• 1
    bir pres çeşididir. çok zekice değil mi? daha açacak olursak, kelime anlamı olarak baktığımızda bizimkiler karşı pres diye çevirmiş, ki ingilizce kaynaklar da bundan counter-pressing diye bahsetmiş, ama buna ani baskı, anında tepki presi gibi şeyler de diyebiliriz. bu pres çeşidinde ayı gibi tam saha pres yaparak yorulmak yerine topu kaybettiğiniz anda (genelde) birden fazla kişiyle anında topu kapmaya yönelik pres yapıyormuşsunuz. esasında tiki taka'ya panzehir olarak geliştirilen bu taktikten jurgen klopp şu şekilde bahsediyor: "topu geri kazanmak için en uygun zaman takımınızın topu kaybettiği andır. çünkü rakip hala oyunu kurmak için nasıl pas yapacağını düşünüyordur." aynı şekilde klopp çeşitliliği ve hücum oyununu sevdiği için bütün maç boyunca bu taktiği kullanmıyor. fakat rakibinizde gerek mental olarak, gerekse ayağının düzgünlüğü açısından çok iyi pasörler varsa, örn. xabi alonso, bu taktik bu oyuncular üzerinde sıklıkla kullanılabilir. tabi bu tip bir taktiği özellikle güçlü rakiplerle oynarken uzun süre kullanmanız, malumunuzdur inanılmaz bir fizik gücü ve dayanıklılık gerektiriyor. bu konuda dortmund'un antrenman tekniklerinin ne kadar üst düzey olduğunu hepiniz biliyorsunuzdur. bilmiyorsanız bile google'a borussia dortmund training yazarsanız tatmin olursunuz diye düşünüyorum. özet olarak taktiğin temeli top kaybedildiği anda bir veya daha fazla oyuncu topu ayağında tutan rakip oyuncuya baskı yaparken, diğer oyuncular da pas alternatiflerini kapatmak zorunda.

    izlediğim maçlardan birinde izlediğim anda dikkatimi çekmiştir bu taktik. yani bir şeyler olduğunu seziyorsunuz ama teknik detaylarını ve böyle bir ismi olduğunu bilmiyorsunuz tabi. ben bunun farkına yanlış hatırlamıyorsam 2013-2014 sezonu şampiyonlar liginde dortmund, arsenal'e karşı oynadığında fark ettim. bu taktiği çok iyi kullanmışlardı. özellikle takımın asist ayağı olan mesut'u çok iyi kilitlemişlerdi.

    ve öğrendiğim kadarıyla jupp heynckes'in bayern'i de bu taktiği kullanmış. bayern'in o sezon nasıl hayvani maçlar çıkardığını eminim herkes hatırlıyordur. ironiktir tiki taka'ya anti taktik olarak geliştirilen bu taktiği kullanan bayern'e tiki taka'yı kullandırtan pep geldi sonradan.

    benim teknik değerlendirme olarak yaşım yetmediği için bilemeyeceğim tabi ama bu olay sanırım bizim 99-00 sezonunda fatih terim tarafından da kullanılmış. fakat her şeyiyle en iyi şekle getirenler yine almanlar olmuş bunu. işin ilginç yanı bu taktiğin bu hali alması tek bir kişi tarafından sağlanmamış. yani işin içinde jürgen klopp var, heynckes reis var, alman futbol federasyonu var. yemin ediyorum almanlık başka bir şey. bu devirde alman olmak vardı. her şeyiyle sehr schön.

    https://gss.gs/mri.jpg

    **
    **

    edit: en sonda bok gibi bir şaka yapmıştım onu sildim.
  • 3
    jürgen klöpp ingiltere'ye geldiğinde, dortmund'daki başarısının temelinde yatan bu sistemin oldukça dillendirildiğini görünce oldukça şaşırmıştı. bu ilginin nedeni ise, almanlar'ın ismini verdiği bu terimin, ingilizler'in 1980'lerde kullandıkları sistemin bir gelişmiş versiyonu olmasıydı. akla ilk gelen isim klöpp olsa da, selefi tuchel de bu yolda yürümekte. aynı zamanda bielsa, guardiola, pochettino gibi teknik adamlar da bu sistemi oldukça verimli kullanan teknik adamlar arasında.

    rakibe yapılan prese dayalı oyun demek kelime anlamı olarak. ilk kullanılan yer ise 1960'lı yıllarda sovyet rusyası ve hollanda'dır. birden fazla oyuncunun, topu saklayan oyuncuyu sıkıştırmasına dayanır. fakat bu taktikte teoride büyük bir açık vardı. o da, baskı altına alınan oyuncunun, uzun bir pas ile boştaki arkadaşına topu ulaştırmasıydı. pratikte uygulaması oldukça güç ve yetenek isteyen bu durumun, dortmund ve liverpool gibi takımların rakipleri tarafından bu maçlarda başarıyla uygulandığını söylemek pek mümkün değil. zira püf nokta, pozisyon bilgisi üst düzey oyuncular ile oynandığında, boştaki oyunculara da uzun paslarda 'interception', yani pas arası müdahalelerin de oldukça artmasıydı. 1970'li yıllarda iskandinav ve britanya liglerine de sıçrayan bu akım, günümüzde büyük takımların tercih ettikleri ve oldukça verimli bir taktiktir.

    klöpp, bu uygulamayı bir zaman kısıtlaması içinde yaparken, 'topu altı saniye içerisinde takıma kazandırmak' felsefesi ile açıklıyor.

    http://gss.gs/Iis.jpg

    temel amaç, top rakipte ve oyun esnasındayken, minimum süre zarfında topun tekrardan kazanılmasıdır. işin sırrı da topu kazanan oyuncuyu hazırlıksız yakalamaktır, çünkü topa hakim olan oyuncu, bu hakimiyet için bir enerji harcamıştır ve top kontrol ederken veya pas aktarırken yorgunluk seviyesi artmıştır. kenar oyuncularına, özellikle de beklere uygulanınca verim oranının arttığı gözlenmiştir. sırf bu yüzden louis van gaal, takımı topla hücuma çıkarken sağ ve sol bekleri tarafından oyun kurulmasına veya oradan top çıkartılmasına müsade etmez. hollandalı çalıştırıcı, ön liberolarından veya stoperlerinden bu konuda oldukça özverili olmalarını ister. sırf bu yüzden manchester utd, hollanda milli takımı'nda parlayan daley blind'i 14.5 milyon pound karşılığı ajax'tan transfer etmiştir.

    http://gss.gs/hue.png

    birden çok varyasyonu var. jupp heynckes'in uyguladığı tür, topu ayağında tutan oyuncuya karşı bir oyuncunun yaptığı presle karşılık vermekten ibaretken, pas istasyonu olabilecek diğer oyuncuların da diğer boştaki oyuncular tarafından markaj altına alınmasıdır. jürgen klöpp, dortmund'daki dönemlerinde bender, ilkay ve kehl gibi orta saha oyuncularının kuşatma altına almalarını istemişti. bir benzeri pep guardiola tarafından kullanılan 'triangle gegenpressing' adını verdiği varyasyon. burada ise topu kullanan oyuncunun karşısında bir üçgen kurularak alan savunması yapılması.

    http://www.soccerwire.com/...2013/11/pressure.gif

    hepsinde temel amaç hem topu muhafaza eden oyuncunun, hem de diğer rakip oyuncuların topla kat edecekleri mesafeyi kısaltmak ve nihayetinde o topu takımına kazandırmak. yine hepsinin temelinde yatan şey de hızlı olabilmek ve doğru müdahaleyi doğru zamanda gerçekleştirebilmek. bu sistem başarıyla gerçekleştirildiğinde oldukça tehlikeli ve hızlı bir kontratak şansı yakalama şansına da müsaittir, ki bir anlamda amaç da odur. top kazanıldığında savunma henüz yerleşmemişken, süratli bir şekilde rakip onsekize girip fişi çekmek en mühim noktalardan da birisidir. bu yüzden 'kontratağın kontrası' da denilebilir.

    tabi bunu doksan dakikanın her anında uygulayabilmek de olanaksız. zira bu presi durdurup, takım savunmasına yerleşilmesinin de gerçekleştirilmesi gerekiyor. aynı zamanda oldukça efor sarfedilen bir şey olduğu için de kondisyonu ekonomik kullanmak her zaman önemli.

    bu pres stili her ne kadar son yıllarda oldukça revaçta olsa da, şampiyonlar liginde son 10 yılda atılan kontratak gollerinin oranı yarı yarıya yakın bir şekilde düştü.

    https://www.youtube.com/watch?v=5QRWryN3okY
  • 4
    (bkz: #2255017)

    http://gss.gs/EJB.jpg

    görsel 24 eylül 2017 bursaspor galatasaray maçından. top uzaklaştırmalar. galatasaray maç boyunca sadece 14 kez top uzaklaştırmış. genel olarak ceza sahasından. bunların tamamına yakını korner pozisyonları ve 2-1'den sonra yüklenen bursaspor'un doldur boşaltlarını savurmak üzere yapılmış.

    bursa ise maç boyunca sahanın çeşitli bölgelerinden tam 42 kez top uzaklaştırmış. yani gelişigüzel vurmuş topa. bu gegenpressing olayını doğru yapınca sonuç bu oluyor işte. #2254984 no'lu entry'de de belirttiğim gibi rakibi hataya zorlamış oluyorsunuz. eğer rakibiniz tek topla, çok hızlı bir şekilde topu süratli kenar oyuncularına ulaştıramıyorsa kontratak yemezsiniz. önemli olan doğru oyuncuya yapmak bu presi. mesela bir fenerbahçe derbisi düşünün, bu presi alex'e yaparsanız kalenizde pozisyon olur, ama mehmet topuz'a yaparsanız topu bir şekilde tekrar alırsınız. örnek biraz eski oldu ama net olsun istedim.
  • 5
    tiki-taka, gegenpressing, juego de posicion(guardiola'nın taktiğinin adı bu) ve bizim "baskılı, presli; bam bam bam oyun" arasında biraz farklar var. bunlar da içlerinde ayrılmaktalar hatta. adam - alan - top gibi öncelikli kavramların farklılığından dolayı.

    bu öncelikler takımlara zor oturuyor aslında, hemen değiştiremiyorsun. kornerlerdeki alan-adam savunması mantığı gibi yani. değişik pres mantalitelerini; teknik direktöre veya takıma hangisi uyuyorsa değiştirebilirsin aslında aynı taktik olmana rağmen. mesela mourinho'da 4-2-3-1 oynuyor ya da tiki-taka oynuyor; klopp'ta 4-2-3-1 oynuyor örnek veriyorum; ancak ikisinin de 4-2-3-1'leri arasında dağlar kadar fark var görünüyor maçı izlerken.

    kısa kısa anlatmak gerekirse bizim genel olarak bildiğimiz ve genelde uyguladığımız şok presi terim'i top rakip oyuncunun ayağına geldiğinde, oyun kurmasını sağlamadan "topa" pres yapmak ve rakibin topu verimli kullanamamasını sağlamak üzerine.

    jurgen klopp'un dortmund'da ve liverpool'da (youtube'da ve twitter'da güzel analiz yapan insanlar var bunları, "klopp counterpress liverpool" gibi anahtar kelimelerle aranabilir.) yaptığı pres gegenpressing yani counter press. ancak uyguladığı mantalite alan kapatmaya yönelik. guardiola ise adam'a göre ancak bunu biraz geliştirmiş ve adama göre pas yolu kapatmaya yönelik hale getirmiş, ecnebi hocalar buna " passing lane oriented counterpress" diyor.

    daha detaylı anlatımlar burada var; youtube-twitter ve diğer blog sitelerinde de bulabilirsiniz. http://spielverlagerung.com/tactical-theory/
  • 6
    fatih terim'in; şok presini avrupa futboluyla tanıştıran kişi olması hakkında:

    fatih terim'in sadece "motivatör" olduğu iddaları bana göre de komik, çünkü fatih terim'in "kaos" futbolu denen futbolu aslında biraz planlı bir kaos. ancak bunu savunmak için doğru olmayan kavram, terimler ve tarihler kullanmak bize bir şey kazandırmaz.

    ben futbol taktiklerine net bir şekilde bakmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. çünkü futbolda 5-6 tane, yada sayılabilir sayıda taktik yok. aslında 60'lardan, 70'lerden beri teknik direktörlerin kendine ait bir sistemi var diyebiliriz. yani örnek olarak elimizde 3 tane tiki-taka oynayan takım varsa; aslında her biri diğerinden biraz daha değişik oluyor. kimisi pres'i 5 saniyeyle sınırlandırıp sonra geri yarıalanına çekiliyor, kimisi 10; kimi bu pres'i yaparken topa pres yapıyor; kimisi alan kapatmaya odaklı pres yapıyor, kimisi pas yolunu kapatmaya yönelik. teknik direktörler, takımlarına göre kadrolarına göre, kulüplerine göre bu taktiklerinde ufak değişiklikler yapıp sahaya sürüyor. bugün kontraatak futbolu'nun, sayılarla konuşmak gerekirse 4-4-2'nin vesaire yüzlerce farklı varyasyonu var. mesela "örnek" klopp'ta 4-3-3 oynuyor mourinho'da 4-3-3 oynuyor ama arada dağlar kadar fark var. bazen klopp 4-2-3-1 çıkıyor, bazen 4-3-3. bu yüzden fatih terim'in sistemi kendine göre ilktir. fakat fatih terim; yazarın yazısında geçen taktikleri dünya futboluna kazandırmış demek yanlıştır.

    gegenpressing denen tekniğe, taktiğe sanki uzaydan gelmiş gibi bakmak yanlış. gegenpressing denen şey bildiğimiz counterpress. sadece yapılış zamanına göre çeşitli varyasyonları türemiş, kullanılmış zamanında. hatta bunlar, topu kazandıktan sonra ne yapacağına göre bile değişiyor. bazıları topu kaptıktan sonra oyuncularn direk olarak hücum pozisyonlarına geçirirken, bazıları daha yavaş bir şekilde topu ayağında tutmayı, rakip sahaya yerleşmeyi ve build-up yapmayı tercih etmiş. bazıları takım şeklini bozmadan pres yapmayı uygun görmüş, bazıları ise biraz daha doğaçlama; mesela 1970lerde hollanda maçlarından bir kesit, hollandalılar buna pressievoetbal diyor.
    https://streamable.com/b3xn

    klopp gegenpressing'i bulan/ortaya çıkartan birisi değil. sadece o dönemde dortmund'da oynadığı futbolla popülize edilmiş bir terim. bu terim'in kullanılma geçmişi 90'lı yıllara, egil olsen ve ralf ragnick'e kadar gidiyor. çevirisiz kelimenin orjinali ise asıl ispanyollardan geldiği yönünde.

    yani "şok pres"i dünya futboluyla terim tanıştırdı demek yanlış; fakat terim, kendi futbolunu, kendi varyasyonunu elbetteki tüm teknik direktörler gibi dünyaya tanıştırdı.

    https://www.youtube.com/watch?v=5QRWryN3okY

    (bkz: #2255059)
    http://spielverlagerung.com/...er-or-gegenpressing/
  • 8
    futbolda tek bir doğru yoktur. günümüz artık hız çağı, her şey çok çabuk değişiyor, haliyle bu futbola da yansıyor. sistemler, anlayışlar çok çabuk değişebiliyor. eskiden bir taktiğin panzehirinin bulmak yıllar alırdı şimdi bir sezon yetebiliyor bazen. tabii bir de şans faktörü var. şöyle ki barcelona istediği kadar altyapı yatırımı yapsın bir messi daha 100 yıl sonra belki denk gelir ya da ne bileyim, xavi iniesta ikilisine benzer bir ikiliyi denk getirmesi belki bir daha hiç mümkün olmayacak.

    tek bir doğru yok futbolda(basketbol için de derim bunu) sürekli kendini yenilemek, geliştirmek zorundasın. herkesin dilinde bir pres sevdası. 2000 yılının galatasaray'ı çok iyi bir takımdı evet ama o takım şu an günümüzde olsa aynı sonuçları alabilir miydi bilinmez. çünkü rakipler artık o rakipler değil. bugün bırak avrupa takımlarını, türkiye ikinci lig takımları bile seninle oynarken geriden pasla çıkamyı deniyor mesela, topa vurmuyor kaleci.

    biz hep o takımı hatırlayıp presimizle boğuyorduk diyoruz da presi kırmak gibi bir düşünce de pek yoktu ki. 20 yıl önce takımlar bugünkünden daha farklı anlayışlar ve planlarla sahadaydılar normal olarak. belki bugün okan'ın, hakan'ın, emre'nin müthiş presi 3 doğru pasla kırılacaktı. kaldı ki hagi de o prese katkı veren bir adam değildi. günümüz futbolunda savunmada bir kişinin eksik olması ne kadar kaldırılabilir bir şey mesela?

    geçmişe takılıp kalmak zaman zaman bazı konularda* benim de yaptığım bir hata ama yapmamak gerek. bu konuda ben fatih hoca'ya hayranım. bu yaşına rağmen, geçmişteki onca başarısına rağmen körü körüne o reçeteyi uygulamaya kalkmıyor, çağa uygun yeni şeyler deniyor ve bu yüzden ligi 4. 5. bile bitirse bende arkasında durulması gerektiği düşüncesi yaratabiliyor.

    iki güzel alıntı yapacağım;

    --- alıntı ---

    hiçbir zaman onun yerini dolduramadık. ama farklı yeteneklere sahip başka insanlar bulduk; bunun bir kaybı telafi etmenin iyi bir biçimi olduğunu anlamak yıllarımı aldı. (futbol ateşi, nick hornby, sel yay. sf. 123)

    --- alıntı ---

    --- alıntı ---

    az zamanda çok ve büyük işler yaptık. bu işlerin en büyüğü, temeli türk kahramanlığı ve yüksek türk kültürü olan türkiye cumhuriyeti’dir. bundaki başarıyı türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlılıkla yürümesine borçluyuz.
    fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunda ve kararlılığındayız. yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en uygar memleketlerin seviyesine çıkaracağız. milletimizi en geniş rahatlık, araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. millî kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracağız.bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici anlayışına göre değil, asrımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmelidir. geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız.

    mustafa kemal atatürk-onuncu yıl söylevi

    --- alıntı ---

    1933 yılında hızdan bahsetmiş adam. iki alıntıyı birlikte düşünürsek bir kaybı(oyuncu, sistem ya da sevgili belki) telafi etmenin yolu onun bıraktığı boşluğu aynı şekilde dolduracak bir şey bulmak değildir. yeni oyuncular, yeni sistemler mümkün, bir şeye takılıp kalmamak gerekir. kaldı ki bu hız çağında takılıp kaldığınız o şeyin işe yararlılığı çok uzaklarda kalmış da olabilir. biz fatih terim ve müthiş pres oyunu ile şampiyonlar liginde gruptan çıkamadık ama o pres oyununun en önemli parçalarından hakan şükür'ün yokluğuna rağmen lucescu'nun bambaşka bir oyunu ile şampiyonlar liginde o dönemki statü gereği oynadığımız grupların ikisinden de çıktık. fazla uzattığım bu yazıyı güzel bir taktiksel inceleme ile nihayete erdiriyorum.

    http://plasedergi.com/...cir-mi-antimadde-mi/
  • 9
    şu an dünyanın en iyi oynayan takımlarının ustaca yaptıkları ve bu sayede rakip savunmaları "patlattıkları" oyun sistemi.
    burada patlatma tabirini özellikle kullanıyorum, çünkü gerçekten bir hata sonucu patlama, infilak etme durumu söz konusu.
    rakibi üçüncü bölgede kaleciden itibaren baskı altına alıp, hataya zorlamak bu sistemin ilk şartı.

    bu videoda tiki-taka'nın en iyi uygulayıcısı barselona''ya karşı yapılan ve barça'nın oyun düzenini imha eden gegenpress örneğini görüyoruz:
    https://youtu.be/h7Oq3GcTMT0

    gegenpress için gerekli olan en temel özellikler üst düzey fiziksel dayanıklılık, yüksek tempo, takımın üçüncü bölgede kaleciden itibaren baskı uygulaması, savunma hattının önde kurulması ve takım boyunun 40 metreyi çok fazla geçmemesidir.
    tabii tüm bunları yaparken oyuncular sahaya doğru yerleşmeli, kademe zamanlaması doğru yapılmalı ve top kazanıldığında çok hızlı bir kontraya çıkıp rakip defansı cezalandırabilmelisiniz.
    bu oyun modeli riskli gibi görünse de, doğru uygulayabildiğiniz zaman rakibinizi çok zor durumlarda bırakmak, gol vuruşlarını iyi yaparsanız yüksek skorlar almak da mümkündür.

    burada da liverpool'un uyguladığı gegenpress örneğini var:
    https://youtu.be/jErgO64g31Y

    şu an dünyadaki en iyi uygulayıcıları bayern münih ve liverpool olmakla birlikte, avrupa'daki pek çok takım gücü nispetince bu sistemi uygulamaya çalışmaktadır.

    barselona tiki-taka ile zirvedeyken, gegenpress bu sistemin panzehiri olmuş ve mevcut en iyi oyun planı haline gelmiştir. seyir zevki çok yüksek olan bu oyun modelini şu an türkiye'de deneyen takım yoktur.
  • 10
    az önce 30 eylül 2020 bayern münih borussia dortmund maçını izledim.

    dakika 80 olmuş, bayern takımı hâlâ köpek gibi baskı yapıyor.
    nitekim bu baskı esnasında thomas delaney bir anlık boş bulunup topu kaybetti ve joshua kimmich topu çalarak golü attı.
    https://streamable.com/tgfh98

    tüm bunlar birkaç saniye içerisinde yaşandı anasını satayım, birkaç saniye ya, bir kaç saniye.
    yani azıcık bile olsa dikkatsizliğin affı yok.

    ahh ah, kim icat ettiyse bu rakibe baskı işini, onun allah bin türlü cezasını vermesin, benim futboldan aldığım zevkin içine ediyor bu önde baskı, gegenpres hede höde şeysi.

    bu meret yüzünden artık maçlarda şöyle güzel çalımları nadiren izler olduk.
    https://youtu.be/7rt55ohpfA0

    niye?
    çünkü topu ayağında tutan adama rakip takımdan en az 2-3 kişi beyin görmüş zombi gibi saldırıyor amk!
    teke tek gelen yok; delikanlılık, mertlik falan bitmiş artık.

    yav bir durun arkadaş, bir durun amk yerinde de az bir düşünsün adam, az bir top sürsün, az bir çalım atsın da göz zevkimiz yerine gelsin.

    bu kontrolsüz enerji ve agresif pres yüzünden artık bir gheorghe hagi gibi, ne bileyim bir roberto baggio gibi futbolu aklıyla oynayan oyuncu yetişmiyor maalesef.

    galatasaray futbol takımının ligde şampiyon olmasına rağmen avrupa kupalarında, görece düşük bütçeli takımlarla oynadığı maçlarda dahi başarısız olmasının sebebi de bu baskı karşısında çözüm üretememesi, selçuk inan çaresizliği içerisinde sürekli yana ve geriye oynamak zorunda kalıp, hücum aksiyonu yaratamamasından kaynaklanıyor işte.

    düşünmeye vakit yok, hızlıca topu ayağından çıkarmak zorunda kalıp kısır bir döngü içinde kayboluyorsunuz hep.

    meşin yuvarlak dediğin şey ateşten bir kor artık; tutmaya çalışsan ayağını yakıyor, rakibe bıraksan gönül razı gelmiyor.

    senin gözün kör olsun modern futbol, ben 90'lara geri dönüyorum artık, ne halin varsa gör.
App Store'dan indirin Google Play'den alın