• 529
    ben de dahil tüm galatasaray taraftarının galatasaraylı olma sebebi. amatör branşların peşinde koşan hatırı sayılır sayıda taraftarımız var elbette ama atıyorum briç takımı sayesinde galatasaraylı olan bir taraftara henüz rastlamadım. oysa ki galatasaray'ın faaliyet gösterdiği yirmiye yakın branştaki altmış küsur takımdan sadece bir tanesidir*. ülkemizde futbol dışında bir spor dalı yokmuş gibi dayatıldığı herkesin malumu. millet olarak geniş bir spor kültürümüz de yok. ancak bu ayrımın yavaş yavaş yapılmaya başlanması gerektiği kanaatindeyim. birçoğumuz için galatasray, galatasaray futbol takımından ibaret olsa da galatasray spor kulübü forması altındaki yüzlerce sporcunun hiçe sayılması en basit tabirle ayıptır. hepsini takip etmek mümkün değildir, sonuçta ülke olarak birçok spor hakkındaki teknik bilgimiz isminden ibaret. ama en azından galatasaray futbol takımı ayrımını yapıp günlük hayata da yaymaya çalışmamız bile çok büyük bir adım olacaktır bu konuda. kurumsallaşmadan bahsediyorsak eğer bunun birincil koşullarından biri bu gibi ayrım ve farkına varmalardır benim gözümde...
  • 532
    12 eylül'den sonra yani galatasaray besiktas derbisinin hemen ardından uefa avrupa ligi'nde panathinaikos'u da yenerek yoluna müthiş bir şekilde devam etmektedir. ayrıca takımdan endişe duyan ( bazı ! ) taraftarlara da gereken cevabı vermiş sevdiceğimdir.
    ek olarak her zaman bu şekilde savunurum; #189090 ve mümkünse taraftarın da bu şekilde düşünmesini istemekteyim. futboldan korkmayın. futbolu izleyin.
  • 541
    emre güngör gibi bir aslan parçası maçın 24.dakikasında sakatlanıp çıksa bile yerine uğur uçar gibi bir aslan parçası girebildiği için, yani kadrosunda hemen hemen her mevkinin 1 asil 1 yedek aslanı olduğu için rahatlıkla maçlarını kazanan takım. ve işte en çok da bu yüzden lig şampiyonluğun en en en büyük favorisidir, 2. uefa kupası'nın kokusunu burnunda hissedendir.
  • 542
    bu sene resmen evrim geçirmiştir. frank rijkaard'ın gelişiyle gerçek anlamda bir avrupa takımı kimliğine büründü takım. yıllardır yenildik ama ezilmedik ekolüyle maç yapan türk takımlarının da önünü bu sayede açacak olandır. gıpta ile baktığımız avrupanın en büyük takımları yıllardır gelir sahamızda ahım şahım bir futbol oynamadan bizi yener giderdi. biz de avunurduk, adamları ezdik ama şans onlardan yanaydı diye. artık şans yanında olan biziz, tabi ki şans da iyi oynayandan yana olur. 2000 yılından beri ilk defa, kötü oynasak bile, maçı bir şekilde alacağımızı hissettiriyor bu takım bana, her halükarda yediğimizden bir fazlasını atıp kazanacağımıza dair içimde hiç bir şüphe yok. bize bu hisleri tekrar yaşatan adnan polat ve ekibine sonsuz teşekkürler.
  • 545
    * en güzel görüntüyü karşılaşmada kaptırdığımız toptan sonra hep birlikte geri dönerken veriyorlar. maçın belirli bölümlerinde bunu çok iyi yapıyorlar. aynı kare içinde kewell, keita, sarp ve mehmet topal'ı pozisyon almak için kalemize doğru koşarken gördüğüm zaman, hücum anından daha fazla keyif alıyorum. rakibin yaptığı atak golle sonuçlanmayıp geri dönüyorsa, o toptan ikinci bir atak oluşturmalarına izin vermiyoruz. o topu muhakkak alıyoruz yada takım halinde kale önüne yerleşip kaleyi güvence altına almış oluyoruz. dönen topu alamamanın biz dahil bütün türk takımlarının en büyük sıkıntılarından biri olduğunu düşünürsek, rijkaard'ın bize kazandırdığı artılardan biride bu diyebiliriz. bunu daha sık yapabildiğimiz zaman başarıya doğru attığımız adımlar daha da büyük olacak.
  • 548
    2007-2008 sezonunda kalli ile başlayan bir temizlik operasyonu, aslında bugünün temelleri için önemli bir adımdı. kalli'nin isimlere göre kadro kurmaması ve disiplini o dönemlerde bir kaç futbolcumuzun gelişiminde epey faydalı oldu. kalli, servet'e fizik avantajını kullanmayı öğretti, mehmet topal'a şans vermekten çekinmedi. bir bakıma onların özgüvenini sağladı ve onlarda bugüne kadar üstüne koyarak geldiler, üstüne koymaya da devam edecekler gibi gözüküyor. ancak kalli skor adamı olmadığı için kimi zaman başarısız sonuçlar aldı ve belki de biraz abartı disiplininden ötürü futbolcularla pek anlaşamadı ve yollar ayrıldı. (bkz: cevat güler) de son beş maçta takımı iyi yönetti ve şampiyonluk geldi.

    takım, 2008-2009 sezonuna, taraftarın hiç beklemediği ve alışık olmadığı yıldız transferler yaparak girdi. harry kewell, milan baros galatasaray'a oyun anlamında bir şeyler katmaktan da öte, galatasaray'ın daha önceki sezonlarda transferlerde sarsılan prestijini de sağlamlaştırdı. teknik adam olarak michael skibbe tercihi ise, onun oyun anlayışı açısından doğru, ancak ismen yanlış bir tercihti. nitekim yanlış, tez vakitte ortaya çıktı ve michael skibbe, tüm iyi niyetine rağmen galatasaray'ın ağırlığı altında ezildi. akabinde bülent korkmaz'ın göreve getirilmesi ise ortalığı sakinleştirme politikasıydı. çünkü o (bkz: büyük kaptan)'dı. ama bir çok taraftar tarafından sezon sonu onun da gönderileceği içten içe biliniyordu.

    şahsi fikrimce galatasaray 2008-2009 sezonunda çok da kötü futbol oynamadı, hatta bizleri* bazı maçlarda fazlasıyla tatmin etti, ancak inanılmaz derecede fazla ve sık olan sakatlıklar geçtiğimiz sezondaki başarısızlığın en büyük nedeniydi. galatasaray, bir takımın yaşayabileceği normal şartlarda sakatlıklarla karşılaşsa idi eminimki bu sezon başında şampiyonlar ligi için ön eleme maçına çıkardı.

    geçtiğimiz sezon yaşanan ağır başarısızlığın ardından belli ki adnan polat iyice gözünü kararttı. 2009-2010 sezonu öncesi müthiş yönetimsel başarılarla, frank rijkaard takımın başına getirildi. elano blumer, abdul kader keita, leo franco, gökhan zan, mustafa sarp müthiş akıllı transferlerdi. hele ki elano blumer ve abdul kader keita avrupa futbolu için gerçekten çok önemli futbolcular. her ikisi de eski takımlarının yönetimsel hataları ve takım içi sorunları sonucunda galatasaray'a geldiler aslında. manchester city para babalarının yönettiği (bkz: bug) bir takım haline geldi ve ellerindeki eski futbolcuların büyük bir çoğunluğunu gözden çıkardı. (bkz: lyon)'daki ırkçılık ise keita'nın 'kader' ini çizdi bir bakıma. yeniden doğmaya ve en önemli açık oyuncularından biri olduğunu ispatlamaya geldi büyük bir hırsla.

    frank rijkaard, elano blumer, abdul kader keita ve leo franco galatasaray'ın 2007-2008 sezonunda tekrar sağlamlaşmaya başlayan kadro ve transfer prestijini maksimuma çıkardı bu sezon. bir de tabi arda turan gibi bir değeriniz var. belki de en önemlisi bu yıldızları en iyi şekilde kullanmayı bilen bir frank rijkaard'ımız ve teknik ekibimiz var.

    frank rijkaard, bu takıma öncelikle adaletin ne olduğu hatırlattı. daha sonra sistemini oturtmaya başladı ve her geçen gün daha da yerine oturmakta bazı şeyler. eski duran top ustası johan neeskens bu takımı bir duran top canavarı yapmayı başardı. eğer yanılmıyorsam bu sezon oynadığımız tüm maçlarda duran toptan en az bir golümüz var. bu teknik ekip bu takıma, rakibi hata yapmaya zorlamayı öğretti, özgüveni öğretti. ve türkiye'nin pek de alışık olmadığı istatiksel veriler çıkmaya başladı ortaya. 11 maçta 38 gol, 5 lig maçında 5 rahat galibiyet. uefa avrupa ligi gruplarına bomba gibi bir başlangıç. arda turan adına bakarsak, 15 maçta 13 asist...

    şimdi ise bir çok insan panik halinde. galatasaray'ın adımları sert, yankı yapıyor kulaklarda. evet evet, ben bir çok spor yorumcusunda, maç sonrası yorumlarda şu ifadeyi gördüm: (bkz: yalan söyleyen çocuk bakışı). konuşmaya başladıklarında seslerinde bir kısıklık, yüzlerinde hafif bir kızarıklık. suçluluk psikolojisi bu. başka bir şey değil.

    17 eylül 2009 panathinaikos galatasaray macinda galatasaray tarihi bir zafer kazanmıştır. medyaya bakıyorsun kendi evinde yenilmiş olan fenerbahçe hakkında daha olumlu konuşacak neredeyse. galatasaray'ı tebrik eden yok ortalarda. medya galatasaray'ın hakkını vermiyor, bu zaferin yankılanması engelleniyor resmen. çünkü inanamıyorlar, alışık değiller böyle şeylere. galatasaray elit bir takım gibi oynuyor pao deplasmanında. bulduğunu atıyor ve bir kaç tane de cömertçe harcıyor. vermesi gerektiği kadar da pozisyon veriyor 3 stoperinin sakatlığında. beşiktaş maçındaki gibi tıpkı, kasmadan. üç tane atıyor ve geliyor hem de olağanüstü rahat bir şekilde. ama herkes şanstan, rakibin kaçırdığı gollerden, direkten dönen toptan konuşuyor. pozisyon bile bulamadan kendi evinde yenilmiş beşiktaş ise göklerde. aslında demek istediğim rakiplerimizi kayırdıkları da değil. bize inanamadıkları, inanmak istemedikleri ile ilgili.

    galatasaray futbol takımı avrupa'nın en önemli kadrolarından birine sahip. bunu kabullenmenin vakti geldi kanımca. bunu da kanıtlayacak umarım sezon sonunda. bu sezon şu ana kadar ki başarılarımızda genelde frank rijkaard ve haldun üstünel ön planda. ancak en az onlar kadar önemli bir de adnan polat başkanımız var. ve aslında o, her şeyi bu sene yapmaya başlamadı. başkan yardımcısı olduğu dönemlerde de kallinin arkasında durarak, temizlik operasyonunu sağladı, başkan olduğu sene müthiş transferler yaptı ve bu sene de işi iyice abarttı olumlu anlamda ve aslında futbol takımıyla ilgili projelerinin meyvelerini almaya başladı. mali konulardaki başarı da çok açık. ve işin güzel tarafı o da kendisini ön plana çıkartmıyor, tıpkı rijkaard ve haldun üstünel gibi. takım olarak ruhumuz var eyvallah ama, galatasaray'da bu sene en önemlisi ekip ruhu var, en üstten en alta. herkes kendini öne çıkarmaktan geri duruyor. başarı da böyle geliyor olsa gerek.
  • 549
    büyük takım olma yolunda hızla ilerliyoruz. büyük takım dediysek, türkiye liginden bahsetmiyorum elbette. avrupa'da büyük saygı uyandırmaktan, dünya devleri olarak gösterilen takımlara korku salmaktan bahsediyorum. 10 yıl önce yaptığımız gibi, yeniden efsaneler yaratmaktan söz ediyorum. pekçok olumsuzluk karşımızda dursa da bildiğimiz yoldan geri dönmüyoruz. söylenenlere kulak asmadan, belirlenen hedefe doğru inatla yürüyoruz. yürüdüğümüz yola taşlar döşense de, takılıp düşelim diye birileri pusuda beklese de sendelemeden gidiyoruz. bu yıl her zamankinden çok daha farklıyız. bu yıl durdurulamıyoruz.

    17 eylul 2009 panathinaikos galatasaray maci üzerinden ufak bir değerlendirme yapalım. maç öncesi ve maç sonrası yazılan yorumları takip ettim burda. benim için, medyanın neler saçmaladığından önce taraftarın neler düşündüğü önemli. biz kendimize ne kadar inanıyoruz, ne kadar güveniyoruz? bunu görmek için önceliğimi sözlüğe veriyorum. maç öncesi yazılanlar -istisnalar dışında- beraberlikle yetineceğimiz yönündeydi. medyada çok sık bahsedilen ciddi rakip meselesi, belli ki bizi de etkisi altına almış. ilk puan kaybımızı yaşayabileceğimiz, hatta ilk yenilgimizi alabileceğimiz bile yazıldı. maça birkaç gün kala olumsuz bir hava hakimdi yazarlar arasında. sonra defansın bel kemiği servet'in oynayamayacağı haberi geldi. galatasaray ikiz kulelerinden yoksun, zorlu bir deplasmana çıkacaktı. zaten olumsuz olan düşünceler, servet'in oynamayacağı haberiyle iyice karardı. beraberliğe sevinecek hale geldik neredeyse. galatasaray ilk ciddi rakibiyle oynayacaktı ve takımın can damarlarından biri kadroda değildi.

    gel zaman git zaman, böyle karamsar düşüncelerle maç saati beklendi. savaş havasında geçmesi beklenen maç -ki böyle olmasını isteyenler olmuştur eminim- olaysız ve istediğimiz gibi sonuçlandı. futbol takımımız deplasmandan 3 puanı çıkardı. maç sonrası yorumları da sabırla ve dikkatle okudum. maç sonunda neler düşünüldüğü de önemliydi benim için. galibiyet sevincinin ardından, şansın bizim yanımızda olduğuna dair entryler girildi. hatta şans yanımızda olmasa biz kazanamazmışız, adamlar çok gol kaçırmışlar, defans alarm veriyormuş vesaire... bu yorumlar doğrultusunda, medyanın bizi de ne kadar etkilediği ortaya çıkıyor. söke söke alınan bir galibiyet, tamamen şans faktörüne bağlanıyor. sorarlar adama, bu galatasaray hiç mi bir şey yapmadı?

    takımın kaptanı, geride bırakılan haftada üç maça çıkmış. hepsinde de kendini parçalamış, oyuna kendini adamış. yine her maç eksikliği hissedilen ayhan takımda yok. hakan balta'nın formsuz olduğu bir dönem. 90 dakika maçı kaldıramaz denen kewell, derbide maksimum süre oynamış ve avrupa maçındaki bir deplasmana da ilk on birde başlıyor. takıma tam uyum sağlayamamış elano sahada, milli takımdan döndükten sonra dinlenme fırsatı bulamamış keita yine hazır kıt'a bekliyor. taraftarı umutsuzluğa sürükleyen stoperde ise sakatlıklardan yakasını kurtaramayan emre güngör ve yaşı ilerlemiş emre aşık görev yapacak. belki her şey aleyhimize gibi görünüyor; ama rijkaard ve neeskens ikilisi bize umut oluyor.

    rijkaard ve neeskens... belki de hiçbir taraftarın eleştirmediği yegane ikili. futbol bilgilerine, kimilerine göre macera aramak olan rotasyon uygulamalarına gözümüz kapalı güveniyoruz. galatasaray futbol takımının başına gelen en iyi iki şey belki de onlar. maç öncesi ısrarla yorum yapmaktan kaçındım. rijkaard işini bilir dedim sadece. dediğimde de haksız çıkmadım. rijkaard alıştığımız galibiyetlerden birini daha hediye etti bizlere.

    rijkaard transferinin ardından, henüz sezon başlamadan, hepimizin ağzından tek bir söz döküldü; sabır. yönetim de taraftar da oyuncu da sabredecekti. galatasaray'ın uzun vadede büyük başarılar elde etmesi için başka şans yoktu. yenilgilere tahammülsüz halimizi düşününce, taraftar ne kadar sabredebilir diye düşündüm. çünkü önümüzde bir barça örneği duruyordu. rijkaard kendi sistemini yerleştirinceye kadar, galibiyetlere hasret bir takım görüntüsü çizdi barça. sonrasında müthiş başarılar gelse de, üç beş maçta antrenörün kalemini kırmaya meraklı taraftar profili bu kadar ilerisini görebilir miydi?

    yaz ortasında oynanan eleme maçları, uyum sürecinin aşılmasında büyük katkı yaptı bana göre. rijkaard takımı gördü, oyuncular birbirlerini tanıdı, sistem her maçta daha da yerleşmeye başladı ve sezona müthiş başlayan bir galatasaray ortaya çıktı. fenerbahçe medyası, başarısızlıkları yerden yere vurmak için beklerken rüya takım diyebileceğimiz bir ekip ligi domine etmeye başladı. birileri çok korktu elbet. saha içinde fırtınalar estiren galatasaray'ı, saha dışında yıpratmak için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. bir ciddi rakip saçmalığı ortaya çıktı, durdurabilene aşk olsun. rijkaard'ın ortaya çıkardığı bu takım, daha çok korku salacak malum kişilere. ve asla ciddi bir rakiple karşılaşmayacak sezon boyunca.

    galatasaray'da bir sistem yerleşiyor artık. hem de en sağlam ve en dayanıklı haliyle. futbolcuya bağlı düzen bozuluyor. 17 eylul 2009 panathinaikos galatasaray macinda da gördük ki, bu takım arda olmadan da kazanabiliyor. servet'siz de çok başarılı olabiliyor. panathinaikos çok gol kaçırdı, kabul; ama bir o kadar da galatasaray kaçırdı. yazının başında bahsettiğim büyük takım olma meselesi, kötü oynarken de kazanabilmeyi içeriyor aslında. büyük takımları büyük takım yapan da budur. ne kadar kötü de oynasalar kazanmayı bilirler. kimileri buna şans der, kimileri de büyük takım olmanın tecrübesi. galatasaray kazanmayı gelenek haline getirmeye başladı. bunun da en büyük sebebi rijkaard'ın takıma yerleştirdiği sistem anlayışı. takım olmanın ne anlama geldiği bilinci.

    galatasaray futbol takımı, belki de hiç olmadığı kadar iyi yolda bu kez. as-yedek kavramı kayboluyor. her oyuncu sahaya çıkmak için hazır. her oyuncu güven veriyor. adam olmaz denilen sabri, iki maçtır çılgın atıyor sahada. kimse kahraman olma arayışlarında değil. tek düşünülen takım. gelecek için, hiç olmadığım kadar umutluyum. bir jenerasyonun galatasaraylı olma sebebi avrupa'da elde edilen büyük başarılardır. şimdi yeni bir jenerasyon da galatasaraylı olmak için hazır. türkiye galatasaray'la övünecek, avrupa yine galatasaray'ı takip edecek. bir dönem hakan şükür ve hasan şaş diyenler; artık arda'yı, servet'i anacak. bu takım çok sağlam adımlarla geliyor. sadece izleyelim. tribünlerde söylenen nevizade geceleri'nin keyfini sürelim. galatasaray, avrupa'ya adını ezberletmeye geliyor. bu uzun yolda, bizim söylememiz gereken tek kelime;

    yürüyedur!
  • 550
    21 eylül 2009 itibariyle, bu sezon için geçerli en iyi 25 futbol takımı listesinde 18. sıradadır.

    --- alinti ---

    18. galatasaray

    last ranking: none

    record: 6-0

    results of note: beat besiktas istanbul at home (3-0, sept. 12), won at panathinaikos in europa league group stage (3-1, sept. 17).

    commentary/recent results: galatasaray are forcing people (us included) to take note of them, with six straight wins to open the season. last week's victory over panathinaikos was particularly impressive.

    upcoming schedule: at kasimpasa istanbul, later today. host eskisehispor sunday and sturm graz in the next europa league encounter a week from thursday.

    --- alinti ---

    kaynak: soccer-source.blogspot.com
App Store'dan indirin Google Play'den alın