• 751
    ben bir takım tutuyorum. her futbolsever gibi. milyonlarca insanla beraber, ve milyonlarca insanın aksine. belki en eski yada büyük taraftar değilim, en çok cefa çeken hiç değilim. ama yense de yenilse de yanındayım, onu biliyorum. hem kıskanıyorum, paylaşmak istemiyorum kimseyle, hem de herkes çok sevsin istiyorum. sayesinde asla yapmam, yapamam dediklerimi yaptım. hiç tanımadığım adamları tanıdığım bir çoğundan çok daha fazla sevdim. herhangi bir çıkar olmadan bir kuruma bağlandım. çok üşüdüm, çok yürüdüm, saatlerce ayakta durdum, neredeyse dayak yedim, çok kavga ettim, normalde tanışmayacağım insanlarla omuz omuza 90 dakika güldüm, ağladım. milyonlarca taraftarın kendi takımı için yaptıklarını yaptım. takım için küçük, benim için büyük şeyler. benden daha fazla zamanını takımıma harcayan insanlara, hatta hayatını adayanlarla sevgimi yarıştırmam ama, bende kendimce çok seviyorum.

    ben tutması zor bir takım tutuyorum. aynı renklere gönül verdiğimiz halde, sırf diplomam da farkı bir okul yazıyor diye beni küçümseyen, hatta elinden gelse tutmamı engelleyecek insanlar var. bende fransızca konuşuyorum, onlarınki olmasa da bir gömlek altındaki okula gittim, ama asla anlayamadım, anlayamam beni de kapsayan bu küçümsemeyi. onlar eski açığa gelemez zaten. ben bu kadar severken, beni kolay kolay üye yapmayan, ama sırf lisesinden mezun olduğu için başka takım taraftarlarını üye yapan garip bir yapısı var. medya sevmiyor pek takımımı, yenilgilerden sonra günlerce gazete okuyamıyorum, zaferlerden sonra da iki kelime övecekler diye nasıl can çekiştiklerine tanık olup okuduğuma pişman oluyorum. şansıma hocalarım hep bizi en sevmeyen takımın fanatikleri olmuştur hayatım boyunca. arkadaş çevremde rahatsız edici derecede çok sayıda aynı takımın taraftarları var. o bizi en sevmeyen takımın semtinde doğdum, büyüdüm, şimdi de nispeten karşılıklı nefret beslemeksek de sonuçta yine de rakibimiz olan takımın semtinde oturuyorum. her şey beni takımımdan uzaklaştırmaya çalışıyor sanki sinsice. ben yine de tutunuyorum.

    söz konusu iki takımda da olmayan bir ayrıcalığım var benim. sadece bana, bize özel tek bir şey. ne zaman üzülsem şunu hatırlarım, 2000'de uefa finalinde, sanki yeterince heyecanlı değilmişçesine her şey, penaltılara kaldı benim takımım. sadece 2 dakika 22 saniye süren bir video'da, "haydi oğlum, haydi oğlum" diye bağıran bir adam var. son nefesini verirmişçesne "ve gooool!" diyor sonra. "kupa bizim, kupa bizim" dediği zamansa ben ağlamaya başlıyorum. her seferinde. o an aklımda olanlar, derdim, tasam farketmiyor. ağlıyorum.

    her zorluk değermiş gibi geliyor işte o zaman. o videoyu açıp izleyebildiğim sürece, ve benzer başarılar asla diğer takımlar için olduğu kadar uzak olmadıkça, her türlü zorluğa katlanırım, ne var ki, diyorum içimden. dışımdan ise susuyorum. galatasaray'lı olmayan anlamaz çünkü, galatasaray'lı ise ben söylemeden bilir. bambaşka hayatlar yaşadığım, hayat tarzımın, siyasi görüşümün, hatta dış görünüşümün tamamen zıt olduğu bir adamla bile ortak dilim galatasaray'sa, ben anlatmadan bilir.

    gerçekten de şereftir seni sevmek.
  • 752
    hiçbirimiz bugüne uyanmak istemedik. keşke hiç yaşanmamış olsaydı dün; çünkü sana o kadar bağlıyız ki, bize yaptığın en ufak şeyler, bizi çok ama çok derinden yaralıyor. bilsen içimizdekini, şuan bile sana koşup sarılasımız var. ama bilirsin; bu duygu bağlarının olmazsa olmazıdır tavır yapmak. çok yaraladın be bizi, biraz süre ver bize...

    yine söylüyorum: birgün bizi öldüreceksin. ama bizi yaşatan da sensin.
  • 758
    gözümde bu sene de şampiyon olmuş takımdır. başarılı olmayı, kaldırmadık kupa bırakmamayı ben de istiyorum ancak tekrar tekrar dile getirmekten bıksam da benim için önemli olan başarı için atılan adımlardır, başarı için gidilen yoldaki azimdir. muhakkak ki isimler galatasaray'dan üstün değildir ancak galatasaray'ın da bir marka değeri vardır. atılan adımlar bu marka değerini taşıyabilecek isimlerdi, ve olması gereken vizyon bir şekilde gerçekleştirilmeye çalışıldı. olur ya da olmaz beni daha çok ilgilendiren oluru ya da olmazı belirleyecek unsurlar. kadroyu muhakkak takviyelerle güçlendirecekler, futbolcu göndererek süregelen yapılanmayı devam ettirecekler. bunlar yapılmaz ise anormal olur, transfer istemeyen taraftar olmayacağı gibi kulüpler için de transferler gereklidir. benim için önemli olan teknik heyettir. yapılanıyorum diyen kulübün doğru yolda olup olmadığını belli eden yeğane unsurların başında gelir teknik heyet. bu heyetin arkasında durdukları sürece yönetim gözümde idealdir. ne zaman ki galeyana gelip frank rijkaard gönderilir o zaman tartışmaya başlarım. eğer bu kulüp beni forma almaya yitiyorsa, forma alırken arkasına yazdıracağım isim konusunda çeşitli alternatif sunuyorsa, iddaa oynarken kendisine para kazandırabiliyorsam ben, kredi kartımı, mobile hattımı, televizyonumu etkiliyorsa, avrupa standartlarında maç izletme imkanı sunuyorsa o kulüp gözümde kazanmıştır. çünkü ben taraftarım, ne galatasaray spor kulübü sporcuları ile bir konuşma yaşadım ne de galatasaray spor kulübü yönetcileri ile karşı karşıya geldim, ne de bu iki gruptan birine girme ihtimalim var. transfer dönemlerinde ve sezon zamanlarında her günümü onu düşünerek geçiriyorsam ve kulüp bu düşüncelerimi çeşitli faaliyetlerle arttırıyorsa bana bu bile yeter, çünkü varlığını başarılarından daha çok seviyorum.

    günübirlik sevgililerin aldanma çocuksu mahsun yüzüne galatasaray. biz her zaman yürümeye razıyız sessiz ve kederli, duruşunu bozma yeter. asaletinle büyümüş bir neslin arşa yükselen sesiysem, anadolu'nun gerçek delikanlılarının yaptığı gibi namusumsun dediysem kükreyerek yükselen sesim sanma ki sadece 11 harf ifade ediyor. sanma ki 11 futbolcu ifade ediyor.
  • 761
    -aynen yaşanmıştır-

    fenerbahçe maçından çıkmışım,acaip sinirliyim, bi taraftan da gülüyorum nedense..hava yağmurlu,bir ara baktım havaya, yağmura doğru..''inadına yağıyosun di mi'' diye sordum kendi kendime..yediğimiz golün sebebi olarak düşündüm 1 ara, sonra düşündüm,dedim ''lan ne alakası var,o şutu yiyen kaleci kaleci değildir''..ne kadar öyle dolaştım bilmiyorum zira saçım başım sırılsıklam olmuş..eve gitmek de istemiyor canım zira eve gidince muhtemelen tv yi açıcam ve skor yazarlarının sallamalarını dinliyeceğim saatlerce..yok reykard hoca değil,yok adam değil,yok gs kötü takım falan..işime gelmedi açıkçası..o sırada elimi cebime attım,o da ne! sigaram da o hengamede kaybolmuş,lan ne sik yicem diye düşünüp duruyorum..sigarasız olmaz aga! dedim..cebime bi baktım 2.5 lira kalmış hepi topu..siktimin maçına 200 kaat bayılırsan böyle olur dedim içimden...işin garip tarafı mecidiyeköyden üsküdara gitmek yerine o dalgınlıkla beykoz a giden araca binmişim..salak gibi yürüye yürüye tokatköy denen bi yer var oraya gelmişim,saat olmuş 11,param kalmamış,yağmur sürekli yağmakta ve sigarasızım..sadece sahada yenilmedik,baksana bu akşam külliyen mağlubuz anlaşılan dedim...tokatköy den geri döndüm yürüyorum yalnız sigarasızlık ayyuka çıkmış,büfelere giriyorum, ''tek sigara satıyor musunuz'' diye soruyorum..cevap aynı; ''yok birader''...neyse diyorum yürümeye devam..bir tane daha tekel büfeye uğradım..aynı soruyu sordum,elaman dedi ''yok kardeş ya'',dedim ''sende varsa bana sat'' o da dedi ''satmam ama ikram ederim,(üzerimdeki formaya bakıp) ben de bjk liyim anlıyorum halini''..''eyvallah'' diyebildim..devam yürümeye..beykoz merkeze doğru..pek bilmiyorum oraları,çevredeki insanlara soruyorum ''üsküdar a nası gidebilirim'' diye...herifler yol tarif ediyolar ama hafif hafif de giydiriyolar..diyorum ''sevinmek için sevmedik ki, canları sağolsun''...yürüdüm biraz daha,dolmuş bekliyorum..saat gece yarısına yaklaşmış..bi tane taksi dolmuş geliyor ''diyorum abi üsküdar mı'' ,''evet oğlum'' diyor..araca biniyorum,parayı uzatcam soruyorum ''ne kadar'' diye..herif diyor ''4 tl'',dedim ''tamam abi ineyim ben'',''hayırdır neden iniyosun'' diye sordu şoför,dedim ''abi o kadar param yok,hepi topu 2.5 liram var'',''olsun be oğlum herkes sen gibi olsa keşke,ne çakallar biniyor arabama,delikanlı gibi söylüyosun en azından,inme devam edelim''..yine sadece ''eyvalla'' diyebildim..birkaç dakika sonra şoför formama bakarak,''maçlarla ilgilisin heralde oğlum sana bişi sorabilir miyim'' diye sordu..dedim ''tabi ki''...
    şoför-ben d.bakırsporluyum..kendimi bildim bileli tutarım bu takımı..yalnız bu son olaylar bizi baya yaraladı..sen ne düşünüyorsun d.bakırspor un durumu hakkında?
    ben-walla abi yazık oldu diye düşünüyorum..bu takım sezona 14 futbolcuyla başlamış,her türlü olumsuzluğa rağmen iyi kötü oynuyorlar..futbolla ilgisiz birkaç insanın sayesinde belki de küme düşecek bu takım..gerçekten yazık..
    şoför-haklısın oğlum..şayet bursa maçında apo nun piçleri diye bağıran taraftara ceza verselerdi işler buraya kadar gelmezdi..tamam bizlerde de var hata ama bursaspor a 1 maç ceza bile verilseydi bu olayların önüne geçerlerdi..
    ben-ben şahsen d.bakırspor un küme düşmesini istemiyorum..7 devasa coğrafi bölgeden oluşuyor türkiye..her bölgeden en az bir takım olmalı..misal ben ege de doğdum..egeli değilim ama denizlispor un küme düşmesini hiç istemiyorum...

    bir süre sustuktan sonra bir müşteri bindi,o da galatasaraylıydı..maçı 6 fenerbahçeli arasında izlemiş,tam bir dram yaşamış dediğine göre..''burda kendi evimizde yenemezsek,nerde nasıl yeneceğiz bu takımı'' diye sitem ediyordu..dedim ''sorun belli,ne franco ne defans,ne de rijkaard..galatasaray da zor zamanlarda sazı eline alabilecek bir futbolcu yok...önceden böyle değildi ki,gol yesek bile biliyorduk atacağımızı...zira hakan şükür,hasan şaş,hagi gibi mağlubiyeti kabullenmeyen adamlar vardı..şimdi bakıyosun böyle bir adam bulamıyosun..jo,dos santos,keita,elano iyiler güzeller de liderlik vasıfları yok..belki neill olabilir bu kategoride ama o da yeni geldi,herşeyi ondan beklemeyezsin''..''haklısın'' dedi eleman...''hagi gibi bir liderimiz yok''..''hagi gibi oyuncu dünya üzerinde yok ki,liderimiz olsun..iddaa ediyorum,hagi şu yaşta bu maçta oynasaydı yenilmezdik fenerbahce ye..'' dedim..''doğru söylüyorsun'' dedi..''hagi bambaşkaydı''...

    sohbet ede ede vardık gideceğimiz yere..sonradan müşteri olarak binen kişiyle daha detaylı bir şekilde tanıştık minibüsten inince..bi cafeye oturduk..konuştuk..sadece galatasaray dan değil,2 3 saat boyunca hemen herşeyden biraz da olsa konuştuk..tekrar buluşmak üzere numaralarımızı verdik birbirimize..ayrıldık sonra..eve geldim direkt uyuma moduna geçtim..uyumadan önce düşündüm bu geceki olayları..''lan galatasaray sen nelere kadirsin'' dedim gülerek...insanlara söylediğimi kendi içimde tekrarladım; ''canınız sağolsun..belki yenildik ama yenildiğinizde bile garip yeniliyosunuz üzülsem mi sevinsem mi hiç bilmiyorum''...
  • 763
    "noktanın sonuna kadar
    bir sinir bir can yanmasıyla
    bir parçamı
    bir demir mengeneye
    koyup sıkmak istiyorum mu nedir
    dilimi

    bir acı mı ne gerek
    öyle uykum var ki
    öyle istiyorum ki..."

    amor omnia vincit *

    "çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz" demiş şair, bir zamanda, bir yerlerde, bir kimselere, bir şeyler için; acısı olmayan şeyin aşkı olmaz..! işte son zamanlardaki can acımızın, kalp sızımızın sebebi ve en naif açıklaması. hissiyatımız değişmedi, fikriyatımız aynı; galatasaray varsa, hayat var, umut var.

    siz hiç 14 sene beklediniz mi, bir şampiyonluk rüyası için?
    sokakta çoğunluğu sarı-lacivert çubuklu formasıyla, bazen selçuk, bazen cemil olan çocuklara karşı,
    parçalı formanızla hiç bir fatih terim, bir metin yıldız oldunuz mu?
    sırasıyla şampiyonluk turuna çıkan rakiplerinizin gürültüsünde,
    parçalı formanıza sarılıp uyudunuz mu hiç?
    ya da rakipleriniz gürlerken,
    siz hiç mitatpaşa'da iki direk arasına sıkışmış vaziyette rerere rarara çektiniz mi?
    galatasaray galatasaray cimbombom!
    ya da siz hiç, "uyanın! canımızdan çok sizi seviyoruz" diye bir pankart boyadınız mı?
    altına not düştünüz mü hiç, "galatasaray aşkına ölen kardeşlerimize allah rahmet eylesin" diye...

    ben hiç 14 sene beklemedim,
    sokakta da parçalı formamla hep kubilay, hep hakan şükür, hep tugay, hep hagi'ydim.
    17 mayıs gecesi, -fenerbahçelilerle bile- cimbombom! diye bağırarak ağladım!
    sonra en sevdiğim pankart-tezahürat oldu, gerçekleri tarih yazar! tarihi de galatasaray!
    kadrolarını bile net şekilde hatırladığım 9 türkiye ligi şampiyonluğu, 5 türkiye kupası,
    1 uefa kupası, 1 süper kupa gördüm!

    hiçbir ortamda, galatasaray'ın büyüklüğünü açıklamak için kıvranmadın, bükülmedim,
    adı konul(a)mamışlara sığınmış büyüklüklerimiz de yoktu bizim.
    ben zaten ali sami yen'den beri var, ali sami yen'den beri büyük idim.
    metin oktay'ı hayatımdaki her şeye galatasaray restini çekebilecek kadar çok sevdim.

    yani kısacası, bugünkü şartlarda nankörlüğe en yatkın pozisyondaki ben dahi hiçbir zaman nankörlük etmedim.
    adımı, tarihimi, geçmişimi, nerden geldiğimi ve nereye gittiğimi hiç çıkarmadım aklımdan.

    galatasaray'ın umut, umudun galatasaray olduğunu hiç unutmadım.
    en zor anlarda geçmişimden güç aldım, adımdan!

    'bu lir bende emanettir' dedim, zaptettiğimiz alanlara galatasaray'ın adını taşıdım,
    -ikrarı bitmeyecek dilin,
    kalbin dediği bitmez-
    diyerek
    bağırdım omuz-omuza!

    evet, çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmazmış,
    kolaya kaçmak şimdi takıma öfkelenip, sinirlenmek,
    o gitsin, bu gitsin, "kelle istiyorum ulan" demek.
    ama;
    çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz.
    aşk olmayınca, çile olmaz.
    çile olmayınca ibda meydana getirme cehdi olmaz,
    şevk olmaz, hiçbir şey olmaz, aksiyon olmaz...

    duydum ki şimdi umutsuzmuş birileri, bir yerlerde,
    güneş de batmış hatta onlar için.
    ama karanlıklar geçecek, güneş doğacak elbet;
    turuncudan iz taşıyan tok bir sarısıyla,
    tam da parlarken aslantepe'nin üzerinde güneş,
    biz orada olacağız,
    vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı atkımızla, formamızla, kanımızla!

    zaferler de olacak,
    eli-yüzü kanlı bir boksörün havaya kalkan kolları gibi,
    omzumuz çıkarken bile, inanarak getirdiğimiz
    zaferler gibi...

    ve galatasaray tarihinin bize öğrettiği en önemli şey;
    "büyük yıkıntıların ardından zaferler gelir..."

    "durup gelmeyince
    morfin gibi arıyorum direnmeni
    iğne üzerinde yüzün gelip
    kuşatmıştı beni
    ama düşündükçe korkmak
    yüzünle geldiğini"

    ve bunları elbette çabucak geçelim sevgilim...
    ____________________________________
    ** amor omnia vincit: aşk her şeyi yener...
  • 766
    yense de yenilse de, taraftar olarak her zaman yanında olacağım güzide kulüp. neden galatasaraylı oldum hiç bilmiyorum. küçükken* amcamın laflarıyla sülalecek tüm çocuklar trabzonsporlu idik. 6 7 yaşlarımda, ailecek yürüyorken birden "baba ben galatasaraylı oldum." gibi bir şey dediğimi hatırlıyorum. neden dedim, n'oldu da öyle birden galatasaraylıyım dedim gerçekte bilmiyorum. ama böyle başladı ve buralara kadar geldik. hani babam galatasaraylı değil de fenerli, beşiktaşlı olsaydı hangi takımlı olurdum bilmiyorum, ama şu anda galatasaray'dan başka takım tutmak saçma gibi geliyor bana. diğer takımları tutan arkadaşlarımı görünce de "bir insan neden fenerli-beşiktaşlı olur" gibi sorular dolaşıyor aklımda.

    çocukken öylesine başlayan bu takım tutma aşkı, ileride gerçek bir sevdaya dönüştü. öyle ki sami yen'de maç izlerken sırf benim takımımda diye aptalca hatalar yapsa da bu takım için hırsla mücadele eden bir futbolcuya küfredemez oldum. "yapma be abicim" , "neyse o da güzel" , "bir dahaki sefere" gibi lafları söylerken buldum kendimi. sanki küçük çocuğuna bişeyler öğretmeye çalışıp da çocuk başaramayınca onu teselli etmeye çalışan bir baba gibi.

    bazı futbolcuların da gerçekten ayrılmasını istemişimdir takımdan, çünkü layık değildir orada oynamaya. hala da var öyle kişiler tabi. ama tabi futbolculara değil- en azından çoğuna değil- renklere, galatasaray ismine idi sevdamız. o nedenle takım olarak kötü oynasalar bile gram eksilme olmadı sevdamızda, aksine her dakika daha da fazla artıyor ve artmakta.
  • 774
    "galatasaray bir his takımıdır! renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. galatasaray feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. kısacası galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.”

    (bkz: baba gündüz)
  • 775
    iki haftadır ne futbolun f'sini duymak istiyorum, ne de sözlükten rijkaard ve oturtmaya çalıştığı sistemle ilgili tartışmaları takip etmek...(ahh bi otursa şu sistem zamkla yapıştırıcam, daha da kalkamayacak yerinden.)

    diğer süper(!) lig maçlarını izlemek zaten işkencenin sözlük anlamı olmuş.spor haberlerini gördüğüm anda değiştiriyorum kanalı.kendimi daha fazla üzmemek için dikkatimi başka şeylere verdim.çünkü inanmak istemedim gördüklerime.galatasaray futbolcusu olamazdı bir gol yiyince hemen pes edip maçı,hem de derbi maçını bırakan.ya da lig sonuncusuna karşı bir gol atıp geri kalan süreyi defans yaparak (veya yapamayarak) geçirmeye çalışan.beceremeyince hırsına yenik düşüp rakip futbolcuya tekmeler sallayan.

    bu ara futbol hakkında hissettiğim tek şey barcelona taraftarını kıskanmak.ama kıskandığım messi veya oynadıkları takım oyunu falan değil.kıskandığım şey sadece futbol oynama istekleri, bundan keyif almaları.

    'galatasaray'ımın formasını sırtına geçiren milyon euroluk birkaç ruhsuz benim kadar üzüldü mü kaybedince?' sorusunu soruyorum kendime.cevabın hayır olduğunu düşündükçe biraz daha katlanıyor acım.

    ama yine de galatasaray işte.bırakılmıyor ki...
App Store'dan indirin Google Play'den alın