• 202
    (bkz: #2614667)

    yine aynı çıkmaz sokağa girip, belhanda'yı savunmuş gibi görünen arkadaşım, yazar.

    kendisinin yaptığı belhanda'yı savunmak değildir. çünkü belhanda babasının oğlu değil. aralarında akçeli bir anlaşma yok, aralarında bir ilişki yok. çok basit şekilde dediğinin özeti şu: belhanda'nın yerine feghouli'yi koyarsak orta saha düşer. atalay oranın oyuncusu değil. selçuk'un futbol ile kalan tek ilişkisi penaltı atmak. donk çok durağan kalır.

    bu arada kendisi 4-3-3'e de bayılmaz ama elimizde tudor'dan miras öyle bir kadro var ki şu an gemiyi limana sadece 4-3-3 ile taşıyabiliriz. bu takımda ikili orta saha kurgusu yapamazsınız. kanatlarınız izin vermez. bu takımla pas oyunu oynayamazsınız, buna yatkın olmayanlar var. bu takımla kontra da oynayamazsınız. rakip üzerine gelmiyor, neyin kontrasını yapacaksın?

    kendisine kalsa emin olun belhanda ocak ayının ilk günü satılmıştı, yerine de en az iki tane üçte bir maliyetine oyuncu alınmıştı. adamcağızın savunduğu şey galatasaray futbol takımı. peter zulj'u gözünü kırpmadan alırdı mesela.

    biz ne yaparsak yapalım bu takım üçlü orta saha oynamak zorunda. bu sezon sonuna kadar buna mecburuz. hangi ikiliyi düşünürseniz düşünün ya eksik kalacaklar, ya kanatlardan destek alamayacaklar. üçlü oynayacaksak da mecburen fernando-ndiaye-belhanda oynayacak. fernando yan pas moduna geçse de oynayacak, belhanda manasız ve aptalca top kayıpları yapsa da oynayacak.

    son olarak kendisi belhanda'nın bonservis ve yıllık ücret maliyetine ligi 10. bitirecek takım kuracak kadar futbolla içli dışlıdır. lütfen kendisine ders vermeye kalkmayalım. :(
  • 203
    genel olarak futbolcu performansları ile ilgili, sayıları ve kendine has bilgilerini harmanlayarak uzun ama akıcı entrylerini keyifle okuduğum yazar arkadaşım. ben de sayılara çok inanırım arkadaşlar. istatistiklerin mini etek gibi olduğunu düşünmüyorum. her hangi bir konu da verilen istatistiğin yeterince bilgili bir şekilde analiz edilmesi sonucunda, bir çok varsayım çıkarılabilir. neyse bu konu çok uzun.

    yazadursun.
  • 204
    (bkz: #2622389)

    dost acı söyler atasözündeki dostan daha dost, söyledikleriyse daha acı olan yazar. sabır taşı çatlamış sonunda haklı olarak. ben de kendisiyle sonuna kadar aynı fikirdeyim.

    daha önce de belirtmiştim bu takımda 4 4 2 oynayacak bir oyuncu grubu an itibariyle olmadığı için 4 4 1 1 oynamalıyız diye. (bkz: #2612752) ama yok. neymiş 4 4 2 çok demodeymiş, dünyada 4 3 3 furyası varmış biz de furyaya uymalıymışız yoksa çağın dışında gerisinde kalırmışız. bugün çağın ilerisinde olarak görülen ülkelerden biri olan almanya'da 80-90'ların 3 5 2'si modernize edilmiş olarak oynanıyor. üstelik bu taktikleri oynatan hocalar da öyle yaşlı kurt filan da değiller* *. o taktiklerin revaçta olduğu zamanları hatırlamayacak yaştalar. buna ne diyeceksiniz? ne yani o yeni yetmeler bizden daha mı az biliyor?

    ister beğenin ister beğenmeyin, kendimce bir tespitim var toplumumuza yönelik olarak. hatta bu konuda dünyada en iyi olan toplumlardan biri olduğumuzu iddia edebilirim.

    o da şu ki ''biz toplum olarak bir şey olmadan, olmuş gibi görünmeyi çok ama çok seviyoruz.'' yani -mış gibi görünmek. misal, zengin olmadan zengin gibi görünmek*. bilgi ve donanım kazanmadan bilgili gibi görünmek*. vs vs vs.

    an itibariyle takım olarak da yapmaya çalıştığımız şey tam olarak bu. 4-3-3 oynayamayacığımızı bile bile oynamış gibi görünmeye çalışıyoruz. ve ne yazık ki sonuçlarını hepimiz görüyoruz. hatta son olarak kendimden bir örnek vereyim. basit bir bilgisayar oyununda* bile online maçlarda rakiplerin neredeyse %90'ı 4'lü savunma ile oynarken ben 5 3 2 ile oynuyorum. hatta bu oyunda dünya 1.'liğine yükselmiş olan kayınbiraderim * de 5 2 1 2 oynuyor. ee noluyor şimdi biz demode mi oluyoruz. banal mı oluyoruz. biraderin başarısı ortada benim galibiyet yüzdemse %87, attığım gol ortalaması 4, yediğim gol 0.7.

    geçiniz kardeşim bu başkası ne yapıyor, ne diyorları. kendimize bakalım, takımımıza bakalım, bu kadroyla ne yapabilirize ne oynayabilirize bakalım artık. yoksa atı alan* üsküdar'ı geçti, geçiyor, geçecek.

    bilginize.

    (bkz: mazlum'u getirin abimiz çok sinirli)
  • 205
    (bkz: #2622389)

    benim hep dile getirdiğim ancak gerek bilgi eksikliğimden gerekse üşengeçliğimden(daha çok bilgi eksikliği ama) uzun uzun yazamadığım konuya çok güzel bir açıklık getirmiş; galatasaray'ın sorunu tek tek oyuncular değil, sistem ya da başka bir değişle sistemsizlik.

    bu takımın ne oynamak istediğini anlayamadan oynayanları eleştirmek saçmalık. eren varken eren kötüydü, şimdi diagne kötü; yarın fernando yerine oynayan donk kötü olacak. istiyorsunuz ki defansif orta sahamız topu alsın, ileriye doğru mükkemmel ve hızlı paslar atsın, top rakipteyken de hep doğru baskıyı yapsın, çok top çalsın, çok koşsun, şutu da olsun, gol de atsın... bunların bir kısmını iyi şekilde yapabilen bir adam vardı, ismi melo'ydu ki o da başka sorunları olduğundan potansiyelini tam sahaya yansıtamadı, yansıtsaydı zaten real madrid, barcelona oyuncusu olur, bize de gelmezdi. yani senin o hayalindeki oyuncuyu bu ülkenin 3 büyük takımı birleşse dahi bu ülke sınırına transfer olarak sokamaz.

    özetle çözümü oyuncularda aramak çözümsüzlüktür. arkadaşımız çok güzel anlatmış, okuyun, sonrasında hangi oyuncuyu eleştirecekseniz yine eleştirin.
  • 206
    (bkz: #2622389)

    ''gerçek her şeyin anasıdır ve üstündedir , zavallı egolarımızın bile'' düsturuyla muhteşem bir yazı
    kaleme almış yazar.

    bizim gerçeğimiz sistemsizlik , bizim gerçeğimiz hamaset edebiyatı , bizim gerçeğimiz avrupanın vasat takımlarından biri olmamız.

    19 sene önce aldığımız oksitlenmeye başlayan kupayı her sene törenlerle kutlamayı , kişilere olan hastalıklı takıntılarımızı ve ayarsız sevgimizi bırakıp gerçeklerle yüzleşmeyi öğrendiğimiz zaman bir yol haritası belirleyebiliriz. aksi takdirde her sene takımı komple değiştirip epik rüyalar görmeye devam edeceğiz.
  • 208
    (bkz: #2622389)

    düşüncelerinin bir kısmına katılsam da sorunun diziliş ile ilgili olduğu hipotezine katılmıyorum. sorun dizilişten çok hücum planı eksikliğidir bu takımın. zira futbolcular topu aldıklarında ne yapacaklarını bilmiyorlar. tamamen doğaçlama şekilde bir oyun oynanıyor sahada. stoperler topu alıyor, orta sahalar ileriye doğru gidiyor, bekler çizgiye açılıyor, kanatlar içeri giriyor. meşhur "tersten 3-5-2 yani 2-5-3" diziliyoruz. bu kadar.

    sonrası? yok. diziliyoruz da ne oluyor? herkes statik. herkes topu ayağına istiyor. feghouli deseniz bek arkasına koşu yapacak hali yok. henry deseniz o süratine rağmen bek arkasına koşusu yok. belhanda ve ndiaye topu aldıklarında bir tur kendi etraflarında dönmeden bırakmıyorlar. şut yok, kanat organizasyonu yok, hızlı paslaşma yok, bayrak adam yok. yok oğlu yok.

    bu kadar yoklukta terim'in hala daha "ben bilirim, ben oyunumu oynarım, rakip önlem alır" demesinin ceremesini çekiyoruz. terim'in bir sistem oluşturmak istemesini anlıyorum. ama elindeki malzeme buna izin vermiyorsa o sistemde, en azından o sezon boyunca, kritik maçlarda ısrar etmenin anlamı yok. kendi sahanda oynadığın anadolu takımlarına karşı ısrarcı ol, ona bir şey demem. ama derbi ve avrupa maçlarında rakibe göre oynayacaksın. rakibi çok iyi inceleyeceksin. zaaflarını ve artılarını bileceksin. elindeki oyuncuların artılarını ve eksilerini iyi bileceksin. gerekirse oyunculara tek tek yapacakları işi ezberleteceksin.

    bu takımın orta sahası bu doğaçlama işini kaldıramıyor. olmuyor işte. senin elinde sneijder yok. kanatların emre ve engin kadar bile yapamıyorlar bu işi. o zaman net görev vereceksin. çok az doğaçlama izni olacak. ceza sahasına girdiğinde göstersin farkını. ama oraya girene kadar görevine sadık kalacak. guardiola bile bu işi böyle yapıyor. adamın elinde dünyanın en pahalı kadrolarından birisi var. oyuncuların paçalarından yetenek fışkırıyor. egoysa, ego. paraysa, para. ama bu oyuncular verilen görevleri eksiksiz yerine getiriyorlar.

    bu durumun oyuncuyla da o kadar ilgisi yok. fernando, city'den geldi. orada kendisine verilen görevi yapıyordu. burada mı kafasına göre takılmaya başladı? hayır. adamın net şekilde belirlenmiş bir görevi yok. bir melo olmadığı için de şaşırıyor adam. onu da yapayım, bunu da yapayım derken sıçıp batırıyor.

    belhanda ve ndiaye mesela. kardeşim bu adamlarla hızlı oynayacaksın. dikine gidecek bunlar. başka meziyetleri yok. ince pas atamazlar, şut çekemezler. en büyük olayları fizik güçleri. bunu kullanacaksın o zaman. bu adamların topu alıp sanki maestro gibi orta sahada oyun kurmasını beklemeyeceksin.

    daha çok şey anlatılır. ama gerek yok. zira dinleyen yok.

    bu arada 4-4-1-1 dizilişi konusunda kesinlikle katılıyorum kaideye. ancak bu dizilişle de aynı doğaçlama serbestisi oldukça bir iş yapamayız. çalışılmış ve kuralları belli bir 4-4-1-1 ile kolay maç kaybetmeyiz diye düşünüyorum ben de. ama burada orta 4'lünün kimler olacak çok önemli.

    forvet belli. diagne ya da mitroglou. forvet arkası da belli: varsa emre akbaba. yoksa ya da formsuzsa henry ya da sinan.

    orta 4'lüde benim idealim belhanda - fernando - ndiaye - feghouli. form ya da maç durumuna göre emre akbaba kanada kaydırılabilir. yunus, sinan ve henry de duruma göre değerlendirilebilir.

    defans hattı zaten belli.

    ama dediğim gibi sorun diziliş değil. planlı, programlı ve sınırları belli bir sistem.
  • 211
    (bkz: #2622389)

    sistemlerle alakalı yazdıklarına yanlış diyemem. futbol bir çok doğruyu içinde barındırandırıyor. en iyi sistem, en uygun sistem hangisi, bana göre seçilemez. elinde uygun oyuncu grubu varsa kullandığın sistem en iyiye evriliyor. ama evet ekol yaratma, bir sisteme uygun oyuncu yetiştirme ve satın alma fikri çok doğru zira maliyeti düşürür, bir alışkanlık yaratır.

    fakat galatasaray'ın an itibarıyla 4-4-2 oynaması bana göre imkansız. hele 14 şubat 2019 galatasaray benfica maçı'nda tamamıyla imkansızdı zira emre akbaba henüz böyle bir mücadeleye çıkacak seviyede değil. ama emre'nin müthiş bir form düzeyinde olduğunu kabul edersek de 4-4-2 (4-4-1-1) oynayamayız. neden? çünkü uygun orta saha ikilisini oluşturamıyoruz. elimizde orta saha oyuncuları kimler var? donk, ndiaye, fernando, belhanda. selçuk'u saymıyorum bana göre artık veteran. bu oyunculardan hangi ikisini kullanacak? bence hiç bir ikili olmaz. çünkü çok fazla top kaybı yapıyorlar. bu kadar top kaybı yapan bir ikili galatasaray'ı felakete sürükler. yapılan her top kaybı becerikli hücum ayakları olan benfica'yı yada artık rakip her kimse onu çizgi halinde kalmış defansımızla baş başa bırakır. bu da bize kart, gol falan olarak geri döner.

    galatasaray'ın mevcut kadrosu 3 orta sahayı mecbur bırakıyor. verimli 4-4-2 oynadığımız dönemlere bakın. kullandığımız merkez oyuncuları kimler? okan, suat, emre, ergün, kimi zaman ümit davala, melo, selçuk, necati. hagi sistemler üzeri bir adam. onu saymıyorum. bu oyuncuların ortak özellikleri ne? hepsi çok akıllı futbolcular. minimum top kaybıyla oynuyorlar. baskıyı hem takım oyunuyla, hem de bireysel yetenekleriyle kıracak güçleri var.

    peki bizim orta saha oyuncularımıza bakınca ne görüyoruz. ortak özellikleri oyun akıllarının zayıf olması. tekrar söylüyorum bu takım bu zayıf oyun aklıyla 4-4-2 oynamaz. hatta oynayamayacağı tek sistem 4-4-2 ve türevleridir.

    esasında verimli 4-4-2 oynadığımız dönemlerde sahip olduğumuz iç özellikli kanat oyuncuları elimizde mevcut. yani belhanda, feghouli, yunus akgün bu rolü üstlenebilecek futbolcular. ama işte 4-4-2'nin göbeğini oluşturamıyoruz. oluşturamadığımız için de bu oyunu oynamamız imkan dışı. yoksa daha geçenlerde 4-4-2 seçeneğini ben de düşündüm. diagne- mitroglu'ndan biri ve emre-onyekuru'dan biri ile forvet hattını oluştururuz falan gibi planlar yaptım. ama bu düşünceden kısa zamanda sıyrıldım. bu kadar top kaybeden orta sahan varsa bir tandemle orta alan hattını oluşturmak intihar.

    o yüzden şu galatasaray'a çapa şart. yani top kaybı yaptığında defansının çizgi halinde kalmamasını sağlayacak, derinlik katacak bir isim kadroda mutlaka bulunmalı. galiba en uygunu donk. en azından topu iyi kullanıyor. zaten en iyi maçlarımız hep donk'un kadroda olduğu maçlar. onun da sözleşmesinin uzama sıkıntısı var. bu durumda ndiaye'yi mi oraya çeker yoksa fernando'yu mu kullanır bilmiyorum.

    sezonu pragmatist çözümlerle bitirebiliriz. mesela ne? mesela ve hatta mecbur olduğumuz üzere diagne'yi oyuna katmanın en basit yolunu bularak. çünkü bu adam sırtı dönük top alıp verimli kullanabiliyor. gol noktasında çok becerikli ve topla oynarken meziyetleri de hiç fena değil. şubatın 8'inde oynadığımız trabzonspor maçı'nı ele alalım. çok güzel bir kaç pas attı kanatlara. biz bu yolu malesef denemiyoruz. oysa bu adamdan faydalanmanın yollarından biri de tam olarak bu. evet o topu kanatta yine aynı noktaya ulaştırıyoruz ama genelde bek üzerinden. rakip de zaten tahmin ettiği noktaya giden top için pozisyonunu almış oluyor. zaten markajda olan forvet iyice sıkı marke ediliyor, kanattaki oyuncunun karşısına doğru pozisyonda bir rakip gelmiş oluyor. oysa diagne üzerinden ulaştırsak rakibi hazırlıksız yakalamamız mümkün olur. diagne'ye geldiği anda otmatik olarak merkeze kapanacak savunma hem kanat oyuncumuzu boş bırakacak hem de topu veren diagne dönüp kısa mesafe siprint ile top isterken markajdan kurtulma şansını yakalayacak. tabi bu bir örnek. maç içerisinde 3-4 kez denememiz gereken bir şey.

    sonra kanat oyuncularımıza bakalım. onyekuru aslında sürekli elverişli topları alıyor. ama malesef hep içeri girip ikiye birlerle yada sağına çekerek gol vuruşu yapma derdinde. belki yerine yunus akgün'ü kullanma vakti geldi. oyun görüşü iyi, ortaları iyi, yaratıcı paslar atabiliyor üstelik bunu hem merkeze hem de kanada yapabiliyor. hem trabzonspor hem de benfica maçlarını ele alırsak futbolda en sevdiğim şeylerden biri top açık oyuncusundayken bekin çizgiye attığı depar... bunu akıllı bir oyuncu olan nagatomo çok sık yaptı. peki aldığı pas sayısı kaç? sıfır. onyekuru tek bir defa adamın önüne yuvarlamadı topu. oysa takımda en iyi orta yapan adamlardan biri de nagatomo. bunu yapsa en az 1 yada 2 tanesinin gol olarak döneceğine eminim. işte yunus bunu yapar. hücum planlarımız çeşitlenir.

    emre'nin takıma dönmesi çok önemli. bu kaç haftada olur bilemiyorum. emre de oyun organizasyonuna katkı sağlayabilen bir adam değil. hatta kolay top kayıpları yapıyor ve son tercih hataları da oluyor. ama dinamik ve gol bölgesine çok çok iyi giriyor. rakip defans yerleşimini bozan bir oyun anlayışı var. bu hücumda kalabalıklaşmamıza ve forvet aksiyonlarımızın artmasına sebep olacak bir hadise.

    sağ kanatta feghouli, mariano ikilisine mecburuz. en azından oyun organizasyonuna katılıyorlar ve diagne'yi oyuna sokabilecek meziyetleri var. üstelik formdalarsa belhanda'nın da katılımıyla baya iyi işler yapabiliyorlar. esasında fatih terim egosuna yenik düşmediğinde doğruları yapabilen bir adam. nitekim zamanında çok büyük hatalardan dönmüşlüğü var. popescu'yu orta sahada kullanma takıntısı, eboue'yi orta saha yada açık oyuncusu olarak kullanma denemeleri falan gibi. ancak ligin ilk yarısında rodriguez'i resmen harcadı. fatih terim yapıyosa bir bildiği vardır, biz yapıyosak taraftar sesini çıkarmaz mottolarıyla. oysa solda oynayan rodriguez malesef sürekli içeriye girmeye mecbur, kalabalık defans arasında topu öldüren ve atağı harcayan bir oyuncu haline dönüştü. ama sağda hızıyla bek oyuncusunu çizgide ekarte edip sonra da kişisel yetenekleriyle pozisyon hazırlayabiliyordu. üstelik de mariano onu çok güzel şekilde besliyordu.

    bence yine aynı hataları yapıyor terim.

    artık forvetsizmiş gibi oynamaktan vazgeçmeliyiz. temel hücum planımız diagne'yi yada sahadaysa mitroglu'nu topla buluşturmak olmalı. bizim temel oyun planımız kanatlardan içeri katedip kişisel beceriyle gol yaratmak. bu kolay önlem alınabilen bir anlayış.

    benfica maç sonu toplantısında orta saha oyuncularını eleştirdi terim. belli ki sezon sonunda bu bölgeye operasyon gelecek. işte o zamana kadar yapılacak şey belli. zaten marcao ve luyindama'nın takıma katılımıyla artık defanstan kaliteli top çıkarıyoruz. işte bu topları biran önce uç oyuncularımızla buluşturmak hücum planımız olmalı. ne zaman akıllı bir 8 ve akıllı bir 6 numaramız olur, nasıl işleyen bir 4-4-2 oynarızı, nasıl 4-3-3 yada 4-2-3-1'i oynarızı konuşuruz. daha komplike oyun anlayışları üzerinde oturur konuşuruz.

    mevcut kadroda belhanda'nın feghouli'nin, mariano'nun, nagatomo'nun, emre'nin yeteneklerini ortaya çıkarmanın yolu diagne'yi topla buluşturmak. aksi taktirde iyi maçlarda oynarız ama hem diagne yatırımımız işe yaramaz hem de adamı eleştiri okların hedefi haline getirirz. üstelik de hesabettiğimizden fazla puan kaybı yaşarız. şu anda fizik kalitesi veya tekniği yüksek ama futbol aklı zayıf orta saha oyuncularımızla hiç bir sistemi efektif şekilde sahaya yansıtamayız. yani büyük takım olarak yansıtamayız. yoksa hala bu takım geçiş oyunu oynar. ha liverpool gibi oynamaz ama bizi ligde 2. veya 3. yapacak kadar oynar. yani başarılı bir anadolu takımı hüvviyetinde olabiliriz.

    üzülerek söylüyorum ki verdiği grafiklerin, anlattığı hücum planlarının elimizdeki orta saha oyuncularını düşündüğümüzde hiç bir geçerliliği yok. yani benfica'da cervi'nin rolünü üstlenecek adamımız var ama gedson fernandes, florentino, rafa silva, pizzi ve hatta gabriel'in rolünü üstlenebilecek futbolculara sahip değiliz. ndiaye, fernando, belhanda falan hep kaliteli oyuncular. ama bahsettiğim şey oyun stilleri. oyuncu profilleri. bu adamlar benfica'da olsalar orada da 4-4-2 oynayamazlar.

    ha dip not olarak şunu ekliyim. fernando esasında oynar. her sistemde oynar. ama bu fernando malesef hiç bir sistemde oynayamaz. belki kariyeri için stopere evrilme vakti gelmiştir. sahayı daha geniş göreceği, daha az koşup daha fazla oyun bilgisi kullanacağı bir mevki. fakat bizim ihtiyaçlarımız şu anda o yönde değil.

    özetle eleştirilerinin çoğu doğru olmakla birlikte bana göre entrysinde bahsettiği çözüm önerileri şu aşamada bize derman olmaz.
  • 212
    (bkz: #2622389)

    tespitlerine katılıyorum. bizim kesinlikle bir sistemimiz yok. topu at onyekuru'ya ve kendisinden bir şey yapmasını bekle veya o olmadı mı feghouli'ye atalım belki mariano ile verkaç yapar yada belhanda ile yapar da gol atarız diye bekliyoruz. ama zafiyetlerimiz çok. mesela, pres yapan takımlara karşı çözülüyoruz çünkü dar alanda 3-4 pas yapıp rakibi ekarte edecek oyunculara sahip değiliz.
  • 214
    adam sözlüğe geldiğinden beri belhanda konusunu yazıyor.

    dediği de çok açıktı, bu adamla oynayacaksak yanına çok iyi bir sekiz numara alın, yok gidecekse iki tane çok iyi 8 numara alın diye.

    stoperlerin ayağı iyi olmalı, oyun kurabilmeliler diyordu. belhanda kendi ceza sahamızın önünden top alıp rakip kaleye gidemiyor diyordu. haklıydı da, ndiaye ve belhanda sürekli topu kendi yarı sahamızda alıp 60 metre sürmek sorunda kalınca da şut da çekemiyordu, kaldı ki forvetimiz de yoktu rakip stoperleri tedirgin edecek, alan açacak.

    yazdığı her şey 2018-2019 devre arasından sonra iyileşir gibi oldu ve hepimiz de bunu olduktan sonra görüp yazmaya başladık.

    bu adam ise direkt teşhis koymuştu.

    bence burada harcanıyor, fatih terim'in ekibine dahil olmalı.

    scout olur, rakip analizi olur, gerekirse sözlüğün florya temsilcisi olur ama florya'da olmalı.
  • 217
    çok yanlış gelmiş arkadaş. 7 senedir bu sözlükteyim ve ona sözlükçe birkaç bilgi vereyim.

    1) galatasaray rakibe göre oynamaz, oyununu rakibe kabul ettirir.

    2) galatasaray dedin mi 4-4-2 akla gelir. bu takımın ruhunda 4-4-2 vardır.

    3) geriye düşünce neden forvet almıyorsun hocaaaa? çünkü ekstra forvet gol demektir.

    4) bize yardırıp giden adam lazım!

    5) kaleci dediğin penaltı kurtarır yemişim topu oyuna sokuşunu...

    6) bize top dağıtan orta saha lazım (ama asla geriye oynamayacak!)

    7) galatasaray takımının forveti pivot olur.

    şimde bu istisna kardeş yukarıda yazanları bilmeden parselasyon diyor, pres demiyor da pressing diyor falan. sana da quarterback ulan!

    şaka bir yana;

    mesajlar aracılığıyla sürekli de yazıştığım çok değerli bir sözlük yazarı. entry'leri için çok fazla emek sarf ediyor ve her biri kalite kokuyor. böyle yazarların değerinin bilinmesi ve el üstünde tutulması lazım. en kısa zamanda şahsen tanışırız umarım.
  • 218
    fm'de paçasını aşağı alacağım yazar. yok öyle 4-4-2 falan, adama norveç ülke sınırlarından aldığım iki oyuncuyla üç gol atarım, delirmiş bielsa'ya döner. :(

    yine iki güzel entry yazmış. (bkz: #2630110) bir tanesi bu. ama bu entry'de söyledikleri maalesef türkiye için geçerli değil. neden? türkiye'de en basitinden sıra olmak bile kaos içinde bulunmak demektir. 10-15 yıldır çeşitli sıralara girerim. konser bilet kuyruğundan tutun gaz kuyruğuna. kavgasız tartışmasız kuyruk görmedim. kuyrukta bile kaos var, sahada da kaos olacak. kaosu yöneten de fatih ise genelde kazanır.

    he kendisinin mentalitesi de türkiye'nin batısında ve uzak doğusunda kazanır. talihsizliği kaosun göbeğinde yaşamak. *
  • 220
    futbol bilgisine çok güvendiğim, aynı zamanda hemşehrim olan yazardır. kendisinin yazılarıni keyifle okuyorum, ancak buradaki yorumlara bakınca bir şeyin karıştırıldığını fark ediyorum.
    kendisi takımlarin direkt bir sisteme adapte edilip, 2-3 senelik geçici başarıları sağlayan sistemler ile değil, belki 8-10 sene boyunca daha yüksek oranlı bir başarı yüzdesi ve altyapı dahil komple bir kültürü savunmaktadır. tabii ki kaos olarak betimlenen oyun ile de başarılı olunur, belki da bahsettiği rakamlardan daha azı bile harcanarak da başarı gelebilir, ancak geçici olacakları konusunda ben de hemfikirim.
  • 222
    (bkz: #2634673)

    ilgili entryden anladığıma göre kendisi haziran ayındaki transferlere kadar sözlüğe yazmama kararı almış sanırım. eğer doğru anladıysam üzücü bir durum. kendisinin yazılarını okumaktan büyük keyif alan biri olarak yazmaya devam etmesini, en azından taraftarın biraz olsun bilinçlenmesini isterim.

    hem "galatasaray yazarsam parmaklarım kırılsın" demiş. sözünden dönsün demiyorum tabi, sözünü tutsun. galatasaray değil de cimbom yazsın nolcak.
App Store'dan indirin Google Play'den alın