• 62
    şampiyonlar ligi'nde canımızı çok yakmışlardır. iki defa çeyrek finalde real madrid'e elendik. ilk defa gruplardan çıkmanın kıyısına gelmişken san mames'te gözyaşları içinde bilbao'ya yenildik. luce ile ikinci sezonumuzda finali yapamadık ve son maçta sami yen'de barcelona'ya kaybederek malesef elendik.

    üst düzey performans gösterdiğimiz her sezonda karşımıza çıkıp hikayemizi bitirdiler. travma diyince aklımıza bremen ve hamburg gelse de bunlar daha fena hasar bırakmış.
  • 68
    sistemsel hatalarla geriye giden lig.

    yabancılara karşı vergi konusunda çok problem çıkarıyorlar. ronaldo, messi dahil bütün yabancı oyuncular vergi cezaları ve problemleri yaşadı. shakira bile yaşadı. iyi oyuncular artık çok gelmek istemiyor.

    kulüpleriln harcamalarını da çok iyi denetleyemiyorlar. barcelona bile ffp ve diğer kısıtlamalara uğradı. eskinin bazı ünlü takımları alt ligde.

    real madrid hala devlet ve medya tarafından çok kayırılan bir takım. bu durum bütün dengeleri bozuyor. tıpkı son 40 yılda fb’nin kayırılmasının türk futbolunun altına dinamit koyması gibi.

    eskiden genç güney amerikalı yetenekli futbolculara tamamen hakimdiler. fakat artık öyle değil. artık başka ülkelerin çeşitli takımları bu kıtadan yetenekli oyuncuları çekebiliyor. ayrıca brezilya ligi de ekonomik olarak gelişti, oyunculara iyi ücretler sunuyor.

    ekleme:

    yabancı sermayenin takım sahibi olması daha zor.
    burada da kısıtlama ve zorluklar var.
  • 74
    aktif elit ispanyol teknik direktörler: luis enrique(psg), pep guardiola(man city), xabi alonso(leverkusen), unai emery(aston villa).
    formda ya da gözde ispanyol teknik direktörler: ernesto valverde(athletic), imanol alguacil(sociedad), michel(girona), xavi, jose mendilibar(olympiakos), roberto martinez(portekiz)
    bu liste tartışılabilir ya da eksik olabilir ama bir şey anlatıyor. bu isimlerin rekabet edebileceği bir alman yahut italyan teknik direktör listesi vardır. ama fransa'nın yarışacağı bir listesi yoktur. ingiltere'nin ise hiç yoktur. ingiltere kulüp düzeyinde lejyoner teknik direktörlerden aldığı takviyeyle avrupa'da yarışabilir. bunun dışında nakavt olur ve makyajı dökülür. ingiltere milli takımı sözde 1,5 milyar euroluk kadrosuyla ispanya milli takımının 700 milyon euroluk kadrosunun yarısı kadar topu asla oynayamaz. çünkü ispanyol futbolu ilkel değildir, organizedir, sistemi antitezleriyle birlikte aşırı gelişmiştir. oyuncuları, teknik direktörleri ihraç edilebilirdir ve versatildir. kazanma kültürü özellikle son 20 yılda inşa da edilmiştir. bütün bu özellikleriyle dünya futbolunun 1 numarası ispanyol futboludur.
  • 41
    aslında sadece futbolda değil hemen her dalda başarılı herifler.

    real, barça, atletico ve sevilla'yla kulüp bazında ortalığın tozunu attırıyorlar. milli takımları, üst üste üç turnuvayı kazanmak gibi psikopatça bir başarıya imza attı.

    baskette barça ve real gene hayvani. milli takımları gene avrupa'nın en güçlülerinden. hemen her turnuvada madalya kazanıyorlar. pau gasol gibi bir bayrak adamları var.

    teniste nadal gibi bir mutant çıkardılar, şu an eski halinden eser kalmasa da yıllarca ortalığı anasını ağlattı adam.

    f1'de fernando alonso'nun, motogp'de jorge lorenzo'nun şampiyonlukları birden fazla.

    bisiklette alberto contador gene bir dünya markası.

    bu kadar başarılı sporcunun aynı ülkeden çıkması tesadüf olamaz. kesin olan şey devlet olarak çok doğru yatırımlar yapıyorlar ve spor politikaları mükemmel. ama bu da açıklamaya yetmiyor bunca başarıyı. işte bununla ilgili de bir teori var. o da şöyle: şimdi bilindiği üzere ispanya yamalı bohça misali bir ülke aslında. zibil gibi özerk bölgesi var.

    https://en.wikipedia.org/...communities_of_Spain

    katalanı var, basklısı var, galiçyalısı var, endülüslüsü var, valensiyalısı var, adalılar var... kısacası var oğlu var ve bunlar kendilerini ispanyol olarak nitelendirmedikleri gibi birçoğu da ayrılıkçı hareketlere sahip* ve birbirlerinden nefret ediyorlar. işte teori diyor ki; bu haklar birbirleriyle ve de özellikle madrid gibi şehirlerde yaşayan özbeöz ispanyollarla spor alanında rekabet halinde. yani barcelona'nın real madrid'i yenmesi sadece bir futbol başarısı değil, aynı zamanda siyasi bir zafer. katalan adam ispanyola karşı bu sayede nazire yapabiliyor. aynı şekilde bilbao valencia'yı yendiğinde de basklı adam valensiyalıya karşı aynı psikolojik üstünlüğü kurabiliyor. hülasa ispanya'da spor sadece bir eğlence aracı değil aynı zamanda çok güçlü bir siyasi enstrüman. her otonom bölge kendi halkını sporda başarılı olması için teşvik ediyor, başarılı olanlar o halkın gurur ve diğer haklara karşı övünç kaynağı oluyor.

    mantıklı.
  • 67
    messi ve ronaldo rekabeti bittiğinden beri pek ilgi çekmeyen futbol ligi. italyan ve ingiliz futbolunun gerisinde kaldılar. bir çok inisiyatif alan la liga yönetimi ronaldo ve messi’nin ayrılmasına bir şekilde engel olmalıydı. onlar barcelona’nın elini kolunu düğümleyip messi’nin gitmesini tercih ettiler.

    real madrid dışında büyük kulüp kimliğine sahip takım kalmadı bana göre. onlar da sıkıcı futbollarıyla zevk vermiyor pek. zirveyi ele geçirmeleri için mbappe-haaland ikilisini ligde buluşturmaları gerek.
  • 69
    yapılan yayın anlaşmasıyla diğer kulüplerin real ve barca ile arayı kapatmasının imkansıza yakın olduğu lig. atletico madrid'in başarıları futbol mucizesidir normal şartlarda olması imkansızdı bu sampiyonluklarin.

    yoksa gönül ister tabii deportivo la coruna, valencia, atletico bilbao vs. de şampiyonluğa oynasalar. ender gelişen osasuna atakları hep gol olsa vs.
  • 71
    sevilla'sı, atletico madrid'i bile uefa organizasyonlarında öyle böyle kollanmazdı. perea o dönem çizgi hakeminin 1 metre önünde topu eliyle kesmiş hakem gözünün önündeki pozisyona penaltı verdirmeyerek bizi turdan etmişti. sevilla'nın mesela uefa zaferlerine bir bakın liverpool finalinde koskoca liverpool'u sevilla için resmen doğradılar. bizim real ile eşleşmelerimiz ayrı komediydi zaten. real barca zaten çok güçlüydüler ama biri biraz bunlara diş gösterse hakem hemen başını ezerdi. bizim de başımızı ezdiler mesela. real ile çeyrek final eşleşmemiz ağır skandallar ile doluydu. ne olmuş nasıl olmuşsa ispanyol takımları artık kollanmıyorlar. ve kollanmaya o kadar alışmışlar ki koskoca xavi bütün tartışmalı pozisyonlarda doğru karar vermiş hakemi yerden yere vuruyor. fenerbahçelilere kızıyorduk ama bünye kollanmaya alışınca böyle oluyor demekki.
  • 77
    https://x.com/OptaCan/status/1812599807980015728

    --- alıntı ---

    23 - ispanya ve temsilci takımları, 2002 şampiyonlar ligi finalinden bu yana yabancı ekip ve ülkelerle karşılaştığı 23 büyük turnuva finalinin (şampiyonlar ligi, uefa kupası/avrupa ligi, dünya kupası & avrupa şampiyonası) tamamında kupayı kazandı. eşsiz.

    --- alıntı ---

    opta'nın da dediği gibi eşsiz bir futbol.
  • 75
    amasız fakatsız futbol aklının en yüksek olduğu ekoldür. saha içinde farkındalığı, oyun vizyonu çok yüksek futbolcular üretirler. böyle deyince herkesin aklına doğal olarak xavi, iniesta, busquets, alonso falan geliyor ancak sadece orta saha oyuncuları değil. torres, david villa, raul gonzalez, sergio ramos hatta jordi alba, carvajal gibi isimler bile buna örnek verilebilir. bunlar bu arada en elit seviyede olanlar tabii. yoksa bugün ispanya ligindeki ortalama bir ispanyol futbolcu da gerçekten oyun zekası, taktik bilgisi gibi konularda iyi durumda oluyor.

    ayrıca temel futbol becerilerinin de çok üst seviyede olduğu futbolcular üretiyorlar ortak olarak. pas kalitesi, top kontrolü gibi çok temel ama önemli konularda meziyetli isimler oluyorlar.

    gelgelelim en büyük sıkıntıları kesinlikle fizik kalitesi. bunu hem hacim olarak hem fiziksel kalite olarak söylüyorum. çok nadiren boylu poslu, güçlü kuvvetli, sprinter tarzda adamlar üretiyorlar. bu yüzden zaten sıkıntı yaşıyorlar milli takım seviyesinde. çünkü çok basit olan hızlı futbolcularla hızlı futbol olayını yapamıyorlar. çok kompakt ve hatasız bir oyun oynamaları lazım. 2008-2012 gibi. çünkü bilgisayar hata yapar; xavi, iniesta, busquets, david silva, fabregas, alonso gibi isimler hata yapmazdı. doğal olarak öyle jenerasyon da çıkaramadıkları için sıkıntı yaşıyorlar.
  • 60
    2021-22 uclde sıkıntıda olan takımları vardır.

    real; garantiledi üst turu.
    barca; son maç bayern deplasmanı, uel'den devam etme ihtimalleri hiç de az değil.
    atletico; son hafta porto'yu portekiz'de yenemezse ya uel'den devam ya da tamamen elenecekler.
    villarreal; son hafta atalanta deplasmanında yenilmemeleri lazım ki üst tura çıkabilsinler, yoksa uel.
    sevilla; son hafta salzburg deplasmanında kazanamazlarsa uel ya tamamen elenme.
  • 50
    marka değeri yüksektir. bunun sonucu olarak da devlet kurumları futbol federasyonuna sponsor olmaz. örneğin la liga'nın sponsoru devletin bahis kuruluşu, kral kupası'nın sponsoru ispanyol devlet bankası, ispanya ikinci ligi'nin sponsoru ispanyol posta teşkilatı değildir. bunda en büyük etken de siyasiler tarafından atanmış bir federasyon başkanın olmaması ve marka değeri diye kafa ütüleyip sadece kendi cebini düşünen parayı veren düdüğü çalar felsefesiyle iş yapan bir yayıncı kuruluşun dizginleri elinde tutmamasıdır. özetle bizden daha ahlaklı insanların yaşadığı bir ülkede bizimkinden daha kaliteli ve prestijli olan futboldur.
  • 10
    kısa bir süre içerisinde düşüşe geçeceğini tahmin ettiğim günümüzün hegemon gücü. baştan belirteyim, "barça koyar", "xavi adamın dibi yaa" seviyesinde bir okur-yazar isen bu entryi burada bırak ve uzaklaş.

    real madrid ve barcelona'dan oluşan iki kutuplu düzen, la liga'daki diğer takımların tümünü tükenme noktasına getirdi. bu iki devin diğer herkesten çok fazla kopacağının henüz tam belli olmadığı birkaç sezon öncesinde; valencia, deportivo, villareal, sevilla, atletico madrid gibi takımlar rekabet edebilme ümidiyle ekonomik olarak açıldılar ve sonuçlar ortada.

    -deportivo küme düştü, henüz geri gelebildiler ve real sociedad'tan daha güçlü bir takım olmayacaklar bir süre.
    -valencia batmamak için silva, david villa, mata gibi tüm yıldızlarını satarak vasat bir takım kimliğine bürünmek zorunda kaldı. deneme-yanılma transferlerini yapabilecek güçleri kalmadı.
    -sevilla, tamamıyla bir anadolu takımı hüviyetine döndü. potansiyeli yüksek oyuncular bile alamıyorlar. önümüzdeki 1-2 sezon içinde küme düşme sırası kendilerinde diye düşünüyorum, eğer altyapıdan bir kaç yıldız gelmiyorsa.
    -villareal, şampiyonlar ligi maçları yaptığı sezonda küme düşen ilk takım olarak tarihe geçti. arkalarında büyük bir camia veya gelenek yok, toparlanmaları çok zor. bir modaydı, geldi geçti diyebiliriz.
    -atletico madrid, klasikleşmiş "ne batar ne çıkar" hüviyetini geri kazanması bile büyük bir aşamadır kendileri için. en azından bütçeleri güçlü ve yıldız transfer edebiliyorlar. ancak şampiyonlar ligi'ne hasret yapıları onları ciddi güç olmaktan uzak tutuyor. 2012-2013 sezonunda da şampiyonlar ligi bileti alamazlarsa, ellerindeki yıldızları tutamazlar ve yeniden 8-12 sıralar arası aboneliğe geri dönerler.

    real madrid, barcelona ve athletic bilbao üçlüsüne ise bir şey olmaz.

    çoğu kişinin artık bildiği üzere, avrupa birliği üyeliği için başvurabilse, dakikasına üyeliğe alınacak olan katalunya gibi bir ticaret, kültür ve sanat devinin gözbebeği olan fc barcelona, şu anki gücünü borçlu olduğu jenerasyonun yerine yenisini koyamasa bile; en azından ligde favori, avrupa arenasında iddialı olacak kadroları her sezon kurabilir. sil baştan bile yapabilir. bir sezonda 4-5 kupa alamaz belki ama, sürekli güçlü kalacaklardır bundan sonra. çünkü ispanya'daki siyasi durumlar biraz gerilmeye başlandı. dolayısıyla arkasında bırakın camiayı, başlı başına bir devlet olabilecek düzeydeki katalan toplumu bulunan bu devin bundan sonra çökmesi imkansız.

    katalanların barcelona ile, baskların athletic bilbao ile yakaladığı ulusal kimliği sembolize etme trendine reaksiyon olarak da ispanyolların real madrid etrafında kenetlenmesi söz konusu. gerek ispanyol monarşisinin sembol takımı olması, gerekse tarihi büyüklüğü ile real madrid zaten yeterli ekonomik güce sahip ama bahsettiğim siyasi kutuplaşmadan lehine sağlayacağı çıkarlar ile, avrupa'nın rus ve arap sermayeli yeni hormonlu devleri ile her zaman baş edebilir real madrid. hangi şeyh hangi kulübü satın alırsa alsın, real madrid ya da barcelona'yı elemeden hiç bir şey kazanamaz avrupa'da.

    athletic bilbao ise, malum olduğu üzere baskların milli takımı hüviyetinde ve ispanya'daki etnik yapıyı araştırdığım üniversite çalışmaları sırasında yakınen tanık olduğum üzere, adamlar tam anlamıyla manyak. uzaylı gibiler. tamamen kendi başlarına her şeyin kaynağı olduklarını düşünen, milliyetçilik ötesi bir bağlılık ve özgüven ile her şeyi elde edebileceklerine inançları tam. dil ve kültür bağlılığı o kadar ileri seviyede ki, bu yönleri son zamanlarda dejenere olmaya başlamış türk milletinin bir ferdi olarak imrenmedim değil.

    ayrıca nazist "üstün ırk" anlayışıyla bir tutarsam ağır kaçar ama, sert bir milliyetçilik ile paslaşan "biz kendimize yeteriz, en güzelini yaparız" özgüveni o derece yüksek ki bu bask toplumunun; athletic bilbao takımı bildiğiniz yabancı transfer etmeme politikasını bu özgüvene borçlu. kendimi bildim bileli küme düşmedikleri gibi, hep yukarılara yakın kaldılar, avrupa biletleri aldılar, kupalar kovaladılar. yetiştirdikleri her jenerasyon sürekli belli bir kalite çıtasının üstünde. ve varoluş mücadelesinin sembolü haline getirdikleri için de sürekli sağlam jenerasyonlar çıkarmaya devam edecekler. bir ek bilgi daha sunalım; bask ülkesi yarım saat sonra avrupa birliği için adaylık koyabilse, yarın 14:00 civarında kabul edilir. ekonomileri de gayet güçlü. çok farklı bir kafaları var, çok orijinal adamlar.

    neyse, sözün özü, real madrid ve barcelona'nın avrupa çapındaki kompetanlığının hep baki kalacağı, athletic bilbao'nın asla çökmeyeceği ancak üçüncü bir caydırıcı güç olarak herhangi bir takımın ortaya çıkmasının mümkün görünmediği bu ülkenin, eldeki xavi-iniesta odaklı jenerasyonu yitirince şu anki seviyesinden iki tık aşağı ineceği aşikar.

    edit:imla
App Store'dan indirin Google Play'den alın