• 626
    pilot oluşuna üzüldüğüm yazar. daha bu gece yazdığı entry için yaptığım eleştiri sonrası özelden mesajlaştığımızda son mesajım şöyle olmuştu. "ama işte bazı tespitleriniz kulağa saçma geliyor. "tayyipten emir aldı" gibi. takımın sistemini, fatih hocanın yüksek egosunu, agresifliğini eleştirebilirsiniz, buna kimse bişey diyemez zaten, ya da en azından dememeli. ama fatih terim'i siyaset üzerinden eleştirmek bel altına vuruyor bence ki zaten bunun gerçek olduğunu düşünmüyorum. sizin gibi abi diyebileceğim bir adamın da bu ortamda hakarete varan eleştirilere muhatap olması beni üzüyor açıkçası. neyse siz yine bildiğiniz gibi yazın tabi hiç bir eleştirinin sizi durduramayacağının farkındayım.

    bu mesajı okuyup okumadığından bile emin değilim. çünkü aynı vakitlerde pilot yapılmış. neyse nazmi abi kendine iyi bak. hakkını helal et.
  • 627
    en azından vedasını güzel bir entry'le yapmıştır. keşke aklından geçenleri hep bu kadar sakin yansıtabilseydi.

    (bkz: #1294917)

    yaşı itibariyle 20 yaşında birini ciddiye alır mı bilmiyorum, ancak bunu söylemeden geçemeyeceğim. fena halde kapalı kapılar ardında dönen olaylara takmış. bunlar osmanlı zamanında da varmış, ne bileyim casusiye, osmanlı'da yeraltı falan deniyormuş, türkiye'de derin devlet deniyor, bu abimiz şebeke diyor, yaşıtlarım illuminati diyor, ufak çocuklarsa harry potter diyor. evet yetkileri bizden çok daha geniş insanlar olduğu doğru da bu dünyada da bir denge var be. yani adamın yetkisi var diye kafasına eseni yapamaz, yaparsa indirirler zaten. sen şebekenin gücü sonsuz, onlardan nefret ediyorum, onlar ne isterse yapar dersen 3 kuruşluk adamlara 5 kuruşluk değer vermiş olursun ki, işte dengesizlik orada başlar. o zaman kafanda büyüttüğün bu adamların adaletsizliklerine maruz kalırsın.

    neyse bunları açmaya da gerek yok. sonuç olarak diyeceğim şudur. lütfen göremediklerine karışma ve kendini yıpratma. hayatının kalan yıllarını görebildiklerinle yaşa.
  • 628
    ayrıcalığı ne yazık ki galatasaray sözlükte yoktur. bizlerden farklı değildir ve pilot zaten olmuştur. kendisine başka sözlüklerde başarı dilemekten başka birşey gelmez elimizden :) moderasyon çok doğru bir karar verdi galatasaray'ın değerlerinden biri olan fatih terim'e her olumsuzlukta saldıran bir yazar hakkında. darısı yancılarının başına.
  • 629
    bu abimiz sıkıntılı, gerçekten öyle. tamam hepimizi haftada bir oturup güzel bir maç izleyelim dedikten sonra oynanan oyunu görünce sinirlendik falan belki yazılıramıza biraz da bu yansıdı ancak bu abimiz sıkıntılı bu kadar basit. kendi açımdan bugün konuşacak olursam maçı abimle izledim o yüzden bağırıp küfür falan edemedim hiçbir şeye, böyle içim içimi yedi maçtan sonra da sevgiliye darılır gibi darıldım, kızdım. sonra gönül el vermedi tabi. bu kadar her şey aslında bizler için.

    psikolog falan değilim ancak bir insan aynı entry içinde bir insanı yerip, çeşitli iftiralarda bulunup devamında ama fatih hocayı çok severim başkasını istemem, ölene kadar o kalsın diyorsa sorunları vardır. sonra gelip burada bazı arkadaşlar savunmasın, bu abimizin belli başlı sıkıntılar var eğer bu savunanlar gerçekten bunları söylüyorsa ve bu abimizle ahbaplık içindeyseler bir tedavi olmasını rica etsinler şimdinin pilot yazarından.
  • 635
    açık konuşmak gerekirse eleştirmek herkesin hakkıdır. kendisi de mutlaka eleştirmekte özgürdür. fakat buranın bazı kuralları var. sadece buranın değil heryerde aynı kurallar geçerlidir. bazı terbiye sınırları aşılmamalıdır. üstelik olgun biriysen konuşmalarına daha da dikkat etmen gerekir. heryerde 40 küsür yaşında olduğunu söylüyor, fakat ergenler gibi sağa sola küfürler ya da hakaretler saydırıyor. bunu kendisine yakıştıramıyorum. dallamatör adı altındaki yazısı için de kendisini kınıyorum. benim yaşım 33 ve onun bahsettiği gibi toy yaş aralığında değilim. gördüm, geçirdim. ama şu yazdıklarını görünce inanın ben utanıyorum.
  • 637
    http://mahalletakimi.blogspot.com/...luk-dallamatoru.html

    'seriat' ve 'fasist'e kadar okudum, sonrasini okuyamadim. :(

    daha once de anlatmaya calistim.

    bu kafaya programlanmis insanlarin bir numarali cikis noktalaridir. ne zaman ki kendisine ters bir durum gorseler, bir yerden* atilsalar, bir kesik yeseler bir sekilde hemen 'seriatci ve fasist' olur karsisindakiler. .

    ulan abi(!), madem bu kadar orijinal bir adamsin, herkes senin pesinden burada yaz diye kosturuyor(u: onlar da kimse artik acil sifalar diliyorum. metal firtina'yi tavsiye ederim. ya da 'lost' dizisine tekardan baslayabilirler); madem ki farkli bir kisiliksin, e biraz gostersene sunu be. sizin takimdan her oyuncu gibi sen de ayni noktalara kosu yapiyorsun, ayni calimlar, ayni deplase ayni sut amk. e biraz farkli olaydin da 'seriat ve fasist' kelimeleri disina cikabilseydin.

    kokteyl veren devrimci solcu pilot yazar. (u: cok guldum amk var ya harbiden. daha da artabilirdi niteleme sifatlari ama yeter bu kdr)
  • 641
    kendisi hakkinda yazilan 684. entry bu ve eminim ki bu entrylerin 600 tanesi yarattigi polemiklerden dolayi aldigi tepkilerden kaynaklaniyor. memlekette var boyle insanlar. hata yaptiklarinda, kural cignediklerinde hemen magduru oynayanlar. zaten sozlukten atilmasini hakli cikaracak aciklamalari yapmis anlasilan bazi mecralardan... kendisini ve davranislarini tasvip etmeyenler seriat ve fasist ise sayet ki insanlari kategorize etmeye calismak yasini basini almis bir insana ne kadar yakisir bilmem ama bende kendisinden ornek alarak kendisi ve basbas bagiran yancilarini kafa tasci olarak itham ediyorum. sozlugun kendilerinden kurtulmasinin buyuk bir kabuk degistirmek olacagina ve sozlugu ileri tasiyacagina inaniyorum. sonucta bu insanlar sozluge farkli sesler katmak yerine genel olarak sozluge kaos katan yazarlar.
  • 642
    sağda solda milletin arkasından atıp tutacağına, o atıp tuttuğu yerlerde (bkz: #1165554)'ün cevabını vermesi gereken pilot.

    hayatım boyunca yaşı benden büyük ya da küçük olsun sadece saygı görmeyi hak edene saygı gösterdim.

    bazen benden küçük birine benden büyükmüş gibi saygı gösterdim. bazen yaşı benden büyük birine ''hadi lan ordan'' dedim.

    herkese hak ettiği muamele.
  • 643
    real madrid hezimetinden sonraki yazısı.

    --- alıntı ---

    bu bir maç yazısı değildir, maç yazısı terim'in milli takım nöbetine gönderildiği an zaten yazılmıştır ve bu sezonun tamamını kapsamaktadır.

    eğer biri veya birileri, biri veya birileri tarafından körü körüne otorite kabul ediliyorsa, korkuluyorsa, analitik görüşten uzak, tapınırcasına bağlı kalınıyorsa bu büyük bir araştırma konusudur. ne yaparsa yapsın eleştirilmiyor, doğru kabul ediliyor, vazgeçilmez sayılıyor, kısaca kendisine ibadet ediliyorsa bu bir dindir, totemdir, öğretidir, ideolijidir, terminolijide adı konulmak üzere (x)zmdir. açacağız.

    ülkemizde istisnasız, en küçük bir manav şirketinden en büyük türk silahlı kuvvetlerine kadar bütün kurum ve kuruluşlar hilelidir. deseleksiyon tarafından işgal altındadır. hiç birinin başında hak eden yoktur ve hepsi dünya malını en kısa yoldan en büyük hacimde yüklenmek üzere kurgulanmıştır.ve konu futbol olunca da bilgi ve ilgi alanımız dahilindedir. tezlerimizi ortaya koyuyoruz.

    futbolumuz da ne yazık ki hiç hak etmeyenler, hiç bilmeyenler tarafından kurulmuş ve idare edilmektedir. futbolu bilmeyenler, hileyi, düzeni çok iyi bilmektedirler.ve karşımıza yıkılamayan fakat yıkılası, bertaraf edilmesi gereken fakat her daim bir şekilde hacı yatmaz misali bertaraf edilemeyen bir futbol totemi çıkmaktadır. terimizm.

    ne kadar çok batırırsa, ne kadar çok yanlış yaparsa o kadar tapınılmaktadır. kendisi milli takım hocası oldu diye, milli maç seyretmeyenler, milli maç seyreder olmuştur, gördük. ben daha beterini gördüm biliyorum, bu dinin müritleri içinde, terim fenerbahçe'nin başına geçse fenerbahçeli olmakta tereddüt göstermeyecek olanlar vardır.

    şimdi hipotez zamanıdır, galatasaraylıların yani bizim acımız büyükken yüreğimiz yaralıyken zamanı değil diyenler de çıkabilir ama tam zamanıdır. ben galatasaray için kavimden kardeşten vazgeçmiş, iflas etmiş bir adamım. fatih terim'in benden daha büyük galatasaraylı olduğu yalandır. galatasaray'ın başında olmadığı zamanlar, ne kendisi, ne ailesi, ne damatları tek bir defa bile galatasaray maçına gelmemişlerdir. hatta bir anım vardır, 4-5 sene önce bodrum'da bir arkadaşımın yapı market mağazasında galatasaray maçı seyrediyorduk, terim eşiyle geldi, bir şeyler aldı. galatasaray maçını televizyondan bile seyretmediğini anlıyoruz. hipotez şudur.

    eğer ki mehmet ağar-mesut yılmaz fenerbahçeli olsaydı bugün dinimizin adı rıdvanizm olacak, fatih terim muhtemelen bodrum'da çipura avlayacaktı. futbol her zaman devleti idare eden egemen sınıfın ilgi alanındadır. demirel zamanında bile zam yapılırken fener-galatasaray maçları kollanır o gece yapılan zamları, halk anlayana, tepki koyana kadar iş işten geçer alıştırılırdı. çok eskilere gitmiyorum, futbolun oligarşi tarafından zapt edilmesiyle beraber, kurdukları sistem, artık hiç bir şeyi şansa bırakmadan oyunu icra etmektedir. bu icra kurulunun da en somut, en deşifre olmuş kişisi fatih terim'dir.

    hakkında onlarca yazı yazmışım. bu gün hezimetin ardından yine aynı şeyi yazıyorum, futbolumuzun pis olduğuna, kurulduğuna yüzde yüz inandığım için, galatasaray'ı koruması açısından pisliği en iyi bilen terim'in takımın başında kalmasını isterim. futbol delikanlı gibi oynansa, netice sahada alınsa, futboldan, futbolcudan zerre anlamadığına da inandığım terim'e, değil galatasaray, sıradan bir ptt lig takımının bile emanet edilemeyeceğini de biliyorum.

    amacım fatih terim korkusundan bize kıyak yapılmasını istemek değil. ama en azından terim varken, galatasaray üzerine sistem müdahale etmeye kalktığında, sistemin bir numaralı çocuğu farkına varıp, gardını alıyor, galatasaray taraftarını teyakkuza getirebiliyor. galatasaray'a ameliyat yapacaklar, fatih terim'in bile farkına varamayacağı yöntemler arayıp bulmak durumundalar. ve buldular da.

    meselenin milli mesele olmadığı en azından galatasaray taraftarının %70 i tarafından kabul edilmektedir. fatih terim'e emir verip dengeyi bozduranların da milli olmadığı, ülkesini düşünmediği yine bu yüzde tarafından bilinmektedir. öyleyse kendi tapındıkları adamın milli olmayan, fakat milli görünen olaya sıcak bakmadığı doğru bulmadığı ortadadır. fatih terim'in ne kadar ülkesini bayrağını sevdiğini test edecek değiliz, keşke gerçekten bizden fazla ülkesini sevse ne var ki ben 40 senedir kendisini izliyorum bu anlamda bir mitingte, bayramda, anma gününde terim ailesine rastlamadık. vatan millet sakarya'nın yasak olduğu günlerde, terim'in vatan millet sakarya şiarıyla görev kabul ettiğini düşünecek değiliz.

    çok net biçimde görünüyor, amaç galatasaray'ın ilerlemesini durdurmak. fenerbahçe ve beşiktaş'a ceza geleceği belliydi, şimdi ülke liginde de ağır cezalar bekliyor. şampiyonluk sırasının galatasaray'dan alındığını en iyi fatih terim bilmektedir. nasıl ki derin devletin futbol bakanları tarafından yaratılmış, büyütülmüş, verilen onca destekle adını imparatora çıkarmışlarsa, onlar istediği zaman diyetini isteyebilirdi. bu korkuyla daha ne kadar iktidarda kalacaktı ve korktuğu başına geldi. fenerbahçeli tayyip icraatı boyunca şampiyonun kim olacağına karışmamıştı. şimdi sıra bu işe de gelmişti. yarın puan farkı açıldığında, fener'e, beşiktaş'a puan silme cezası veremedikleri anda galatasaray taraftarının ağıtını kesecek tek şey, terimizm markalı emzikler olacaktı.

    beşiktaşlı suçlu tüpçü'nün yanına, suçluları en iyi bilen ama şebekenin de ayakta kalması için mesai harcamak zorunda olan galatasaray'lı terim'i memur ederek, futbolseverlerin olası isyanının önüne geçmeyi planladılar. bu plan yürürlüktedir, beşiktaşın tulum çıkarmasının da önemi yoktur. bizi, peşimizden fenerbahçe'yi yenip puan farkını açsa bile biliç'i lucescu'dan beter edeceklerdir. sıra başbakan'ın takımındadır, uzak ara fenerbahçe şampiyon olacaktır. peşinden beşiktaş gelecek fakat galatasaray şampiyon ilan edilecektir. yumuşak geçiş tam da böyle planlanmıştır, en azından benim gördüğüm film bu şekildedir.

    bu şampiyonlar ligi maçı için giriştir. her takım 6 tane yiyebilir, ama büyük takım kendisine 6 atana, 6 atabilme ihtimali olan takımdır. bu ihtimal yoksa hamaseti bırakıp gerçeklerle yüz yüze gelme vaktidir. terim futbol takımı mühendisliğini bilmez, bilse milli takımda oynattığı semih'i, kesip, hiç seyretmeden aldırdığı çok aşikar olup şecu'yu oynatmaz. şecu, ayağını galatasaray formasıyla topa ilk değdiğinde görüşümüzü yazdık, aynı görüşteyiz. servet'in siyahisidir en fazla. devre arasında kovulur. türk milli takımı, muz cumhuriyeti milli takımı değildir, kamerun milli takımından da aşağı değildir. bu ne ego, bu ne tafra, bu ne ben bilirim siz bilmesiniz bencilliğidir?

    şimdi sen bu semih'i, beşiktaş maçına nasıl motive edeceksin. adam fasulyeden oyuncu olduğunu, kontenjan olmasa tribünde oturacağını bile bile nasıl oynar. bu nasıl maç okumaktır? savunma bas bas bağırıyor, ben kendi kaleme gol atacağım diye, maç 4 olmuş umut'u oyuna alarak dalga mı geçiyorsun. 4-4 mü daha kolay, 5i, 6 yı yememek mi?

    elinde bruma var, belli ki ben futbolcuyum diyor. eğer 30 dakika oynatacaksan ilk 30 dakika oynatsana. seyirci çıldırmışken, real'in çıkamayacağı garantiyken çocuğu ilk 11 çıkarsan da maceraya destanla başlasa olmaz mı?

    oyun olarak bir fark yok, farkımız mentalitede. pozisyonları değişsek bu kez real bizi yine en az 4-1 yenerdi. burak real'de oynasa o kafayı bize atardı, ronaldo'nun girdiği pozisyona burak girdiği zaman atamıyor. golcüyü it gibi koşturuyor, gol anında gücünün çoğunu harcamış oluyor. arda turan, en az 3 snaijder eder, ben hallederim giderse gitsin demek neyin nesidir. real madrid'e karşı oynanacak en iyi oyun işte budur. elinde melo'dan başka üst düzey bir futbolcun yok. selçuk'da bırakmış galatasaray'ı. ne kornerlere, ne serbest vuruşlara gidiyor.

    kafasına koymuş maçtan önce, engin'i çıkarıp bruma'yı alacak. ilk yarının en iyi futbolunu oynuyordu engin. snaijder'i çıkarsana adam turistik geziye gelmiş. çok merak ediyorum, bu iş için futbol bilmeye gerek yok. eboue'ye kardeşim yere yatmayacaksın dedin mi bir kere bile. adam ayı, öküz toslasa devrilmez, rüzgarla, nefesle vurulmuş gibi yere atıyor kendisini.

    takım orta afrika takımı gibi, oynattığın 14 kişinin 10 u yabancı, 4 ü eski trabzonsporlu olacak, galatasaray ruhundan bahsedeceksin, metin oktay gömleği giyeceksin. 2000 in galatasarayının başında olduğuna inanmak gerçekten çok güç. galatasaray bir his takımıdır, ruh takımıdır. taşıma suyla, yolcu futbolcuyla maç kazanırsın belki ama efsane yazamazsın. yine de muslera ve melo'nun maçtan ağlayarak çıkması yüreğimizi burktu. ama ne dani, ne şedu ne de ne bileyim, selçuk'tu, umut'tu bizim yandığımız gibi yanmaz. bıraksaydın bari kendi öz evlatlarımızla çarpışarak geberseydik. ruhsuz, para sayan futbolcularla sıçan gibi öldük.

    inanılır gibi değil, eğer sabotaj peşinde değilsen antalya maçıyla real madrid maçı nasıl aynı kurguyla oynanır. hadi bunu da geçtik, dani'ye nasıl bir taktik vermiş olabilirsin. ben kendimi dani'nin yerine koydum ve maçı oynadım. nasıl olsa her maç tribündeyim, benim oynamam için unutulmaz şeyler yapmam lazım. 6 pasın içinde ronaldo'ya bacak arası atarım, sonra bekler bir çalım da benzema'ya basarım. basamazsam 6 golden birini bana yazın ne olacak, basarsam takımda banko oynarım. normal risk almadan, minumum stoper performansıyla oynasa ne olacak. beşiktaş maçı kapıda, florya'da bir kebapçıda televizyondan seyredecek.

    aynı şey, riera, şecu, amrabat için de geçerli. kombine sahibi futbolcular. ister halinden memnun olup yuro transferi yapar, ister halinden huzursuz olup bir sonraki maçı nasıl riske edeceğinin hesabını yapar. engin için de başka bir vesvese söz konusu. 5 türk'ten biri nasıl olacak. prens emre çolak'ı kesmesi için aslantepe'de uçan kuş arayacak. belki ağzıyla falan yakalar da takıma girer. terimizm'in adaletinin tecellisi için boynunu uzatıverir.

    son olarak ancelotti'nın terim'e acımayıp gol yağdırdığını, eğer morinho olsa en fazla 3 te bırakacağını, bunun da geçmişten gelen bir psikolojik hesap olduğunu yazarak maçı kapatalım.

    somut bir hamle olursa, yani bizim bile göreceğimiz, düşüncemizi yazarız. biz şunu görüyoruz, fatih terim'in imparator olmasına katkıda bulunanlar, galatasaray'ın vites küçültmesi emrini vermişlerdir. takım normal şartlarda beşiktaş'ı zaten yenecektir. en uygun zaman gelmek üzeredir, fatih terim en kısa zamanda kazasız belasız, terimizm'e zarar vermeden kaçacaktır.

    yüce gök büyük galatasaray'ı şebekenin kirli oyunlarından korusun. büyük galatasaray taraftarı, gözünüzü dört açın. başka galatasaray yok, yense de büyük yenilse de.

    --- alıntı ---
  • 647
    26 şubat 2014 galatasaray chelsea maçı ile ilgili muazzam bir yazı patlatan destan yazarı.

    --- alıntı ---

    ne güzel başlamıştı her şey, kuralar çekildiğinde cillop gibi guruba düşmüştük. real madrid'in yanında juventus'a yem olmak, arkadan kopenhag'a da ezilip sonuncu olmak vardı. ne güzeldi. hatta, büyük türk futbol düşünürü anında ürmüştü, devletspor'un, tüpkardeşliğinin, medya sülükbahçe'nin unutulmaz rekoru kırılır demişti. gerçi imkansızdı, hiç kimse kıramazdı ama onlar 3 gol atmışlardı, galatasasaray 2 gol atıp sıfır çekebilse, futbol federasyonumuz 40 gün 40 gece peypır muun'da ziyafet verecekti. fakat o zaman da drogba'yla sneijder el ele boğaz köprüsünden atlamış olurlardı ya, onların çok da umurundaydı.

    maçlar başladı, ilk maçta kralın madrid'i 6 tane atıp kına satışlarına tavan yaptırdı. üstüne motor sanat terk mühendis de kaçınca kolladıkları o sezon bu sezondu işte. aç kurtların iştahıyla beklediler juventus maçlarını. galatasaray, büyük taraftarıyla mecbur maçları tamamladı. sonuncu olur dedikleri eleme maçlarından italyan şampiyonu'nu arena kabristanı'na gömerek sıyrıldı.

    köpeklerin duasının kabulü, gelecek sezonlara kalmıştı,

    arena, juventus maçlarıyla sami yen kapalısına evrilmişti, dün gece itibarıyla da cehenneme. bundan böyle aslanların yuvası, ali sami yen cehennemi olarak anılacak, şanlı tribün tarihinin anısını sonsuza kadar yaşatacaktı.

    çelsi yatsın kalksın canterbury başpiskoposluğu na mum yaksın, başlarında morinyo vardı. morinyo gitsin 1. izabel'in eteklerini yüz sürsün, geçen yıl, koskoca real madrid'le, 3-0 yendiği maçın rövanşında, kan kustuğu dakikalardaki tecrübesine dua etsin. galatasaraylı olduğum kadar eminim morinyo hariç kim gelirse gelsin dün gece o cehennemden çıkamazdı.

    o büyük seyircinin gürültüsünü kesmek için maçın başında ağrı dağına bıçak çekti. oyun ritmini arayan galatasaray'ı hataya zorladı. golden önce muslera'nın kaza golü geliyordu. 604 taktiğinin büyük mağduru eboue, götürdüğü topları, son anda kaptırıyordu. futbol tanrıları hatanın cezasını kesmek için fazla beklemedi. sonrasında şoku atlatmasına imkan vermemek için, usta bütün bildiklerini sanki bu maçta kullanacaktı. bu ne korkuydu? maçın ikinci yarısında anlayacaktık.

    mancini yeni alınan yabancılardan hayroviç'i tribünden indirip şampiyonlar ligi müziğini sahadan dinletti. büyük futbolcular, büyük maçlarda doğardı. hayırlı futbolcuysa o büyük maç da bu maçtı. sağ tarafımızın geçirdiği felç çözülecek gibi değildi. hepimiz eboue'yi çıkar diye kulübeye sinerji gönderdik. mesaj alınmış, kenara yekta gelmişti. eboue yerine hayro elini sıktı ilk olarak tugay'ın. hayırlı bir transfer değildi, elazığspor'u, rizespor'u yenmek için de bir yabancıyı transfer etmek fazla lükstü. üzerinde durmaya bile değmezdi.

    brezilya milli takımı açıklandı listede pitbull yoktu, ve son iki maçta da melo sanki melo gibi oynamamıştı. 180 km hızla giden araba gibi, 160a, 140a düşüyordu. yine de hızlıydı, ama araba melo markaydı, görece düşüş vardı. dün gece kan davalısı! ramirez'e ikimizden biri fazla raconu kesmesi bekleniyordu. erken gelen şok golle, pitbull'un da savaş gücü düşüktü. yekta'nın girmesiyle pansumanı yapıp kanamayı durdurduk.

    maça hezimet veren medya sülükleri erken gole, çok erken sevindiklerini nereden bileceklerdi ki? takım çabuk toparlandı, muslera'nın 2. gole izin vermediği anda da geri dönüş başladı. drogba'nın, sneijder'in kolay teslim olacağı maç değildi.

    ikinci yarıyla beraber cehennem azabı başladı morinyo'nun. orta sahada yaptıkları sarı kartsız faullerle sıçan gibi oynamaya başladılar. kalecileri, daha 40 dakika varken vakit geçirmekten sarı kart aldı. hezimet bir türlü gelmiyor, türk futbolseverlerinin nabzı 3.5 atıyordu. istermisin şimdi galatasaray öne geçsin de hepimiz kahrolalım demeye başladılar, olmaz demeyin sakın, eminim. direniş sürüyordu, drogba'nın kafasından seken topa selçuk can havliyle dokunmuş, direk, korner bir pozisyon doğmuştu. önce drogba, sonra sarı ejder ultraslan tribününe amigoluk yaptı. kornerle gelen gol galatasaray'ın büyük takım ruhuydu.

    galibiyet golü için tribünle saldırdık, ama bütün delikler kapalıydı. sanki iki kişi fazla kalelerini savunuyorlardı. 1-1 e bayram ederek boğazdan ayrıldılar. şecu geldiğinden beri en büyük futbolunu oynadı, takıma uyum için belki de bir sezonun 3 de 2 sinin geçmesi gerekiyordu. sol tarafımızda da bir büyük futbolcu boy veriyordu. telles için elde var 1 di, çok daha büyük şampiyonlar ligi maçlarında galatasaray'ın askeri olarak savaşacaktı. dünya'nın oynayan en büyük liberosu bizim felipe melo'ydu. moralini bozmak için seferberlik ilan edilse bile o tribünden beslenen pitbull'du.

    ve biz de maçın bitiş düdüğüyle galatasaray'a hep birden sitemlerimizi gönderdik. ah ulan galatasaray! yine yaptın yapacağını, ne isa'ya, ne musa'ya yaranabildin. biz yatırdığımız ingiliz'in işini bitiremedik diye beraberliğe üzülürken, bizim dışımızdakiler hezimet olmadı diye dövünüyorlardı. sandılar ki, 2. sınıf başaltı takımlarının yaptığı gibi elindeki topu içeri bırakan terry'i bahane edip ağlayacağız. sandılar ki kendi sahamızda berabere kaldık, artık elendik, lige döndük diye kaderimize razı olacağız.

    oysa anlayamadıkları bir şey var, biz galatasaray'ız. bu pislik içindeki ülkemizin, çok daha beter pisliğe bulanmış futboluna çok fazla olduğumuzun bilincindeyiz. bizim için langırt liginin, gazoz maçlarının tek sebebi, avrupa'nın burnu büyük takımlarını ali sami yen cehennemine getirmek, şovun içinde olmak, bir iki veya daha fazla çocuğun galatasaraylı olabilmesini sağlamak için araç olmasıdır.

    şampiyon bile olsalar, bulgaristan tel örgüsünü görmesi bile yasak olanlarla aynı mahallede spor yapıyor olmanın derin üzüntüsüyle bir kez daha naralar atıyorum. galatasaray yeter ki oynayacağı maça taraftarı taşısın, yeter ki hiç bir maça umutsuz çıkmasın. yeter ki, 3-0 yenildiğimiz maçın rövanşında bile 4-0 yenebilme ihtimalimizi ortadan kaldırmasın. gerisi maçtır, 3 ihtimallidir.

    --- alıntı ---
  • 648
    eski ve kalemi güçlü bir yazarımız.

    --- alıntı ---

    ben doymadım, galatasaray'ı haftada 2 defa seyretmeye alışmıştım, çarşamba maçı yok dediklerinde garibime gitmişti. kimi kendi futbolcularını kendi milli takımında seyretmişti, ama benim milli takım'ım olmadığından sneijder'i seyrettim. uruguay maçını seyreden bile varmış, muslera'nın maymuni kurtarışını ilk onlar haber verdi.

    fenerbahçe maçından önce oynamak ne güzelmiş. maç mitingi yapan olmadı, hafta arası küçük tüpçü(biz yıllardır yanlış yere kullanmışız ismini, hafta arası büyük tüp patladı, bundan böyle muhatabımız küçük tüpçü olarak anılacak) yü rahatsız eden yoktu. sadece drogba'nın 40 yaşında olduğu, gittiği, semih'in transfer haberleriyle denge bozulmaya çalışıldı. ama en büyük darbeli atış beklediğimiz cepheden geldi. motor sanat terk, akhisar'da oynayan senegal'li ömer'i iyi motive etti. meali şuydu; git galatasaray'ı bitir seni türk yapayım milli takımda oynatayım, en kötü ihtimalle bu yalanı yutan büyük takımlara kakalatırım. dikkatle izledim, istanbul'un her hangi bir semtini tara, 15 çakı gibi saat satıcısı bul, 10 gün idmana çıkar, en az ptt liginde oynamazlarsa boşa yaşamışız.

    mörfi kanunları enternasyonal, her konjonktürde geçerli. bir şey iyi gitmişse, mutlaka kötü gidecek. iki maç şecu iyi oynadı, iki de gol attı. garanti kötü oynayacak, nitekim söylenenlere göre milli maçında çok kötü oynamış, bu kuralı uygulayan mancini'nin tercihi bu defa eboue. aynı mantık, bir önceki lig maçında eboue kötü oynamıştı, mutlaka iyi oynayacak. şecu yoksa taraftar direk veysel'i yazardı, ama işte elini vicdanına koy. bir tarafta kıtalar arası, baba takımlarda oynamış, en baba kupaları ellemiş eboue, bir tarafta top oynamak için henüz yurt dışına çıkmamış veysel. üstelik geldi çattı çelsi maçı, tribünde oturan eboue'mi, kötü de oynayacak olsa o maçta boğuştaracağın eboue'mi?

    telekom'la, ramiz köfte bırak futbolu, uzun eşşek oynasa, güreşse, yarışsa kim kazanır? bu işte bir haksızlık var aslında, galatasaray'ın attığı goller 0.75 sayılması lazım. orantısız güç farkı var, misal 3-2 yenersen 2.25-2 galip sayılacaksın, 4-3 yenersen, beraberesin, 5-4 yenmişsen 3.75-4 yenik sayılmalısın. en azından benim vicdani puan tablom böyle.

    arena belki de bu sezon en az seyirciye oynadı. taraftara demiyorum, sami yen taraftarı tam kadro her maç olduğu gibi tribünlerdeydi. sonradan oluşan 30.000 seyircinin taraftar olması için çok daha juventus leşi gerekecek galiba. drogba, sneijder, telles, melo resital veriyor, maç sabaha kadar oynansa yerimden kıpırdamam, adam metroya yetişmek için 20 dakika kala stadyumdan çıkıyor. sonra da maç seçiyor diye kötü oynayan yabancılara saydırıyor. bu böyle olmayacak, 3 maç giriş yapmayan kombineye 1 maç ceza verilmesi lazım. o maçta da gişe fiyatının yarısına satılması.

    maça başlayalım, selçuk'un sarı kartlı olması bir hayırdır demiştik ve radarı yekta'ya çevirmiştik. maç boyu kendisinden beklediğimiz oyunu oynadı. özellikle dönen toplarda ilk topa o basarak, melo'nun sırtındaki küfeyi taşıdı. tasmasız maça çıkan pitbull, şiire, gazele büyük katkıda bulundu. burak öksüz çocuk gibi geç açılsa da aslında öyle olmadığını anlamış oldu. sneijder'e bizim 4. tercihimiz demişlerdi, kovulan otorite. ne mübarek adamlarmış ki, türk futbol ceo'sunu dinlememiş, ilk 3 ü almamışlar. dünya çapında bir futbolcuya kanamadık, doyamadık. telles'le birlikte oluşturdukları sol koridora top geldiğinde rakı içer gibiydim. top sanki kadehten yağ gibi akıyordu. telles'e sol bek demeye dilim varmıyor, büyük takımın beki olmaz, neyi bekleyecek. her maç %75 rakip sahada oynamaz ise iyi oynadı demem. utkucan'ın aldığı adam belli oldu, diğeri de bruma'ydı. aldırılan yerli yabancı kalan 8, galatasaray futbolcusu değildi, çok geçmeden kombine kart sahibi oldular. artık sezon sonu açılacak futbolcu fuarında kakalayacak müşteri ararız.

    bu kadar ustaya rağmen korner gollerine hasret kalmıştık. hiç bir futbolcu topu kornere atmaktan korkmaz olmuştu. attığımız kornerler ön direkte birinin ileri vurmasıyla kendi kalemize gol tehlikesi yaratıyordu. hastalık tedavi edildi, çok net çalışılmış korner golleri atıyoruz. drogba'nın darbeli kafa vurduğu pozisyonda hemen arkadaki melo'nun topun hayaletine vole vuruşuna bir daha bakın derim.

    asimo semih il capitone olarak takımın başındaydı. yıllar önce uğur uçar'ın kaptan çıktığı maç geldi hatırıma. gerçek bir galatasaray kaptanıydı semih. en eski futbolcunun koluna bağladığı şerit değil bizde kaptanlık(sabri), takımın en iyi futbolcusu olman da gerekmiyor (arda)önce adam olacaksın. örnek olacaksın, yeni doğan galatasaray'lı bebeklere adın konacak, dünyanın bir ucunda yemek yerken biri yanına gelip galatasaray kaptanıyla resim çektirecek. korkmayacaksın, kibirin olmayacak, geldiğin yerleri unutmayacaksın, senden sonrakilere yardım edeceksin, yol göstereceksin. bir duruştur galatasaray kaptanlığı, imajdır, onurdur. galatasaray'dan başka takımda oynamam diyebilmektir. semih kaya'dır galatasaray kaptanlığı.

    aslında bütün futbolculardan beklenmeliydi dürüstlük, hakeme yardımcı olabilmek, haksız puan aramamak. semih'e verilen ödülü de fazla büyütmemiştik, gel görki endüstri futbolunun kuralları delikanlıca işlemiyor. 4-0 yenik takımın oyuncusu, burak'ın canı yandığı için bıraktığı topu sürüklüyor. bizimkiler de saf saf topu bırakır diye düşünürken o da ne savunmayı az adamla yakalayıp muslera'ya gol atarak seviniyor. attığı golün takımı için hiç bir şey ifade etmediğini o da biliyordu. takımı için küçük, kendisi için büyük bir goldü. istatistikler hanesine bir gol daha yazmıştı, hem de muslera'ya. ne kadar övünse azdı. belki fatih terim'in gözüne girer, olur ya ramiz köfte'de piyazla karın doyuracağına, ülker'den bisküvi yer, vodafon'dan cep telefonu alırdı.

    tff tüp akıllarıyla taarruza geçtiler. ne yapıp edecekler melo'yu fener maçına çıkarmayacaklar, arena'yı o maç büyük galatasaray taraftarına kapatacaklardı. bilmiyorsunuz geri zekalılar, galatasaray taraftarı sadece erkeklerden oluşmuyor, biz zaten kadınlar çocuklar ve gerillalarla tribünlerdeyiz. erkeğe küfür ederiz. büyük galatasaray taraftarının topluca küfür edeceği delikanlı da bu ülkede, futbol piyasasında yok. karıncayı incitmeyiz diye tezahürat yapıyoruz, ama böcekler durumdan vazife çıkartıp, rahat rahat gezmesinler. illa arena'da küfür duymak istiyorsanız, kadıköy'de ısınmaya çıkmaya korkan hakeminizi bizim maça verebilirsiniz. ne var ki biz bunun bile üstünde durmuyoruz. oynadığımız futbolun keyfini çıkarıyoruz, siz tv şebeklerinizle fırat aydınus'un kellesini isteyin. drogba'dan, senijder'den bahsedip, olmayan beyninizin neronlarını harekete geçirip sinirlenmeyin. yargıçın, hakimin olmadığı ülkede hakem mi olur der güler geçeriz.

    tabela garantilenince kenar yönetimi
    resitale limon sıkmaya başladı. her usta çıktığında takım küflenmeye başladı, melo çıkınca da çürüme tamamlanmış futbolumuz çöpe dönmüştü. umut'la, burak'ı aynı anda seyretme bahtsızlığına uğradık kısa bir süre de olsa. iki beyin özürlü futbolcudan, umut futbolcu bile değil, hadi burak'ı taşıyoruz. beyin olmasa da gol kendisine haber veriyor, ben olmak üzereyim yetiş diyor. 10 cm,den boş kaleye vuruş kabiliyeti bile yok. top direğe çarptı, ben olsam gol attım diye sevineceğime oturur, az daha kaçırıyordum, rezil oluyordum diye dehşete kapılırım.

    fener maçı ne kadar geç olursa o kadar iyi. bu sinirle 2 gece geçirmiş olacaklar. delikanlı gibi oynanırsa, trabzon'a bir kumpas kurulmamış, kurulmayacaksa o sahadan çıkışı olmaz. yendik diye değil, geçen hafta da aynı görüşteydik, bunlar önde oynamayı beceremezler, mutlaka bizim maça kadar altımıza girerler.

    bu çarşamba nasıl geçecek, ben şimdiden kaygıya düştüm,

    gel 10 maç gel.

    --- alıntı ---
  • 650
    18 mart 2014 chelsea galatasaray maç yazısı.

    --- alıntı ---

    ceddin, deden, neslin, baban pek kahraman türk milleti'yle buraya kadar gelmek bile büyük bir savaş ganimetidir. öp başının üstüne koy, yeniçerilerle bölüş. 99 sene önce ingiliz'i boğazlardan sokmamak için 250.000 şehit verilmiş, 3 sene sonra aynı ingiliz'in torpili yemeyen aynı gemileri, kıyılardan selam durularak, resmi geçitler düzenlenerek, tek bir çipura kaybı verilmeden istanbul'a girmişler. aklım tarihe oldum olası yatmazdı da, dersimiz buraya kadar.

    maç başı şampiyonlar ligi marşını elleri kalbinde dinleyenlerden, türk olanlarından biri, iddia ediyorum çanakkalespor'da oynayan kaptanı dahil şehitliklere gitmişse ben şehit olmaya gönüllüyüm.

    rizespor'a oynayan kadro, aynı oyun planıyla kader maçına çıktı. futbolcuları değiştiriyorum, etto bizde, drogba onlarda, lampart bizde, sneijder onlarda, ramirez bizde, melo olanlarda olsa, bizim kalede peter, onların kalede muslera olsaydı bu maçı çok daha büyük hezimetle kaybederdik. başka da tanıdığım futbolcu yok, hazard'ı duymuştum, burak'la değişsek burak bize bu gece yazmıştı. oyun, oyuncu farkı yok, mantel farkı var. ingiliz takımında 2 ingiliz, türk takımında da 4 türk var. tff ye saydırıyorlar, 11 yabancı futbolcu hakkı olsa ne olacak? drogba çelsi'de oynasa o serbest vuruşu o derece laubali kullanır mı?

    yenersin yenilirsin, maç bittiği zaman futbol der, yenmişsek, zafer kazanmışsak seviniriz, yenilmişsek futbol bu der üzülür geçer gideriz. ama bizim takımı dünya'nın bütün takımlarından ayıran hasletini riske atanları affetmem. benim için selçuk uzaydan balıklama atlayan felix'ti bir kaç maç öncesine kadar, bu gece itibarıyla çakıldı. bir daha doğrulmaz, iddia ediyorum, son şampiyonlar ligi maçını oynadı. helke ki takım lige tutunma halatını bıraksın, taraftarın ilk saldıracağı, ilk alacağı kelle selçuk olacaktır.

    istatistik futbolcusu, topu muslera'ya ver o şişirsin, nasıl olsa kalecinin isabetli pas çetelesi tutulmuyor. kankası burak'da stamford köprüsünde times nehrinin gel gitlerini seyre dalmış. utanın lan, seyit onbaşı'yı oynatsak en azından bir kaç ingiliz'in kafasını kopartır, türk'le taşşak geçilmeyeceğini bir asır sonra bir kere daha 7 düvele gösterirdi.

    bizim çılgın türk'ler atalarına yaraşır bir futbol oynayamadılar, ama biri vardı ki, her saha bir savaş meydanıydı onun için. conk bayırında mustafa kemal'in askerleri gibiydi, stamford köprüsünde. felipe melo aslanlar gibi savaştı. kaleye muslera'yı geçirmiş adeta çelsiyle maç yaptı. ikisini çanakkale gazisi sayıp, olası bir büyük hezimeti önledikleri için bir kere daha minnetle övünüyorum.

    bir de büyük galatasaray taraftarıyla övünüyorum, uçaklarını karşılamaya gitmek lazım. 92 ülke televizyonu maçı canlı yayınladı, bu mu mazlum ülkenin bir zamanlar avrupa'yı titreten şampiyonu demişlerdir. ne yazık ki futbol seyrettiremedik, sıçan gibi oynadık, ama bir büyük şampiyon takım taraftarı seyrettirdik. maç bitiminde yenilen taraftarın alkışlandığını ilk defa gördüm. taraftar, melo, muslera'ya teşekkürler, kenar yönetimi ve diğerleri de galatasaray çöplüğü.

    604 kuralından en çok memnun olanlar, futbolcuların ta kendisi. yabancıysa, yatarak, maç bile oynamayarak yarısı ceplerini dolduruyor, türkler'de nasıl olsa 5 kişinin yeri garanti olduğundan ortaklaşa idare ediyorlar. rize maçında oynatamadığın şecu, eboue bir bakıyoruz ingiltere'de. şecu çimento yutmuş, içi beton tutmuş, beli ağrıyor. benim ömrüm yetmez, çocuklar yazın bir tarafa 30 sene sonra arayın bulun bu kazmayı. tekerlekli sandalyeye düşmemişse, şimdilerde moda laf, gelin benim mezarıma işeyin. 30 yaşında eğilemeyen adam 60 ında felç olur kardeşim.

    9 futbolcu transfer edildi, şaka gibi, haramzadelere şikayet edeceğim. konuşmaların tapelerini yayınlasınlar, içimizdeki dolandırıcıları çıkarsınlar. geçmişte fatih terim'den bilirdim şebekeyi, o gittiğine göre hırsız kim çıksın ortaya. bu hayroviç denen imamı kim aldırdıysa boşalan silivri'ye atılması lazım. adam iş geçmişine 2 şampiyonlar ligi yazdırdı. rize maçında, konya maçında oynaması sakıncalı bulunan hıyar, şampiyonlar ligi kader maçlarında oynatılıyor. ne dedin acaba oyuna sokarken mancini. kadraja bile giremeden maçı tamamladı. ya veba burak'ı çıkarıp, verem umut'u almandaki sebep ne ola ki? italya'da eline düşse oynatırmısın?

    ayakları dışında her uzvuyla top oynayabiliyor burak bey. beleş bir pozisyon bulamadı bu maçta yazık oldu, gol kaçıramadı. sahada gezindi durdu, faulünü yaptı, ofsayta bile giremedi. yediğimiz golü sahanın en güzel yerinden seyreden 4 lünün içinde bulundu. siyah zeytin çuvalına bir tane yeşil zeytin atın, 2-3 gün sonra onun da karardığını göreceksiniz. sneijder çöplükte oynamaktan kendisi de çöp oldu. muhtemelen hayatının en kötü futbolunu oynamıştır. drogba'da zevk yaptı. kendisi için hazırlanmış jübile maçını oynadı. adamlar akıllı, biz eşşeğiz, hoşaftan ne anlarız. onlar tanesini yemiş biz suyunu içiyoruz. drogba'nın en fazla 4-5 maçlık ömrü kaldı. ligin sonuna doğru götüne teneke bağlanır. ingiltere'den efsane olarak ayrılmış, türkiye'den masal olarak gönderilir.

    koskoca galatasaray maçı şeref şutu atamadan bitirdi. 18 e giremedi. biz ne maçlar gördük, ne hezimetler seyrettik. 45 senenin en kötü, en ruhsuz, en futbol hezimeti avrupa kupası maçı oynadık. en üzüldüğüm şey, yenildiğimiz, elendiğimiz bir maçtan sonra canınız sağ olsun, yenseniz de yenilseniz de büyüksünüz diyememek oldu. geçen yıl kan kusturarak veda ettiğimiz şovdan, bu sezon sıçan gibi ayrıldık. maçı mancini'ye yazıyorum. selçuk ve burak'ın üstüne yıkıyorum. drogba'nın da elini sıkıp vedalaşıyorum. bir büyük eski futbolcu seyrettik, yeter, git, sana küfür ettirmeden. sen dünya futbolcususun, her zaman saygı duyacağım, ama galatasaray futbolcusu değilsin, bitmişsin.

    7 banko oyuncumuz vardı, azalarak bitiyorlar, şu maçlar tamamlansa da sıfırlamadan çaresine baksak. muslera, melo, semih, telles, sneijder dışındakilerin tamamı çöp. değiştirip 50 futbolcu daha transfer etseler, bu kafayla, bu işleri kim yapıyorsa içlerinden en fazla 1 kişi oynar, forma ağırlığıyla gelebildiğimiz yere kadar gelir, kendi kendimizi avuturuz.

    hazır fener abbas yolcuyken, biz de bütün çöpleri gönderip, fener gelene kadar avrupa'ya bile gitmeden bir futbol devrimini girişmemiz lazım. bizim futbol dışı şeyleri temizlememiz lazım. kafa yapısı değişmediği sürece kaldı 90 senemiz. 200. seneye girdiğimizde belki bir avrupa kupası daha kazanmış oluruz.

    biz bir garip çingeneyiz nemize gerek gümüş zurna. kayseri maçına bakalım.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın