki de. ülkenin neredeyse tamamının üç takıma bağlanması da çok ekonomiktir bu bakımdan. zaten büyük olasılıkla oynadıkları maçı kazanırlar. bir kaybederse ona yüklenirler. ertesi hafta onlar kaybeder, karşı taraftan cevap gelir. hele bazen birbirleriyle oynarlar, tadından yenmez. kafadan 2 hafta ülkenin yarısı kayıptır. yazın ligler yoktur belki ama zaten meclis de kapalıdır o dönemler...

    türkiye'de en ufak bir hatada tribünler küfür eder durur. stadlarda stres, kavga, gürültü, itiş kakış hakimdir. kaybeden, kaybettirilenlerin galip getirildiği yerdir stadlar. futbola değil şampiyonluğa, onun getireceği iki laf fazladan etme ve diğerleriyle dalga geçme imkanına aşıktır insanlar. bir tarafının kılları ağarmış, bazen ne dediğini bile bilmeyen adamların saatlerce dinlenmesinin sebebi de budur. 2 saatlik bir maçtan yeterince malzeme çıkamadığı zamanların en büyük yardımcısıdır onlar. türk insanı hiçbir yerde konuşmadığı, konuşturulmadığı kadar özgürdür futbol konusunda. herşeyi bastırılarak, kalıplaştırılarak yönetilmeye çalışılan bir topluma yaratılan kaçış noktasıdır futbol. ama durduk yere o kadar cephe yaratmak yersizdir, üç takım yeter de artar bile...
App Store'dan indirin Google Play'den alın