• 4977
    sinerjisi güçlü, ahı tutan taraftar. tecrübeyle sabittir. nasıl mı?

    beşiktaş'ta, çarşıya yakın oturuyorum. haliyle hemen her gün çarşıdan geçiyorum. bu gece, az önce eve dönerken çarşıda bir beşiktaşlı ananın a*ı galatasaray diye bağırıyordu. uzaktan baktım ve içimden birkaç laf geçirdim. halbuki ondan henüz birkaç saniye önce küçük bir grup, içerisinde herhangi bir küfür bulunmayan bir marş söylüyordu ve gülümseyerek onları izlemiştim. eğlenen insanları, kendi hallerinde oldukları müddetçe severim.

    küfreden beşiktaşlıya dönecek olursak; ahım tutmuş olacak ki küfürlerinden hemen sonra telefonu düştü ve bataryası, kapağı çıkan telefondan fırlayıp mazgalın parmaklıkları arasından geçti. beşiktaşlı bir kez daha küfretti. onun için değişen bir şey yoktu fakat ilk küfre içimden saydıran ben, bu küfür karşısında gülümsememe engel olamadım. karma, ilahi adalet veya şans/tesadüf... ne derseniz deyin, bu çok güzel bir şey ya.*
  • 4979
    27 aralık 2015 kayserispor galatasaray maçı sonrası çok önemli bir konu da görüş birliğine varmıştır. bu yönetim ve teknik adamla devre arası transfer işine girmemelidir. yollanması gerekenleri yollamalı, ama asla transfer yapmamalıdır. 2010-2011 sezonunun devre arasında yaptığımız transferler aklıma geliyor da bir tek c.kazım kalmıştı bir sonra ki sezon.
    yine öyle bir şey olacak. çok fena hissediyorum. devre arası alınacak futbolcuların büyük kısmını önümüzdeki sezonun başında yollamaya çalışacağız. yönetime sesleniyorum, yapmayın lan transfer falan.
  • 4982
    bir karar vermesi gereken, benim de dahil olduğum güruh. bu seneyi kesinlikle çöpe atıp önümüzdeki 2-3 seneyi de yeniden yapılanmaya ayırıp, genç-idealist-yetenekli bir yabancı teknik direktör ile genç ve başarıya aç yetenekli futbolcular için yatırım mı yapalım; yoksa sürekli günü kurtarmaya yönelik hamleler yapıp, arada bir de 1-2 seneliğine ligi domine edecek kadroyu yakalayıp 10 senede 3 sene mutlu mu olalım?*
  • 4984
    genç oyuncuya sabretme olayını bilmeyen beceremeyen taraftar güruhu, sonra oğuzhan başlığına dileniliyor. siz 20 yaşında neydiniz ki 20 yaşında bir futbolcudan ne bekliyorsunuz.

    jose rodriguez martinez başlığında resmen linç var. yanındaki adama pas atamamış da, pas hızını ayarlayamamış. ayarlayamasın, atamasın. adam bizim kontratlı oyuncumuz ve 20 yaşında daha, sabretmezsen hemen bir şeyler beklersen sonra sabri gibi adamlara kalırsın. taraftar olarak doğruya doğru yanlışa yanlış demeliyiz evet ama peşin hükümlü olmamak lazım. genç oyunculara köstek değil destek olmak lazım. sezon bitsin bakarsın adama ne yapmış ne yapmamış. çocuk daha 5 maça çıkmış, yorumlar "bu da topçu mu ya", "real madrid bunu nasıl almış" vs. yazık gerçekten, takım bu haldeyse taraftarında suçu yok değil.
  • 4986
    genç yabancı futbolcuların hepsine "olmuş olmalı, iyi oynamalı, genç menç hikaye kumaşı varsa zâten oynar" mantığıyla bakıyorlar. sonra cholaqlara tâlim oluyoruz. sıfır tahammül var onlara karşı. be adam yıllardır sabri'ye giydirmedin bu kadar. sâkin ol. hata yapmadan nasıl oynasın 20 yaşındaki futbolcu. pasları bir tutturmaz, iki tutturmaz sonra başlar tutturmaya.
  • 4987
    elinde çöp niteliğinde olan oyuncuları gönderme meziyetine sahip taraftır. gelen yönetimlerden, hocalardan bir sikim olmayacak belli. bu adamlar gidecekse eğer bunu taraftar verdiği tepkilerle sağlayacaktır. yapılan transferlerin gazına gelmeden ilk iç saha maçında gereken tepkiyi göstermelidir. bana kalırsa hakan balta ve olcan dışında ıslıklanmayacak türk topçu yok şuan takımda. burak, umut, selçuk, sabri, semih ve diğer türk topçuların hepsine gereken tepki koyulmalıdır. yoksa bu adamlar aldığı paralarla götlerini yaymaya devam edecek. birde hamit var tabi. kendisi için yazmaya kalksam muhtemelen sözlükten uçurulurum. o yüzden sessiz kalıyorum kendisi için.
  • 4989
    samuel beckett'in godot'u ile hristiyanlarin isa ve yahudilerin mesih'i arasindaki benzerligi hic dusundunuz mu? ya da pozzo ile anlatilmak istenen neydi?

    insanlarin, ozellikle hristiyanlarin yaptigi en buyuk hata bir kurtarici beklemekti. asirlar boyu bu hatayi yapip, ustune toplumsal yozlasmalari kurtarilacak olmanin rahatligiyla iyice abartip kendilerine vaadedileni beklediler. yahudiler daha tutarli olsa da kurtarilacak olmanin rahatligiyla uzun sure hicbir sey yapmadan beklediler. neydi onlari boylesine bekleten, o kurtaricidan nasil emindiler?

    cok basit, gecmis, nostalji, romantizm. bugunlerde girdigimiz cikmazda galatasaray taraftari da ayni seyi yapiyor, eski kurtaricisini aniyor ve bekliyor. tekrar gelecek ve kurtaracak. o galatasaray taraftarlarinin gozde kacirdigi sey ise ayni yahudilerin gormek istemedigi hz.isa gibi, ayni hristiyanlarin gormek istemedigi hz.muhammet gibi, ayni godot'u bekleyenlerin pozzo'yu gormek istemedigi gibi kurtarici gelecek olsa bile ayni olmayacak. eskisi asla geri gelmez, gelse de gecmisin tekrari olmaktan, ilerlemeye karsi durmaktan baska bir sey olmayacak, gelecek kisi ise farkli biri olacaktir. iste o farkli kisiyle ancak beklemeyi birakip pro-aktif hale gecersiniz.

    maalesef insanoglu kurtaricisina yazgilidir. turkiye cumhuriyeti'nin yaptigi en buyuk hata kurtaricisini, ataturk'u beklmek oldu. bir kez kurtarmisti halbuki, o'nu beklemek yerine ustune koyup yenilenmeliydi. bunun yerine o'nu metalastirip kendini tekrar etmeye ve sonunda (2002 - ..) geriye gitmeye basladi.

    galatasaray icin de fatih terim boyle. ayni hatalari yapmamaniz gerektigi gibi ayni dogrulari da yapamazsiniz. ilerlemek istiyorsaniz proaktif olup gerekirse yeni hatalarla yeni dersler almali, ancak ilerlemeye yonelik atilip yapmalisiniz. fatih terim'le tekrar gunu kurtarmanin ne gibi faydasi olacak? kurtariciniz sizi daha kac kez kurtarabilir? hadi bir kez daha kurtardi, ondan sonra ne olacak?

    bu sorularin cevabi aslinda bati medeniyetlerinde yatiyor. bir kurtaricinin gelmesini beklemektense kendilerini kurtarmaya basladiklari gun orta cagdan cikmaya basladilar. ispanyol engizisyon mahkemelerinden geldigimiz noktaya ulasmak buyuk basari. ronesans ile kurtarici beklemekten cikmaya basladilar diyebiliriz sanirim. sonunda, kurtarici gelmese bile ilerleme kaydedebilecek bir yapi olusturdular. fakat bu yapi da o kadar eskidi ki (hos biz daha bu yapiya dogu ulkeleri olarak yaklasamadik bile) yeni bir dogum sancisi ile karsi karsiya medeniyet. bu sanci sonunda still born (olu dogum) da olabilir, yepyeni bir medeniyeti de kucaklayabiliriz.

    isin futbol kismina gelelim. yapisi itibari ile kurtarici sizin kirilma noktasinda daha da kotuye gitmenizi engeller ve gidilebilecek bir baska yol oldugunu gosterir. fakat bir yapi olusturmaz. terim de bir yapi olusturan, sistem yaratan ya da bir futbol takimi omurgasi yaratacak teknik direktor degil. terim futbolda inanci temsil edebilir ancak akli degil. galatasaray'in artik bir takim iskeletine, yolculuga cikartacak geminin omurgasina ihtiyaci var. bunu yapacak kisi ise kurtarici olmayacak. bir ogretmen, derwall olacak.

    iki senedir basarisiz gorunse bile her zaman yazdigim bir sey var, dunyanin en iyi ogretmen hocasi luis van gaal'dir diye. o basarisiz olsa da basarilidir. cunku o sizin gununuzu kurtarmaya calismaz, size bir sistem ve iskelet yaratir. bu nedenle van gaal'in takimlari o gittikten sonra uzun bir sure basaridan basariya kosabiliyor. manchester united da onumuzdeki senenin en buyuk sampiyonluk adayi, pep'in rakip olmasina ragmen.

    galatasaray'in da artik kurtarici beklemekten, kurtarici gorunumlu narsisist kisilerden medet ummak yerine kendini gelismeye vermesi gerekiyor. bunu ancak taraftar baslatabilir. o nedenle terim, lucescu veya baska kurtarici karakterli adamlara sarilmak ve onlari anmak yerine, daha iyi nasil olabiliriz dusunmeli. hata da yapmali. mancini ile yaptigi gibi. mancini belki tutabilirdi, belki asla tutmayacakti ama denedi. taraftar yine ayni hatayi yapabilmeli. fakat hatalardan ders alarak. mesela prandelli gelmemeliydi mancini sonrasi, bu ders alinmamis bir hataydi. ya da hamza ile devam etmemeliydi, cunku gelecek olmadigi asikardi.

    bunlarin hepsinin altinda, butun bu yapiyi ayakta tutacak sey ise sabir. taraftar kurtariciyi beklerken yasadigi tedirgin ve sabirsizlik hissini yeni gelecek deneyimlere yansitmamali. yeniye, genc olana, hatali olana sabretmeyi ogrenmemiz gerekiyor. gelecekten gecmise bakip ronesans guzelmis ya demek kolay. fakat ronesans bir anda orta cagi bitirmedi. insanlar sabretti, katlandi ve sonucunu uzun zaman sonra aldi. sanayi devrimi bir gunde gerceklesmedi.

    sunu asla aklindan cikarmamali galatasaray taraftari. savaslar, salginlar, olumler, akliniza gelebilecek tum kotu seyler bir anda ortaya cikip gerceklesir. baris, mutluluk, dogum ise sancilidir ve emek ister. olum keskindir, acisizdir. sonrasi ise huzun ve karanlik getirir. dogum sancildir, kesin degildir, zorludur fakat sonrasinda ayaklariniz yere daha guclu basar ve aydinlikta yurumeye baslarsiniz.

    samuel beckett'i kulak verelim son kez. once cozumsel olamamin en onemli nedenlerinden biriyle ilgili bir soze bakalim "godot'u beklerken"'den.

    "there is man in his entirety, blaming his shoe when his foot is guilty"
    turk futbolunun genel sorunu bu, hatayi surekli kolaycilikla adlandirmak, dissal nedenlere baglamak. ruzgar esti, hakem kotu niyetliydi, teknik direktor art niyetliydi/kotuydu vs. suclu olan ayagimizdir belki ayakkabimiz degil?

    ve kisisel kurtulusunu yasamamis insanlar olarak hayatimizin ozeti olabilecek bir alintiyla bitirelim, beckett'in saheserinin ozeti belki de.

    - "let's go!"
    - "we can't!"
    - "why not?"
    - "we are waiting for godot"
  • 4992
    yakında kafayı yiyecek olan taraftar grubu.

    çok afedersiniz ama ayakta sikilmektedir, ayakta.

    biz üstümüzü başımızı parçalayalım bu takımın selameti için, kendi bütçelerimize yorduğumuz kadar kafa yoralım kulübün mali durumuna. ama haysiyetsizler ordusu*, kim bilir ne komisyonlar, ne kayırmalarla, kulübün ırzına geçsin orda.

    ulan 2 yıldır kafamızı sikiyorsunuz, sineye çekiyoruz, 'lan nasıl olur, o kadar gelir var' desek de anlamaya çalışıyoruz ekonomik durumu. yevhen konoplyanka, maxi perreira gibi adamları yok imza parası, yok bok püsür gibi bahanelerle gözardı ediyorsunuz, 10 yıldır takımın palyaçosu olan adamlara fahiş zamlar yapıyorsunuz. 6 ay lan, 6 ay sonra boşa çıkacak 30'a dayanmış adama*, 2.5 milyon euro bonservis veriyorsunuz.

    (bkz: galatasaray yönetimi)
    (bkz: dursun aydın özbek)

    çıldıralım mı ulan amına koyduğumun yerinde? kulübü mü basalım toplanıp amk? ne kadar rezil herifler yönetiyor oğlum bizi?

    yönetimi desen; bir tane ıslak imzanın faksını yetiştiremez, rezil rüsva eder yine bizi,
    futbolcusu desen; halı sahaya lütfetip çağırmayacağın kadar yeteneksiz olur, çalışmaz, gelişmez. ama iş lafa gelince en ağır galatasaraylı kesilir, taraftara atar yapar,
    kongresi desen; hakkaten dinazorlar sürüsü haline gelmiştir artık. işleri güçleri nereden kulübü sömürürüz, nereden indirimli yeme-içme, sıçma imkanı elde ederiz, olur.

    oğlum nolacak böyle ya? ben çıldırıyorum artık. baksan elitizmden geçilmeyen bu camianın bu kadar iğrenç yönetilmesi benim çok zoruma gidiyor artık.

    benim karşılıksız sevip, 7/24 düşündüğüm kulübümün bugününü, geleceğini böyle adamların böyle haysiyetsiz kararlarının şekillendirmesi...

    yazık, yemin ediyorum yazık bize amk.
  • 4994
    metroda maç dönüşü münferit bir grup halinde (3-4 kişi) arkadaşlarıyla sohbet eden bir adam ''bizimkiler gider fransa'dan saçma sapan bir hoca getirir, aklı ve vizyonu anca buna yeter bunların'' dedi. çok yadırgamadığım hatta içimden evet lan dediğim bir beyanat ''bizimkiler'' veya ''bunlar'' isteyen buraya farklı kelimelerde getirebilir.

    galatasaray taraftarı ile yönetim(ler)i arasında ciddi bir duvar var. o duvar istiklal caddesinin ortasındaki heybetli duvar ve kapıdır. kırılması ve yıkılması şarttır, galatasaray'ın gerçek kurtuluşu ancak ve ancak buna bağlıdır. yoksa mevcut yöntemle - en basit haliyle iyi yönetim, başarı, iç karışıklık, dedikodu ve başarısızlık- 2 ileri 1 geri gitmeye devam ederiz.

    galatasaray yönetim olaylarında ne zaman taraftar etkili oldu?

    özhan canaydın'ın başarısız, saçma sapan bir başkan olduğunu herkes biliyordu sanırım. 6 sene başkanlık yaptı ve şu an ''efsane başkan'' statüsünde. adnan polat dönemi taraftarın hepsi isyan bayrağı açtı. sonuç ise liselilerin bir oyunu ve adnan polat'ın zamanı gelince açıklayacağım dediği karanlık bir olayla son buldu. ünal aysal vakasında ise taraftarın yüzde 60-70'lik kısmı hala arkasındayken yine bir dedeler operasyonu ile gitti. dursun özbek için yine taraftarın çok büyük bir kısmı isyanda ama sonuçta yine dedelerin dediği oluyor.

    dursun özbek, geçtiğimiz günlerde benim çok beğendiğim galatasaray'ın geçmiş dönem hesaplarını bağımsız denetime inceleteceğim ve herşeyi ortaya koyacağım dedi kısacası ak koyun kara koyun ortaya çıkacak kulübü kimler soyuyor bir bir ortaya dökülecekti. ne oldu sonrasında? hemen bir ''eski başkanlar'' toplantısı düzenlendi ve güya tavsiyeler(!) verildi dursun özbek'e.

    anlaşılacağı üzere buradaki temel sorun dursun özbek değil o toplantıya katılanlar ve düzenleyenlerdir. bugün dursun özbek gitse yine birilerinin sözünden çıkmayacak, işleyen -aslında işlemeyen- düzene çomak sokmayacak birisi gelecektir. dursun özbek'ten farkı ne olur paraya kıyar transfer yapar bu kadar yoksa bu düzen devam eder.

    galatasaray taraftarına oynanan bir tiyatrodur bu. bir çok taraftar da bunun farkında ve bu yüzden ''bunlar'' veya ''bizimkiler'' gibi ifadeler kullanıyor. madem herkes farkında neden bir tepki yok diye insan soramadan edemiyor cevap ise örgütlenmektir. buradaki en büyük sorun da ultraslan denen beleşçi, serseri, paragöz galatasaray üzerinden rant sağlayan tiplerdir.

    tüm galatasaray taraftarının tek yumruk, tek yürek olup o duvarı yıkması lazımdır.
  • 4995
    futboldan iyi anlayan taraftar topluluğudur. futbolcudan da çok iyi anlar. taraftarımızın bu kadar işini bilen ve bu kadar etkili bir taraftar olması o kadar hoşuma gidiyor ki. ne demek istediğimi şöyle anlatayım; (bkz: 9 ocak 2016 galatasaray karşıyaka maçı)'nda yeni transfer donk ilk maçına çıkıyor. maç içerisinde donk yapması gerekeni yapıp basit müdahalelerle top kapıyor, taraftardan hemen tebrikler alkışlar yükseliyor. aynı şey bruma'nın ilk maçlarında da yaşanmıştı hatırlarsanız. bruma topu alıp rakipleri bir bir dizip yardırırken nasıl heyecanlı sesler yükseliyordu tribünlerden. belki de olması gerekene bu kadar aç olduğumuz için durum böyle. umut'un kaçırdığı pozisyona tepki vermek için futboldan anlamaya gerek yok onu ayrı tutuyorum. ama mesela emre çolak kendi ekseni etrafında 5. turunu atarken de tepki veriyoruz ve biraz olsun akıllanıyor maç içerisinde. sonraki maç yine aynı gerçi yapacak birşey yok. biz zaten bu ülkede yaşayarak aza tamah etmeyi kaderimiz haline getirmişiz, bu futbola da bir şekilde yansıyor demek ki. seviyorum bu taraftarı gerçekten.
  • 4998
    forvetsizlikten nasibini almış, sabrı artık taşmaya başlamış taraftardır. 16 ocak 2016 galatasaray sivasspor maçında burak konusunda çatışma yaşayan tribünleri böyle anlamak lazım.

    ama ne olursa olsun hiç kimseden hele hele bir beşiktaşlıdan armayı göstermek, formayı öpmek suretiyle taraftarlık dersi almayacaktır. herkes haddini bilsin. ultraslan dışındaki galatasaray taraftarı takımını karşılıksız sever, futbolcusuna bir tepki gösteriyorsa da bunu takımın çıkarları için yapıyordur.
  • 4999
    böyle giderse stat da biriyle tekme tokat kavga etmem yakındır. bugün yine biriyle burak mevzusuna tartışmaya girdik. ben anlamıyorum abi şu adama destek verenleri. ulan adam yattığı yerden trilyonlar kazanıyor. bugün sneijder köpek gibi koşarken bu adam götünün kaldırmıyor. sonra niye ıslıklıyorsun? az bile yapıyoruz amk!! tekme tokat dövsek yeridir. bu adamları yollayacaksak ıslıklayan taraftar yollar net. gerisi hava civa.

    edit: ahahahahhah. gidiyorum psikoloji doktoruna yazar arkadaşımızın tavsiyesiyle. çünkü 10trilyon kazanıp adetli gibi davranmak benim doktora gitmemi gerektirir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın