• 51
    sevgili dostlarım, bu konu hakkındaki hassasiyetimi bilen bilir. bilmeyen de nickime baksın :( evet satranç bambaşka bir dünya, evet bir şeyler öğrendikçe daha da keyifli oluyor. ama ben bu sporu hiçbir yazar kardeşime önermiyorum.

    bir kere bu yanına koyduğumun oyununda sevinemiyorsun. "sato aldı kaleyi, şaha baktı harika bir feda ve maaaaaaaaat!!! satooo ne koydu ama" gibi bir cümle asla kuramazsın. 1980'lerin trt maç spikerleri gibi sakin sakin anlatman lazım. rakibe saygıdan neredeyse yendiğine üzüleceksin. rakibi tebrik ettikten sonra eğer maç analizi yapmaya karar verirsen üzgün üzgün "keşke orada o hamleyi yapmasaydın da seni yenmeseydim" diyorsun. bağırmak yok. nasıl yendim ama diye hava atmak yok. yumruk şov hiç ama hiç yok. benim gibiler için tam bir zulüm. hatta bununla ilgili bir anım bile var:

    kritik bir turnuvadayım, maçı da bir arkadaşımla yapıyorum. neyse yendim bunu, ama sevinçten içim içimi yiyor. adamı gayet sakince tebrik edip kendimi dışarı attım. kimsenin olmadığı bir yere gidip başladım yumruk şov yapıp bağırmaya. adam nasıl olduysa beni görmüş amk. tam 1 sene konuşmadı benimle. çocuğun gönlünü almak için yapmadığım kalmadıydı asdfgjsdfg.

    sonra ne bileyim, insan maç içinde heyecan arıyor. bir maç 6 saat bile sürebiliyor. 6 saatlik maçı izlerken ne kadar heyecan yapabilirsin ki? oynarken bile çok zor. hamleni yapıp dışarı hava almaya çıkıyorsun, 15 dakika sonra bir geldin adam hala aynı hamleyi düşünüyor. yok vallahi sıkılıyor insan. bir keresinde öyle bir olay olmuştu da masa başında uyuyakalmıştım. hakem gelip uyandırmıştı. bak bu konuda futbola benziyor, bazı hakemler satrançta da ibne :(

    hakem demişken, en son federasyon her yere kurslar açıp baya bir hakem alımı yapmıştı. ama gerçek şu ki, hakemler hiçbir şey yapmıyor. daha da kötüsü o 6 saatlik maçları sonuna kadar takip edip de hiçbir şey yapmıyor. çünkü eğer yetişkin turnuvası ise oyuncular kendi aralarında bir şekilde hallediyor. yani o hakemin halı sahaya çağrılan hakemden hiçbir farkı yok. onlar da ne yapsın, sabahtan akşama kadar odada çay içiyor :( itiraf edeyim maç ortasında defalarca hakem odası basıp çay içmişliğim vardır ahahahah. millet şike için oda basar biz çay için basıyoruz. vizyona gel ehieiheuihuie.

    gelelim en pis meseleye. bu satrançta inanılmaz bir hatır şikesi var. bu bile sıkıcı anasını satayım. kulüp turnuvalarında her kulübün ilk 2-3 masası bizim paralı köpekler diyebileceğimiz büyükustalardan oluşurken, bunlar güya kendi onurlarını ayaklar altına almamak için yalandan 15-20 hamle yapıp maçı berabere bitiriyorlar. ne oldu, büyükustalar yenilmedi. üstüne sağlam bir maç başı ücretini de cebine koydular. aziz'in paralı köpekler lafı bildiğin bunlar için söylenmiş. bundan daha sıkıcı bir şike görmedim. fener kulüp kurarsa eğlenceli olanlarını da görürüz belki.

    kaç senedir şu sözlükteyim ilk kez hayatımı anlattım. benim için çok farklı bir deneyimdi ama dediğim gibi sevincini dışa vuran adam satrançtan sıkılır. peki bunca yılın hatrına bir kez daha satranç oynamaz mıyım? cevap, hayır :( artık önümde yeni bir hayat, bir de anılar var...

    sonu çok romantik oldu lan. bu kadar duygulanacak ne vardı?

    not: haxball'daki 6 numaramın sebebi 6 saatlik maçlar değil.
App Store'dan indirin Google Play'den alın