• 177
    4 yıldır istanbulda amatör kümelerde futbol oynamaktayım. mevkii ortasaha. ilk sene genç takım seviyesinde oynadım son 3 yıldır da a takımlarda oynuyorum.

    oyuna katkım çok pozitif ayağıma gelen topları genelde hücuma yönelik oynarım tekniğim fena değildir ancak 4 sezondur attığım toplam gol sayısı 5 :( (u: 4 tane de hazırlık maçlarında attım :( ) sezon başına 1.25 gol ortalamasıyla oynuyorum neyse ki istatistik mini etek gibi :(
  • 179
    galatasaray'ın seçmelerini kaçırdığım için beşiktaş'ın altyapı seçmelerine katıldım(istemeyerek) ve yaklaşık 2 bin kişi arasından beşiktaş altyapısına seçildim(sadece 2 kişi seçilebildi) 1999 yılında, 2 sene oynadım, serdar özkan ve mehmet sedef takım arkadaşlarımdı. buna rağmen soyunma odasında galatasaraylılığımı göğsümü gere gere söylediğim için guruluyum. 1 sene de adanaspor altyapısı maceram var, sonrasında okumak için futbolu bırakmak zorunda kaldım.
  • 180
    1997 senesinde okudugum okulda basketbol takimi olmamasi sebebiyle hentbol takiminin antrennmanlarina basladim. nedense biyigina tukurdugum zottirik hoca ilk sene lisansimi cikarmadi. hatta o sene bi ara lisans konusunda soru sorduğumda cikti lisansin dedi. benim gibi bir arkadas vardi. sahaya ciktik. hic lisans kontrolu yapmayan yamuk hakemler lisans kontrolu yaptiginda herkesin ismi okunurken bizim o arkadasla ismimiz okunmadi. sonrasinda da tipis tipis soyunma odasina gidip ustumuzu degistirdik. tribundeki yerimizi aldik.

    ama o zottirik hocayi oyle bi yazdim ki, ertesi sene takimin en as sol kanat oyuncusu oldum. ondan oncesinde ise bu dandik herifin oyuncu tercihlerinden dolayi son 1.5 dakikasina 16-15 geride girdigimiz bir macta, hic oynamayan ben zorlayarak kendimi oyuna aldirdim. terbiyesiz herif gitti sag elini kullanan beni, sag kanada aldi. ama benim kanadimdan 2 saglam savunma, yine kendi kanadimdan 2 gol ile hiyarin 17-16 kazanmasini sagladim.

    bak ya! herifle yasadigim bu sacma sapan basari hikayesinde bile nasil sinirden deliye dondum. kufretmemek icin zor tuttum kendimi. ama yine o zaman donsem o maci kazandiktan sona gider 2 tane tokat atardim suratina. sahi neden yapmadim ki? bak yine sinirlendim!!!!!!
  • 181
    12 yaşlarındayken amatörde oynadığım dönemdeydi. hazırlık maçları yapıyorduk. 3-2 gerideydik. oyuna şimdi adını bile hatırlamadığım bi arkadaş girdi ve 3 gol attı 5-3 aldık maçı. bu arkadaşın boynunda cevşen varmış ve oyuna girerken cevşeni 3 kere öpmüş. biz oyundayken görmedik tabi ama kenardaki herkes görmüş bu detayı.

    gelecek hafta yine maçımız vardı bi baktık takımın yarısından çoğu boynuna cevşen takıp gelmiş. hoca oğlum bu ne basket maçı mı yapacağız diye dalga geçmişti. kalecide bile vardı ya dczdvdvx

    bu da böyle bir anımdır.
  • 183
    7 yaşımda tekirdağ galatasaray futbol okulunda futbol oynamaya başladım. forvettim. iki atan beş kaçıran forvetlerdendim. ama muazzam bir hava hakimiyetim vardı bu konuda ben de kendimi övmekten çekinmem hocalarım da hep bu yönümü ön plana çıkarırdı. karşı karşıya gol atmak benim için kafayla gol atmaktan daha zordu bu konuda çok ciddiyim. daha sonra 2010 senesinde tekirdağspor u-13 kadrosuna katıldım. büyük saha bana çok ters geliyordu saha da saha değildi zaten. iki sene kendimi geliştirdim. okul benim için hep ön plandaydı aile hoca ısrarı değil tamamen kendime çizdiğim yol bunun üzerineydi. 2012 yazında galatasaray altyapı seçmeleri için florya'ya gittim annem ve babamla. florya civarında babam döndü ve sordu: "lan torpil ayarlayalım mı bi yerlerden ister misin?" dedim baba tamam çok istiyorum ama kendimi görmem lazım ne yapabilirim görmek istiyorum. nasıl dersen hadi bakalım dedi girdik içeri. sahaları ayırmışlar bölüm bölüm tek tek çağırıyorlar. benim maç başladı, bi ön direk koşusuyla attığım bir gol var bir de arka direkten hareketlenip arşa yükselerek attığım bir kafa golü var. saçlar sarı bir de uzun o zamanlar. veliler başladı mı elmander, elmander! diye tezahürata ben iyice moda girdim. her yere koşuyorum al ver yapıyorum. son on dakika sakatlığım nüksetti arka adalem tekrar attı (ilk sakatlık da bir maçta falan değil kadıköy şampiyonluğunun kutlamalarında olmuştu.) ben sinirden ağlayarak önce sağlık görevlisine sonra soyunma odasına gittim eşyaları topluyorum. her maçtan iki kişi seçiyorlarmış. ben tam giyindim çıkmaya hazırlanıyorum benim ismimi söyledi hoca. sekerek koşuyorum anne baba seçtiler diye bağırıyorum. kenardan hala yürü be elmander falan yapan abiler de var. velhasıl ikinci seçmelere 80-100 kişi kalmışız yaklaşıl 800 kişiden. o seçmelere iki kalçaya iki iğneyle gittim. forvet bolluğundan stoper oynattılar beni zaten sakatım moral de bozuk. çıktım iki kafa golü attım ama fayda etmedi. altay'ın muslera'ya benzeyen kalecisini bir de mısır'dan seçmelere gelen ve türkçe bilmeyen abdullah'ı seçtiler bizi evlere yolladılar. hikayem de burda bitti gibi bir şey. derslerime daha çok önem verdim ama futbolu bırakmadım. tekirdağspor ile alt yaş gruplarında iki şampiyonluk daha yaşadım ve üniversite için futbolu bıraktım. şu an istanbul üniversitesi'nde hukuk okuyorum ama hala arada arena'da son dakika golünü atıp ilk kombinemi aldığım koltuğuma koşmanın hayallerini kuruyorum sözlük :(
  • 184
    lise 2'deyim, beden dersinde hali sahada** ust siniflarla mac yapiyoruz.

    normalde ya defansta ya kalede oynarim ama, ne olduysa mac icinde rakip hucum yaparken en ileride kalmisim. ofsayt diye bir sey yok, top bana geldi. topla kalas bir adam olan ben, bana gelen topu sirtim donuk bir sekilde sag ayagimin disiyla durttum, kaleci de ensemde ve bu arada rakip orta sahanin ortalarindayiz, nasil yaptim aklim ermiyor ama bergkamp'in meshur jeneriklik calimindan atip kaleciyi ekarte ettim.

    onumde hayvan gibi kale ve kaleci dahil herkes arkamda, topu bir 15-20 metre surup kalenin dibinden disari atmistim*.
  • 186
    halı saha maçlarında kornerlerin yüzde doksanında gelen ortayı smaçlayacakmış gibi elimi kaldırır son anda çekerim. rakiplerim de hep yer bu numarayı. 6-7 yıldır yapıyorum. yaptığım pozisyonlarda hiç kornerden gol yemedik ve sadece bir kez itiraz edildi bu duruma.

    not: hakemli turnuva maçlarında hatta 100+ taraftarlı maçlarda bile yaptım bunu. okurken komik gelebilir ama çok profesyonelce yapıyorum. *
  • 187
    alt yapı yaş gruplarında basketbol oynadığım zamanlarda 4-5 numara olarak görev yapıyordum. fiziksel mücadele esnasında fair-playin en uç sınırlarında oynardım hep. mukavemet, sertlik gördüğüm ve hakaret işittiğim rakiplerimin dirsek yardımı ile nefeslerini keserdim. post-up savunmasında diz atardım. ribauntlarda ayaklarına basardım. hakemlere çok nadir yakalanırdım ya da basketbolda sertlikten hoşlanan hakemlere denk gelirdim, çalmazlardı. bir saymada efes, pertev, ito, ups, kızıltoprak, geldi aklıma. oralarda oynayıp bu durumla karşılaşan renktaşlarım varsa haklarını helal etsin. ama çok zevkliydi itiraf etmem gerekirse :)
  • 188
    mahalle takımlarından birine gittim. oynuyoruz, ediyoruz tamam sen gir takıma, lisansını çıkaralım dediler. yeni sezonun formaları geldi, giydim birini. hocayı bekliyoruz antrenmanda. o zamanlar küçüğüz tabi, yaş 13-14. kale direğine kim asılabilir onun yarışı içerisindeyiz. herkes sıra sıra deniyor, millet sadece dokunabiliyor. şimdi ben de diğerlerinden biraz uzun olduğum için açılın ben bu işi hallederim dedim. sevgili sözlük, direği tuttum tutmasına da 3 saniye sonra takla atarak yere düştüm. kolum iki yerden kırılmış. ilk antrenman günümde kolumu kırdım. akşam zor dayanıp ertesinde hastaneye gittik. alçıya alındı, 2-3 hafta alçıda kaldı. sonrasında kolumu normal bir şekilde kullanabilmem de uzun sürdü. yazıldığım kulübü de bıraktım, formamı da ertesi gününde arkadaşa verip yolladım. tabii o kulüpte oynasaydım da bir şey olmayacaktı ama bütün sene arkadaşlarım oynarken ben tribünde onları izler vaziyetteydim. bu da böyle bir anımdı, herhalde spor hayatı benden daha kısa süren bir insan evladı yoktur bu dünyada.*
  • 191
    (bkz: hakemlik)
    (bkz: #2642283)

    futbol hakemliği yaptım sözlük.
    10 maç süren hakemlik hayatımı anlatıyorum yaklaşın, çekin sandalyeleri. çay alayım bir tane.
    1 seneilk evliydim ama fırsat bulunca günde 3 amatör küme maçı izlediğim bir dönemim oldu. bununla ilgili bir sosyal medya paylaşımım sonrası ibrahim çağlar uyarcan'ın teşvikiyle hakemliğe başvurdum. yükselme, para kazanma, tanınmış bir hakem olma gibi bir amacım yoktu. zira o yaştan sonra imkansızdı da. sadece futbolun içerisinde kalmayı amaçlıyordum. amatör kümede oynadım. çok çile çektim. sahalar çamur, soyunma odaları leş... sahada bilincimi yitirip soyunma odasında kendime geldikten sonra eve yürüyerek gittiğimi hatırlarım... ama işte futbol aşkı başka. hala halı saha maçında dahi bir heyecan olur bende. hele o bengay kokusu... tamam ya ağlamıyorum. * hatta geçenlerde minibüse bindim,şoför beni kesiyor. ulan tamam yeni bindim diye söylenerekten parayı uzattım abi sok onu cebine dedi. neden dedim. biz seni izleyerek büyüdük yapma, senin paran geçmez burada dedi. * (u: anlatırken biraz abartmadan olmaz ki (:)

    o dönem hif hakemliği diye bir şey vardı. başvurdum ama ne zaman kurs açılacak belli değildi. şansıma çok uzun zaman geçmeden kurs açıldı. eğitim süreci sonrasında malzemeler de verildi. her çarşamba burhan felek spor kompleksi'nde bir toplantı sonrasında da hafta sonu oynanacak maçlara hakem seçiliyor. maç başı da 15 tl verilecek. garanti bankasında hesap açtık oraya yatacak maç ücretimiz. 1 ay falan geçti maç verilmedi bana. bu arada hiç unutmam bir arkadaş vardı saçı uzundu. dediler ki o saçı kes öyle olmaz. traşlı olacaksınız. sakal falan da olmaz tabi. adam yıllardır uzattığı güzelim saçlara kıydı.takdir ettim. bende şekilli sakalıma... * yine bir toplantı sonrası maçlar veriliyor kağıthane'de turnuva var dediler ama herkesin evine ters. dedim ben giderim evime yakın sayılır. enver çelik diye bir hocamız vardı. büyüklerin turnuvası olduğundan çekindi önce küçüklerin maçları veriliyor diye sonra tamam dedi. tam hatırlamıyorum 2 ya da 3 maç yöneteceğim. malzemelerimi aldım gittim. maç başladı. bir pozisyonda faul çaldım. eleman itiraz etti ayakkabısı çıkmıştı. aldı yere vurdu ya hoca şöyle böyle diyerek. çat diye çıkardım sarıyı yapıştırdım. çalmışım zaten faulü ne şekil yapıyorsun kardeşim. maçları tamamladım, raporlarımı da yazdım. takip eden haftalarda küçüklerin maçlarına gittim. arka arkaya 3 maç verildi. beynim uyuştu sıcaktan. üçüncü maçın ilk yarısını az oynatmışım. takımlardan birinin yöneticisi hemen geldi hocam ne yaptın daha 10 dk var. dedim ben bittim. su molası olsun. idare edecen artık bu üçüncü maç. adam güldü tamam hocam falan dedi. o günü de atlattım. işler yolunda gidiyordu.

    tabi babam duymuş hakemlik yaptığımı direk dedi ki; oğlum anana, avradına sövdürmeyi çok mu istiyorsun ne işin var hakemlikle falan... ya baba futbolun içinde kalmak istiyorum şöyleydi böyleydi diye anlattım ama nafile tabi. futbol oynamama hep karşı çıkardı kendisi, eğitime hep daha önem verirdi. iyi de yapmış.

    neyse yine maçlar dağıtıldı. minikler liginde 3 maç üst üste yöneteceğim. çocuklar ile ilgili hocaların söylediklerine çok önem verirdim. tekmeliksiz çocuk sahada olmayacak. kim ne derse desin siz sakın kabul etmeyin.
    ilk maçı kazasız belasız hallettim. ikinci maç başladı. takımlardan birinin yedeklerinde tekmelik yok. çıkan oyuncular çıkarsın girenler taksın öyle başlatırım dedim. kenarda kıyamet koptu. ya hoca bu ne böyle diyor diğer takım oyuncularının aileleri. tekmeliksiz oyuncuların aileleri de adam doğru yapıyor diyor. ortalık karıştı. bir anda 30-40 kişinin tepkisi gelmeye başladı. adamlar aralarında atışıyor. maç çocukların maçından çıktı hakeme giydirilen büyükler maçına falan döndü. arkadaş yanlış bir şey de yapmadım zaten mini minnak çocuklar 8-10 yaşlarındalar ya bir şey gelse başlarına... çocuklara bağıranlar, çocuklar şaşkın... neyse maçı bitirdim. çıkarken adamın biri burada çok maç izledim senin kadar kötü hakem görmedim dedi. bir hakemin asla yapmaması gereken şeyi yaptım ve adama cevap verdim. şikayet et birader, de ki bu hakem tekmeliksiz maç oynatmadı. maçı da kötü yönetti.

    soyunma odasına gittim. sinirden kudurdum. söve söve kendimden geçtim. asıl kendime kızdım.
    oğlum sen ne yapıyorsun. maç başı 15 tl ye mi ihtiyacın var? futbolun içinde kalmak istiyordun bu mu futbolun içinde kalmaktan kastın? evde eşin 3 aylık oğlun dururken buradasın hem de bu sıcakta...
    bir maç daha vardı ama şansıma takımlardan biri gelmedi. hemen raporu yazdım ve çıktım. bir taksiye atladım direk eve. taksiciyle konuşuyoruz hakemlik falan dedim. adam "abi deli misin ne hakemliği dedi... * haberin yok mu ortalık karıştı. aziz'i aldılar, şike yapmış fener!"

    (bkz: 3 temmuz 2011)
    (bkz: 2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması)

    eve geldim. oğlumla vakit geçirdim. eşimle sohbet ettim. çarşamba günü de toplantıya tüm malzemeleri alıp gittim. iade etmek istedim. 10 kişi karşıma geçti ya bu iş hep böyledir sen takılma bunlara dediler almadılar malzemeleri. hocam çöpe atarım alın, başkası kullanır dedim yine almadılar. döneceğimi düşündüler. bir kere düdüğümü asmışım döner miyim. * maç ücretlerim hesabıma yattı. sonraki toplantılara hiç gitmedim. onlar da beni hiç aramadılar.

    türk futbol tarihi'nin en büyük şike soruşturması ile aynı tarihte düdüğümü astım ve hakemlik kariyerime son verdim.
  • 192
    lise'de son sınıfta ders falan çalışıyorum üniversite'ye hazırlık dönemleri herkesin malumudur. bir gün beden hocası geldi ve masa tenisi takımına kaptanlık yapmamı turnuva olduğunu falan söyledi. önceki senelerde yapmıştım ama zahmetli iş. 1 ay antrenman yapıyorsun, teneffüslerde ve çıkışlarda çalışıyorsun vesaire. ben sadece turnuva günü gelirim diğer çocukların başında dururum antrenman yapmam ders çalışıyorum hocam dedim hoca da kabul etti. diğer çocuk dediklerim de hepsi 2-3 yaş küçük benden.

    neyse efendim gittik turnuvaya ilk gün takım maçları var her okuldan 4 erkek ve kız katılıyordu ve biz de ilçe turnuvasında 2. olduk madalyamızı aldık. ikinci gün bireysel turnuva vardı ben yine gittim ama maçlara katılmadım. kenarda test çözeyim çocuklar takılsın sonra dönerim diye düşünüyorum kafamda. hakemler gelmemiş salona çocuklar bekliyor bizim beden hocası da gelmez uğraşmaz pek böyle şeylerle. diğer okulların hocaları da geçmiş yıllardan tanıyor beni konuştum hakemler yok bir sebepten ötürü protesto etmişler biz hakemlik yapacağız dediler. ben de hakemlik yapabileceğimi, turnuvada yarışmayacağımı söyledim ve kızlar bireysel maçlarından çeyrek final ve final maçlarını yönettim.

    buradaki itiraf ise 2 maçını da yönettiğim şampiyon kızımızın görevimi kötüye kullanarak telefon numarasını almış olmam.* fakat şike falan söz konusu değil sözlük.

    edit: imla
  • 193
    bir maçta 98 gol yedim. nasıl oldu derseniz ilkokulda teneffüslerde maç yapardık. o zaman teneffüslerden bazıları 20 dakikaydı ve gerçekten maç bitene kadar adana sıcağında sırılsıklam olurduk. biz sivri zekalı çocuklar her teneffüs maçı kaldığı yerden devam ettirirdik. gün sonunda skor yüzleri geçerdi. ben en fazla 98 gol yedim bir maçta ama benden çok daha fazla yiyen arkadaşlarım vardı.
  • 195
    futbolcu profillerini ve o hayatı ucundan (10 yıl- ilkgençlik) görüp de "ben bunların arasında tam bir gerizekalı olup çıkarım" düşüncesi başta olmak üzere, serseriliğe geçmeseydim, en kötü ihtimalle, bir süper lig takımında muhakkak forma giyebilirdim.

    sporu ve futbolu çok seviyordum. fakat o hırstan uzaklaşmam ve arınmam, kafamın dikindeki kişi olmam gerekiyordu. kesinlikle pişman değilim, ama yaş yolun yarısına gelince, insan "ulan acaba?" diye sormadan edemiyor.

    entry'i burada kesecektim, ama (itiraf içi itiraf) amca gibi eşref saatine girince, başka iş de yoksa sözlüğe gelip fikri ne olursa olsun, kalbi seninle veya gönül verdiğin o şeyle attığını bildiğin insanların arasında olmak, gerçekten çok özel bir his.

    nasıl olsa gece oldu, canı sıkılan okusun. konuyu biraz uzatacağım. hoşunuza giderse aro.

    oynadığım ilk resmi lig, benim de "futboldan anlamayan" arkadaşlarımı taşımaya çalıştığım amatör bir takımla katıldığım lig idi. 10 maçta 9 mağlubiyet ve 1 galibiyet almıştık; o bir galibiyet de, karşı takımın arabası bozulduğu için taksilerle yetişmeye çalıştıkları ama geç kaldıkları ve hükmen aldığımız galibiyetti. şaka değil.

    3-2 yenildiğimiz bir maç, "en iyi" performansımızdı mesela. ve ondan önce 9-0'lık bir albayrakspor mağlubiyetimiz vardı ki su birikintileri içinde, lidere karşı, deplasmanda oynamıştık. ilk yarı sonunda, suya düştüğü için hipotermi olan arkadaşımıza, ısınması için 'sıcak suyla' değil, önce 'soğuk suyla' müdahalede bulunmamız gerektiği dersini aldığım bir maç olmuştu. futbol, gerçekten hayattır...

    yıldız kategorisindeki bu ilgi çekici rezil sezonun ardından, minik takım başlamış ve sol bek olan abin co kardeşiniz, forvete terfi edebilmişti. şampiyon olamasak da, forvet oynayınca, futbolcu olduğumu hissetmiştim. ilk maç, o rezil kadrodan bir iki arkadaş dışında, daha küçük çocuklardan oluşuyordu; çoğu da mahalle arkadaşımdı, takımın yarısından fazlasını zaten ben geirmiştim...

    o minikler liginde, 10 maçta 12 gol attım. 4 maçta falan ikişer gol olmak üzere.

    birkaç yıl, şöyle böyle geçip gitti. genç takım dönemi gelmişti. benim bulunduğum yılda 83-85 doğumlular genç takımda olmasına rağmen, ben 86 doğumlu tek minik olarak, sol bekteki yerimi almıştım. gerçekten iyi bir takımımız vardı. hürriyetgücü, türkiye şampiyonasına kadar gidecek olan yolda açık ara liderliğe giderken ikinci olmuştuk. şerefli bir ikincilikti. hatta onlarla deplasmanda oynadığımız maçın tüm hakemleri kadındı. alın size 20 yıl öncesinden bir nüans.

    o minik halimle katıldığım takımdaki tecrübelerin üzerine, başka bir semt takımıyla pilot takım hüviyetinde bir birleşmeye gitmiştik. arda'nın semtinden bir takımdı. vaktiyle kendisi hakkında, bu ucubeye dönmeden önce yazdığım duygusal şeylerin sebebi de bu içre tarihti bu arada. neyse.

    bu takımdan gelen yetenekli gençlerle ve beni yaşım tutmamasına rağmen o genç takıma katan, bu çocukları da getiren, hakkı ödenmez adnan hocamızın vizyonuyla biz bir kolej takımı oluverdik.

    adnan hocamıza parantez açmak istiyorum. 14-16 yaşında çocukları, amatör kümede, çocuklarıyla birlikte getirip üstelik eşine günde üç öğün yemek yaptırıp bizi kampa götüren hocamıza ne söylesem az gelir, utanırım. sağ olsun. çok başka bir insandı. diyagonel pas tabirini ilk kez duyuyordum. taktisyen biriydi gerçekten. eminim, birçokları, bu topraklarda bu işleri yapmaya çalışıyor... keşke birazcık daha rahat ortamda olsalar.

    bu hocamızın kurduğu ve benim kaptanlığını yapıp 'takımda nerde hangi mevki eksikse orada' oynadığım takımla şampiyonluk mücadelesi verdik. şimdilerde üst liglerde olan esenler erokspor'la şampiyonluk kovaladık. hatta şampiyonluk maçında onları 5-1 yenip sonraki hafta saçma bir takıma yenilince, şampiyon onlar olmuştu. ki bu, benim en başta bahsettiğim, futboldan zihnen uzaklaşma sürecimin fitilini yakan en büyük hayal kırıklığı oldu. istanbulspor'a transferiim konuşulurken, ben sigaraya başladım. spordan, her şeyden uzaklaşıp eğitimime, yaşadığım yerden, zihnen uzaklaşmaya odaklandım.

    yine de harika zamanlardı. spor yapmak, dünyanın en güzel hislerinden biri. bunu futbol denen kalabalık- tuhaf sanatla birleştirmek de apayarı bir zevk.

    kusura bakmayın, yer işgal ettim.

    o erokspor'la oynanan şampiyonluk maçını tribünde izleyen babamın, "kaptan olan var ya, benim oğlum" dediği bilgisini haiz olmak, bana yetiyor ve yetecek, bundan sonrası için.
  • 199
    türk telekom arena'da izlediğim hiçbir maçı kaybetmedik. ara sıra iç saha maçına gidip yenilmemek tesadüf olabilir fakat;
    2018-2019 sezonunda kombine aldım. lig, türkiye kupası ve şampiyonlar liginin olduğu dolu bir sezondu.
    maça gidemeyip biletimi devrettiğim 3 maçta da berabere kaldık.
    benim gidip de kazanamadığımız tek maç, fenerbahçe maçı oldu. o da 2-0 öndeyken 2-2 bitti, hala sinirleniyorum* geri kalan bütün maçları kazandık
    şampiyonlar liginde lokomotif moskova galibiyeti ve schalke 04beraberliği yaşadım. porto maçını ve uefa kupasındaki benfica maçını devrettim. ikisinde de yenildik.
    sözün özü, burayı okuyan yöneticilere sesleniyorum. aklınız varsa bana bir loca tahsis edersiniz, şampiyonluğun anahtarı bende.
App Store'dan indirin Google Play'den alın