387
"yeni nesil" tüketim çağında tüketilen her öğenin hızlanmasıyla birlikte bir tüketim içeriği olarak ilgi çekiciliğini kaybetmeye başlayan spor dalı. herkesin "daha hızlı" ve "daha yoğun" zevk almaya çalıştığı bir çağda 90 dakikada 1-2 gol görmek izleyicilere yeterince zevk vermemeye başladı. fifa da bunun farkında olacak ki bu konuda çalışmaları olduğunu açıklamış.
yine ilk cümlede söylediğim sebepten dolayı endüstriyelleşmenin dibine vurmasıyla birlikte amatör ruhunu da iyice kaybetmeye başladı, bakmayın siz avrupa ligine gelen tepkilere. dolayısıyla çözüm ne olur, nasıl olur, kendimce fikirlerim olsa da tam olarak kestiremiyorum. umarım daha keyifli yapacağız derken futbolun katline tanık olmayız. veya umarım dünya bu "daha hızlı" olma illetinden kurtulur da amatör ruha dair kalıntılar yeniden alevlenir. hep birlikte göreceğiz.
423
günden güne tadı kaçan spor dalı. futbol içinde amatör ruhu barındırırken güzeldi. sermayenin oyuncağı değilken güzeldi. taktik maktik ayağına geri paslar yan paslar yutturulmazken güzeldi.
büyük takımların karşılaşmaları heyecan doluydu. skordan bağımsız zevkliydi. şimdi herhangi iki büyük takımın karşılaşmasında ilk yarı banko 0. ikinci yarı da 1-2 gol görebilirsen ne mutlu. teknik ve yetenekli futbolcudansa koşan ve yan pas geri pas yapan kalaslar evla bugünlerde. misal de paul, misal kovacic.
en ufak palazlanan oyuncular için kapı 50 milyon euro'lardan açılıyor. kariyerinde bir sezon 15 gol 10 asist yazan hücumcular bile 100-150 milyon euro'larla telaffuz ediliyor. sermaye futboldaki rekabeti öldürdü. eskiden doğu avrupa takımları iyi kötü yarışabiliyordu. şimdi bırakın 5 büyük ligi, o liglerdeki 3’er 5’er takım harici dahi rol oyuncusundan ötesi değil.
futbolu öldüren sadece amatör ruhun kaybolması veya sermaye mi ? elbette hayır. rüşvet ve yolsuzluklarla yıllardır anılan fifa ve uefa da baş sorumlular. futboldaki rekabeti korumak, futbolu evrenselleştirmekle yükümlü bu kurumlar, 3-5 sermaye sahibiyle ve kulüple ortak çanak tutmuş gidiyorlar. chelsea, m.city, psg, real madrid vs. gibi takımların 1 oyuncu için ödediği bonservis, hatta bırakın bonservisi yıllık maaş dahi çoğu avrupa kulübünün yıllık bütçesinden fazla. rekabet edebilmek için ya ultra şanslı olup alt yapından mucize bir jenerasyon çıkaracaksın, bakın 1-2 oyuncu değil komple jenerasyon, ya da gidip avrupa liginde oyalanacaksın. hatta avrupa ligi dahi artık zor, konferans liginde kendi kendine takılacaksın.
halbuki futbolu yöneten kurumların vazifesi en başta rekabeti yaymak olmalı. peki onlar ne yapıyor ? uydurmuşlar bi lig sıralaması yok efendim torba sistemi, sistemde güçsüz olan ülke ve takımları gittikçe dışlıyorlar. bir yanda yunanistan, türkiye, polonya vb. şampiyonları “şampiyonlar” ligine gidemezken, öbür yanda italya ispanya ingiltere 4.’leri turnuvada boy gösteriyor. pastadan paylarını alıp makası git gide açıyorlar. hadi es kaza elemeleri geçip turnuvaya katıldın diyelim, yine uefa yakanı bırakmıyor atıyor seni 4. torbaya, boğduruyor devlere. hatta bırak 4. torbayı 3. torba dahi averaj takımı muamelesi görüyor. e kardeşim bu kulüpler turnuvaya katılamazsa, katıldığında devlere boğdurulursa nasıl büyüyecek ? nasıl rekabet edecek ? bu makas daha nereye kadar açılacak ? peki ne olmalı ? burada futbolu kökten kurtaracak ne donanımım ne yetkim var. ama bir örnekle kıyaslamak istiyorum. basketboldan çok anlamam, ama bildiğim kadarıyla nba yönetimi bütçe kısıtlamalarıyla ve zayıf takımlara nba draft'larında öncelik tanıyarak (ve belki bilmediğim başka yollarla) takımlar arası uçurumun açılmasına engel oluyor. yanlışım varsa bilen arkadaşlar düzeltirler. yani yapmak isteyen bir şekilde yapıyor. ama futbolda bu uçurumdan, bu makas aralığından fifa da, uefa da, büyük kulüpler de son derece memnun. işin trajikomik yanı 50-100 bin euro'ların hesabını yapan bu dışlanmış ülkelerin dışlanmış takımları bir de ffp ayağına daha da küçük kalmaya zorlanıyor. yatırım yapıp risk alarak büyümek istesen demoklesin kılıcı başında sallanıyor. en komik yanı ise cezalar. zaten maddi zorluk yaşayan bu kulüplere para cezası kesmek nedir allah aşkına ? en önemli gelir kaynağı olan avrupa kupalarına katılımdan men etmek nedir ?
velhasıl tartışılacak çok konu var. özetle futbol içindeki mücadele ruhunu, amatör ruhu kaybettikçe ilgi de kayboluyor. büyük kulüpleri izleten messiler, ronaldolar, neymarlar da yavaş yavaş sahneden çekiliyor. insanlar taraftarı olduğu kulüp dışında bir maçı izlerken işkence görüyor sanki. ilgi ve alaka zamanla azalıyor.
zaman geçiyor, futbol ölüyor.
448
hiç çekinmeden hak yiyip, bir de üste çıkmak için laf kalabalığı yapan kokuşmuş zihniyet yüzünden anksiyete kaynağım haline gelen spor.
418
şiddet, holiganlık, adam bıçaklama ve füze göndermeden ibaret olmayan, olmaması gereken spor dalı.
419
benim için galatasaray iyiyken önemi olan, onun hâricinde hiçbir önemi olmayan spor.
takım kötüyse açıp takımın maçına dahi bakamıyorum ama takım hafiften havaya girince bir şekilde gaza geliyorum ben de.
artık şampiyonluk gelir inşallah.
337
formula 1,moto gp,voleybol,hentbol gibi spor dallarından nefret etmeme sebebiyet veren spor dalı.
çocukken ntv'de okay karacan avrupadan futbol programını sunması gerekirken formula 1'de ruben barrichello ya da ne bileyim kimi raikkonenin pit stopa girmesini yorumluyordu. halbuki ben kendisinden beyaz saçlı ravanelli'nin golünü yorumlamasını, mustafa izzet'in leicester city ile nasıl performans sergilediğini duymak istiyordum.
şimdi seneler geçti youtube twitter gibi sosyal medya opsiyonları çoğaldı. istediğimiz maçın özetini rahatlıkla bulup izleyebiliyoruz ama ben küçük bir çocukken cumartesi günü öğle vakti yayınlanan şampiyonlar ligi özel programından aldığım hazzı başka herhangi bir programdan alamıyorum. buna ister romantiklik diyelim ister nostalji,futbol az keşfedilmiş bir ada iken çok daha keyifliydi.