• 27
    yıllardır severek oynadığım, öğrettiğim ve herkese tavsiye ettiğim oyun. ne sanıldığı kadar zor, ne de sadece zekayla olacak kadar basittir. nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. şöyle ki efenim; temel kuralları bilen ve taşların nasıl hareket ettiğini bilen herkes oynayabilir. kaldı ki (satranççıları yıllardır tanığım için) bir sürü embesil insanın bile bu oyunu oynayabildiklerini gördükten sonra herkes oynar diyebiliyorum.

    fakat iş bundan sonrasında başlıyor. eğer bu oyunu sevip de kendinizi kaptırmışsanız yandınız demektir. çünkü gelişmek oldukça zordur. zor derken emek ister. çalışmak ister. bilmeyen biri nası yani satrancın neyine çalışacağız diyebilir. emin olun satranç bir bilimdir ve bir sürü genel kaideler vardır. bu teorileri bilmezseniz karşınızdaki oyuncudan daha zeki vs. olmanız bir şeyi değiştirmez. kesinlikle kaybedersiniz. eğitim şart yani :)

    eskiden bilgisayarların insanları yenememesinin sebebi bu idi. bu teoriler programlara aktarılamıyordu. şimdi ise programları yazarken bu teorileri de göz önünde tutulak yazıldı ve artık bilgisayarları kolay kolay yenilmez oldu(dünya şampiyonları dahil).

    her şeye rağmen kesinlikle denenmelidir eğer çoluğunuz çocuğunuza varsa derhal öğretilmelidir.(ama lütfen çocuğunuza doğru düzgün satranç öğretin. satranç dersi alabileceğiniz yerleri bilmiyorsanız bana mesaj atabilirsiniz. zevkle yardımcı olurum.) satranç oynayan çocuk ile oynamayan çocuk arasında dağlar kadar fark vardır. burada tek tek saymak yersiz olur internetten rahatlıkla öğrenebilirsiniz. fakat zeka gelişimini geçtim karakter olarak da geliştirir. dahası satranç oynayan çocukların kendine güveni gelir.

    not1: bir kaç yenilgiyle hemen vazgeçilmemelidir. hiç bir satranççı yoktur ki satrançta kaybetmesin.

    not2: lütfen senin yüzünden başladık bırakamıyoruz diye bana mesaj atmayın vallahi ben mesuliyet kabul etmem.
  • 31
    4.sınıftan beri satranç oynuyorum ve de günlük hayatta mental açıdan faydasını gördüğüm bir spor. olaylara farklı açılardan bakmanızı sağlayabilen ve insanın sürekli olarak gelişime açık bir canlı olduğunu hatırlatıyor adeta bizlere. turnuvalara sürekli katılan biri olarak kendimi sadece internetten geliştirdim, kulüplere gitmedim fakat iyi denebilecek derecede başarılar elde ettim. diyeceğim şey şudur ki her çocuk 1. sınıftan itibaren satranç sporuna başlatılmalı, bu sporu seveceğine ve sürekli kendini geliştireceğine eminim, hele de ülkemizde böyle bir genç nüfus varken.

    edit: imla
  • 32
    makine ile insan arasındaki satranç mücadelesi çok önceleri başlamıştı. bu yazımda 1700'lü yıllarda yapılan bir satranç otomasyonunu konu aldım.

    1770 yılında, kutsal roma germen imparatoriçesi maria theresa'ya bir satranç otomatı sunuldu. macar mekanikçi wolfgang von kempelen tarafından üretilen otomat, üzerinde satranç tahtası olan bir masa ve masada oturan türk'e benzeyen, türk kıyafetleri giydirilmiş, bıyığı, sarığı olan bir robottan oluşuyordu. bu yüzden otomat, the turk diye anıldı.

    türk'ün görüntüsü kadar, hareketleri de şaşırtıyordu. rakip hamlesini yapınca, robot, önce gözleriyle tahtayı şöyle bir tarıyor, sonra eliyle hamlesini yapıyordu. hamlesinin bittiğini göstermek için başını 3 kez sallıyordu.

    dönemin şartlarını bir düşünün. böyle bir icadın büyük sükse yapması, görenlerde duyanlarda büyük merak uyandırması kaçınılmazdı. nitekim türk'ün şanı, şöhreti aldı başını gitti.

    kempelen 1804'de ölünce, robot beethoven'in yakın arkadaşı johann maelzel'e satıldı. bu tarihten sonra türk, avrupa başkentlerini ve amerika'yı kapsayan turneler yaptı. gittiği her yerde ilgiyle karşılandı.

    türk'ün satranç oynarken öyle basit hamleler yaptığını filan zannetmeyin. 15'i satranç ustası olmak üzere yaptığı 52 maçın yalnızca 3'ünde mağlup olmuş, 2'sinde de berabere kalmıştı. baya baya sağlam oyuncuydu anlayacağınız. bu gösteri maçlarının bazılarını da ünlü isimlere karşı yapmıştı. bu maçlar içinde en ilginç olanı türk'ün napolyon ile karşılaşmasıydı. 1809 yılında oynanan müsabakada, napolyon 24. hamleye kadar dayanabildi. türk'ün karşılaştığı diğer ünlüler arasında bilgisayarın babası sayılan charles babbage, dönemin fransa elçisi benjamin franklin de vardı.

    ünlü yazar edgar allan poe da türk'e kayıtsız kalamamış olacak ki bir makalesinde bu sıradışı otomattan bahsetmiş: "oyunu kazanmadan önce kafasını bir zafer edasıyla sallıyor, kendini beğenmiş bakışlarla etrafına göz gezdirdikten sonra sol kolunu her zamankinden daha geriye çekiyor ve parmaklarını bir süre dinlendiriyor. ”

    peki türk'ün sırrı neydi? 1700'lü yıllarda gerçek bir robotun yapılmış olmasını beklemiyorsunuz herhalde. dönemin bilim adamları, türk'ün bir aldatmaca olduğunu söyleseler de sistemin nasıl çalıştığına bir açıklık getiremiyorlardı. bunun tek yolu robotun içini açmaktı ki, ondan çuval dolusu para kazanan sahibi elbette buna izin vermeyecekti. türk uzun bir süre gizemini korudu.

    türk aslında bir robottan çok bir kuklaydı. satranç oynanan masanın altında gerçek bir insan gizlenmişti. gerçek oyuncu, mum ışığında, zar zor sığdığı kutudan, kurulu mekanik sistem yardımıyla, satranç oynayabiliyordu. satranç tahtasının her karesi altında bir mekanizma, her taşın altında ise bir mıknatıs vardı. bu sayede masanın alındaki adam, oyunu takip ederken türk'ü istediği gibi yönlendiriyordu.

    1828'de maelzel'in ölümünden sonra philadelphia'da küçük bir müzeye verilen otomat 1854'te çıkan bir yangın sonucu tamamen yok oldu. ardında, kendisi hakkında dilden dile anlatılan efsaneler, yazılmış kitaplar, makaleler, basılmış özel pullar bırakarak.

    peki neden bu sahte otomasyona türk ismi verildi? bu konuda hakkında kesin bir bilgimiz bulunmasa da, bu dönemde türk kültürünün avrupada moda haline gelmesi bunda bir sebep olabilir. diğer bir neden olarak, uzun süre türk boyunduruğunda yaşamış macarlar'ın türk kültüründen etkilenmesi gösterilebilir.

    makine ile insan arasındaki gerçek mücadele ise 1996 yılında başladı. ibm firması, bilgisayarın gücünü göstermek için deep blue isimli bir bilgisayar geliştirip dönemin dünya satranç şampiyonu garry kasparov'la kapıştırır. 6 setlik maçı 4-2 kasparov kazanır.

    ibm pes etmez, deep blue'yu 3 dakikada 60 milyar hamleyi gözden geçirebilen bir sisteme dönüştürür. 1997 yılındaki ikinci maçı kasparov'u 3,5 - 2,5 ile deviren deep blue kazanır. kasparov aşağıda göreceğiniz üzere çirkefe yatar, sisteme insan müdahalesi de olduğundan yakınır, üçüncü bir maç ister. ibm ise hem hile iddiasını hem de maç teklifini reddeder.

    en nihayetinde, birçok otorite tarafından dünyanın gelmiş geçmiş en büyük satranç ustası kabul edilen kasparov, 1997 yapımı bir bilgisayara karşı kaybetmiştir.

    aşağıda kasparov'un deep blue ile yaptığı son maçın kısa bir videosunu ve the turk'ün nasıl bir şeye benzediğini bulabilirsiniz.

    görsel materyaller için: http://bugraderci.blogspot.com/...art-ve-kasparov.html
  • 33
    dünyasına hiç girmeyen kişilerce zor ve karmaşık bulunan, hatta yer yer sıkıcı sanılan; ancak gerek oynayan, gerek antrenörlük yapan, gerekse hakemlik yapan bireylerce bir türlü dünyasından kopulmak istenmeyen spor türüdür..

    federasyonların ve ilgili kurumların kabul ettikleri, satrancın "bir spor dalı" olduğu yönündedir..

    vikipedi'den de satranç ile ilgili bağlantıyı paylaşalım, burada da tsf'nin resmi sitesine atıfta bulunularak "spor" olduğu belirtilmiştir..

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Satran%C3%A7

    edit: ekleme
  • 36
    dünyanın en yorucu sporlarından biri. 12 13 yaşında bir turnuvadan sonra eve gittiğimde yorgunluktan uyuyakaldığımı bilirim.

    ayrıca gerçekten satranca kendilerini adayanlar (ki maalesef bunlardan olamadım) bu oyunu sadece kafalarında oynarlar. belki de dünyada herhangi bir araç gereç gerektirmeden oynanan tek spor olabilir. bu son söylediğimi en çok yapan ukraynalı vassily ivanchuk'tur, sürekli etrafa bakar ve sonra bir anda hamlesini yapar. bazı maçlarda sadece hamle için tahtaya birkaç saniyeliğine baktığı oluyor adamın.
  • 37
    spor sayılmayan ama iyi kondisyona sahip olunmazsa çok zorlanılan spor dalı. tahta başında disiplinli olabilmek uzun maç süreleri -süper ligde gün boyu 9 saat maç yaptığımı hatırlatmak isterim- iyi bir oyun çıkarmak için zihinsel olduğu kadar fiziksel olarak da dayanıklı olmanız gerekmekte. ayrıca belirtmek gerekir ki vücudumuzun en çok enerji harcayan organı beynimiz.

    dahası bir çok satranç şampiyonu unvan maçlarından önce fiziksel antremanlar yaparlar. ayrıca satranç milli takımımızın kamp programlarında fiziksel antremanlar da mevcuttur.
  • 38
    çocukken öğrenemediğim spor.sonrasında hep bir eksiklik olarak hissettim kendimde bu oyunu ya da sporu yapmamayı. ögrenmek istediğimde kaybetmeye tahammülüm olmadığından kendime uygun rakip de bulamadım. böyle böyle 30'u gectik.tüm kurallarını bildiğim hatta üni.deyken pc programını bile yaptığım bir spor ama oynayamıyorum iste kacıyorum kendisinden.sadece telefondan oynadım böyle hamle sayılı, uygun hamleyi bulma versiyonlarından. oysa ki sahip olduğum iq tam satranclık :(

    kralın oyununu oynayamayınca ben de kendimi kumara verdim ve oyunun kralında usta oldum. ne mi?

    tabi ki king :(
  • 39
    spor degildir. bu kesinlikle kabul edilemez bir tanimdir.

    nedense bu oyunu otoriteler hala spor olarak kabul etmeye calisiyorlar. universitelerin spor bolumleri satranc oyuncularini sporcu olarak kabul edip ozgecmis ile bolumlerine kabul ediyorlar ve okul bitirdikten sonra toplu veya topsuz hicbir bransin teknigini tam oturtamamis eline top aldiginda komik gorunen, kendisinin uygulayamadigi teknigi ogrencilere ogretmesi beklenen ogretmenler ortaya cikiyor.

    cok mucadelesini verdik bunun hemen hemen 5 senedir ancak bu yanlistan hala donulmedi. satranc basli basina bir dunyadir. oynamayi cok ama cok severim, izlemesi ayri bir heyecanli ve tatlidir ancak bu oyunu bir spor olarak dayatmak kesinlikle cok buyuk bir yanlis hele ki ulkemizdeki spor olanaklarina bakilarak.

    spor ogretmenlerine ve spor federasyonlarina satranci dayatmak yerine satranc federasyonu ve milli egitim bakanligi ortak bir yol haritasi belirleyerek spor derslerinden ve programlarindan ayri bir satranc dersi koyarlarsa mufredata daha yararli olacagi kanaatindeyim.
  • 40
    spordur.. bu, tüm otoritelerce bu şekilde kabul edilir..

    aşağı yukarı 17 senedir bu dünyanın içerisindeyim, ve her ortamda bu tartışmaya tanık olmuş biri olarak net bir şekilde söyleyebilirim ki; satranç bir spor dalıdır..

    daha da ileri gideyim, avrupa ve balkanların hiçbir yerinde bu tartışma yıllardır yaşanmıyorken, bizim ülkemizde ilginç bir şekilde bu muhabbet dönüyor.. amerika'da da belki öyledir ancak bilmediğim bir coğrafya olduğu için yorum yapmak istemedim..

    ayrıca, satrancın spor olmadığı düşüncesi, fiziksel hareketlerden yoksun bir branş olmasından ileri gelmekle beraber, bu da bir başka yanlış düşünce türüdür.. yine bizim ülkemizde kabul edilip edilmese de, tüm dünyada "zeka sporu", "beyin sporu", "düşünce sporu" gibi tanımlarla literatürde yer alır..

    kendine ait federasyonu, 1. ve 2. ligleri, alt yapı ve yöresel ligleri ile beraber antrenörleri, hakemleri ve gözlemcileri bulunur.. bir futbol organizasyonundan organizasyonel şema olarak neredeyse hiçbir farkı yoktur..

    yapılan testler şunu gösterir; 3 saate yakın süren bir büyük satranç karşılaşmasında, bir çok toplu spordan daha fazla enerji tüketir vücut..
    bu enerji harcamasına göre, kampa alınan sporculara kalorileri ve glikoz değerleri hesaplanmış yemekler düzenli olarak yedirilir..

    tüm bu bahsedilen sportif özellikleri, sıradan bir kağıt ya da taş oyununda bulamazsınız.. ayrıca "papaz kızı ezer" gibi ezber kuralları yerine, satrançta strateji, taktik ve kombinezon çözme olayları işin içine girer..
    başlı başına körleme oyun bile bir çok spor dalından daha fazla glikoz tükettirir vücuda..

    eğer sizin bahsettiğiniz satranç, "şu ruloyu aç da bi el oynayalım yeğen" tarzındaysa, elbette buna spor gözüyle bakamazsınız..
    ama tüm dünya otoritelerinin, hatta aşağı yukarı 10 küsur yıldır türk otoritelerinin de spor olarak tanıdığı, olimpiyatları ve şampiyonlar ligi tarzındaki avrupa kulüpler şampiyonaları olan bu spor dalının niteliğinin tartışılması bulunduğumuz tarih itibariyle gülünçtür..

    futbolunda şike ve cemaat yapılanması, basketbolunda niteliksiz ve beceriksiz yöneticilerin bulunması, atletizmde 10larca "sporcusunda" doping çıkması, şort giyen voleybolcunun otobüste dövülmesi, muhalif gençlere "ermeni" diyerek ırkıçılık yapan sözde "sporcu"nun ülke bayrağı taşıdığı bu rezalet spor ortamında, satranç pek tabii spordur.. hatta bu adiliklerin bulaşmadığı belki de tek spordur..
  • 41
    son bir kaç gündür hem dünya için hem de türkiye için hareketli zamanlar yaşayan spor. öncelikle uzun zamandır merakla beklenen anand - carlsen dünya şampiyonluğu maçı başladı ve ilk maç sıradan bir berabere ile bitti. maç 12 oyun üzerinden oynanacak. bunun yanında şu sıralar avrupa takım şampiyonası devam etmekte ve ülkemiz adına muhteşem skorlar gelmekte. bugün rusları 2.5-1.5 yenerek tarihi bir sonuç aldık ki bilmeyenler ya da satrançtan uzak olanlar için söylüyorum ruslar satrancın ispanyası(futbol takımı) gibidir.

    işte bu iki tarihi turnuvayı takip edebileceğiniz linkler;
    anand - carlsen dünya şampiyonluğu resmi sitesi: http://chennai2013.fide.com/
    avrupa takımlar satranç şampiyonası resmi sitesi: http://www.etcc2013.eu/
  • 44
    chessmaster diye bir oyun var. hamle hamle her şeyi öğrenebileceğiniz bir oyun. hatta hücum ve savaş taktikleri gibi mükemmel uygulamaları da var. yalnız kendinizi çok kaptırmayın derim, ben en son metrobüste insanlara at, fil, kale gözüyle bakıyordum. puzzle gibi aklınızı kurcalıyor bir yerden sonra. 1 yıldır her gün oynuyorum. bazen günde 20 oyuna çıktığım da olmuştur. ben böyle düşünüyorsam garry kasparov ne yapsın adam yemek yerken tuzluğu piyon sanıyordur :(
  • 49
    satranç kariyerime çok küçük yaşlarda başladım. kalelerim küçücüktü. fillerim aç, piyonlarım bitap düşmüş, vezir ise dedikodular ile şahın kuyusunu kazmaya çalışıyordu. bu zorlu şartlarda oyunumu geliştirip ilkokullar arası turnuvaya katılmış mücadele dolu maçların ardından bronz madalyayı boynuma geçirmiştim. *

    zirvede bırakmak gerektiğini düşündüğüm için bir daha elimi satranç tahtasına sürmedim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın