• 1527
    (bkz: ahmet nur çebi/#3553063)

    bu yazdigim lutfen silinmesin. deprem sonrasi butun müteahhitler pisliğe konan sinek gibi bu konuya atlayacak. bu yanlış arkadaşlar. bu konu boyle çözülmüyor.

    size çok net söyleyeyim, istanbul, izmir gibi sehirlerde sehrin 50 km yakinina kadar oturmaya gücü kimsenin yetmez. bu cok büyük hatadir. olmasi gereken eski binalarin guclendirilmesidir. zaten istanbulda bir cok evde yapildi, yapilmayan evlere oturum izni verilmedi. avcilarda bos evleri geçerken görürsünüz.

    rica ediyorum boyle sirtlan/akbabalarin ekmegine yag surmeyin konu açıldığında.
  • 1528
    az önce bir video düştü önüme gerçekten kahroldum.
    bir tane ninemiz depremzedelere yardım gönderiyor. elinde baston sırtına yükünü almış yardım merkezine gelmiş "nine ver biz taşıyalım" diyorlar, "yok" diyor "ben taşıyacağım". görseniz yürümekte dahi zorluk çekiyor. götürüyor yükünü bırakıyor ve gidiyor. ben her ne olursa olsun ne kadar hatalar yaparsak da yapalım bu millete aşığım. böyle bir özverinin dünyada örneği dahi yok. ben bu ülkeye aşığım.
  • 1529
    türkiye tarihi hep insanlar ve devletler üzerinden anlatılır. kimler kimler fethetmedi ki bu kadim toprakları ama insan faktörü dışında unutulan bir şey vardı: o da doğa. depremler bu coğrafyayı doğrudan etkiledi, nice şehirleri ve medeniyetleri tarih sahnesine gömdü. ben bir antik kenti gezerken hep garip hissederim. bir zamanlar benim gibi insanlar buralarda yaşıyordu, hayat şartları içerinde mücadele ediyordu ama onlardan bize kalan bu numunelik metruk yerler oldu. var oldular ama şu yıkıntılar dışında yok oldular. bu metruk yerleri yaratan faktörlerin başında da bir doğa olayı olarak depremler oldu. aslında bir felaket değildi, bir gezegen olarak dünyanın çalışma biçimiydi ama doğanın çalışma biçimi insan hatası, gafleti ve cahilliğiyle birleşince depremler bir felaket olarak anıldı. insanoğlu basit hafızasıyla bile geçmiş çağlarda bu yüzden hep bir dağın kıyısına köşesine şehir kurdu, bu yüzden bizim köylerimiz çoğunlukla yüksek yerlerdeydi, bir sağlam kayanın üzerindeydi. ama 20. yüzyılda nüfus arttı, göçler çoğaldı. çok büyük ekonomisi olan şehirler kuruldu. bizim gibi bir şey planlamayan, planlasa bile uygulamayan ülkelerde bu iş çığrından çıktı. şehirler inanılmaz yanlış yerlere yayıldı ve büyüdü. istanbul'un 1970'te 2 milyon olan nüfusu 2023'te en az 16 milyon oldu. bazıları sözde projelerle bu nüfusu daha da artırma peşinde. ama 1754'te yaşanan büyük istanbul depremi gibi bir şey olduğunda nüfusla orantılı ölümlerin artacağını umursamıyoruz galiba. o kadar geçmişe gitmeye gerek yok, yaşı olanlar çocuk olsa bile hatırlar. 1999 depremi olduğunda hepimiz güya akıllanmıştık, hepimiz söz vermiştik, böyle bir şey bir daha olmasın diye. yönetmelikler çıkardık, onları uygulamadık. müteahhitleri yargıladık ama onları affettik, sonra daha da zengin ettik. imar afları talep ettik, verilince bayram ettik. depremin ne zaman olacağını hep merak ettik ama yaşadığımız binaların ne kadar sağlam olduğunu merak etmedik. deprem vergileri topladık, birileri onu sırıta sırıta başka yere harcadığını söyledi, hesap soramadık. kısaca unuttuk, affettik, gaflete düştük, umursamadık ve anadolu'daki birçok medeniyetin çöktüğü gibi günün sonunda çöktük.

    bütün bilim insanları diyor. beklenen büyük istanbul depremi artık kapıda. ne zaman olacağı değil ne kadar hazırlıklı olacağımız önemli. çünkü bir gün muhakkak olacak, bundan kaçış yok, bununla yüzleşmeliyiz. güney anadolu depremi lütfen artık bizde bir şeyler değiştirsin. arkadaşlar asıl beka sorunu budur. bütün türkiye'nin beka sorunu asıl budur, hatta galatasaray'ımızın bile. türk milleti tam anlamıyla bir millettir, dayanışmayı bilir, fedakardır ama bazı kusurları vardır. biz bu kusurları değiştirmediğimiz sürece anadolu'nun kaderi değişmeyecek. doğa değişmeyecek ama biz değişebiliriz. kötülükle, ahlaksızlıkla, cahillikle mücadele etmeliyiz. yeni türkiye'yle değil yepyeni bir türkiye'yle bu coğrafyanın insanının kaderini değişeceği günleri görmek ümidiyle...
  • 1531
    her zamankinden daha fazla sahip çıkmamız gereken vatanımız. bu deprem bizlere bir kez daha gösterdi ki ülkemizde çok büyük ahlak sorunu var. 10 ilimizi direk etkileyen depremde, hırsızlık, yağma gibi olaylar için hazırda bekleyen binlerce insan artığı varmış.

    umarım başımıza gelmez ama bir savaş durumunda canımızı, malımızı, ırzımızı nasıl koruyacağız? yol kesen tipler, yıkılmış evlerde altın arayanlar, dükkan yağmalayanlar...
    bu nasıl bi ahlaki çöküntü, bu nasıl bi haysiyetsizlik.

    aşağıya devlet bütçelerini bırakıyorum;
    diyanet işleri 35,910,653,000 tl
    afet ve acil durum yönetimi başkanlığı 6,825,405,000 tl

    demek ki neymiş, ahlaki sorunu 5 kişiye cami yapmakla, tarikatlara para yatırmakla çözemezsiniz. depremde sizi bu adamlar korumayacak, akıl ve bilim koruyacak.

    ayasofya minberine kılıçla çıkıp şov yapan, suratı nursuz insanların bu süreçte topluma ne faydaları oldu? ülkenin her türlü kaymağını yiyen sarıklılar, cübbeliler, dini vakıflar bu süreçte neler yaptı?

    ülkenin en büyük problemi cehalet, en büyük eksikliği eğitim. hala eğitimin altı oyuluyor, çünkü bilinçli bir toplum düşünebilir, organize olup hesap sorabilir. bunu bütün siyasi partiler için söylüyorum.

    bu yaz milyonlarca suriyeli seçimlerde oy kullanacak, düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum.
  • 1532
    yarınlar yokmuşçasına yaşayanların, zaman algısı 3 ay ile sınırlı milyonların, “birşey olmaz” sözüne tapanların ülkesi.

    adam binaya boru döşüyor. paşamızın keyfi öyle istediği için binada ne kadar kolon, kiriş varsa delmeyi, demirleri kesmeyi kendinde hak görüyor.

    https://www.instagram.com/...gshid=MDJmNzVkMjY%3D

    adam binanın altına dükkan açıyor, eşyası, rafı sığsın diye kolon kesiyor. ya bu nasıl bir kafa yapısıdır? nasıl bir cahilliktir, nasıl bir açgözlülüktür?

    kendi kayınvalidemle konuşuyorum. 40 yıl önce istanbulda kendi imkanlarıyla yaptıkları binayı kontrol ettirmelerini istiyorum. “bizim ev kayalıkların üzerinde, birşey olmaz” diyor. 4 tane pırıl pırıl üniversite mezunu kız yetiştirmiş insan bunu söyleyen.

    biz bu kafa yapısını nasıl değiştireceğiz ben bilmiyorum. daha iki hafta önce yabancı hakem muhabbeti yapıyorduk. bize esas lazım olan şey yabancı planlamacı, afet yöneticisi, denetçi. imar izni işini ve kontrolünü tamamen yabancılara devredelim mesela. vallahi umudumu yitirdim. bu kafa yapısıyla aynı şeyleri biz yine konuşacağız, kaçarı yok. japonu, almanı gelsin bize hayatta kalmamız için yapmamız gerekenleri kafamıza vura vura yaptırsın.
  • 1533
    her ülkede sorunlar muhakkak vardır. ancak ünlülerinin * ilber ortayli, celal sengor, fatih altayli, fatih terim, erden timur, ali koç, haluk levent, kivanc tatlıtuğ, cem yilmaz, serenay sarikaya, ata demirer...* olduğu bir ülkenin sorunlarınin hali hazirdaki mevcut sorunlar olması cok acayip.

    bahsettiğim isimler veya aklinizdan gecen baska isimlerin olduğu ülkede sorunlar bambaşka olmalıdır.

    ulkucusunden, sosyalistine toplumsal birleştirici bir olayda anında omuz omuza gelebilen bu millet bu sorunları nasıl yaşıyor aklım almıyor, kabullenemiyorum.

    aklınıza gelen cevaplarin da* zaten olmaması gerekiyor onu demek istiyorum.

    hak ettiği yere ulaşacak gücü içinde barındıran tarihiyle, milletiyle özel bir ülkedir.

    muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur.

    ulu önder mustafa kemal atatürk'ün önderliğinde kurulmuş cumhuriyettir.
  • 1534
    hani depremler logaritmik olarak artar ya. 7.0 ile 8.0 arasında korkunç bir fark vardır. türkiye’nin geleceği de yıkılan her bina ile logaritmik olarak kararmaktadır. zaten kötüydü. kör topal gidiyordu. son deprem ve yıkım milyonlarca insanı iş gücünden çıkardı. aynı insanları maddi olarak muhtaç hale getirdi. yetişmiş binlerce insanı(doktor, öğretmen, mühendis, usta, işini beceriyle ahlakla yapan herkes) bizden aldı. geride kalanlara travmalar ve sakatlıklar bıraktı. hesaplanmayacak kadar büyük maddi zarar var. yine kör topal yeni gelen nesli de eğitimden mahrum bıraktı. daha beter bir felaket senaryosu istanbul(marmara bölgesi) için yazılıyor. eğer yakın zamanda gerçekleşirse ülkenin fişini çekecektir. hiç sanmıyorum ama depremden ders çıkarılması en büyük umudumuz. gerçi 99’dan çıkarmadıysak bundan da çıkarmayız ya.

    vatandaşı en yüksek fiyata en kötü kaliteli ürüne mahkum edilmiş. aldığımız evin depreme dayanıklılığını test edemiyoruz. peki aldığımız gofretin sağlığa uygunluğunu test ediyor muyuz? edemeyiz. biz nihai tüketiciler, normal vatandaşlar test edemeyiz. rant, kayırmacılık ve rüşvete dayanan denetim mekanizması depremde enkaza, gofrette diyabete, içkide körlüğe, trafikte ölüme sebep oluyor. ben normal bir vatandaş olarak otoyoldaki kocaman çukura karşı pür dikkat olmak zorunda değilim. o çukur neden orada? kimin yetkisindeyse denetleyecek. ben kurallara uyarak gitmekle mükellefim. ama kurala uysan da o çukur kazaya sebep olacak. çukuru atlatsan yanlış hesaplanmış bir viraj çıkacak karşına. onu atlarsan 40 tane vukaatlı bir sürücü bulaşacak. düz yolunda giderken kırmızıda geçen bir dangalak yandan vuracak….

    dünya kadar vergi veriliyor. vergiler yol su köprü olarak döner diye öğrendik. şimdi onlara da ayrıca korkunç paralar ödüyoruz. yetmiyor kalitesiz yapılıyor. asgari ücretin 8500 lira olduğu memlekette anadolu’nun dandik bir şehrinde 2-3 milyon liraya depremde enkaz olacak evler satılıyor. ya da diyabetten öldürecek gofret 15 liraya satılıyor. obez yapacak çöp gıdalar 150 lira olmuş.

    bozulmanın önünü alamazsan bozulma geometrik hatta logaritmik olarak artar. ekonomideki bozulmanın önü 2014-15 yıllarında alınmadı. logaritmik olarak artarak hepimizi birkaç yıl içinde ezmeye başladı. deprem yönetmeliğindeki, deprem sonrası aksiyonlardaki ve kurumlardaki bozulmanın önü alınmadı. şu an ne halde olduğumuz ortada.
  • 1537
    hadi bizim ülkemiz böyle halkına değer vermeyenleri gider başa getirir onlar da halkı insan yerine koymadan yönetir o ayrı konu. ama şu yurtdışında insancıl barışçıl kesilip bize gelince sağır dilsizi oynayanlara feci ayar oluyorum.

    yardım eden destek çıkan ünlüleri ve firmaları tenzih ederek söylüyorum ama be kardeşim bu ülke en çok starbucks şubesi bulunan ülkelerden biri en çok netflix kullanan ülkelerden biri samsung desen ülkede en popüler marka ama paşalar halkın tepkisiyle 3. günden sonra mesaj yayınlayıp yardım gönderiyorlar. net olarak bizi siklemediklerinin kanıtıdır ya bu.
    o avrupa'nın amerika'nın sjw'leri kutupta bir ayı ölse storyde paylaşan sporcular konu biz olunca hep sus pus olur zaten. mesela sebastian vettel mesela roger federer nerde abi bu adamlar, bir mesajıyla milyonlar toplayacak insanlar bunlar ya. tenisin big3'ünden destek mesajı yayınlayan tek kişi djokovic o da sırp doğu avrupalı. şu deprem yunanistan'da olsa bütün dünya yaptığı yardımın en az 2 katını yapmıştı buna eminim ben.

    allah razı olsun bütün dünyadan arama kurtarma ekipleri geldi yardım etti amcamı bile polonyalı ekip çıkardı o konuda hiçbir laf söyleyemem ama anlattığım iki yüzlülük net bir gerçek bence. yani bunu ülkedeki diğer kesim gibi avrupa bizi kıskanıyor ondan bize ondan böyle yapıyor demek istemiyorum ama bizi sevmediklerine veya insan yerine koymadıklarına özellikle büyük markaların yaptıklarından sonra emin oldum diyebilirim.
  • 1540
    https://twitter.com/...36vn_ZlBxiA&s=19

    bütün saçma yatırımları, yolsuzlukları, rüşvet paralarını geçiyorum; yöneticisi sadece ve sadece şurada harcamakla övündüğü 40 milyar doları havaya saçmak yerine bugünkü deprem bölgesine harcasa bugün yanımızda olmayan onbinlerce çocuk, genç, yetişkin hayatta olurdu.

    ayrıca bir daha harcarım diye bastırırak söylediği diğer 40 milyar dolar ile de istanbul depreme hazırlanabilirdi, yarın onbinlerin ölümünün önüne geçilebilirdi, bugün de kimse depresyona, krize girmezdi.

    kader, asrın felaketi, biz birleşince güzel oluyoruz falan bu goygoylarınn hepsinin içi bomboş. işin aslı buralarda yatıyor. istanbul'un önünde deprem felaketi beklerken daha 6 ay önceye kadar çocuk gibi kanal istanbul da kanal istanbul diye tutturuyordu bu ülkenin tüm üst kademe yönetimi. al sana kanal istanbul... türkiye'nin senelerce o kadar enerjisi harcandı ki bu saçmalığa. sanki hiçbir problemimiz yokmuş gibi ilk günden olmayacağı belli bir iş için devletin o kadar fazla kurumu günlerce bununla meşgul edildi ki gerçekten inanılmaz. hadi yap bakalım şimdi kanalı.

    ne ektiysek onu biçiyoruz. zamanında doğru yere yapılmayan yatırımları şimdi hem onbinlerce canımızı feda ederek hem de 2 katı para harcayarak yerine koymaya çalışıyoruz. yazık... hayatın, hayallerin, mutlulukların hiçbir kıymeti yok. bunların hepsi şansa ayakta duruyor.
  • 1542
    vatnadaşının ciğerini dağlamakta bir dünya markası olan canım ülkem.

    yaşım 29, memur çocuğuyum ve doğal olarak bir vatan sevgisiyle büyütüldüm. muhtelif dağlarda yakinen ya da ismen tanıdığım kaç arkadaşım şehit oldu, bombalı saldırılarda dostlarımı kaybettim bu ülkede. buna rağmen sevmeyi bir an olsun bırakmadım ama insanı gerçekten bazı şeylere mecbur bırakıyorlar. 1 seneden biraz uzun bir süre önce göçtüm, son 1-2 aydır yaşadığım ülkede aldığımdan fazla maaşı teklif eden şirketler olmasına rağmen geri dönmek istemiyorum. en ufak bir nefes alma imkanı vermiyor zira ülke insana. allah hepimize sabır versin, ne diyebilirim.
  • 1549
    içinde bulunduğu ahval ve şeraitin ciddiyetini tam olarak idrak edebildiğimize inanmadığım canım ülkemiz.

    bu sebeple hala en temel demokratik haklarımıza kastedilen her gelişmenin ısrarla tuttuğumuz takımlar üzerinden okunmaya çalışılmasına hayret ediyorum.

    ülkemiz bir uçurumun kenarında dans ediyor. saçımızı taramaya çalışmayı bir kenara bırakalım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın