265
(bkz: 20 temmuz 2017 galatasaray östersunds fk maçı)
yazık olandır... çok ani gelişen olaylar sonucu 19 temmuz gecesi denizli'den yaklaşık 600 kilometre sürecek yoluma kendi başıma çıktım. istanbul acıbadem'de yaşayan halamların yanında kalacak, bu arada cimbomumu ve mabedi ilk defa görmüş olacaktım. sabah 8'de istanbul'a vardım, 4 saat kadar uyuyup heyecandan uyandım. kahvaltıydı derken dayanamayıp maça 6-7 saat kala evden yola çıktım.
neyse ki kuzen benim bloktaki son uygun bileti kaptı da koca istanbul'da kaybolmadım... ulaşım çilesi diye internette çokça okuduğum, üzerinde durmadan geçtiğim o sözleri metrobüste nefes alamayınca çok net şekilde anladım. stadyuma varmak üzereydik artık.
biletlerimizi okuttuk. o merdivenleri nasıl çıktım hatırlamıyorum bile. ilk defa tribünlerdeki galatasaray armasını, yeşil çimleri gördüğümde gerçek olduğuna inanamadım. maça 2 saat kadar olduğu için hafif davul eşliğinde içeriye anca girmiş 50-100 kişinin bağırışı şu an dahi kulağımda...
muslera ısınmaya çıktığı an mabede geldiğimin farkına varmıştım. müthiş bir alkış eşliğinde tüm tribünleri selamladı ve ısınmaya başladı. arkadaşlarıma ''lan muslera önümde ısınıyor.'' diye mesaj çekmiştim. sonrası film şeridi gibi, bir felaket. sinan'ın direkten dönen topu, maicon'un kendinden geçmişçesine bir sağdan bir soldan dolduruşları, gomis'in ağlayışı, muslera'nın kırmızı kart görmemek için kenarlara kaçışı, nouri'nin golü ve ölüm sessizliği...
maç bitiminde elimde bir koltuk, boynumda atkı, önümde 600 kilometrelik bir yol uzanıyordu. o koltuk benimle önce metroda, sonra metrobüste, sonra pamukkale turizmle saatlerce yolculuk etti. şu an denizli merkez'deki odamın köşesinde, üstünde arena tozları bile o günkü haliyle duruyor. sizlere selamı var...
yazık olandır... çok ani gelişen olaylar sonucu 19 temmuz gecesi denizli'den yaklaşık 600 kilometre sürecek yoluma kendi başıma çıktım. istanbul acıbadem'de yaşayan halamların yanında kalacak, bu arada cimbomumu ve mabedi ilk defa görmüş olacaktım. sabah 8'de istanbul'a vardım, 4 saat kadar uyuyup heyecandan uyandım. kahvaltıydı derken dayanamayıp maça 6-7 saat kala evden yola çıktım.
neyse ki kuzen benim bloktaki son uygun bileti kaptı da koca istanbul'da kaybolmadım... ulaşım çilesi diye internette çokça okuduğum, üzerinde durmadan geçtiğim o sözleri metrobüste nefes alamayınca çok net şekilde anladım. stadyuma varmak üzereydik artık.
biletlerimizi okuttuk. o merdivenleri nasıl çıktım hatırlamıyorum bile. ilk defa tribünlerdeki galatasaray armasını, yeşil çimleri gördüğümde gerçek olduğuna inanamadım. maça 2 saat kadar olduğu için hafif davul eşliğinde içeriye anca girmiş 50-100 kişinin bağırışı şu an dahi kulağımda...
muslera ısınmaya çıktığı an mabede geldiğimin farkına varmıştım. müthiş bir alkış eşliğinde tüm tribünleri selamladı ve ısınmaya başladı. arkadaşlarıma ''lan muslera önümde ısınıyor.'' diye mesaj çekmiştim. sonrası film şeridi gibi, bir felaket. sinan'ın direkten dönen topu, maicon'un kendinden geçmişçesine bir sağdan bir soldan dolduruşları, gomis'in ağlayışı, muslera'nın kırmızı kart görmemek için kenarlara kaçışı, nouri'nin golü ve ölüm sessizliği...
maç bitiminde elimde bir koltuk, boynumda atkı, önümde 600 kilometrelik bir yol uzanıyordu. o koltuk benimle önce metroda, sonra metrobüste, sonra pamukkale turizmle saatlerce yolculuk etti. şu an denizli merkez'deki odamın köşesinde, üstünde arena tozları bile o günkü haliyle duruyor. sizlere selamı var...