resim
Igor Tudor
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:46
Uyruk:Hırvatistan
  • 3478
    şunu fark ettik sanıyorum;

    gerçekten oynattığı futbolda sneijder, podolski ve bruma'nın yeri yok.

    ama belirtmek lazım; belki bu futbolcularla farklı bir sistemle daha bile başarılı olunabilirdi. ama tudor'un sistemi böyle değil. yüzde yüz eminim ki tudor bu sisteme podolski yerine engin baytar'ı, elmander'i (eski günler) tercih ederdi.

    etti de.

    umarım sonu başarılı olur.
    34 maç böyle oynamak hayal zira.
  • 3479
    yedek kulübesi sıkıntılı hoca. fakat ilerleyen haftalarda sakatlık sorunu yaşamadığımız müddetçe eli rahatlayacak. feghouili ve gelirse kwadwo takıma sadece ilk 11'de değil rotasyonda da önemli güç kazandıracak. koray, tolga, linnes, garry rodriguez, eren gibi kulübeden gelebilecek isimlere sahip olucaz. bu süperlig'de bir takım için oldukça yeterli.

    takımda sakatlanmaması için dua etmemiz gereken 3 isim var. maicon, fernando ve muslera. bu 3 ismin alternatifi kadromuzda yok. fakat manchester city değiliz biz. alternatifsiz oyuncularımız illa olacak. ligde aksi durumda bir kulüp yok.

    özetle saha içerisinde cenk ergün ve tudor işleri yoluna koydu. ancak dışarıda baya kötü durumdayız. 3 tane devasa sorun var.

    1) riva meselesi: zarar 200 milyon eu. toplam banka borçlarımız kadar. taraftar baskı oluşturup sorunu çözebilecekken konuya kayıtsız. problemi istanbul büyükşehir belediyesi yarattı. oy oranları çok kritik seviyede. bilinçli bir toplum olsak bu mesele galatasaray lehine çözülür, düştüğümüz yerden 1 avuç toprakla kalkardık.

    2) uefa büyük olasılıkla çok sağlam bir ceza verecek galatasaray'a. ilk 3 senelik dönemin cezası 1+1 senelik bir cezaydı. bu senelik 3 dönemin sonundaki zarar 100 milyon eu. izin verilen 30 milyon eu. şubat mart gibi bomba patlar.

    3) kulüp 5 senedir zarar ediyor. yani bu sezon da zarar açıklayınca edecek. spk mevzuatına göre bu durumda imtiyazlı hisseleri kaybediyoruz. yani halka arz edilen %38 de oy hakkına sahip olacak. fenerlisi beşiktaşlısı da hisse sahibiyse gelip elini kaldırabilecek. ayrıca varsa gelir paylaşımına yönelik imtiyazlar bitecek. tek istisnası spk'nın kabaca zararın en iyi yönetimle bile kaçınılmaz olduğuna karar vermesi. yani hükümetin kucağındayız.

    3 senelik özbek yönetimi böyle tamamlanacak. bu tabloyu tudor ve talebeleri örtemez. önümüzdeki 20 sene sıkıntılarını çok derin hissedicez.
  • 3480
    kendisi hakkındaki düşüncelerim 2-3 maçla değişmeyecek. hâlâ da güvenmiyorum. lig çok uzun bir maraton ve hep aynı tempoda ilerleyemezsiniz elbet bir yerde işler ters gidecek ve çaresiz kalacaksınız. bunun olmaması için a-b-b-d hatta z planlarınızın bile olması lazım. kriz yönetimi konusunda başarılı değilseniz ilk fırtınada darbeyi yersiniz. tudor'un da kriz çözme konusunda yetenekli olduğunu sanmıyorum ki geçen sene gördük.

    demem o ki sezonu erken açmanın gazıyla ilk birkaç maç fırtına estirebilir, geleni geçeni yenebiliriz fakat 34 maçlık periyotta her zaman aynı oyunu sürdüremeyiz. 2016-2017 sezonuna da iyi başlamış, tek rakibimizin beşiktaş olacağını düşünüyorduk. en son hatırladığım çok az bir puan farkıyla enkaz fenerbahçe'den bile geride kaldığımızdı. elbette bir taraftar olarak güzel oyun, 3 puan, iyi mücadele ve sahada cesaret isterim ama bu, skor taraftarı olduğum anlamına gelmez. birkaç maç kazandı diye tudor'u göklere çıkaracak değilim. şu anda bile galatasaray kalitesinde bir teknik direktör olduğunu düşünmüyorum. yanılmayı çok isterim ama.
  • 3481
    - defans hücum bloğu aralığı 35 metre civarına indiğinde
    - takım 60. dakikadan sonra kondisyon olarak düşmediğinde
    - 3 yada 4 farklı avantajlar yakalandığında oyuncuları dinlendirmek ve oyunu soğutmak adına defansa fütursuzca gömülmek yerine top takımımızın ayağındayken aktif dinlenme alışkanlığını getirdiğinde
    - doğru oyuncuyu oyundan çıkarttığında bu takımın ihtiyacı olan teknik direktör olduğunu kabul edip saygıyla düşüncelerimi değiştireceğim. ancak o zaman galatasaray'ımıza yakışır bir teknik direktör olduğunu kabul edebileceğim.
  • 3483
    kendisi hakkında geçen sezon hiç bir şey demedim. "bu sezon bir şekilde bitsin hele" modundaydım. sezon açılışı hepimizin malumu. östersunds felakteinden sonra gitmesini çok istedim. hatta "artık gelmesin" dediğim terim dedikodusu çıkınca "gelse mi acaba?" diye düşünmeme bile sebep oldu. ikinci östersunds maçından sonra yaptığı "harika bir galatasaray izleyeceksiniz" lafını da hiç ciddiye almadım. ancak ilk iki maçta gördük ki takım iyiye gidiyor. daha da iyi olur inşallah. hala daha kendisine tam olarak güvenim yok ancak bu haftaki maçta taraftar olarak bir jest yapılması da gerekli sanıyorum. tribüne çağrılıp taraftarın desteğinin olduğunu göstermek gerekiyor ki, üzerindeki çok fazla baskı hissetmesin, kafası biraz rahatlasın.

    taraftarın büyük çoğunluğunun henüz güveni yok, ancak iyi şeyler olmaya başladığını görüyoruz. kendisini tam olarak ispatlaması için de daha zamanı var. bu arada da bize düşen köstek değil destek olmak. buna rağmen kredisinin sonsuz olmadığının da farkında olacaktır.
  • 3486
    takıma saha içi aktif dinlemeler yaptırması gerenken t.d.
    gerçekten çok yüksek tempo ile başlayoruz ama, 60. dakikadan sonra oyundan düşüyoruz.
    eğer ki bu tempoda gol bulamazsak işimiz çok zorlaşır, geri düştüğümüz maçları çevirecek enerjimiz kalmaz.
    iki şey yapmamız lazım;
    birincisi; kenarda bu enerjinin devamını sağlayacak yedeklerimiz olmalı (o isimler selçuk, sinan, yasin kesinlikle değil, rodriquez, tolga olabilir belki)
    ikinciside, ilk 25 dk yüksek tempo, sonra devre arasına kadar aktif dinlenme yapıp ikinci yarıya enerji ayırmamız gerekir.
    özellikle golü bulduktan sonra sahada tempoyu ayarlayıp mesafeleri düşürüp aktif dinlenmeler ile 90 dk'a yaymak lazım tempoyu.
  • 3487
    artık rahat bırakılması gereken ve gelecek vaat eden birçok da hata yapabilme potansiyeline sahip ( her teknik direktör gibi..) teknik direktörümüz. yapmaya çalıştığı şey çok açık. oyunu domine eden bir galatasaray. bundan sonra en azından bize şuanki oynattığı futbol itibari ile kendisini eleştirmek ve kendisi üzerinden galatasaray'ı yıpratmayı kafasına koymuş ancak hevesi kursağında kalmış "yorumculara" yedirmememiz gereken hocamız.

    not : kendisini eleştirmekten kastım art niyetli dayanaksız eleştirilerdir. ayrıca her insan yapıcı şekilde eleştirilmelidir.
  • 3488
    igor tudor hakkındaki düşüncelerimde hiçbir farklılık oluşmadı. taktik, teknik ve oyunu okuma, isabetli değişiklikler konusunda yetersiz.

    daha önceki eleştirilerim de aynen geçerli. galatasaray'ı istediğimiz seviyeye taşıyabilecek vizyona sahip değil. yönetim de igor tudor da galatasaray için stajyer mesabesinde.

    tarihimizin en yüksek bedelini ödeyerek (bonservisler ve bir yıllık ücretleri baz alındığında 100 m €) yaptığımız transferlerle takım tabi ki değişecek. transferlerin tamamının ahmet bulut kaynaklı olduğunu düşünüyorum. üstelik marione hariç diğerlerinin tamamı tudor'dan önce de zaten gündemimizdeydi. tudor'un istediği dört isim vardı dördü de olmadı. (biri hırvat stoper ve sol bek, acerbi ve asamoah ha bir de josue)

    takım kendi kalitesiylei bir süre iyi gidecektir. ancak tansiyon'un yükseldiği, baskının arttığı dönemlerde tudor'un defoları ortaya çıkacaktır. tudor'un kendini geliştirmesini, takıntılarından kurtulmasını, oyun okuma ve diğer konularda kendini aşmasını isterim. sonuç olarak kazanan da kaybeden de biz olacağız ama hiç ümidim yok.

    bunları yazıp okurların moralini bozmak istemezdim ama bilinsin istedim. fikrimi değiştirinceye kadar da bir daha yazmamayı düşünüyorum bu konuda.
  • 3494
    hakkında "arda turan'ı istemedi!" "arda turan'ı" veto etti!" haberlerinin şurada burada dolaştığı teknik direktör.

    http://gamaspor.com/tudor-ardayi-veto-etti-22269

    eğer igor tudor sevdirilmeye çalışılıyor ve bu yönde ısmarlama haberler yaptırılıyorsa, başarılı bir hamle. az kalsın östersunds'u unutacaktım!

    ama eğer igor tudor gerçekten sevip bağrımıza basmamız isteniyorsa, şunu bir düşünsünler:

    "igor tudor, dursun aydın özbek'i istemiyor!" "igor tudor, dursun aydın özbek'i veto etti!"

    şimdi burada şakayı bir kenara bırakıyorum. istemediği oyuncular üzerinden dönen bir haber sirkülasyonu oluşmaya başladı. samir nasri, hatem ben arfa, mario balotelli, arda turan vesaire gibi isimleri veto ettiği konuşuluyor. bunun türlü nedenleri de haberlerin detaylarında verilmiş. sanırım hepimiz igor tudor'un bu isimlere karşı çıkma gerekçelerini (ihtimallerini) biliyoruzdur. kesinlikle yetenekten kaynaklanmaz.

    neyse, burada sıkıntı şu: bu tarz haberler biraz alengirli. yarına yol yapmanın bir sonucu olabilir. işler biraz tökezlese, "vay efendim, arda turan'ı veto etti!" "olmaz böyle şey, samir nasri bak nasıl oynuyor!" "hatem ben arfa istenmez mi?" "işte bakın büyük oyuncularla çalışmasını bilmediğinden yaptı!" falan filan gibi söylemler hem tribünden hem de medyadan duyulmaya başlanabilir. yönetim de bir bakıma elinde bir koz bulunduruyor. "biz ona şu oyuncuları alalım, takımı bir çilekle süsleyelim istedik ama o istemedi!" gibi...

    takım 1-2 haftadır iyi futbol oynayıp, iyi bir takım olma yolunda ilerliyor ya, güya igor tudor övülmeye çalışılıyor. bugün överiz, yarın belli olmaz. bugün takım için yıldızlardan vazgeçeriz, yarın yıldız oyuncu olmadan büyük maçlar kazanılmıyor olur. taraftarın büyük çoğunluğu bir süre sonra sonuca ve isme bakar. bu oyuncuların ismi de büyüktür.

    şimdi yanlış anlaşılmayayım: yukarıda bahsi geçen isimleri ve muadilleri futbolcuları ben de istemiyordum. bu dört isimden birini illaki alalım deseler hatem ben arfa'nın yeteneğinin yüzü suyu hürmetine onu isterim. yoksa şu anki takımıma hiçbirini istemem. dün isterdim belki -düşündüm de istemiyormuşum- ama ağzıma bir parmak bal çalındı, bugün istemiyorum, yarın da istemeyeceğim, net.

    dediğim gibi bunlar yol çalışması. hafriyatlar kamyonlarda bekletiliyor.

    not: yukarıdaki "östersunds'u az kalsın unutacaktım!" söylemimi biraz açıp şunun adını koyayım. bana göre: bir takım, takım halinde iyi veya kötü oynuyorsa bu teknik direktörü bağlar; bir oyuncu bireysel olarak iyi veya kötü oynuyorsa bu oyuncuyu bağlar. elbette birbirinin alanlarına girdikleri zamanlar da olur. mesela, şenol güneş forvet oyuncularını çok güzel parlatır. ya da bir oyuncu sürekli kötü oynamasına rağmen sürekli ilk 11 yazılıyorsa, takım da ona uymaya başlayabilir. ama genel hatlarıyla bu şekildedir.

    gelelim östersunds maçlarına... ihanet içindeki futbolculara söyleyecek sözüm yok ama onların haricinde de ortada takım yok. ki bu ihanet halindeki futbolcuları kenara almayan teknik direktöre de faturayı keserim. daha birçok neden var! bunlar konuşuldu.

    benim diyeceğim, bu iki östersunds maçında, nazarımda, igor tudor'un mağlubiyetten paçayı tam olarak olmasa da sıyırabileceği iki kritik nokta vardı. ilk maçta, üç oyuncu değişikliğine rağmen, sahada hâlâ takımına, taraftarına, kulübüne ve yeteneğine ihanet eden oyuncular varsa -ki vardı- eksik kalacağını bilmesine rağmen bu oyuncuları kenara alabilirdi. durum bundan kötü olmazdı. ama en azından raconu keserdi! ikinci maçta ise, hâlâ bu oyunculara güvenmesiydi. eğer ki, "bu futbolculardan bir halt olmaz! gördünüz!" deyip sahaya altyapıdan oyuncularla çıksaydı, yine bundan daha kötü olmazdı ama yine raconu kesmiş olurdu.

    ben bunları söylediğimde, bazı arkadaşlarım bana iki noktada karşı çıkıyor. birinci nokta, "futbolcularını taraftarın ve medyanın önüne yem olarak atmak istememiştir," denmesi. ihanet içindeki birine arka çıkılır mı? ikincisi ise, "bak ben bu oyuncularla oynuyorum ve bu oyuncularla ancak bu kadar olur," mesajı. yani sahaya bu oyuncularla çıkması aslında sahaya altyapıdan oyuncularla çıkmayla aynı mesajı veriyormuş. dünde olanı bugünde yorumluyormuşum gibi oluyor ama aslında değil. bu maçlar sırasında ve öncesinde, pek çok galatasaraylı'dan bu önerileri duydum. ve bizatihi katıldım. gelgelelim, "öyle veya böyle şu var" yorumcuları adamı yerler. "öyle veya böyle" takımda olan futbolcuların avrupa maçı'nda kalitelerini ve tectübelerini (!) "öyle veya böyle" ortaya koyacağına ve turu "öyle veya böyle" geçeceğine inananlar yenilginin hesabını derhal igor tudor'a keserlerdi.

    bir de, şunu söyleyeyim: sinan gümüş'ün hâlâ neden ıslıklandığını bilmeyenlere gelsin. bu adamı, gitmek istediği için ıslıklamıyoruz. gitmek istemesine lafımız yok. ama takıma ihanet etmesine büyük laflarımız var, ıslık hakkımız da heybemizde. güçmüş, yorgunlukmuş, sakatlıkmış falan filan bunlar hikaye. galatasaray formasını sırtına geçirip mıymıntı mıymıntı sahada dolanamazsın. en azında sinirden, yapmak isteyip de yapamadıklarından, alnındaki damar çatlar.

    bu kadar yazmayacaktım ama yazdım madem, şunu yazayım: strateji ve taktik konularda eksik olduğunu düşünmüyorum. çok belli ki, kendini geliştirmeye ve kanıtlamaya çalışıyor, büyük takımın hocası olmayı öğrenmeye çabalıyor. vizyonu yavaş yavaş genişliyor. büyük ve küçük takımlarda durumlar farklı. küçük takımda, galip ayrıldığın maçlarla ön plana çıkarken, büyük takımda mağlup olduğun maçlarla ön plana çıkarsın. büyük takım ile küçük takım arasındaki baskı, oyun tarzı vesaire konularına girmiyorum. ve geçiyorum... oyuncu seçimleri, ilk on 11 seçimi, oyuna başlangıç stratejisi, oyuncuları hazırlama konusunda bir sıkıntısı olmadığı görülüyor. şimdi oyuncu seçimlerini bir kenara bırakalım, ilk on bir seçimine gelelim. hemen sezonun ilk maçının yayıncı kuruluş yorumcusu reha kapsal'a dönelim. dudaklarından şu minvalde cümleler dökülüyor: "eğer maçın bu dakikasında tolga'yı sol kanada kaydırıyorsanıız, bunu en başından düşünmeli ve yasin veya sinan gibi kanat özellikleri olan biroyuncuyu tercih etmeliydiniz!" evet, biz de şaşırdık, tolga'nın sol kanatta görünmesine. ama yine sonradan anladık ki, bu maç içinde spontane gelişen bir olay değildi. tamamen düşünülmüş, hesabı kitabı yapılmış bir taktikti. bazılarının asimetrik, bazılarınınsa lopsided dediği naneyi oynuyorduk ve sezonun ikinci maçında da bunu oynayacaktık. gelelim, rodrigues meselesine... çok net belli, çalışılmış. rodrigues'in sağ taraftan sıfıra indiği pozisyonlardan bahsediyorum. gomis ön direğe koşu yapıyor, arka direğe bir koşucu koyuyoruz. ceza sahası çevresine ise dönen topları süpürmek için oyuncular sokmaya çalışıyoruz. beklerin duruşu, savunma ve hücumdaki duruşumuz, hücuma çıkışlar, topun toplanacağı oyuncu, hızlı hücuma çıkış, topun paylaşımı, hücumdan başlayan hatların tam olarak ne yapması gerektiği anlatılmış pres, topun en geriden nasıl çıkarılacağı... falan filan... şimdi bunlar hep oyuncuların inisiyatifinden mi kaynaklanıyor? daha birçok şey sayarım da, o başka bir yazının konusu olabilir.

    bence igor tudor'un sıkıntısı, oyunu okuma, doğru hamleyi yapma ve doğru hamle zamanlamasında gibi görülüyor. sahadaki oyun için konuşuyor. saha dışındaki insan ilişkileri konusunda vesaire değil. ingilizler boşuna menecer demiyorlar bu adamlara. neyse... bu görüş, sadece oyuncu değişiklikleri nezdinde de söylenmemiştir, bunu belirteyim. bu konularda, gelişip gelişmeyeceğini veya böyle bir kapasitesinin olup olmadığını ise zaman gösterecek.
  • 3495
    dünya kupası ve avrupa şampiyonalarında çocukluğum ve ilk gençliğimin vazgeçilmez aktivitesi olan panini çıkartmalarını toplayıp kitaplarına yapıştırırken aklımda kalan isimlerden kendisi.

    tabii o zamanlar internet pek yaygın değil. çıkartmasını yapıştırdığım futbolcuların yüzlerine bakarak zaman geçirdiğim çok oluyordu. igor tudor, hem kafiyeli ismi, hem de janti yüz ifadeleriyle hafızama kazınmış. kişisel belleğimde yer etmiş böyle futbol adamlarının yolunun bir gün galatasaray'la kesişmesi hoşuma gidiyor. pozitif ayrımcılık yapıyorum değerlendirirken.

    umuyorum ki galatasaray'da güzel hatıralar bırakır, başarılı olur.
  • 3496
    oyun felsefesi olan teknik direktör. bazı arkadaşlar pres konusunda kendisini hafife alıyor. seyis filan diyenler vardı kondüsyon yüklediği için. kenardan basın arkadaşlar diyerek başarılı pres uygulatamazsınız. takım pres yaparken bi izleyin. pas alternatiflerini kapatarak ve savunma çizgisini öne çekerek basıyoruz. ve bunu idmanlarda oyunculara benimsetmiş. ister ofsaytlayın ister beğenin wesley sneijder'i de bu oyun planına uygun olmadığı için göndererek doğru yapmıştır. ilerde elit teknik adamlar arasında yer alacaktır. oyundan ve en önemlisi oyununa uyum sağlayacak oyuncudan anlayan hocadır. neyse ki özbek yönetimi östersunds faciasından dolayı kendisini göndermedi. taraftara kalsak senede 7 hoca değiştiririz zaten.
  • 3497
    kendisi hakkında erken karar verip, infazını erken gerçekleştirdiğimizi düşündüğüm teknik direktörümüz. geçen sene geldiği takımı kendi kurmadı. oynatmak istediği futbolu, elimizde bulunan mevcut oyuncularla yapamazdı ve yapamadı ve bu bağlamda kafasında bulunan futbola uygun olmayan tüm futbolcuların ismine bakmaksızın gönderdi. böyle köklü bir hamle yapmak için yönetim desteğini arkasına almış olması gerekiyordu ve bu desteği sonuna kadar aldı. bakın burda yönetime de bir parantez açmak şart zira başarısız geçen bir sezon arkası, istenmeyen hoca ve yönetim konumundayken böyle köklü değişikliğe onay vermek gerçekten yürek ister. devam ediyorum tudor istediği takımı kurdu. eksiklerimiz halen devam ediyor ancak ana hatlarıyla takım tamam. peki ilk iki haftasını başarıyla geçtiğimiz yeni sezonda "tudorun takımı" herşeyi doğru mu yaptı? bence kesinlikle hayır. ancak şunu gördük ki bu takım, özlediğimiz, arzu ettiğimiz futbolu bizlere vaat ediyor. kulüp tarihinde böylesine bir özgürlüğe ve desteğe sahip hiçbir hoca hatırlamıyorum. umarım tudor bu şansı en iyi şekilde kullanır ve arzu ettiğimiz galatasaray'a şampiyonluklar kazandırır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın