`anlatılmayan hikaye: cumhuriyet nasıl ilan edildi?`
1923 yılının 29 ekim sabahı.... mustafa kemal paşa çankaya köşkü'nde uyandığında, uzun ve yorucu bir mücadelenin en keskin virajında olduğunun farkındaydı. yıllardan beri hayalini kurduğu, şartların olgunlaşmasını beklediği cumhuriyet fikrini hayata geçirebilmek için doğru zaman gelmişti.
bugüne kadar, rejimin adını baştan koyarsa, dava arkadaşlarıyla sürtüşmekten çekinmişti. ilk beşler denilen kurtuluş savaşı'nın mimarı ve ilk 5 lideri kazım karabekir, mustafa kemal, ali fuat, refet ve rauf paşalar düşmanı yurttan kovmak için omuz omuza savaşmıştı. anadoluda düşman orduları denize dökülmüş, saltanat kaldırılmış ve istanbul geri alınmıştı. peki bundan sonra ne olacaktı?
mustafa kemal paşa 'vatanı kurtardık, mücadelemiz bitti' diye düşünmüyordu. ona göre asıl mücadele yeni başlıyordu. kurtarılan vatan üzerinde yeni ve bağımsız bir ülke kurulacaktı. aklında toplumu tümden dönüştürecek ve uygar medeniyetlerin seviyesine çıkaracak; siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ve hukuki devrimler vardı. bilim ve aydınlanmanın öncülüğünde ilerleyecek güçlü bir ulus devletin inşası için çok çalışmak gerekiyordu. bütün bunların ilk adımı, cumhuriyet'in ilanı olacaktı.
http://3.bp.blogspot.com/...ograflari%2B(33).jpg işte bu noktada eski dava arkadaşlarıyla yolları ayrılmış, hatta düşman olmuşlardı. kazım karabekir, ali fuat, rauf ve refet paşa muhalefete geçtiler. gazi'nin bütün yetkilerini kendinde toplayıp diktatör olacağından endişeliydiler. "her şeyi ben yaptım diyebilen bir adamın, daha sonra her şeyi ben yapacağım diye ortaya çıkararak ne denli tehlikeli maceralara atılabileceğini enver paşa örneğinde yaşadık" diyordu kazım paşa. mustafa kemal'in emirlerine boyun eğen, o sağa da gitse, sola da gitse, hep beraber ona ayak uyduracaklar bir meclis istemiyorlardı. meclis çevresinde, kendileri gibi durumdan hoşnut olmayan ve kişisel bir dikta rejimine kayıldığını düşünen insanlar vardı.
mustafa kemal atatürk ve kazım karabekir
http://1.bp.blogspot.com/...m3JpVK1k/s1600/6.jpg rauf orbay ve mustafa kemal atatürk
http://4.bp.blogspot.com/...%2Brauf%2Borbay.Jpegdevrimin evlatları şimdi karşı cephedeydiler.
1923 seçimlerinde "ikinci grup" denilen muhalif vekiller meclis dışında bırakılmıştı. lakin 2. millet meclisi tek gruptan oluştuğu halde, bu tek partili meclis içinde dahi ideolojik ve siyasi beraberlik yoktu. başbakanı ve bakanları seçme yetkisi meclis'teydi. meclis aynı zamanda atatürk'ün aklındaki devrimlere muhalefet edecek birçok vekil barındırıyordu. mustafa kemal paşa, ulusun istikbali için ipleri kendi eline alması gerektiğini düşünüyordu.
mustafa kemal bir yandan savaşırken; bir yandan meclisi, anayasayı, partiyi oluşturmuş ve cumhuriyet'e giden yolun taşlarını birer birer döşemişti. artık taşlar yerine oturmuş, şartlar olgunlaşmış ve rejimin adını koymanın zamanı gelmişti.
şimdi ancak kendisinin hakemliğinde çözülebilecek bir kriz yaratıp, o sancılı krizden yeni bir rejim doğuracaktı. 5 gün içinde sonuca ulaşabileceği zekice bir plan kurdu. üç hamle sonrasını görebildiği bu satrançta, oyundan galip çıkan mustafa kemal olacaktı.
23 ekim 1923 salı... ordu müfettişliğine atanan ali fuat paşa meclis 2. başkanlığı'ndan istifa etmişti. böylelikle meclis başkanı mustafa kemal'in hemen altındaki koltuk boşaldı. ertesi gün, hem başbakan, hem içişleri bakanlığı görevini yürüten fethi bey, mustafa kemal paşa'nın emriyle, 2 görevi birden yürütmenin zor olduğu gerekçesini öne sürerek içişleri bakanlığı'ndan istifa etti. en kritik makamlar sahipsiz kaldı. böylelikle hiç yoktan bir kriz doğmuş oldu.
anayasaya göre bu 2 koltuğa atama yapma yetkisi meclisteydi. 25 ekim'de halk partisi grubu boşalan yerlerin yerine yeni atamalar yaptı. ilginç bir şekilde ne mustafa kemal, ne de fethi bey bu çok önemli 2 makam için aday göstermeyip grubu serbest bıraktı. ve gruptaki sandıktan 2 sürpriz isim çıktı; içişleri bakanlığı için sabit bey, meclis 2. başkanlığı için lozan'dan beri küskün olan rauf bey. gazi'nin hiç hoşlanmadığı iki isim çok önemli görevlerdeydi artık.
kimilerine göre mustafa kemal, meclisin kendisiyle inatlaşmasını bahane ederek kafasındaki cesur adımların zeminini hazırlayacaktı.
26 ekim 1923, cuma gecesi... mustafa kemal paşa, kabineyi çankaya köşkünde topladı. uzun süren toplantıda bakanlara "muhaliflerin oyununu" bozmak için planladığı karşı taarruzu açıkladı. bakanların hepsi birden istifa edeceklerdi. meclis onları yeniden seçerse, görevi kabul etmeyeceklerdi. sonu cumhuriyet'e varacak taktik savaşın 2. hamlesiydi bu.
27 ekim cumartesi.... mecliste, gazi'nin başkanlığında toplanan parti grubunda fethi bey daha kuvvetli bir hükumet oluşturulmasına ortam hazırlaması için hükumet üyelerinin topluca istifası ettiğini açıkladı. asıl planı bilmeyen parti grubu çok şaşırmıştı, toplu istifaya anlam veremediler. aslında bütün bu tantananın gerçek sebebini fethi bey bile bilmiyordu. bu yolun sonu cumhuriyet'e çıkacaktı. yeni bakanlar kurulunun 29 ekim pazartesi günü seçileceği duyuruldu.
28 ekim pazar.... vatan gazetesinin başsayfasında, istifa eden bakanların resimleri vardı. ülke resmen hükümetsizdi. meclis o pazarı tatil olmasına rağmen çalışarak geçirdi. kulislerde hükumet listeleri hazırlanıyor, adaylar değerlendiriliyor, ittifaklar kurulmaya çalışılıyordu. ama nafile... mustafa kemal'e yakın isimler teklifi reddediyor, muhalifler çekiniyor bir türlü güçlü hükmet listesi çıkmıyordu. herkes rejimin geleceğinden kaygılanmaya başlamıştı.
muhaliflere gelince... rauf bey, doktor adnan, refet paşa o sabah haydarpaşa istasyonu'nda ankara'dan istanbul'a gelen ali fuat paşa'yı karşıladılar. milli mücadelenin önemli isimleri o günün akşamı, sarayda halife abdülmecid efendiyle buluştular. aynı saatlerde atatürk çankaya köşkü'nde arkadaşlarına "yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz" diyordu.
ali fuat paşa, adnan adıvar, kazım karabekir, rauf orbay ve refet bele
http://2.bp.blogspot.com/...e%2BRefet%2BBele.jpg mustafa kemal bu krizin düğümünü kılıçla kesecek, yeni bir hükumet değil yeni bir rejim kuracaktı.
29 ekim pazartesi... halk partisi grubu toplandı. gündemde hükumet krizi vardı. söz alan milletvekilleri gazi'nin neden meclise gelip fikrini söylemediğini sordular. bu aşamada önceki gece köşkte yapılan plan uygulamaya kondu. gece sofrada bulunanlardan kemalettin sami paşa, hükumet krizini çözmek için mustafa kemal'in görevlendirilmesini istedi. paşa zaten bu çağrıyı bekliyordu. kendi yarattığı krizin reçetesini de hazırlamıştı.
http://2.bp.blogspot.com/...ograflari%2B(30).jpg mustafa kemal, toplantı salonuna girer girmez doğruca kürsüye çıktı ve şunları söyledi: "efendiler! bakanlar kurulu seçiminde görüş ayrılıklarının hasıl olduğu anlaşılmıştır. bana bir saat kadar müsaade buyurun. bulacağım çözümü arz edeceğim."
çözüm zaten çoktan hazırdı. mustafa kemal paşa meclisteki odasında ikna turlarına başladı. mecliste temsil edilen değişik grupların lideri sayılan milletvekilleriyle sırayla görüştü. onlara krizi çözecek basit önerisini söyledi: anayasa değişikliği.
krizi çözecek sihirli formül ilk maddede yazılıydı: "türkiye devleti'nin hükumet şekli cumhuriyettir." dahası başbakanı atama yetkisi meclisten alınarak cumhurbaşkanı'na verilecekti. yani mustafa kemal paşa meclis, ordu ve partiden sonra hükumetin de iplerini eline alacaktı.
pazarlık başladı. meclisteki vekillerden bazıları halifeye yürekten bağlı muhafazakar kişilerdi. cumhuriyet'in dinsizlik getireceğinden endişeliydiler. onları rahatlatacak çözüm 2. maddede sunuldu: "türkiye cumhuriyeti'nin dini islam'dır". kemal paşa 2. maddeyle 1. maddeyi garantilemiş oldu. (1928 yılında; yeterince güçlendiğinde devletin dini islam'dır ifadesini anayasa'dan çıkaracaktı)
http://3.bp.blogspot.com/...kv-g/s1600/3c31b.jpg 1 saatlik süre dolunca grup yeniden toplandı. mustafa kemal salona sessiz adımlarla girdi. kendinden emin gözüküyordu. artık oyundaki son hamleyi yapmak üzereydi. kürsüye çıktı ve şunları söyledi:
"muhterem arkadaşlar, hallinde müşkülata düştüğünüz meselenin sebep ve bağlantılarının, bütün arkadaşlarca anlaşılmış olduğu kanaatindeyim. hepinizin topluca bakanlar kurulunu seçmeye mecbur olmanızda görülen müşkülatın halli zamanı gelmiştir. görülüyor ki, bu usul bazen birçok karışıklıklar doğuruyor. yüce kurulunuz bu müşkülün halline beni memur kıldınız. ben de bu arzettiğim kanaatten ilham alarak düşündüğüm şekli tesbit ettim. onu teklif edeceğim. teklifim kabule değer bulunursa kuvvetli ve kendi içinde tutarlı bir hükümet teşkili kabil olacaktır. devletimizin şekil ve mahiyetini tespit eden ve hepimiz için gaye olan anayasamızın bazı noktalarına açıklık getirmek lazımdır. teklifim şudur:"
dedi ve sonra teklifi okuması için elindeki kağıdı katip beylerden birine uzatarak kürsüden indi. o daha kürsüden inerken katip ilk maddeyi okudu: "hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. türkiye devleti'nin hükumet şekli cumhuriyettir"
milletvekilleri krize çözüm beklerken cumhuriyet önerisiyle karşılaştılar. ipler meclisten yeni seçilecek cumhurbaşkanının eline geçecekti. kimin seçileceğini de istisnasız herkes biliyordu: tabiki gazi mustafa kemal paşa hazretleri. rauf bey ve diğer muhalif ağır toplar ankara dışındaydılar. o an mecliste olan muhaliflerin itirazları zayıf kaldı. çıkıp konuşan vekiller genelde ilk şaşkınlıklarını dile getiriyor, süreci yavaşlatmak için fikir beyan ediyorlardı.
paşa grubun ilk sırasında oturuyor, konuşulanları birer birer not alıyordu. bu notları daha sonra nutuk'ta yayınladı.
sabit bey (erzincan): "kabine usulünün lehindeyim. ancak anayasanın tadili teklifiyle bugünkü buhranı halletmek kabil değildir. biz, şimdi, bir başbakan seçelim. anayasa tadilini sonra düşünürüz"
vehbi bey (karesi (balıkesir): "biz, şimdiye kadar görüşüldüğü işitilen anayasadan haberdar değiliz. gazetelerde filhakika gördük. bu, kafi mi? binaenaleyh biz, evvelemirde, bunu topluca görüşmek üzere sonraya bırakıp buhranı halledelim."
halil bey:"anayasanın tadiline ve yeniden yapılmasına salahiyetimiz vardır. fakat, bu tadilat, hakikaten vatan ve milletimizin saadet halini gerçekleştirebilecek midir; bunu söylemek lazımdır. bunu, hukuk erbabından, hukuk ulemasından olan arkadaşlarımız gelsinler, izah etsinler. izahat verilmedikçe, bunun, derhal halledilmesine taraftar değilim."
azadan biri: "anayasa öyle çalakalem tadil edilemez."
hamdullah suphi bey (istanbul): "dört sene evvel böyle ayrı ayrı seçimler yapılmasının zararlarını söylemiştim; bugün de aynı hal baş gösterdi. gazi paşa'nın teklifine gelince, bu yeni değildir. dört sene evvel yapılan bir kanunun, daha açık bir surette ifadesidir. binaenaleyh, bunun hilafına olarak söz söyleyecekler gelsin, fikirlerini söylesinler. fakat, zamanımızın uzun uzadıya beklemeye tahammülü yoktur."
ragıp bey (kütahya): "kanunların en iyisi hadisat ve ihtiyaçtan doğanıdır. ihtiyaç ise meydandadır. anayasanın kamil hale getirilmesi lazımdır. daha açık hale getirilmesi icap eder. teklifin derhal müzakeresine geçelim."
adliye vekili seyit bey: "teklif edilen şekil, yeni bir şey değildir. mevcut anayasanın daha açık hale getirilmesi ve tespitidir. kanunları ihtiyaç yapar. nazariyat yapmaz. zaman, hadiseler, her şeye hakimdir. tekamül yasaları, değişmez bir kesin düsturdur. teklif edilen şekilde bir yenilik yoktur. mevcut şekli, daha sarih ve açık olarak ifade edersek millet ve memleketimizin menfaatine elbet daha uygun hareket etmiş oluruz."
eyüp sabri efendi (konya): "biz, gazi paşa hazretlerini hakem yaptık. bizim, anayasayı tadile salahiyetimiz yok demek, gayrı meşru olduğumuzu kabul etmek demektir. meclisin, anayasayı tadile salahiyeti aşikardır. hükümetimizin şekli, behemehal cumhuriyet olacaktır."
ismet paşa: "parti genel başkanının teklifini kabule ihtiyaç katidir. cihan, bizim bir hükümet şekli görüştüğümüzü biliyor. bu müzakerelerimizi bir neticeye ulaştıramamak ve açıklayamamak, güçsüzlük ve kargaşayı sürdürmekten başka birşey değildir. bir tecrübeden bahsedeyim. avrupa diplomatları bu hususta beni ikaz ettiler. devletinizin başı yoktur, dediler. mevcut durumunuzdaki başkanınız sadece meclis başkanı sıfatı taşımaktadır. demek ki, siz, bir başka başkan bekliyorsunuz. avrupa düşüncesi işte budur. halbuki, biz böyle düşünmüyoruz. millet, hakimiyetine, mukadderatına, bilfiil sahip çıkmıştır. o halde, bunun hukuksal ifadesini söylemekten neden çekiniyoruz? ortada bir cumhurbaşkanı yokken bir başbakanın seçilmesini teklif etmek anlamsız olur. bunda şüpheye mahal yoktur. başbakanın seçimini kanuni ve mümkün kılabilmek için gazi paşa hazretlerinin teklifinin kanuniyet kespetmesi lazımdır."
abdurrahman şeref bey:"hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, dedikten sonra, kime sorarsanız sorunuz, bu, cumhuriyettir. doğan çocuğun adı budur. ama, bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin."
grup anayasa değişikliğini önce tümden sonra madde madde oylayıp kabul etti. şimdi sıra anayasa komisyonu ve genel kuruldaydı. anayasa değişikliği mecliste apar topar adalet komisyonu'na gönderildi. komisyon 1 saat içinde teklifi, "acil görüşülmesi istemiyle" genel kurula sevk etti. normalde haftalar alacak işlemler birkaç saat içinde halledilmiş ve değişiklik meclise getirilmişti.
genel kurulda söz alan vekiller artık itiraz etmediler. işin ilginci, 287 vekilli mecliste sadece 158 vekil hazır bulunuyordu. muhalifler oylamaya katılıp red vermektense gelmemeyi tercih etmişlerdi. bu yüzden anayasayı değiştirmek için gerekli çoğunluk neredeyse sağlanamıyordu. durum anlaşılınca o güne kadar meclise hiç gelmemiş 9 mebus apar topar ankara'ya çağrılıp yemin ettirilmişti. böylelikle yeterli çoğunluk mecliste hazır bulundu ve oylamaya geçildi.
başkan kabul edenleri sordu; bütün eller havaya kalktı. anayasa değişikliği saat 20.30'da 158 üyenin tamamının oyuyla, "yaşasın cumhuriyet!" nidaları eşliğinde kabul edildi. türkiye artık bir cumhuriyet'ti.
ve bir de cumhurbaşkanı seçilmeliydi. cumhuriyetin ilanından sadece 15 dakika sonra, cumhurbaşkanının hemen seçilmesi teklif edildi. aday yoktu aslında. gizli oylamada mebuslar istediği vekili yazmakta serbesttiler. 158 mebusun tamamı ittifakla gazi mustafa kemal'in adını yazmıştı.
http://2.bp.blogspot.com/...BAtaturk%2Bmason.jpg cumhurbaşkanı seçilen mustafa kemal, meclis salonunu çınlatan alkışlar eşliğinde şu konuşmayı yaptı:
"muhterem arkadaşlar,
mühim ve cihanşümul olağanüstü hadiseler karşısında muhterem milletimizin uyanıp teyakkuza geçişinin kıymetli bir vesikası olan anayasamızın bazı maddelerini açıklığa kavuşturmak için özel encümen tarafından yüksek heyetinize teklif olunan kanun layihasının kabulü münasebetiyle türkiye devletinin zaten cihanca malum olan, malum olması lazım gelen, mahiyeti, beynelmilel idrak edilmiş unvanıyla yadedildi. bunun tabii sonucu olarak, bugüne kadar doğrudan doğruya meclisin başkanlığında bulundurduğunuz arkadaşınıza ifa ettirdiğiniz vazifeyi cumhurbaşkanı ünvanıyla yine aynı arkadaşınıza, bu aciz arkadaşınıza veriyorsunuz. bu münasebetle, şimdiye kadar hakkımda göstermek inceliği buyurduğunuz muhabbet ve samimiyet ve itimadı bir defa daha göstermekle yüksek kadirşinaslığınızı ispat etmiş oluyorsunuz. bundan dolayı yüksek heyetinize bütün samimiyeti ruhiyemle arzı teşekkürler ederim.
efendiler, asırlardan beri şarkta mağdur ve mazlum olan milletimiz, türk milleti, hakikatte fıtratından gelen hasletlerden yoksun telakki ediliyordu.
son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında suizanda bulunanların ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak, dış görünüş düşkünü insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. milletimiz sahip olduğu vasıfları ve liyakatini hükümetinin yeni ismiyle, medeniyet cihanına daha da kolaylıkla göstermeye muvaffak olacaktır. türkiye cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkiye layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
arkadaşlar, bu yüce müesseseyi vücuda getiren türk milletinin son dört sene zarfında gözler önüne serdiği zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere tecelliyatını gösterecektir. bendeniz, aciz dostunuz, mazhar olduğum bu emniyet ve itimada liyakat gösterebilmek için pek mühim gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arzetmek mecburiyetindeyim. o ihtiyaç, yüksek heyetinizin şahsım hakkındaki teveccüh ve itimadının ve gözetmenizin devamıdır. ancak bu sayede ve allah'ın inayetiyle şahsıma verdiğiniz ve vereceğiniz vazifeleri en iyi şekilde ifaya muvaffak olabileceğimi ümit ederim.
daima muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir surette yapışarak onların şahıslarından kendimi bir an bile üstün görmeyerek çalışacağım. milletin teveccühünü daima dayanak noktası telakki ederek hep beraber ileriye gideceğiz. türkiye cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır."
bu konuşmanın ardından, afyon vekili hami bey kürsüde bir dua okudu ve meclisin tarihi oturumu son buldu.
mustafa kemal paşa, sabah 10'da meclis başkanı olarak geldiği binadan 12 saat sonra cumhurbaşkanı olarak ayrılıyordu. meclis çıkışında 20 kişilik müfreze yeni cumhurbaşkanını silah atarak kutladı.
fethi ve ismet beyleri yanına alan mustafa kemal, çankaya köşkü'nde zafer sofrasına oturduğunda ankara top sesleriyle yankılanıyordu. 100 pare top atışı yeni cumhuriyet'i ilan etti.
istanbul'da top atışları gece 3'te başladı. uyanan istanbullular bunu işgal kuvvetlerinin saldırısı zannederek sokağa fırladı. işin aslı sabahleyin gazetelerden ve vali'nin açıklamalarından sonra anlaşıldı. yurt çapında bütün resmi kurumlar tatil edildi. halk sokaklara döküldü. evler bayraklarla süslendi. cumhuriyet'ten herkes farklı bir şey anlıyordu ama herkes mutluydu.
ankara'da olmayan muhalif vekiller haberi ancak ertesi sabah gazetelerden öğrenmişti.
kaynak:
http://bugraderci.blogspot.com/...riyet-nasl-ilan.html