10
kısa bir süre içerisinde düşüşe geçeceğini tahmin ettiğim günümüzün hegemon gücü. baştan belirteyim, "barça koyar", "xavi adamın dibi yaa" seviyesinde bir okur-yazar isen bu entryi burada bırak ve uzaklaş.
real madrid ve barcelona'dan oluşan iki kutuplu düzen, la liga'daki diğer takımların tümünü tükenme noktasına getirdi. bu iki devin diğer herkesten çok fazla kopacağının henüz tam belli olmadığı birkaç sezon öncesinde; valencia, deportivo, villareal, sevilla, atletico madrid gibi takımlar rekabet edebilme ümidiyle ekonomik olarak açıldılar ve sonuçlar ortada.
-deportivo küme düştü, henüz geri gelebildiler ve real sociedad'tan daha güçlü bir takım olmayacaklar bir süre.
-valencia batmamak için silva, david villa, mata gibi tüm yıldızlarını satarak vasat bir takım kimliğine bürünmek zorunda kaldı. deneme-yanılma transferlerini yapabilecek güçleri kalmadı.
-sevilla, tamamıyla bir anadolu takımı hüviyetine döndü. potansiyeli yüksek oyuncular bile alamıyorlar. önümüzdeki 1-2 sezon içinde küme düşme sırası kendilerinde diye düşünüyorum, eğer altyapıdan bir kaç yıldız gelmiyorsa.
-villareal, şampiyonlar ligi maçları yaptığı sezonda küme düşen ilk takım olarak tarihe geçti. arkalarında büyük bir camia veya gelenek yok, toparlanmaları çok zor. bir modaydı, geldi geçti diyebiliriz.
-atletico madrid, klasikleşmiş "ne batar ne çıkar" hüviyetini geri kazanması bile büyük bir aşamadır kendileri için. en azından bütçeleri güçlü ve yıldız transfer edebiliyorlar. ancak şampiyonlar ligi'ne hasret yapıları onları ciddi güç olmaktan uzak tutuyor. 2012-2013 sezonunda da şampiyonlar ligi bileti alamazlarsa, ellerindeki yıldızları tutamazlar ve yeniden 8-12 sıralar arası aboneliğe geri dönerler.
real madrid, barcelona ve athletic bilbao üçlüsüne ise bir şey olmaz.
çoğu kişinin artık bildiği üzere, avrupa birliği üyeliği için başvurabilse, dakikasına üyeliğe alınacak olan katalunya gibi bir ticaret, kültür ve sanat devinin gözbebeği olan fc barcelona, şu anki gücünü borçlu olduğu jenerasyonun yerine yenisini koyamasa bile; en azından ligde favori, avrupa arenasında iddialı olacak kadroları her sezon kurabilir. sil baştan bile yapabilir. bir sezonda 4-5 kupa alamaz belki ama, sürekli güçlü kalacaklardır bundan sonra. çünkü ispanya'daki siyasi durumlar biraz gerilmeye başlandı. dolayısıyla arkasında bırakın camiayı, başlı başına bir devlet olabilecek düzeydeki katalan toplumu bulunan bu devin bundan sonra çökmesi imkansız.
katalanların barcelona ile, baskların athletic bilbao ile yakaladığı ulusal kimliği sembolize etme trendine reaksiyon olarak da ispanyolların real madrid etrafında kenetlenmesi söz konusu. gerek ispanyol monarşisinin sembol takımı olması, gerekse tarihi büyüklüğü ile real madrid zaten yeterli ekonomik güce sahip ama bahsettiğim siyasi kutuplaşmadan lehine sağlayacağı çıkarlar ile, avrupa'nın rus ve arap sermayeli yeni hormonlu devleri ile her zaman baş edebilir real madrid. hangi şeyh hangi kulübü satın alırsa alsın, real madrid ya da barcelona'yı elemeden hiç bir şey kazanamaz avrupa'da.
athletic bilbao ise, malum olduğu üzere baskların milli takımı hüviyetinde ve ispanya'daki etnik yapıyı araştırdığım üniversite çalışmaları sırasında yakınen tanık olduğum üzere, adamlar tam anlamıyla manyak. uzaylı gibiler. tamamen kendi başlarına her şeyin kaynağı olduklarını düşünen, milliyetçilik ötesi bir bağlılık ve özgüven ile her şeyi elde edebileceklerine inançları tam. dil ve kültür bağlılığı o kadar ileri seviyede ki, bu yönleri son zamanlarda dejenere olmaya başlamış türk milletinin bir ferdi olarak imrenmedim değil.
ayrıca nazist "üstün ırk" anlayışıyla bir tutarsam ağır kaçar ama, sert bir milliyetçilik ile paslaşan "biz kendimize yeteriz, en güzelini yaparız" özgüveni o derece yüksek ki bu bask toplumunun; athletic bilbao takımı bildiğiniz yabancı transfer etmeme politikasını bu özgüvene borçlu. kendimi bildim bileli küme düşmedikleri gibi, hep yukarılara yakın kaldılar, avrupa biletleri aldılar, kupalar kovaladılar. yetiştirdikleri her jenerasyon sürekli belli bir kalite çıtasının üstünde. ve varoluş mücadelesinin sembolü haline getirdikleri için de sürekli sağlam jenerasyonlar çıkarmaya devam edecekler. bir ek bilgi daha sunalım; bask ülkesi yarım saat sonra avrupa birliği için adaylık koyabilse, yarın 14:00 civarında kabul edilir. ekonomileri de gayet güçlü. çok farklı bir kafaları var, çok orijinal adamlar.
neyse, sözün özü, real madrid ve barcelona'nın avrupa çapındaki kompetanlığının hep baki kalacağı, athletic bilbao'nın asla çökmeyeceği ancak üçüncü bir caydırıcı güç olarak herhangi bir takımın ortaya çıkmasının mümkün görünmediği bu ülkenin, eldeki xavi-iniesta odaklı jenerasyonu yitirince şu anki seviyesinden iki tık aşağı ineceği aşikar.
edit:imla
real madrid ve barcelona'dan oluşan iki kutuplu düzen, la liga'daki diğer takımların tümünü tükenme noktasına getirdi. bu iki devin diğer herkesten çok fazla kopacağının henüz tam belli olmadığı birkaç sezon öncesinde; valencia, deportivo, villareal, sevilla, atletico madrid gibi takımlar rekabet edebilme ümidiyle ekonomik olarak açıldılar ve sonuçlar ortada.
-deportivo küme düştü, henüz geri gelebildiler ve real sociedad'tan daha güçlü bir takım olmayacaklar bir süre.
-valencia batmamak için silva, david villa, mata gibi tüm yıldızlarını satarak vasat bir takım kimliğine bürünmek zorunda kaldı. deneme-yanılma transferlerini yapabilecek güçleri kalmadı.
-sevilla, tamamıyla bir anadolu takımı hüviyetine döndü. potansiyeli yüksek oyuncular bile alamıyorlar. önümüzdeki 1-2 sezon içinde küme düşme sırası kendilerinde diye düşünüyorum, eğer altyapıdan bir kaç yıldız gelmiyorsa.
-villareal, şampiyonlar ligi maçları yaptığı sezonda küme düşen ilk takım olarak tarihe geçti. arkalarında büyük bir camia veya gelenek yok, toparlanmaları çok zor. bir modaydı, geldi geçti diyebiliriz.
-atletico madrid, klasikleşmiş "ne batar ne çıkar" hüviyetini geri kazanması bile büyük bir aşamadır kendileri için. en azından bütçeleri güçlü ve yıldız transfer edebiliyorlar. ancak şampiyonlar ligi'ne hasret yapıları onları ciddi güç olmaktan uzak tutuyor. 2012-2013 sezonunda da şampiyonlar ligi bileti alamazlarsa, ellerindeki yıldızları tutamazlar ve yeniden 8-12 sıralar arası aboneliğe geri dönerler.
real madrid, barcelona ve athletic bilbao üçlüsüne ise bir şey olmaz.
çoğu kişinin artık bildiği üzere, avrupa birliği üyeliği için başvurabilse, dakikasına üyeliğe alınacak olan katalunya gibi bir ticaret, kültür ve sanat devinin gözbebeği olan fc barcelona, şu anki gücünü borçlu olduğu jenerasyonun yerine yenisini koyamasa bile; en azından ligde favori, avrupa arenasında iddialı olacak kadroları her sezon kurabilir. sil baştan bile yapabilir. bir sezonda 4-5 kupa alamaz belki ama, sürekli güçlü kalacaklardır bundan sonra. çünkü ispanya'daki siyasi durumlar biraz gerilmeye başlandı. dolayısıyla arkasında bırakın camiayı, başlı başına bir devlet olabilecek düzeydeki katalan toplumu bulunan bu devin bundan sonra çökmesi imkansız.
katalanların barcelona ile, baskların athletic bilbao ile yakaladığı ulusal kimliği sembolize etme trendine reaksiyon olarak da ispanyolların real madrid etrafında kenetlenmesi söz konusu. gerek ispanyol monarşisinin sembol takımı olması, gerekse tarihi büyüklüğü ile real madrid zaten yeterli ekonomik güce sahip ama bahsettiğim siyasi kutuplaşmadan lehine sağlayacağı çıkarlar ile, avrupa'nın rus ve arap sermayeli yeni hormonlu devleri ile her zaman baş edebilir real madrid. hangi şeyh hangi kulübü satın alırsa alsın, real madrid ya da barcelona'yı elemeden hiç bir şey kazanamaz avrupa'da.
athletic bilbao ise, malum olduğu üzere baskların milli takımı hüviyetinde ve ispanya'daki etnik yapıyı araştırdığım üniversite çalışmaları sırasında yakınen tanık olduğum üzere, adamlar tam anlamıyla manyak. uzaylı gibiler. tamamen kendi başlarına her şeyin kaynağı olduklarını düşünen, milliyetçilik ötesi bir bağlılık ve özgüven ile her şeyi elde edebileceklerine inançları tam. dil ve kültür bağlılığı o kadar ileri seviyede ki, bu yönleri son zamanlarda dejenere olmaya başlamış türk milletinin bir ferdi olarak imrenmedim değil.
ayrıca nazist "üstün ırk" anlayışıyla bir tutarsam ağır kaçar ama, sert bir milliyetçilik ile paslaşan "biz kendimize yeteriz, en güzelini yaparız" özgüveni o derece yüksek ki bu bask toplumunun; athletic bilbao takımı bildiğiniz yabancı transfer etmeme politikasını bu özgüvene borçlu. kendimi bildim bileli küme düşmedikleri gibi, hep yukarılara yakın kaldılar, avrupa biletleri aldılar, kupalar kovaladılar. yetiştirdikleri her jenerasyon sürekli belli bir kalite çıtasının üstünde. ve varoluş mücadelesinin sembolü haline getirdikleri için de sürekli sağlam jenerasyonlar çıkarmaya devam edecekler. bir ek bilgi daha sunalım; bask ülkesi yarım saat sonra avrupa birliği için adaylık koyabilse, yarın 14:00 civarında kabul edilir. ekonomileri de gayet güçlü. çok farklı bir kafaları var, çok orijinal adamlar.
neyse, sözün özü, real madrid ve barcelona'nın avrupa çapındaki kompetanlığının hep baki kalacağı, athletic bilbao'nın asla çökmeyeceği ancak üçüncü bir caydırıcı güç olarak herhangi bir takımın ortaya çıkmasının mümkün görünmediği bu ülkenin, eldeki xavi-iniesta odaklı jenerasyonu yitirince şu anki seviyesinden iki tık aşağı ineceği aşikar.
edit:imla