• 51
    bu sezon yoğun olarak yaşadığım duygudur. içimde ne bu akşam oynanacak 25 ağustos 2014 galatasaray fenerbahçe maçına dair ne de önümüzdeki hafta sonu başlayacak sezona dair hiç bir heyecan, hiç bir heves yok. arena açıldığından beri aldığım kombinemi bu sene yenilemedim, lig tv'yi iptal ettireli zaten seneler oldu. eskiden tv'de ptt 1.lig maçına bile rastladığında izleyen ben artık doğru düzgün ne maç izliyorum, ne özetlere bakıyorum. muhtemelen bu sezon ancak birkaç maçı gidip kahvede izlerim, o kadar. forma almayı falan da düşünmüyorum.
    alenen şike yapan takımların -1 puan bile ceza almaması, üstüne üstlük tapelerde isimleri geçen adamların federasyon başkanı, kulüpler birliği başkanı olması, passolig denen zırva, yabancı sınırlaması, elimizdeki tüm futbol keyfini öldüren paralı digital platformlar vs. derken tek eğlencem futbolumu da elimden aldılar.
    yayında ve yapımda emeği geçen herkesin allah belasını versin!!!
  • 53
    futbol dışı(şike, şiddet vs.) nedenlerden dolayı futboldan soğuyan kişiye saygı duyarım da takımı kötü sonuçlar alıyor diye futboldan soğuyan taraftara sıcak bakmam. böyle bir taraftara "yanlış yapıyorsun" demek zorunda olduğumu hissederim.

    şimdi derbide kaybettik, hevesimiz kırıldı, eyvallah. ama ayağa kalkmak zorundayız. yarın fenerli arkadaşlara "istediğiniz kadar sevinin, şampiyon biz olacağız" diyebilmeliyiz. bir sonraki maçta arena'da da tribünleri doldurabilmeliyiz. işte taraftarlık budur. taraftarlık karizmatik bir olgu değildir. rezil olmak da var; heyecanlı olmak da, üzülmek de, kızmak da... taraftarsan katlanacaksın. hele galatasaray gibi kulüp tarihi, yenilgilerden zafere doğru giden bir kulübün taraftarıysan.

    2006 şampiyonluğumuzda bitime haftalar kala kadıköy'de fener'e 4-0 yenildik. ama şampiyon olduk. şimdi de olacağız, rahat olun. chelsea'den 5 yiyip uefa kupası'nı aldık biz. real'den 6 yiyip şampiyonlar ligi grubundan çıkan da biz. karakterimizde var bu. küsecek bir durum yok. futboldan soğuyacak bir durum yok. sadece galatasaray'ın taraftarına ihtiyacı var.
  • 54
    türkiye'dekinden soğumak kastediliyorsa sebebinin fenerbahçe olduğu şey. adamlar şike yaptılar, teşvik verdiler ne avrupa'da ne türkiye'de bir yaptırım uygulanmadı. dahası her branşın federasyonlarını yönetiyorlar, ellerinde tutuyorlar, kafalarına göre hakem atıyorlar maçlara. galatasaray maçlarından sonra statta futbolcular önderliğinde toplu küfür ayinleri falan... dünya'da gerçekten kötüye birşey olmadığının canlı örneği adamlar.
  • 55
    son 2 senedir iliklerime kadar hissettiğim durumdur. bunun en büyük sebeplerinden birisi "haksızlık" ve "adaletin olmaması". yaşanan hakem hataları, tff'nin haksız yaptırımları, futbolun artık dibine kadar sanayileşmesi, amatör ruhtan uzaklaşma, insanların yüzsüzleşmesi ve daha birçok sebep. tff saha kapatma,seyircisiz oynama cezası kalktı tribün kapatma olacak diyor. diğer takımlara tribün cezası verilirken galatasaraya seyircisiz oynama cezası veriliyor. aynı hakem aynı pozisyonda bir önceki hafta ile bir sonraki hafta başka karar veriyor. ben her yere girerim diyen futbol teröristine ceza yok,kınama var. hakem tehdit edene ceza yok, ama tweete ceza var. twitter yüzünden meloya ceza verildi daha ötesi var mı? sanane arkadaş saha dışında istediğini yazar adam sanane. sen küfür eden emreye, volkana sonradan ceza verebildin mi? sana ne. rıdvan dilmen çıkmış ben tff'ye adayım,objektif olarak yönetirim diyor. ya sen daha programında objektif olamıyorsun başkan olunca nasıl olacaksın. bu nasıl bir yüzsüzlük arkadaş bu nasıl bir ahlak. galatasaray takımının kaptanı bu takımın kanserli hücresi gibi. eğer adalet olsaydı, bu takımın kaptanı muslera olurdu. selçuk inanda ilk 18 e giremezdi. ben artık iyiden iyiye basketbol,voleybol gibi amatör branşlara kaydım. artık gönül verdiğim takımım ile daha çok bu branşlarda ilgileneceğim. en azından oralarda amatör ruh var.
  • 59
    tamam çok seviyoruz hepimiz galatasaray'ı. her daim de takip ediyoruz. ama bazı şeyler eskide kaldı sanki sözlük. mesela lise, üniversite başı dönemlerimi hatırlıyorum. sapık gibi takip ederdim, deli gibi takardım kafayı herşeye. haftaya kim 11 çıkacak, rakip takım kimle oynayacak falan filan. şimdi takım kötü olduğu zaman direk salıyorum futbolu, umrumda bile olmuyor. izliyorum mu, izliyorum ama ne bok yerlerse yesinler tavrında.

    herhalde yaş ilerlediğinden, sorumluluklar arttığından, kendi ideallerini gerçekleştirmeye olan yönelim ve 'hayat' ile tanışmaktan dolayı bu hale ittim kendi kendimi. ama yeni halimden kesinlikle daha memnunum. size de tavsiye ederim.

    hayat galatasaray'la güzel, galatasaray'ı acı çekmeye programlanarak yaşayarak değil..
  • 60
    kombinem var her maça gidiyorum. deplasmandaki galatasaray maçlarını linkten falan zar zor takip ediyorum. onun dışında gram futbol izlediğim yok. aklıma bile gelmez oldu. haftalık 20-25 maç ortalamasıyla yaşayan birisiydim. şimdi kafam daha berrak. futboldan soğudum mu, bilmiyorum. buna soğumak denir mi onu da bilmiyorum. yalnızca ssports'um olduğu için city, liverpool, chelsea ve arsenal maçlarını izliyorum.
  • 61
    galatasaray'ımızın kötü oynadığı her dönem bana olan şey. skor peşinde değilim, sahada gördüğüm koca bir "sıfır" olunca moralim de sıfırın altına iniyor hemen. öyle bir tutku ki; kendimi sıyarımıyorum bu durumdan.

    ne oynadığımızı bilsem, oyuna inansam skor zerre umrumda değil. topa sahip olma oyunu oynuyoruz desem; kendi sahamızda daha dün kurulan takım bizden daha çok topa sahip, geçiş oyunu desen, o profilde oyuncu yok.

    sami yen'de oynadığımız maçta, fb'de ortsahadan bozma stoper jailson'un adını, luyindama'dan daha az duymak gücüme gidiyor.

    mariano'yu gömelim, marcao'yu gömelim, diagne'yi gömelim de bunun sonu yok mu. biraz da bu oyunu oynatamayanları eleştirelim.
    yedilik takımdan on numara beklemiyoruz da, beş de olmasın bir zahmet. hiç görmedim bizde yediden dokuz çıkaranı, en fazla hakkını verebiliyoruz. acaba ne zaman, nasıl hakkını veririz.
  • 62
    galatasarayımızın 5. 8. bitirdiği sezonlarda bile maç kaçırmadan takımımızı takip etmiş bir insanım. 10 seneyi geçmiştir, planımı programımı galatasaraya göre yaparım, maç hangi gün haftalar öncesinden bilirim.

    2019 2020 sezonunda, kadromuz belki de ismen tarihimizin en iyi kadrolarından biriyken, 7 tane resmi maç yapmışken, hala top oynayamamız beni delirtiyor.

    sanki sahaya kazanmaya değil de top çevirmeye çıkmış bir takım var. her maç sanki hazırlık maçı da daha ligin başlamasına 1 ay varmış gibi oynuyoruz.

    bütün bunlar birleşince, zaten çok fazla olmayan zamanımı maçları izleyerek harcıyormuşum hissi doğuyor. bir arkadaşımla her maçtan sonra yok izlemeyelim sonrakini sinir bozucu olmaktan başka bir işe yaramıyor diyor sonra bir sonraki maçta aynı şeyleri tekrarlıyoruz.

    özetle en kötü olduğumuz zamanlarda bile takımı takip etmiş bir insan olarak, hiç kimsenin sahada isyan etmiyor oluşuna, haftalar geçmesine rağmen ne hücum ne defansta iyiye gidişimize, üstüne üstük suçu da hep 3. şahıslara atışımıza dayanamaz hale geldim.
  • 63
    kısmı de olsa içinde bulunduğum durum. kısmi kısmı türk futbolu..

    seksen kuşağı biri olarak türk futboluna son beş yıldır feci halde soğudum. bu galatasaray'dan soğumak değil.

    iyice ayyuka çıkan ve çözüm bulunmayan dalavereler, borç bataklığından dolayı muhasebeci taraftar olma zorunluluğu, saygısız ve samimiyetsiz yöneticiler, iki kelimeyi bir araya getiremeyen ama bir şekilde futbolu yönetenler, keyifsiz futbol, çıkan abuk subuk futbol yasaları, trafikten dolayı maçtan erken çıkma zorunluluğu... saymakla bitmez.
  • 67
    2020 2021 futbol sezonundan 29. haftadan itibaren bircok insan icin gerceklesmeye baslayan olaydir.

    pandemi, ekonomik problemler, ulkecek icinde bulundugumuz hosgorusuz ortam, basinin tarafgirligi ya da tarafsiz basin diye bir sey olmamasi, futbol takimlarinin yoneticilerinin itici ve gerginlestirici aciklamalari... daha bircok sebep sayilabilir.

    fakat benim icin tek sebep var, galatasaray'imizin gecen sezon ve bu sezon futbol oynamamasi.
  • 68
    galatasaray futbol takımının son üç sezondur oynayamadiğı pozisyon oyunu adı verilen düşük tempolu futbol sebebiyle hayatimda ilk defa içerisinde bulunduğum durum. haldur huldur saldiran, rakip savunmadan dönen bütün topları toplayan bu sayede atak devamlılığını sağlayarak rakibini nakavt eden galatasaray'ı izleyerek büyüdüm ben. bu baygın futbol artık bıkkınlık getiriyor taraftara.
  • 70
    sanırım benim içimdeki futbol sevgisinin tabutuna son çivi çakılmak üzere. ya da çakıldı ama artık oralı dahi olmadığımdan bunu bile fark etmedim.

    hiçbir şeye yükselemiyorum. kızmıyorum, üzülmüyorum, sevinmiyorum. futbola artık inanmıyorum. "sosyal medya yokken bizi iyi yemişler." diyorum sadece. futbolun heyecanı sadece o zamanlar vardı. gazetede yazılan, adı sanı duyulmamış topçulara heyecanlanırdık. "how much is ronaldinho?" günlerindeki gibi dahi değil hiçbir şey.

    galatasaray'a bakıyorum, gözümde büyüttüğüm ne çok şeyin aslında o kadar da büyük olmadığını gördüm. günün sonunda dursun özbek'e el açan bir galatasaray izliyoruz ve bunu meşrulaştırmaya çalışan bir sürü taklacı güvercin türüyor. planlama, sistem oturtma gibi komik ütopyalarla beynimiz yıkanıyor ve tünelin ucu hep aynı yere çıkıyor. bir kısım elitizmden kıvrandığı halde tek derdi aslında adada ucuz çay içmek, bir kısım tahakküm kurduğu anda gölgesiyle bile kavga ediyor, sürekli gerginlik, sürekli kaos, sürekli "rakip takımların hepsi şeytan, biz meleğiz." masalları, hep aynı teranelerle geçen sezonlar.

    türk futboluna bakıyorum, federasyon başkanı atanıyor, arkasında parti komiseri gibi adamlar bekliyor, gidenle gelen arasında fark yok. küme düşme meselesini, yabancı sayısını dahi ayarlayamayan bir yığın adam ülke futbolunu yönetiyor. hakemler herkese düşman, bütün kulüpler diğerlerine akıl almaz kumpaslar kuruyor, bütün kulüpler haklı ama aynı zamanda hepsi haksız. biri adam gibi hakkını arayamadığı kupasının peşinde, diğeri şike hükümlüsü olduğu halde alnı açık dolaşıyor, formasına yetmiş yıldız takma peşinde, biri "biz en şerefliyiz." direksiyonunu çevirip taksim meydanından delileri toplaya toplaya arzıendam ediyor, bizdeki durum zaten belli.

    dünya futboluna bakıyorum, takımlar mı mücadele ediyor, sponsorlar mı belli değil. sermayeyi sokan zirveye oynuyor. pornografik ücretlere bonservis transferleri oluyor, büyükler küçüklerin kafasına postalı bastırıp varını yoğunu ellerinden alıyor. iki üç takımda yıldızlaşan hocalar, bütün dünyanın bu ütopik yaklaşımlara yönelip futbolu mekanik bir bok parçasına çevirme hevesi ve gitgide sıkıcılaşan, yaratıcılığını kaybeden ve karınca kolonisinden dahi daha bezdirici yapılar ortaya çıkıyor. aslında real madrid'in man city'ye, liverpool'a tıklatması sırf bu yüzden bile hoşuma gitti. futbolun futbol olduğu zamanlardan kalma bir hikayeyle şampiyonlar ligi'ni aldı adamlar. her ne kadar onlar da bu düzenin büyük bir parçası olsalar da en azından bu seferlik farklı bir hava estirerek şampiyon oldular.

    bütün bu debelenmeler saçmalık. eskiden topçulara şişko nuri gibi muamele etmeyi eleştirirdim ama anlıyorum ki doğru olan bu. sonuçta bu adamlar ulaşamayacağın adamlar. yenseler de yenilseler de buradaki herkesin gelirlerini toplasan arda turan'ın maaşı etmez. bu paraları her türlü kazanıyorlar. ben neden onlar için üzüleyim, heyecanlanayım, sevineyim, kızayım ki? yok arma aşkı, yok gerçek gaassaraylılık, yok bilmem ne, birtakım kuru gürültü. her şeyden önce kendim gelirim. tek işi doğru düzgün top oynayıp seyir zevki vermek olan adamlar sürekli birileriyle kavga halinde. yok kutsal ittifak, yok organize kötülük, yok konuşursam yer yerinden oynar, bir sürü zırva.

    halbuki tek yaptığınız şey bir topu kalenin içine sokmak. kendi itibarınız, kendi kazancınız için bu tip mücadelelere girmenizi anlarım. sonuçta bu işi yapan insan bu işi en iyi şekilde yapmak ister, başarılı olmanın da yollarını arar. kimi pasiftir, kimi ataktır. kimi sessiz sakin işini yapar, kimi yırtıcı davranır ki itibarını ve kazancını artırsın.

    tek anlamadığım ben neden bu işin gönüllü bir parçası oluyorum? organize kötülük varsa bu işin aktörlerine var. evinde çekirdek çitleyip maç izleyen adama yok ki. o adam bu işten bir kazanç elde etmiyor. tek kazancı 90 dakika keyifli maç izlemek. ama tek duyduğu "hakem bizi yedi, raaakip takım oyunlar peşinde, federasyon bize düşman, herkes bize karşı, bu şanlı zamia her şeyin üstesinden gelir, başarılar gelir geçer" vs. vs. başarılar gelip geçse de ben ortada herhangi bir asalet göremiyorum. altı üstü futbol, altı üstü top tepmek. asalet masalet, bunlar uyduruk işler.

    geçmişe dönüp bakıyorum, 4-5 yaşlarından beri galatasaray'ı hayatının merkezine en yakın tutmuş biri olarak artık gerçekten uzaklaştığımı, bu meselenin bir alışkanlığa doğru yol aldığını ve sıkıcılaştığını görüyorum. fatih hoca eskiden bu tip "organize kötülüklerden" bahsettiğinde gözlerim dolacak kadar duygusal sarsıntı yaşardım; artık "pfff, gene mi ya?" diyorum. hakem penaltı vermese, haksız kart gösterse sinirden duvarları yumruklayacak olurdum; artık "heh, s.çtık, gene geldi bahane." diyorum. elano'nun ilk maçında attığı golde apartmanı yıkmıştım; şimdi en güzel gollere "vay arkadaş, iyi attı." diyebiliyorum en fazla.

    ama yarından itibaren bana da galibiyet priminden pay versinler, söz eskisi gibi olurum.
  • 71
    şahsen bu hissiyata sahip olmaya başladım. artık yaşlandım diye mi, eskisi kadar klas topçu yetişmiyor diye mi, futbol robotik hale geldiği için mi tam emin olamıyorum ama artık futbol maçı için 2 saatimin harcanmasını sevmiyorum. aralıksız 45 dakika bile çok uzun geliyor.
    mesela 4 nisan 2023 chelsea liverpool maçını izliyordum maçın golsüz geçeceğini ilk yarıdan tahmin etmiştim. 2. yarıyı hiç açmadım bile.
    30'ar dakikalardan toplam 1 saate şu maçları bitirseler futbolda bir devrim olsa keşke.
  • 72
    türk futbolunun mevcut vaziyeti, galatasaray'a karşı alınan tavırlar, kurumlarca bize bedeller ödetilmesi, futbola siyasetin bulaşması, saymakla bitmeyecek tomarla rezillikten sonra bende de oluşan hissiyat. ama sadece türk futbolu için geçerli. hayatımda hiç bu kadar futboldan iliğimle kemiğimle nefret etmemiştim, bu sezon yasattiklari şeyler insanı geçtim futbolu hayattan, inandığı adaletten, aşığı olduğu ulkesinden soğutur. bu sezonu şampiyon tamamlayıp bu iğrenç, rezil kepaze ligi ve futbolunu aşıp avrupa'da büyük hedefler koyarak ligde kalan 18 takıma karşı "artık ne haliniz varsa görün" moduna girmek lazım.
  • 73
    2018'den sonra şahsen yaşadığım sorun. oyunun oynanış şekli ve tekdüzelik bende bu hissi yarattı. çoğu maçın zaten önceden skorunun belirlendiğini düşünüyorum. bu illa sevgili fenerbahçeli arkadaşların iyi bildiği şekilde maç öncesi şike ile olmaz. bugün bakınca bayern münih almanya şampiyonu olacağını biliyoruz. manchester city karşısında ligte araya giren takımlar olsa bile bu ligin city ligi olduğunu biliyoruz o zaman neden izleyeyim abi ben bu futbolu. hep böyle dominasyonlar olmuş tarihte diyen arkadaşlara da şunu diyeyim bu kadar para üzerinden olmamış bu dominasyon. herkes prime arsenal gibi takım kursun ve dominasyon kursun ben izlerim onları. ama bugün bayern iyi ve bu parayla hep iyi olmaya devam edecek o zaman neden izleyeyim ben bu maçları diye düşünüyorum. diğer bir mevzu ise oynayış şekli. farklı türde fikirlerin farklı türde oynayışın pek kalmadığını düşünüyorum. oyuncular genelde fiziksel özellikleri ile ön plana çıkan teknik özellikleri topla maharet konusunda daha istikrarlı topçular. istisnai yeteneklere sahip oyuncular yerine futbolda istikrarlı topçular daha fazla. oyuncular bu istikrarı sağlayabilmek için sadece en iyi bildikleri şeyleri yapıyorlar. maçlarda daha tahmin edilebilir oyuncular ortaya çıkıyor. aksi örnek verecek olursam bu sene izlemekten en keyif aldığım futbolcu kvaratskhelia. izleme sebebim ise henüz rakipler tarafından öngörülür şekilde oynamaması. nba izlemeyi de herkes sadece tempoyu arttırıp alan paylaşımı ile üçlük atmaya çalışıyor diye bırakmıştım. futbolu da bu tekdüzelik yüzünden bırakacağım. galatasaray maçları dışında 5 sene sonra maç izleyeceğimi düşünmüyorum. yazımı bitirirken özlem duyduğum bazı tabirleri dile getirmek istiyorum. bugün futbol izlemeden soğumamın sebebi bunları diyememek.
    "italya abi fenomen defans oyuncuları olur iyi defans yaparlar"
    "almanlar abi yetenekleri sınırlı ama çok disiplinli oynarlar"
    "brezilyalı abi fizikleri filan düşük ama inanılmaz teknik oyunculara sahiptirler"
    "ispanyollar disiplinsiz ama teknik oyunculara sahiptirler"
    "hollandalılar hayatta defans yapmazlar hep hücum hep hücum"
  • 74
    oyunun tekdüzeliğinden sıkılan arkadaşlara türkiye'nin alt lig maçlarını veya avrupa'da arka planda kalmış sırbistan, polonya gibi hem seyircisi olan hem de gerek statları gerek oyun yapıları ile nostalji yaşatan ülkelerin liglerini öneririm. bu yayınlara elbette tv kanallarından ulaşmak mümkün değil ama internetten pekala takip edilebilir.

    ancak ben bu sorunun zaman bulamamaktan kaynaklı olduğunu düşünüyorum. çocukken veya gençken bir sürü boş zamanımız vardı ve heyecanla izleyip takip ediyorduk. şimdilerde çoğumuz evlendik, çoluk çocuk sahibi olduk. haliyle sadece kendi takımımızı izler olduk. hatta bir çoğumuz sadece izliyor, diğer haberleri takip bile etmiyor. her hafta uzatması, devre arası, başı sonu 2-2.5 saatimizi ancak ayırabiliyoruz belki de. bulabildiğimiz kısıtlı zamanlarda da diğer hobilerimize zaman ayırmak istediğimiz için maç işini biraz erteliyoruz.

    yoksa ingiltere'de arsenal, italya'da napoli bir hikaye yazıyor. şampiyonlar ligi'ne bu sene italyanlar damga vurdu, benfica çeyreğe kaldı mesela. sürpriz ise sürpriz, hikaye ise hikaye. hala bir şeyler var. o eski amatör ruh öldü ama hikaye yazmak isteyen bir şekilde başka bir dilde de olsa yazıyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın