kendisiyle birkaç zirvede konuşma fırsatı bulmuştum, çok sever ve sayarım kendisini, keyifli ve güngörmüş bir insandır. oturup sabaha kadar dinleyebilirim kendisini. geri gelelim, maalesef kendisi de büyük bir hayal kırıklığına evrildi gözümde.
aslında kendisinin sözlükten ayrılma kararı türk toplumunun neden ilerleyemediğine güzel bir örnek. yanlış anlaşılmasın, sözlükten tabii ki ayrılabilir, kişisel kararıdır, sözlük, forum, tribün çok da önemli yerler değil. galatasaraylıların yolu her zaman için bir yerlerde kesişir. ayrılık sebebi ise tam anlamıyla komedi. tırnak içinde yazıyorum, türk aydınından bir halt olmadığı için, toplumsal ilerleyiş sürekli kesintiye uğruyor, uğramakta, sistemi eleştirenler, yol gösterenler, alternatif fikir sunanların alayı bir yerden sonra
survivor yılmaz morgül'e evriliyor. en ufak eleştiride, küsme tribine giriyor, bu toplum onları ve onların yüksek fikirlerini hak etmiyor, kendileri çağın ötesinde, aşmışlar ama nietzsche hesabı beni 100 yıl sonraki nesil anlayabilir triplerinde.
şu an sözlükte olduğumuz için sözlük üzerinden örnek veriyorum, kimi abdurrahman çelebi yaptıysak, egosuna, kibrine yenilip çekip gitti ilk fırsatta trip atarak. gs sözlük çok kalitesiz bir yer, çok boktan bir yer belki de değil mi? kimden oluşuyor, en az 1 sene okurluk, çaylaklık sırasında sürünen, moderasyon tarafından sürekli baskı altında tutulan, hor görülen, bezdirilen, buna rağmen vazgeçmeyen, sabreden yazarlığa alınan galatasaraylılardan oluşuyor. okuma yazma biliyorlar yani en azından. yazar olabilen 10 kişiyse reddedilen 150 kişi, abartısız. şunu demeye getiriyorum, galatasaraylılar ne ki sözlük ne olsun. 7 kişi kalmış rakibe oley çeken tipleriz, bu kadar önemsemeye gerek yok kendimizi. bu yozlaşmanın en büyük sebebi de, örnek olacak galatasaraylıların piyasadan çekilmesi, yerine hırboların hakim olması.
bu durumun düzelmesi için senin gibi aklı başında insanların mücadele etmesi lazım. sözlük olur, twitter olur, illa sosyal medya olmasına gerek yok publarda, cafelerde olur. olur yani bir şekilde ama ilk eleştiride 'ama ben salağım yaa, tabii ben aptalım yaa, tabi ben böyleyim yaa tabiii' triplerine girmek 35 yaşında adama yakışır mı?
bir de işin en acı tarafı ad hominem'in allahını yapıp, fikirleri değil de insanların yaşını ön plana koyup onun üzerinden fikirleri önemsizleştirmeye çalışmak. ne olmuş abi arkadaş 19 yaşındaysa, sen 35 yaşındaysan. 50 yaşındaki adamın yanında da sen çocuk kalıyorsun, seni yaşından dolayı ezse, yarım yaşındaki eleman ne yaşamış ne görmüş de ahkam kesiyor dese ne hissedeceksin. nice yiğitler var 18-19 yaşında olup da 45-50 yaşında adamlardan daha çok kendini geliştirmiş, cesur, atılgan. bu işler yaşa başa bakmıyor, üç kelimenden dördünün elemanın 19 yaşına vurgu olması senin açında büyük bir eksi olarak hafızalara kazınmıştır.
tartışma konusuna gelecek olursak da inanılmaz derecede ağır bir şekilde saçmalamışsın ne yazık ki. bileklik kampanyasına en başından beri karşıyım, tek bilek tek böbrek benim gözümde kampanyanın ismi. yine de alternatif olarak sunduğun yolların hepsinin dolandırıcılık ve sahtekarlık olması sana yakışmadı. kamu yararına dernek statüsündeki spor kulübünü, tahtakale esnafı hırdavatçı metin abiyle bir tutup vergi kaçırma taktikleri sunmak nerden baksan aymazlık.
futbolcuların maaşlarını düşük gösterip, aradaki farkı yöneticileri borçlandırarak karşılamak ve ffp'yi atlatmak, uefa'yı dolandırmak. :) biz mi einstein'ız yoksa uefa mı senin tabirinle gerizekalı abi? ya da diğer bütün kulüpler? futbolcuyu asgari ücretle oynatalım o zaman, geri kalan kısımları yöneticileri borçlandıralım?
abi 3 tane üniversite bitirmişsin allah aşkına bu işler böyle kolay mı, bunun maliyesi var, vergi dairesi var, spksı var, sgksı var, var oğlu var. daha 2 sene önce sgk kulüplere gider yapmadı mı maaşları düşük göstermeyin yakarım diye.
http://www.sgk.com.tr/...cretli-gosterme.htmlülkenin vergi borcu olarak en sıkıntılı ve sabıkalı kulübü biziz, bütün gözler üstümüzde, denetimlerin ardı arkası kesilmiyor. vergi borcu yapılandırması için sıraya girmiş durumda bekliyoruz, zaten vergi ödemiyoruz, elalemin topçularına paraları har vurup harman savururken, vergi ödemekten kaçmışız. yetmedi daha da dolandıralım devleti, uefa'yı.
verdiğin örneklerin hepsi yanlış, gazetelerin kupon olayı demişsin, delindi demişsin delinmedi abi, kural kondu eğitici içerikli ürünleri kuponla verebilirsin dendi, kitap mitap kuponla veriliyor. cep telefonu için fiyatlamayla ilgili bir konu yoktu, taksit ile ilgili bir sıkıntı vardı, yani taksitle cep telefonu almak yasaklandı. esnaf telefonu 1 liraya peşin sattı, telefonun yanında sattığı kılıfı telefon fiyatına yani 3 bin tl'ye satmış gösterdi, kılıf taksitten muaf olmadığı için taksidi onun üstüne dayadı. yani ortadoğu insanının çakallığını konuşturdu, bir iki ay sonra devlet buna da uyandı, engelledi. yani çakallık ve sahtekarlık ile delme çalışmaları yaptılar ve sen gelip bunları makul örnek olarak koca galatasaray spor kulübüne sunuyorsun.
sözün özü, sözlükten bu kadar basit bir sebepten dolayı gitmesi üzdü, benim için fark etmez, mutlaka bir yerde görür, keyifli sohbetinden istifade ederim, birasını içerim de işte...
neyse...