maçlarda iyi sonuçlar almak için sahip olması gereken 6 temel öğeden 3'ünde sıkıntısı bulunan futbol takımıdır.
aslında madem ki genç oyuncularla bir yola çıktık bu öğelere sahip olmak demek doğru olmaz o yüzden o kelimeyi "öğeleri geliştirmesi gereken" şeklinde değiştirebiliriz.
hem set hem geçişleri aynı dominantlıkta yapmak mümkün değil ama iyi bir takımın ikisini de belli bir seviyede oynaması mümkün. ikisini üst seviyede oynayabilmek için bayern münih, liverpool, manchester city falan olmak lazım. bir taraf her zaman daha ağır basacaktır ki bu devlerde de durum bu. mevzu şu ki onların hafif basan tarafı sizin ve kendi rakiplerinin ağır basan tarafının kat be kat üstündedir.
set savunması: bu konuda konsantre bir galatasaray olduğunda
taylan antalyalı'nın bu sezonki haline rağmen avrupa ligi'nin en iyilerinden biri. dolayısıyla türkiye'nin de en iyisi olduğunu belirtmemiz gerekir. üzerinde fazla durulacak bir durum yok. burada ana kelime
konsantrasyon!
set hücumu: bu konuda çok fazla eksiklerimiz var. hele bunun üzerine konsantrasyonumuzu kaybettiğimiz maçlarda orta yapmak, pas vermek, bitirmek gibi futbolun en temel işlerini yapamayacak hale geliyoruz. son dönemde sonuçlar ne kadar kötü olsa da bu konuda az da olsa bir gelişim göstermeye başladık. bu öğe çok fazla pratik yani tekrar gerektirir ki bunu daha fazla elde edebilmek için
1. oyunu rakip sahaya yıkmak
2. bireysel kabiliyetler (üretkenlik ve bitiricilik)
3. geçiş savunması yapabilmek
...gibi 3 ana öğe gerekir. 2020-21 sezonunda gedson fernandes form tuttuktan sonra bu öğelerden birbiriyle direkt bağlantılı olan 1. ve 3.sünü net olarak karşılamış, belhanda sonrası boşalan 2. öğe konusunda da net olmasa da katkıda bulunmuştur. bu yüzden takımımıza yeniden transferi çok önemlidir. savunan takımlar için set savunması yapmak her zaman daha kolaydır, teorik bilgilerin daha çok kullanılabilindiği ve işe yaradığı ve insiyatif almanın geçiş savunmasındaki kadar gerekli olmadığı bir tür diğerine göre pek tabii kırılması daha katı bir halde olur.
geçiş savunması: 2020-21 sezonunda ne kadar genç ve basan bir takım görünümünde olsak bile belki de en kötü olduğumuz öğedir. oyunu rakip sahaya yıkamamak, atakları olumlu veya olumsuz
sonlandıramamak, kolay kart gösterilmesi, kolay fauller çalınması bunun en önemli sebeplerindendir. sezon özelinde en fazla canımızın yakan konu bu durumdur. ki bunun hücum versiyonunu iyi yapan bir takım olarak savunmasını iyi yapamıyor olmak oyuncularımızın mental(futbol bilgisi) anlamında ne kadar eksik olduklarını gösteriyor.
geçiş hücumu: galatasaray takımını izlemeye başladığım 1999-00 sezonundan bu yana daha iyi yapıldığı bir döneme denk gelmedim. evet
lucescu dönemi dahil. mükemmele yakın bir şekilde yapmaya başladığımız bu öğeyi bu kadar övememizin sebebi bitiricilik sıkıntımız. o dünyada bile çok konuşulan
kerem aktürkoğlu'nun lokomotiv moskova'ya attığı golün bir benzerini içeride van aanholt'un halil'e pas vermeyip cılız şut çekmesi nedeniyle içerideki moskova maçında heba ettik. ben daha önce galatasaray'ın tabir i caizse bu kadar mektep oyunuyla gol attığına veya pozisyona girdiğine hiç rastlamadım.
duran top savunması: bu durum fatih terim'in dördüncü dönemindeki alamet-i farikası olma yönünde emin adımlarla ilerlemekte. dördüncü fatih terim dönemi öncesi rakiplerimizin kullandığı duran toplardan her ne kadar korkuyorduysak şu an da gol yemeyeceğimize o kadar emin durumdayız. üstelik bunu nispeten kısa boylu bir kadroyla yapıyoruz. tabi normal şartlardan bahsediyorum, yoksa ismail çipe'nin kalede olduğu duran toplarda istersen van dijk - koulibaly - felipe melo gibi isimlerle oyna yine tedirgin olursun.
duran top hücumu: sezon başından bu yana yine çok kötü olduğumuz öğelerden biri durumunda. bu konuda tabiki en önemli nitelik kullanan ve vuran futbolculardır. istediğin kadar fazla üzerinde dur oyuncun kötü kullanıyor veya vurucu bitiremiyorsa sonuca ulaşamazsın. son maçlarda her ne kadar son 1 ayda 4 gol bulduysak da hala daha hem organizasyon hem kalite anlamında sıkıntımızın mevcut olduğunu görebiliyoruz. organizayonu iyi yaptığımız yerlerde de bitiricilik sorunu yaşıyoruz. örnek olarak denizlispor maçının uzatmalarında kullandığımız topta şutu çeken oyuncumuzun topu rakibe çarptırması verilebilir.
bu takım muslera ve aanholt gibi tecrübeli oyunculara rağmen 25 yaş ortalamalı bir takım. kalecinin yaşının çok önemli olmadığını düşünürseniz bu sayı 24'e iniyor. her maç sonrası yıkıcı eleştiri yerine yapıcı eleştiriler yaparak bu çocuklara destek olunması ve hatalarını düzeltmelerini sağlamak gerekiyor. galatasaray taraftarının görevi tam olarak budur, biz başka taraftarlara benzemek yerine hepsinden çok yaşadığımız geçici başarı ve zevklere doymuş olup gelecekte sağlam bir dominasyon oluşturacak adımları atmalı ve atanlara yapıcı eleştirilerle destek olmalıyız. biz 2-3 sezon şampiyon olmasak hiçbir şey kaybetmeyiz ama birileri biz hazır olduğumuzda daha yeni bu çetrefilli yola girmek zorunda kaldığında asıl kazananın kim olduğunu gayet net görecek. unutmayın ki her şeye rağmen bu takım 5 maç üst üste alenen doğranmamış olsa bu kadar ekstra puanına rağmen trabzonspor'un tek haneli farklar ile arkasında olacaktı.