1061
şimdi ben buraya ne yazsam arkasından ağlıyor diyeceksiniz ama gerekirse ağlarım. çünkü benim olayım farklı.
çünkü ben basketbolda bu paraların uzun süre dönmeyeceğini ve tekrar küçülmelere gidileceğini biliyorum. ama seneye ama diğer sene. çok uzak olmayan bir zaman diliminde gerçekleşecek bunlar. efes, ülker gibi sağlam şirketler arkanda olmadıktan sonra yarını görmek zor. hatta efes bile 30 milyonluk bütçeye yaklaştığı bu seneleri arayacak. bilen bilir efsane bologna neredeyse her sene sponsor değiştirmek zorunda kalıp bir büyüyüp bir küçülüyor. dünyanın en popüler kulüpleri r.madrid, barcelona belli aralıklarla sponsor sıkıntıları çekti. çünkü basketbol para yönünden geri dönüşü olmayan bir spor. sponsorlar senin basketboldaki tüm yükünü de çekmiyor. senin ayırdığın bütçe ile giderin arasındaki fark genellikle karşılanıyor ve hiçbir firma büyük paralara uzun süreler sponsor olmuyor, olamıyor. artı olarak kimse kombine için milyar ödemez, bilet fiyatları 10 tl'yi geçse salona gelen olmaz, yürolige katılsan şampiyonlar ligi gibi paraya boğulmazsın. bu şekilde de bir dönüş yok. şu prestij yarışları bitsin yine biz bize kalacağız.
işte o zaman oktay mahmuti'nin yapmaya çalıştığı şeyin önemi daha çok ortaya çıkacaktı. kendi yağıyla kavrulabilen, ayaklarının üstüne basabilen bir takım yaratmaya yaklaşmıştı mahmuti. tüm bütçeyi yabancılara ayırmamış, gerektiğinde bonservis ödeyerek furkan'ı almış, tutku'yu transfer etmiş, göksenin'i çıkarmış, ilkan'ı alıp bir sene daha iyice pişmesini sağlamış, iyi kötü ender'le kadroyu genişletmiş. bornova'dan aldığı shipp, oly benchinden aldığı gordon, genç ve pek de piyasası olmayan andric takımla birlikte büyümüş ve hızla yürolig takımına evrilmiş. 1-2 nokta yabancı takviyesiyle daha da seviye atlayacaktı ki takım yeniden kurulmadığı için gerektiğinde bütçenin daha fazla yüzdesini kullanarak daha kaliteli oyuncular da getirebilirdin. bu oyuncularla alışagelmişin dışında tek senelik anlaşmalar yapılmamış, hatta uzatılması yönde çaba sarfedilmiş, takımın iskeletindeki oyuncuların bazıları da neredeyse efes'in transfer ettiği birkan batuk kadar paraya oynamış. oynattığı oyun, yarattığı taraftar kitlesi, daha da sayabilirim. büyük paralar harcamayarak büyüme gerçekleşecek, ileride oluşacak maddi dalgalanmalar takımı minimum düzeyde etkileyecekti.
her şeyi geçtim zamanında en son efes'in yaptığı basketbol geleneği oluşturma yolunda hızla ilerliyorduk. belli bir süre geçtikten sonra takım öyle bir hal alacaktı ki, işleyen sistemdeki çatlaklar kabak gibi ortaya çıkacak ve sen istesen de istemesen de doğru transferler yapacaktın. çünkü eksikler çok net olduğundan alacağın adamı elinle koymuş gibi bulacaktın. belli bir süre sonra gelen gideni aratmayacaktı.
yukarda yazıklarımın ergin ataman, erman kunter ile falan alakası yok. onlar da bunları başaracak çapta adamlar ama galatasaray basketbol şubesinin her sene yeniden yapılanma lüksü yok. oktay mahmuti olmadı ergin atamanla yapılsın. 3 senelik sözleşmenin samimiyetine inandırsınlar bizi.
gün gelir sponsor gider, ergin ataman gider, yönetim gider, son 2 yıldır basketbolla ilgilenmeye başlayan taraftar gider, yine biz bize kalırız basketbol takımıyla. işte o zaman ağlamamak ümidiyle.
çünkü ben basketbolda bu paraların uzun süre dönmeyeceğini ve tekrar küçülmelere gidileceğini biliyorum. ama seneye ama diğer sene. çok uzak olmayan bir zaman diliminde gerçekleşecek bunlar. efes, ülker gibi sağlam şirketler arkanda olmadıktan sonra yarını görmek zor. hatta efes bile 30 milyonluk bütçeye yaklaştığı bu seneleri arayacak. bilen bilir efsane bologna neredeyse her sene sponsor değiştirmek zorunda kalıp bir büyüyüp bir küçülüyor. dünyanın en popüler kulüpleri r.madrid, barcelona belli aralıklarla sponsor sıkıntıları çekti. çünkü basketbol para yönünden geri dönüşü olmayan bir spor. sponsorlar senin basketboldaki tüm yükünü de çekmiyor. senin ayırdığın bütçe ile giderin arasındaki fark genellikle karşılanıyor ve hiçbir firma büyük paralara uzun süreler sponsor olmuyor, olamıyor. artı olarak kimse kombine için milyar ödemez, bilet fiyatları 10 tl'yi geçse salona gelen olmaz, yürolige katılsan şampiyonlar ligi gibi paraya boğulmazsın. bu şekilde de bir dönüş yok. şu prestij yarışları bitsin yine biz bize kalacağız.
işte o zaman oktay mahmuti'nin yapmaya çalıştığı şeyin önemi daha çok ortaya çıkacaktı. kendi yağıyla kavrulabilen, ayaklarının üstüne basabilen bir takım yaratmaya yaklaşmıştı mahmuti. tüm bütçeyi yabancılara ayırmamış, gerektiğinde bonservis ödeyerek furkan'ı almış, tutku'yu transfer etmiş, göksenin'i çıkarmış, ilkan'ı alıp bir sene daha iyice pişmesini sağlamış, iyi kötü ender'le kadroyu genişletmiş. bornova'dan aldığı shipp, oly benchinden aldığı gordon, genç ve pek de piyasası olmayan andric takımla birlikte büyümüş ve hızla yürolig takımına evrilmiş. 1-2 nokta yabancı takviyesiyle daha da seviye atlayacaktı ki takım yeniden kurulmadığı için gerektiğinde bütçenin daha fazla yüzdesini kullanarak daha kaliteli oyuncular da getirebilirdin. bu oyuncularla alışagelmişin dışında tek senelik anlaşmalar yapılmamış, hatta uzatılması yönde çaba sarfedilmiş, takımın iskeletindeki oyuncuların bazıları da neredeyse efes'in transfer ettiği birkan batuk kadar paraya oynamış. oynattığı oyun, yarattığı taraftar kitlesi, daha da sayabilirim. büyük paralar harcamayarak büyüme gerçekleşecek, ileride oluşacak maddi dalgalanmalar takımı minimum düzeyde etkileyecekti.
her şeyi geçtim zamanında en son efes'in yaptığı basketbol geleneği oluşturma yolunda hızla ilerliyorduk. belli bir süre geçtikten sonra takım öyle bir hal alacaktı ki, işleyen sistemdeki çatlaklar kabak gibi ortaya çıkacak ve sen istesen de istemesen de doğru transferler yapacaktın. çünkü eksikler çok net olduğundan alacağın adamı elinle koymuş gibi bulacaktın. belli bir süre sonra gelen gideni aratmayacaktı.
yukarda yazıklarımın ergin ataman, erman kunter ile falan alakası yok. onlar da bunları başaracak çapta adamlar ama galatasaray basketbol şubesinin her sene yeniden yapılanma lüksü yok. oktay mahmuti olmadı ergin atamanla yapılsın. 3 senelik sözleşmenin samimiyetine inandırsınlar bizi.
gün gelir sponsor gider, ergin ataman gider, yönetim gider, son 2 yıldır basketbolla ilgilenmeye başlayan taraftar gider, yine biz bize kalırız basketbol takımıyla. işte o zaman ağlamamak ümidiyle.