761
"noktanın sonuna kadar
bir sinir bir can yanmasıyla
bir parçamı
bir demir mengeneye
koyup sıkmak istiyorum mu nedir
dilimi
bir acı mı ne gerek
öyle uykum var ki
öyle istiyorum ki..."
amor omnia vincit *
"çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz" demiş şair, bir zamanda, bir yerlerde, bir kimselere, bir şeyler için; acısı olmayan şeyin aşkı olmaz..! işte son zamanlardaki can acımızın, kalp sızımızın sebebi ve en naif açıklaması. hissiyatımız değişmedi, fikriyatımız aynı; galatasaray varsa, hayat var, umut var.
siz hiç 14 sene beklediniz mi, bir şampiyonluk rüyası için?
sokakta çoğunluğu sarı-lacivert çubuklu formasıyla, bazen selçuk, bazen cemil olan çocuklara karşı,
parçalı formanızla hiç bir fatih terim, bir metin yıldız oldunuz mu?
sırasıyla şampiyonluk turuna çıkan rakiplerinizin gürültüsünde,
parçalı formanıza sarılıp uyudunuz mu hiç?
ya da rakipleriniz gürlerken,
siz hiç mitatpaşa'da iki direk arasına sıkışmış vaziyette rerere rarara çektiniz mi?
galatasaray galatasaray cimbombom!
ya da siz hiç, "uyanın! canımızdan çok sizi seviyoruz" diye bir pankart boyadınız mı?
altına not düştünüz mü hiç, "galatasaray aşkına ölen kardeşlerimize allah rahmet eylesin" diye...
ben hiç 14 sene beklemedim,
sokakta da parçalı formamla hep kubilay, hep hakan şükür, hep tugay, hep hagi'ydim.
17 mayıs gecesi, -fenerbahçelilerle bile- cimbombom! diye bağırarak ağladım!
sonra en sevdiğim pankart-tezahürat oldu, gerçekleri tarih yazar! tarihi de galatasaray!
kadrolarını bile net şekilde hatırladığım 9 türkiye ligi şampiyonluğu, 5 türkiye kupası,
1 uefa kupası, 1 süper kupa gördüm!
hiçbir ortamda, galatasaray'ın büyüklüğünü açıklamak için kıvranmadın, bükülmedim,
adı konul(a)mamışlara sığınmış büyüklüklerimiz de yoktu bizim.
ben zaten ali sami yen'den beri var, ali sami yen'den beri büyük idim.
metin oktay'ı hayatımdaki her şeye galatasaray restini çekebilecek kadar çok sevdim.
yani kısacası, bugünkü şartlarda nankörlüğe en yatkın pozisyondaki ben dahi hiçbir zaman nankörlük etmedim.
adımı, tarihimi, geçmişimi, nerden geldiğimi ve nereye gittiğimi hiç çıkarmadım aklımdan.
galatasaray'ın umut, umudun galatasaray olduğunu hiç unutmadım.
en zor anlarda geçmişimden güç aldım, adımdan!
'bu lir bende emanettir' dedim, zaptettiğimiz alanlara galatasaray'ın adını taşıdım,
-ikrarı bitmeyecek dilin,
kalbin dediği bitmez-
diyerek
bağırdım omuz-omuza!
evet, çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmazmış,
kolaya kaçmak şimdi takıma öfkelenip, sinirlenmek,
o gitsin, bu gitsin, "kelle istiyorum ulan" demek.
ama;
çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz.
aşk olmayınca, çile olmaz.
çile olmayınca ibda meydana getirme cehdi olmaz,
şevk olmaz, hiçbir şey olmaz, aksiyon olmaz...
duydum ki şimdi umutsuzmuş birileri, bir yerlerde,
güneş de batmış hatta onlar için.
ama karanlıklar geçecek, güneş doğacak elbet;
turuncudan iz taşıyan tok bir sarısıyla,
tam da parlarken aslantepe'nin üzerinde güneş,
biz orada olacağız,
vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı atkımızla, formamızla, kanımızla!
zaferler de olacak,
eli-yüzü kanlı bir boksörün havaya kalkan kolları gibi,
omzumuz çıkarken bile, inanarak getirdiğimiz
zaferler gibi...
ve galatasaray tarihinin bize öğrettiği en önemli şey;
"büyük yıkıntıların ardından zaferler gelir..."
"durup gelmeyince
morfin gibi arıyorum direnmeni
iğne üzerinde yüzün gelip
kuşatmıştı beni
ama düşündükçe korkmak
yüzünle geldiğini"
ve bunları elbette çabucak geçelim sevgilim...
____________________________________
** amor omnia vincit: aşk her şeyi yener...
bir sinir bir can yanmasıyla
bir parçamı
bir demir mengeneye
koyup sıkmak istiyorum mu nedir
dilimi
bir acı mı ne gerek
öyle uykum var ki
öyle istiyorum ki..."
amor omnia vincit *
"çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz" demiş şair, bir zamanda, bir yerlerde, bir kimselere, bir şeyler için; acısı olmayan şeyin aşkı olmaz..! işte son zamanlardaki can acımızın, kalp sızımızın sebebi ve en naif açıklaması. hissiyatımız değişmedi, fikriyatımız aynı; galatasaray varsa, hayat var, umut var.
siz hiç 14 sene beklediniz mi, bir şampiyonluk rüyası için?
sokakta çoğunluğu sarı-lacivert çubuklu formasıyla, bazen selçuk, bazen cemil olan çocuklara karşı,
parçalı formanızla hiç bir fatih terim, bir metin yıldız oldunuz mu?
sırasıyla şampiyonluk turuna çıkan rakiplerinizin gürültüsünde,
parçalı formanıza sarılıp uyudunuz mu hiç?
ya da rakipleriniz gürlerken,
siz hiç mitatpaşa'da iki direk arasına sıkışmış vaziyette rerere rarara çektiniz mi?
galatasaray galatasaray cimbombom!
ya da siz hiç, "uyanın! canımızdan çok sizi seviyoruz" diye bir pankart boyadınız mı?
altına not düştünüz mü hiç, "galatasaray aşkına ölen kardeşlerimize allah rahmet eylesin" diye...
ben hiç 14 sene beklemedim,
sokakta da parçalı formamla hep kubilay, hep hakan şükür, hep tugay, hep hagi'ydim.
17 mayıs gecesi, -fenerbahçelilerle bile- cimbombom! diye bağırarak ağladım!
sonra en sevdiğim pankart-tezahürat oldu, gerçekleri tarih yazar! tarihi de galatasaray!
kadrolarını bile net şekilde hatırladığım 9 türkiye ligi şampiyonluğu, 5 türkiye kupası,
1 uefa kupası, 1 süper kupa gördüm!
hiçbir ortamda, galatasaray'ın büyüklüğünü açıklamak için kıvranmadın, bükülmedim,
adı konul(a)mamışlara sığınmış büyüklüklerimiz de yoktu bizim.
ben zaten ali sami yen'den beri var, ali sami yen'den beri büyük idim.
metin oktay'ı hayatımdaki her şeye galatasaray restini çekebilecek kadar çok sevdim.
yani kısacası, bugünkü şartlarda nankörlüğe en yatkın pozisyondaki ben dahi hiçbir zaman nankörlük etmedim.
adımı, tarihimi, geçmişimi, nerden geldiğimi ve nereye gittiğimi hiç çıkarmadım aklımdan.
galatasaray'ın umut, umudun galatasaray olduğunu hiç unutmadım.
en zor anlarda geçmişimden güç aldım, adımdan!
'bu lir bende emanettir' dedim, zaptettiğimiz alanlara galatasaray'ın adını taşıdım,
-ikrarı bitmeyecek dilin,
kalbin dediği bitmez-
diyerek
bağırdım omuz-omuza!
evet, çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmazmış,
kolaya kaçmak şimdi takıma öfkelenip, sinirlenmek,
o gitsin, bu gitsin, "kelle istiyorum ulan" demek.
ama;
çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz.
aşk olmayınca, çile olmaz.
çile olmayınca ibda meydana getirme cehdi olmaz,
şevk olmaz, hiçbir şey olmaz, aksiyon olmaz...
duydum ki şimdi umutsuzmuş birileri, bir yerlerde,
güneş de batmış hatta onlar için.
ama karanlıklar geçecek, güneş doğacak elbet;
turuncudan iz taşıyan tok bir sarısıyla,
tam da parlarken aslantepe'nin üzerinde güneş,
biz orada olacağız,
vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı atkımızla, formamızla, kanımızla!
zaferler de olacak,
eli-yüzü kanlı bir boksörün havaya kalkan kolları gibi,
omzumuz çıkarken bile, inanarak getirdiğimiz
zaferler gibi...
ve galatasaray tarihinin bize öğrettiği en önemli şey;
"büyük yıkıntıların ardından zaferler gelir..."
"durup gelmeyince
morfin gibi arıyorum direnmeni
iğne üzerinde yüzün gelip
kuşatmıştı beni
ama düşündükçe korkmak
yüzünle geldiğini"
ve bunları elbette çabucak geçelim sevgilim...
____________________________________
** amor omnia vincit: aşk her şeyi yener...