• 254
    http://www.mackolik.com/...Besiktas-Galatasaray . rahmetli dedem beşiktaş taraftarı idi. u maç,beşiktaş'ın sampiyon olmasindan 3 gun sonra ankara'da oynanmış ve rahmetli de, elimden tutup beni götürmüştü. haliyle beşiktaş tribününde izledim ilk kez galatasaray'ı ve o maç sonrası gönlümü kaptirdım renklere. öncesinde, aynı statta, 2 yıl ankaragücü maclari ile büyümüştüm. yillar sonra, beşiktaş'ın o kadrosundan büyük haluk ( serenli ) ile sohbet ederken, maci hatırlattığımda " sorma ilgaz, maca çıkarken hala sarhoşluğun etkisi vardı" demişti. gollee harikaydı bu arada. bulup, izlemenizi tavsiye ederim.
  • 262
    (bkz: 18 nisan 2003 göztepe galatasaray maçı)

    o zamanlar memur olan anne ve babamın görev yaptığı manisa'nın turgutlu ilçesinde yaşamaktaydım. bulunduğumuz ilçe izmir'e 40 km mesafe'de oldukça yakın olunca ve babamın da yıllardır anadolu'nun çeşitli illerini gezmemizden dolayı, bırak beni galatasaray maçına götürebilmeyi, kendisi bile en son evlenmeden önce gittiğinden bahsediyordu. hazır galatasaray burnumuzun dibine de gelmişken bu fırsatı kaçırmak olmazdı tabi. hemen hatırlı kişiler araya sokularak biletler ayarlandı. biletler bulunmasına bulunmuştu da ufak bir sıkıntımız vardı. deplasman tribün biletleri aynı bugün olduğu gibi taraftar gruplarına topluca verildiğinden dolayı maçı göztepe tribününden takip etmek zorunda olacaktık.

    babam, beni sıkı sıkı tembihleyerek maç boyunca ağzımı bile açmamam gerektiğini, göztepe seyircisinin gözü döndüğünde çoluk, çocuk dinlemeden hepimizi tribünden aşağı sallayacağını, içime galatasaray'ı çağrıştıran forma, kapşonlu, eşofman vs. kesinlikle giymemem gerektiğini üstüne basa basa söylemişti. o zamanlar 12 yaşında olan ben az çok durumun vehametini anlayıp babamın bu talimatlarına harfiyen riayet etmiştim. ben etmiştim etmesine ama bizimle beraber maça gelecek olan babamın o zamanlar iş arkadaşı olan bir abimizin 9 yaşındaki oğlu içine galatasaray forması giymiş ve bunu üzerinde bulunan mont sayesinde yol boyunca bize hissettirmemeyi de başarmıştı.

    biz bu kardeşimizin içinde galatasaray forması olduğunu fark ettiğimizde çoktan tribündeki yerlerimizi almıştık ve adeta başımızdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. hemen babamla çocukcağızın montunun fermuarını gırtlağına kadar çekerek maç boyunca nefessizlikten mosmor kesilmiş bir hale gelmesine de engel olamamıştık :( ama olsundu. orada götü kaybedemezdik neticede. hatta bir ara babamı, o koca, ağzından küfürler saçan ve gözlerinden alevler çıkartan göztepe tribününe bizim de onlardan olduğumuzu kanıtlamak için ağzından salyalar saçarak göz göz göztepe çekerken bile yakalamıştım amk :( fakat kısa süreli hayal kırıklığımı atlattıktan sonra, üzerimdeki görev bilinciyle, efsane forvetimiz ali lukunku'nun attığı gole sevinmeye yeltenen bahsi geçen ufak kardeşimizin ağzını onu boğmak pahasına, iki elimle birden kapatmıştım :( kendimi adeta düşman askeri içine sızmış, kutsal bir görevi icra eden bir teğmen olarak hissediyordum. çocuk ölürse de babasına vatan sağ olsun diyecektim dönüşte :(

    velhasıl, biz o maçı bir şekilde kazasız belasız atlattık. lukunku'nun golü harici başka da gol olmayan karşılaşmayı 0-1 kazanmıştık.

    bu da böyle bir anımdır.*
  • 263
    (bkz: 24 nisan 1994 gençlerbirliği galatasaray maçı)

    babamin futbolla ilgisi olmadigindan galatasarayli bir arkadasi goturmustu beni maca. deplasman tribununde yer kalmadigi icin genclerbirligi taraftarlarinin bulundugu kale arkasinda oturmustuk.

    beni maca goturen babamin arkadasi amca tahta siraya oturur oturmaz "aman oglum sakin gol falan atarsak sevinme, bunlarin hepsi genclerbirligi taraftari, pis dalarlar" demisti. 8 yasindaki cocuk aklimla cok anlam verememistim genlerbirligi'nin bu denli atesli taraftari olabilecegine ama yine de butun mac sesimi cikarmadan oturmustum yerimde. hatta roger ljung'un golune genclerbirligi taraftari abilerle hep beraber uzulmustuk. :(

    ikinci yari genclerbirligi'ni 2-1 one geciren golden* sonra onumde oturan herifcioglu niyeyse bana donup, siritarak, "nasil koyduk ama degil mi?" demisti. ben de dayak yeme korkusuyla yenen golun siniri arasinda sacmasapan bir ruh haliyle zorla eheuheuhe gibi bir seyler geveleyerek adamin sevincine ortak olmustum. lan golu tribunce kutlamissiniz iste, ustune bir daha niye benle teke tek cilasini yapiyorsun. o gune dair aklimda bir bu yavsak bir de roger ljung'un kafa golu kaldi.
  • 265
    (bkz: 20 temmuz 2017 galatasaray östersunds fk maçı)

    yazık olandır... çok ani gelişen olaylar sonucu 19 temmuz gecesi denizli'den yaklaşık 600 kilometre sürecek yoluma kendi başıma çıktım. istanbul acıbadem'de yaşayan halamların yanında kalacak, bu arada cimbomumu ve mabedi ilk defa görmüş olacaktım. sabah 8'de istanbul'a vardım, 4 saat kadar uyuyup heyecandan uyandım. kahvaltıydı derken dayanamayıp maça 6-7 saat kala evden yola çıktım.

    neyse ki kuzen benim bloktaki son uygun bileti kaptı da koca istanbul'da kaybolmadım... ulaşım çilesi diye internette çokça okuduğum, üzerinde durmadan geçtiğim o sözleri metrobüste nefes alamayınca çok net şekilde anladım. stadyuma varmak üzereydik artık.

    biletlerimizi okuttuk. o merdivenleri nasıl çıktım hatırlamıyorum bile. ilk defa tribünlerdeki galatasaray armasını, yeşil çimleri gördüğümde gerçek olduğuna inanamadım. maça 2 saat kadar olduğu için hafif davul eşliğinde içeriye anca girmiş 50-100 kişinin bağırışı şu an dahi kulağımda...

    muslera ısınmaya çıktığı an mabede geldiğimin farkına varmıştım. müthiş bir alkış eşliğinde tüm tribünleri selamladı ve ısınmaya başladı. arkadaşlarıma ''lan muslera önümde ısınıyor.'' diye mesaj çekmiştim. sonrası film şeridi gibi, bir felaket. sinan'ın direkten dönen topu, maicon'un kendinden geçmişçesine bir sağdan bir soldan dolduruşları, gomis'in ağlayışı, muslera'nın kırmızı kart görmemek için kenarlara kaçışı, nouri'nin golü ve ölüm sessizliği...

    maç bitiminde elimde bir koltuk, boynumda atkı, önümde 600 kilometrelik bir yol uzanıyordu. o koltuk benimle önce metroda, sonra metrobüste, sonra pamukkale turizmle saatlerce yolculuk etti. şu an denizli merkez'deki odamın köşesinde, üstünde arena tozları bile o günkü haliyle duruyor. sizlere selamı var...
  • 267
    (bkz: 3 nisan 2001 galatasaray real madrid maçı)
    cehennem ile buluştuğum ve şampiyonlar ligi’nde stadyumda canlı olarak izlediğim ilk maç. 9 yaşında küçük bir çocuktum.
    benim için çok ama çok büyük bir önemi var bu maçın. babam işi dolayısıyla ankara’dan istanbul’a gidecekti. fırsat bu fırsat deyip ağabeyim bu maç için 3 adet bilet ayarlamıştı. neyse girdik kapalıya izliyoruz maçı, ilk yarı 0-2 geriye düştük. ikinci yarı takımımız inanılmaz bir reaksiyon gösterdi. özellikle fatih akyel’in ikinci yarı oyuna girdikten sonra sağ kanattan yaptığı bindirmeler taraftarı ve takımı inanılmaz ateşlemişti. unutamadığım en duygusal anlardan biri ise hasan şaş’ın attığı golden sonra muhteşem bir sevinç ile yedek kulübesine doğru koşması. maçı kazandık 3-2, tabii maçın bittiği sırada biz de babam ve ağabeyim ile sarıldık, gözlerimiz doldu ciddi anlamda. gerçekten harika bir histi. çok şanslıydım çünkü gittiğim ilk maçın böyle güzel ve anlamlı olması beni fazlasıyla mutlu edip, ziyadesiyle duygulandırmıştı.
  • 268
    ben biraz karta kaçmışım heralde (bkz: 25 nisan 1987 galatasaray ankaragücü maçı) tabi ne kadroyu hatırliyorum, ne golleri atanları, e normal tabi 7 yaşındayım. babamın stad önünden aldığı bir tane sarı kırmızı örgüyle başladı mevzu. sonra koltuğumuza (sanırım koltuk yoktu o zamanlar beton blok vardı) gidene kadar her gören "aslanım benim" deyip bir şeyler astı boynuma. en son eve gittiğimde üstümdeki sarı kırmızı eşyalardan kıyafetlerim görünmüyordu. uzun yıllar boyunca da odamın duvarlarını süsledi o bayraklar, atkılar vs. şimdi o maçın kadrosuna bakınca dikkatimi çeken şey, efsanelerimizden suat "hugo" kaya'nın ilk resmi maçıymış kutsal forma altındaki. güzel bir detay benim için lakin çok severim hugo suat'ı. tabi asıl önemli detaylar, o sezonun sonunda şampiyonluk gelmiş tam 14 sene sonra ve tabi ki hoca jupp derwall.
  • 269
    (bkz: 6 mayıs 2012 galatasaray beşiktaş maçı)

    doğma büyüme istanbullu olmama rağmen ilk maçıma ancak 2012 yılında gidebildim. babamda veya abimde stada gitme kültürü olmadığından, fanatik bir taraftar olmama rağmen hiç gidemedim. çünkü benim için çok ütopik bir olaydı stadyumda maç izlemek. sebebi parasızlık veya ulaşım değil, sanırım çevremde de maça giden insan olmaması bunda etkiliydi.

    doğu alt tribününde ön sıralarda yerimizi almıştık. çok iyi başlayıp 2-0 öne geçtiğimiz maçı tutamayıp 2-2 bitirmiştik.
    beni en çok etkileyen maç öncesi atkı show olmuştu. bir de yanımdaki kilolu ablanın beşiktaş her kalemize geldiğinde "kış kış" diyerek totem yaptığını hatırlıyorum. tabi ulaşım çilesiyle de tanışmış olduk.
  • 270
    benim için garip bir hikayesi olan (bkz: 16 ekim 1993 galatasaray kocaelispor maçı) dır.

    yaşım sekiz olduğundan ve kadıköyde oturduğumuzdan dolayı benim için tek başına maça gitmek imkansıza yakınsıyordu. babama sayısız kez beni galatasaray maçına götürmesini istediğimi söylesem de babam için futbolun curlingden bir farkı olmadığından dolayı bu istek gerçekleşmiyordu. sonunda en büyük silahımı devreye sokmuş ve annemden bu krize müdahele etmesini istemiştim. annemin verdiği ultimatom işe yaramış ve babam beni (bkz: 16 ekim 1993 galatasaray kocaelispor maçı) na götürmeye karar vermişti.

    bilet işini eli kolu uzun olan amca oğlu kaya amcaya havale eden babam, maç günü bir eline beni diğer eline hürriyet gazetesini alarak yola koyulmuştu. ali sami yen'e geldiğimizde futbol stadyumunu vergi dairesinden ayırabilecek futbol bilgisine ve tecrübesine sahip olmadığımızdan dolayı gördüğümüz ilk kapının önündeki sıraya girmiş kapının açılmasını bekliyorduk.

    bu arada kaya amcanın bileti, babam pek futboldan hazzetmez yanında çocukla rahat etsin diye klüpteki bir tanıdığından numaralı tribünden aldığını bilmiyorduk. yaklaşık bir saatlik beklemeden sonra kapılar açıldı ve sıra ilerlemeye başladı. sıra bize geldiğinde kapıdaki görevlide bir şaşkınlık oluştu. "abi sen burda napıyorsun? burası kale arkası, senin bilet numaralı bileti. bunun kapısı diğer tarafta." dese de kalabalığa hiç gelemeyen ve zaten afakanlar basmış olan babam "ya kardeşim birde orada sıra bekleyemem al bizi içeri" diye cevap verdi. bu diyaloğu duyan bir cingöz "abi gel biletleri değişelim, sen çocukla birde orda sıra bekleme" şeklindeki teklifini babam düşünmeden kabul etti ve içeri girdik. ben kale arkası nedir, numaralı nedir bilmediğim için çokta umursamadım. tek derdim içeri girmekti.

    hepimizin bildiği gibi maçı en iyi izlenecek yer olan korner direğinin orada, en öndeki koltuktan izlemeye koyuldum. boyum henüz 1.83 olmadığından dolayı maçla ilgili hatırladığım tek tük detaylar kubilay türkyılmazın attığı kornerler ve küçük yusuf'un sağ kanat bindirmeleri oldu (çünkü görüş alanımda sadece bunlar vardı). neyseki maçı 5-4 kazanmamız, benim o büyülü atmosferi ilk kez tecrübe etmem, ilk defa canlı tezahürat duymam ve eşlik etmemle çok keyifli bir gün geçirmiştim.

    babam maç boyun ne yaptı diye soran olursa; kendisi trübünde oturduğumuz saniye koltuğunun altındaki hürriyet gazetesini açtı ve 90 dk boyunca kafasını kaldırmadan gazeteyi hatim etti. evet toplam 9 gol atılmış bir maçta babam bir kere bile sahaya bakmadı.*
  • 271
    2010-2011 sezonu galatasaray- fenerbahçe maçı.

    türk telekom stadındaki ilk derbi, canlı olarak izleyeceğim ilk maç. günler öncesinden heyecanı sarmıştı beni. ali sami yen stadyumu' nda maç izleyememiştim, galatasaray' ı başka şehirde de izleyememiştim. ilk maçım olacaktı. hem arenada,hem de derbi. arena açılmadan bile çok heyecanlanıyordum, 50000 kişilik bir stadyum diye. muazzam bir atmosferi olacağını düşünüyordum. bunun heyecanı başkaydı. bir de maç fb maçıydı. bir galatasaraylının canlı izlemek isteyeceği en büyük maçlardan. hemen arkadaşlarla organize olduk, biletleri aldık. maçtan bir önceki gece ankara'dan yola çıktık. sabah istanbul' daydık. dinlenme falan derken akşama doğru mecidiyeköy' de diğer arkadaşlarla buluştuk, her yer sarı kırmızıydı. muazzam bir coşku kapladı bünyemi. hemen oradan eski sami yen sokak' a geçtik ama eski havası yoktu. olsun her yerin sarı kırmızı olması ve izleyecek ilk maçım olması beni zaten yeterince heveslendiriyordu. metroya bindik seyrantepe' ye gitmek için. metroda'da herkes sarı kırmızı. metroyu sallayanlar, tezahüratlar derken stada vardık. tüylerim diken diken olmuştu zaten bu atmosferden dolayı. ama stadı karşımda görünce her şey çok farklı bir hal aldı. hayallerimden biri gerçek oluyordu. dakikalar sonra stada giriş yapacaktım. biraz stadın etrafında oyalandıktan sonra stada giriş yaptık. ne muhteşem bir histi bu, herkes dört bir yandan marşlarımızı söylüyor, rakip taraftarı ıslıklıyordu. oyuncular sahaya ısınmaya çıktı, aslan parçalarını görünce heyecan daha da arttı. maçın başlamasına yakın warchant çalmaya başlayınca, işte o zaman gerçek manada tüyler diken diken oldu.

    işte bu anılar bu duygular eşliğinde izledim ilk maçımı. her ne kadar güzel bir sonuçla sahadan ayrılamasak da yaşattığı duygular tarifsizdi. bu maçtan sonra gittiğim her maçta bu denli heyecanlanmasam da, galatasaray' ı canlı izlemek her zaman bambaşka bir tat oldu.
  • 272
    19 ağustos 2000 galatasaray erzurumspor maçı.

    henüz 7 yaşındayım istanbulda doğup büyümeme rağmen stada gidip canlı maç izleme fırsatım hiç olmamış. uefa kupasını da almışız o sene iyice kıpır kıpır içim, galatasaraylılık duygusu tavan, öyle yoğun bir hissiyat. apartmandan çocukluk arkadaşım var o da ben de fanatiğiz, babası da öyle. rusyada çalışırdı, dönem dönem gelirdi istanbula. babası rusyadayken bir sonraki gelişimde sizi maça götüreceğim demiş arkadaşıma. biz de o gelene kadar ali sami yen in hayalini kuruyoruz tabi, hangi maç olur, çocukluk kahramanımız hagi yi izleyebilir miyiz, aklımızda bir sürü soru var. şafak sayar gibi saydık babasının gelme zamanını. rüyalarımıza giriyor artık son günlerinde, yatıyor kalkıyor o güne plan yapıyoruz. o büyük gün geldi giydik formaları, ikimiz de sarışınız arkadaşımla zaten iyice sarı kırmızı olduk. atladık arabaya mecidiyeköye güzelim stadımıza gittik. stada girip sahayı gördüğüm o anı hiç unutamam hayatımın en güzel ve en unutulmayacak anlarından birisidir. ilk günkü gibi gözümün önünde o kare. sahada hagiyi o ilk gördüğümüz anda birbirimize bak hagi diyerek hagiyi gösterip nasıl mutlu olup sarıldığımızı anlatamam. maçta yedi gol attık beş jardel iki hagi golü izledim inanılmaz bir deneyim olmuştu sahiden. hayatımda en özel hisler içerisinde olduğum günlerden biridir. galatasaray sayesindedir. o heyecan ve sevgi dolu günleri özledim hakikaten. umarım o heyecana biraz da olsa dönebileceğimiz günler gelir. sevgiyle.

    http://gss.gs/b1292
App Store'dan indirin Google Play'den alın