• 1809
    geçen onca sene, yaşanan onca şey, bir küçük çocuk, hersey hayal geliyo... sanki hiç mutlu olmamisiz, ayni şeye sebepli sebepiz deliler gibi gulmemiiz gibi. beraber yurudugumuz yollar, oglumuzun elinden tutup gezmeler... sabah kalkip birlikte işe gitmeler, hayaller, hayallerimiz... sonra kavgalarimiz... kavgalar ozlenir miymis hic? ozlenirmis.. iki gunde hayatim paramparca oldu. bomboş darmadağın bi evin icinde sigarayla besleniyorum... koca evin içinde cakmak çıktığında cakmak sesi yankilanir mi? yankilanirmis ben ogrendim. tekrar barissak hersey düzelir mi? duzelmez biliyorum... 4 sene olmuştu. . tam 4 sene. geçen yil mart ayinda 26 yasimda yeniden doğmuştum. oğlum, çınar cem'im gelmişti dünyaya. 27 yaşımda öldüm. oğlum ayrilmayin lan. boşanmayin. yavrunuzdan ayrilmayin. sevin lan birbirinizi, saygı gösterin. allah rahatlik versin. bana vermiyo...
  • 1995
    biz..
    henüz bir kızı sevmenin ağırlığını yıllarca sırtında taşımadan atmamayı bile beceremiyorken...
    içten bir gülümseme için bile emekoğlu emek harcamaktan çekinmezken...
    hala daha aşk acılarımızı birbirimize "pardon, gözüme toz kaçtı!" hissiyatı içinde fısıldarken...
    tutamadığımız elleri ya da sarılamadığımız vücutları yıllar sonra hatırlayıp usul usul gözyaşı dökebiliyorken...
    arada bir kasık ağrılarını dindirmek için kurcalayıp "gazını almak"(!)tan başka bir şey için kullanamadığımız o malum organın topluluk içinde şahlanmasından(!) bile utanıyorken...
    en yakın arkadaşımız karşı cinsten olduğu için en yakından en uzağa herkes tarafından aramızda "birşeyler"(!) olması gerektiğine inanılıyor ve "birşeyler" olmadığını anlatmak için her seferinde kavgalar veriyorken...
    öyleyken, ya da böyleyken; hayat bir şekilde devam ediyorken...

    hala daha gördüğü her dişi canlıya "bön bön"(!) bakıp duran adamlar(!) var...
    hala daha gördüğü her karşı cinse lafla-sözle-gözle-elle taciz etmeyi marifet hatta hak sanan adamlar(!) var..
    hala daha karşı cinsle alakalı fikri-zikri sikmek-sokmaktan ibaret adamlar(!) var...
    hala daha skoruyla(!) övünen adamlar(!) var...

    ve daha da acıklısı...

    sırf bir yerden bir yere gitmek için bir toplu taşıma aracına tek başına bindiği için becerilmesi gerektiği(!) düşünülen, karşı koyunca öldürülen, dna eşleşmesi yapılmasın diye(!) elleri kesilen, ölüsü bile rahat bırakılmayıp yakılan birileri varmış...

    ben de bir erkeğim. daha da hor görmeniz için söyleyim, eline dişi sinek bile konmamış "abazan" bir erkeğim.
    sayenizde utanıyorum, utancımdan ölüyorum...
    kendimden de, erkekliğimden(!) de, ikide bir kalkıp durmaktan başka bir boka yaramayan * o organımdan da...

    lanet olsun artık...

    yazarın notu: aslında uzun zamandır bekleyen, bekletilen, bir türlü yazı haline gelemeyen bir serzenişti. özgecan aslan olayından sonra, birazcık da hedefinden saparak toparlamak ancak mümkün oldu. şeklen yılmaz özdil'e, edebiyen pek bir boka benzemeyen bir yazı oldu ama; olanlar olmuş zaten, sanırım çok bir önemi yok...
  • 841
    sözlük haftasonu şehirdışındaydım.* otobüsle eve dönerken saat sabahın 4'ünde adana'ya giriş yaptım. bilen bilir taa şambayat toki evlerinde oturuyorum. neyse bizim ev de otobana çok yakın, görünüyor zaten. adana'ya giriş yaptıktan sonra otobanda giderken uyku sersemliğiyle gördüğüm toki'yi bizim ev sandım. * zar zor adamları ikna edip otobanda indik. inmesek şehir merkezinde inip servisti atilla altıkat'tı o saatte dolmuş beklemekti derken bekle babam bekle... neyse indik otobanda demirden atladık, çayır çimen ot diken alayını atlattık zar zor. demir telleri de geçtikten sonra girdik siteye. lan yolda gidiyorum hiç bizim yollara benzemiyor. dedim heralde yanlışlıkla real'in ordaki toki'de indik. neyse ordan real'e yürür bi taksiye atlar giderim mesafe 15 dakika dedik yürüdük. tam giderken yolda bi köpek havladı. döndüm baktım susar heralde dedim devam ettim. lan susmuyor pezevenk. bi baktım bunlar 4 5 tane olmuş bana doğru koşuyorlar. elimde 2 tane çanta nasıl apartmanın içine koştuğumu bir ben bir allah bilir. görsen usain bolt bok yemiş. neyse allah'tan dış kapı açıkmış attık kendimizi içeri. 5 dakika falan soluklandıktan sonra posta kutularının üstüne konan faturalara bir bakayım dedim tam adres olarak nerdeyim ben diye. hava zaten zifiri karanlık. etrafta tek bir allah'ın kulu yok. tam korku filmi seti gibi. neyse baktım faturaya. dsi toki yüreğir adana yazıyor. lan dedim bu ne amk? 3 4 tane daha faturaya baktım hepsi aynı. dedim asıl şimdi sıçtık.

    neyse binadan 3.5 atarak çıktık dışarı. yolda gidiyorum belki bir adam görür yolu sorarım nerden dolmuş geçer falan diye çünkü sitenin götü başı belli değil. neyse kardeşler var adana'da, adamlar taa gitmiş oraya bile şube açmış. o saatte başlamışlar çalışmaya. neyse kapıyı tıklattık adam geldi. abi neresi burası dedim. dsi toki bilmem ne söyledi işte. benim şambayat toki'ye gitmem lazım nerden binebilirim otobüse diye sordum. inanır mısın o saatte uyku sersemi olan adamın gözleri öyle bir açıldı ki... haklı adam tabi. üstüm başım simsiyah, o saatte dolmuş yok bir şey yok o tarafa. bu adam buraya nasıl geldi diye beni kürekle kovalasa şerefsizim gidip şikayet etmem adamı karakola. neyse yolu gösterdi şu yoldan gidersen üniversiteye çıkarsın dedi. gittik o yoldan 15 20 dakika falan vardık üniversiteye. orda bir süre bekleyip 2 dolmuş yaptıktan sonra eve saat 7.30 da vardık. şimdi burdan ne sonuç çıkarmak gerekiyor?

    1-otobanda sikseler bile sakın inmeyin.
    2-sokaklarımızda çok fazla başıboş köpek var. :(
    3-kardeşler daha çok şube açsın amk...
  • 2211
    pismanim sozluk. oz kardesimin canini bile isteye acittim. oyle pismanim ve oyle nefret ediyorum ki kendimden.

    lan babamdan cok seviyorum onu. elimde buyudu sayilir. bebekliginde az sallamadim besigini. kucuk cocukken yaramazliklarini az toparlamadim. buyudu sonra. amcalarimin onu fenerli yapmasindan cok korkardim. futbol muhabbetlerinde hep yanimda tuttum onu. sag olsun o da her seyimi ornek aliyordu. galatasarayliligi adeta yasayarak ogrettim ona. oyle baglandi galatasaray'a. oyle baglandi ki en kucuk bir haberi hemen bana yetistirir oldu. bende onun bu tutumuna karsilik elimden geldigince maclara goturdum onu. en unutulmaz mac anilarimin hemen hemen hepsinde kardesim de var.

    sonra sozlukle tanistim. tabi o da gordu. abi beni de uye yap dedi. kaydini falan yaptirdim. okur statusunde su an. cok yakinda zamanda yazar olacak insallah. bu kadar seyi niye yazdim.

    bugun canini yaktim kardesimin. utancim cok buyuk. oyle bir vicdan azabi yasiyorum ki anlatamam. yuzune bakmaya baksam tek bir kelime etmeye yuregim yetmiyor. dunyada kardesinin canini yakan ilk insan ben degilim biliyorum. daha once de kizdigim falan olurdu da bugunku gibi hic olmamisti. ben ne yaptim, nasil yaptim diye kafayi yiyecem sozluk. zamani geri alma sansim olsa keske.

    maalesef olan oldu. yuzune soyleyemediklerimi burada yazayim dedim. ozur dilerim samedim. affet oglum abini.
  • 729
    27 yaşındayım, aşk şarkıları dinliyor ve hüzünleniyorum sözlük. anasıni sikim keşke hiç aşık olmasaydım. belki o zaman evlenirdim. babam öyle evlenmiş. şu an dünyanın en mutlu insanı. saçımı yıkayacağım ama üşeniyorum. bugün yıkamam lazım çünkü dördüncü güne giriyoruz. normalde üç günde bir saçlarımı yıkarım. bilmiyorum bu aralar çok mutsuzum ya. çok çalışınca hep böyle mutsuz olurum ama bu seferki başka bir şey.
    az önce yakup ekin'den bir parça dinlerken yakup ekin'le nobre'nin benzediklerini farkettim.
    http://www.lirikler.com/...48731277569809_b.jpg
    http://www.hursertekinoktay.com/mert-nobre.jpg
    şu anda da tv'de iyi bir spor programı bulmak için zap yapıyorum. iyiyi geçtim herhangi bir spor programı bulunca sızacağım. annem olsa gece gelip televizyonu kapatırdı. şimdi o da yok. hava da soğuk. sıcak olsa en azından saçlarımı yıkardım.
    ölsek kimsenin haberi olmayacak amk.
    en büyük fatih terim.
  • 1942
    sabahtan beri canım çok sıkkın sözlük. çok çok kötü bir haber aldım.

    dün yani 28 aralık 2014 tarihinde bildiğimiz üzere italya açıklarında bir yolcu gemisi yandı. bu konuşulurken aslında bir yük gemimiz daha belize bandrollü bir başka geminin çarpmasıyla 20 dakika içinde battı. gemide 11 mürettebat vardı. 2 mürettebatımızın maalesef cansız bedenlerine ulaşıldı, 5 mürettebatımız kurtarıldı ve 4 mürettebatımız ise hala kayıp. işte burası şu an canımı çok yakıyor sözlük. kayıp...

    kayıp mürettebatlardan birisi yiğit küçükbıyık ve benim annemin kuzeni... çok seviyorum bu adamı sözlük. çocukluğumdan beri ona dayı derim. o da beni yeğenlerinden farklı görmez sağ olsun. hala kayıp, aile desen perişan... çok şükür sağ salim kurtuldu haberini bir alsak, ah bir alsak...

    aslında önce emekli olmuştu... daha sonra yine çalışmaya devam etti. tam sebebini bilmiyorum. belki maddi ihtiyaç, belki de deniz tutkusu. ancak bu sefer gitmeden önce eşine bu kez son demişti. artık işi bırakıp, evli olduğu zamandan beri tam vakit ayıramadığı eşi ve 8 yaşındaki minik kızına verecekti tüm zamanını... öyle olsun be sözlük. bu adam vaktini, her şeyini ailesine verebilsin. böyle gitmesin. sokakta görsen bu adamı 10 kurşun yıkmaz be kardeşim diyeceğin güçlü kuvvetli adam, tutkunu olduğu denize gitmesin. 36 yaşında olmasın bu...

    ailen için be dayı. dayan be dayım...

    konuşamıyorum sözlük. yazmak istedim. belki de üzdüm sizleri. şimdiden dua eden ve edecek olanlardan da allah razı olsun...
  • 2214
    okulun ilk günü evden gelirdik. renkli renkli kaplama kağıdı ya alınmış olurdu, ya da bir hevesle koşa koşa gider alırdık. akşam annem babam işten geldiğinde güzelce kaplarlardı. ben ne zaman denesem onlar gibi düzgün yapamazdım. zaten kendimi bildim bileli en basit el yeteneği gerektiren işi bile beceremedim, hala daha beceremem. bu da muhtemelen annem babamın herşeyi benim yerime yapmak adına kendini paralamalarının bir sonucuydu.

    neyse ikinci gün kalkar okula giderdik. çantadan gıcır gıcır defteri çıkarırdık, rengarenk. bazı arkadaşlarım kendi yaptığı için ufak tefek eğrilikler olurdu. bir yandan anne babası ilgilenmediği için üzülür, bir yandan da kendi kendilerine birşeyler yapabildikleri için özenirdim. bazı çocukların defterleri kaplanmamış olurdu. onlara sinir olurdum, sırf onlar yüzünden beraberce laf yediğimiz için. çünkü maddi durumlarının bir kaplama kağıdı ile sarsılmayacak kadar sağlam olduğunu bilirdim. bazı çocuk olurdu, onların defterleri gazete kağıdıyla kaplanmış olurdu. gördüğüm zaman için için ağlardım. sanki sebebi benmişim gibi delicesine utanç duyar, defterimi sıraya koymaya utanırdım. niye böyleydim ya da böyle oldum bilmiyorum. maddi durumu benim kadar iyi olmayan çocuklardan her zaman utanırdım ben. zengin olduğumuzdan da değil, orta sınıf işte...

    kardeşimin nişanlısı bu sene 1. sınıfa ders verecek. ona hazırlıklar için yardım ederken şablon hazırladığımız yazı defterlerini falan görünce acayip duygulandım. sanırım yaşlandıkça daha da sulugöz olucam ben :( dün okuldaki sınıfına düzenleme için girerken, öğlen mesaiye giderken okuldan çıkan çocukları görünce iyice o günlere döndüm. açıkçası aklıma gelen ilk anı o oldu.

    umarım bir gün tüm çocukların aynı şartlarda büyüyebileceği, bütün anne babaların çocuklarına aynı sevgi ve eğitimi vereceği, hayatın herkese aynı şefkatle yaklaşacağı bir dünya olur...
  • 393
    bugün tam 3 ay olmuş...
    tam 3 ay önce bugün hayatıma girdin.
    ikinci defa aldığım bir derste, zorla değiştirilen grubumda buldum seni.
    söylene söylene, itiraz ede ede geldiğim sınıfta seni bulacağımı bilsem yine bu kadar itiraz eder miydim bilmiyorum.
    senin farkına varıp da aylar sonra yaşadığımı hatırladığımda, sonunda yine böyle üzüleceğimden adım gibi emindim.
    ama o ders çıkışı arkandan seslenirken beni bu derece hayata bağlayacağını, hayatımın en güzel zamanlarını yaşatacağını, birlikte bu kadar iyi anlaşacağımızı, bu kadar güzel vakit geçireceğimizi, senin deyişinle "arkadaş olarak kimyamızın bu kadar tutacağını" tahmin bile edemezdim...
    yakın geçmişteki hayatımın en öneml kırılma noktası olan o günün üzerinden tam 3 ay geçti bugün.
    ve tanışmamıza vesile olan o dersin finaline girdik bugün. tam 3 ay sonra...
    belki de bizim hikayemizin gerçekten finaliydi bu sınav, bilemiyorum...
    sen "aramızda hiçbir zaman o tarz birşey olmaz" dedikten sonra sen, zaten film bitmişti aslında...
    küsüp gitme, arkadaşlığımız bozulmasın desen de hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı zaten...
    aşk acısı bir tarafta, iyi bir arkadaşı ve eğlenceli rutinleri kaybetme korkusu bir tarafta...
    eninde sonunda canımın böyle yanacağını biliyordum da, bu kadar anlaşacağımızı, sana bu kadar alışacağımı bilseydim o ders çıkışı yine arkandan seslenir miydim, bilmiyorum...

    etrafımda iyi kötü herkesin bir sevgilisi varken,
    en hafif tabirle "işe yaramaz" denen insanların peşinde kuyruk oluşuyorken,
    haftanın her günü için ayrı sevgili yapan zibidiler için ağlayıp yataklara düşenler varken,
    ben hep hayalkırıklığı, üzüntü ve yalnızlığı hakedecek ne yaptım hiç bilmiyorum...

    sevgilim olmayacak olsan da, sen olmasan şimdi birçok şey farklı olurdu onu biliyorum...
    seni çok...
    ya da neyse boşver....
  • 2121
    ağlıyorum sözlük. bir köşeye çekildim ağlıyorum. hakkâri'de şehit olan askerlerin haberini aldım ve bugün sabah diyarbakır'da şehit olan polislerin ismini öğrendim. mustafa turanlı lojmanda komşumuzdu türkçe öğretmeniydi atanamamış polis olmuştu. sevdiği kızla evlenmesini istememişti ailesi. o da kaçırıp diyarbakır'a gelmişti düğününü beraber yapmıştık hatta ilk onun düğününde oynamıştım. şimdi resimlere bakıyorum da hiç ölecek gibi görünmüyor. niye sözlük niye öldü şimdi bir takım şerefsizin haince planları yüzünden ne gerek vardı çocukken hayalleri bence diyarbakır surlarının dibinde ölmek değildi. insan her şehit haberine üzülüyor da tanıdık olunca çok kötü oluyor be.
  • 2046
    bugün 6 mayıs 1972...

    (bkz: 3 fidan)
    (bkz: deniz gezmiş)
    (bkz: yusuf aslan)
    (bkz: hüseyin inan)

    bugün, 3 tane fidan gibi gencin haince öldürüldüğü gün!
    bugün, körermiş bir siyasi idarenin, kalleşçe alınmış bir kararı uyguladığı gün!

    http://3.bp.blogspot.com/...I/s1600/3-fidan1.jpg

    http://ordukentgazetesi.com/images/news/22080.jpg

    http://www.gvngzl.com/...03095_o-800x1047.jpg

    http://www.hakkindaoku.com/...-hayati-vikipedi.png

    http://www.hurriyet.com.tr/_np/8865/23448865.jpg

    http://ademozbay.com/...iz-gezmis-kimdir.jpg

    http://www.adanamedya.com/d/news/104296.jpg

    http://www.yuksekovahaber.com/...ages/news/108480.jpg

    http://i.milliyet.com.tr/.../fft16_mf635549.Jpeg

    http://img03.blogcu.com/...f5fbd_1293067604.jpg

    deniz gezmiş'in son mektubu.

    --- alıntı ---

    baba,

    mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. insanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir.

    bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın.

    oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.

    bu yola bilerek girdi. sonunda da bu olacağını biliyordu.

    seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum. sadece senin değil, (…) anlayacağını inanıyorum. cenaze için, avukatlarıma gerekli talimatı verdim. ayrıca savcıya da bildireceğim. ankara´da 1969´da ölen arkadaşım taylan özgür´ün yanına gömülmek istiyorum. onun için cenazemi istanbul´a götürmeye kalkma.

    annemi teselli etmek sana düşüyor. kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. kendisine özellikle tembih et. onun bilim adamı olmasını istiyorum. bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.

    son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım…

    oğlun deniz gezmiş

    --- alıntı ---

    efsanemiz taçsız kral metin oktay, öylesine karakterli bir insandır ki; zamanında deniz gezmiş, yusuf aslan, hüseyin inan olayına da sessiz kalmamıştır.

    nam-ı diğer "çizgi metin" metin kurt'un, metin oktay için söylediği o tarihi sözler:

    "türk futbol tarihinde, taraflı tarafsız tüm sporseverler için metin ağabey efsane bir isimdir… özel yaşamında tüm insanlara karşı derin bir sevgi beslemiş, her zaman dara düşen sporcuların ve dostlarının hızır gibi imdadına –maddi veya manevi- yetişmiştir. deniz gezmiş, hüseyin inan, yusuf aslan’ın idamına karşı yürütülen imza kampanyasına katılarak onların verdiği mücadeleye karşı ne kadar duyarlı olduğunu göstermişti. onun bu yanını insanlarımızın çok azı bilir."

    (bkz: metin oktay)
    (bkz: metin kurt)
    (bkz: deniz gezmiş)
    (bkz: yusuf aslan)
    (bkz: hüseyin inan)

    bütün bu aslan yürekli adamları, tekrardan büyük saygıyla anıyorum.
  • 2239
    doğmaktan dolayı gurur duyduğum, taşına toprağına kurban olacağım memleketim. öyle çok milliyetçi bir insan değilimdir ama ülkemi gerçekten seviyorum.

    ama şu da bir gerçek ki bu ülkede yaşamak artık her geçen gün zorlaşıyor, çekilmez bir hal alıyor. 23 yaşında bir bireyim, kendimce de şu zamana kadar güzel şeyler başardığıma inanıyorum. isteseydim eğer hayatımı üniversite sonrası yurt dışında da sürdürme imkanım vardı. ama ben istemedim, buradan gitmek, yepyeni bir hayata başlamak istemedim. sevdiklerimi bırakmak, ülkemi bırakmak, hatta ve hatta galatasaray'ı bırakmak istemedim.

    yapılan zamlar, daha bu gün ötv zammı geldi. dünya zam geldi arabalara. benzin desen ayrı bir noktaya çıktı. almanya'da, fransa'da alt kesim insanların bindiği arabalara biz buralarda servet ödüyoruz. neden? yapılan köprüleri, yolları kullanmak için. yersen. köprü yaptık diye seviniyoruz, 93 yıllık cumhuriyet tarihinde o köprünün üzerinden 1 tane türk arabası geçirememişiz. ilerleyememişiz, bilimi önemsememişiz. amerikalı milyon dolarlara proje yapıyor. biz ne yapıyoruz? inşaat. projeler? 100 bin liralık proje alırsan ne ala. üstelik onların 1 birim paraya aldığı laboratuar ürününü sen 3 birim para ve üstüne vergilerle alıyorsun. her tarafından boka batmışız, boşa kürek çekiyoruz.

    hayat pahalılığına girmiyorum bile, çoğu noktada insanlar pazardan eli boş döner oldu artık. dışarıda yemek yemeye kalksan tavuk dönere talimsin. su bile 1 liradan satılır oldu. kola olmuş 2,5 lira inanamadım. ufaktan ufaktan gidiyor cebimizde ne varsa. hiç iyiye gitmiyoruz malesef. enerjimizi bilime harcayacağımıza kardeş kavgasına, teröre harcıyoruz. oyalıyoruz kendimizi, hayatlarımızı. bir de üstüne memnun memnun geziyor ülkenin çoğu. ne tarım kaldı, ne ekonomi. bittik artık.

    malesef ki şu noktada eskisi gibi düşünemiyorum. değer gördüğümü hissetmiyorum bu ülkede. doktora öğrencisi olarak çalışıyorum şu anda, mesaimin tümünü okulda geçiriyorum. karşılığında maddi bir getirim de yok. amerika'da olsaydım daha büyük laboratuar imkanlarıyla, çok büyük ihtimal üzerime bağlanmış bir bursla maddi olarak da kendimi idame ettirerek hayatımı sürdürüyor olacaktım.

    bu ülkenin üniversite sınav sistemi bana çok çalış yüksek puan al lys sınavından dedi, yaptım. ardından üniversite ortalamanı yüksek tut dedi, onu da yaptım. ales'ten yüksek puan al dediler gittim onu da aldım. yabancı dil öğren dediler yaptım. karşılığında ise şu an üniversite mezunu olmama rağmen parasını annesinden babasından alan bir insanım. koyuyor sözlük. yalan değil koyuyor. genetik bölümü mezunuyum. bazen soruyorum kendime, itü'de ortalama bir mühendislik bitiren insanlar 3500-4000 liralara iş bulabiliyorken benim bölümümün puanı daha yüksek olmasına rağmen ben neden sürünüyorum? üstelik ne gecemiz var ne gündüzümüz. laboratuarlarda geçen geceler, hazırlanan sunumlar, projeler. eve geldiğim zaman araştırma yapmamam gereken çok az gün hatırlıyorum.

    yanlış da anlamayın. yaptığım işi çok seviyorum, çok büyük haz alıyorum. bir şeyler öğrenmekten, bir şeyler keşfetmeye çalışmaktan büyük keyif alıyorum. başka bir iş de yapamazdım diye düşünüyorum. o kadar seviyorum mesleğimi. ama bu ülkenin bana artık değer vermediğini hissediyorum. çok üst üste geldi bazı şeyler. yapılan haksızlıkları görüyorum. bursların adaletsiz dağıtılmasına şahit oluyorum. bilim dünyası, eğitimli kesimi bile bitik noktada bu ülkede arkadaşlar. ne liyakat kaldı, ne de başarı esas artık bu ülkede. kritik bir eşikteyim. ya bu ülkede öleceğim, ya da bu ülkeden uzak. ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.

    kafamdaki iki soru var, "mustafa kemal atatürk de bırakıp gidebilirdi ama o bunu tercih etmedi" ve öbürü de "yaşanacak sadece bir hayat, verecek sadece bir son nefesin var, nasıl bir hayat istiyorsun" diye iki tane soru. cevabını verebildiğim zaman kararımı da vermiş olacağım.

    başınızı şişirdiysem özür dilerim. belki de galatasaray sözlük ağlama duvarı'na yazmam gerekirdi ama içimden burası geldi. moderasyon takdir ederse oraya da taşıyabilir hiç problem değil, siledebilirler. biraz birikim oldu en azından paylaşılsın istedim. kalınız sağlıcakla.
  • 2232
    bu basligi aglama duvarinin amacina ne kadar uygun kullandigimi bilmiyorum. ancak yine de buraya yazmaya karar verdim. 1-2 saate birligime teslim olacagim. cok guzel seyler soyluyorlar. sozluk ahalisinden uzdugumuz varsa, hatamiz affola. hakkinizi helal edin bre yigitler, bre sozlukdaslar!

    ekleme : arkadaslar cok sayida mesajiniz icin gerçekten cok teşekkür ediyorum. sayet mesajlariniza bir yerden sonra vevap veremeyecegimi tahmin ediyorum. anlayisiniza siginarak tekrar tesekkur ediyorum.
  • 835
    sözlük öncelikli olarak saygılar.

    sonra da pek çok küfür edesim var ama yaşı kemale ermiş büyüklerimiz var etmeyeyim bari. ama içimden ettim ona göre.

    tokat'ta doğmuş büyümüş bi elemanım ben. ne babam galatasaraylı, ne anam. ne abim var beni galatasaraylı yapan ne de mahalleden birisi. çok geç bi süre sonra galatasaraylı oldum ben çok geç derken 6yaşlarında filan. ne babam öğretti bana galatasaray'ı ne de birisi. her sabah erkenden uyanıp terzi yunus amcaya gelen gazetelerden öğrendim ben galatasaray'ı, hagi'yi, faith terim'i, bülent korkmaz'ı, hakan şükür'ü... bir gün ali sami yen'de maç izlemek nasip olmadı mna koduğumun hayatında ya yanarım ona yanarım sözlük. nerde mi izledim soğuktan götüm dona dona kafe yaren'in dışardaki pencerelerinden izledim ben maçları. golleri kimin attığına emin olamadan sessiz sessiz sevindim ben ipneler ordan bari kovmasın diye.

    sonra kafeye alınır olduk neyse bi süre sonra orda burda izledik. gittikçe arttı bu galatasaray sevgisi bende neden bilmem. belki kahvedeki o formalı abilere çok özendim, belki hagi çok etkiledi, belki süper kupa belki de hasan şaş.

    oks vardı bizim dönemde liseye geçerken hasbel kader fen lisesi kazandık ne boka yaradı bilmem. sordular sonra hedefin ne? dedim itü, ytü. dediler odtü var bak amcan orda şu orda ankara'ya git yakın ol filan. yok dedim bilmem ne ama hep istanbul'u istedim sırf galatasaray orda diye. kazandık sonunda geldim istanbul'a bu sene şükür. gittim manu maçına da braga maçına da paramı ancak onlara ayar edip denkleştirebildim maalesef geri kalanlar radyodan, tvden. en çokta bugün bu maçı istedim fenerbahçe köpeğine diye bağırmak istedim onlar sahadayken ve en çokta maçtan önce şu sözlük zirvesini göreyim istedim. belki bi bok yoktur zirvede de çünkü nevizade'yi duyarak, söyleyerek büyüdüm ama ne yalan söyleyeyim ilk gittiğimide hacca gitmiş gibi heyecanlanmama rağmen manu maçı öncesini saymazsak parayı tüketmek dışında bi esprisini görmedim.

    daha öncede belirtmiştim gerçi hastayım diye tekrar dillendirmek acıtasyon gibi geldi yazmayayım dedim ama hastalandık işte yani şu anda atlatmak üzereyim. enfeksiyon kapmışım neyse tokat'a geldim geri. şimdi zirve başlığını gördüm, yarın olacakları düşündüm üzüntüden kendimi skcem az kaldı.

    ordan oraya atladım saçma sapan bi yazı oldu ama yat yat sıkıldım yazmak istedim. şayet varsa tamamını okuyan benim yerime de sevinin tanımadığınız adamlara sarılın ve çok için ve çok sevinin ve daha çok için ve daha çok sevinin... ben oradayken bi zirve de olmadı ya bu işin sorumlusuna açık, mert, korkusuz şekilde amq diyorum. al amq.

    nereye yazcam bunu bilemedim. baktım çok hüzünlüyüm dokunsalar 2damla süzülecek buraya yazayım dedim. saygılar, sevgiler... zirvesine sçtklarm.
  • 1505
    annem kendimi bildim bileli hep hasta be sözlük.

    bazen düşünüyorum acaba neden benim annem diye. önce ağır depresyon, sonra şizofreni teşhisi konuldu. her şey yetmezmiş gibi göğüs kanseri oldu ve psikolojik durumu yüzünden tedaviye başlayamadık. 1 sene ikna çabası sonuç verdi, kemoterapi geçirdi. şimdi de bel fıtığı, yürüyemiyor. birden bire yatalak kaldı. bu kadın gün yüzü görmedi be, valla görmedi. sağlıklıyken de yarım yamalak bi yaşamı vardı zaten. alıştım biraz aslında ama adını koyamadığım bi boşluk var içimde beni üzen, neyse. varsa aranızda annesiyle pek arası olmayan, aman diyim dikkat etsin.
  • 1460
    az önce twitter da ismini gördüm sözlük. anında kanım dondu. elim ayağım birbirine karıştı. sinirlendim yine. öfkelendim yine. yaşım çok büyük değil ama benden bile küçük bir çocuğu bir genci döverek öldürdüler sözlük. korkmadan. hiç bir şüphe duymadan. tekmeleyerek döverek öldürdüler. ekran görüntüleri bile benim içimi mahvederken kendimi annesinin babasının yerine koydum. kahroldum. burada gelip sosyolojik veya siyasi içerikli mesajlar verecek değilim. sadece düşünüyorum nasıl bir düşünce yapısı nasıl bir ideoloji nasıl bir din nasıl bir ahlak sana sırf senden farklı diye karşındakine istediğini yapma hakkı veriyor. çıkamıyorum işin içinden. insan olmaktan utanıyorum be sözlük. şu yapılanlar gözümün önüne geldikçe cidden utanıyorum. çok söylemek istediğim var kelimeler yetmiyor şu karmaşıklığa. adaletin bir gün sağlanacağını umut etsem de o anne babanın gözünde sağlanmış olacak mı bilmiyorum. allah kimseye evlat acısı vermesin.
  • 2069
    "oğlu ibrahim’in işkenceyle tüketilmiş bedenini amed'den çorum’a götüren ali amca, onun ölümünden daha çok, tabutu kaça aldığını, tabutun içini niye alüminyumla kaplattığını falan anlatıyordu sakince. en çok da ibo’nun tabutunu taşıyan hamalın, onun işkenceyle öldürülen bir öğrenci olduğunu öğrendiğinde ağlayıp, taşıma için para almamasıydı ali amcayı gururlandıran.
    ibo’nun ölümünden yıllar sonra bir başka baba, orhan keskin’in babası, oğlunun elli günlük ölüm orucundan artakalan cansız bedenini almak için yine amed zindanının kapısındadır. baba alır cenazeyi ve döner memlekete. o gece mezarlığa götürmez oğlunu, “beş yıldır eve gelmedi, bu gece de bizimle evde kalsın” der."

    18 mayıs. ibrahim kaypakkaya ölümsüzdür.
App Store'dan indirin Google Play'den alın