bir kaç gündür yazıcam, şimdi fırsat oldu.
çok güzel tavsiyeler vermiş ve çok güzel bir entry girmiş. herkes okumalı.
(bkz:
#2554813)
ama isviçre'den ahkam kesmek kolay kardeş.
şu entryde bahsettiği beslenme tarzını 70 milyonluk türkiye'de gerçekleştirebilecek aile sayısı 10.000'i geçmez.
sağlık standartlarımız yerlerde.
devlet denetimleri güvenilmez.
türk insanının ekonomisi o beslenmeyi kesinlikle karşılayamaz.
gelsin burada tavuk yesin. hormonlardan kadın gibi memeleri çıkar. gelip gdo'lu, kanserojen ilaçlı sebze-meyvelerimizden, senelerdir bombalanan suriye'den ithal ağır metalli patateslerimizden yesin. ülkeye denetimsiz sokulan her türlü gıdayı kullansın. %15'i sinir, işlenmiş kemik, tendon olmakla övünen kıymalarımızdan yesin... %15 kolajen oranına sahip kıymamızın %25'i de yağ doku oranına sahip ayrıca. o yağ doku oranının içeriğini ise bilmek istemez bu kardeşimiz. bu arada şu bahsettiğim kıymanın kilosu 40 lira. isviçre'de yiyebileceği domuz sosisi burada yiyeceği dana kıymadan sağlıklıdır bunu bilsin. et alıp kendi çektirmek isterse kıymanın kilosu 65-70 liraya çıkar. dana bonfilenin kilosu falansa 94 lira.
onu da anlatayım kardeşime. bilsin neden böyle. türkiye tahıl ambarıydı bundan 15 sene kadar önce. tabi haliyle o tahılın sapıyla falan hayvan yemi yapılıyordu. yani dana beslemek kolaydı. çiftçi ithal suni yem almak zorunda değildi. dolayısıyla hayvan besleme maliyetleri yüksek olmuyordu. üstelik standart adı altında getirdikleri ve hiç bir işe yaramayan maliyetli koşullar yoktu. tabi ki tüm bunlar planlı stratejilerin uygulanması neticesinde alınmış kararlardı. evet hayvancılık denetleniyor ama o denetime rağmen gıda kalitemiz çok düşük. çünkü işe yaramaz. sadece hayvancıya maliyet çıkarmaya yönelik.
sonra küçükbaş hayvancılık. tüm yaylalar ve meralar yok edildi. yani statüleri değişti. üzerinde 40 senedir orman olmayan yere orman arazisi dediler. hayvan otlatan çiftçiye hop 40.000 tl idari para cezasını kesiverdiler. devletten mera kiralamaya çalışan çiftçinin önüne müthiş rakamlar koydular.
artık hayvan üreticisi azalıyor, aracısı artıyor. daha da devam edecek bu. niye? 1.100 tl ile 1.300 tl civarından koyun buldun diyelim satılık. 100 tane. bütün gün üretim kovalayan hayvancı bu paradan satıyor koyununu. bütün gün hayvan kovalayan aracı ise tanesine 200 lira koyup senden alıp satıveriyor koyununu. 100 tane sattı. hop kaç para kar etti? 20.000 tl. risk sıfır. hayvanın yetiştirirken telef olma riski üreticide. havan satışı en az 40 gün vadeli. senedi alan da üretici. inşallah bir gün tahsil eder. üretici 100 hayvandan sütü, yünü derken kaç para kar elde etti? 1 sene uğraştı belki 30.000 tl. o da bahsettiğim riskleri saymazsak. kazandığı paranın çoğuyla da aldığı yavruları 1 sene daha besler, büyütür, yeni yavru alır, sonra tekrar aracıya gider. peki aracı? 2 günde bağladı işi. 20.000 tl cepte. haliyle üretim düşüyor, fiyatlar artıyor. bu arada hayvanları küpeleten, küpeleri devrettiği için vergiyi ödeyen de üretici. aracı tamamen kayıt dışı.
çoğu zaman 1 hayvan 2-3 aracı görüyor. fiyatlar şişiyor. çünkü hayvancı olarak hayvan pazarından yer kiralayıp malını satman imkansız. o maliyeti karşılayamazsın. öyle her yere hayvan pazarı kuramıyosun kafana göre. belediye kuracak. bakanlık kuracak. standardı olacak. devlet onaylayacak. çoğu pazarda ve kesimhanede veteriner değil imamhatip mezunları yapıyor denetimleri. standart dediğim bu. eskiden hayvancı bol bol pazar kurarken denetimleri veteriner yapardı bu arada. standart gelince böyle oldu. yoksa karşı değiliz standarda. keşke adam gibi yapsalar şu işi. üreticiye destek olsalar, tüketici mutlu olsa. aracıların hepsi üreticiliğe geri dönse. aracı dediğime bakmayın. bunlar emlakçılar gibi emekli asker falan değil. hepsi eski hayvan üreticisi. eskiden et aldığım kerim vardı benim. 3 kardeşti bunlar. 1.000'e yakın koyunu olurdu hep. kimi zaman 100 kimi zaman 200 koyunu hep satışta olurdu. bak yalan değil, sesinden hangi koyunun hangisi olduğunu ayırırdı. şimdi 3 kardeşin 2 tanesi aracı 1 tanesi fabrikaya girdi. kolunu makinaya kaptırdı. şimdi malulen emekli maaşı alıyor. bunlar atadan hayvancı bi aile. 3'ü üreticiydi. şimdi 2'si aracı, 1'i tüketici.
baya bildiğin politika uygulandı bu ülkede tarım ve hayvancılığı yok etmek için. menderes ovasını, söke ovasını bir gezsin de çiftçilerle konuşsun. yerli tohumlarımızı devletten gizli gizli nasıl ektiklerini dinlesin.
peyniri, yumurtayı, sütü falan hiç anlatmıyım.
glukoz, fruktoz, $eker ve koruyucu maddeler yok! demiş. bak buna gülerim. parası olan bulamıyor o dediği standartta ürünü. bu arada glutensiz bir paket makarna 10 lira türkiye'de. o da etiketi doğruysa. demiş ya beyaz un, misir ve misirla alakali ni$asta vs. tüketmeyin. $eker yerine bal tüketin diye... türkiye'de bal yiyeceğine şeker yesin. daha sağlıklı. çünkü bal diye yediğin şey aslında çoğu zaman zehir. öyle evine gerçek bal sokabilen aile bulmak kolay değil.
nereden mi biliyorum, bir dönem lüks bir restoran işlettim. bir dönem derken öyle bir kaç sene değil. şu türkiye'nin yok oluşunu canlı canlı izleyecek kadar. neyse... 4-5 ay önce de yeter bu ızdırap diyerek devrettim. şimdi param rantta. allaha şükür keyfim yerinde. kafam rahat. mesela artık bir restoran etten kar elde edemiyor. zayi eti katmıyorum hesaba bir porsiyonu 50-55 liradan satmazsan zarar edersin. 50-55 lira bir porsiyonun aşağı yukarı maliyeti. tabi müşterini kazıklamıyorsan. bu arada maliyeti derken işletme gideri koymuyorum haa. yani onu eti pişirenin, servis edenin maaşı, sigortası, kıdem tazminatı yok içinde. onları yanında sattığın ayrandan, koladan alkolden karşılayacaksın. eskiden bir yere oturup et yiyebilen insan sayısını bu günkü ile kıyaslayabilse oturur ağlar bu kardeşim. gelsin tatilde köfte yesin türkiye'de. denetimli etse eğer kıymanın %40'ı kolajen ve yağ doku ama zaten köftenin yarısı soya... öyle tamamı kıymadan yapılı köfte satan restoran yok. kimse anlatmasın bana. sektörü biliyorum. o piyasa yapmak için oturulan yerlerin iç yüzünü bir de bana sorun. kaç tane ustam abi kimse böyle yapmıyor sen salak mısın, bırak biraz soya kullanalım dedi bana. msg falan katıp çözüyor işletmeler meseleyi.
türkiye'de karı koca çalışan ailelerin ortalama geliri 4.000 tl değil. zaten çoğu eve tek maaş giriyor. kişi sayısı 4 diyelim. yani 5-6-7 çocuklu aileleri saymıyorum. kira-elektrik, su, internet, ısınma - çocuğun okul masraflarını falan düş... 25 yaşında görünüyormuş kardeşim. 1 sene şöyle yaşasın 50 yaşında görünür. isviçre'nin çikolatalarıyla mücadele etmek kolay. gelip türkiye'deki yaşam koşullarını test etsin.
böyle çarşaf çarşaf anlatmak güzel de... millet pazarda sonda kalan çürük sebze meyveyi kovalıyor evine götürebilmek için. karbonhidratla beslenmekten başka çare yok. ama evet türkiye'ye turistik geziye gelince her şey çok ucuz görünür. niye? çünkü döviz.
tavsiyeler güzel. ona lafım yok. türkiye'de; "baba ben galatasaray sözlük'te bir yazı okudum, beslenmenin önemini kavradım, bundan sonra kan grubuma göre beslenmek istiyorum" diyen çocuğun hastane masraflarını da ekleyelim maliyetlere.
gelsin istanbul'da haftada 3 gün koşsun. burda dağ bayır yok. her yer bina. ağaç bile yok. ciğerleri çürümezse egsoz gazından ben de bir şey bilmiyorum. koşacaksa spor salonu senelik 3-4 bin lira.
öyle allahın resulünü örnek almak kolay değil bu ülkede. bağımsız kaynaklardan biraz haberleri okusun, fotoğraflara baksın. siyasiler camide bile kırmızı şeritle protokol çekiyorlar cemaatle aralarına.
türkiye'de böyle beslenemez misin? evet türkiye'de böyle beslenebilirsin. mesela bilinçli bir suriyeliysen :)
verin kardeş yurt dışından bu düzene oyları. türkiye çok gelişti yeaaa diyerek verin. hristiyan memlekette allahın resulü güzel oluyo tabi. burada kovala o resulü de göreyim.
not: dost acı söyler.