stratejilerini çok ciddi biçimde gözden geçirilmesinin gerektiğini düşündüğüm herşeyimizdir.
günümüz iş dünyasında şirketlerin abc'si misyon, vizyon ve stratejileridir. misyon; varoluş sebebi, vizyon; ne şekilde ve nerede olmak isteyeceğimiz, strateji ise; bu hedeflere nasıl gideriz, yani yol haritamızdır. galatasaray'ın da artık halka açık bir şirket olduğunu düşünürsek bu 3 nokta hayati önem taşımaktadır. misyon ve vizyonumuz tamam fakat kanımca stratejimizde ciddi deformasyonlar mevcut.
son yıllarda camia olarak sorunumuz gerek takımlar bazında
*, gerek yönetim bazında hedefsiz bir yapıya doğru ilerlememizdir. son günlerden örnek vermek gerekirse
27 nisan 2010 galatasaray fenerbahce bayan voleybol maci,
28 mart 2010 galatasaray fenerbahce maci veya
21 nisan 2010 aliaga petkim galatasaray basketbol maciverilebilir. bu maçların hepsinin ortak özelliği hedeflerin büyüdüğü, kırılma noktası olan final maçları olmasıdır.
maalesef galatasaray spor kulübü, son yıllarda takımlarıyla final anlarında, çıtayı bir adım yukarı koyma anlarında azim, kazanma hırsı, çabalama konularında sınıfta kalmaktadır. basketbol takımı bütün sezon küme düşme potasındayken destan yazarken hedef biraz büyüyüp play-off potasına girilince sezonun en kötü oyunuyla aliağa'ya maç kaybediyor ve bu hedefle oynadığı son 5 maçın 3'ünü kaybediyor. fakat hemen ardından küme düşmeme hedefine geri döndüğümüz maç gelince bornova belediye'ye 30 sayı fark atabiliyor.
voleybol konusu ise ayrı bir mevzu. fenerbahçe acıbadem 6 milyon dolarlık bir takım olabilir; bu nedenle de zaten kimse voleybol takımlarımıza neden kaybettiniz demiyor fakat türkiye liginin yarı final maçında bu kadar mı ruhsuz, bıkkın, isteksiz, ezik olunur o sahada? herhangi bir voleybol takımının 2 sette toplam 28 sayı alması ne demektir? hangi şube sorumlusu, hangi teknik sorumlu bu rezilliği açıklayabilir?
futbol takımımız ise en göz önünde olan ve belki de en çok el üstünde tutulan branş olmasına rağmen 2008-2009 sezonunu 5., 2009-2010 sezonunu muhtmelen 3. tamamlayacak olmasının nedenleri son zamanların modası olduğu için yine muhtemelen bir
kadro revizyonu ile geçiştirilecektir. bu takıma yapılan bunca yatırıma rağmen rezil bir performans sergilenmiştir.
frank rijkaard tarafımca çok eleştirilmesine rağmen, bu önermem tamamen kendisini dışarıda tutularak yapılmaktadır. tamamen futbolcu kadrosunun isteksizliği, ruhsuz davranışları, kişisel kapris ve kompleksleri nedeniyle heba edilen koca bir sezonu kurtarmanın tek yolu vardı. çıkıp 90 dakikada fenerbahçe'yi yenip bembeyaz bir sayfa açmak. fakat değil maçı kazanmak, bu oyuncuların sahada yürümeye bile hali yoktu. bunun nedeni de içlerinde ufacık da olsa kazanma azmi, mücadeleci ruh, hedeflerle yoğrulmuş bir yönlendirme olmamasıdır. aksi durumda yandım anam 5 senedir şampiyonlar ligi müziği dinleyemiyoruz, bizim yerimiz orası, nasıl oluyor da giremiyoruz, hadi alex ferguson'u getirelim diye kendimizi yırtar ama sene sonunda o platformda yine beğenmediğimiz fenerbahçe'yi izleriz.
korkum şudur ki; orta sıra takımı vizyonuyla galatasaray'ı yönetmeye başlayan yönetim ve bomba transfer beklemekten başka bir aksiyonu bulunmayan taraftar bilincinin, aklı selim düşünceyi alıp götürmesidir.
yapılması gereken ise sağlam bir stratejik planlama ve gerçekleştirilebilir fakat zorlayıcı hedefler ile camiayının yüzünü yine doğru tarafa yönlendirebilecek bir yönetim ile lider ruhlu, azimli ve çok ama çok çalışkan sporculardır.