hayatta hiç bir şey siyah veya beyaz değildir. herşey grinin farklı tonlarında yaşanır. ama öyle bir toplumuz ki keskin çizgilerle belirlemeye bayılıyoruz çevremizdekileri. başkasının çerçevesinden bakma huyumuz yok. dünya görüşümüz ya bendensin ya da değilsin şeklinde.
çok geriye gitmeye gerek yok. 80 olayları zamanında ya sağcıydın ya solcu. bir solcunun penceresinden dinlersen olan biteni bambaşka bir hikaye dinlersin, bir sağcı için ise gerçekler taban tabana zıttır. eskinin solcularından şimdi bir çok kapitalist çıkmışken eskinin sağcılarından düzene baş kaldıran bir çok ismin olması da hayatın cilvesi olsa gerek.
sonra bir alevi sünni bölünmesi yaşadık çoğumuz alevi nedir bile bilmezken.
sonra kürt-türk ayrışması oldu. hangi taraf daha çok acı çekti, kim neler kaybetti bu ayrışmalarda.
son moda akp'li ve anti tayyip bölünmesi. isimler hep farklı ama bölünenler hep biz.
iki insan düşünün galatasaraylı. biri sağcı-kürt ve akp'li olsun. diğeri solcu-türk ve anti tayyipçi olsun. galatasaray fener maçında omuz omuza yapan maçtan sonra çıkan bir kavgada birbirinin sırtını kollayan bu iki kişi diğer konularda kanlı bıçaklı olabilir. burada bir önem sırası yok. burada ötekileştirmenin gücü var.
nefret ediyorum siyah ve beyazdan. biraz gri olabilsek, biraz dinleyebilsek, biraz anlayabilsek karşı tarafı. aslında hiç de birbirimizden farklı olmadığımızı, bir çok konuda aynı görüşte olduğumuzu göreceğiz ama içimizdeki nefret tohumları öylesine güçlü ekilmiş ki, gözümüz kör kulağımız sağır.
ben genel olarak apolitik bir adamım. sağcısı da solcusu da dincisi de dinsizi de hep aynı şeyin peşindeler gözümde: iktidar. halkını düşünen kaç lider gördünüz? işçisini düşünen kaç sendika gördünüz? halk çocuğuna götürecek ekmek kavgasındayken onlar mersedeslerinin modellerini yükseltme derdindedirler hep. gidin bakın bakalım hangi sendika seçiminde silahlar konuşmamış şimdiye kadar.
bölmek, halkın körü körüne bir şeylere bağlanması hep işine gelmiştir liderlerin. hep de gelecektir. bir gaz yeter çünkü bu insanlara.
bu sözlük de bölünmüş bir sözlüktür. ortak paydası da galatasaraydır. dünya görüşleri, manevi görüşleri birbirinden çok farklı insanlar burada toplandılar ve hep aynı şeyi konuştular: galatasaray ve spor. o nedenle bu sözlük bir aile havasında. çünkü buradaki herkes galatasaraylı. ama bölünmeye, hayatı siyah veya beyaz görmeye o kadar meyilliyiz ki galatasaraylı kimliğini bıraktığımız an sözlüktekilerin yarısı düşmanımız, 12 numara ve ali koç gibi isimler de adam gibi adam olabiliyor.
hagiye katılıyorum. siyaset sözlüğe girdiği müddetçe bu sözlük bölünmeye ve tatsızlaşmaya mahkumdur. hiç kimse bu yaşananlara kayıtsız kalamaz. ama burası yeri değil. bu gerçek, olaylara kayıtsız kalındığı anlamını doğurmaz, bu gerçek insanların 3 maymunu oynadığı anlamına da gelmez. bu gerçek, hayattaki en büyük tutkularımızdan olan galatasarayı ve galatasaraylıları korumak anlamına gelir.
son olarak hiç kimse senin gibi düşünmek zorunda değil. seninle aynı görüşte olmayan birisine de sanki seninleymişcesine saygı göstermeye başladığımız anda düzelecektir herşey. o günleri görebilmek umuduyla...