fenerbahçe mevzuuna gireceğim ama öncelikle bu yapı hakkındaki görüşlerimi yazayım. bu yapının "terör örgütü" kapsamına sokulmasının sebebi doğrudan silahlı terör eylemlerine karışması değil.
uzun yıllar boyunca ülkede bulunan her kuruma sızarak ve bu kurumlarda güven kazanarak tüm devlet işleyişini bir şekilde kopyaladılar. kurumlarda elde ettikleri kadrolar sayesinde birçok illegal işin yapılmasında bizzat bulundular veya bu işlere göz yumdular. infial yaratacak bu olayları tertipleyerek toplumda
korku oluşturup bu sayede devlete olan güveni sarsmak suretiyle fırsattan istifade kendilerine hareket alanı açtılar. nihai amaç da devlet yapısını geri dönülemez şekilde ele geçirip ılımlı-teokratik bir düzen kurmaktı. bu kurulacak düzende bir devlet olarak türkiye'nin hiçbir sözü, özgür iradesi olmayacak, abd'nin kukla devletçiklerinden biri olarak devam edilecekti. bu irade ve özgürlük satışı karşılığı da fetullahçı çete abd tarafından bir köpek gibi korunacaktı.
zaten esas itibarıyla bu örgüt, bir terör örgütünden ziyade bir istihbarat örgütü gibi faaliyet gösterdi. devletin her alanındaki istihbarat faaliyetlerini ele geçirmek için atmadıkları takla, girmedikleri şekil kalmadı. bu takıntıları da yıllardır kurdukları tezgahın alt üst olmasına giden süreci başlattı (şubat 2012 mit krizi). bugün dahi dünyanın dört bir yanına kaçmış olan bu çöl farelerinden asker kılığına girmiş olanların en büyük icraatlarından biri, ellerindeki önemli bilgileri gittikleri devletlere ötmek oldu. özellikle
yunanistan bu konuda tepeye oynadı. onlarda da önü alınamaz bir
türkiye kompleksi ve korkusu olduğu için gelen her fetö'cüye kucak açtılar.
ergenekon, balyoz, askeri casusluk kumpasları da bu amaçlara yönelik olarak kuruldu. bu sayede devlet içinde kendilerine tehlike oluşturacağından şüphelendikleri ne kadar kişi varsa, kemalisttir, muhafazakardır dinlemeden içeri attılar. yüzlerce insanın haysiyetiyle oynadılar. aileler dağıldı, yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş insanlar onurlarına yediremeyip intihar ettiler. ne yaparlarsa yapsınlar milli istihbarat teşkilatı'na bir türlü diş geçiremeyince doğrudan tepeye kanca atmaya çalıştılar ve film ondan sonra koptu.
demem o ki, bir ülkede hangi alan varsa ele geçirmeye çalışan bir örgütün spor alanında faaliyet göstemediğini, bu alanda hem bütün yapıyı hem de tek tek kulüpleri ele geçirmek istemeyeceğini düşünmek, gözümüzün önündeki büyük bir ayrıntıyı es geçmek oluyor. siyasetten sanata kadar her alanda bu adamların borusu öttü özellikle 2008 - 2012 arasında.
şimdi yazacaklarım kendimce mantık çerçevesine oturttuğum bir kurgu. yanılıyor olabilirim, belki silsilede bir hatadan dolayı tamamen hatalıdır, bilemem. ancak benim nazarımda olay şuydu:
türk futboluna sağdan da baksanız, soldan da baksanız üç kulüp vardır. bunlar birbirlerinden nefret etseler de en nihayetinde türkiye'nin üç büyük kulübüdür. açıkçası ben
trabzonspor'a renklerinden ötürü az biraz sempati besleyen biri olarak onları artık büyük kategorisinde değerlendiremiyorum. bir dönemin rüzgârı olmuş, bitip gitmişler. eğer spor camiasında yer edinecekseniz bu kulüplere de çöreklenmeniz lazım. haliyle fetö'nün
fenerbahçe'ye çöreklenmeye çalışması abestir denemez. bu, sırf fenerbahçe'yi sevmiyoruz diye haksızlık etmek olur. hatta hatta, bu çöl farelerinin en kolay çökecekleri kulüp, genel kurul yapısıyla bizzat fenerabahçe'dir.
galatasaray'ın fetullahçı çetenin eline düşmesi mümkün değildi. elinde olsa melekleri kandırıp allah'ın telefonlarını dinlemeye çalışacak kadar kafayı bozmuş bu adamlar bunu deneyemediler bile. bunun sebebi de
galatasaray lisesi ve onun ekseninde kurulan galatasaray camia yapısıdır. galatasaray'a bu tip yapılar sızamaz. sırf bu yüzden
hakan şükür efsaneyken dahi camia içinde sürekli sorun olmuştu. çünkü bu camianın başarı dışında çok daha büyük öncelikleri var. bakmayın dursun'a blok oy veren vizyonsuzlara. onlar azınlık, ki onlar dahi bu tür bir yapılanmaya geçit vermezler. galatasaray en başarılı zamanında çat diye başkanını indirebilen bir yapı.
fenerbahçe ise dört dörtlük bir diktatörlüktü. o diktatörü kendi adamın yaptığın anda bütün yapı kucağına düşer. fenerbahçe bu bakımdan machiavelli'nin betimlediği türk milletine benzer. machiavelli avrupalıların krallarını devirsen de halkını yönetemeyeceğini, türklerinse sultanları ayakta olduğu sürece asla teslim olmayacağını söyler. sultan düştüğü anda halk da olanı biteni kabullenir. fenerbahçe bu yapısıyla gereksiz derecede güçlü başkanlar gören bir kulüp. özellikle
aziz yıldırım bu kulübü bu hale getirdi. ben
ali koç'tan da kurtulabileceklerini sanmıyorum.
elhasıl, fetullahçı çete elemanları aziz yıldırım'ı da iyi tanıyordu. aziz yıldırım devletin içindeki bu dengenin iki tarafına da yakındı, ikisini de pohpohlayarak işini yapıyordu. ancak daha o zamanlardan 17 - 25 aralık'a giden sürecin planlarını yapan adamlar fırsat kolladılar. başarı için kafayı sıyırmış olan fenerbahçe yönetimi de şike yaparak tuzağa düştü. bugün insanları aptal yerine koymalarına kendi taraftarları bile içten içe inanmıyor, bal gibi şike yaptılar ve uefa da, cas da bunu doğruladı. bu işin sportif kısmı. fenerbahçe şike yaptı, bunu fırsat bilen fetö'cüler de yargı ve emniyet ellerinde olduğu için bütün teamülleri çiğneyerek hukuksuz delil toplamak suretiyle şikeyi tespit etti, kaydetti.
duygun yarsuvat'ı açıkçası çok tutmam. çünkü dursun'cuydu ve dursun'a ağzını açmadığı halde
mustafa cengiz'e bir küfretmediği kaldı. ancak fenerbahçe ile ilgili olarak söylediği şeyin doğru olduğuna inanıyorum. fetö'nün ilk amacı aziz yıldırım'ı düşürmekti. büyük ihtimalle bu şike kayıtlarını şantaj aracı yapmışlardır. aziz yıldırım da bu şantaja boyun eğmemiş olacak ki operasyonu başlattılar. ancak bu adamların her zamanki iğrençliği, bu şike suçunu örgüt suçu olarak lanse ettiler ve yargılamalar da bu şekilde yapıldı. o dönemde özel yetkili mahkemelerin olayı buydu zaten. kafalarına yatmayan herkesi, bir örgüt uydurup onun içinde değerlendiriyorlardı. en nihayetinde fenerbahçe'yi bir şekilde tamamen kendi istediklerince dizayn etmenin yolunu da akıllarınca böyle buldular.
tabii işin sonunda fetö'cülerin hukuksuzluğuna karşı fenerbahçelilerin hukuksuzluğu galip geldi. bütün bir dava hukuksuz toplanan delillere dayandırıldığı için usulden çöktü. yani şike oldu ama fetö'cülerin amacı bu şikeyi ortaya çıkarmak değil, dengede duran fenerbahçe yapısının dengesini tamamen kendi lehlerine bozmaktı.
buraya kadarki kısım işin ilk kısmı. ikinci kısımda ise fetö denen bu derisiz yılanların açtığı yolu fenerbahçe'nin turlaya turlaya kullanması var, ki o hala devam ediyor. o olaydan beri futbol camiasındaki her kurumda fenerbahçe ağırlığı var. federasyon başkanları fenerbahçe'den, pfdk ve tahkim fenerbahçe ağırlıklı, devlet başkanımız zaten fenerbahçeli. her başarısızlıkta fetö paratoneri, en ufak bir hatada her şeyi fetö'ye bağlama çabası. bu saçmalıklar fetö'nün fenerbahçe özelinde türk futboluna yaptığı operasyonun ciddiyetini perdelediği gibi başka güç odaklarına da gereksiz bir alan açıyor. tabii fenerbahçe'nin tek derdi kendisi. fetö hadisesi sulanmış, ciddiyetini kaybetmiş, bunlarla ilgilenmediler. ve şu an hala kulüplerin arasındaki ateşi harlamakla meşguller. zamanında fetö'nün uğraşa didine yapamadığını bu histerik halleriyle yapacaklar, haberleri yok.
çok uzattım. kısaca söylemek gerekirse fenerbahçe şike yaptı, bu net. ancak 3 temmuz'dan sonra yargılanan şey şike değildi. fetullahçıların umrunda dahi olmadı şikenin varlığı veya yokluğu. zaten örgüt suçu kapsamına soktular. fenerbahçe başkanı terazinin dengesini aksi yöne kaydırdı, devlet - fetö savaşını devlet kazanınca da kurumlarda doğal olarak ağırlık kazanan fenerbahçe oldu. başarı gelmedi, orası ayrı. eh, o da galatasaraylı fatih sayesinde.