johan elmander'in röportajından sonra (bkz:
#829522) üşenmedim
oktay mahmuti'nin de
galatasaray dergisine verdiği röportajın tamamını yazdım.
***
yenilmaz armada'ya çıkan yol;
"
oktay mahmuti"
-üsküp doğumlusunuz, kaç yılında istanbul'a geldiniz. istanbul üniversitesi eczacılık fakültesi mezunusunuz. mesleğinizi yapmanızı engelleyen ve
spor tutkusunu yüreğinize düşüren ne oldu?
1991'de türkiye'ye geldim. 91 ekimi'nde hatta. şu anda 20 yıl oldu türkiye'deyim. her çocuk gibi spora ilgi duydum, öyle başladı ama eğitimimi de ihmal etmemeye çalıştım. neticede
isteyerek ve severek başladığım bir şey basketbol ve sonuçta işime dönüştü.
doğup büyüdüğüm coğrafya yugoslavya bilindiği gibi sporun içinde olan, basketbolun ön planda olduğu bir yer. bunun da etkisi var elbette.
-euroleague'nin gelmiş geçmiş en iyi on coachı arasına seçtiği
zeljko obradovic 1960 doğumlu ve 29 yaşında baş antrenör olmuş.
ettore messina 1959 doğumlu ve 30 yaşında baş antrenör olmuş. 1968 doğumlusunuz ve 33 yaşında baş antrenör oldunuz. messina ve obradovic görevlerini yaklaşık 20 yıldır sürdürüyor. siz de on yıldır bu konumda görev yapmaktasınız.
yolun daha yarısında mısınız?
çok farklı örnekler aslında.
bu meslekte çok büyük planlar yapma ihtimaliniz pek yok. antrenörlük yapıyorum,
işimi en iyi şekilde yapmaya gayret gösteriyorum. bütün heyecanımla yapmaya çalışıyorum ve bu işten keyif alıyorum. olaya bu şekilde bakıyorum. yarın öbür gün o planları, burada olacağım veya ne yapacağım onları çok fazla görmek ve uygulamak çok kolay bir şey değil.
-bu isimler belki de bir önceki jenerasyon;
xavi pascual 1972 doğumlu,
simone piagiani 1969 doğumlu, yeni nesil denilebilir. 2008-2009
eurocup'ta yılın koçu seçildiniz. 10 kupa kazandınız.
aydan siyavuş(7) ve
aydın örs'ün(6) ardından geliyorsunuz 4 şampiyonlukla. taraftar sizi bu isimlerle
eşdeğer görüyor.
antenörlüğe başlarken
hedefim en üst seviyede bir kulüpte çalışmaktı ve bu yönde bir gayretim vardı. bunu yakaladıktan sonra artık gayretim
oralarda kalabilmek üzerine, o seviyede tutunabilmek, oralarda mücadele edebilmek.
efes pilsen'de euroleague'de oynayarak bunu başarmıştım. ondan sonra da orada kalmanız gerekir. oraya ulaşmak ne kadar zorsa orda kalabilmek de aynı şekilde zor.
-
galatasaray'a geldiğinizde verdiğiniz ilk röportajda hedefi
rekabetçi kimlik,
gelenek sahibi,
güzel basketbol oynayan,
mücadeleyi etmeyi düsturu haline getiren bir takım yaratmak olduğunu belirttiniz. 16 ay geçti, bbl'de final oynandı, kulüp tarihinde ilk kez euroleague'e kaldı, 16 yıl sonra müzesine kupa taşıdı.
hedefin neresindeyiz?
bence o gün söylediklerimle bugün arasında hiçbir fark yok.
rekabet eden,
mücadele eden bir karakter,
gelenek sahibi olma sahibi olma parolasıyla yola çıkıldı ve bunun devam ediyor olması önemli. dolayısıyla aldığımız kupa, kazandığımız maçlar, bulunduğumuz konum bizi asla tatmin etmemeli ama aynı zamanda yolumuzdan vazgeçirmemeli.
eğer ki bu yolun doğru bir yol olduğuna inanıyorsak bundan vazgeçemeyiz. bu anlayış,
kulübün vizyonu olmalı buna göre. oktay mahmuti var veya yok. oktay mahmuti galatasaray'ın ömür boyu antrenörü olmayacak ama üst seviye bir kulübün yolu bu olmalı diye düşünüyorum. yani neresinde olduğumuzdan ziyade bence konuşmamız gereken hala bu yolda olduğumuz.
-
günü kurtarmak yerine bir program uygulamak, yapılanma sürecine girmek gerektiğine de vurgu yaptınız. kafanızda nasıl bir şablon var?
jure zdovcgündemi meşgul etti.
hakan üstünberk ile hala konuyu müzakere ediyor musunuz? yoksa bu düşünceler rafa mı kalktı?
taraftar oktay mahmuti'ye çok güveniyor ve baş antrenör olarak başaracağı işler olduğunu düşünüyor.
bir kere bu konu konuşuldu.
böyle bir şey vardı ve gerçekleşmedi. biz de
bu konuyu tamamen kapattık. şu an da öyle bir dönemdeyiz ki bu konuyu tekrar konuşmanın faydası ve anlamı yok. yapılan, yapılmak istenen bütün hamleler o zaman da, şimdi de galatasaray'ı iyileştirecek, güçlendirecek, kurumsallaştıracak hamlelerdi. bundan sonra da bu hamleler, aynı şekilde, aynı anlamda gerçekleşecek. burada şahıslar önemli değil.
bu proje devam etmeli ve biz ona sadık kalmalıyız. ancak o zaman bir basketbol ekolünden bir gelenekten bahsedebiliriz.
-çalıştırdığınız
ilk kulüp takımı galatasaray. daha önce
müessese takımlarında görev yaptınız.
ne gibi farklar var? burada büyük bir topluluğu temsil etmek, onlara karşı aidiyet hissetmek, duygu yoğunluğunun çok daha yüksek olması gibi faktörler bulunuyor ve bunlar sorumlulukları da arttırıyor.
buraya gelirken farklı bir yere geldiğimi biliyordum.
güçlü bir potansiyelin var olduğu ve
sağlıklı bir şekilde kullanılmadığı inancındaydım. doğru hamlelerle bu potansiyeli canlandırmamız gerektiğini paylaştık hakan üstünberk ile. o şekilde devam ettik. şunu belirtmek isterim ki hakan bey bize optimum çalışma şartlarını sağladı. bunu yaparken de heyecanını en üst seviyede tuttu ve büyük fedakarlık gösterdi.
müthiş bir seyirci potansiyeli ve desteği var ama taraftarlar sizin birtakım işleri doğru yaptığınıza inanırlarsa sizinle beraber olurlar. ne güzel ki bizlerle birlikteler. bundan sonra da olacaklarını umuyorum. demek ki
bazı konularda doğru hamleler yaptığımızı onların ilgisi üzerinden okuyabiliriz.
-
benetton treviso'dan ayrıldıktan sonra
italya milli takımı'na gideceğinize dair söylentiler çıktı. bir yıl takım çalıştırmamayı tercih ettiniz.
benetton'dan ayrıldıktan sonra istediğim türden bir teklif gelmezse çalışmayıp dinlenme kararı almıştım zaten.
sırf çalışmak için kabul etmeyecektim. italya milli takımı da vardı, başka yaklaşımlar da oldu, çeşitli sebeplerden gerçekleşmedi.
-bu arayı
nasıl değerlendirdiniz, daha çok maç izleyerek ve teknik anlamda çalışarak mı? dinlenerek ve ailenizle zaman geçirerek mi? basketbol karakterinize ekstra bir şeyler kattığınız bir dönem miydi ya da
basketboldan uzak kalmak sizi olumsuz etkiledi mi?
yoğun bir maç trafiğindesiniz, yüksek bir stresle yaşıyorsunuz.
yıllarca üst seviyelerde çalıştım. söylediğiniz her şeye vakit ayırdım. daha farklı bir gözle bütün bütün ligleri analiz etme şansınız var. işin içinde olduğunuzda çok fazla zaman olmuyor. bu işi seviyorum, sevdiğim için yapıyorum ve yaparken keyif de alıyorum açıkçası. bazı şeyleri sonuçlardan bağımsız olarak analiz etme fırsatı tanıdı bu evre ve bu çok önemli bir olgu esasında. o açıdan
ne kadar basketbolun dışında olsam da basketbolun içindeydim.
-iki kızınız var.
lalin 9 yaşında ve alya 3 yaşında.
-başarılı oldukça maç sayısı artıyor ve
kızlarınız, ailenize az zaman ayırmak zorunda kalıyorsunuz, bu paradoksu aşmanın bir yolunu bulabildiniz mi?
bir yıllık dinlenme süreci bu açıdan da iyi oldu, kızlarımla daha çok beraberdim. şimdi de istanbul'da olduğum zaman ailemle beraber vakit geçiren bir insanım. tabi ki arkadaşlarım, dostluklarım var ancak
ailem her şeyden önce gelir. onların büyüdüğünü görmek istiyorum. zaman ayırabildiğim kadar ayırmaya çalışıyorum.
-
spora ilgi ne düzeyde?
alya çok küçük, daha 3 yaşında ve lalin voleybol oynuyor. benim arzum,
bir takım sporunda yer alması. üst seviye bir sporcu olmasa bile, bir takım oyununda yer alıp o takım ruhunu paylaşmayı ve beraber kazanmayı, kaybetmeyi öğrenebilmesi adına bence önemli. sadece spor alanında değil iş yaşantısında da gerekli bir şey diye düşünüyorum.
-geçtiğimiz seneki
olin edirne maçı.
hakemlerin kötü yönetimine dair ciddi serzenişleriniz oldu. sizi bu tür eleştirilerde bulunurken hiç görmemiştik. sporun içinde olmayan kararlar alındığını söylediniz. aslında mesajın gittiği yer belliydi. o günden bugüne bir değişiklikvar mı yoksa hala aynı ortamda mı mücadele ediyoruz?
o gün ne hissettiysem,
içimden ne geldiyse söyledim. geçmişe çok fazla bakan biri değilim. önümüzdeki maç her zaman ajandamda yer alır. bunlara çok fazla takılmayalım,
benim için geçmiişte kaldı.
-bbl final serisi 6. maçından sonra çok duygusal anlar yaşandı.
tutku açık ve
josh shipp ile olan sarılmanız, onların gözyaşları.. "
hangi şampiyonluk sizin yüreğinizden daha büyük" ve "
son topa kadar galatasaray" mottoları doğdu final serisinde.
burada benim
kişisel anlayışlarım var. bu çocuklar benim ailem, oturur konuşuruz, birtakım şeyler üzerine anlaşırız ve bunları uygulamaya geçeriz.
bu yolda hatalar olacaktır, yanlışlar olacaktır ama
iyi niyetin asla ve asla eksik olmaması gerektiğini düşünüyorum. iyi niyet olduğu sürece hiçbir zaman başka bir meseleyi tartışmamız gerekmiyor.
-saygı uyandıran bir baba figürü görüyoruz.
karizmatik bulunuyor ve
jose mourinho'ya benzetiliyorsunuz. 43 yaşında ve genç bir antrenörsünüz. oyuncularla bu bağı kurmayı nasıl başardınız, çok disiplinli olduğunuz da biliniyor?
bunları benim yorumlamam çok zor, başkalarının sözleri.
ben buyum sonuçta,
günahlarımla sevaplarımla,
yanlışlarımla doğrularımla. biri olmaya da çalışmıyorum. çünkü
en kötü orijinal bile en iyi kopyadan daha iyidir. tamamen
dürüstlük ve prensipler üzerine kurulu bir ilişkimiz var oyuncularla. karşılıklı bunlar olduktan sonra her şey kolaylaşıyor.
-ciddi bir
euroleague tecrübeniz var.
suproleague'de
efes pilsen'e
final four oynatmıştınız, daha iyi bir derece gelmedi.
1996 koraç kupası kazanıldığında yardımcı antrenördünüz. "bu sezon başarısız olacağız çünkü avrupa kupası kazanamayacağız." dediniz. euroleague'de nereye kadar gidebiliriz.
top 16 başarı mı?
insanlar
türkiye'de çok çabuk uçları yaşıyor, kendini kaptırıyor. yaklaşımlar çok yüzeysel oluyor, final four da istanbul'da, bu takım sonuna kadar gider gibi. bunlar biraz gayri ciddi yaklaşımlar. eğer ki buysa başarı, muhtemelen dediğim gibi avrupa şampiyonu olamayacağız.
zannediyor musunuz ki biz sahaya çıktığımızda kaynetmek için çıkıyoruz! karşımızda kim var çok fazla ilgimizi çekmiyor.
biz kendi işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. kimsenin bu konuda bir şüphesi olmasın. başarılı veya başarısız yorumunu bırakın başkaları yapsın. başarı nedir, bunları çok fazla konuşma tarfatarı değilim, kariyerimin hiçbir döneminde buna girmedim.
-elbette ilk sene,
adım adım,
sağlıklı bir biçimde ilerlediğimiz düşünülürse şu anda bile başarlıyız.
2 hafta önceki hedef euroleague'e girmekti.
şu anki hedef top 16. eğer ki geçersek
ilk 8'e kalmak isteyeceğiz. biz bu hedefi hep kendimize koyacağız. her zaman geçtiğimiz hedefin arkasında ne varsa ona odaklanıyoruz.
-
güçlü rakipler var grupta.
insanlar burada sadece
barcelona ve
siena'yı görüyor.
unics kazan geçen yıl
eurocup'ı çok dominant bir şekilde kazandı.
prokom 8 yıldır ve
olimpija neredeyse kuruluşundan beri bu organizasyona katılıyor. ön elemede safdışı bıraktığımız
rytas top 16 oynamıştı. bunların hepsi köklü kulüpler. euroleauge'de olmak zaten zirvenin zirvesi. bu takım zayıfi bu takım çok iyi demek çok sağlıklı gelmiyor bana.
-
nba lokavtıyla ilgili riske girmemeyi tercih ettiniz. zaza pachulia'ya transfer edildi. pekovic ve ömer aşık'ın da isimleri geçti.
zaza'yı alırken euroleague'e kalmıştık. euroleague başlamadan önce pekovic ve ömer aşık görüşmesi vardı ama
lokavtın ne kadar süreceği konusunda tahminler kısa süreceği yönündeydi ve her iki taraftan da transfer gerçekleşmedi. zaza ise burada oynamak istediğini belirtti. bizim bütünlüğümüze güç katan bir oyuncu.
-
ettore messina nba'e gitti. avrupa basketbolu ile amerika arasındaki makas kapanıyor.
nba - avrupa bağı lokavt ile birlikte daha da arttı. basketbolun gelişimini nasıl görüyorsunuz,
nereye doğru gidiyoruz?
nba daha çok eğlence ve şov yönü ön planda olan bir organizasyon ancak play-offlarda elbette işin rengi değişiyor.
üst seviye avrupa bsketbolunu nba'den daha içerikli görenlerdenim. daha detaylı ve zengin bir oyun olduğunu düşünüyorum. amerika'da kurallar da buna müsaade etmiyor. mümkün olduğu kadar oyunu bire bire dönüştürmeye çalışan bir düzen var. avrupa'ya gelen oyuncular bir dönem buradaydılar. fark kapanıyor. birbirine entegre oldukça bu iki lig, boşluk daha da daralacaktır.
-
ispanya 2006'dan bu yana 1 dünya, 2 avrupa şampiyonluğu yaşadı.
1992 barcelona olimpiyatlarına ve altyapı eğitimine mi inmek gerekir? efes pilsen'de yetişmiş biri olarak
altyapıya önem verdiğinizi de biliyoruz. biz böyle bir ilerlemeyi nasıl yaratabiliriz?
kişiler değil, sistemle ilgili olan bir durum.
bir yolunuz olmalı, o yolun doğru olduğuna inanıyorsanız, sonuçlara bağlı kalmadan ona sadakat göstermeye devam edersiniz. diğer türlü hep kısa vadeli çözümlere girersiniz. biraz önce bizim için bahsettiğim husus da bu. sistemi doğru kursanız da bazen kazanır bazen kaybedersiniz. biz belki şu an ispanya 1992 noktasında, yani başlangıçtayız. galatasaray'da da a takıma oyuncu yetiştirmeye devam ediyoruz.
-futbolda hücum etmek savunma yapmaya göre hep göz önünde. basketbolda ise bunun kontrastı var. nba'deki tezahüratlar bile bu yönde. siz de takım savunmasıyla var olan, yaşayan bir antrenörsünüz.
basketbol niçin savunma odaklı bir spor?
savunma olmazsa olmazı ama basketbol takım sporu. tek inandığım ve hareket ettiğim nokta
takım odaklı olması. herkes savunmada yardımlaşmadan bahseder. hücumda da aynı durum geçerlidir. toplu ve topsuz. baktığınız zaman o kadar dinamik bir oyun ki, bunu savunma ve hücum odaklı diye bölmek çok olası değil.
paylaşma ve yardımlaşma şeklinde açıklamak daha doğru olur.
-bbl büyük bir heyecana sahne olacak. anadolu efes, fenerbahçe ülker rekabete hep hazır. türk telekom ve beşiktaş milangaz da önemli isimleri kadrosuna kattı. banvit var, karşıyaka var.
nasıl görüyorsunuz sezonu?
geçen sene de aynı şekildeydi. büyük bir heyecan ve rekabet vardı. belki bu sene daha da yoğun olacak. bahsettiğiniz takımlar değerli kadrolar ancak diğerlerini de küçümsememek gerekir. sürprizler de olabilir.
basketbolseverler için güzel olacak.
-
josh shipp,
preston shumpert ve
luksa andric takımdaki ikinci senelerini yaşıyor. bu alışkın olmadığımız bir durum galatasaray'da. bu sezon jaka lakovic, darius songaila gibi tecrübeli isimler geldi.
süreklilik ve istikrarın başarıyı getirmesi adına kalıcı yabancı oyuncular bir gereksinim mi?
biz sadece doğru oyuncularla değil
doğru insanlarla da çalışmak istiyoruz. şahsen değil kulübün de yaklaşımı bu olmalı bence. defalarca söyledim, bir oyuncunun hangi takımı tuttuğu önemli değil,
nasıl hizmet verdiği önemli. en can alıcı nokta olarak bunu görüyorum. bu oyuncular, eğer ki bu formayla, kulüple bütünleşebiliyorsa söylenebilecek en ufak bir şey yok. insanlar gelsin, bir süre sonra bütün takım değişsin bunu istemem. geçen sene takım kurarken de bunu dile getirdim. her sene yeni oyuncular istikrar adına bir şey yapılmadığının göstergesi. bu kulübü daha üst seviyeye taşımak için çalışıyoruz.
var olan güçlü bir markayı daha yukarılara taşıyabiliyorsak başarılıyız, biz o markanın sırtına binip bir yerlere geliyorsak bir şey yapmamışız demektir.
***
kariyer;
1988 - 1991 :
rabotnicki altyapı
1992 - 2001 :
efes pilsen yardımcı antrenörü
2001 - 2007 :
efes pilsen baş antrenör
2007 - 2009 :
benetton treviso 2010 - :
galatasaray medicak parkbaşarılar;
2001 - 2002, 2002 - 2003, 2003 - 2004, 2004 - 2005 sezonları
türkiye ligi şampiyonluğu 2001, 2002, 2006, 2007
türkiye kupası 2006, 2011
cumhurbaşkanlığı kupası 2008 - 2009
eurocup yılın antrenörü 2000 - 2001
suproleague final four,
avrupa üçüncülüğü.
***
röportaj:
ahmet eren loğoğlu