• 26
    sadece şu kadarı bile bir maçı sabote etmeye yetiyor. şu tribünde toplasan 150-200 kişi var.

    http://i.imgur.com/EoQnKt9.png

    http://i.imgur.com/FN1miXe.png

    ultras dediğin kültürün babası olan italyanlar karşı tribünde efendi gibi maç izlerken bunlar ultrasçılık, tribüncülük oynuyor. daha kötüsü şu an büyük bir iş başardıklarını, eşe dosta tribüncülük falan öğrettiklerini düşünüyorlar. hatta daha da fenası, neyse haydi benim maç izleme keyfimin içine ettiniz, takımın da hazırlık maçını sabote ettiniz, bunlar çok önemli değil, ama asıl önemli olan: hayatta da hiç bir bok olmaz sizden, üzücü. eğer şu an tribündekiler gibi bir hayatı benimsemiş olan bir yazar varsa aramızda lütfen üstüne alınsın bu yazdığımı. tek başınıza yapmaya götünüzün yemeyeceği şeyleri yanında 150-200 kişi görünce yapıveriyorlar, yaptıkları da tribüncülük oluyor. tek başına yak bakayım o meşaleyi, tek başına polise şekil koy da göreyim, tek başınayken tribünde bağırmayan adama "bağırsana lan!" diyemez mesela, yanında 10 tane bağıran adam olsun "bağırsana lan sinema mı burası?" diye atar yaparlar. 200 kişi toplandı mı bunlardan delikanlısı yok, tek başlarınayken pısar kalırlar.

    yaşı ufak olan arkadaşlar varsa bunları, bunların "tribüncülük" güzellemelerini örnek almasın. bu konuda az çok bilgim olduğu için söylüyorum ergen sayılabilecek yaşlarda ben de böyle ortamlarda bir kaç kez bulundum ve rahatsız oldum, ama çoğu genci de etkileyebiliyorlar yaptıkları "deplasman otobüsü muhabbeti, tribüncülüğün muhteşem bir şey olması" gibi güzellemelerle.

    inanmayın, boktan bir hayatları var. sadece ismini güzel koymuşlar. "ultras" "tribüncü" falan, öyle bir anlatırlar ki bi baltaya sap sanarsın, değil. güzel caka satıyorlar ama hakikaten acınası haldeler. bunlar örnek alınacak adamlar değildir, lütfen örnek almayın.
  • 29
    almanların, fransızların, avusturyalıların, ingilizlerin, isviçrelilerin türk insanını neden sevmediklerinin cevabıdır kendileri. bizde diğer toplumlara kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. daha spor yapamıyoruz biz. dünyanın neresinde 35. dakikada iptal olan hazırlık maçı var ya ? türkler barbar dediklerinde boşa çıldırıyoruz amk. bu insanlar yüzünden ön yargı ile yaklaşılıyoruz.
  • 31
    kimsenin kalbini kırmak, ağzımdan kötü kötü cümleler çıkıp genellemeler yapmak istemiyorum ama bir değil iki değil be kardeşim, yeteri biliyorsanız yeter.
    25 temmuz 2015 udinese - galatasaray maçında yaptıkları tahammül sınırlarını zorlayan cinsten, hadi holiganlık yapacaksın sahaya ses bombalar vs atıp kendini tatmin edeceksin ama o sahaya attığın maddeleri "deli gibi seviyorum abi" dediğin kendi takımının kalesini koruyan adama doğru atacak kadar gözün dönmüş senin, akli melekelerini yitirmişsin artık kusura bakma. her şeyin normal sayıldığı bu ülke sınırları içerisinde dahi kabul etmediğimiz davranışlar artık bunlar.
    git güzel kardeşim git, böyle olmaya devam edeceksen yaşadığın ülkeye geldiğinde şu takımı destekleme, bağırma, maçlara gitme, forma alma, bu takımı temsil edecek hiç bir şey ile sokağa dahi çıkma, yeter yahu artık bizi utandırma !
  • 32
    mümkünse galatasaray'ın avrupa'daki her maçı bu taraftar topluluğuna yasaklansın. bir taraftar topluluğu en fazla bu kadar cahil olabilir. resmen utanıyorum ya. avrupa'daki her maçta aynı bok. meşale, ses bombası bla bla. siktirin gidin amına koduğumun kekoları ya. hepsi keko amk. almayın abi bu adamları maça. seyircisiz oynayalım. ne kayderiz ki? şampiyonlar ligi maçında bile yapıyor bu kekolar bunu. almayın abi. seyircisiz oynayalım boşverin. iğrenç insanlar ya.
  • 33
    https://twitter.com/...s/741333054564753408

    bakın arkadaşlar bunun adı dramdır... hayır, espri olsun diye demiyorum gerçek anlamda dramdır... şöyle ki;

    1- sadece bu video özelinde değil, yakın zamanda yapılmış birçok sokak röportajında görmüş oldum ki euro 2016'da mücadele eden milli takımımızı desteklemeye gitmiş olan yurttaşlarımızın neredeyse tamamına yakını civar ülkedeki gurbetçi kardeşlerimiz. iyi de bunun nesi dram? izah edeyim, futbolla yatıp kalkan bir ülke olarak gayet yakınımız sayılabilecek bir memlekete ay yıldızlı ekibimizi desteklemeye kalkıp gidemiyoruz bile; ancak halihazırda orada olan soydaşlarımızdan medet umar oluyoruz. uzak akrabamızı bayram tebriği için telefonla aramış gibi ekrandan bakıyoruz acaba "bizimkiler" kaç kişi diye... buradaki bizlerse gerek olası bir fransa yolculuğu ve maç bileti maliyeti açısından ekonomik, gerekse schengen vizesi bakımından dış siyasetteki pozisyonumuz gibi sebeplerden ötürü evde terliğimizi çekip, kolamızı ve cipsimizi alıp hipnoz olmuş gibi aptal kutusuna odaklanmaktan öteye gidemiyoruz... kazanırsak da ne ala, yine kendi sokağımıza çıkıp kendi aramızda çalıp oynuyoruz... oysa adeta ordu yollamış rusya ve ingiltere bir kenara, allah'ın izlanda'sı bile onca mesafeye rağmen çıkartma yapar gibi acayip kaliteli ve organize bir taraftar grubunu fransa'ya yollamış... şu izlanda yani;

    (bkz: #1973422)
    (bkz: #1975989)

    2- gurbetçi taraftarlarımızın deli gibi "türkiyeağ, türkiyeağğğ" diye bağırmak dışında bir tezahürat ya da marş bilmemesi başka bir dram. elbette başka bir ülkede yaşamak psikolojik ve sosyolojik açıdan zor bir şey ama milli takım sanki turnuvadan turnuvaya takip ediliyormuş gibi olaya bu kadar yabancı olmak da beni biraz üzdü, zira taraftarlık sadece bayrağı formayı kuşanıp sokaklara dökülmek değil... yukarıdaki sebepten dolayı bilenler de bilmeyenlere bu kültürü aktaramadığı için "orada" ve "burada" olmak üzere birbirinden oldukça kopuk iki türk taraftar profili karşıya çıkıyor. 2011-2012 sezonu şampiyonluğumuzu memleketim olan küçük bir ilçede kutlamıştık, tabi ilçede istanbul'da maça gitmiş taraftar sayısı bir elin parmaklarını geçmez, hep bir ağızdan "4 sene üst üste şampiyon olduk" demeyi akıl edene kadar abartısız 15 dakika boyunca 20 haziran 2008 türkiye hırvatistan maçındaki son penaltıdan sonra anıran ömer üründül gibi anlamsız sesler çıkardık.

    https://youtu.be/2oUJrIrTJbs?t=414

    :(
  • 34
    (bkz: 17 kasım 2007 norveç türkiye maçı)
    bu maçı bizzat tribünden izlemiş birisi olarak * kale arkasında misafir tribününde oturan türk "taraftarların" etmeye çalıştığı tezahüratları duydukça ben utanmıştım oturduğum yerde onların adına.
    bi ara " bir baba hindi, norveçe bindi " tezahüratı bile yapmışlardı la o maçta. artık milli maçta hindi baba çektirmek ne alakaysa.
  • 36
    kıymetli hamit altıntopları hakkında ne düşündüklerini merak ettiğim taraftar grubu.

    ultraslan forumlarında hesabım var. bir konuya mesaj atan üyenin bilgileri de fotoğrafın altında yer alır ve yazın hamit'le sözleşme yenilenmesini savunanların neredeyse tümü gurbetçilerden oluşmaktaydı.

    bu adam neden bu kadar önemli sizin için abi? galatasaray'ın çıkarlarından bile önemli mi yahu bu herif?
  • 39
    benim, hollanda doğumlu bir gurbetçi taraftarım. ana vatana dönme gibi bir niyetim de yok, yobazlaşma yolunda iyiden iyi ye büyük yol alan ülkemin vatandaşlarını hollanda ya beklerim.

    deplasmanda meşale atar sahaya, k leri söylemez.. mesela konya yerine gonya der, yeni nesil biraz daha sonradan görme, ilk nesil ise okumamıştır dedem felan sırf amaç para idi. 70% galatasaraylıdır.

    edit: nufus * ardahan merkez.
  • 42
    karaborsa fiyatlarını tavan yaptıran topluluktur.
    500 lira bugün 110 euro civarı bir para ediyor.
    hemen asgari ücret karşılaştıralım.

    türkiye 1600 tl almanya 1450 euro
    500 lira asgari ücretin 3 te 1 i
    110 euro alman asgari ücretinin 13 te 1 i

    piyasayi yükseltip ağzimiza siçiyorsunuz sayin gurbetçi taraftarlar. haberiniz olsun. yaziktir günahtir ne yapiyorsunuz 500 lira nedir arkadaş deyince hep ''hollanda'dan 20 bilet, almanya'dan 70 bilet siparişte bekliyor'' cevaplari aliyoruz. lanet olsun.
  • 45
    eskiden avrupa maçlarındaki en büyük gücümüz ve desteğimiz olan, rakip takım sahasını neredeyse ali sami yen stadı'na çeviren bir profil çizen gruptu.

    şimdi onlar da her maçta yaptıkları saçmasapan hareketlerle "gurulu düzenimiz var yeenim, gıymetini bilin türküyemizin" kafasındakilerle aynı paralellikte düşük profil seviyesine gelmeye başladılar maalesef.

    (bkz: 31 temmuz 2022 galatasaray fiorentina maçı)
  • 47
    bir çay, bir de galatasaray yetiyor dünyanın türlü köşelerine yayılmış türkleri birbirine kaynaştırmaya. abd, ingiliz ve alman orduları'nda görevli üç gurbetçi, futbol sohbeti yapıyor; ikisi galatasaraylı.

    --- alıntı ---

    2016 yılında izmir'de icra edilen efes tatbikatı sırasında abd, ingiliz ve alman silahlı kuvvetlerinde görev yapan türk kökenli askerlerin çay eşliğinde döndürdüğü futbol muhabbeti.
    "dün akşam ki maçı seyrettin mi? haa sen arazidesin askersin tabii nereden seyredeceksin?"

    https://twitter.com/...HkpCAcT0A3g&s=19

    --- alıntı ---
  • 49
    dünya'nın hangi ülkesinde olursa olsun, ister almanya'da ister yeni zelanda'da, yurtdışında yaşayan türklerde iki eğilim güçlenir; dindarlık ve milliyetçilik.

    ikisinin güçlenme nedeni de aynı.

    alışılmış ortamlardan uzakta, insanlar farklı bir kültürel kimlik ile karşılaşıyorlar ve o yabancı kimlik, kendilerini kabul etmiyor, dışlıyor. kendilerini ikinci sınıf ve aşağılanmış hissetmeleri sonucunu veriyor.

    ardından korku başlıyor. karısını, kızını, oğlunu, ailesini yitirme korkusu… kimliğini yitirme korkusu… yurdunda duymadığı bir gereksinme duyuyor. dayanışma gereksinmesi… başını dik tutma gereksinmesi… "ben de varım" durumunu kanıtlama gereksinmesi…

    ve yurdunda iken camiye gitmeyen, gitmeye başlıyor… başını örtmeyen, örtmeye başlıyor… tarikatlarla ilişkisi olmayan, kurmaya başlıyor… bayrağa çok da önem vermeyen, vermeye başlıyor… gruplaşmalara, dernekleşmelere girmeyen, girmeye başlıyor…

    kaybolmamak, ezilmemek için kimisi dine sarılıyor, kimisi milliyetçiliğe. kılığı ile davranışı ile ilişkileri ile farklılığını kanıtlayınca da, başı bir anlamda dikleşiyor.

    rahatlıyor: yaşadığı yabancı ülkeye “ben artık senin oyununu oynamıyorum!.. ben kurallarını bildiğim, kendi oyunumu oynuyorum!” tıpkı futbolda yenileceğini anlayınca, “ben futbol oynamam, güreş yaparım” der gibi!

    bilinmeyeni, ölümden sonrasını, nereden gelip nereye gittiğimizi, bir yüce güce dayandırarak açıklamazsanız yaşam tüm anlamını yitirebilir. bu nedenledir ki, tanrı da, din de -bazı istisnalar dışında- hemen her insan için bir gereksinmedir. ama bu dünyada aradığını bulamayan için daha büyük bir gereksinmedir.

    insan güven arar. yalnız olmadığını bilmek ister. “biz” diyebilmek, başkaları ile bir dayanışma içinde olduğunu hissedebilmek güç verir. bu nedenledir ki, milliyetçilik de, -bazı istisnalar dışında- hemen her insan için bir gereksinmedir. ama kendini yabancı bir ülkede ezilmiş, dışlanmış hisseden için daha büyük bir gereksinmedir.

    öyleyse, yurtdışında yaşayan türkler için, dinsel ya da ulusal kimliğe “abartılı bir biçimde” sarılmanın dışında bir seçenek yok mudur? avrupalıya ters düşmeden, ikinci sınıf konumuna kendi kendini mahkum etmeden, “ben sana eşitim” anlamını taşıyabilecek başka bir kimlik yok mudur?

    vardır!

    atatürk’ün anadolu insanına kazandırdığı “çağdaş insan” kimliği… batı’ya karşı batı’nın düzeyine ulaşma istencine sahip bir kimlik…

    dinine saygılı, ama laik… ulusal değerlerine bağlı, ama insancıl… kökeninden kopmamış, ama evrensel… geçmişiyle onur duyan, ama ulusların eşitliğini
    savunan…

    1930'ların sonları... nazizm tehdidi avrupa’da hızla yayılmaya başlamıştı.

    hitler’in baskısından kaçan çok sayıda bilim adamına, sanatçıya, yazara amerika birleşik devletleri kucağını açmıştı. varlıklı ve demokratik bir ülke olarak, onların istediği tüm koşullara sahipti. ama içlerinde dünya çapında olanların da bulunduğu, tam 142 tanesi atatürk’ün ülkesini seçti.

    niçin?

    niçin varlıklı ve demokratik bir ülkeye, yoksul ve demokrasiyi kurma savaşımı veren bir ülkeyi tercih ettiler?

    saygı ve heyecan duydukları için…

    ahmet adnan saygun’un “yunus emre oratoryosu” yıllar önce new york’ta, birleşmiş milletler’de çalınmıştı. ve o güne kadar türk temsilcilere biraz küçümseyerek bakan batılı diplomatların birden tavırları değişmişti.

    niçin?

    artık onları kendi düzeylerinde görmeye başladıkları için! yunus emre yerli olduğu, ama oratoryosu ile evrenselleştiği için!

    tarih lenin’i, tito’yu değil, atatürk’ü haklı çıkardı.

    milliyetçilik ilkesinden laikliğe, halkçılıktan cumhuriyetçiliğe, atatürkçülüğün haklılığı ve geçerliliği, yaşanan tarih tarafından kanıtlanıyor… kemalizmin ürünü olan “laik cumhuriyetçi” kimliğin evrenselliği, her geçen gün biraz daha gün ışığına çıkıyor.

    yurtdışında yaşarken çocuklarına onur verici bir kimlik kazandırmak isteyen türklerin bulunduğu her yerde atatürkçü düşünce dernekleri açılmalı!.. aşırı dinci ve aşırı milliyetçi kuruluşların karşısına, “çağdaş” bir seçenekle çıkılmalı!.. ya da gelecek kuşak anadolu insanının, avrupa yaşamına ve kültürüne entegre olamadığı için o ülkelerde istenmemesini ve dolayısıyla “avrupa’nın zencileri” olmasının utancını taşımayı şimdiden kabullenmeliyiz!.. kimsenin bunu kabullenmek istediğini sanmıyorum.

    “biz avrupalı türkleriz!” der gurbetçiler.

    güzel! ama bunu avrupalılara da kabul ettirmenin tek bir yolu var: atatürk devriminin kimliği ve heyecanı ile karşılarına çıkmak.
  • 50
    bilet piyasasını alt üst eden taraftardır.

    ne yazık ki 50-60 euroluk biletlere 500 eurolar ödemeye razı olanlar olduğu için devamlı deplasmana gidenler de biletsiz kalıyor artık. eskiden tribün kovalayanlar kimilerinin gözünde barbar konumdayken artık tribünde takılmak (özellikle deplasmanda) tarz oldu, havalı oldu. her havada taktiği güneş gözlüğü, kullandığı bel çantası ve tek tip traşıyla gelip instagramda‘da orada burada ayda yılda bir gittiği maçta poz verecek diye branş farketmeksizin yıllardır arma peşinde koşanlar televizyon başında izliyor takımı. iç saha maçı yine neyse de deplasmana gitmeye hevesli olan da bir zahmet tribüne az buçuk hakim olsun, tezahürat bilmezler, tribün raconu bilmezler, kısaca tribün namına hiç bir şey bilmezler, ellerinde saatlerce telefon, kayıt yapıp duruyorlar anca. yok bari kötü giderken de ortada olsalar belki bu kadar kurulmayacağım ama yok yıllardır hep aynı senaryo, ne zaman güçlüysek o zaman aklına geliyor paşaların kulüp aşkı.

    genelleme yaptığım için özür dilerim ama bir not da bırakayım: ben de yurtdışında yaşıyorum ama bu gurbetçi taraftarın genel tutumu çok fena can sıkmaya başladı!
App Store'dan indirin Google Play'den alın