• 78
    kendisi benden yaşça büyüktür belki, bilemem. ama ben kendisini tam olarak evlilik programında her bölüm talibi gelen ama hepsini ''armudun sapı, üzümün çöpü'' diye reddeden, güzel olmayan ama her gün talibi olduğundan gündemde kalan ''götü kalkık'' tiplere benzetiyorum.

    teşbihte hata olmaz, kırılıp alınmasın. ama her şeyden şikayetçi, her şeyden serzenişte.
  • 79
    futbolun temelinden daha derinlere ilerledikce fikirlerimiz uyusmamaya basliyor. hatta taktiksel konularinda kendisini daha fazla gelistirmesini arzu ediyorum. bunun sebebi onun kotu olmasi degil, bilakis sozlugun buyuk cogunlugundan daha fazla potansiyele sahip olup bunu kullanabilecek analitik yaklasima sahip olmasi. bunu da supheci bir yaklasimla bilgiyi tartarak yapiyor. kisacasi kendisinden beklentim fazla.

    evet uslubu sert olabilir, herkes iyi yazar olmak zorunda da degil. fakat basariya giden yol kabullenmeyle degil, suphecilikle once kendini sonra yaptigin isi sorgulayarak gecilir.

    hicbir seyi begenmiyor da degil, sadece daha iyisi var lldugunu dusunuyor ve olani da bir sekilde anlatmaya calisiyor.

    bu arada yanlis anlasilmasin, kendisini sahis olarak tanimiyorum bile. yazilari kisisellestirmeden, ne anlatmaya calisiyor acaba diye okudugunuzda, yani yaziyi subjektiflestirmek yerine objektiflestirdiginizde arkasindaki anlatilmak isteneni daha iyi gorebilirsiniz.

    kendisiyle bir kac gun once mesajlastigimizda yaptigi bir hataya sinir oldugumu da belirteyim. dedim ya kendisinden beklentim var. beni sinir ettigi halde hakkinda dogru olani da soyleyebilmem gerekiyordu.

    siz de supheci olun, daha iyi nasil olura bakin. kotunun iyisi sizi dipsiz bir kuyuya ceker. vasatlik en berbat seydir hayattaki. kotunun iyisi diye 15 yildir sacma bir duzenin icinde gidiyoruz. galatasaray kotunun iyisi olamaz. siradanlasamaz. siz de suphe edin, ama dogru, ama yanlis. yanlista bile dogrulari bulursunuz. hatta bazen yanlista gercek dogru daha fazladir.
  • 80
    transfer ve oyuncu konusunda hiçbir şeyi beğenmediği söylemine kesinlikle katılmıyorum. kendisiyle doğru düzgün konuşmuşluğumuz yok, hiç de tanımam etmem ama yazdıklarından gördüğüm kadarıyla hiçbir şeyi beğenmemezlik yaptığı yok. bizim transfer hedeflerimiz genelde menajer transferi olduğu için(her yere yapıştırdığım entryi inatla her yere yapıştırmaya devam edeceğim. (bkz: #1721714) ) adam da soru işaretli adamlara karşı çıkıyor.

    bu konularda entrylerini göremedim ama eminim ki sezon başında konoplyanka'yı, mario gomez'i falan kesinlikle çok istemiştir. takımda bazı oyuncuların torpilli ve korumalı olması gibi saçma sapan zihniyete sinirlendiği için de böylesine sert uslupla yazdığını düşünüyorum.

    özetle adama düzgün adamları sorarsanız beğenir. benim gözümde de zihniyet bozukluğunun farkında olan, saçma sapan transferlerden ve bu transferlerin yapılış şeklinden nefret eden kendini tutamayıp hiddetle entry giren bir yazardır. varlığından da yazdıklarından da rahatsız değilim. eminim ki düzgün bir mantıkla, sistemle, menajer transferi yapmadan falan transferler yapılsa, takımda da evlat torpili zihniyeti olmasa şimdiki ruh halinden tamamen alakası entryler girecektir.

    mottosu da beni sizler delirttinizdir muhtemelen. :(
  • 82
    üye olduğunda üslup konusunda sıkıntıları vardı.

    fakat bu sıkıntısını zamanla aştı ve son zamanlarda oldukça kaliteli şeyler yazmaya başladı. aynı fikirde olup olmadığım önemli değil. ancak sık sık "on" verirken buluyorum kendimi entrylerine. çünkü ne diyorsa adam gibi argümanlarla diyor. kimseye de saygısızlık yapmıyor. benim için bir entryi okurken en önemli kriter bu.

    hep diyorum, ben fatih terim'in üzerini çizdim. ama galatasaray sözlük'te fatih terim'i seven insan yoksa sağlıklı bir platform değil burası diye düşünürüm. taraftarın buluşma noktası ve kendisine imparator diyen bir kişi bile olmayacak ha? dolayısıyla hiç bir yazarı da benimle aynı fikirde olup olmamasına göre değerlendirmemeye gayret ediyorum.

    futbolda tek doğru yok. farklı doğrularla başarıya ulaşmak mümkün.

    kamajikaciya da bazen fikirlerimin uyuştuğu, bazen de taban tabana zıt olduğu bir arkadaş.
    ama entrysini okuduğumda kendimi çoğu zaman bir fikir tartışması içerisinde buluyorum.
    o yüzden de dikkate değer buluyorum kendisini.

    zaten sözlüğün samimiyetine adapte oldukça böyle olacağını tahmin ediyordum.

    aynen devam.
    hakkındaki ön yargılar kısa zamanda kırılacaktır.
  • 83
    fikir özgürlüğü kapsamında şimdi birileri hakkında fikirlerimi paylaşmak istiyorum. bu tarz bir şey planlamıyordum, ama konuşmak zorunda hissettim kendimi.

    bu malum şahsın bir yıpratma politikası var, galatasaray neyi yapmak üzereyse veya yaptıysa onu olumsuz yönde eleştiriyor. galatasaray'ın başaramadığı veya başarmasının zor olduğu şeylere ise methiyeler düzüyor.

    hatırlarsanız yazın andre ayew- gignac gündemi oluşmuştu. yaklaşık 1 ay( mayıs- haziran) ayew ve gignac gündemimizde kaldı hatta oldu olacak diye de haberler çıktı arada. bu zat ayew ve gignac gündemimizden düşene kadar bir şey yazmamış onların hakkında. ne zaman olmayacağı belli olmuş, yapıştırmış yine eleştiriyi.

    #1726410 (entry 2 haziranda girilmiş, yani podolski'nin bitmek üzere olduğu dönemler. ayew ise o sıralar ingiltere'de transfer görüşmeleri yapıyordu. yani transferi çok uzak ihtimaldi.)

    #1726480 ( burada ise pierre gignac' a burun kıvırmış beyimiz.)

    veya yakın döneme bakalım:

    sebastian haller transferi gündemde iken hoşnutsuzluğunu konuşturmuş... (#1881616)

    arkadaş biraz(?) da tutarsızdır. sene içinde öve öve bitiremediği dzemaili için galatasaray'da olmadı, kan uyuşmadı diyor. ( #1726429 )

    kendisi aynı zamanda jose rodriguez fanıdır. şöyle ki:

    ''şans verilmeyi ve kadroda olmayı hak eden çocuk. adam yıllık maaşını maç başı alan kazmalar var bu takımda.''

    gibi şeyler de yazdığı olmuş vakti zamanında. yani adam ilk onbir de oynama olayına aldığı maaşın düşüklüğüne göre karar veriyor. yazık!

    niasse ile dalga geçmiştir, aynı niasse şuan premier lig'te. maçlarını takip etmek isterse, her maçında saat bilgilendirmesi yapabilirim.

    faydası olmadığı gibi zararı da tam tersi çok malum zatın: #1901107

    almayın, aldırmayıncılardan...

    kendisi ünal aysal'ı savunmak adına ünal aysal'ı adnan polat denen şahısla karşılaştırmıştır. bu karşılaştırma ünal aysal'a hakaret niteliği taşımaktadır. ünal aysal'ın hataları vardır ancak hiçbir zaman ismi adnan soyadı polat olan şahısla mukayese dahi edilemez. kendini haklı çıkartmak adına zırvalıklar yapılmamalı.

    malum zat iyi de kıvırır: #1819792

    --- alıntı ---

    lokomotiv moskova'yla 20 gol atsa da galatasaray'ın ancak yedek forveti olabilir.

    ha gelir, oynar, kendisini ispat edip formayı alır; o zaman alkışlarız.

    ekleme: an itibariyle galatasaray kadrosundaki forvetlerden iyi olabilir ama zaten onlardan iyi olmayan forvet sayısı 2 elin parmaklarını zor geçer.

    --- alıntı ---

    bazen içindekileri tutamaz, ağzından kaçırır:

    #1791042

    galatasaray'da emek vermiş olanlara hakaretler savurur: ( #1901043 ) *

    ancak çamur atar, tatlı su taraftarımız;

    #1834443

    bir de şu var:( #1768797 )

    savunucusu halim abi * ve televizyon molası * olan şahıstan ne hayır gelir ki...

    kendisine en ufak eleştiri yapılınca:'' imdat, yetişin, linç varrr!'' diyen birisi. bakalım yardımına koşacaklar mı şimdi....

    kulübü ekonomik olarak zor duruma sokanları değil, bu durumdan kurtarmaya çalışanları eleştiriyor. emir geldi sanırsam. tarikat usulü ile algı yaratma olayınız artık sökmez. kimse de kimseye fanboy, yeniçeri, faşist, komisyoncu diyemez, hatırlatayım.

    kendisi yazar yazar... sonra da siler. değil mi?

    --- alıntı ---

    hindistan'da çok ünlü bir ressam varmış. herkes bu ressamın yapıtlarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş ve onu "renklerin ustası" anlamına gelen ranga geleri olarak tanısa da kısaca ranga guru derlermiş. onun yetiştirdiği bir ressam olan racigi ise artik eğitimini tamamlamış ve son resmini bitirerek ranga guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş. ranga guru; "sen artık ressam sayılırsın racigi. artık senin resmini halk değerlendirecek." diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve meydanda en görünen yere koymasını istemiş. yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. racigi denileni yapmış. racigi birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki tüm resim çarpılardan neredeyse görünmüyor. çok üzülmüş tabii. emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. resmi alıp götürmüş ranga guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. ranga guru üzülmemesini ve yeni bir resim yapmasını istemiş. racigi yeniden yapmış resmi ve gene ranga guru'ya götürmüş. ranga guru resmi tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. racigi denileni yapmış... birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da boyalar da bırakıldığı gibi duruyor. çok sevinmiş ve koşarak ranga guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış. ranga guru demiş ki; "sevgili racigi, sen ilk resminde insanlara firsat verildiginde ne kadar acımasız eleştirebileceklerini gördün. hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı... oysa ikinci resminde onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin. şunu hiç unutma sevgili racigi, kötü yönde eleştirmek kolaydır, yapıcı eleştiride bulunmak ise eğitim gerektirir. "

    --- alıntı ---

    haydi eyvallah...
  • 84
    hakkında ne zamandır yazmayı planlıyordum. entrylerinden görüyorum ki düşünsel anlamda %90+ genetik benzerliğimiz var. çoğu zaman cümle kurma anlamında saçmalıyorum, düşük cümleler, anlam bütünlüğünü koruyamama vs. ama kamajikaciya sanki benim fikirlerimi süzgeçten geçirip en doğru anlatımla sözlüğe yazıyor.

    tarz olarak biraz karamsar kaldığının farkındayım, ki bana kalırsa sözlüğün de, muhtemelen farkında olmadan enerjisi bu yüzden düşüyor. kendimden biliyorum, karamsarlığının nedeninin, galatasaray'ın bir marka olarak bulunması gereken konumdan çok uzaklara düşürülmesi olduğunu düşünüyorum. şahsi kanaatim, sözlüğe "onu bunu beğenmeme" gibi gelen fikirlerinin arkasında, istense çok daha iyisinin yapılacağı düşüncesi yatıyor.

    bunları, kendisini kayırma ya da koruma amacıyla söylemiyorum. ama ben kamajikaciya'nın yazılarını okuduğumda, çoğunlukla kendimi bulduğum için, neyi nasıl ve hangi gerekçeyle düşündüğünü anlayabiliyorum. belki yanılıyorumdur, ama hissettiklerim bunlar.
  • 89
    ne zaman bir şey yazmak istesem genelde benim yerime çoktan yazmış yazardır. fikir ayrılığımız 2-3 konuyu geçtiğini düşünmüyorum. he eğer olumlu bir yazısını okumak istiyorsanız, elimizdeki 1-2 süper starın başlığına ve geçmişteki gerçek galatasaraylıların başlığına bakmanız lazım. yerli sevicilerin, hayaletlerin, maçların başlıklarında göreceğiniz tek şey acı, olumsuz ama gerçeklerdir. galatasaray boktan durumu gibi.
  • 90
    bilal kısa hakkında 8 ayda girdiği entry sayısı 52.

    bilal'in durumuyla ilgili neredeyse tüm sözlük hemfikir. şu an mevcut durumda kadroda bulunabilecek, ilk 11 çıkabilecek ya da zorlayabilecek bir oyuncu. hepsi bu.

    1 oyuncu hakkında 8 ayda hemen hemen hepsi olumsuz 52 entry girmek nedir ya? bu nasıl bir kindir, nefrettir? birisi ya da birileri olumlu/normal bir şey yazıyor hemen altından bu arkadaş beliriyor. 1 defa yazdın, 5 defa yazdın, hadi 20 defa yazdın 52 nedir ya? kişisel husumetin olsa ancak bu kadar olur.

    7 yıldır bu sözlükteyim ilk kez böyle bir şey görüyorum. el insaf lan.
  • 92
    düşünce özgürlüğü kapsamında bilal kısa hakkında 1552 entry de girebilir. belki husumeti vardır, belki yoktur. belki adam bilal kısa hakkında yazmaktan sadistçe bir zevk alıyodur, belki de gördüklerini aktarmayı seviyordur. düşünce özgürlüğünü kullanıyor ve bir yazar olarak, yazıyor. aynı şekilde eleştirildiğinde de hiç sıkıntı yarattığını görmedim ben. kendisi mesajlara da dönen bir yazar, seviyorsanız mesaj atın bence. :(
  • 93
    bilal kısa'yı eleştirdiği için eleştirilen yazar olarak gözüme çarpmıştır.

    kendimden bir örnek vererek desteklemek istediğim bir yazar; ben bilal kısa'yı idmanda, maç kadrosunda, maç esnasında sahada, saha kenarında yedeklerde, maç sonu soyunma odasına giderken, takıldığım sözlüklerde sol frame'de görünce istemsizce sövüp eleştirmeye başlıyorum. lakin hepsini sözlüğe dökseydim muhtemelen 150 kadar nefret kokan entry de ben girerdim.

    bir nefret etme sebebim de kendisinin bize hamza hamzaoğlu'nun kazığı olmasıdır. zira "melo"yu yollayıp "bilal"e mahkum eden kendisidir.
  • 95
    yalnızca futbolculuk yeteneği ve kariyeriyle harika bir antrenör olunabileceğini sanan kişilerce eleştirilen yazar.

    tamamıyla katılıyorum. bülent kim yahu? antrenör olarak neyi başarmış ki galatasaray teknik direktörlüğüne layık görülsün?

    efsanedir. inanılmaz saygı duyuyorum ama şu an için ehil olmadığı bir işi yapması felaket olur.
  • 100
    hakkında biraz eleştiri yazacağım yazardır.

    öncelikle küçük bir ön bilgi; tiyatro ile uğraşanlar, biraz oynayanlar ya da oyunculuk eğitimi almış olanlar bilir ki eleştiri velinimettir. tiyatroda yapılan her küçük performans ya da her küçük doğaçlamadan sonra çalıştırıcılar "evet, eleştirileri alalım" diyerek diğer oyuncu arkadaşlara dönerler ve herkes fikrini söyler. artıları da söylerler eksileri de söylerler. herkes bilir ki orada seni eleştiren insanların %80'i senin bu işi daha iyi yapman için eleştirir. şimdi buna paralel olarak eleştirime başlayayım.

    kendisiyle birçok kere mesajlaştık, anlaşıp fikir birliği yaptığımız konular da oldu, zıt fikirlerde kaldığımız da oldu. bir ara beni engellemişti ama ben yine de kendisine ulaşıp bu engelin sebebini sordum. kendisi de hatırlayamadı "bir yanlışlık olmuş sanırım" deyip engeli kaldırdı. bir daha da engelleyeceğini sanmıyorum. çünkü benim iyi niyetli bir insan olduğumu anladığını düşünüyorum. bu vesile de buradan herkese mesaj olsun. yazılarınız, futbol görüşünüz, dünya görüşünüz ne kadar zıt olursa olsun her insanla iletişime geçip konuşabilirsiniz mesajını da vermiş olalım. ama anlaşırsınız ama tartışırsınız fark etmez. iletişimde olmak her zaman iyidir. kavga da etseniz gün gelir aynı görüş altında birleşebilirsiniz.

    kamajikaciya'nın bazı entrylerini okurken son paragrafa kadar 10 numara basacağım diye geliyorum ama son paragrafta yaptığı bir iğneleme, yaptığı bir keskin çıkış yüzünden 10 numara basmıyorum. misal; denayer hakkında bir entry yazıyor. entry güzel, bence de doğru tespitler, doğru önermeler içeriyor ama son paragrafında başka herhangi bir futbolcuya bir laf geçiriyor. o futbolcunun başlığı altında onu eleştirmesi yetmiyor bir de denayer başlığı altında gömüyor. halbuki buna gerek yok. orada özne denayer. o entry için başka bir özne yaratıp okuyan insanları bir şekilde ikiye ya da üçe ayrıştırmaya hiç gerek yok.

    sevgili yazar arkadaşım, yazılarında vermek istediğin mesajı çok net bir şekilde verebiliyorsun. ama çok keskinsin be kamajikaciya. net olmak iyidir ama bir konunun sadece bir tarafında net olmak bir nevi keskin olmak o kadar da iyi bir şey değil. konu fatih terim mi? tamam fatih terim'den hoşnut değilsin. olabilir, ama bu adamın hiç mi doğru yaptığı bir şey yok? ya da doğru yaptığı bir şey için "doğru yaptı" diyebiliyor musun? bence hayır. konu burak yılmaz mı? selçuk mu? ya da her kimse. bu futbolcuların hiç mi doğru yaptığı bir şey yok? ya da doğru yaptıkları şeyler için "doğru yaptılar" diyebiliyor musun? daha da önemlisi doğru yaptıkları şeyleri görebiliyor musun? bence göremiyorsun. ama görebilmelisin.

    örnek; x futbolcusunu beğenmiyorsun. ama bu x futbolcusu bir maçta iyi oynamış olsun, hatasız oynamış olsun. sen bu futbolcunun hatasız oynadığı maçtan sonra gelip buraya ya da eş dost muhabbetinde "evet ya x futbolcu o maçta gerçekten çok iyi oynadı" deyip entryi ya da muhabbeti bitiremiyorsun. entryi ya da muhabbeti "ya x futbolcusu o maçta iyi oynadı ama ondan önceki maçlarda berbattı" diyerek bitiriyorsun. eh ama sen zaten önceki maçlarda x futbolcusu için "kötü" yazmıştın. hatta oynadığı her maç için kötü yazmıştın. hatta x futbolcusunu kötü oynadı ekseninde yapılan en "hayır daha da kötü oynadı" yorumu sana aitti. eh ama bu adam iyiydi bugün.

    böyle devam ede ede konu nereye geliyor biliyor musun sevgili abim? acı ama gerçek senin şartlanmana geliyor. x futbolcusu artık her maç iyi oynasa da sen "hayır abi, iyi oynayamaz. kesin bir piçlik var. iyi oynayamaz, rakibi ayarlamışlardır, baksana rakip serbest bırakıyor. yok yok oynamaz" diye şartlanıyorsun ve korkum şudur ki sen de bunun farkında değilsin. o son cümlede yaptığın iğnelemeler, çok keskin görüşlerin de hep bu yüzden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. yoksa boş bir insan değilsin. günlük hayatta karşılaşsak, otursak muhabbet etsek, bir iki tek atsak saatlerce konuşabileceğime inandığım bir insansın.

    şu bülent korkmaz hakkında yazdığın (bkz: bülent korkmaz/#1923209) ve çok beğenilen entry için de benzer şeyler söylemek isterim. entry'i hatalı bulduğumu mesaj yoluyla da söylemiştim. neden bu öfke? bülent korkmaz ne yapmış? yahu bu adam en hırslı futbolcularımızdan birisi değil miydi? belki de geldikten sonra birçok futbolcumuzda gözlenen hırs sorununa çözüm olacak. kim bilebilir bülent korkmaz'ın sneijder ve muslera'yı göndereceğini? neden böyle ithamlarda bulunuyorsun? belki en iyi anlaşacağı futbolcular bu ikisi olacak. belki başarılı olacağız bülent korkmaz ile. bütün teknik direktörler kariyerlerine başarı ile başlamıyor ki. he bu demek değildir ki bülent korkmaz takımın başına gelsin. bence de gelmesin. ama bu konu gündeme geldiğinde böyle bir tepki verilmez ki? "kimdir bülent korkmaz" ne demek? ister teknik direktör olarak olsun, ister başkan olarak, ister fizyoterapist olarak gelmesi gündeme gelsin fark etmez. "kimdir bülent korkmaz" denir mi? denmez. hele hele galatasaray sözlükte hiç denmez.

    rica ediyorum daha yapıcı olalım. yazının başında belirttiğim gibi eleştiriye her zaman açık olalım. kamajikaciya ki bakış açısını genişlettikten sonra en güzel eleştirileri yapabilecek bir yazardır. sadece saplandığı konulardan uzaklaşabilsin. insanları ayrıştırarak, ötekileştirerek, bu onlardan bu bizden diyerek herhangi bir sorun çözülmez, sadece büyür. ben kendisiyle bu yazıyı hiç yazmamışım gibi iletişimde olmaya devam edeceğim. ama yeri geldiğinden yine yazar başlığının altına bir şeyler yazacağım. umarım anlatabilmişimdir.

    saygılar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın