• 749
    ben bir takım tutuyorum. her futbolsever gibi. milyonlarca insanla beraber, ve milyonlarca insanın aksine. belki en eski yada büyük taraftar değilim, en çok cefa çeken hiç değilim. ama yense de yenilse de yanındayım, onu biliyorum. hem kıskanıyorum, paylaşmak istemiyorum kimseyle, hem de herkes çok sevsin istiyorum. sayesinde asla yapmam, yapamam dediklerimi yaptım. hiç tanımadığım adamları tanıdığım bir çoğundan çok daha fazla sevdim. herhangi bir çıkar olmadan bir kuruma bağlandım. çok üşüdüm, çok yürüdüm, saatlerce ayakta durdum, neredeyse dayak yedim, çok kavga ettim, normalde tanışmayacağım insanlarla omuz omuza 90 dakika güldüm, ağladım. milyonlarca taraftarın kendi takımı için yaptıklarını yaptım. takım için küçük, benim için büyük şeyler. benden daha fazla zamanını takımıma harcayan insanlara, hatta hayatını adayanlarla sevgimi yarıştırmam ama, bende kendimce çok seviyorum.

    ben tutması zor bir takım tutuyorum. aynı renklere gönül verdiğimiz halde, sırf diplomam da farkı bir okul yazıyor diye beni küçümseyen, hatta elinden gelse tutmamı engelleyecek insanlar var. bende fransızca konuşuyorum, onlarınki olmasa da bir gömlek altındaki okula gittim, ama asla anlayamadım, anlayamam beni de kapsayan bu küçümsemeyi. onlar eski açığa gelemez zaten. ben bu kadar severken, beni kolay kolay üye yapmayan, ama sırf lisesinden mezun olduğu için başka takım taraftarlarını üye yapan garip bir yapısı var. medya sevmiyor pek takımımı, yenilgilerden sonra günlerce gazete okuyamıyorum, zaferlerden sonra da iki kelime övecekler diye nasıl can çekiştiklerine tanık olup okuduğuma pişman oluyorum. şansıma hocalarım hep bizi en sevmeyen takımın fanatikleri olmuştur hayatım boyunca. arkadaş çevremde rahatsız edici derecede çok sayıda aynı takımın taraftarları var. o bizi en sevmeyen takımın semtinde doğdum, büyüdüm, şimdi de nispeten karşılıklı nefret beslemeksek de sonuçta yine de rakibimiz olan takımın semtinde oturuyorum. her şey beni takımımdan uzaklaştırmaya çalışıyor sanki sinsice. ben yine de tutunuyorum.

    söz konusu iki takımda da olmayan bir ayrıcalığım var benim. sadece bana, bize özel tek bir şey. ne zaman üzülsem şunu hatırlarım, 2000'de uefa finalinde, sanki yeterince heyecanlı değilmişçesine her şey, penaltılara kaldı benim takımım. sadece 2 dakika 22 saniye süren bir video'da, "haydi oğlum, haydi oğlum" diye bağıran bir adam var. son nefesini verirmişçesne "ve gooool!" diyor sonra. "kupa bizim, kupa bizim" dediği zamansa ben ağlamaya başlıyorum. her seferinde. o an aklımda olanlar, derdim, tasam farketmiyor. ağlıyorum.

    her zorluk değermiş gibi geliyor işte o zaman. o videoyu açıp izleyebildiğim sürece, ve benzer başarılar asla diğer takımlar için olduğu kadar uzak olmadıkça, her türlü zorluğa katlanırım, ne var ki, diyorum içimden. dışımdan ise susuyorum. galatasaray'lı olmayan anlamaz çünkü, galatasaray'lı ise ben söylemeden bilir. bambaşka hayatlar yaşadığım, hayat tarzımın, siyasi görüşümün, hatta dış görünüşümün tamamen zıt olduğu bir adamla bile ortak dilim galatasaray'sa, ben anlatmadan bilir.

    gerçekten de şereftir seni sevmek.
App Store'dan indirin Google Play'den alın