• 151
    türk futbolunun yükselişi galatasarayın yükselişiyle mümkündür.lets look it.

    2002 dünya 3.lüğü-->galatasaray'ın yakaladığı altın jenerasyon

    2008 avrupa 3.lüğü-->galatasaray'ın şampiyonluğundan sonra gelen ve defans hattını + arda turan'ı kullanan milli takımdır.

    2 turnuvadan sonra'da galatasaray iyi sezonlar geçirmemiştir,bu da unutulmaması gereken bir not
  • 152
    mevcut en buyuk sorunu kendi ulkesine bagli futbolcularin deger olarak asiri pahali olmasi, kolay simarmasi ve hedefsiz oluslaridir. bunun icin oncelikli olarak piyasalarinin dusmesi, alacaklarinin acilen indirilmesi gerekmektedir. bunu yabanci futbolcu sinirlamasini kaldirarak yapabiliriz.
    bir muddet bunun sikintisi cekilir ancak ondan sonra yerli futbolcular daha rekabet ortaminin oldugu bir ortamda gercekten iyilerse degerleri artar. hem futbolcu bollugundan kurtulunmus olunur hem de gercekten iyi olan futbolcular iyi ucret alirlar.

    (bkz: ibrahim afellay ile yekta kurtulus'un bonservis bedellerinin ayni olmasi)
    (bkz: turk futbolculari avrupa'ya transfer olduklarinda cok daha az yillik ucret almalari)

    bunlar acik bir sekilde turk futbolcularinin ne kadar gereginden fazla degerli olduklarini kanitlamaktadir. turk futbolunun en buyuk sorunu teknik direktorler veya tesislesme degil, kendi futbolcularidir.
  • 154
    milli takiminin euro 2012'ye gidememesiyle olmus futboldur. bitti, buraya kadarmis. o kadar sike haberinin uzerine tam bir olumcul darbe oldu bu. tiksiniyorum artik, bu vizyonsuzluktan, korkakliktan, kalitesizlikten, yabanci oyuncu ve teknik adam mezarligina donusmus birinci liginden, ulke imajini hice sayan yoneticilerinden. yeter lan yeter yemin diyorum. tek bir zevkimiz kalmisti onun da icine ettiniz.
  • 157
    yabancı olmanın cok ilginç sonuçlar verdiği yerdir. genel kanı, yabancı hayranlıgımız oldugu yönünde ve bu yüzden büyük maliyetlerle büyük ayrıcalıklarla yabancı futbolcu ya da teknik adam getiriliyor. ilk süreçte bütün eleştiriler, tutumlar yabancıların yanında oluyor ve bu da türk oyuncular tarafından hoş bulunmuyor. işler kötü gitmeye başladığında ise kimselere yapılmayan sert eleştiriler, zaman zaman karakterlerine yönelik hakaretlerle yeriliyorlar ve 'zaten şu ana kadar ne zaman başarı olsa, yerli adamlarla olmuştur' deniliyor. hiddink sonrası yine bu son bahsettiğim evrede türk futbolu. bu yüzden 'kendi evlatlarımıza' güvenmeye başladık yeniden ve tüm yabancılar tü kaka ilan edildi. fakat kimse bu ülke futbolunun geldiği noktanın en büyük pay sahiplerinden 2 ismi hatırlamadı ve hatırlatmadı.jupp derwall ve sepp piontek. demek ki olay yabancı getirmekte değil, iş ahlakı olan, çalışmaya bir şeyler katmaya gelen yabancı getirmekte...
  • 158
    son kalesi de yıkılmıştır geçmiş olsun.

    türkiye'de futbolda herşey olurdu ama ırkçılık olmazdı. bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla hiç bir futbolcu dili, dini, ırkı, rengi, kökeni yüzünden gündeme gelmemiş ayırılmamıştı. hatta siyahi futbolcuların taraftarlarınca ekstradan sevildiği malvarlıklarıyla ilgili türlü övgü dolu şakalara maruz kaldıkları, yahudi bir futbolcu olan pini felix balilinin dini bayramı vesilesiyle maç tarihi değiştirilmiş bir ülkeydi.

    ancak 20 kasım 2011 beşiktaş galatasaray maçıyla birlikte bu da son bulmuştur ben beddua eden bir insan değilimdir hatta genellikle korkarım cenabet bir insan olduğumdan çok zaman geçmeden beni bulmuştur ettiğimde de ama şu konuda allah katkısı bulunan herkesin bin belasını versin demekten kendimi alamıyorum.

    burada "fuck you eboue" diye bağıran beşiktaş taraftarının tümüne kaydığım anlamı çıkmasın. onu "maymun eboue" olarak anlayıp ortalığı galeyana getirebilmek büyük beceri ister bu arada taraflı tarafsız herkesi kutlarım...

    ama o "maymun eboue" dendiğini zanneden -çok afedersiniz ağzımı bozmak zorundayım- mallar sayesinde yerel ve uluslararası basında kafada oluşan soru işaretleri çıkıp bir embesilin olayın üzerinden bir gün bile geçmeden ağız ishali sonucu ortaya çıkan bir takım laf öbekleri sayesinde artık kesinleşmiştir.

    türk futbolunda ırkçılık başlamıştır.

    vatana millete hayırlı olsun. zannedersem tek eksiğimiz yarraktı ve kafası zerre çalışmayan ağzından çıkanı kulağı duymayan gerizekalılar sayesinde şike, uluslararası platformlardaki rezilliğimiz, istisnasız her turnuvaya aday olup babayı almamız gibi zırvalıkların ucuna bu eklenmiş voltran tamamlanmıştır.

    türk futbolunun anasının bellenmesinde en büyük rolü olan çük kafalı japon askeri* de hala anlatsın dursun "biz bu değiliz" diye.
  • 166
    hakkında doktora tezi hazırlayan bülent kayıtgen'e göre türk futbolcusu enerjisini saha içinde boş gereksiz eforlar için harcamakta.

    --- alıntı ---
    bülent kayıtken, çalıştırdığı takımlarda görev aldığı 300 antrenmanda yapılan ''dar alan çalışmaları''ndan elde ettiği veriler ile avrupa kulüplerinin maç istatistiklerine ilişkin yaptığı karşılaştırmada, türkiye'deki futbolcuların, avrupa'daki meslektaşlarına oranla ''yüzde 20 daha az doğru pas, yüzde 35 daha az golle sonuçlanan atak, yüzde 25 daha fazla mücadele ve yüzde 20 daha az topla buluşma'' sonuçlarına ulaştığını açıkladı.
    --- alıntı ---

    (bkz: bülent kayıtgen/#842206)
  • 167
    tamamen belli insanların insiyatifi doğrultusunda yönetilendir.

    bugün 4 büyük dediğimiz takımlar içinde sadece galatasaray avrupa sahnesinde başrol oynadı. milli takım düzeyinde arada bir şeklinde başarılarımız ve galatasaray dışında avrupa kupalarında 1-2 maç kazanmakla sınırlı sevinçlerimiz var. bunun sebepleri gayet açık ;

    * futboldan zerre anlamayan , anlasa bile işine geldiği gibi konuşan insanların spor yazarlığı yapması
    * sahada oynanan futbol yerine tabelada yazanların sevinç ya da hüzün yaratması
    * pastadan dilim alabilmek adına her türlü kirliliği yapanların cezalandırılmadığı gibi adeta ödüllendirilmesi

    vb.

    bugün internette bile insanların yazdıklarına baktığınızda mideniz bulanıyor. kendilerini sahada oynanan futbol neticesinde şampiyonluktan eden takıma karşı kin duyan ve taraftarını buna göre yönlendiren yöneticiler mi istersiniz , futbolla tek alakası pique olan kadınların derbi maçları öncesi isimlerini bir yerlerden duydukları rakip futbolculara ağız dolusu küfür etmesini mi istersiniz , futbolcusunun yaptığı bir terbiyesizliği sevgiyle karşılayanlar mı istersiniz...

    belki euro 2024'e gideriz.
  • 168
    eşittir utanç olan şey.

    (bkz: aziz yıldırım)
    (bkz: belli etmeden yardım etsinler)

    (bkz: aykut kocaman)
    (bkz: en büyük delilimiz alınterimiz)

    (bkz: mehmet berk)
    (bkz: 2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması)
    (bkz: 2010-2011 sezonu futbolda şike soruşturması iddianamesi)

    (bkz: pierre cornu)
    (bkz: fenerbahçe de yalan söylüyor tff de)

    (bkz: tff)
    (bkz: şike sebebiyle küme düşmenin sezon sonuna bırakılması)
    (bkz: şike yapmak için federasyondan avans almak)
    (bkz: fenerbahçe'nin dillere destan fikstür avantajı)
    (bkz: derbi maçlarına rakip taraftar alınmaması)

    (bkz: lig tv)
    (bkz: spor toto süper lig'in marka değeri)
    (bkz: playoff)

    (bkz: kulüpler birliği)
    (bkz: şike cezasında indirim yapan ülke)

    (bkz: cüneyt çakır)
    (bkz: türk hakemleri)

    (bkz: medya sülükleri)
    (bkz: ercan saatçi)
    (bkz: lube ayar)
    (bkz: ömer çavuşoğlu)
    (bkz: rıdvan dilmen)
  • 171
    3 temmuz 2011'den itibaren yaşananlardan sonra yazılan senaryo kusursuz bir şekilde devam etmektedir. herşey en başından belli tiyatro izliyoruz resmen. ben bu olan bitenlerin hiç birisine şaşırmamaktayım.

    - mehmet ali aydınlar'dan olaylar ilk patlak verdikten hemen sonra kısa sürede gereken yapılacaktır diye açıklama geldi.

    - sonra süre az, etik kurul toplanacak dedi.
    meali: halkın gazını almak ortamı bir süre yatıştırmaya çalışmak.

    - etik kurul toplandı yeterli delil yok dendi
    meali: fenerbahçe'yi düşürmeye maçamız yemedi.

    ama buna rağmen bu aralıkta ne hikmetse aniden fenerbahçe şampiyonlar liginden men edildi hayret(!)

    - daha sonra iddianameyi bekleyeceğiz dedi
    meali: ligleri oldu bittiye getirip başlatmak ve süreyi uzatmaya çalışmak.

    - iddianame tarihi yaklaştıkça da kararlar sene sonunda alınacak dedi.
    meali: yıl içinde yapılacak bir değişiklikle küme düşme kaldırılacak ve şikeciler kurtulacaktır.

    - senaryonun sonunda da dürüst başkan! mehmet ali aydınlar şike yapanlar küme düşürülmezse istifa ederim sözünü yerine getirip çok sevdiği renkler uğruna koltuğunu bırakacaktır?

    bırakmayabilir de!

    bu kadar iğrenç bir durumdan bizi kurtaracak tek kurum yine uefa'dır.

    platini amca türk futbolu'na bi el at gözünü seveyim.
  • 172
    kafasının tepesine kadar boka batmış futboldur. elin "gavur" yunanistan'ı bile kavala ve olympiakos voulou'ya çat diye kesti cezayı... "ermeni yalakası" fransızlar şampiyonlar ligi şampiyonu olimpik marsilya'ya acımadı... uyuşuk, "gay" ve yavşak italyanlar juventus muventus demedi çat diye yolladı serie b'ye...

    biz kimiz lan? bir bok değiliz... kıbrıs'ta da böyle yaptık, dersim'de de, 6-7 eylül olaylarında da, 80 darbesi döneminde de...

    siyaset falan yapmıyorum amk, bir şeylerin konuşulmamasından ve çözümsüz bir sonsuz zamana yayılmasından dem vuruyorum... çözmüyoruz, bekletiyoruz... dinlemiyoruz, siklemiyoruz... masaya yatırmıyoruz, erteliyoruz...

    bu kadar korkak, bu kadar ezik bir toplum olabildiğimize inanamıyorum... koyun olmuşuz lan biz resmen... adamlar şike yapıyor, tff şike cezası indirilsin mi kongresi düzenliyor... oha lan japonya'da olsa adamlar utancından değil harakiri, kamikaze yapardı... dünyanın bir başka yerinde olsa hükümet komple istifa eder erken seçim kararı çıkardı...

    ben geçmişimizle, ecdadımızla gurur duyardım lan, osmanlı, rum, ermeni demez, yobaz-gavur ayırt etmez, bu topraklara kim bir şeyler katmışsa övünür sahip çıkardım...

    ama harbiden biz nasıl bir noktaya geldik lan şu an? vay amk!

    kapalı maraş'taki binalar bile çürüdü amk, beverly hills gibi yer hayalet şehir şimdi... güya rumlar ile masaya oturursak koz olarak kullanacakmışız, sikerim arkadaş harabe oldu milyar dolarlık mahalle lan şimdi hurdacıya satsan para etmez... bizim kafa bu kadar işte, orta doğu zihniyeti...

    "ayarlarız", "hallederiz", "geç otur hele çay içer misin abi?" zihniyeti...

    türk futbolu kafasının tepesine kadar bokun, atmığın, üç numara badem bıyığın içine batmış futboldur. öldürün abi beni ya vallahi billahi hapislere atın zindanlarda çürütün taksim'de sallandırın lan! böyle boktan bir düzene dayanamıyorum amk ya şarapçı olacağım ya da psikolojim bozulacak, çok dert ediyorum kendime yahu öyle böyle değil...

    bak yukarıda bir sürü ülkeden örnek verdim, yeri geldi mi adamlara "taharet muslukları yok ama tüm gün götleri boklu geziyorlar ahahaha" deriz, "zaten çozuklar anasız babasız piç gibi büyüyormuş biz çok kültürlü, geleneksel, ahlaklı toplumuz" diye kafaya alırız...

    laaaan!!! hığğaaa!!! kimse duymuyor mu lan beni? bizi?

    buradan tüm dünyaya sesleniyorum, sporla ilgili resmi kurumların icraatları adı altında kocaman bir tiyatro oynuyor, birbirimizi kafalıyoruz, çıkar uğruna akla hayale gelmeyecek saçmalıklar, komiklikler dönüyor...

    lan olm ya bomba momba atın ya da işgal edin bir çeki düzen verin lan bize... azınlıktaki bilinçli spor seyircisine kurban olayım ama kalan kısımdaki gerzekler iyice bokunu çıkardılar işin...

    içkinin de etkisiyle biraz açıldım saçıldım, sözlerimin arkasındayım, sadece vesile oldu, konuşturdu beni...

    2012'de her şey güzel olur umarım türk futbolu için...
  • 173
    en belirgin özelliğini 3 ocak 2012 galatasaray istanbul bb spor maçında selçuk inan'ın attığı golde görebiliriz.
    selçuk topu rakibinden kurtardıktan sonra kaleye doğru gidiyor. çalımı yiyen rakip ise hemen selçuk'a omuz atarak düşürmeye çalışıyor. selçuk düşmeyerek sonunda golü atıyor.

    http://www.bidolu.tv/izle.php?MedID=13362

    bunu dünyanın çok az yerinde görebilirsiniz. çalım yiyen bir futbolcu dönüp rakibine bu şekilde faul yapmıyor. bizde ise topu kaptırdıysa hemen faul yapması gerekiyor. çünkü böyle yetiştirilmiştir.

    bu yüzden bizim ligimizde çok az gol oluyor, her futbolcu uyum sağlayamıyor. avrupada bu tür hareketler çok az olduğundan çok gol oluyor ve maçların seyir zevki yükseliyor.

    türk futbolu bu mantalite yüzünden gelişmiyor. çünkü burada futbol oynamaya değil, oynatmamaya yönelik anlayış var. bu yüzden teknik direktörler topla oyunda iyi değiliz ama topsuz oyunda iyiydik diye maç sonları açıklama yapabiliyor.
  • 174
    burası, üç aşağı beş yukarı aynı donanıma sahip olması gereken, aynı mesleği yapan insanların inanılmaz ücret uçurumlarına tabi olduğu bir ülke. üstelik o donanımların aynı olduğuna hükmeden kurumları eliyle insanlara verilen diplomalarla o meslekleri yapıyor o insanlar ve aldıkları ücreti çoğunlukla yaptıkları işin kalitesi değil başlarındakine yaranabilme ölçüleri belirliyor. tabi oldukları diyorum, çünkü "en tabii" haklarından bihaber bir şekilde, ücretlerini "toplu" halde belirleme çabalarından daha kolayı küçüklükten beri kendilerine belletilmiş olan baştakinin insafı olduğu müddetçe ve de patron algısı, "allah razı olsun, istihdam yaratıyor"un üzerine çıkamadıkça ancak "tabi" olunur.

    dünya üzerinde hangi ülkede futbolsever olduğu iddiasındaki kişiler o sporu "yönetici" adı verilenler için izler? hangi yönetici messi'nin, iniesta'nın, ronaldo'nun, xavi'nin, mesut özil'in, rooney'nin, david villa'nın vs. vs. verdiği zevki sunabilir bizlere? bu her iş için geçerli aslen ama klasik bir ofis işinden çok daha fazla kişiye bağlı daha doğrusu yeteneğin önemli ölçüde belirleyici olduğu bir meslek futbolculuk. ve çoğumuzun farkında olması gereken şey bu ülkede keyfi yönetimleri yüzünden tabir-i caizse kulübe taktıkları borçları, futbolcuların parasını ödemeyerek telafi etme yoluna giden bir anlayış var. ben 26 yıldır bu ligi izliyorum, bunun en az 16 senesi naçizane biçimde bu işlere kafa yoracağım dönemlere denk gelmiştir. her sene değişmeyen şey bu ülke futbolunda oyuncuların paralarının ödenmemesi. kulüp adları ve oyuncular değişiyor sadece. bu daha mütevazı bütçeler varken de böyleydi, hayvani yayın ihalesi sonucunda kulüpler 10 milyonlarca tl'yi alırlarken de böyle. en kibar ifadeyle kendi şirketlerini bu mantıkla yürütmeye çalışsalar iki günde batacak, başkaları kendilerine bu yetkiyi verse ilk maaşı alamadan kovulacak adamlar bizim futbolumuzda pişkince yönetici adı altında geziniyorlar, üzerine bir de yalakalık üzerine yalakalık yapılıyor kendilerine.

    yıllar önce rıza hoca göztepe'yi çalıştırırken bir maç sonunda serzenişte bulunuyordu. maçın hemen öncesinde kulübün borçlarından ötürü icra memurlarının geldiğini ve bunun için tek zamanın maç öncesi mi olması gerektiğini söylüyordu. bugün hakan kutlu'yu bir kısmınız dinlemiştir. benim bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla dünya üzerindeki en büyük ankaragüçlü bu adam, en azından çok az kimsenin bu kulüp üzerinde onun kadar emeği vardır. turgut doğan şahin'in gaziantepspor'a yok pahasına satılmasına dair kulüpler arasındaki protokolü eleştiriyordu. kendi kulübünü eleştiriyordu. kendi yönetimini. muhtemelen başka bir kulüpten, çoğumuzun kazancının bayağı fazlasını kazanabilecekken kendi cebinden harcayarak bu kulübü yaşatmaya çalışan hakan kutlu. bülent korkmaz-galatasaray, rıza çalımbay-beşiktaş neyse ankaragücü için aynı şeyi ifade eden adam.

    genel bir kavramı tümden reddedip onun bileşenlerine laf etmenin yanlış olduğunu düşünürüm hep. o bileşenler sonucunda tümel hakkındaki görüşü oluşturmak daha doğru gelir. endüstriyel futbolu pek çok kişi eleştiriyor ama onu yaşatanlar arasında olduklarını ya fark etmiyorlar ya da işlerine gelmiyor. kahrolsun endüstriyel futbol dedikten sonra kulübün yeni sezonki forma politikasını, parayı bastırıp yıldız transferi yapmamasını, stadyumdaki konfor eksikliğini vs. vs. eleştirenler var, bunu sadece sözlükte değil her yerde görüyorum. istiyoruz ki bu işin bir endüstrisi olsun ama işimize geldiği gibi olsun. her çeşit ürün satılsın ama pahalı olmasın diyen vatandaşın o ürün çeşidini yakalamak adına piyasa oligopolistik olurken hatta kimi zaman tekelleşirken işinden gücünden olanlara üzülmesi gibi. halbuki bir insanın stadyumda daha çok konfor istemesi, daha iyi oyuncular olmasını istemesi, güzel formalar almak istemesi tabii ki garip değildir. aslında futbolun endüstrisi de garip değildir. peşinen endüstriyel futbola -bence- laf etmeyin, suç ekonominin değildir. garip olan -veya teknolojiye elinden geldiğince direnen, bu yüzden konuşulan pek çok şeye ve uğruna çıldırılan pek çok şeye anlam veremeyen benim için garip olan diyeyim- futbolseverin çıldırırcasına, her bir oyuncu için harcanan emeği göz ardı ederek dakika başı tüketme alışkanlığıdır. endüstriyel futbol derken eleştirdiğimiz hemen her şeyin arkasında yatan, bize dayatılan bu tüketme çılgınlığıdır. tekrar ediyorum suç ekonominin değildir, suç hızla büyüyen bu ekonominin bu halde olmasındaki tüm pay sahiplerinindir.

    ilk başta yazdıklarınla bir üstteki paragrafın ne alakası var diyenler için bağlamaya çalışayım. bu ülkenin hayvani bir rakama yayınları ihale edilen bir futbol ligi var, ne sportif başarıyla ne de kimse kusura bakmasın gerçek anlamda sporun kendisine olan sevgimizle orantılı olan bir rakam bu üstelik. ve bu ülkenin bu liginin en köklü takımlarından biri göz göre göre batıyor, futbolun bizi esas ilgilendiren kısmını icra edenler, yani futbolcular paralarını alamıyor. üstelik, kimse kusura bakmasın adil bir sistem olsa ve işin içine başka türlü ilişkiler girmese hemen tüm takımların da batacağı bir sistem var önümüzde.

    ben şahsım adına gerçek futbolsever için değil de "şımarık eğlendirmek" için kurulmuş bir düzene sahip futbol istemiyorum. üstelik üzerinde konuşulacak çok daha özel bir konuya, şike konusuna gelmemişken bile.
App Store'dan indirin Google Play'den alın