benim için gelgitlerle dolu, enteresan bir sezondur. böyle kafamdaki düşünceleri tek bir yere toplayıp uygun başlık bulamadığımdan yazının farklı yerlerinde "bunun yeri şu başlık" diyenleri saygı ile karşılarım. giriş, mevcut durum ve öngörü ile tamamlanacak yazıya başlayalım o hal.
sezon öncesi itibariyle, şampiyonluk adayı olarak gösterilen galatasaray'ımız, karşı kıtanın yalnız, ağlak ve atarlı gençleri ve inatla ezeli rakibimiz olduğunu iddia eden ebedi üçüncülerin neler yaptığını ve sezona ne şekilde girdiklerine bakalım.
fenerbahçe: bu sezonun son sezonu olduğunu iddia eden
aziz yıldırım yönetsel açıdan bir değişiklik yaparak görünüşte de olsa futbol takımı üzerinden elini eteğini çekti. artık antrenman formalarını masörler yıkıyor. bununla birlikte, hakikaten son sezonu olmasından mıdır nedir, klasik bir "galatasaray şampiyonluğu sonrası fenerbahçe'nin gündem değiştirme transferleri" konusunu bir tık öteye taşıdı. her ne kadar muhtemelen sezon sonunda geleneksel "aziz yıldırım geri dönsün diye açlık grevine girip dürüm yerken yakalanan abiler" görselleri haber sayfalarında yer aldıktan sonra gitmeyecekse de yapılan transferlerin bir kısmının başarılı olduğunu söylemek lazım. iyi ve iddialı bir takım kurdular, yıllara bölünerek alınacak parayı toplu alıp kumar oynayarak transfere yatırdılar. ne var ki, aziz ya da terraneo bu takımın başına gidip portekizli yılmaz vural'ı getirdi. o yüzden istenen başarı grafiği yakalanmadı. özellikle türk futbolunun rutini olan 10. haftadan sonra iyice çirkinleşecek futbol ve stad zeminleri dikkate alındığında beklendiği gibi ligi domine edebileceklerini sanmıyorum. şampiyon olabilirler mi? olamazlar mı? ona bile kesin bir şey demek mümkün değil hatta.
beşiktaş: "haftaya netleşir" fikret, arena'da oynamak için sürekli baskı yapmasından ötürü "kene fikret" dediğimiz fikret orman ve yönetiminin yaptığı işleri başarılı buluyorum. feda derken derken iyi adamlar buldular, genç bir takım oluşturdular. bunları da ekonomik şartlarda yaptılar. iyiye iyi demek lazım. geçen sezonlarda winner oyuncu eksikliği yanında, atak planlarının sosa-gökhan ikilisinden birine veya duruma göre ikisine takılı kalması nedeniyle sorunlar yaşadılar. beksizlikten en az bizim kadar mağdur oldular. bu sene doğru transferler yaptıklarını düşünüyorum. andreas beck ile sağ beki, quaresma ile ofansif tehlikeyi yaratırken, mario gomez gibi türk ligini domine edebilecek (sakatlanmaması halinde) adamlar alarak hem winner hem de kaliteli adam alırken, gamsız adamlardan kurtuldular. herkes çok methediyor ama bana kalırsa en büyük hataları hoca olarak şenol güneş'i almak oldu. bak, beğenirsin, beğenmezsin bu çok ayrı bir konu. misal ben şenol güneş'i severim, ama adam kırılma anlarında hep kırıldı kariyerinde. bir kere de çatlakla bile kurtulamadı. o yüzden iyi hoca oldu ama büyük hoca olamadı benim nazarımda. bunu akılda tutarken şunu da söyleyeyim, şampiyonluk kovalamak bir kültür meselesidir, bir dürtüdür. kulübün yöneticisinden masörüne, taraftarından oyuncusuna kadar ruhuna işler veya işlemez. mesela liverpool gibi tarihi başarılarla dolu bir kulüp bile uzun süre şampiyonluk görmediği için artık sezon başında şampiyonuz demelerine rağmen mental olarak yarıştan çok çabuk kopuyor. özellikle taraftarın inancı çok çabuk kırılabiliyor. işte son 15, hatta 20 senede 2 şampiyonluk yaşayan beşiktaş'ın da taraftar profili liverpool'unki gibi ama liverpool'dan farklı olarak bu taraftarın elinde, avucunda övünebileceği başarılarla dolu bir geçmiş de yok. dolayısıyla, ben, bütün yukarıda saydığım artılarına rağmen yine 26-28 gibi başlayacak kırılma haftalarında beşiktaş'ın kırılıp ait olduğu 3.lük konumuna tıpış tıpış gitme ihtimalini yüksek görüyorum.
galatasaray!: yirmi beş numara! fernandooo.... neyse cıvımadan konuya döneyim.
1) sportif olarak son 20 yıla damga vururken, ister komisyon, ister iyi yönetilememe, ister başarıların nakde çevrilememesi de, ne dersen de ekonomik olarak dibe vurmuş durumdayız. amerikanca tabiri ile "franchise" olarak değerlendirilen sistemin uzun vadede ve düzenli başarı sağlayabilmesi için sportif başarının ve ekonominin birbirine denk, olmadı yakın paralelde ilerlemesi gerekirken, 20 yıla yayılan bu başarı hikayesi sırasında sportif başarı ile ekonomi arasında bizde bir makas açıldı. dolayısıyla bugün, yarın, bir noktada bu makasın sportif başarıdan en az feragat ederken ekonomik olarak kalkınma politikası izlemek şart oğlu şarttı.
2) 4. yıldızın takıldığı ve herkesin "rahatladığı" bir senede ekonomik politikanın uygulanması zamanlama olarak doğru. ffp nanesi nedeniyle doğru olduğu kadar da gerekliydi aslında. bu noktada kolordu kalabalığındaki futbol takımındaki çer-çöpün atılması ve artık yaşlanan takımın genç oyuncularla desteklenmesi, başarı standardının taraftar nezdinde 2-3 senelik periyotta "şampiyonlar ligine katılma" olarak kabul görmesi ve "ekonomik bir kadro ile yeniden yapılanma" işlemlerinin yapılması gerekiyordu.
3) ölü yükten bir şekilde kurtulduk. yasin'e 2.2. m yerine 600 verdik, dany'nin 1.2 m yıllığından fazla mesai ve kıdem tazminatı ile kurtulduk, faydalanamadığımız dzemaili'de zararın neresinden dönülse kardır mantığı ile zararımızı 600 bin euro kadar azalttık. bazı oyuncular gitti, bazıları kiralandı ve sezon sonu gidecekler. burada melo'nun satılmasını çok eleştirmek istemiyorum zira kendisi gitmek istiyorum dedi. telles ise gelecekte ne olur bilemiyor olmama rağmen, anlık baktığımda carole ile arasında dağlar kadar fark olmayan bir adamdı ve benim rotasyon sol bekime 10 m euro verilecekse (1.5.+8.5) satarım abi. bu sene, senelerdir sövdüğümüz scout ekibi mi deriz, hamza mı deriz bilemem ama carole, denayer, jose gibi 3 tane genç ve faydalı adamı, son derece mantıklı ekonomik şartlarda aldık. tamam denayer'i almadık ama herkes ok derse 2 sezon kiralama fikrinde bir sıkıntı yok bence. bunlar, yukarıda 1 ve 2 maddelerinde saydığım sebepler dikkate alındığında mantıklı hamleler, bunu tartışmam bile. peki nerede hata yaptık?
-sabri denen adamla "yeterli" hatta "maxi pereira'dan iyi" denerek sözleşme yenilendi. 1.2. milyon euro olan yıllık hakkı 1.8'e çıkartıldığı gibi, bu sezon 20 maç kesin oynayacağından en az 3.6. milyon euro veya dolar neyse garanti para alacak. oysa stoper denayer'in kendisini kesmesi sadece 45 dakika sürdü. şahsım adına, kadro dışı kaldığı zamanda dahi kimsenin istemediği sabri'nin ederinin max. 600 bin euro olduğu idi. burada dikkat etmeniz gereken rakam 3.6. milyon euro veya dolar (ki denk sayılırlar)
- jem paul karacan diye bir adam transfer ettik, neden ettiğimizi halen bilmiyoruz. 600 bin euro garanti para x 3 sene 1.8 milyon euro.
- burak yılmaz forvetimiz için biliç, bizim başganın yapmadığı kıyağı yaparak 10 milyon euro teklif etti. reddettik. düşünmedik bile amk. burak'ın sözleşmesi bu sene dahil 4 sene daha devam edecek ve bonuslar boklar püsürler ile 12 milyon euro civarı bir para alacak. yani burak satılsa idi, budget ve cap toplamında 22 milyon euro net bir kaynak yaratılacaktı.
bu transferlerin hepsinin arkasında hamza hamzaoğlu'nun ismi var. galatasaray'ın ft'den daha fazla gol atan takımının, kötü futbol oynatan (iyi oynuyor muyuz bi sor bakalım kendine) ama şanslı hocası. kendi düşüncem, geçen sene yabancı nefreti ile büyümüş yeniçerilerimizin sneijder ile takışmayacak her türlü yabancı hoca ile hamza hocanın yakaladığı başarıları yakalayabileceğidir. nitekim, atılan goller, kazanılan maçlar izlendiğinde bunları yapmak için master motivator veya usta taktisyen olunmasına gerek olmadığı, zaten hamza'nın taktik ile maç kazandırmadığı, bilakis oyuncu değişiklikleri ve saçma adamların saçma yerlerde oynatılması nedeniyle puanlar kaybettirdiği açıkça görülebilecektir.
neyse, ekonomik olarak küçüldük bir şekilde geçen seneye göre. sezon başı daha sancılı olsa da, ezeli rakibimiz ağlakoğulları beyliği'nin 78 milyonluk devasa transfer harcaması yaptığı takımı ile aynı puanda, beşiktaş'ın ise orospu çocuğu hakemler (benim düşüncem değil, beşiktaş taraftarının beyanıdır isteyen eski maçları izleyebilir) nedeniyle kaybedeceği ve bu lig için fazla şerefli hale geleceği dönem henüz gelmemiş olmasına rağmen onların da 1 puan arkasındayız maç eksiği ile.
şimdi ekonomik olarak küçülüp makası kaparken (kapıyoruz diyorlar, ben göremedim bir kapama ama) sportif olarak da kör topal belki ama bir şekilde ilerliyoruz. bunun temel sebebi oyuncularımızın şampiyonluk kültürüne sahip kaşarlanmış topçular olması ve 3 bölgede ligin en iyi adamlarının bizde olması.
şimdi gelgitler yaşadığım noktaya geleyim;
basit bir bakkal hesabı ile yukarıda "hata" olarak saydığım işlemler yapılmasa, basit bakkal hesabı ile yıllara bölünmüş 16 milyon euro gibi bir cap boşluğu ve 10 milyon euro nakit transfer bütçesi yaratabilirdik. aldığımız ve sevdiğimiz adamlara bakıyorum jose ve carole ülkelerinin 2. liginde takip edilmiş. demek ki bu sene (kim akıl ettiyse helal olsun) geniş bir scouting range'i oluşturmuş ve oyuncuları iyi tahlil etmişiz. bunun sorumlusu hep eleştirdiğim hamza hoca ise ona da helal olsun. şimdi, gerek şampiyonlar ligi kuramıza gerek ise takımın "pert" olarak nitelendirdiğimiz kadrosu ile ligdeki yerine baktığımızda şunu görüyorum:
kalemizde muslera var. cenk gönen alındı ve eray derdinden de kurtulduk. dolayısıyla ligin açık ara en iyi kale bölgesi bizim.
stoperlerimiz şecu ve 2015 model hakan balta yine ligin en kaliteli stoper hattı. ligden bu adamların yerine kimi koyarsın desem koyabileceğin adam yok. performansı her geçen gün (özel hayatı nedeniyle) düşen semih ve koray ile burayı yedeklerken, bekte kullandığımız denayer'i de düşünürsek en kaliteli stoper hattı da bizim.
ilk 11 sol bekimiz carole son derece yeterli bir bek. caner mi carole mü desen yaşını dikkate alarak carole derim. yedeği yok, planlama hatası ama planlama hatasının doğal sonucu olcan dün maçı kurtardı.
ocak ayında sanıyorum goroşköroyz sağ beke gelecek ve dertler bitecek. sarbi net kızağa, denayer buranın alternatifi olarak 18'e.
orta sahada bilal, selçuk ve jose var. 4. adam yok. buraya ısırgan otu gibi dokundu mu yakan, defansif özelliği ön planda olan bir adam alınması halen şart. bilal ve selçuk oğul kontenjanından oynasalar da, bilal o kadar bok atmama rağmen selçuk'tan daha iyi. 60'da bitiyor gerçi, 60'a kadar iyi ama oğul kontenjanı olduğundan hamza kendisini 90 dakika oynatıyor ve son 30 dakika verimi düşüyor. bu bağlamda yaşı itibariyle daha dinamik ve oyun yapısı itibariyle daha mücadeleci jose ve bilal oynar, selçuk 60'tan sonra girer ama hamza'nın maalesef bunu yapacak yüreği yok.
amc konumunda şıno ve emre çolak var. bilal burayı da yedekliyor. burada da en iyi takım biziz lafını net söylerim.
kanatlar: poldi, yasin sinan. yeterli değil abi kimse kusura bakmasın. bi kere poldi kanat değil; diğer kanadında cayır cayır bir adam olsa sırıtmaz ama yasin'in bir maçı bir maçını tutmadığından bu şekilde olmaması lazım. sinan zaten günah keçisi olarak son 10 dk oyuna alınıyor nedense.
forvet: burak ve umut. ligin açık ara en kötü forvet hattı. düşünün bazı bölgeler o kadar iyi çalışıyor ki ligin belki de ibb sonrasında en kötü forvet hattına sahip olmamıza rağmen 3. sıradayız.
şimdi kendime diyorum ki, lan madem her yeri arayıp tarayan bir scout ekibi var, bu burak'ı iteleyip 10 milyon euro para ile 1 tane forvet 1 tane kanat alamaz mıydık? bu adamlar belli ki çalışmış veya çalıştırılmış, hiç mi forvet veya kanat yoktu listelerinde? sağ bek mi bulamadılar? işte sorun burada ortaya çıkıyor. evet ekonomik olarak küçüldük ve çok başarısız değiliz ama biraz daha küçülürken daha başarılı bir kadro kurma ihtimalimizin olmadığına beni kimse inandıramaz. hamza korkak vb. diyorum ama eğer o arattırdıysa madem jose, carole gibi adamlar bulabiliyorsun be adam, kurtul burak'tan al floryayı eline, kes sabri'yi koy denayer'i. adam adamı buluyor ama oynatmıyor. anlayamıyorum.
bu değerlendirme akabinde ocak ayında lider olursak veya lider ile aramızda 4-7 puan gibi bir puan farkı olursa bir tane kanat gibi kanat ve bir tane takım oyununa yatkın, top tutabilen, arkadaşlarını pozisyona sokabilen ve en önemlisi gol atabilen forvet alırsak %70, bunların yanına bir de melo tipi orta saha eklersek, bunu yaparken burak'ı ve umut'u iteleyerek (umut'u da itelersek 2 forvet almamız lazım) trabzon lobisinin belini kırarsak %90 şampiyon oluruz.