doğmaktan dolayı gurur duyduğum, taşına toprağına kurban olacağım memleketim. öyle çok milliyetçi bir insan değilimdir ama ülkemi gerçekten seviyorum.
ama şu da bir gerçek ki bu ülkede yaşamak artık her geçen gün zorlaşıyor, çekilmez bir hal alıyor. 23 yaşında bir bireyim, kendimce de şu zamana kadar güzel şeyler başardığıma inanıyorum. isteseydim eğer hayatımı üniversite sonrası yurt dışında da sürdürme imkanım vardı. ama ben istemedim, buradan gitmek, yepyeni bir hayata başlamak istemedim. sevdiklerimi bırakmak, ülkemi bırakmak, hatta ve hatta galatasaray'ı bırakmak istemedim.
yapılan zamlar, daha bu gün ötv zammı geldi. dünya zam geldi arabalara. benzin desen ayrı bir noktaya çıktı. almanya'da, fransa'da alt kesim insanların bindiği arabalara biz buralarda servet ödüyoruz. neden? yapılan köprüleri, yolları kullanmak için. yersen. köprü yaptık diye seviniyoruz, 93 yıllık cumhuriyet tarihinde o köprünün üzerinden 1 tane türk arabası geçirememişiz. ilerleyememişiz, bilimi önemsememişiz. amerikalı milyon dolarlara proje yapıyor. biz ne yapıyoruz? inşaat. projeler? 100 bin liralık proje alırsan ne ala. üstelik onların 1 birim paraya aldığı laboratuar ürününü sen 3 birim para ve üstüne vergilerle alıyorsun. her tarafından boka batmışız, boşa kürek çekiyoruz.
hayat pahalılığına girmiyorum bile, çoğu noktada insanlar pazardan eli boş döner oldu artık. dışarıda yemek yemeye kalksan tavuk dönere talimsin. su bile 1 liradan satılır oldu. kola olmuş 2,5 lira inanamadım. ufaktan ufaktan gidiyor cebimizde ne varsa. hiç iyiye gitmiyoruz malesef. enerjimizi bilime harcayacağımıza kardeş kavgasına, teröre harcıyoruz. oyalıyoruz kendimizi, hayatlarımızı. bir de üstüne memnun memnun geziyor ülkenin çoğu. ne tarım kaldı, ne ekonomi. bittik artık.
malesef ki şu noktada eskisi gibi düşünemiyorum. değer gördüğümü hissetmiyorum bu ülkede. doktora öğrencisi olarak çalışıyorum şu anda, mesaimin tümünü okulda geçiriyorum. karşılığında maddi bir getirim de yok. amerika'da olsaydım daha büyük laboratuar imkanlarıyla, çok büyük ihtimal üzerime bağlanmış bir bursla maddi olarak da kendimi idame ettirerek hayatımı sürdürüyor olacaktım.
bu ülkenin üniversite sınav sistemi bana çok çalış yüksek puan al lys sınavından dedi, yaptım. ardından üniversite ortalamanı yüksek tut dedi, onu da yaptım. ales'ten yüksek puan al dediler gittim onu da aldım. yabancı dil öğren dediler yaptım. karşılığında ise şu an üniversite mezunu olmama rağmen parasını annesinden babasından alan bir insanım. koyuyor sözlük. yalan değil koyuyor. genetik bölümü mezunuyum. bazen soruyorum kendime, itü'de ortalama bir mühendislik bitiren insanlar 3500-4000 liralara iş bulabiliyorken benim bölümümün puanı daha yüksek olmasına rağmen ben neden sürünüyorum? üstelik ne gecemiz var ne gündüzümüz. laboratuarlarda geçen geceler, hazırlanan sunumlar, projeler. eve geldiğim zaman araştırma yapmamam gereken çok az gün hatırlıyorum.
yanlış da anlamayın. yaptığım işi çok seviyorum, çok büyük haz alıyorum. bir şeyler öğrenmekten, bir şeyler keşfetmeye çalışmaktan büyük keyif alıyorum. başka bir iş de yapamazdım diye düşünüyorum. o kadar seviyorum mesleğimi. ama bu ülkenin bana artık değer vermediğini hissediyorum. çok üst üste geldi bazı şeyler. yapılan haksızlıkları görüyorum. bursların adaletsiz dağıtılmasına şahit oluyorum. bilim dünyası, eğitimli kesimi bile bitik noktada bu ülkede arkadaşlar. ne liyakat kaldı, ne de başarı esas artık bu ülkede. kritik bir eşikteyim. ya bu ülkede öleceğim, ya da bu ülkeden uzak. ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
kafamdaki iki soru var, "mustafa kemal atatürk de bırakıp gidebilirdi ama o bunu tercih etmedi" ve öbürü de "yaşanacak sadece bir hayat, verecek sadece bir son nefesin var, nasıl bir hayat istiyorsun" diye iki tane soru. cevabını verebildiğim zaman kararımı da vermiş olacağım.
başınızı şişirdiysem özür dilerim. belki de
galatasaray sözlük ağlama duvarı'na yazmam gerekirdi ama içimden burası geldi. moderasyon takdir ederse oraya da taşıyabilir hiç problem değil, siledebilirler. biraz birikim oldu en azından paylaşılsın istedim. kalınız sağlıcakla.