• 26
    guardiola city' deki ilk senesinde 78 puanla 3. oldu ve city ile harhangi bir kupa kazanamadı. şampiyonlar ligi' nde de son 16' da monaco' ya elendi. bu sene ise ligin tozunu attırıyor.

    mourinho united' daki ilk senesinde 69 puanla 6. oldu ancak avrupa ligi' ni kazanarak şampiyonlar ligine direkt katılma hakkı kazandı. ayrıca community shield ve ingiltere lig kupası' nı da aldı. bu sene ise ligde 2. ve ortalığın tozunu atan city' den sonra ligin en çok gol atıp en az gol yiyen takımının hocası.

    guardiola' nın futbol tarzı çok daha keyifli ancak ben iyi savunma yapan takımları da izlemeyi severim. mourinho çok iyi bir savunma hocası. iki hoca da şu an muazzam bütçelerine sahipler. guardiola' nın city' si daha oturmuş bir takımken manchester' ın eksiklikleri var. ancak ben mou' nun bu senenin ardından seneye manchester united' a daha keyifli bir futbol oynatacağını ve daha ciddi bir şampiyonluk adayı yaratacağını düşünüyorum. bu sene ise united için asıl hedef lig ikinciliği ve şampiyonlar liginde bir yarı final olmalı. city ise ligi zaten alır da şampiyonlar ligi' ni bu sene de alacaklarını düşünmüyorum ben. ama çok ciddi bir adaylar.
  • 28
    ispanya'da real madrid ve barcelona'yı çalıştırırlarken guardiola bu ağlağı sürekli tokatlıyordu. sonra yılmaz mou savunucuları "barcelona çok iyi ve hazır takım. babam da çalıştırır, yiyorsa pep ingiltere'de başarılı olsun." dediler. sonra bu iki isim ingiltere'de 2 senedir tüm şartlar eşit bir şekilde karşı karşıya geldi ve guardiola, ağlak mou'yu yine tokatlamakla meşgul.

    messi ve ronaldo benzetmesine ben de katılıyorum. nasıl ki messi'nin ronaldo'dan daha iyi futbolcu olduğu gerçeği varsa, guardiola'nın da mourinho'dan çok daha iyi bir teknik direktör olduğu gerçeği var. kurduğu takımlar, başarılar, ulaştığı rakamlar vs. hepsi bunun göstergesi. ha ikisini de günahım kadar sevmem bu arada. ama bu gerçekleri görmeme engel olmaz elbette.
  • 29
    tez ve antitezdir.

    2002 dünya kupasından sonra futbol seyir zevki bakımından tıkanmıştı ve hücum futbolu da tıpkı 60'larda olduğu gibi yine savunma futbolu karşısında çaresizdi. mesela 2002-2003 şampiyonlar ligi finali milan ve juventus arasında oynandı ve maçta yarım pozisyon bile yoktu. bir sonraki sezon mourinho'nun porto'su büyük takımların vasatlığından dolayı final oynadı ve kupayı aldı. finaldeki rakibi monaco'ydu, düşünün. avrupa şampiyonasında da durum aynıydı. yunanistan sadece defans yaparak şampiyon oldu. derken barcelona'nın altın jenerasyonu geldi. onlara ronaldinho, henry, eto'o dahil oldu. barcelona belki de cruyff döneminden beri total futbol denilen sistemi oynuyordu ama bu kadar kaliteli futbolcularla ilk defa bunu gerçekleştirdi. guardiola geldikten sonra bunu daha da sistematikleştirdi ve mükemmelleştirdi. takımdan ronaldinho gitti ama messi dahil oldu ve daha da yenilmez oldular. 2009 yılında tam 6 kupa birden alıp rekor kırdılar. derken mourinho antitez olarak bunun karşısına çıktı. mourinho'nun inter'i barcelona'yı devirmeyi başarmıştı. artık yenilmez denilen barcelona'nın bir antitezi vardı. o da geri çekilip oynanan, geride alan bırakmayan ama hücuma geçerken ultra hızlı bir oyun anlayışıydı. bu aralar real madrid barcelona karşısında çaresiz kalınca barcelona'yı bilen mourinho'yu takımın başına getirdi. böylelikle guardiola ve mourinho artık direkt rakiptiler. mourinho real madrid'de istediği şekilde savunma futbolunu oynayamayacağını biliyordu. ilk başlarda baya estetik bir hücum futbolu oynattı ama nou camp'taki 5-0'lık facia onun aklını başına getirdi. takımı kadro ve oyun olarak barcelona'yla baş edemezdi. o da gittikçe daha da defans ve antifutbol üzerine yoğunlaştı. bu dönem ezici bir şekilde barcelona üstünlüğüyle geçildi. yine de mourinho bu arada 1 la liga şampiyonluğunu da çalmayı başardı. derken guardiola bayern'e gitti. mourinho chelsea'ye. guardiola yurt dışı tecrübesinde bir şey öğrendi. o da pragmatiklik idi. takımları artık hızlı hücumlar da yapıyordu, kaleye uzaktan şut da atıyordu. aynı zamanda topa kesin bir şekilde hakim de olabiliyordu.

    sonra kader onları bir kez daha karşı karşıya getirdi. ikisi de manchester takımlarının başına geçti. ilk sezon conte'nin chelsea'si karşısında bir güzel öpüldüler. ama ikinci sezonlarında yani bu sezon manchester takımları şaha kalktı. yine de mourinho'nun takımı guardiola'nın takımı karşısında biraz sönük kaldı. bunun sebebi mourinho'nun vasatlığı değil guardiola'nın iyice mükemmelleşmesiydi. tezler antitezler böyle devam eder mi bilmem ama mourinho artık yerinde sayıyor ve defans konusunda gittikçe radikalleşiyor. guardiola ise ezber bozuyor ve sürekli yeni bir şey deniyor. zaman hangisini daha iyi gösterecek bilmem ama ikisi de dünya futbol tarihine isimlerini yazdırdılar. ronaldo vs. messi rekabeti gibi taraf olmak yerine bunun keyfini çıkarmak lazım. son olarak savunan takımları izlemek gibi mazoşistliğim yoktur. ben her zaman hücumdan yanayım. guardiola'yı daha çok beğeniyorum ve başarılı buluyorum.
  • 31
    skor dışında olaya biraz kısaca bakarsak; (daha geniş bir zamanda uzun uzun yazacağım)

    guardiola barcelona'ya geldiğinde o ünlü barça oyuncularının yarısını b takımından çıkardı, daha önce takımda olan normal veya üstü oyunculardan inanılmaz verim aldı. bu döneme daha uzun ilerde değinmek gerek mutlaka, 2 cümle ile kısıtlanamaz. münih'te yine bir sürü oyuncu parlattı; kimmich vs.. douglas costa'yı world class kanat formuna soktu ona uygun taktikleriyle. costa pep'ten sonra o formu hiç yakalayamadı. city'ye gelirsek de bruyne, stones(geçen sene aksıyordu fakat bu sene inanılmaz oynuyordu) gibi oyunculardan maksimum verimlerini almayı başarmanın yanı sıra sane, sterling, gabriel jesus gibi oyuncuları da parlattı. özellikle sane. yetenekli fakat umursamaz, dokunsan kendini atan şımarık bir oyuncu. jesus 2 sene önce kaldırım boyayan çocuktu, şimdi cebinden çıkartıyor premier lig defanslarını.

    mourinho tarafına bakıyoruz; chelsea'de salah, de bruyne,lukaku gibi adamların yüzüne bakmadı. united'da ise elinde rashford ve martial gibi 2 inanılmaz yetenek var. şimdi bu adamları sane ile karşılaştırsan adama gülerler. 2 sene önce; mbappe'nin 6 ayda yaptığı patlamayı yapan rashford'un bugün geldiği hal içler acısı. martial gibi dribbling yeteneklerini dünyanın en iyileriyle karşılaştırabileceğin absürt yetenekli adam, dün *rashford'la beraber savunmacı olarak kullanıldı. biraz teknik, ayakları düzgün, hızlı olduklarından adamlara savunmadan top kaybı yapmadan topu çıkartmak görevi veriliyorsa, rashford ve martial; kendi penaltı noktan civarında oynuyorsa burada bir sıkıntı var. göbeğinde mangala + otamendi olan bir takıma gol atmayı bırak top şişirmekten başka bir şey yapmadı united.

    hal böyleyken hala city kadrosu güçlü o yüzden yendi diye ağlayanlar var. şu rashford ve martial 17/18 sezonunda city'de olsa her hafta haklarında entry girilirdi, özellikle rashford. 11'i hariç rotasyonu o kadar da iyi değil city'nin, mendy sezonu kapattı yerine defansif orta saha delph oynuyor, stones sakat yerine giren kompany 45 dk oynuyor o da sakatlanıp çıkıyor mangala giriyor. martial'i çıkarıp mkhitaryan'ı sokan, onu da çıkarıp mata'yı sokabilen bir united takımı var. şampiyonlar ligindeki takımların kanatları daha ürkütücü zaten. o yüzden 2 takımın da şl'de ileri gidebileceğini sanmıyorum. city'nin kadrosunu mourinho'ya verseler 5.liği geçemez. 2-3 senedir her haftasonu 48 saatim maç izlemekle geçiyor ama sonra bu lafları söyleyince sen sadece popüler maç izliyorsun, united gol olup yağıyor normal maçlarda aslında lafı işitiyorum maalesef, lol. united geçen sene ligde 6. oldu; 6.

    mourinho adam yönetiminde dünyanın belki de 1 numarası. ancak oyuncularla iyi ilişkisi olması, iyi bir motivatör olması oyunculardan yüksek verim aldığı bir taktiği var anlamına gelmiyor.

    e bütçe, para harcama vs diyorsak pep 100 harcıyorsa mourinho da 90 harcıyor. adamın 2 yaz'da yaptığı transferlere bak. - bu arada ferguson bıraktığı yaz'dan -2011- bu yaz transfer dönemine kadar united dünyada en fazla bonservis parası harcayan kulüp. bu yaz city'ye ve psg'ye az bi farkla geçildiler sanıyorum. -

    mourinho'yu gerçekten severim fakat seneye güzel futbol vaadi falan hikaye. 40 yıllık pragmatist mourinho'dan bunu beklemek hayal. çünkü bu sefer mourinho olamayacak. kendisinin özeti geçen sene lig'de 22 maçlık yenilmezlik serisi başladığında 6. sıradayken seri bittiğinde de 6. sırada olması.
  • 32
    oynatılan futbol olarak bakarsak kendi kişisel görüşüm şimdiye kadar hiçbir guardiola takımı 2012 real madrid'inin oynadığı oyun kadar etkili bir futbol oynayamadı. aynı şekilde hiçbir guardiola takımı bir sezon içerisinde 121 gol atıp 100 puan toplayamadı. sadece popüler maçlarda oynanılan oyuna bakarsanız mourinho hakkında bir takım önyargılara kapılmanız normal. ama bir futbol sezonu sadece birkaç önemli maçtan oluşmuyor. mourinho takımları zannedilenin aksine kendi dengindeki veyahut kendinden zayıf takımlara karşı etkili bir futbol oynayan ve bol skor bulan bir takımdır. bu durumun en tipik örneklerini chelsea ve real madrid kariyerlerinde görebilirsiniz. mourinho'nun akıllara 'otobüsçü' bir hoca olarak kazınmasını sağlayan maçlarda kendi çalıştırdığı takımlar kadro kalitesi olarak rakipten hep kötü olmuştur. 2010'daki meşhur inter-barcelona eşleşmesinde, madrid'e geldiği ilk yıllarda çıktığı el clasicolarda, bu sezon city maçlarının ortak özellikleri rakip takımın daha iyi bir kadroya sahip olmasıdır. mourinho'da aklın gerektirdiğini yapıp, kazanmak için gereken neyse o yapıyor. açık bir futbol oynatıp beş yese bu sefer başka bahanelerle saldıracak insanlar.

    mourinho - guardiola kıyasına geri dönersek, pep guardiola elinde çok iyi bir kadro varsa bu kadronun hakkını vererek başarılar kazanır. ama elindeki kadro kendisi için yeterli değilse imkansızın ötesine geçemez, 'mucize'yi başaramaz. nitekim çalıştırdığı takımlara baktığımız zaman, tarihin en iyi jenerasyonlarından biri olarak gösterilen 2009-2012 barcelona takımıyla ile kazanmadık kupa bırakmadı. daha sonra almanya'ya gitti. bayern münih almanya'nın en iyi takımıydı ama avrupa'da bayern'in ayarında takımlar vardı. bu yüzden almanya'yı domine edebilirken cl'de beklenen başarıyı sağlayamadı. ingiltere'ye geldiği ilk yılında elinde hazır olmayan ve henüz oturtamadığı bir takım vardı ve bu yüzden başarı kazanamadı. şu an ise ligin en iyi oyuncularından kurulu, adanın en iyi takımı olarak nitelendirilebilecek bir city var. dramatik bir düşüş yaşanmazsa şampiyon olacaklar. cl'de ise muhtemelen gene başarısız olunacak, çünkü cl'de daha iyi takımlar da mevcut. mourinho ise eldeki malzemeyi kullanma konusunda en iyi teknik direktör olarak nitelendirebiliriz. çalıştırdığı her takımı potansiyelinin ötesinde taşıyarak başarıya ulaştırma yeteneğine sahip. belki guardiola'nın prime dönemindeki dominasyonuna benzer bir etki oluşturamaz ama guardiola'nın asla başarıya ulaştıramayacağı takımlarla mucizevi zaferlere imza atabilir.

    benim favorim mourinho.
  • 33
    bu ikili ispanya' da sadece 2 sene boyunca karşılaştılı.

    2010 2011 yılında guardiola barcelona ile 3. sezonuna başlarken üst üste 2 şampiyonluk almıştı.
    http://www.mackolik.com/.../ISPANYA-Primera-Lig
    http://www.mackolik.com/...efault.aspx?sId=3121

    2010 2011 sezonunda mourinho real' in başına geçti. bu sezonu barcelona şampiyon tamamladı yine. http://www.mackolik.com/.../ISPANYA-Primera-Lig

    bu sezonda oynanan derbiler;

    lig;
    barcelona- real madrid: 5 0
    real madrid - barcelona: 1 1

    kral kupası final;
    barcelona - real madrid: 0 1

    şampiyonlar ligi yarı finali;
    barcelona real madrid: 1 1
    real madrid barcelona: 0 2

    toplam 5 maç.
    barcelona 2 galibiyet
    real madrid 1 galibiyet
    2 beraberlik

    ***

    2011 2012 sezonunda bu kez real madrid hayvan gibi de gol atarak şampiyon oldu.
    http://www.mackolik.com/.../ISPANYA-Primera-Lig

    bu sezonda oynanan derbiler;

    lig;
    real madrid barcelona: 1 3
    barcelona real madrid: 1 2

    ispanya süper kupa;
    real madrid barcelona: 2 2
    barcelona real madrid:3 2

    kral kupası çeyrek final;
    real madrid barcelona 1 2
    barcelona real madrid 2 2

    toplam 6 maç
    barcelona 3 galibiyet
    real madrid 1 galibiyet
    2 beraberlik

    ***

    ikilinin ispanya' da olduğu süre zarfında;

    derbilerde:
    barcelona 5 galibiyet
    real madrid 2 galibiyet
    4 maç berabere

    şampiyonluk sayılar:
    barcelona 1
    real madrid 1

    puanlar:
    barcelona (96 + 91)
    real madrid (92 + 100)

    goller:
    barcelona atılan (95 + 114), yenilen (21 + 29)
    real madrid atılan (102 + 121), yenilen (33 + 32)

    kral kupası:
    real madrid 1
    barcelona 1

    süper kupa:
    real madrid 0
    barcelona 2

    şampiyonlar ligi:
    real madrid 0
    barcelona 1

    uefa süper kupa:
    real madrid 0
    barcelona 1

    toplam kupa sayısı şampiyonluk dahil:
    real madrid:2
    barcelona: 6

    edit: objektif olarak rakamları yazdım. yoksa ben porto ile yaptıklarını special one lakabını kazandığı dönemi çok iyi hatırladığım için mourinho hayranı biriyim. ayrıca. mourinho ispanya' ya gittiğinde gol rekoru da kırarak şampiyon olup barcelona hegemonyasını kırmıştır. tersini düşünelim bir de; jose porto' da kalsaydı ve guardiola benfica' nın başına geçseydi jose' nin takımını geçip de şampiyon olabilir miydi? ikisi de çok üst düzey hocalar. ne mutlu bize ki ikisi de aynı döneme denk geldi ve zevkle izliyoruz bu adamları.
  • 34
    yani öyle bir hal almış ki kıyaslama, geçmişi bilmeyen insan mourinho'yu hakikaten cahil cühela, dünyanın en kötü teknik direktörlerinden biri sanacak. o da iyi, bu da iyi işte illa bir yakaya yapışmanın manası var mı? yerden yere vurulan, teknik direktör değil dediğiniz adam, kabul etseniz de etmeseniz de dünya tarihine geçmiş, hatta geçmişten günümüze şahitlik etmiş futbol duayenlerince en iyi 4-5 teknik direktörden bir tanesidir.

    geçmiş demişken, geçmiş çok çabuk unutuluyor bizde. hatırlarmak gerekiyor arada.

    aşağıladığınız adam, 2000'de başladığı teknik direktörlük kariyerinde tırnaklarıyla kazıyarak iki sene içinde porto gibi hedefleri olan bir takıma çıkmış, geçmekle de kalmayıp kulübe tarihinin en büyük başarılarını kazandırmıştır. fernando santos sonrası göreve gelen octavio machado'nun ağır zırvalaması sonucu sezon ortasında göreve geldiğinde ortalık beter durumdaydı. iyi kötü takımı porto'yu lig yarışı içinde tutmayı başararak ertesi sene yani 2002-2003 sezonunda, iki yıllık çöküşten devraldığı porto kulübüne 1 lig şampiyonluğu ve 1 uefa kupası kazandırmayı başardı. ardından da bunlarla yetinmeyip takımını bir canavara dönüştürerek şampiyonlar ligi şampiyonluğuna uzandı. evet, üstelik porto gibi bir takımla.

    porto gibi bir takımla diyorum dikkat ederseniz. 2004 porto'su denince akla doğrudan deco geliyor. insanın aklına deco gelince de ''vay be ne kadro varmış o zamanın porto'sunda'' gibi bir düşünce oluşuyor. yanlıştır bu. o takımdan bir baltaya sap olabilmiş hepi topu üç isim çıkmıştır ki bunlardan bir tanesi trabzonspor'dan hala emeklilik ikramiyesi alan jose bosingwa'dır. (o dönem çok genç) diğerleri de carvalho ve tabi ki deco'dur. bunlardan sadece deco ve carvalho uçuk bonservislerle transfer yapmayı başarabilmişlerdir. fazla iyimser davranacaksak da bir de benni mccarthy sayılabilir premier lig'e kapağı attığı için. yani o abartılan kadro bundan ibarettir. teknik direktör değil denen adam, bu kadroyla üstelik senelerdir fiyasko çeken kulübe 1 uefa kupası, 1 şampiyonlar ligi kupası, 2 lig şampiyonluğu ve birkaç tane de portekiz yerel kupası kazandırmıştır.

    - deco'yu, carvalho'yu, maniche'yi, bosingwa'yı bizzat dünya futboluna sunan isimdir.

    - o dönem deyim yerindeyse taştan ekmeğini çıkararak nuno valente'yi 550 bin avro, maniche'yi bonservissiz, bosingwa'yı 1 milyon avro ve mcarthy'yi 3,5 milyon avro gibi bir paraya transfer etmiş. bunlarla avrupanın en büyüğü olmuştur.

    - hayal kırıklıklarıyla dolu olarak aldığı takıma en prestijli kupayı kazandırması bir yana, kendisinin ayrılmasından sonra takım yine çöküşe geçmiş ve bir daha o şaşalı dönemi yaşayamamıştır.

    bir de inter dönemine bakalım:

    yerelde başarılı ancak avrupa arenasında bekleneni veremeyen roberto mancini sonrası göreve gelmişti. beklendiği üzere ilk senesinde ligte şampiyon olup bir de süper kupa aldı. aynı sezon şampiyonlar ligi'nde de son 16'ya kalarak beklentileri fazlasıyla karşılamıştır ilk senesi olmasına rağmen. bunları yaparken oyun anlamında da takıma çağ atlatmaktan geri kalmadı elbette. neyse, ertesi sene tıpkı porto'da yaptığı gibi ikinci sezonunda şampiyonlar ligi kupasına uzandı tekrardan. yine lig şampiyonu oldu. italya kupa'sını kazandı, o sezon alınabilecek neredeyse tüm kupaları kazandı kısacası.

    - eto'o gibi, milito gibi, cambiasso gibi, zanetti gibi, samuel gibi, cordoba gibi, vieira gibi iki sıkımlık canı kalan oyuncularla şampiyonlar ligini kazanmak...

    - çok meşhur, otobüs çekmeli barcelona maçında dünyanın en formda takımını, karşısındaki rakiplerin yarısı kadar bile olmayan kadro kalitesiyle elemek...

    ancak büyük teknik direktörlerin yapabileceği işlerdir.

    kendisi gittikten sonra da inter rezil rüsva olmuş, benitez ile kabuslu geceler yaşamış, mazzari ile yerin de dibine girmiş, 5.lik 8.lik 9.luk basamaklarında gezinip durmuştur. (sneijder'i de o dönem, dünyanın en iyi on numarası yapan hocadır.)

    chelsea'nin de fatih terim'i desek yeridir. inanılmaz bir uyum söz konusu takımla mou arasında.
    real madrid kariyerindense yeterince bahsedilmiş diye düşünüyorum. üç haneli puanlara ulaşmak ne demektir dostlar?

    şimdi guardiola çok formda diye bu adamı asıp kesiyorlar. halbuki kendisi kötü değil, guardiola formda. bakın bir şey söyleyeyim, guardiola guardiola diyoruz hepimiz ama yarın bir gün tam tersi form durumları da söz konusu olabilir. geçen sezon, şimdi guardiola için söylenenler conte için söylenmişti. işte dünyanın en iyi teknik direktöründen tutun, guardiola- mourinho'nun affedersiniz kocasına kadar gitti. o dönem abartı sınırları zorlanırken, ''conte çok formda ve çok iyi bir teknik direktör ama seneye bu performansını sürdürüp sürdüremeyeceği meçhul. yarın bir gün akıl almaz derecede başarısız da olabilir, onun için kesin ifadeler kullanmamak lazım.'' demiştim ve buna kızan arkadaşlar olmuştu. bugün gelinen noktada conte'nin esamesi okunmazken guardiola popüler oldu. şimdi de deniyor ki guardiola dünyanın gelmiş geçmiş en iyisi. mourinho'nun kocası.

    her şey bu kadar kolay olmamalı bence. böylesi büyük teknik direktörlere ''teknik direktör değil'' demek çok sınırda bir cümle.

    ayrıca bir konu daha var ki tansiyonumu zıplatıyor. mourinho savunmacı bir teknik direktörmüş, büyük takım böyle oynamazmış. otobüsçü diye adını çıkarttığınız mourinho bu sezon 16. hafta itibariyle +25 averaja sahip takımın hocası. ve maçları da izleyenler manchester united takımının özellikle de iç sahada ne kadar baskın oynadığını, ofansif oynadığını görüyorlardır. (savunma yapmak istediğinde ondan iyisi yok ama büyük maçlar dışında oyunu rakip sahaya yıkmayı tercih eder genellikle) ligin başında maçı rakip kaleye en net yıkan takımdı mesela united. zamanla city gelişip united yerinde sayınca ortaya farklı bir senaryo çıkmış oldu. olay budur. ki mourinho en kötü sezonlarında bile temizinden 2-3 kupa kazanan bir hocadır. united kariyerinde de sürüyle kupa kazanmıştır.

    ayrıca savunma yapmak da ayrı bir sanat. ben de hücum futbolu seviyorum ama kişisel beğeniler savunmayı değersiz kılmıyor. yine zamanında, ''mancini rakibi orta sahada kilitleyerek savunma yapardı, riekerink ise savunma yapmanın tek yolunun on bir kişi kapanmak olduğunu zannediyor.'' demiştim. yani savunmanın birçok yolu vardır ve inanılmaz derecede teorik bilgi ister. mourinho bu işi en iyi yapan teknik direktör günümüzde. sırf bu bile ona saygı duyulması için yeterli sebep.

    kısacası, guardiola da çok büyük teknik direktördür mourinho da. ikisi de rezil değildir, ikisi de korkak değildir. winner hocalardır. aktif en iyi hocalardır. dünya tarihinin en iyi hocalarındandır.

    ayrıca başlığı açan arkadaşımıza da çok kırgınım. o kadar ilginç geldi ki, onca işin arasında dayanamayıp oturdum klavyenin başına. *

    not: çok zengin bir kulübün başkanı veya sahibi olsam ve asıl hedefim ligimde sürekli şampiyon olmak olsaydı kesinlikle guardiola'yı tercih ederdim. çünkü bu adam istikrar demek. ancak baş alt bir takımın başkanı ya da sahibi olsam ve ses getirmek, başarı yakalamak, özellikle de avrupa arenasında şaşılacak işler yapmak istiyorsam mourinho'yu tercih ederdim. çünkü mourinho da imkansızların adamı. yani birisi isitikrar ve başarıyı temsil ediyorken diğeri istikrarsız ama mucizevi başarıları temsil ediyor.
  • 36
    2017-18 sezonunda premier lig'de 21. hafta itibariyle;

    city kalecisi ederson 12 gol yemiş, 21 kez de kurtarış yapmıştır. yani kabaca kalesine gollük 33 şut gelmiştir.
    şehrin diğer takımı united kalecisi de gea 73 kurtarış yapmış 16 gol yemiştir. yani yine kabaca kalesine gollük 89 şut gelmiştir.

    2017-18 sezonu karşılaştırması için bu istatistikler sanırım yeterli olacaktır.
  • 40
    jose mourinho, inter dışında gittiği her takımı inşaa etmiştir. kariyerini adeta fm gibi şekillendirmiştir.

    porto dönemi: uefa kupası üstüne şampiyonlar ligini alması inanılmaz bir başarı.
    chelsea dönemi : paralı bir başkan ancak öyle direkt dünyanın en iyileri takıma katılmadı. adım adım chelsea'yi şampiyonlar liginin iyi takımları haline getirmiştir.
    inter dönemi : inter juventus'un şike meselesinden dolayı aldığı ve alabileceği olası kupalara konmuştur. konmuştur demek haksızlık olur ama bunu belirtmemdeki sebep güçlü bir rakibin olmamasını vurgulamaktandır. 2010'da da durdurulması güç prime barcelona'yı eleyerek şl kupası aldı.
    real madrid dönemi : ilk yılı başarısız olsa da sonra yine prime barça'ya çelme takarak önüne geçmiştir. real madrid'i şimdiki madrid gibi düşünmeyin o dönemki madrid kendi evinde 6 falan yiyordu barça'dan. hoş kendisi de nou camp'ta 5 yedi ama ilk yıldan değişim zor zaten.
    sonrası tekrar bir chelsea ama ondan sonra kariyer basamağı aşağı doğru ilerledi. he bu arada manu'nun da son iyi sezonu kendisiyle olabilir. ben bir süre sonra futbolla arama mesafe koydum çünkü eskisi kadar takip etmiyorum.

    pep ise liglerin en baba takımlarına gitti. barça bir yandan, bayern bir yandan, şimdi de city. city de yeni kurulan bir takım demeyin city en az 2009'dan beri para saçmaya başlamıştı. ve buna rağmen şu ana kadar sadece bir tane şampiyonlar ligi şampiyonluğu var.

    edit: pep'in 2 şl varmış 2009 'u unutmuşum.
  • 44
    mourinho oyuncularına baba gibi yaklaşır onların sorunlarını çözerek yüksek verim alır. guardiola ise hatasız bir oyun istediği için futbolcularının bir makine gibi olmasını ister. futbolcularından hep daha fazlasını ister.
    mourinho'yu insan olarak seviyorum, guardiola'yı oynattığı futboldan dolayı seviyorum. farklılıklar sayesinde futbol keyifli bir spor zaten.
App Store'dan indirin Google Play'den alın