2365
eleştirilerimizi artık bazı başlıklar altında derleyebileceğimiz kadar çoğaltmayı başarmış teknik direktörümüzdür.
-otorite: bir futbol takımı ast-üst hiyerarşisine tabi olduğu için, yönetici pozisyonundaki kişinin sergilemesi gereken bir otorite vardır. rijkaard buraya her ne devrimi yapmaya gelmiş olursa olsun, devrimin anahtarı sistemin bir parçası olup sistemin dişlilerini çok iyi öğrenip, o dişlileri teker teker değiştirerek sistemi ele geçirmeye dayanır. yani kendisi batı avrupa'nın elit dehalarından biri olabilir, ancak bu durum; "maaş" alarak görevlendirildiği takımı milan'larda, barcelona'larda alıştığı serbestlik ile yönetmesi hakkını vermiyor o'na. bu takımı revize edecekse, bu topraklarda işler nasıl yürür onu çözmesi lazım. bizden biri olması gerekmiyor, ancak futbolcusunu dönüştürmeye çalışacaksa önce o'nun saygısını ve hayranlığını kazanabilmesi gerekiyor. çünkü bu ülkenin topçusu, bu ülkede geçerli olan "ön teker nereye, arka teker oraya" zihniyetiyle yoğrulmuş insandır. maç içerisinde kenara baktığı zaman, rijkaard'ı değil de neeskens'i gören adamın otorite konusunda sıkıntı yaşamayacağını düşünen yazar oturduğu yerden sallıyor demektir, önce bunda bir anlaşalım.
bu söylediklerim; "terör estiren hoca evladır" şeklinde yorumlanmasın, 7'den 70'e "adam işinin başında" demeye hayran bir milletin evladıyız. ben değilim diyen monaco'daki şatosundan bana kart atsın, haftaya gelicem misafirliğe. kenarda sen görüneceksin hocam, neeskens değil... bunu artık kavraması lazım. neeskens'ten maksimum ölçüde faydalansın ama kapalı kapılar ardında. işyerimizde; patronumuz değil de, onun sağ kolu eleman döndürse her işi, "bu falanca adam da olmasa bu şirket batar" demiyor muyuz ? skibbe'nin yardımcısı kimdi "tak !" diye anımsayan var mı? ya da müfit erkasap'ı sürekli çizgide gören ? mourinho'nun yardımcısı kim? carlos queiroz gibi kalifiye bir hocanın meğerse senelerce alex ferguson'a yardımcılık yaptığını ilk öğrendiğiniz anda hanginiz afallamadınız? faraziyelerle değil gerçek sorularla konuşuyoruz efendim, rijkaard muhipleri cemiyeti'nden görmediğimiz tutarlılıkta gerçeklerle...
-sistem: gören, duyan varsa beri gelsin. hangi sistemi, nasıl oturtuyor hala da bir emare göremedik. takımda değişenler neler diye düşündüğümüzde; mücadeleci kimliğin yok olduğu, özgüvenin dibe vurduğu, hangi takımda oynadığının farkında olmayan, organize atakları maç başına "2 adet" kotasıyla sınırlanmış bir takım geliyor aklımıza.
ve meşhur sistem arayışımıza geri dönüyoruz.
orta sahada dikine pas yapılıyor mu? hayır...
kanat adamları nasıl topla buluşuyor? ters kanattan atılan diagonal paslarla. ben böyle bir hollanda milli takımı ya da barcelona izlemedim hiç...
pasa dayalı sistem oturtuyorum diyen adamın takımında; pası veren oyuncu hemen boş alana deplase olur ki, yeniden pas alabilsin. hücum cephesi genişlesin, atak hızlansın, rakip savunma odaklanamasın, markajcılar çok hareket edip yorulsun ki forvetleri elden kaçırmaya başlasın... bizim takımda pası veren görevini tamamlayarak seyretmeye dalıyor. hem de 2 senedir. neden mi, çünkü taktik o... evet günaydın, taktikler "arda'ya / keita'ya / kewell'a topu ulaştırın" şeklinde. sonrası bu canavarların bireysel yeteneğine kalmış... çalımı basıp ortayı kesebilirlerse ya da kendi aralarında verkaç yapabilirlerse gol atabiliyoruz sadece. bakın işte yerleşmekte olan total futbol aldatmacası "at fink'e" sisteminden başka bişey değil.
bu takım 2 senedir ne zaman kazansa; ya keita, ya kewell, ya da arda muhteşem oynar, nonda/baros cezaları keser, takım öyle kazanırdı. futbol ulemamız, galip gelinen her maçta bir oyuncumuzun aşırı yıldızlaşması ile "total futbol" arasındaki çelişkiye hiç uyanmadı, hala da uyanmış değil...
arda yokları oynarken takım da kazanamıyormuş, sebebini düşündün mü hiç paşam? total futbol takımında herşeyin bağlı olduğu tek adam olabilir mi hiç? "keita maç kazandırırdı" diye ağlaşılmadı mı katar'a gittikten sonra? düşündün mü neden diye? çünkü taktik "at topu keita'ya" taktiğiydi, gününde olduğunda da maçı kazanır, sonra da "lalalalala abdul kader keitaaa " diye ayılıp bayılırdık. var mı böyle bir sistem takımı ? tabi tabi...
-kadro seçimi: sistem de sistem diye tutturulmasını anlarım da, sisteme uygun adamın yoksa yeni sistem üretemez misin arkadaş? veya başka adamları denesen ? ayhan-sarp-barış üçlüsü olmuyor işte... "işe yaramayan şeyi tekrar deneyip işe yaramasını umut eden adam" hakkında einstein'ın bir lafı var ama ben burda zikretmeyeyim. bırak emre çolak tel tel dökülsün sahada, en azından ileride sistemi işletecek adamsa, döküle döküle ayakta kalıp başarmayı öğrensin. en azından karpaty gibi takımlara karşı çıkart musa'yı oynat bir bakalım... bu takımlara karşı oynamayacaksa ne zaman oynayacak? sür neill'i orta sahaya, stoper mi yok? karpaty karşısında ideal stoper göbeğinle oynamak zorunda mısın? serkan kurtuluş neden sağ bekte başlamaz, ali turan stoperde oynayabilecekken ? ali turan gibi hücuma katkısı sınırlı ve kanat adamlarına oranla ağır bir adamı beke koyunca ne oluyor? adam git-gel yaparken arkasına forvet kaçırıyor çünkü seri bir oyuncu değil. ileri çıkınca da katkısı vasat. mustafa sarp dediğin adam, topa basıp adam kovalamak konusunda kariyer yapmış. pozisyon okuma, boşa kaçma, verkaça girme yetileri zaten yok ki, hucuma destek veren orta saha formasını veriyosun adama ? adam pas verdikten sonra eli belinde izlemeye başlıyor ne yapsın? oyuncuyu, taraftarın önüne atılacak yem yapmaktan başka birşey değil bu seçimler.
aykut neden sürekli kalede, o ayrı bir konu, sıkıldım, yazmayacağım artık. u-fuk-cey-lan, nokta ! ne olacaktı yani karpaty'den 3 mü yiyecekti ufuk?
-transferler: rijkaard taraftarı cephenin düştüğü ibretlik ikilemlerden birisidir. frank rijkaard'ın belli bir kalibresi var kabul, inkar edeni eşekler kovalasın. bir de üzerine 1,5 senedir ilave zırh yaptırdınız. büyük devrimci, total futbolu getirecek ve zeki müren de bizi görebilecek diye rijkaard'ı eleştirmeyi aptallık saydınız. o zaman burdan yakalım mı bir tane, bakalım efkarımız dağılacak mı;
bu kalibredeki ( yeminli taraftar ilave zırhı da dahil) bir teknik direktörün, takımdan ayrılacak adamlar hakkında "gidebilir" raporu vermeden bir adamın satılabileceğini zannediyor musunuz? "keita'yı elinden aldılar :(... " yazarken iyiydi, rijkaard "okey" demese, "giderse biterim hacıabi zati adam da almıyorsunuz" demese; keita satılabilir miydi ? mehmet topal gibi orta alandaki en kalifiye adamımız, rijkaard onaylamadan satılır mıydı?
gelen adamlar için de aynısı geçerli...
rijkaard'ın "gelsin" demediği bir adam, florya'dan içeri girebilir mi ? "gitmesin" dediği adam florya'dan çıkabilir mi?
rijkaard'dan habersiz/onaysız adam alınsa/satılsa, rijkaard gibi bir adam ortalığı birbirine katmaz mı?
oyuncu alım-satımından habersiz ya da etkisiz bir rijkaard, söylemlerinizdeki "çok büyük hoca" tanımına uyuyor mu?
transferlerin hepsine okey demişse, "elindeki keita gibi adamı aldılar da yerine pino'yu ve serdar özkan'ı verdiler, dombili yönetim !" söyleminiz abuk subuk olmuyor mu?
aklınız kesiyor mu sizin ?
geçen seneyi cepten yedik, anlayış gösterdik. koskoca türkiye sınırları dahilinde "2" adet denemeye değer adam bulunamadı mı? rijkaard lig maçlarını kasetten(!) de olsa izlemez mi? yabancıyı alamadık diyelim. hoş, elano-mehmet topal gibi iki adam varken yetersiz denen takıma anca xavi falan lazım demek ki, onu da geçecek rijkaard. şampiyon bursaspor'un kadrosunda ergic-çimşir-batalla-kirita-bekir ozan-ozan ipek falan oynuyordu, pardon da ben bu adamlardan sadece 1 tanesini alır onu da kewell'ın yedeği anca yaparım. oyuncuya bu kadar endeksli bir sistem nasıl oluyor da "total" oluyor? tamam; total futbol sistemi kurulsun bendeniz jupp bile çıkar takır takır oynarım demiyorum da, elindeki kadro da galatasaray kadrosu, çaykur rizespor değil...
pek çok ikilemden bahsettik, çok uzadı yeter. jupp kardeşiniz hainliğe (!) devam ederekten söyler ki;
"kral çıplak" !..
karpaty'e rövanşta 5 atıp eleyelim de, bir sonraki anadolu deplasmanı faciasına kadar "yönetim çok rerörerö" diye oyalanmaya devam etsin sözlük. kutsal'ına dokunmasın 15 gün daha... tamam yönerim öyle olsun, senden kıymetli değil yazar arkadaşım da, hani diyorum 11'i çıkartıp oynatmak konusunda mevkii ve yetki sahibi olan adamın nasıl olur da hiç kabahati olmaz ? hastasıyım hastası... böyle bir iş bulsam da ben de orda çalışsam. bana dokundurtmasa müşterilerin hiçbiri, hep patrona çaksa böyle... bak içimi dökecem diye iş yapmadım, yarın cebelleşicem...
"bilgisayarım yetersiz, ram takviyesi bekliyorum; koltuğum alçak yastık yükseltmesi konusunda birşey söyleyemiyorum" desem ne olur acaba? deneyelim bakalım...