• 28
    zamanında çinlilerin bilmemkaç milyon daha az olmalarına rağmen diş geçiremediği millet, şimdi gelmiş anasının eteğini fistanını giyen vatan hainleriyle uğraşıyor. hata bizde amk, esir aldığımız teröriste karakolda kahvaltı yaptırıyoruz. tıpkı onların benim askerime polisime köylüme yaptığı gibi kafalarına sıkıp eşek cennetine göndersek böyle olmayacak.

    zorla adamı dinden imandan çıkarıyorsunuz arkadaş. irkçılığın alemi yok. koca bir milleti genelleyenler ırkçıdır. ayıp.
  • 25
    --- alıntı ---

    gerard depardieu'nun vatandaşlıktan çıkması

    türk halkını feci sinirlendirmiştir.

    http://postimg.org/image/5toql0z51/

    http://postimg.org/image/9iob505nb/

    http://postimg.org/image/esquer0ij/

    olm test mi yapıyosunuz lan bana? bu nasıl ülke?

    bu ne lan? ahashdhfa

    http://postimg.org/image/qx4tqwuin/

    http://postimg.org/image/y1vtrfgjj/

    hahahsdfhawhhafhahfahhahfh aklımı yitirdim şu noktada

    http://postimg.org/image/ji50pmcjv/

    --- alıntı ---

    işte ülkenin durumu. oturup, ''neden böyle oluyor.'' diye tez kasmaya, akademik terimler kullanmaya gerek yok.
  • 19
    korkarım ordu bunca kayıptan sonra patlayacak ve doğu'yu silip süpürecek. polis ve askerlerin elleri kolları bağlana bağlana nereye kadar gidecek bu merak ediyorum. hiçbir şekilde önlem yok, resmen kurbanlık koyun gibi ölüme yollanıyor 95'liler, 94'lüler amk. o adamlarda psikoloji mi kalır? nereye kadar dayanır o askerler? dolayısıyla oradaki asker ve polislerden allah korusun toplu bir kalkışma bekliyorum "artık yeter!" minvalinde. umarım bu olmaz yoksa işler daha çok karışır.

    allah oradaki güvenlik güçlerimizin yardımcısı olsun.
  • 9
    bundan 15 yıl önce terör bitmek üzereydi. evet binlerce insanımızın canına mal olan bir deprem ekonomimizi de yerle bir etmişti ama ülkemizde bombalar patlamıyor, sokağa çıkarken endişe etmiyorduk. suriye'de stabil bir devlet ve mantıklı bir zemine çekilebilir bir esad vardı. sapık örgütler kafa kesmiyor, pkk rahatça silahlanamıyordu.
    kendinize şunu sorun; suriye'de muhalif diye kim terörü destekledi? türkiye'de çözüm diye kim teröre yüz verdi? kim teröristlerin törenlerle karşılanmasına göz yumdu? kim katilleri muhatap kabul etti?
    allah kitap aşkına bunları sorun.
    bir 15 yıl daha aynı kafalar kalırsa neler yaşanır kestiremiyorum bile...
  • 23
    ülke hiç bu kadar bölünmenin eşiğine gelmemişti. bugün memleketimden olan ve dağlıca'nın ardından facebooktan mesaj atmasıyla basında yer alan asker de hayatını kaybetti. ölen çocuk aynı zamanda chp gençlik kollarında çalışıyordu. iktidar hesapları uğruna ölen bir genç daha. daha gençliğini yaşayamadan gitti. ailesi onun acısıyla bir ömrü nasıl geçirecek :(

    iki gündür ülkücüler ve akpliler tarafından kitapçılar, pideciler, kürtlere ait işyerleri, parti binaları, gazeteler yakılıyor. polis seyrediyor. evet 10 tane öğrenci bir araya gelince gaza boğan polis 100-200 kişi bir yeri yakarken seyrediyor. bu ittifak ağzınızı sulandırıyor olabilir ama sizi de yakar. şu ana kadar kürtlerin karşılık vermemesi büyük şans. ama kürt vatandaşın devletin dükkanının yakılmasını, çocuğunun yakılmaya çalışılmasını seyrettiğini unutacağını mı zannediyorsunuz. muhtemelen artık çoğu kürt kendisini sadece pkk'nin koruyacağını düşünüyor. buna alışsanız iyi edersiniz. burada veya twitterda soykırım çağrısı yapanlar bunun sonuçlarına kendisini hazırlasın. ne soykırım yapabilirsiniz ne de gidip dağa savaşacak kadar cesursunuz. ölen zorla orada askerlik yapan oluyor. dün bir anket vardı; halkın yüzde 70'i barış görüşmelerini istemiyor ancak yüzde 80'i de bu ortamda çocuğunu askere göndermek istemiyor. şaka mısınız ya siz? kim savaşsın o zaman. ölecekse başkasının çocuğu ölsün diyecek kadar bencil ama hamaset yapacak kadar mı cesursunuz sadece. sen burada düne kadar gittiğin pideciyi yakıp evine dönüyorsun. sonra 'şehitler ölmez vatan bölünmez'. ben bu kadar gerçek dışı bir slogan görmedim. şehitler maalesef öldüler ve ülkeyi de sen böldün. böyle devam edin. başkan olmak uğruna ülkeyi bu hale sokan adama ve partisine bir gram tepki göstermeden işyerlerini yakın. götünüz akp il binasına yürümeye yetmiyor mu? sadece mevsimlik tarım işçilerinin çocuğunu yakacak kadar mı seviyorsunuz vatanınızı? ya da burdurlu, amasyalı insanları kürt sanıp dövecek kadar zeka yoksunu musunuz?

    faşizm budur işte. sonra "ya ben vatanımı seviyorum diye faşist mi oluyorum!!!" diye salak salak konuşmayın. işyerlerini yaktığın için, kürtçe konuşuyor diye insanları bıçaıkladığın için, kitapçı yaktığın için faşist oluyorsun. bakın bakalım tarihe, 1933'te dünyada başka nerede kitap yakılmış. vatanını seviyorsan ırmağının akışına ölüyorsan hes'leri engelle, hırsızlıkları yapanları yargıla. ama nerede?
  • 24
    bu coğrafyanın en büyük sorunu eylemsel tutarsızlıktır. bu olguyu attığınız her adımda ve çevrenize her baktığınızda görebilirsiniz. bu bir hastalık gibidir ve bütün "hastalıkları" tetikler ve tehlikeli bir boyuta ulaşınca tüm düşüncelerinizi yok eder. bunun sebebi eylemlerin ilk başladığı yer olan aile kavramından kaynaklanır. aile yaşadığı ve doğru olduğuna inandığı yanlışları çocuğuna doğduğu andan itibaren aşılar. bu yüzden eylemsel tutarsızlık çocuğun dünyadan geldiği andan itibaren başlar. ana rahminden "hayırlı evlat" olarak çıkan çocuk yıllar geçtikçe yaşadığı çevre ve dönemin etkisiyle bir "canavara" dönüşür. kararlarına güvenemeyecek, bireysel olarak gelişmediği ya da gelişse bile kendine güvenmediği için toplumca "bilindik" çevrelere takılmaya başlar. ve insanlığın sonu böyle gelir.

    madımak'da, maraş'da, gazi mahallesinde genetiğine işlenmiş olan "can yakma" kodu sahip bir babanın çocuğu popülarizm kavramıyla beraber genetiğinin gereğini yapar ve gider doğru haberi yapan ve işi habercilik olan gazeteyi basar. karnı acıktığında ve parası olmadığında gidip yemek yiyebildiği dükkana saldırır. okulda yaptığı ilk eylem olan "okuma ve yazmayı öğrenmenin" ana materyali olan kitabı satan adamın dükkanını yakar. 5000 kişi toplanan grubun 300-400 kişisi tek başına bir kadına saldırmaya kalkar. saldırmayan diğer kişiler ya yetişememiştir ya da uykusu gelip eve gitmiştir. muhakkak böyle olmuştur çünkü hiçbir şey bu insanları popülarizm ve anlık çoğunluk eylemlerinden vazgeçiremez. kendisi dışında. zaten devreye kendi ihtiyaçlarımız devreye girince vatansever olmayı beceremiyoruz. bu da eylemlerimizi daha tutarsız hale getirmekten başka bir işe yaramıyor. mesela bu tarz eylemlerde olan birine sorsan neden katliam istiyordur diye cevabını bilmiyordur. ya da yıllarca kendi gibi olanların neden alevileri, kürtleri, ermenileri, rumları ve tüm zulüm gören halkları sevmediğini ve zarar verdiğini sorsan onun cevabını da bilmiyordur ve soruyu sorduğun an gelecek cevap ise "onun da kürt arkadaşları var" halbuki yok. o da biliyor ama 400 kişilik amfide hiç konuşmadığı ama aynı derse girdiği kürt çocukla arkadaş olacak kadar da insanları seviyor kendisi. ee senin "kürt arkadaşların var" ve senin "kürt arkadaşların" bunları yapmazken sen niye savaşın olduğu bölgeye değilde sokaklara çıkıp "arkadaşının arkadaşını, uzaktan akrabasını ya da tanıdığı" olana zarar veriyorsun diye sorarsan onun da cevabını bilmiyor. çünkü öyle alışmış ve bilmek istemiyor. korkuyor bilmekten. faşizm çocukluktan beri hafif hafif damarlarına işlemiş ve onu yukarıda da dediğim gibi minik bir canavara dönüştürmüş ve işin en komik tarafı da o kişi aslında tam olarak hissettiği gibi "saf" bir ırka sahip değil çünkü binlerce yıllık insanlık tarihi boyunca karışmamış, kırmalaşmamış kavim yok. saf bir ırka sahip olduğunu düşünürken 5 nesil önceki ailesi aslında o ırka ait bile değil. ve o bunu bilse kendinden nefret edecek kadar "saflaşmış".

    yukarıda yazdıklarımın öznesini değiştirerek saldıran diğer taraf içinde söyleyebiliriz. o da yıllarca gördüğü insanların etkisiyle, okuduğu ve savunduğu barışa zıt eylemler içinde bulunup zorunluluktan sistemin içine giren ve sistemin en suçsuz en masum bireylerini öldürerek kendi eylemleriyle çelişiyor, vicdanıyla çelişiyor, yıllarca süregelen çıkmazı devam ettirmeyi kendine görev biliyor ve döngüyü devam ettiriyor. olay etki tepki meselesinden çıkıyor ve tarih bilimi yine hepimizin yüzünü kızartıyor. ve öldürdüğü masum insanlar içinde kendi insanından da var ama sistem onu da minik birer canavara dönüştürüyor. eylemlerini sorgulayamacak kadar da körelmiş ve bunu düzeltmek istemiyor.

    yaşananlardan sonra ise olan masum insanlara oluyor. artık bu cümlelerin içine halkları katamayız çünkü halklar da artık hem kendini hem başkasını sevmiyor. yaşananlar tüm toplumları kendinden ve çevresinden nefret ettirecek kadar pis bir düzeye getirdi. sokağa adımımı attığımda herhangi birinin kimliğimdeki "diyarbakır" yazısına bakıp diyarbakırlı olduğum için bana saldırmayacağının garantisi yok. kürt'e benzediği için dövülen burdur'lu çocuk gibi. insanlar daha da acı çekecek, daha da yalnızlaşacak ve herkes bir şey yapmaya zorlanacak. bunu değiştirmenin ya da düzeltmenin imkanı yok çünkü "acı verme" kavramı o insanların genetiğine işlenmiş. bir insanın genetiğine en fazla modifikasyon yapabilirsin ki o da çevre faktörleriyle tekrar eskisine ve hatta eskisinden beter bir hale dönüşecektir.

    son olarak "herkesin her şeyi bildiği ve herkesin taraf olduğu bu modern dönemde" görüşleri size yargılaşmış gibi gelen insanlar kesinlikle faşistdir. hatta ve hatta şiddetle karşısındakinin görüşlerini değiştirmeye çalışan insanlar ise süper boy faşistdir. ve onların görüşleri 1 lirayla büyür, dimi ?
  • 31
    çinliler'den gideceksek biraz tarih dersi vermemiz gerekecek...

    öncelikli olarak çin seddi, bilinenin aksine yalnızca türk akınlarından dolayı yapılmamıştır. ilk duvarların örüldüğü tarihe bakarsanız, farklı istilalardan dolayı hem yerleşim yerlerini, hem de tarlaları koruma amaçlı bir çeşit "bahçe duvarı önlemi" olduğunu görürsünüz.
    yani bıyık altından "barbar" nitelemesi yapan cahilleri bu noktada kale almayın,
    sinirlenmeyin bile.

    adı üzerinde, cahilonlar...

    öte yandan, çin seddi'nin uzunluğu 10.000 kilometreye yakındır ve son restorasyon ile tamamlanışı 2000'li yıllara rastlar.
    aranızda2000'li yıllarda o topraklara türk akını hatırlayanınız var mı?

    ya da çin ile olan en son münasebet ne zaman olmuş, baktınız mı?
    deli saçmalığı kuzum bunlar, bilgili insanlar ile münakaşa edilmeli,
    takmayın...

    gelelim asıl söylemek istediğime...
    hdp'ye hiç oy vermedim, ama akp'nin iktidardan düşmesi için mecliste olmalarına da sempati ile baktım.
    şöyle düşünmüştüm; "mecliste olurlarsa siyasi olarak temsil edilirler, belki silahtan uzaklaşırlar"...

    bu noktada, hdp'nin barajı aştıktan sonra kendi ayağına sıkacağını düşünmüyorum,
    yani tüm bu olanların sorumlusu olarak söz konusu partiyi değil, "400 vekil ısrarı" olan partiyi sorumlu buluyorum...

    ve fakat;

    gencecik çocuklarımıza kalleşçe pusular kurulurken sesini çıkarmayan tiplerin,
    devletin güvenlik önlemleri neticesinde belli bölgelere hakim olmasına itiraz etmeleri samimi değil;
    art niyetlidir.

    bu şu demek;

    aga siz şehir yapılanmalarını, gençlik örgütlenmelerini falan ellemeyin,
    onlar yarın sabah 15-20 kadar şehit verdirsinler,
    ses etmeyin.

    kafaya bak,
    vay amına koyayım...
  • 5
    endişeliyim sözlük. hatta hıncal uluç tarzı bir tepki veriyim ''inanamıyorum''. bu insanlara inanamıyorum !

    sosyal medyaya bakıyorum en azılı tayyip düşmanları çözülmeye başlamış , ''başkanlık sistemi gelseydi n'olcaktı ki yeaaaa'' , ''yeaaa bu adamlar gitti teröristlere oy attı bak işte başımıza gelene'' , '' tamam abi ben de tayyibi sevmem ama terörü bitirmişti rörörörörö ''.

    galatasaray sözlüğe bakıyorum, aydın yılmaz ve yanında parantez içinde ''5'' ifadesi. lan diyorum gitmedi mi bu herif hala diyorum, tıklıyorum üstüne o da ne? hazırlık maçında espanyol'a gol atan aydın yılmaz'a methiyeler düzen yazar arkadaşları görüyorum hatta ispanya ligi tam kendisine göre bir lig olduğunu söyleyene bile rastlıyorum.

    ulan biyolojik savaş mı başladı yoksa ne yiyip ne içiyorsunuz siz gençler? kendimize gelelim lütfen.

    https://www.youtube.com/watch?v=oDx6Z8Xiaxs
  • 10
    suruç'ta 3 arkadaşımı kaybettim. onlarca tanıdığım insan vefat etti orada. 2 polis ve 1 asker öldürüldü kanlı eller tarafından. sayamıyorum artık ölenleri. tanıdıklarımın ölümüne üzülürken farkına vardım; ölümleri bana yakınlık derecesine göre sıralama büyük vicdansızlık. ali ismail'in, ethem'in, berkin'in ve diğerlerinin mezarlarında kaçıncı gecesi geçti? on yıllardır kaç gencecik insan öldü başka insanlar yüzünden? güvende hissetmiyorum kendimi. güvenliğimi sağlaması gerekenlerden de korkuyorum aynı zamanda. vicdanım da rahat değil. ölümü kanıksamak ne kadar iğrenç bir durum. ölümü sıralamak, acısını kıyaslamak ne kadar iğrenç. ilk kim öldürdü, kim daha çok öldürdü sorularının sorulması bile iğrenç. dünyanın en ağır ve en geri döndürülemez iki fiilinden bahsediyoruz. ölmek ve öldürmekten. ölümün olduğu yerde ne tartışılabilir ki? bir cenaze evinin ağırlığını hayal bile edemezken, bütün bir ülke gençlerini toprağa verirken ne tartışılabilir ki? ölümlere kılıf bularak, haklı veya suçlu arayarak zaman kaybediyoruz. öldüren herkes suçlu. en meşru hakkı elinden alınabilir mi insanın? endişeden çok çok öte bir korku ve rahatsızlık bendeki. neyi paylaşamıyoruz, hangi konuda anlaşamıyoruz? bu gençlerin hayatından daha önemli ne var? insan hayatta kalanlara sevinirken utanıyor kendinden. mutlu hatırladığı her anıdan, üzüldüğü her dertten yaşadığı her günden utanıyor. sağcıymış, solcuymuş, polismiş, askermiş, kürtmüş, türkmüş... öldü abi hepsi. bombayla, silahla öldü. asit kuyusunda öldü. kiminin cesedi bile yok. öldü abi hepsi. tartışılacak çok bir şey yok. endişelenecek çok şey var. kronolojisi yok bunun. sıralaması yok. insanlar ölmesin diye ne gerekiyorsa o yapılmalı. nefret nefreti körüklüyor. şimdi bize düşen, her şeye rağmen kardeş kalbinin kapısını aralamaktır. iyilik de kötülük de öldürmekle bitmiyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın