• 21
    dokunulmazlık zırhı değildir. nabız tutmayı, ortamı okumayı bilmek gerekir.

    mesela, düşünce ve ifade özgürlüğü kavramlarının sana verdiği yetkiye dayanarak hatay’a gidip, çocuğunu çıkaramadığı yıkıntıların arasında çömelmiş, başını ellerinin arasına almış katıla katıla ağlayan, yarılmış parçalanmış duble yollara bakıp yardım hayali kuran anne babaların arasına gidip “cumhurbaşkanımız çok güzel çalışıyor, hatay’ı duble yollarla donattı” diye haykırmayı deneyebilirsin.

    eğer bunu diyemeyeceksen, gelip burada da benzer laflar etme. herkes yanında ateş yanan bir barut fıçısı gibi. onlarca yazarımız depremden doğrudan etkilendi, ki bu kişiler sadece haber aldıklarımız. ya alamadıklarımız? inan bana, aklımdan geçenleri ben kelimelere dökecek cesareti ve gücü bulamıyorum.

    o yüzden, sevgili dostum. lütfen insanların sinir uçlarıyla oynamayın. bırakın herkes içindeki acıyı, öfkeyi kussun. siyasetçiye birşey olmaz, merak etme, senin savunmana ihtiyacı yok onların.

    seni de fikrini söylemekten kimse alıkoymaz, ama bir bakarsın tek başına bağırıyorsun. dinleyenin, saygı duyanın, ciddiye alanın kalmamış. özgürlüğünle takılırsın artık. yapma.
  • 9
    arkadaşlar size bir şey söyleyeyim:

    2013'te burak yılmaz'la ilgilenen bir avrupa takımının taraftarı olduğunuzu düşünün; "transfer etsek iyi olur mu acaba" diyerek kendinizi bu taraftarın yerine koyun ve burak'ın nasıl bir futbolcu olduğunu öğrenmeye koyulun:

    önce transfermakt'a girin ve burak'ın 2012-2013 sezonunda, toplam 32 gol olmak üzere; süper lig'de 24 gol atıp 8 asist yaptığını, şampiyonlar ligi'nde de 8 gol attığını öğrenin:
    http://www.transfermarkt.com.tr/...7/saison/2012#gesamt

    sonra wikipedia'ya girin ve aynı sezon uefa tarafından şampiyonlar ligi grup aşamasının en iyi oyuncusu seçildiğini ve süper lig'de gol kralı olduğunu görün.. bir önceki sezonda da trabzonspor'da attığı 33 golle yine gol kralı olduğunu bir kenara not edin:
    https://tr.wikipedia.org/...Y%C4%B1lmaz#Bireysel

    sonra youtube'a girip o sezon galatasaray'da attığı ilk 32 golü izleyin:
    https://www.youtube.com/watch?v=xwJ8O07Qe1Q

    üşeniyorsanız en güzellerini belirteyim; özellikle şu 10 gol üzerine ne düşüneceğinizi hayal edin, 8:45 ve 10:03'e de özellikle dikkat:

    --- hayaller ---
    0:11 - soğukkanlılıkla ceza sahasına girerken attığı şu plaseye bakın, composure ve finishing iyi..
    0:44 - 25 metreden ayağının içiyle füze gibi bir frikik attığını görün, free kicks sağlam..
    2:09 - yine ceza sahası çizgisi üzerinde önünü iki kişi kapatmışken sağ ayağıyla önüne alıp sol ayağıyla kalecinin uzanamayacağı köşeye vurduğunu görün, first touch ve left foot da iyi..
    3:40 - rakip cluj; çaprazdan arkaya doğru yaptığı kafa vuruşuna bak.. heading de sağlam..
    4:09 - aynı maçta hat-trick yapmış, attığı 3. golde de 15 metre top sürerek defans oyuncusuna çalım atıp gene sol ayağıyla bırakıyor.. dribbling de var demek ki, left foot da hakkaten iyi..
    7:54 - left foot ve finishing baya baya iyi lan, ne kadar hızlı çaktı öye çatala..
    8:45 - topuğuyla önüne alarak defans oyuncusundan sıyrılmış; kalecinin üstünden gene hızlı, gene çatala.. zaten first touch'ın amına koymuş herif.. şl'de 2. tur, rakip de schalke..
    9:46 - ikili mücadelede zıplayarak rakibi devirmiş, penaltı noktası mesafesinden kafayla kalecinin üstünden aşırtmış; aynı maçtaki 2. golü.. jumping, strength ne ararsan var, heading gene müthiş..
    10:03 - bu gole sadece şapka çıkartılır zaten mk; ne söylesen az buna, adam çılgın golcü, üstelik schalke'yle rövanş maçında takımını öne geçiriyor, turu getirecek..
    14:16 - o sezondaki 32. ve son golü.. takımı şampiyon yapıp, şl'de çeyrek finale çıkarmış resmen herif.. tam ihtiyacımız olan oyuncu, attığı tüm gollere bakınca off the ball manyak.. gelsin 30 gol garanti.. bu adamı almayan yönetimin ben amk..
    --- hayaller ---

    bunun haricinde de baya güzel goller var gene.. ama bir taraftarın gözünü boyamak için bu kadarı bile yeter, toplamda attığı gollerin 3'te birine tekabül ediyor..

    sonra charlie austin başlığında yazdığım şu entry'e bakın, söylediğim şey sadece; bu oyuncu hakkında çok abartılı yorumların yapıldığı.. bunun için birkaç tane istatistiğini veriyorum ve "işe yarayıp yaramayacağından bu kadar emin olamayız" diyorum.. dün ne kadar ve nasıl bir dille övüldüğüne de oyuncunun başlığından bakabilirsiniz:

    --- #1880658 ---
    lan ne kadar abarttınız mk..

    adam ingiltere'nin alt yaş gruplarında bir kere bile milli takıma çağırılmamış.. şu anda 26 yaşında, premier lig'de ilk defa geçen sezon oynamış; 25 yaşına kadar championship topçusu herif, bu sene de tekrar championship'e döndü zaten..

    geçen sene premier lig'de 18 gol atmış, bu videoyu izleyen çocuklar kör oldu.. burak'ın sezon içinde attığı golleri art arda koyup youtube'a yükleyince de müthiş bir golcüymüş gibi gözüküyor, bir videosunun altında "come to lazio" yazan italyan bir herif vardı mesela..

    neyse yani, işe yarar veya yaramaz ama bu kadar abartılması abesle iştigal.. o kadar entry görünce ben de inanılmaz bir futbolcu zannettim.. yani neye göre bu kadar seviniyorsunuz ki? kaç maçını izlediniz amk, niye bu kadar güveniyorsunuz olm bu adama?
    --- #1880658 ---

    ayrıca düşündüğüm, ama dün altını çizmediğim bir şey var; bu oyuncuya ve kulübüne baya bi para dökmek gerekiyor, bu da çok büyük ihtimalle sağ kanada; veya podolski sağda oynarsa sol kanada transfer yapamayacağımız anlamına geliyor.. gene umut, yasin, olcan falan filan yani.. ayrıca mustafa denizli'nin burak'ı yedek bırakmasının imkansız olduğunu düşünüyorum.. oyuncuya kesinlike "burak'tan daha kötü" veya "burak'tan farkı yok" falan demedim.. burak şu an takımın en büyük problemi zaten, isteyen olsa da üçe beşe bakmadan satsak diye umuyorum hatta..

    sonra benim nick'in başlığı altına girilen şu entry'e bakın, t a a r a b t falan filan diyor, küfür gibi mk:

    --- (bkz: stevie g/#1880665) ---
    (bkz: #1880658)

    burak yılmaz'ın türkiye'de attığı gollerin niteliğiyle charlie austin'in ingiltere liglerinde attığı gollerin niteliğini bir tutan yazar. ya da öyle anlaşılıyor. eğer öyleyse bu s t e v i e g de değil, başka bir şey.

    edit : bir de ısrarcı.
    --- (bkz: stevie g/#1880665) ---

    sonrasında bu arkadaşa attığım; ve cevap gelmeyen mesaj:

    --- alıntı ---
    "burak yılmaz'ın türkiye'de attığı gollerin niteliğiyle charlie austin'in ingiltere liglerinde attığı gollerin niteliğini bir tutan yazar"

    bu nedir abi, benim dediklerimden bunu nasıl çıkarıyorsun?

    bi de gelmiş başlık altına yazıyorsun..
    --- alıntı ---

    bu mesaja cevap verip bir uzlaşma sağlamak yerine yazdığı entry'i editleyip; "bir de ısrarcı" diye yazıyor..

    sonra da yine benim nick'in başlığı altına cdiler'in (ki tanımam etmem kendisini) girdiği şu entry'ye bakın:

    --- (bkz: stevie g/#1880794) ---
    kendisinin yazdıklarından bağımsız olarak son gördüğüm örnek kendisi olduğu için buraya yazıyorum, yoksa yazacaklarımın kendisi veya yazdıkları ile bir alakası yoktur. burada ortamı saçma sapan bir hale getiren davranış var uzun zamandır ve artık sonlandırılması gerekiyor. adamın fikrini uslubunu falan veya entrysindeki herhangi bir şeyi beğenmeyip adamın nicki altına bununla ilgili acayip şeyler yazıyorsunuz bunu yapmayın. birincisi bu sözlük sözlük yazarlarını bu şekilde tartışma yeri değildir, ikincisi de yazıları ile ilgili beğenmediğiniz bir durum olduğunda yapılması gereken şeyler vardır ofsayta basarsın ahlak dışı veya sözlük kuralları dışı bir durumsa moderatöre şikayet edersin konu senin açından kapanır ha daha da uzatmak istersen gidersin özelden yazışırsın. sözlükle hiç ama hiçbir alakası olmayan salak saçma içerikler üretmeyin. diğer bir açıdan bakarsak da düşünce özgürlüğüyle de ters bir durumdur, gelip burada sizden farklı düşünüyor diye sizinle aynı düşündüğünü sandığınız kitleye şikayet ediyorsunuz. bir yazar ile ilgili diğer yazarların bilmesinde fayda olacağını düşündüğünüz gerekli şeyler varsa paylaş kardeşim, adam hastadır, kaza geçirmiştir, bir yakını vefat etmiştir, iş arıyordur, bebeği olmuştur, doğum günüdür vb.
    --- (bkz: stevie g/#1880794) ---

    bu iki yazar arasındaki fark belli.. sözlüğe kattıkları belli.. niyetleri, üslupları, tavırları, davranışlarındaki fark ortada..

    bir de ilk bahsettiğim yazarın, şu anda yazmakta olduğum başlığa girdiği entry'ye bakın; bugünün ilk entry'si.. düşünce özgürlüğünden bahsediyor, ironiye bak.. sonra da o entry'den bir sonraki, ona cevaben yazılan entry'ye bakın..

    aradaki uçurum gene ortada..

    böyle adamlar oldukça biz bu sözlükteki tahammülsüzlüklerin, adam asmaca falan muhabbetlerinin sebebini daha çok tartışırız ikide bir.. bu yüzden işte mk, bu yüzden..
  • 12
    ülke genelinde olduğu gibi bizim sözlükte de kullanımı konusunda sınırı olmayan ilkedir. bileni bilmeyeni, cahili, teröristi, hırsızı, yalancısı, kandırılanı çıkıp bir şeyler zırvalıyor. yanlışı yüzüne vurulunca da hemen düşünce özgürlüğü kavramına sarılıyor. yanlış anlaşılmasın saydığım sıfatların hiçbirini sözlük yazarlarından herhangi birisine demiyorum. zaten kimseye "terörist, hırsız" demeye hakkım yok. ha bunu deyip "düşünce özgürlüğüm var heheh." diyecek kişiler mevcut burada ama.

    her neyse asıl demek istediğim; bundan sonra birisini saçmasapan bir şekilde eleştirirken, dikkat çekmek için pozlara girerken lince uğrarsanız lütfen düşünce özgürlüğüne "denizdeki yılan" muamelesi yapmayın. ya eleştirinizi mantık çerçevesinde ve sağlam argümanlarla yapın, ya da hiç yapmayın.
  • 8
    düşünce özgürlüğü ile mesnetsiz sallamak, iftira etmek farklı şeyler.
    düşünce özgürlüğü'nün bizzat kendi güvenliği için engellenmesi gerekir düşünce özgürlüğü adı altında üfürmek fiiliyatının.
    altı dolu olmayan, hiçbir veri ile desteklenmeyen şey düşünce özgürlüğü değil; en basit tabiriyle karalama, iftira, safsatadır ve engellenmesi-temizlenmesi gerekir.
    sözlükteki eksiklik, bu tarz şeylerin yönetim tarafından engellenmemesidir.
    gerekiyorsa iki mod daha tutar sadece bu işe atarsın, görüş gibi görünen içi boş girileri tespit eder, "kardeşim girini siliyorum, bu sözde görüşlerini destekleyecek veriler bulamazsan tekrar yayınlamana izin vermeyeceğim, somut verilerle destekler şekilde yeniden düzenlersen yayınlayabiliriz" dersin, olur biter.
    kimse gerilmez.
    kimse üzülmez.

    misal, "selçuk inan kaypak bir kaptanımsıdır" yazdım diyelim.
    ve peşinden hiçbir şekilde desteklemedim.
    bunun silinmesi gerekir.
    bu düşünce özgürlüğü değildir.
    ama "selçuk inan kaypak bir kaptanımsıdır çünkü menajerinin takım arkadaşları ile ilgili iftira içerikli paylaşımlarda bulunmasına ses çıkarmamış hatta buna ses çıkaran taraftarlara menajerinin verdiği yanıtları favlamış, sahada takım arkadaşının sırtına binilmesine tepki göstermemiş, sezonun en önemli maçında formasını çıkarıp hocasına vermiş, hatasını kabul edip özür dileyeceği yerde taraftara atar yapıp galatasaraylı olmamakla itham edecek kadar terbiyesizleşmiştir" yazarsam, somut verilerle desteklenmiş, bazılarına sert gelebilecek, bazılarınınsa hafif dahi bulabileceği bir yorumda bulunmuş olurum. çünkü yaşananlar somut olgulardır. yağmur yağarken "ankara'yı sel götürecek" veya "atıştırıyor" demek gibi.
    bunun üzerinde tartışılabilir.
    ama havada bulut dahi yokken, çevre illerde dahi yağış olasılığı yüzde 5'ten fazla değilken "kafamıza tipi yağıyor" demek, düşünce özgürlüğü değil, düşünce özgürlüğünün kendisine tecavüzdür ve hoş karşılamak, bunu olağan karşılamak, desteklemek, düşünce özgürlüğünün tecavüze uğramasını desteklemekle eşdeğer bir davranıştır.

    engellenmesi de son derece olağan olup, yapılabilecek şeyler bellidir.

    gelelim linç kısmına.
    adalet olmayan yerde, topluluklar malumunuz olduğu üzere kendilerince adaleti sağlamaya kalkışır.
    sözlük yönetimi bu tarz tecavüzlere karşı önlem alıyor mu?
    hayır almıyor.
    düşünce özgürlüğü adı altında yalan yazıları gören diğer yazarlar ne yapıyor?
    genelde önce sakince söylenenlerin doğru olmadığını anlatıyorlar.
    anlatmaya çalışıyorlar daha doğrusu.
    anlatabilirlerse ne âlâ.
    burda devreye yanlış bir şey yazan ile onu uyarmaya çalışanların tavır ve niyetleri giriyor.
    yanlış yazan anlayışlı ise, uyaran kırıcı değil ise, sorun çözülebiliyor.
    ama genelde yanlış yazan inat ediyor, uyarmaya çalışan kırıcı bir tavır takınıyor ve ortalık karışıyor.
    iş kavgaya-küfürleşmeye varırsa ancak yönetim müdahale ediyor.
    onun da standartları olduğu söylenemez.
    bazen müdahale o kadar çok gecikiyor, yanlış yazan o kadar fazla baskıya ve hakarete, uyarmaya çalışan aynı şekilde baskı ve hakarete maruz kalıyorlar ki, iş çözülemez bir noktaya ulaşıyor.
    çünkü standart yok.

    biri neredeyse her girisinde küfreder ama sözlükte bulunmamasına rağmen bu küfürlü giriler durur.
    biri en başta abuk-sabuk mesnetsiz şeyleri yazması engellenmediği için yukardaki kısır döngüye kapılıp sonunda cinnete bağlayıp sözlükten uçurulur, sonra farklı isimle geri gelir, bunu itiraf eder ama yine mesnetsiz şeyler yazmasına izin verilir inanılmaz bir şekilde.

    dolayısıyla, eğer otorite, içi boş, somut verilerle desteklenmeyen ve ortamı geren düşünce özgürlüğü adı altında üfürmekten ibaret şeylere izin vermeye devam ederse, bunun karşılığı refleks olarak ne yazık ki linç olmaya, yüksek olasılıklarla devam edecektir.
  • 4
    düşünme özgürlüğü çok saçma bir kavram. insanın düşünmesini mi engelleyeceksin? o nasıl olacak? bunun tartışılması bana hep abes gelmiştir. asıl tartışılması gereken ifade özgürlüğüdür. insan düşüncesini ifade ederken hakaret ediyor ya da asılsız bir iftirada bulunmuyorsa isterse düşüncesi dayanaksız olsun, saçma olsun , egemen görüşe aykırı olsun ifadeye dökülebilmelidir.

    bıgün carruscainamoto arkadaşımız pilot oldu. söylesenize iftira mı attı oyuncularımıza? sinkaflı küfür mü etti? kafasındaki düşünceleri yazdı. ister dayanaksız olsun, ister 2 ay önce tam tersi şeyi yazmış olsun bu adamın görüşlerini bu şekilde ifade etmeye hakkı vardı. etti ve linc edildi. altını çiziyorum linç edildi, adama küfür edildi, fenerli denildi. kısacası klasik bir türkiye manzarası. adamı hemen yaftaladılar. barındırmayız dediler. sonuç? adam akşamında pilot oldu.

    sözlükte genel anlamda mevcut zamanda oynayan futbolcularımıza veya teknik direktörümüze asla eleştiride bulunulmuyor. bulunsan bile ancak çok yumuşak olmak zorundasın. sert üslupla yazınca uçuruluyorsun. sen egemen görüşün ve moderasyonun görüşleri doğrultusunda yazmak zorunda bırakılıyorsun. ya sürüde olacaksın ya da seni kurtlara yem edecekler. bu kadar tahammülsüz olmak zorunda mıyız?

    ben takımımızın genel oyununu eleştirmek istesem bugün hemen buna karşı çıkanlar diyecek ki işte ligde lideriz, şampiyonlar liginde çeyrek finaldeyiz. size müstahak 8. olmak, başarı size batıyor. ben bugün burak'ı eleştirmek istesem ligde ve şampiyonlar liginde gol kralı diye geleceksiniz. ben bugün fatih terim'i eleştirmek istesem 5 şampiyonluk kazandırdı, avrupada hayal dahi edemeyeceğimiz yerlere getirdi diyeceksiniz. başarılı olanı eleştirmek hainlik değildir. başarılı olan eleştirilirse daha başarılı olur. öyle her yaptığını savunursan başarılı olan ögenin, sonrasında hayalkırıkılığın büyük olur. her eleştiriyi fatih terim'den iyi mi bileceksin diye savunacaksan, benim düşüncelerimi özgürce ifade etmeme izin vermeyeceksen uzun vadede kaybeden hep sen olursun.

    taraftar olmak takımının her şeyine körü körüne biat etmek değildir. gerekince eleştirmektir, tepkini ortaya koymaktır. gerekince burak'ın hakemle oynamalarını, top kontrolünü eleştireceksin. takımın bu sezon oynadığı futbolun iyiye işaret olmadığını söyleyebileceksin. bunlar güncel olduğu için örnek veriyorum. burak'ı veya fatih terim'i sevmediğimden değil yani. ama ben bunları eleştirebileyim arkadaş. hareketlerinin tamamını yobaz bir şekilde savunmayayım. onun farkındalığını artırmalıyım. ben konuşabilmeliyim, beni kimse susturamaz. beni, bizleri kimse bu kadar rahat uçurmasın. farklı görüşler çıksın. etliye sütlüye karışmadan yazanlar da olsun, sert üslubu yazanlar da artık sözlükte barınabilsin. ancak böyle büyürüz. ancak böyle dünya kulübü oluruz.
  • 19
    düşünce özgürlüğü ile provakasyon ile arasında çok ince bir çizgi vardır.

    düşünce özgürlüğü, demokrasi ve medeniyet için vazgeçilmez bir kavramdır ve doğası gereğiyle insanın en doğal hakkıdır.

    ancak bahsettiğimiz üzere provakasyon seviyesine çıktığında başkalarının düşünce özgürlüğünü kısıtlar ki, yapıcı olmak yerine yıkıcı olur.

    örneğin, siz içinde bulunmaktan çok hoşlandığınız bir topluluk ile vakit geçirirken, bu topluluk içerisinde birisi veya birileri sizin gönül verdiğiniz bir değere karşıt görüş belirtebilir. işte bu düşünce özgürlüğüdür, önemlidir, bakış açınızı genişletebilir, olayı farklı bir yönünden görebilirsiniz. ancak bu kişi ve kişiler aynı argümanı devamlı olarak, mutlu veya mutsuz ortamlarda ısrar ile dile getiriyorsa, dile getirdiği bu argümanı anladığınızı söylediğiniz halde, ısrarla hatta bazen hareket içeren biçimlerde sürdürüyorlarsa, bu sizin özgürlüğünüzün kısıtlandığı, konunun provake edildiği bir ortam oluşturur.

    siz de doğal olarak böyle bir ortama artık girmek istemezsiniz.

    tabi bunun tersi de mevcuttur. topluluk görüşünün baskın olduğu ortamlarda suskunluk sarmalı ortaya çıkabilir ki insanlar kendi görüşlerini söylemekten çekinirler. galatasaray sözlük böyle bir yer değil. kimse kimseye böyle düşünemezsin demiyor. ama topluluğu provake edecek şekilde davranmak da bir düşünce özgürlüğü değildir.

    görüldüğü üzere kavramlar birbirine bağlı olarak farklı sosyolojik durumlar ortaya çıkartabilir.
  • 25
    twitter'da yazsa kimsenin siklemeyeceği şeyleri sırf burada ilgi çekiyor diye sözlükte dillendirmeyi düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirmek çok zavallıca bir davranış. belirli bir çizgiyi yıllarca koruyan sözlüğün 2-3 hastalıklı fikre açık olmaması ve hızlı aksiyon alması takdire şayan.

    çıktığı 50 küsür maçta henüz 6 mağlubiyet almış takımın hocasına altın bidon yakıştırması yapıp da bu fikre saygı beklemek, amalı fakatlı cümlelerle bu durumu desteklemek biraz "şey" geliyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın