• 729
    14 mart 2010 galatasaray ankaragücü maçında çıkan olaylardan ötürü 185.000 tl para cezası almıştır.

    --- alıntı ---
    galatasaray a.ş.'nin, 14.03.2010 tarihinde oynanan galatasaray a.ş. - mke ankaragücü turkcell süper lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle ve bu eylemin aynı sezon içerisinde 2. kez gerçekleştirilmesinden dolayı takdiren 80.000.- tl para cezası ile cezalandırılmasına,

    aynı müsabakada galatasaray a.ş.'nin, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 100.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,

    aynı müsabakada galatasaray a.ş.'nin, yayın yetki belgesi olmayan tv kuruluşunun stadyumda çekim yapmasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 5.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,

    cezaların birleştirilmesi suretiyle galatasaray a.ş.'nin, toplam 185.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
    --- alıntı ---
  • 733
    ne başarısı sevdirdi bana kendisini, ne gelip geçici insanları. izleyemediğim, yolda karşılaşsam tanıyamayacağım bir insanı idol olarak aldırdı bana. babam öğretmedi belki bu sevgiyi ama türk insanı, tarafı farketmeden ilk önce onun ismini söyledi. büyüklerimi dinlediğimde gözlerini öyle bir doldurdu ki o zaman anladım spor sadece başarı değilmiş. spor bir kültürmüş, spor bir yaşam biçimiymiş. inançmış, başarıya değil başarıya giden inanışa inanmakmış. rakip takımın yorumcusunu ağlatacak insanlar görmekmiş bu takım taraftarı olmak. bir haberle gözyaşlarıma boğulmama sebep olan insanları çıkaran bu kulübün taraftarı olmaktan gurur duyduğum gibi metin oktay, özhan canaydın gibi insanları ülkemize sunan bu kulüp sayesinde sadece galatasaraylı olmaktan değil türk olmaktan gurur duyorum. sporcu bir millet değiliz belki ama sevdik mi çok fazla severiz. hastalıkla boğuşsak da, borçlarla boğuşsak da sevdiysek tek bir düşüncemiz vardır.

    neden galatasaraylısın diye soran birine başarıları değil bu kulübe üye olan insanların sevgilerini göstermek kadar gurur verici ne olabilir?

    başarın olmasa da olur, varlığın yeter.
  • 736
    felakatlerle buğuşan canım kulübüm:

    --> misss gibi, çakı gibi, aslan gibi as forveti henüz daha 10. hafta'da, hem de fenerbahçe derbisinde sakatlanmış ve 4.5 ay forma giyememiştir.
    --> onu sakatlayansa, koskoca fenerbahçe'de sanki hiç başka kasap kalmamış gibi gibi; emre belözoğlu'dur.
    --> seyrantepe stad projesi 18569347 kere sekteye uğramış, onun bunun ağzına sakız olmuştur.
    --> 89'lara, 90'lara ve hatta 90+2'lere kadar önde götürdüğü defalarca maçta hep talihsiz goller yemiştir.
    --> talip olduğu kupalar arasındaki en kek kupa olan türkiye kupa'sından çok skmsonik bir şekilde elenmiştir.
    --> üstelik elendiği bu kupa'nın en kıçı kırık maçında*harry kewell gibi bir futbolcusundan da olmuştur. aylardır kavuşamamaktadır.
    --> taraftarının devamlı ana avrat düz gittiği sabri'si sakatlanınca, kıymeti anlanmış, yokluğu çok şeyler kaybettirmiştir.
    --> tam "sakatlar düzeldi bu turu da geçelim önümüz açık" denildiği atletico maçı'nda berbat bir hakemin kurbanı olmuştur.
    --> elde avuçta kalan tek dal olan lig'te ise "deplasman fobisi" baş gösermiş, iyi oynasa bile maç kazanamaz hale gelmiştir.
    --> topun ısrarla filelerlerle buluşmadığı, buluşsa bile "gol" sayılmadığı nice maçta heba olup gitmiştir.
    --> cillop gibi bir hoca, bir içimlik kadro, kaymak gibi başkan, kıvıl kıvıl taraftar; bunları hiç mi hiç haketmemektedir.
    --> şimdi tam da "derbi geldi, coşalım, koşalım" derken öz be öz abisini, canını ciğerini özhan abi'sinini kaybetmiştir.

    ah be kardeşim başımıza ne geldi ???

    not: güzel günler göreceğiz. yazar buna kalpten inanıyor.
  • 740
    bize her sevdadan geriye kalan tek seydir. öyleki ne zaman bi kız tarafından terkedilsem galatasaray'ım gelir aklıma,hüzünlenirim,onun beni,benim onu asla terketmeyeceğime eminimdir. degil 6-0 , 60-0 yenilse,degil 14 yıl,114 yıl sampiyon olamasa da terketmek, baskasını sevmek mümkün değildir.çünkü o'dur bize 1 kişi eksik,2 kisi sakat halde ingiliz devini çimlere gömme gururunu yasatan , o'dur old trafford'da 2-0 maglupken birdenbire rakip takım oyuncularını birbirine düşürecek derecede şahlanıp macı 3-2 ye getiren,o'dur 40 bin ingilizi kendi stadında üstelik tek türk seyirci yokken (siyasiler hariç) futboluyla susturan,o'dur filipinler'e gitseniz bile turkiye dediginizde karsınızdaki insanın galatasaray diye cevap vermesini saglayan.işte bu sebeplerden dolayı ' zaten asklar hep yalan dolan , sonu hep acı husran. bize her sevdadan geriye kalan , sadece galatasaray '
  • 741
    sığınağım..

    gerçekler o kadar acı ki, hayat o kadar anlamsız
    ve değişmez tabularla örülü ki, bir yerden sonra savaşamıyorsun.
    sana acı veren her şeye sırtını dönüyor ve içine kapanıyorsun.
    açlık, ölümler, savaşlar.. hepsi bir yerden sonra sıradanlaşıyor senin için.
    sevnime ve üzülme gibi duygulardan arınmış, dümdüz, duygusuz
    ve yanlız ve umarsız bir ruh haline bürünüyorsun.
    kendini soyutladığın gerçeklerden kaçabildiğin kadar uzağa kaçtığında..
    nefes alıp verdiğini, hala bir kalbin olduğunu sana tekrar hatırlatan şey..
    sadece ona üzüldüğün ve sadece ona sevindiğin..
    ona odaklı yaşadığın..
    gülümsemen ve gözyaşın..
    geleceği dair tek umut ışığın;
    adı galatasaray olan bir macera..

    şu an bana yaşadığımı hatırlatan sen,
    sadece sen..

    her şeye dair kaybetmiş olmama rağmen umudumu,
    sana dair kaybetmiyorum, kaybedemiyorum.
    sana sürüklenmeyi seviyorum..
    sığınağımsın her şeyden kaçıp saklandığım sığınağım.
    hayata seninle tutunuyorum,.
    çünkü; sarın ve kırmızından başka
    hiç bir anlamı kalmamış şu lanet olası hayatı yaşamak için,
    başka hiç bir neden bulamıyorum.
    sen benim gülümsememsin.

    ve bunu başarabilen tek varlık sensin!
    güldür yüzümü galatasaray'ım..
  • 744
    bilinen bütün yollardır, gidilen bütün yollardır. sonlardır, başlardır. hayattır, candır. can da yakar bazen, kırar da hatta. ama nolursa olsun her sevdadan arda tek kalandır. düş kurmaktır bazen, düşlemektir. ümit de etmektir. güzel olan, iyiye çalan ne varsa, bir parça onda aramaktır. ağlamaktır veyahut damlaya damlaya, ıslanmaktır omuz omuza, ve nolursa olsun en sonunda dik durmaktır, dimdik!

    ve galatasaraylılık, anlamaktan geçer, düşünmekten, düşlemekten, özlemekten.
    ve galatasaraylılık, edepten geçer, saygıdan, kültürden.
    ve galatasaraylılık, adam olmaktan geçere her şeyden önce.

    özel yaşantısında bile sıradan biriysen, bir hiçsen ya da, veyahut her neyse, kendi üstüne galatasaraylılığı giydiğin vakit, bol gelmeyendir, dar kaçmayandır, sıkmayandır, boğmayandır!

    eğer ki oturmuyorsa üzerine galatasaraylılık, sen sadece futbol sever, takım tutar bir taraftarsın.
    eğer ki oturmuyorsa üzerine galatasaraylılık, sen sadece nefretini futbola kanalize edersin, bir de batırılmış duyguların vardır senin...
    ve eğer ki oturmuyorsa üzerine galatasaraylılık, hakkın yoktur "ben galatasaraylıyım" demeye.
    oturmuyorsa üzerine, oturtulan düzende bir parçasındır, aletisindir belki de endüstriyel futbolun...
    "parasını vermiyor muyum? eleştirmek en doğal hakkım değil mi dersin", zaten futbolcular da hep sahtekardır senin için mağlupken.
    galipken her şey güzel tabi, formanı giyip iş yerinde fiyakanı atarsın.
    çünkü senin için galatasaraylılık, bazen ertesi gün dalga geçebilme imkanı, bazen de dalga geçilme korkusudur.
    ama sen "eleştirmek en doğal hakkım" derken bile, eleştirinin bile ne olduğunu bilmezsin.

    galatasaray derken, galatasaray'ı sadece sahada oynayan yahut tribünde maçı izleyen kişilere odaklarsın.
    senin için her zaman sahada 11 tane metin olmalı, ama sen saha dışında metin olamazsın!
    geçmiş de yoktur senin için, gelecek de karanlıktır zaten çoğu zaman.
    hep bugün hırsı, hep bugün, galipsen sensindir galip, yenilince suçu hep başkalarında ararsın.
    zira sen herkesten çok galatasaraylısın.

    galatasaraylılık şimdi, 10 metre kare odasında, karanlıkta, gözyaşlarını akıtanların üzerinde,
    galatasaraylılık şimdi, gelecek hafta sivas'ta omuz omuza olacakların üzerinde,
    galatasaraylılık şimdi, sadece ve sadece onu kendi üzerine yakıştıranların üzerinde.
    galatasaraylılık şimdi, "başarılar gelir geçer asaletin bize yeter" düsturunda gizli.

    galatasaraylılık şimdi, en çok "her şey nasıl daha iyi olabilir" ihitamli üzerinde düşünenlerin üzerine yakışır.

    ki zaten, sen, takım yenildiğinde, hep arkasında dursan bile, "yeter artık sıktı bu yenilsen de yensen de edebiyatı" sözlerine maruz kalacaksın.

    bir şeyleri değiştirebilme kudretine sahip olamayanlar, yine atıp tutacaklar, hırslarına, sinirlerine, öfkelerine, nefretlerine sadece zihinsel masturbasyon yaptıracaklar. ve bu durum seni daha da çok üzecek, daha da. mağlubiyetlerin üzüntüsünün bile üzerine çıkacak bu "ben galatasaraylıyım" diyenlerin yaptıkları. ama sen nolursa olsun galatasaray'a, galatasaraylılığına toz kondurmayacaksın. yumruklarını sık, tırnaklarını kır, kanasın ellerin boyuna, ama sakın galatasaraylılığına toz kondurma...

    galatasaraylılık şimdi, sakin olmakta, düşünmekte, geçmişine yaraşır şekilde hareket etmekte gizli.

    her şey iyiyken fotoğraflar güzeldir, fotoğraf içinde yer almak. ama asıl önemlisi, fotoğraf çekildikten sonra topluluğun dağıldığı an. arkasında varsan varsın, yoksa sadece bir fotoğrafta çekili kalırsın.

    evet, galatasaray benim canım, galatasaray benim yaşamım. ve ben bugün 28 mart 2010 galatasaray fenerbahce maçı'ndaki mağlubiyete hiç kırılmadığım kadar kırıldım, üzüldüm. ama unutmadığım bir şey var, n'olursa olsun ben galatasaraylıyım...

    ve bu sıradan ben, sadece bu ben, hala galatasaray için, daha iyi bir şey ne yapabilirim üzerine düşünüyorum. hiçbir şey yapamasam bile, oturur galatasaraylılığımla kalırım!
  • 745
    hani derler ya... davamız, davamızın adı galatasaray!
    insanı en çok sevenleri üzermiş, bundan daha normal bir şey olabilir mi? insan sevmediğine ne diye üzülsün, ne diye tatlı canını sıksın boş yere?
    biz bu davaya baş koyalı uzuuuun yıllar oldu, belki doğmadan önce babamız annemiz zaten çizmişti kaderimizi.

    hani, derler ya... çabamız, çabamızın adı galatasaray!
    tribünde dişlerini sıkmak, yumruklarını öyle bir kapamak ki, tırnakların yaralarcasına. "niye böyle oluyor ya" diye isyanı kime edebilir insan? ancak sevdiğine, nazı geçtiğine.

    hani derler ya...yolumuz, yolumuzun rotası galatasaray!
    ezeli rakine defalarca yenildiğinde isyanında haklı olabilir bu taraftar. ama başka bir yol var mı? rotayı çizmişiz baştan zaten.

    hani derler ya... ümidimiz, hayallerimizin gölgesi galatasaray!
    bu renklere bağlanmak herkesin harcı değildir. evet hep aynı sahneyi görmek* çok acı, her ümidin boşa çıkması da çok acı. ama 14 sene şampiyonluk görmemiş bir futbol takımını destekleyen taraftar var olduğu için bu renkler asil, öyle de vakur kalabilmiş.

    asaletin bize yeter demek kolay, ama bu asaleti göstermek zordur. darılsak da biziz, kırılsak da biziz.

    bizim adımız galatasaray!
  • 746
    her seferinde oturuyo içime bişiler,kalıyo öylece. şerefsizim derdim fenerlilerin dalgası filan değil. içimden bişiler kopuyo her seferinde canım acıyo o kadar. yakıştıramıyorum takımıma onların bizden üstün olmasını kabul edemiyorum çünkü gerçek değil bu. her seferinde inançla bu sefer olacaklarla,asalatin yeterle stadları dolduran, maça gitmese de türkiyenin her yerinde maç günü formalarıyla fenerlilere ezici üstünlük sağlayan taraftar bunu hak etmiyo.
  • 748
    tek maçlık ya da rakip takım başarısızlığı ile değil , kendi "büyük" başarıları ile mutlu olan , tatmin olan bir camia galatasaray ;

    derbi öncesi "hakemler" diye isyan edip hakem psikolojisi ile maç kazanma düşüncesi olmayan bir camia galatasaray ;

    kendisi hakem hatası olduğu zaman "istifa" eden , rakipleri ile oynadıkları maçlarda lehine hakem hataları olduğu zaman "iftihar" etmeyen başkanlar ile yönetilen bir camia galatasaray ;

    hedefi , hep daha yukarısı olan ve "süper lig şampiyonluğu" değil , "şampiyonlar ligi şampiyonluğu" demeyi bilen bir camia galatasaray ;

    rakip takım ile deplasman maçı oynarken , her maç "futbol dışı eylemler" yapıp ; yerlerde yatmayı , zaman geçirip oyunu sert müdahaleler ile kısıtlamayı düşünmeyen bir camia galatasaray ;

    "her sene böyle" diye başlayan cümleleri "rakip takım ismi ile" değil , "destanlar" ile biten bir kulüp galatasaray ;

    evinde oynana derbi maçları sonrası çıkan olaylar için "terbiyesizce" açıklamalar yapmayan bir camia galatasaray.

    teferruat yapmayı düşünmüyorum. ufak detaylar , yapılan çeşitli hareketler falan önemli değil. fakat herkes iyi bilir ki , hayal ne kadar büyük olursa gerçek o kadar büyük olur. hayali , hedefleri ve en önemlisi "gerçekleri" çok büyük olan bir kulüp galatasaray.

    türkiye ligi şampiyonluğu
    türkiye kupası şampiyonluğu
    avrupa kupaları şampiyonluk ve dereceleri
    tarih ve köklü yapısı türkiye için tartışmasız "en büyük" ve "gerçek" olan bir camia galatasaray camiası.

    kim olursak olalım , bunları bilelim ve öyle konuşalım.
  • 749
    ben bir takım tutuyorum. her futbolsever gibi. milyonlarca insanla beraber, ve milyonlarca insanın aksine. belki en eski yada büyük taraftar değilim, en çok cefa çeken hiç değilim. ama yense de yenilse de yanındayım, onu biliyorum. hem kıskanıyorum, paylaşmak istemiyorum kimseyle, hem de herkes çok sevsin istiyorum. sayesinde asla yapmam, yapamam dediklerimi yaptım. hiç tanımadığım adamları tanıdığım bir çoğundan çok daha fazla sevdim. herhangi bir çıkar olmadan bir kuruma bağlandım. çok üşüdüm, çok yürüdüm, saatlerce ayakta durdum, neredeyse dayak yedim, çok kavga ettim, normalde tanışmayacağım insanlarla omuz omuza 90 dakika güldüm, ağladım. milyonlarca taraftarın kendi takımı için yaptıklarını yaptım. takım için küçük, benim için büyük şeyler. benden daha fazla zamanını takımıma harcayan insanlara, hatta hayatını adayanlarla sevgimi yarıştırmam ama, bende kendimce çok seviyorum.

    ben tutması zor bir takım tutuyorum. aynı renklere gönül verdiğimiz halde, sırf diplomam da farkı bir okul yazıyor diye beni küçümseyen, hatta elinden gelse tutmamı engelleyecek insanlar var. bende fransızca konuşuyorum, onlarınki olmasa da bir gömlek altındaki okula gittim, ama asla anlayamadım, anlayamam beni de kapsayan bu küçümsemeyi. onlar eski açığa gelemez zaten. ben bu kadar severken, beni kolay kolay üye yapmayan, ama sırf lisesinden mezun olduğu için başka takım taraftarlarını üye yapan garip bir yapısı var. medya sevmiyor pek takımımı, yenilgilerden sonra günlerce gazete okuyamıyorum, zaferlerden sonra da iki kelime övecekler diye nasıl can çekiştiklerine tanık olup okuduğuma pişman oluyorum. şansıma hocalarım hep bizi en sevmeyen takımın fanatikleri olmuştur hayatım boyunca. arkadaş çevremde rahatsız edici derecede çok sayıda aynı takımın taraftarları var. o bizi en sevmeyen takımın semtinde doğdum, büyüdüm, şimdi de nispeten karşılıklı nefret beslemeksek de sonuçta yine de rakibimiz olan takımın semtinde oturuyorum. her şey beni takımımdan uzaklaştırmaya çalışıyor sanki sinsice. ben yine de tutunuyorum.

    söz konusu iki takımda da olmayan bir ayrıcalığım var benim. sadece bana, bize özel tek bir şey. ne zaman üzülsem şunu hatırlarım, 2000'de uefa finalinde, sanki yeterince heyecanlı değilmişçesine her şey, penaltılara kaldı benim takımım. sadece 2 dakika 22 saniye süren bir video'da, "haydi oğlum, haydi oğlum" diye bağıran bir adam var. son nefesini verirmişçesne "ve gooool!" diyor sonra. "kupa bizim, kupa bizim" dediği zamansa ben ağlamaya başlıyorum. her seferinde. o an aklımda olanlar, derdim, tasam farketmiyor. ağlıyorum.

    her zorluk değermiş gibi geliyor işte o zaman. o videoyu açıp izleyebildiğim sürece, ve benzer başarılar asla diğer takımlar için olduğu kadar uzak olmadıkça, her türlü zorluğa katlanırım, ne var ki, diyorum içimden. dışımdan ise susuyorum. galatasaray'lı olmayan anlamaz çünkü, galatasaray'lı ise ben söylemeden bilir. bambaşka hayatlar yaşadığım, hayat tarzımın, siyasi görüşümün, hatta dış görünüşümün tamamen zıt olduğu bir adamla bile ortak dilim galatasaray'sa, ben anlatmadan bilir.

    gerçekten de şereftir seni sevmek.
  • 750
    hiçbirimiz bugüne uyanmak istemedik. keşke hiç yaşanmamış olsaydı dün; çünkü sana o kadar bağlıyız ki, bize yaptığın en ufak şeyler, bizi çok ama çok derinden yaralıyor. bilsen içimizdekini, şuan bile sana koşup sarılasımız var. ama bilirsin; bu duygu bağlarının olmazsa olmazıdır tavır yapmak. çok yaraladın be bizi, biraz süre ver bize...

    yine söylüyorum: birgün bizi öldüreceksin. ama bizi yaşatan da sensin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın