• 158
    vallahi bu işi en çok yapan insanlardan biriyim ve bununla da gurur duyuyorum. 2016 yılında yazar değildim ve o dönem yapılan işlerin ceremesini çok çektik.
    2017 yazında totalde harcanan 120 milyon euro ile çok başka şeyler yapabilirdik ama kazanılan şampiyonluklar ve oyuncu satışlarından elde edilen gelirler yüzünden çok da eleştirmiyorum
    gelelim 2019 yazına... fırsat yine ayağmıza gelse de, 2017 yazında beşiktaş'ın kapıldığı popülizme kapıldık ve yapılanma yapmamız gerekirken saçma sapan işler yaptık.
    luyindama, marcao, belhanda ve fernando satışı ile yaklaşık 40 milyon euro üzeri bir bonservis geliri elde edebilirdik. elimiz rahatlayacağı için diagne konusunda da rahat olurduk. ve öte yandan babel, falcao gibi oyuncuları almak yerine gençlere yatırım yapabilirdik.
    bunları o gün rahat rahat söylediğim için şimdi yazabiliyorum. geldiğimiz noktada bugün en değerli iki oyuncumuzdan biri olan luyindama'ya teklif yok deniyor.
    halbuki o gün luyindama'yı 12'ye satsak, 5 opsiyon için kulübüne ödenir. kalan parayla da yerine birini rahat koyardık. belhanda bugün bedava gidecek noktaya geldi. fernando'dan gelen neredeyse seri, lemina ve andone'ye gitti.
    verilen saçma maaşları, bugün düştüğümüz durumu hiç anlatmaya gerek yok. sebebi o gün şampiyonlar liginde belki son 16 yaparız diye yapılan transferlerdir.
    yanlış anlamayın son 16 ve hatta çeyrek final görmek tabii ki mutlu eder ama sürdürülebilir olmadıktan sonra hiç bir anlamı yok.
    bugün tff limiti ayrı, ffp kısıtlaması ayrı boynumuzu büküyor. işte sebebi 2019 yapılan popülizmdir. oluşacak 500 milyon tl'lik zararı hiç söylemiyorum bile...
  • 307
    bu işin bayrak tutanlarından biriydim. o kadar çok kafa yordum ki bu işlere, hala daha kalıntıları olsa da eskisi gibi değilim.
    sebebi ise galatasaray üyesi liseli bir abimin dediğiydi.
    “2000 yılından beri galatasaray batıyor diyorlar, hiç battı mı? galatasaray’ın içindeki menfaat çetesi kulübü batırmaz. kulüp batarsa onlar aç kalırlar.
    benden sana tavsiye, aklını bu işlerle yorma.”
    o gün bugündür dert etmemeye çalışıyorum.
    hiç etmiyorum diyemem ama eskisi kadar önemsemiyorum.
    hermoso’ya 5 verilecekmiş, jakobs için 10 opsiyon varmış.
    bir fikrim varsa tabii ki yazıyorum ama artık sinirlenmiyorum bile.
    bir sene sabri ile sözleşme uzatıldı diye deliye döndüğümü bilirim:)
    vazgeçin takmayın diyeceğim ama öyle olmuyor.
    ben yine de bu işlerin içinden geçmiş biri olarak uyarımı yapayım.
    apple watch almak için hala daha düşünen biri olarak hermoso’ya verilecek maaşı dert edemeyeceğim artık:)
  • 96
    en çok, hortumcu başkan ve yöneticilerin sevmediği taraftar.

    kombine, forma, dekoder almaya gelince para verelim ama kazanılan paranın nasıl harcanacağı, oyuncu satışı, oyuncu alışı vs gibi konularda fikir belirtmeyelim öyle mi? niye biz mal mıyız?

    ayrıca, kendinizi dev aynasında görmekten de vazgeçin artık. neymiş "galatasaray oyuncu yetiştirmez"miş, hadi oradan. siz galatasaray'ı real madrid, bayern münchen, manchester united falan mı sanıyorsunuz? ki bu kulüpler bile deli gibi üretim yapıyor, bizimkiler olmuş topçu istiyor. nasıl bir özgüven bu? asgari ücret kazanıp borç harç iphone alan tüketim manyağı olan tipler gibisiniz.

    not: hem yangıncı hem de muhasebeciyiz.
  • 167
    arda-elano-kewell-baros-keita-lincoln zamanı yapmadığı muhasebe yüzünden, o muhasebenin rejenerasyonu için serdar özkan, mustafa sarp, barış, ayhan, pino izlemiş olabilir.

    orda muhasebeci olamayanlar için daha iyisi geldi, o da;

    sneijder-riera-eboue-melo-drogba-burak-selçuk-hamit zamanı hiç yapmadığı muhasebe yüzünden avrupadan men yemiş, ffp kıskacına girmiş, umut bulut-yekta-bilal-yasin-josue-nigel de jong-tolga-sinan-eren ve benzerlerine de maruz kalmış olması.

    psikolojik bir durum özünde. takımının geçmişine inmek lazım.
  • 194
    uzun süre aralarında olan biri olarak benim de istifa ettiğim gruptur.

    mesela gueye geliyorsa sözleşmesine florya'yı bağlayabilirler umrumda bile değil. kim neyi nasıl yapar anlamam bu takımın bundan sonra her sezon yarışmacı olmasını istiyorum. onun dışındaki detaylarla ilgili şahsi yorumumu yaparım ancak ne üzülür ne sevinirim. yarışmacı olunmadığı her sezon başarısızlıktır benim için.

    yazın muhasebeci kışın yarışmacı olmak isteyen galatasaray taraftarıyla ve yapılan her güzel şeye çomak sokmaya çalışan türkiye cumhuriyeti yetkilileriyle herhangi uzun vadeli bir plana çıkılamayacağına eminim artık.

    biz yine sürdürülebilirliği olmayan başarılardan ve geçici mutluluklardan devam. dara düşersek de allah kerim.

    hayırlısı.
  • 237
    icardi'nin maaşına kafayı takanlar iyi okusun.

    gomis'in 2017-2018 sezonunda 29 gol atmasının ardından maaşına 500.000 € zam istemişti. mevcut maaşı 3.350.000 € idi. maaşının o dönemki kadroda en çok kazanan feghouli kadar olmasını istiyordu (3.850.000 €) peki galatasaray yönetimi ne yaptı. gomis'i gönderdi ve yerine hiçbir forvet alınmadı. sadece eren derdiyok vardı. 2018-2019 sezonunda belki de tarihin en kolay şampiyonlar ligi gruplarından çıkamayarak kafadan 15.000.000 € kaybetti.(porto, schalke ve moskovalı grup. en kötü ikinci olunabilirdi) eren derdiyok'ta sakatlandı zaten çoğu maçta yetenek fakiri sinan gümüş oynamıştı.

    2018-2019 sezonunda ise tarihin belki de en büyük hatalarından biri yapılarak diagne denen kalitesiz forvete 13.000.000 € bonservis bedeli ödedi ve senelik 2.400.000€ maaşa bağlandı. 4 senelik sözleşme yapıldı. 4x2.400.000= 9.600.000 € yapıyor. bonservis bedelini de üstüne eklersek 22.000.000€ diagne'ye heba edildi. ilk yarıda ucl'de potansiyel olarak 15 milyonda kaybedilmişti. şuana kadar totalde 37 milyon euro zarar edildi. bitti mi tabi ki bitmedi.

    2019-2020 sezonuna gelindiğinde galatasaray, radamel falcao'yu aldı. bonservis bedeli ödenmedi ve o dönem için belki de mantıklı bir transferdi. şampiyonlar liginde bir-iki maç kazandırsa senelik maaşı çıkıyordu. senede 5 milyon euro maaşa bağlandı ve 3 senelik kontrat yapıldı. totalde 15.000.000 € harcadı. peki burada hata neydi. falcao kötü futbolcu muydu tabi ki de hayır. falcao alınırken sakattı. kronikti. çoğu maçta oynamadı. ucl de bir iki maç kazandırsa maaşı çıkıyordu. real, psg ve club brugge'li gruptan en azından brugge'yi yenip 3. olarak avrupa liginde devam edebilirdik. ne oldu buradan da kafan 10 milyon euro kaybedildi.

    37 milyon euro zararın üstüne falcao'nun total zararı eklenince (15 milyon maaş + ucl grubunda 3. lük parası 10 milyon euro) 62.000.000 € galatasaray zarar etti. sonra transfer edilen mostafa mohamed ve halil dervişoğlu vs bunları eklemedim. gomis'e zam yapsaydı bunlar olmayacaktı. mevcut gol kralın varsa elinden kaçırmayacaksın. dolayısıyla galatasaray'ın icardiye vereceği 10 milyon euro maaş göze batmamalı. 62 milyon euro nerde 10 milyon euro nerde. 10 milyon euro verip misliyle karşılığını geri alırsın.
  • 127
    bir muhasebeci bir ekonomist ve bir matematikçi aynı pozisyon için iş başvurusunda bulunur. mülakatı gerçekleştiren adam üçüne de aynı soruyu sorar: "iki kere iki kaç eder?"
    matematikçi "bildiğimiz anlamdaki sayılar sisteminde 4 eder." der.
    ekonomist "yüzde 10 yanılma payıyla aşağı yukarı 4 eder." der.
    sıra muhasebeciye gelir. muhasebeci perdeleri kapatır, kapının kapalı olduğundan emin olur ve soruyu soran adama usulca yaklaşır.
    "size kaç lazım?"

    insanlık tarihinde paraya olan ihtiyacın gelişimine baktığımızda üretimden doğan bir karşılık beklentisine daha ergonomik bir çözüm olduğunu görürüz. örneğin, bir kesim domates üretiyor. etkileşim halinde olduğu başka bir kesim ise bu domatesten yemek istiyor. ancak domatesi üreten verdiği onca enerjiyi "boşu boşuna" vermemiş olmak için vereceği kişiden bir beklentiye giriyor. domatesten yemek için sen de bir enerji sarf etmelisin! biz de size toplamış olduğumuz odunlardan verelim diyorlar.

    doğada enerji kaybolmaz. bir cismin dururken bile potansiyel olarak bir enerjisi vardır. örneğin bu harekete geçer ise bunu kinetik bir enerjiye dönüştürür. yanar ise ısı enerjisine dönüştürür. doğa kanunları gereği bir denge vardır. sizin domates üretmek için harcadığınız enerjinin karşılığında onların odun toplaması için harcadığı enerji. işte insan toplulukları arasındaki "takas" kavramı böyle doğmuştur.

    ancak senden 5 kilo domates almak için her seferinde bir kamyon odunla mı gelmek lazım? bu hiç de pratik değil. o halde daha ergonomik, daha pratik bir yol bulmak ve bu yol üzerinde konsensus sağlamak gerekmekte. işte takas için uzlaşı noktası paradır. hiçbir değeri olmamasına karşın üretilen şeyler karşısında ihtiyaç doğrultusunda ergonomik takas yöntemidir para. bir şeyin doğada daha az olması, direkt ihtiyaca yönelik olması, ulaşılabilirliği gibi ölçütler ile "değer" kavramı ortaya çıkmıştır. bu değerin belirlenmesi ise bilimsel temellidir ve ekonomi bilimi bu şekilde ortaya çıkmıştır.

    peki bu dönüşümde paranın yeri neydi ne oldu? görüldüğü gibi ilk çıkış noktası takas için daha ergonomik bir yol olmasıydı. insanın kendi kendine uydurduğu bir şey. üretimin, enerjinin değerini belirlemek için bir araç. ancak daha sonraları amaca dönüştü. artık amaç üretmek değil, para kazanmak oldu. bu üretime de ket vurdu. "kolay para kazanmak" diye bir kavram hasıl oldu. üretmeden kazanmak...

    neyse konumuza dönelim. piyasa değeri bilimsel yollar ile belirlenir ve üretimin karşılığında başka üretimlere erişebilmek için parayı kullanırız. bir anlığına düşünelim. çok paramız olunca ne oluyor diye? insanın kendi kültüründe yüklediği anlamlar bütünü içerisinde elde edebileceğimiz, bizi "mutlu" eden şeylere erişebileceğimiz "fırsatlarımız" oluyor. en nihayetinde dönen koca devran içerisinde bir kum tanesi bile olamadığımızı görebiliyor isek bu o kadar da "değerli" midir? acaba üretim daha mı değerlidir?

    bu çerçevede bakacak olursak, futbol veya spor bize haz veren bir olguysa, bu zevki icra eden insanların "değerini" nasıl biçmeliyiz. ekonomi bilimi bunun değerini ortaya koymuş. parasal bir karşılığı var evet. ama insanların bugünlerde romantiklik olarak yorumladığı hagi'nin galatasaray forması giymiş olmasının değeri nedir mesela? belki şu an anlayamıyoruz ama muslera gibi bir futbolcunun sporcunun değeri aldığı 4 milyon avro mudur?

    hatta iş öyle bir noktaya geldi ki daha geleli 1 hafta olmamış luyindama-marcao ikilisini imzası kurumadan 20 milyon avrolara gönderme peşine düşüyoruz. belhanda kemiksiz para alıyor, feghouli kemiğini sıyırıp alıyor, muslera etin suyuna banıyor...

    yahu tamam. 2 alsın muslera, galatasaray borç batağında tamam. geriye dönüp baktığında 3'e aldık 5'e sattık 18 etti 25 etmedi mi diyeceksiniz? ryan giggs kaç paraymış önemli mi? tarihi avroları değil, yaptıkları yazar. yarın öbür gün galatasaray hakkında biriktirdiklerinizi yani galatasaray mirasınızı bir başkasına bırakırken ne diyeceksiniz? muslera 4 alıyordu mu diyeceksiniz? yoksa muslera'yı canlı izlediğinizi mi anlatacaksınız, nasıl toplar çıkardığını, nasıl saçma sapan goller yediğini mi... değerler derken bunu da göz önünde bulundurmak lazım. koca devranda bir su damlası bile değilken olanca yaşantımızı da yalnızca bir araç olması gereken bir şeye harcamayı mantıklı bulmuyorum.

    bir mülakat sorusuyla kapatalım...
    luyindama+marcao kaç eder?
    cevabı sizi muhasebeci taraftar yapıyor mu...
  • 78
    kendilerine şunu hatırlatmak istiyorum. sezona ilk 18 için düşünülen 20 oyuncu ile başladığımızı düşünelim. kalan kontenjan alt yapıdan çıkan oyunculara verilsin, zaten çoğu sezonlar şampiyon kadro 14-15 kişilik rotasyonla çıkıyor. haydi ben onu 18 yapayım. kalan alt yapı ve genç oyuncuların aldıkları toplam ücret de 5 milyon euro olsun.

    uefa ile 65 m euroluk bir anlaşmamız vardı, maaş ödeme konusunda.

    65-5=60 m euro kaldı,

    65/18= 3,25 m euroluk maaş kontenjanı çıkıyor ilk 18 için. yedeklerinin maliyeti yıllık 2.5 m euro olsun, 7*2.5=17.5 m euro

    as forvetine, as kalecine, 10 numarana, savunma liderine, dünya yıldızı orta sahana yıllık 5 m euro versen 25 de öyle toplam 42,5 m euro,

    kalan 6 as oyuncun için de 17,5/6=3 m euro maaş bütçen oluyor.

    yani biraz dikkatli ve kaliteli transferler yapsak aslında bütçemiz şaşmayacak, bizim asıl problemimiz, semih kaya gibi isimlere 1,8 m euro maaş vermek, donk gibi, cavanda gibi vasat yabancılar alarak maaş problemine girmemiz ve kadroyu şişirmemiz.

    donk+cavanda=2,5+1,8 =4,3 m euro, al sana yaklaşık gomis'in bonservisi+imza parası

    transferde hep seçici olmalı ve kaliteye para vermeliyiz. transfer mottomuz bu olmalı.
  • 206
    ''kaliteli, faydalı ve pahalı oyuncu almayalım,
    kalitesiz, faydasız ama uygun maliyetli oyuncu alalım''
    bazıları muhasebeci taraftarı kafasında böyle karikatürize ediyor sanırım.

    böyle bir şey yok arkadaşlar.
    muhasebeci taraftar olarak diyorum ki;
    8 milyon euro'ya, 30 yaşında maicon almayalım
    4 milyon euro'ya, 22 yaşında marcao alalım.

    bugün transfer hamleleri yapabiliyorsak, marcao satışından gelecek paraya güvenerek bunu yapıyoruz.
    satma ihtimalimizin az olduğu her futbolcuya karşıyım. çünkü bu kulübün borç batağından kurtulması için futbolcu satışından para kazanmamız gerekiyor.
    vallahi keyiften muhasebeci olmadık, mecburiyetten böyle olduk.
    neyse ki dursun özbek ve cenk ergün geldi de, muhasebe yapma derdinden kurtulduk. *
  • 164
    sportif başarı gelen yıllarda zarar yazan galatasaray'ı görmüş ve 5 sene sonra başında kayyum olan bir galatasaray görmek istemeyen taraftardır. finansal tabloları okuyan ve nasıl bir batakta olduğumuzu gören taraftardır. galatasaray'ın krediler için teminat gösterdiği binalar, rehin ettiği hisseleri gören kişilerdir. bundan 5 sene sonra galatasaray binaları kredi ödemeleri için alındığı zaman şok olmayacaktır.
    son 20 senede bir uefa kupası, bir süper kupa, 8 lig şampiyonluğu olup bu sürede 230 milyon euro net borç (borç-alacak) yapan+ riva arazisini satmak zorunda kalan bir takımın taraftarıdır.
    daha buna şampiyonlar ligi ve uefa başarıları dahil bile edilmedi.
  • 100
    aklı selim taraftar grubudur.

    bir kere şunu anlamak lazım, 2000’li yılların başında avrupa futbolu endüstriyelleşti. bu süreci doğru yöneten liglere ve kulüplere bugün dünyanın en zengin kulüpleri, en iyi ligleri diyoruz. yönetemeyen kulüpler ve liglerde ise büyük bir gerileme başladı.

    misal, 2000’li yıllarda akan deportivo, leeds, dortmund, mallorca gibi orta üst seviye takımlar ile hemen hemen bütün italya takımları büyük çöküşler yaşadı ve hemen hepsi avrupa’dan silindi gitti. inter kaç senedir clde yok, milan taraftarı clye kalmayı şampiyonluk gibi kutladı, 2000 efsanesi lazio oyuncu satıp para kazanma derdinde, leeds halen götü doğrultamadı. istisna olan dortmund, doğru transfer politikası ve muazzam bir hoca ile küme direğinden dönüp götü doğrulttu ama sütten öyle bir ağzı yanmış olacak ki, en önemli oyuncularına istedikleri kontratları vermeyerek götze, kagawa, lewa, hummels, mkhitaryan, ilkay gibi kendilerine şampiyonlar ligi finalini getiren adamların gitmesine ses etmedi.

    efsanevi italyan takımları yabancılara satılana kadar götü doğrultamazken, tarihi boyunca ekonomik süreci doğru yöneten napoli ile, şike skandalı sonrasında küme düşerek zoraki bir küçülmeye giden juventus ikilisi uzunca süredir 1 ve 2. sıradalar.

    türkiye, hemen her konuda olduğu gibi endüstriyel futbolun da altyapısını düşünmeden üst kısmına odaklandı; bu kapsamda büyük bonservisler ve büyük maaşlar ödendi. gel gör ki son 7-8 sene dışında, hiçbir türk kulübünün başarı istediği avrupa’daki rakiplerine denk, hatta bunlara yakın bir geliri olmadı. kurdaki artış ile zarar boyutu daha da arttı ve bugün, büyük dediğimiz kulüplerde borç makası giderek açıldı.

    avrupa’da başarılı olmak aslında bir paradoks. şampiyonlar liginde yer almak demek ciddi paralar kazanmak demek, orada düzenli olarak yer alabilmenin ön koşulu ise ekonomik ve sportif dengenin sağlanmasından geçiyor. aksi halde, 1-2 sene katılıp 2-3 sene katılamamak gibi saçma bir durum ortaya çıkıyor.

    işte muhasip taraftar, asgari başarı olarak sayılması gereken şampiyonlar liginde mücadele etme kriterini uzun yıllar sağlayabilmek adına, moneyball mantığı ile, doğru hamlelerin yapılarak ekonomik olarak düzlüğe çıkmak istemektedir. bu düşüncesi dünyanın en mantıklı düşüncesidir. şöyle ki;

    garry rodrigues özelinden bahsedelim. konuşulan piyasa değeri 10-15 m euro civarı. ya zam yapıp 2.5 m euro verilecek, ya 15’e satılacak. artısı hızlı olması, eksileri ise 29 yaşında bir kanat oyuncusu olması ve futbolu beyninden ziyade içgüdüleri ile oynaması. bu şu demek; rodri bu saatten sonra daha hızlanmayacak ve yavaşlayacak, aynı zamanda oyunu da bugünkünden daha bilinçli olmayacak çünkü insan 30 yaşında laps diye futbol zekası kazanmaz.

    öte yanda kendisini 15 m euroya satıp, istatistik olarak, kendisinden daha kötü bir kadroda en az kendisi kadar gole katkı yapan, 4-5 yaş genç, 10 m euro ucuz bir adam alınması mümkün. hadi diyelim rodri iyi, rodri, 6/10 ise trezeguet 5/10. 8/10 da olabilir, 6/10’da 5/10 bile kalsa oyuna katkı anlamında ciddi bir fark yaratmaz.

    öte yandan rodrinin 15 gibi bir rakama gitmesi ve trezeguet’in 5-6 m euroya gelmesi faraziyesinde rodriden elde ettiğin gelir ile kalbur üstü bir 8 numara alabilirsin. hatta fernando’nun geldiği, trezeguet’in serbest kalma bedeli ve nagatomo için bahsi geçen bonservis bedellerine bakarsak, rodrigues’i satıp 1 trezeguet (6m) , 1 fernando (5m) 1 nagatomo (4m) alabilirsin. bu kapsamda, evet bir adet iyi topçu kaybediyor olabilirsin ama onun ikamesi ile 2 kanayan bölge topçusu aldığında, bu durumun kümülatif katkısı ligde en az + 7-8 puan demektir.

    bu kapsamda olay menajerlik oyunu değil, basit matematik ve futbol mantığıdır.
  • 207
    1 yılda berkan, cicaldau, gomis, torrent, sensibile gibi isimlere saçılan paraları görüp galatasaray üyelerinin kürsüye çıkıp hayırdır siz ne yapıyorsunuz dememesinin ardından artık umrumda değil. üyeler kulübün batmasını düşünmüyor ben taraftar olarak mı kendimi yıpratacağım. artık fenerbahçe taraftarı gibi takılıyorym basın parayı yıldız getirin şampiyon olalım.
  • 60
    bir muhasebeci taraftar olarak galatasaray bugün maçlarını ortalama 20.000 kişiye oynuyorsa 10.000'i en az sneijder ve muslera'nın yüzü suyu hürmetine geliyor.

    bugün galatasaray 500.000 forma satıyorsa 400.000'i onun için alıyor arkasına isim yazdıranların yarısı kendi adını yazdırıyor yarısı da sneijder yazdırıyor.

    sneijder aldığı 5 milyondan çok daha fazlasını galatasaray'a kazandırıyor. (bilet+forma+sponsorluk+reklam+prestij)

    bugün küfürler edilen umut bulut 1.8, sabri 1.4 selçuk 3 yasin 1 semih 1.5 tarık 1.2 euro maaşlar almaktadır. topladığımız zaman 9.9 milyon euro etmektedir. kulübe gelir manasında kazandırdıkları ise sneijder'in 4'te 1'i etmezken maliyetleri iki katıdır.

    galatasaray'ın toplam geliri 115 milyon euro civarında gerçekleşti geçen yıl. bu 115 milyon euronun en az 20 milyon eurosu sneijder'e aitken kaçı acaba bu saydıklarıma aittir?

    her bi tarafından maaş hesabı yapanlar kendini muhasebeci taraftar sanmasın.
  • 238
    ucuz mal alacak kadar zengin değilim diyen ingiliz atasözünü hatırlaması gerekiyor. yıllarca forvete aldığımız ve tutmayan isimlere verdiğimiz paraları biriktirseydik muhtemelen şu an icardi bedavaya geliyordu. ayrıca mauro icardi gibi bir futbol figürünün kazandırdıkları paradan çok daha fazlasıdır. ben de normalde aşırı maliyetlere karşıyım ama icardi bir transferden fazlasıdır.
  • 102
    öncelikle belirtmem gerek ki içerisinde bulunduğum taraftar grubudur.

    aysal döneminde flaş transferler, büyük meblağlar ödedik ve 1 sene avrupa kupalarından men yedik. senelerdir galatasaray'ın borcu var diye konuşuldu, araziler peşkeş çekildi. bundan sonra saçma harcamalar yapıldığı takdirde galatasaray'da kemer sıkma dönemi başlar.

    bu mantığı eleştiren taraftar grubunu demirören dönemindeki sesi çok çıkan bjk taraftar gruplarına benzetiyorum. çıldırt başkan bizi, quaresma'yı al, yok ps'de barca bjk almak yasak bundan sonra diyenlerin birkaç sene sonra menemen'e ekmek bandığını hepimiz biliyoruz.

    bu sebepten galatasaray gibi avrupa'ya nazaran ekonomik gücü zayıf olan kulüplerin doğru hamleler yaparak artıya geçmeleri ve doğru finansal yapılanmaya gitmesi zorunlu.

    genellemeler yanlıştır ama etrafımda muhasebeci taraftar bunlar diye eleştiri yapanların çoğunun bankalara borcu olması da enteresan olsa gerek.
  • 114
    ticarette "alırken kazanılır" diye bir kural var bilirsiniz. hah işte bu minvalde düşünen temiz yürekli taraftarlardır onlar. buraya barış alıcı, jonathan bamba, trezeguet, emre akbaba, okay yokuşlu hatta balotelli yazarken bu futbolcuların vereceği katkılar bir yana bilhassa yüksek meblağlara satılma potansiyelleri dikkate alınıyor.

    misal, okay pahalıdır evet ama 2 yıl üst üste şampiyonlar liginde oynasak okay da şöyle 8-10 maça çıkıp iş yapsa aldığının belki 2 katına satarsın. cenk dediğin adam 3 gol attı diye 25 milyon €'ya gitti.
    bu iş böyle para uzun vadede de lazım.

    ben bu transfer döneminde günü kurtarmaya değil önümüzdeki 4-5 yılın kadrosunu kurmaya bakmalıyız diye düşünüyorum. okay'lar, barış'lar, emre'ler, yunus'lar, kaan'ar transfer etmek bu yüzden önemli.

    pahalı mıdır? evet. ama 2-3 sezona hepsinden kara geçme ihtimalin nedir? en az % 80-90. bence bu risklere girilir. girilmeli.
App Store'dan indirin Google Play'den alın