• 32
    aslında temelleri geçen sene başında atılan #yenilmezarmada figürünü, basketbol şubesinde bir sistem yaratma çabası ilk defa 2007-2008 senesinde murat özyer'le başlamıştı. 1 sene önce ülker'i şampiyon yaptıktan sonra kapısına kilit vurulmasıyla boşa çokan şampiyon coach ülker grubunun fenerbahçe'de aydın örs'ün yardımcısı ol teklifini kabul etmeyerek bizimle anlaşmıştı. ilk sene pek ahım-şahım bir kadro kuramadığımız için misimovic'ten önce sakızı bizimle tanıştıran gamsız görünümlü sayı canavarı gerald fitch'in eline bakan bir takımdık.

    2007-2008 sezonu sistemli bir takım için atılan ilk adım oldu. hüseyin beşok gibi türk basketbolunun değeri anlaşılamamış ismi kulübe kazandırılırken, geçmişinde efes pilsen ve ülker'in oyun kurucusu apolet bulunan güvenilir el cüneyt erden, 1 sene önce tuborg'dan gelen ve oğuz savaş'tan daha iyi pivot olduğuna inandığımız ümit milli cemal nalga, büyük kolej yıllarının hatrına yine 1 sene önce takıma katılan murat kaya'lı bir türk rotasyonu oluşturuldu. bu kadroya son eklemeler ise hiç 1.lig tecrübesi olmayan erdem türetken ve efes pilsen'den kiraladığımız cenk akyol'la oldu. *

    takıma yabancı takviyeleri yapılırken 2 numaraya robert hite, uzun pozisyonuna orta mesafe şutu olan chris owens, uçanı kaçanı vuran charles gaines geliyordu. takımın tek eksiği olan oyun kurucu pozisyonuna ise o sene nba'de free agent olan dee brown ismi ortalıklarda dolanıyordu. "one man fastbreak" lakabıyla tanınan ve bir illinois efsanesi olan dee brown son halka olarak takıma katılıyordu.

    dee brown o sene bize gelirken aslında özellikle euroleague takımlarından da teklifler almıştı. olympiacos'un onunla ilgilendiği biliniyordu. biz ise dee'ye o zamana kadar hiçbir oyuncuya vermediğimiz kadar para veriyorduk, bilinen rakam 1.1 milyon dolar.

    dee brown öncesi önce malik dixon sonra gerald fitch'le her maç 30 sayı atacak yıldız oyuncuya alışmış taraftarın beklentileri doğal olarak bir nba yıldızından da bu ve buna benzer istatistikler oluyordu. fakat sezon boyunca ne dee brown anlık patlamalar dışında skorer olarak bize fayda sağlamadı.

    o sezonun belki de en önemli iki oyuncusu robert hite ve charles gaines oldu. özellikle eurocup serüveninde bize çok katkı sağladılar. fakat oyun olarak pek tatmin edici olduğumuz söylenemez. bu kadar atletik ve hızlı oyunculara sahip olduğumuz halde nedense daha yavaş tempoda oynamaya çalışıyorduk.

    eurocup'da zaferler tek tek gelirken önce geçen senenin intikamını alıp asvel'i elerken arkasından gran canaria'yla eşleşiyorduk. o sene eurocup maçlarını kanal24 yayınlıyordu murat murathanoğlu ve yiğiter uluğ'un anlatımıyla. rakibin en korkulan ismi carl english'i sağolsunlar ezberletmişlerdi. o sene eurocup'da ki diğer temsilcilerimizden beşiktaş müthiş bir kadroya sahipti preston shumpert, dalmau, rick apodaca, sinan güler, kaya peker, sezon ortasında gelen predrag drobnjak muazzam kadroları vardı. coach ergin ataman'la eurocup'a müthiş başladılar ve 10/10 yapmışlardı. o sene diğer müthiş takım badalona'nın 10/10 yapmasına ise türk telekom izin vermeyecekti.

    beşiktaş o sezon eurocup'da çok iddialıydı bizden daha iyi bir görüntü çiziyorlardı. özellikle kızılyıldız serisinde kimsenin unutmayacağı ve sinan güler'i türk basketboluna armağan eden omar cook-sinan güler eşleşmesiyle beşiktaş o turu geçerken ataman her zamanki mütevaziliğini! konuşturuyordu.

    final eight zamanı geldiğinde yanlış hatırlamıyorsam eşleşmeler zaten belliydi. aynı ülke takımlarını birbirleriyle eşleştiriyorlardı. her sene olduğu gibi torino'da boş salonda oynanan maçlarda ilk defa bir avrupa kupasında 2 türk takımı karşılacaktı. murat özyer ve sistem için müthiş bir adımdı bu. birçok hatıra barındıran maçı cüneyt erden'in 9 saniye kala attığı üçlükle kazanıyorduk ama ergin ataman'ın molası varken mola almaması ve bizim oyuncuların galibiyet sevincini soyunma odasına koşarak kutlamalarını bir türlü anlayamadım ve anlamam da mümkün değil. niye koştular ki?

    bu sonuçta murat özyer bir zamanlar asistanlığını yaptığı ergin ataman'ı alt etmeyi başarıyordu.

    herkes şimdi düşünebilir kupaya bu kadar yaklaşmışken alamaz mıydık diye. o sene eurocup şimdilerden çok daha zorluydu hatta o sene eurocup'da müthiş takımlar ve müthiş çekişmeler vardı. son 4'e kalmamızın başarısını bir kenara bırakın çeyrek finalde beşiktaş yerine başka bir takım çıksa tur atlamamız bile hayal olabilirdi. o senenin en büyük favorisi badalona'nın oyun kurucusu ricky rubio skoreri rudy fernandez. yine murat özyer'in o zamanlar keşfettiği demont mallet, telekom'un gediklisi jan jagla ve şimdinin caja laboral'lisi pau ribas. diğer tarafta bizim gruptan gelen girona'da san emeterio ve marc gasol. kazan'da tariq kirksay, darjus lavrinovic ve yeni yeni parlayan dusko savanovic. dinamo moskova'da ise travis hansen, henry domercant, antonis fotsis ve milos vujanic gibi oyuncular vardı. enfes kadrolar.

    badalona karşısına biraz zaten kaybeceğiz havasıyla çıkmıştık. final8'in bizim en değerli oyuncusu tek başına takımı sürükleyen robert hite yine pes etmemiş maça ortak etmişti bizi ama olmadı. 3.lük maçı ise çok önemliydi. çünkü 1. euroleague giderken 2-3 eurocup'a bir sene sonra direk katılıyordu. biz bu amaçla çıkmıştık maça ama ne yazık ki badalona maçında sakatlanan hite olmayınca takım durmuştu. o sene takıma sonradan katılan bir amerikalı daha vardı adını bile hatırlamıyorum ama daha kötüsü bulunamazdı herhalde. (u: 9 kişi uyarmış sağolsun bu isim britton johnsen. ama kötü olduğunda herkes hemfikir)

    torino'dan müthiş bir özgüvenle dönerken aslında o sezon boyunca yaşadığımız istikrarsızlık yine peşimizi bırakmıyordu.(u: bir periyotta sadece 2 sayı attığımız bir mersin maçı olduğunu hatırlattı trouble sağolsun ) pek dengeli bir takım değildik. play-off başladığında belalımız tutku açık ve takımına karşı kazanabileceğimize inanıyorduk ama tutku-el-amin ikilisi bizi yaktı.

    sonuçta dönüp bakıldığında başarılı mıyız değil miyiz anlayamadığımız bir sezon oluyordu. sanırım ahmet dedehayır'da böyle düşünüyor olacak ki takımın başına erman kunter'i getirmek için çalışmalara başlıyordu. temeli yarım kalan sistem ve efendiliği yüzünden ortada bırakılan bir coach. (u: aslında biraz cem akdağ oktay mahmuti değişikliğini de andırmıyor değil bu hamle ama yapan kişi dedehayır olunca güven olmuyor) sonuçta erman kunter işi olmuyor ya da oldurulmuyor * ve galatasaray tekrar murat özyer'i takımın başına getiriyor.

    murat özyer o sene belki de kariyerin en büyük hatasını dedehayır'a boyun eğerek yapmıştı ama eğer öyleyse bile en büyük ikinci hatası tüm yabancıları dağıtmak oldu. oynamak istediğimiz basketbolla oyuncuların uyuşmadığını düşünüyordu coach ve daha tecrübeli avrupa basketbolundan isimleri almak istedi. dee'nin ayrılması süpriz değildi ancak hite ve gaines'in gidişi taraftar için biraz buruk oldu.

    takımın türk rotasyonu korunurken coach bu bağlamda önce avrupanın iyi uzunlarından pao'dan andrija zizic, avrupanın en iyi şutörlerinden milan gurovic, kolay kolay yıkılmayan oyun zekası müthiş 4 numara dejan milojevic'le anlaştı. takımdan ayrılan robert hite yerine ise antonio graves geliyordu. fransa kariyerinde müthiş maçlar çıkartan ve bize geldiğinde 1-2 sene içerisinde kusursuz bir euroleague oyuncusu olması beklenen graves. transferler kağıt üzerinde müthiş duruyordu. fakat oyun kurucu transferi kimseyi tatmin edemiyordu. alpella'nın guardı marshall strickland. hatırlamak bile istemiyorum, felaket ötesi bir galatasaray kariyerine sahiptir kendileri.

    sezon müthiş beklentilerle girilirken ilk patlayan teker tabii ki strickland oldu. tam o sorun halledilmeye çalışılırken a.zizic sorunu ortaya çıktı. zizic ayrılmak istedi ve gitti. taraftar takımın en önemli ismi milan gurovic'in dublörünün geldiğini düşüne dursun murat özyer eleştirilere dayanamıyordu. dedehayır sezon öncesi yapamadığını yapmış ve coach'ı yollamıştı.

    galatasaray ilk düzgün bir organizasyon kurma hayalleri çabuk suya düşüyordu. sonrasında kaos ortamında değişen yabancılarla sezon bitiriliyordu ve sonra yine sil baştan. o sezon hakkında akılda kalan detaylardan biri de coach değişikliği sonrası fenerbahçe'yi evimizde yine yenmemiz olmuştu. hüseyin beşok'un yürek koymasıyla.

    murat özyer'i birçokları coach olarak beğenmez. gönderilmesi için geç kaldığı düşünülür ama nedense kimse o dönem ahmet dedehayır'ın şubede yaşattıklarını hatırlamak istemez. tıpkı erkek takımında olduğu gibi kadın basket takımında da cem akdağ'ı zorla gönderen kendisidir. ve bence basketbolda doğru düzgün bir organizasyon sağlamada bu kadar geç kalmamızın yegane sebebi de.

    belki murat özyer çok iyi bir coach değildi, belki galatasaray'ı yönetme kapasitesi yoktu ama şu an basamaklarını çıktığımız merdivenin ilk ayağını onun sayesinde attık bu da unutulmasın. cem akdağ ile beraber bu takımı yolda bırakmayan haksızlığa uğramış olmalarına rağmen bunu ortalık malzemesi yapmayan müthiş insandır.

    (u: eksikler, yanlışlar, abartılar olabilir. yanlış hatırladığım şeyler olabilir...hani okuyan olursa diye diyorum, düzeltiriz.)

    edit: britton johnsen
  • 347
    şubeyle ilgili evraklar arasına yine şubede görev yapan eşinin maaşında zam yapılması ile ilgili bir yazıyı da sıkıştırıp başkana habersizce imzalatmaya çalışırken farkedilip kulüpten siktir edilmişliği bulunan abimiz.

    yeni yönetimin daha ayı dolmadan basketbol şubesine geri döndürülmesiyle, şubenin kaderinin oy karşılığı seçim vaadi olmaktan öteye gidemeyeceğini bir kere daha ispatlamıştır...
  • 239
    bilmeyenler için hepsini bir toplardım, artık maaşları o mu ödüyor da gitsin diye söylenmez sanırım..

    ilkan karaman’ın gidişi öncesinde bu ihtimal olmasına rağmen “bir şey olmaz” düşüncesi ile kayıtsız kalmak. oyuncu kaçınca takipteyiz, haklarımızı alacağız açıklaması ve sonrası hiçbir şey alamadan kulübün maddi zarara uğratılması.

    lindsay whalen’ ın çektiği ihtarı ciddiye almayıp ilgisiz kalmak. maç günü oyuncuyu dinlendiriyoruz diye yalan açıklama yapmak, halbuki whalen arabasını bile hava alanında bırakıp ülkeyi terk etmişti. israrlara rağmen whalen geri dönmeyince galatasaray geleneklerine uymuyor diye açıklama yapmak. taraflı tarafsız herkes o sezon whalen kaçırılmasa idi galatasaray şampiyon olurdu düşüncesindeydi.

    manuchar markoishvili’ye 48 saat süre verdiklerini ve bu sürenin sonunda anlaşacaklarını söyledikten yaklaşık 6 saat sonra oyuncu cska forması ile objektiflere poz verdi.

    abdi ipekçi’de pınar karşıyaka maçı öncesi günler öncesinden olaylar çıkacağı açıkça belliyken salonda gerekli önlemleri aldırmamak. rakibin salon boşaltılmazsa maça çıkmayacağız tehdidine boyun eğip salonun boşaltılmasına onay vermek!

    yukarıdaki hadisenin tam tersine pınar karşıyaka deplasmanında takıma ve kendisine fiili saldırı olmasına rağmen salonun boşaltılmasını ve gerekli önlemler alınmasını sağlayamamak. kendisine fiili saldırıda bulunan kişiden davacı olmamak.

    bir kadın takımı fenerbahçe deplasmanında aziz yıldırım’ın kendisine “hareketlerine ve konuşmalarına dikkat et” tehditlerine karşı sadece haklısınız cevabı verip ezik ve galatasaray karakterine yakışmayan bir davranış sergilemek.

    sezon ortasında sözleşme yenilemek isteyen işıl alben, alba torrens gibi oyunculara hiçbir yöneticiye danışmaksızın “kendi yolunuzu çizin” diyerek kulüpten uzaklaşmalarını sağlamak. daha sonra işıl alben’i geri almak için uğraşıyoruz deyip bir kere bile rusya kulübüne gidip görüşmemek.

    2012 yılında eurocup için hayatı önem taşıyan kuban deplasmanında, kuban takımının faks ile “burada fuar var rezervasyonunuzu önceden yapalım” uyarısını dikkate almayarak takımın yollarda perişan olması ve farklı kuban yenilgisi. ergin ataman maç sonu basın toplantısında alınan ağır yenilginin sorumlusunun becerilemeyen organizasyon ve oyuncuların yorgunluğu olduğunu belirtmişti.

    bu sezon kaybettiğimiz bazı euroleague maçlarında salon içinde bazı kişilere “takım çok kötü oynatılıyor” diye ekrem memnun’u kötülemek.

    bir çok oyuncu twitter’dan ağır hakaretlere maruz kalmasına rağmen galatasaray spor kulübü oyuncu olmanın verdiği ağır başlılık ile bunlara kulak tıkayabilirken, kendisi sürekli polemiğe girip twitter’dan galatasaray taraftarı ile dalga geçmek, twitterı ilk okul çocukları gibi anlamsız kullanmak.

    galatasaray’ın karakterini ve ağırlığını yansıtmayan hafiflikte olmak.

    bütçe düşük olmasına rağmen şaziye ivegin, furkan aldemidr gibi bazı oyuncular ile yüksek sözleşmelere imza atıp daha sonra indirim istemek ve oyuncuların kulüpten ayrılmasına sebep olmak.

    sancho lyttle ile bahar öztürk’ün aynı anda oynamayacağını düşünmeyerek transferi yapmak. sancho lyttle gelince mecburen bahar öztürk’ü göndermek ve aradaki maaş farkını kulübün ödemesi zorunda bırakmak.

    formaları yapan şirket ile yaşanılan sıkıntılar, formaların bir türlü hazır olmaması ve neredeyse 2013 sezonun ilk yarısını takımların eski formalar ile oynaması.

    euroleague şampiyonu apoltesi takan bir takımın doğru düzgün sponsor bulamaması, bunu için gerekli ve yeterli çabanıın gösterilmemesi.

    “oyuncuların hiçbir alacağı yoktur” açıklamasını yaptıktan kısa bir süre sonra furkan aldemir’in ödenmeyen alacakları için kontratını fesh etmesi.

    alacaklarını istediği için gelmeyen shavonte zellous ile iletişim kuramayıp ipleri koparmak. sonra oyuncuyu suçlamasına rağmen yinede peşinden koşup transfer etmeye çalışmak.

    ergin ataman ile ekrem memnun’un istediği oyuncularda sürekli sorun ve sıkıntı çıkarmak. kendi istediği oyuncuları kabul ettirmeye çalışmak.

    kendi koltuğunu korumak ve hataları başkalarına atmak için twitter da fake hesap açıp başkalarına iftira atmak. (yazım hataları, kullanılan kelimler, kayıtlı mail adresi ile hesabın ona ait olduğu ispat edildi.)

    resmi siteden yayınlanan basketbol şubesini ilgilendiren bazı olumsuz haberleri “haberim yok” olarak yorumlaması.

    aile dostu olduğu için şuacan pişkin'i takıma alması.

    işıl alben'in kulübü kursk onay vermesine rağmen "kulübünü ikna edemiyoruz" diyerek yalan konuşmak ve ekrem memnun'un çok istediği bu transferi gerçekleştirmemek.

    sponsor liv hospital ile olan sıkıntılar ve çözüm üretememesi.
  • 309
    iş bilmezliği ve beceriksizliği yüzünden yaptığı birçok işi eline yüzüne bulaştırmış; basketbol şubesine kattığından çok şubeden götürmüş; yaptığı skandal işlerden sonra sırf liseli abilerinin hatrına kulüpte tutulmuş; liseli olduğu için galatasaray'dan 3 yılda 1 trilyon civarında para kazanmış fakat galatasaray tarafından işine son verilince tazminat için galatasaray'ı dava etmiş sözümona galatasaraylı.

    http://gss.gs/fsC.jpeg

    bakın, bu resme iyi bakın da düşmanı dışarda aramayın.
  • 64
    iyi galatasaraylı ancak çok kötü şube koordinatörüdür. geldiğinden beri kadın erkek basketbol şubelerinde yaşanan şokları bir hatırlayalım :

    1- ilkan karaman olayı

    2- herkesin zor hazmedeceği nevriye yılmaz transferi. madem transfer ettik bari işe yarasın hep sakat. tam iyileşti derken son 2-3 maç gene yok, bir açıklama da yok

    3- göksenin köksal'ın tam iyileşmeden tekrar oynatılması ve bu sefer sezonu kapatması

    4- domercant'ın göksenin gibi iyileşmeden sahaya sürülerek sezonu kapatmasi. verilen onca bonservis parası,

    5- hawkins olayı

    6- gidenlerin yerine son derece yetersiz markoishvili transferi

    7- jamont gordon'un parasını alamadığı dedikoduları

    8- whalen'ın parasını 2 aydır alamadığı gerekçesiyle takımı terketmesi.

    bunların hiçbirinde kendisini suçlu ya da sorumlu görmüyorsa görevine devam etsin.
  • 179
    kadin basketbolcularin antremanini zoyaret ettigimizde karsilastigimiz kisi. erkek, kadin fark etmez antremanlarin cogunda takimla birlikte olan, basketbolcularla surekli ic ice olan kisi. simdi bunu bir yere not alalim.
    degerlendirmemiz gereken diger veri ise su: galatasaray gibi bir yapilanmada muhasebe ayri bir kisi degil bir bolumdur. soyle anlatayim, kurumsal bir sirkette calisiyorsunuz, diyelim marketing bolumundesiniz. mudurunuz sizinle ayni ofiste sizi de cok seviyor. ay basinda maas odeme gununuz haftasonuna denk geldiginde bunun erkene alinip size kiyak gecilmesini saglayacak kisi marketing mudurunuz mu olur? karari ust kuruldan biri verir uygulamaya muhasebe sokar. galatasaray'da da surekli basketbolcularla ic ice olan birinin odemeler konusunda soz sahibi ve karar sahibi olup yerine getirmeyecegini mi saniyorsunuz? murat ozyer ust kurulun kendine soyleneni basketbolcuya soyleyen bir adam, odeme konusunda da hicbir sekilde soz sahibi degil. basketbolculara yapilmayan odemelerden dolayi murat ozyeri suclamak sacmalik. hatta arttiriyorum hayatinda hicbir iste calismamis, hayatinda dikey yapilanmaya sahip herhangi bir organizasyonun icinde bulunmamis isguzar birinin soyleyecegi sacmalik.

    size marketing mudurunuz odemeler sali yapilacak dediginde bu kendisine soylenen sali oldugu icindir. sali gunu odemeler yapildiginda ise marketing muduru suclanama cunku kendisi de ayni yapi icinde alt bir kademede soz dinleyip bunu ileten kisidir, odemelere karisamaz. odeme yapilmadiginda carsamba gunu mudurunue tartismak yerine muhasebeyi once arar durumu yoklarsiniz. galatasaray'da yapilmayan odemelerden o butceyi kontrol eden kisiler sorumludur. basketbol sube sorumlusu parayi kontrol etmedigi gibi tasarrufunda da bulunamaz.

    murat ozyer'in her sorunda suclanmasinin sebebi ismini bildigimiz baska bir sorumlu olmamasindan. kendisine buyuk haksizlik yapildigini dusunuyorum. hatali oldugu seyler de olsa, kendisiyle alakasiz seylerde bile ilk adi anilan kendisi.

    suclamadan once insanlari biraz dusunmek fena olmaz hani.
  • 57
    twitter adresinden, bjk ile ortak açıklama yapmayı savunmuş ve bu açıklamayı "ortak sorumluluğa güzel bir örnek olarak" açıklamıştır. şimdi bunca olan olaydan sonra benim kendisine birkaç sorum var. umarım burayı okuyordur ya da okuyan birisi bu yazılanları kendisine iletir.

    -öncelikle cumartesi gününden bahsedelim; karşıyaka gibi bir deplasmanda maçı baştan sona önde götürüyoruz. ezici oynamasak da skor olarak üstünlüğümüz var. ve ne zaman vites yükseltip farkı açmaya çalışsak ksk tribünleri sistematik bir şekilde olaya el atıyor ve maçı manipule ediyor. sonuç olarak maç kaybediliyor.

    -pazar gününe gelecek olursak; tekerlekli sandalye basketbol şubesi kurulduğundan beri bu takıma istanbul'da, anadoluda ve yeri geldiğinde yurtdışında destek veren taraftarlar her zamanki gibi tribünde yerini almış, pankartını açmış, tezahürat yapıyor. iki takımı birden alkışlıyor. buraya kadar bir sorun yok. sonra beşiktaş taraftarları salona geliyor. iki tane ufak çocuğa " pankartı astırmayız" diyerek magandalık yapıyor. olayların fitili burda ateşleniyor ve devamı geliyor.

    -sayın özyer'in herhalde galatasaray tekerlekli sandalye basketbol takımını destekleyen taraftar profilinden haberi yok. tamamına yakına üniversite öğrencisi olan, her haftasonu bu takımın maçına gelen, onlarla aralarında abi kardeş ilişkisi olan bu insaların olaylarda sorumlu olabileceğini düşünüyor.

    -"peşindeyiz" pankartından tahrik olduğunu söyleyen bjkli yönetici/idareci vs. var. sayın özyer bundan haberiniz var mı acaba ?

    -ortak sorumluluğa güzel bir örnek diye yazmış kendisi ancak ben bjk sitesinde herhangi bir açıklama göremiyorum. bu nasıl bir ortaklık ?

    -yine twitterda ortam gergin, hepimiz sinirliyiz "kurunun yanında yaş da yanmış olabilir" diyorsunuz. burdaki kuru o pankart astırmayan bjk taraftarı, yaş olanlar ise sizleri her ne koşulda olursa olsun destekleyen galatasaraylı üniversite öğrencileri olsa gerek.

    -çocuklarımıza spor yaptırmaktan cok uzak bir ortamdayız demişsiniz. bu ortamı sağlamak için bu açıklamayı uygun gördüyseniz merak ediyorum; "5 sene sonra pankartdan tahrik oldum o yüzden sahaya daldım" diyen bir insan olursa, bugün yapılan ortak açıklamanın niteliği ne olacak?

    -galatasaray takımı ve taraftarı her maçta böyle dayak yiyecek ve suçlu konumuna mı düşecek? biz hiçbir idareci/yönetici vs. kimsenin tribüne oynamasını istemiyoruz sayın özyer. sadece haklı olduğumuzda gönül verdiğimiz kulübün bizlere sahip çıkmasını istiyoruz. bir aile olduğumuzu, sağlıklı ve düzgün işleyen bir sistemin oluşması için taraftar ve kulüp organizasyonunun daha sağlıklı olması gerektiğini eminim siz de biliyorsunuzdur.

    gerek takımı destekleme konusunda, gerekse sizlere duyulan saygı konusunda bir gün olsa bile değerlerinden ödün vermeyen bu genç öğrenci insanları yarın nasıl salona çağıracaksınız hadi gel cehennemi yaratalım filan diye ?

    umarım bu ve buna benzer şikayetleri dikkate alır bir açıklama yapma gereği duyarsınız. ve yine umarım ki yaptığınız bu yanlışı er ya da geç anlarsınız...
  • 121
    günahım kadar sevmem. hakkındaki yazılan entrylere bakarsanız hemen hemen herkes de benimle aynı fikirde. bugün 15 aralık 2013 pınar karşıyaka galatasaray basketbol maçında şeref tribününde dayak yemiş kendisi. bir galatasaraylı olarak bir yöneticimizin dayak yemesi elbetteki beni çıldırttı. ama geçen sene bunun çok daha basidi olan bir olay yüzünden taraftarlarımızın salondan çıkartıldığı bir ligde, bu kadar olayın üzerine o yavşak ksk taraftarını salondan çıkartamıyorsa, o maçı erteletemiyorsa, bir kez daha soruyorum: sen ne iş yaparsın?
  • 307
    shavonte zellous, lindsey whalen, furkan aldemir, ilkan karaman, ışıl alben bu kulüpten nasıl gitti ? bahar öztürk bu kulübe neden geldi ve nasıl gitti ? hesabını vermeden gitmiştir. hala kimse hesabını sormuyor, müthiş taraftarımızın sosyal hafızası beklenildiği üzere çöplük gibi.

    umarım bir gün hesap vereceksin.

    edit: http://gsbasket.org/...i-60.html#post630880

    http://gsbasket.org/...yordu#prettyphoto/3/

    bunlara da hala cevap verememiştir.
  • 159
    bu adamı bu kadar yerden yere vuruyorlar. anlam veremiyorum. bu adam galatasaray'da görevdeyken takımımız yüz kızartıcı bi suç mu işledi? fiyasko bir sezon mu geçirdi?

    onca sakatlığa rağmen erkek basketbol takımımız final oynadı. euroleague'de çeyrek finale kaldı. kadın takımını zaten söylemeye gerek yok. bunları göre göre neden eleştiriyorsunuz bu adamı? sözlükte leş bi linç psikolojisi var. üstelik bu sürü halinde ilerliyor. bu biraz yanlış gibi.

    ayrıca erkek basketbol takımının bütçede kısıtlamaya gitmesi kendi basiretsizliği değildir. eminim o da sonsuz transfer ücretleri vermek istiyordur oyunculara. bütçe sponsor işidir ve murat özyer'in işi sponsor bulmak değildir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın