yapacak bir şey yok. eksiğiz ve kanadımız(!) kırık.
füg’ül inşallah
* -atmasyon tamlama,
yönetim istifa -dosdoğru temenni.
saha içini konuşalım artık. olmadı, beceremediler. illaki baskılara dayanamayıp süper lig için transfer yapılacaktır. avrupa ligi için ise ara transfer dönemini ve dolayısıyla o zamana kadar avrupa'dan elenmemeyi bekleyeceğiz. sonumuz sparta prag, young boys gibi maçlara benzemesin. dinimiz, amin.
yönetim için istifa istemekten başka bir şey söylemek istemiyorum şimdilik. saha dışını konuşmaya, rabiot’un akıl almaz maliyetli transfer hamlesini ve buna rağmen olmayışı, rabiot’un validesini ve kadından bahsedilirken espri adı altında bel altı vurulmasına artık katlanamıyorum.
sahaya dönelim.
biliyorsunuz. fatih terim hocamızın uzun zamandır bir takıntısı vardır: 4-1-4-1. 2011-12 sezonuna da bu dizilişle başlamıştır mesela. sonrada 4-4-2’ye dönmüş ve adaptasyon sağlamıştı. ilk adımda emre çolak ve engin baytar özelinde teknik, mücadeci, hem orta saha karakterli hem de kanadı kullanabilecek oyuncular ve elmander-baros adaptasyonu ile. devre arasında ise necati ateş’i transfer ederek ileri ikilide idali bulup daha da keskinleşerek. sneijder ve drogba’nın gelişinden sonra tekrar bir adaptasyon: 4-3-1-2.
yine igor tudor ile girdiğimiz sezonda geldikten sonra 4-1-4-1’e dönüş gördük. özellikle ndiaye’nin gidişinden sonra. ryan donk’u defans önünde bırakıp fernando-belhanda ikilisiyle orta sahayı kurgulamıştı. sonrasındaki süreçte de hepimiz 4-1-4-1 takıntısının bizi nerelere sürüklediğini biliyoruz. hocamızla yol ayrımı.
okan buruk’un 4-2-3-1 takıntısına benzetiyorum bunu. fatih terim’in 4-1-4-1 ile bize neler kazandırdığı ortada. çok şey kazandık bu dizişişle. yine adaptasyonun da ve aslında vazgeçişin de bize neler kazandırdığı ortada. ve ısrarın ise bizi nerelere süreklediği…
bugün oynadığımız şekliyle okan buruk 4-2-3-1’i bize çok şey kazandırdı. ama görünen köy kılavuz istemez. ısrar ve inat sonucunu da görüyoruz açıkçası. bir şeyler olmuyor.
kaldı ki elimizde 4-2-3-1 için yeterli oyuncu yok. tekrar ediyorum, bugün oynadığımız anlamda, okan buruk hocamınızın oynattığı 4-2-3-1’den bahsediyorum.
değişim şart.
haberler doğruysa 3-5-2 düşüncesi var hocanın. bunu sonradan gardi’nin ağzından da duyduk. haberler büyük ihtimalle oradan yayıldı.
olumlu. en azından değişim isteği olumlu. bu osimhen’in transferiyle olsun veya başka bir nedenle. olumlu. adaptasyon iyidir. yukarıda fatih terim’den bahsederken yazdım zaten. kazanırken, işler iyi giderken ısrar önemlidir. işler ters gitmeye başladığında ise vazgeçmek gerekir.
gelgelelim 3-5-2’ye derhal geçeceğimizi hiç zannetmiyorum. en azından icardi’nin sakatlıktan dönüşüne kadar… belki ara ara osimhen-bats ile bir süreç görebiliriz.
bu demek değil ki şu anki dizilişimizle oynamaya devam edelim. olmayan bir şeyde zorlamaya gerek yok. şu an futbolcu öğütüyoruz, bireysel performanslara ve yeteneklere çok bağımlıyız, günlük forma bağlıyız. üstelik elimizde çok seçenek de kalmadı. transfer operasyonu sağolsun.
fikrim odur ki ilk aşama için kadromuza en uygun diziliş 433.
ileri üçlüde,
1. barış alper yılmaz-osimhen-ziyech
2. mertens-osimhen-barış alper yılmaz
3. barış alper yılmaz-osimhen-yusuf demir
yapabiliriz. elbette osimhen hemen ilk on bir yapmaz diyorsanız, bats da osimhen yerine oturur.
maalesef ziyech 4-2-3-1 kanadı olarak işimize pek yaramıyor. yusuf demir için de bunu söyleyebilirim. çok görmedik ama… 4-3-3 daha ideal bu oyuncular için kanımca. en azından tolere edilebilir olurlar böylece. yine buraya yunus akgün’ü ekleyebilirsiniz.
barış alper yılmaz’ın ileri üçlüde icard-osimhen’i tamamladığı kurgu bence barış alper yılmaz’ı da bir iki adım daha ileri götürür. sadece asist özelinde bakmamak lazım. osimhen-icardi’yi tamamlamak demek, aslında birçok açık bulacağınız anlamına gelir. icardi’yi boş bırakamazsınız. sürekli gözünüz üstünde olmalı. osimhen’i boş bırakamazsınız. birebirde kalsanız bile yıkılmıyor adam ki bir anda patlama olayı da var. yani her an gol atmaya hazır olursanız, her an asist yapmaya hazır olursanız, acayip sükse yaparsınız.
not: kerem aktürkoğlu felaket bir gol asist sayısına çıkabilirdi. 433 ileri üçlüsünde osimhen-icardi tamamlayıcısı olarak. kerem’in zaten en önemli özelliği bu. pozisyona giriyor adam bir şekilde.
not 2: içimde hâlâ uktedir. icardi-kerem-barış alper üçlüsünü görememek. kanat forvetler olarak.
neyse.
orta sahada,
1. sara
2. tor
3. kerem demirbay
4. berkan kutlu
5. kaan ayhan
6. eyüp aydın
7. yunus akgün (geçen sene bolca iç oyuncusu olarak oynadı)
rotasyonu var elimizde.
idealde sara-tor-kerem demirbay orta saha üçlüsü oynayabiliriz. burada elbette top taşıyabilen, tempolu, dinamik bir futbolcumuz olsa çok güzel olurdu. ama elimizde bu var.
ileride 3-5-2’ye dönersek ki öyle görünüyor, ben sıkça iç orta saha olarak mertens, yunus akgün ve hatta yusuf demir görebileceğimizi düşünüyorum. çünkü üçlü oynadığınızda orta sahada böyle bir tercih yapabilme lüksünüz olabiliyor.
hatta sara’nın oyun kurucu orta saha olarak defans önündeki ilk oyuncu olduğu, mertens ve tor’un iç orta sahalar olduğu, ileride icardi ve osimhen’in olduğu 3-5-2 bizim şu anki baskı oyunumuzu devam ettirmemizi de sağlar.
mertens ve tor takımdaki en iyiler bence bu konuda. osimhen basar. icardi’nin presten hiç kaçtığını görmedim. sürekli pres istiyor hatta. apokerim ve davinson da daha güvenli orta saha çizgisi geçebilirler. nel de rahat ettiği gibi geride duracak çünkü. böylece arkada güvence almış oluruz ve okan buruk’un istediği gibi adam adama pres şemasını daha rahat uygularız.
bir nevi hakan ç (sara), barella (tor), mkhi (mertens) yapabiliriz kendimizce. kaldı ki kenarlarda ise büyük ihtimal barış alper yılmaz, jakobs ve jelert olacak bu durumda. bu durumda kanatlardan alacağımız hücum performansı önemli. üç kanat az gibi duruyor ama değişimli kullanabilmemiz en azından umut oluyor. jelert ve barış alper yılmaz’ın sol kanatta da oynayabiliyor olması biraz rahatlatıcı en azından.
3-5-2 durumunda yusuf demir veya yunus akgün’ü de mertens’in yerine atabiliriz. aynı pres gücünü alamayız belki o zaman ama başka şeyler kazanabiliriz.
3-5-2 bizim için ideal gibi duruyor. kadro yapımıza bakarak.
ama 4-3-3 de hiç fena değil, icardi dönene kadar.
4-3-3’ün iki problemi var güncel kadroda benim gördüğüm.
1. apokerim’in, yani elimizdeki tek orijinal sol stoperin mevcut durumu. (3-5-2 için de geçerli)
2. orta sahada bir ndiaye’mizin (bizdeki ilk haliyle) ya da bir gedson fernades’imizin veya tam anlamıyla bir barella’mızın olmayışı.
onları da bir şekil halledeceğiz. adaptasyon yapacağız. dedim ya tor’u iç oyuncusu olarak kullanmak bir seçenek mesela. elimizdeki kadro bu.
bu arada üçlü defanstan ziyade kadromuz 3-5-2’ye uygun. 3-4-3 veya 3-4-1-2 ile halihazırdaki orta saha problemimizin devam edeceğini düşünüyorum.
3-4-3 veya 3-4-1-2 ile 3-5-2 arasında ne fark derseniz… hatta mertens’i 3-5-2’de de 3-4-1-2’de de kullanacaksak aynı şeyler değil mi? diye sorabilirsiniz. çok fark var. orta saha olarak oynamak ile forveti üçleyen oyuncu olarak oynamak arasında çok fark var. mesela galler-türkiye maçını izlemişseniz türkiye’nin 3-4-3 oynadığını görmüşsünüzdür. orta sahada seken, havuza düşen her topun da galler’de kaldığını görmüşsünüzdür.
lütfen şu orta sahayı boşaltmayın, eksik bırakmayın. lütfen yani.
tabii bu durum yerleşim probleminden de kaynaklı. ama böyle bir probleminiz varsa basit çözüm. orayı kalabalık tutarsınız.
bazen çok derin düşünmeye gerek yok. basit düşünün. orta sahayı veriyorsam ve bunu çözemiyorsam kalabalıklaşırım orada. başka problemler ortaya çıkacaktır. tekrar adaptasyon yaparsınız. deneye deneye, oynaya oynaya belki de tekrar orta sahayı 2 futbolcuya düşürmeye geleceksiniz. çünkü takımınız artık onu kotarmaya başlamıştır.
mesela selçuk-melo o kadar dominanttı ki yanlarına bir futbolcu daha eklemek fazlalık oluyordu. ne yapmıştı hoca? gerektiğinde orta sahalaşabilen, gerektiğinde kanatlaşabilen, gerektiğinde on numaralaşan oyuncular kullanmıştı. adaptasyon.
ez cümle…
lütfen şu orta sahayı boş bırakmayın. hangi maç olursa olsun.